Herün Vatan edebiyatı eçen gün İnönü zaferlerin.| den bahsederken, yeni Tür- kiyenin temellerini atan bu hâdise- İerin Türk (tarihine iyi tanıtılması için bir eser vücude get kindaki fikrimi üçüncü defa olarak tekrar ediyordum, Sonradan düşün- düm ki, böyle bir eserin vücude gelmesi büyük bir yok! bakımından çok ü beraber, bu #ahad. nok: z bundan ibaret değildir; bilâkis, va. tan ve tarih edebiyatı bakımından yöksulluk geniş, çok geniş, yürek - İeri sızlatacak kadar geniştir. Hat- tâ, buna yoksulluk di boşluk demek daha doğru olur: Türkiyenin bir vatan edebiyatı yoktur: Türk vatanı, Türk kalemine, hiçbir man. zarası, hiçbir tezahürü, hiçbir hâ- disesile, son yirmi sene içinde, he- men hemen hiçbir şey ilham etme- #müştir, Bu, Türk vatanının. ilham kudretinin noksanından değil, Türk kaleminin ihmalinden, yabud az duygusundan, yahud da - ne bile. yim? - herhangi bir kusurundan ve. ya kabahatinden ileri gelen bir bâ.|' disedir. Halbuki, son çeyrek asir içinde, hayatı “Türkiye kadar dalgslı, o — #ün kadar çok hâdise ve sergüzeşt görmüş ve ruhunun en derin hüc- relerine kadar sarsıntılar geçirmiş, bir memleket daha göstermek ka. bil değildir. Bu çeyrek asir içinde, Türkiyede, Türk kalemi için işle - mecek büyük mevzu mu Meslesef, Türkiye biyatından mahrumdur, Vatan edebiyatı dediğimiz za - man, bundan vatan fikrine dair çü. zel şürler veyahud, sadece, Türk vatanını seven kelklerin yüksek duygularını İfade eder yazilar kas- detmiyorum. Bu nevi edebiyat, dev. rini yapıp geçmiştir. Bugünkü dür- yada vatan, sadece bir duygu de- gil, bir toprak üstünde bir hayat ve bütün tezahörleri ve cilvelerile, bir milli kütleyi bir tarih devri i - çinde yürüten bir harekettir. O top. rağın her köşesi Türk kalemi için bir mevzu, bu hayatın her cilvesi, Uuğu izale! olmakla | BİZ. ee ön yük Fransız ve İn iş yahdanberi hep Fransı gel olduk, Fran sa sahillerin. den Britanya a- dalarına geç « mek için bir te- akkuf nokta - sn bulabil - mek ( fırsatını beklerken bep her hareketi, münevver için bir il bam kaynağıdır. Her kuvvetli mil İetin münevveri, kalemini kendi vatanının ağacından yontar, kendi milletinin hayatina batırır ve kendi mili hayatının manzaraları, hâdi - seleri ve hareketlerile meşgul olur. Bizde olmiyan şey de budur: Bi - zim münevver, bü güzel Türk va- tanının manzarasını görmez, Türk kütlesinin hayatile meşgul olmaz onun derdierine lâkayıd kalır, ya. bud sevinçlerinden hime (almakta gecikir, Bu, eski bir Osmanlı an nesidir; bugün de böylece devam edip yâdiyor. Fakat, bu noktada şunu da söy. lemeliyim: Bu günah yalnız kelem| sahiblerimize aid değildir; okuyu-| cu kütlemizin de kabahati çok .. tur. o Çünkü (Ookuyucu o kütle si de Türk ovatanının bir k şesindeki hayatı Oöğrenmeğe me - raktan ziyade, herhangi bir İngiliz muharririnin yazdığı zabıta roma - mini tercih eder Demek, Türkiyenin vatan ede - biyatı bakımından yoksulluğu, sa - de Türk kaleminin ihm izah edilemez: bütün kütle, içinde ben de dahil olduğum halde, bütün münevverler, hepimiz bundan mes. wlüz! yi Geçen günkü makaleyi yazdık - San sonra düşündüm: İnönü zafeı eri için herhangi bir eser yok d. Dumlupınar veya Çanakkale için! var ım? Türk ok ui, memle - ket münevverinin kalemile tasvir edilmiş canlı bir Türk coğrafya - sina sahib midir? Bir Türk köyün- de neler olduğundan Türk şehirli, si haberdar midir? Hayır, bayır, biz Türkiyeyi tanımayız, onu ken - 'dimize bir fikir veya san'at mevzuu olarak almiş ve üzerinde işlemiş e » Türkiye, bizim vatan ede. biyatımızda henüz bir ham mad. dedir! Bunları düşünürken başka şeyler! hatırıma geldi: Cihan Harbinde Tür kiye Almanya ile müttefikti; birçok Alman bizim aramızda dolaştı v memleketi yer yer gezdi ve gördü Bunun neticesi olarak, Türkiyenin yaptığı harbe dair Almanyada pek çok şey yazilmiştı, Hattâ, bu ya- zılan şeylerin içinde Türkü bütün kudret ve kuvvetile bizden daka iyi tasvir etmiş olan eserler vardır; hattâ, bu eserlerin içinde, okurken bizim gözlerimizi yaşlarla doldu - ranları bulunur, Neden dolayı, o bizim aramızda dolaşmış olan bir yabancı mevzularımızı bizden gözlerimin ö - nünde dikilen isimlerin karşısın- da «Bundan da! Şundan dal» diye bahsedilmeğe lâyık olanların fih- ristini gördüm ve ürktüm. dalgaları biribirini çoşkun anlarla takib eden kabarmış kö- pürmüş bir denizin muvafık bir Sükün zamanını bulmak mü n olur mu? Yüzlerce yüzlerce Fran- sız şair ve edibini mek için ne uzun bir zaman b lemek lâzim!... Denizin öte tera- fında da vözlerce yüzlerce İngiliz| sair ve edibleri bekleyor. İngiliz| edebiyatı! Ne dolgun ne şişkin bir| dünya, nasıl derin ve çalkantılı,| velveleli bir umman; hattâ, tered- düd etmeden deneb ki dün ve bugün beri tarafın edebiyat dün- an daha korkunç san'at, Ben Darülfünunda garb edebi- atı tarihi müderrisi iken garb e- lebiyatın bil bir methali de- mek olan Yunan ve Lâtin edebi- yatından koşarak geçtikten sonra, ız, İtalyen, İspanyol, Alman| akkında takrirler ver. 1 rukluk. gözlerimde bir kamaşma ile irkilip durmuş, daha doğrusu bir müthiş. yangına benzeyen o manzaranın mehabetinden kork» muş idim, O zaman alınmış olan muh kâğıdlarımı buzün yoklamak £ dim, ve tekrar hir korku durdum. Bereket versin ki bir kürsüde edebi mak mecburiyetinde değilim. Sa- dece seri bir çeçid resminde beş on simayı tesbit edeceğim. O ka- dar korkulacak bir iş değil. Ne pek gerilere, ne pek ilerilere geçmiye- rek bir başlangıç noktası buldum. Edebiyat mıntakaları aynile dağ. lar silsilesine benzer: İlkönce ir faları o kadar yükselmiyen nis-| betle küçük dağlar baslar. sonra| birdenbire bir şahika fırlar. İşte ben İngiliz şiirinde o şahikalar fır- layıncava kadar onların zuhurunu| ihzar eden küçük zirvelerle başla- mak üzereyim. İlk zirve. olarak Alexander Pope-da meks ediyo rum. 1638-1744. Pope henüz küçük bir çocuk iken, ancak on iki yaşında şair ol- du. Hocasına f ederek «Uzlete kaside» namında bir manzume ile başladı, ve daha bariz kabiliyetler- le on altı yaşında «rusta'i» manzu- mamla işlesin de biz bütün mevzu. lara lâkayıd kalalım? Ve hâlâ lâkayıd! melerini yazdı. Babası çuha ticaretinde, servet yapmış bir adamdı, ticaret âle; den çekildi; ve geniş vesalte malik olmak sayesinde oğluna pek Gi SON POSTA Resimli Makale: Herkesin her hâdiseyi tapkı sizin gibi görm dirde karşınızdakinin de ayni arzuya kapılabileceğini hesab edi- İngiliz şairlerinden Alexander Pope ( ALEkSANDER POP) Yazan: Halid Ziya Uşaklıgil Bu mükaleler silsilesine baslı-|du. Çocuk Yunan ve Lâtin Jisan-|kalâde entes larile edebiyatına istinas peyda et-etü. Vakit gece, sokaklar ieiz Ye| irek- mekle beraber fransızca ve İtal- yanca öğrendi, eski ve yeni şâirle- ri, edibleri, münekkidleri oku Kendisine pek iyi örnekler seçe bildi, Kendi muallimi İngiliz mu- harrirlerinden Dryden ile meşhur Fransız münekkid ve şairi o (Bo'-| leau - Bualo) onun için izleri takib | lunacak rehberler oldu. Ve bun- ısarak, sekil de ve fikirde. onlardan siravet es) den tesirlerle kendisinde o düşün-! mek ve yazmak melekeleri pek erken inkişaf etr du. Cismani ku pek zayif o- lan çocuk erken yaşında başlıyan | hastalıklara maruz idi ve bunun neticesile türlü malâliyetlere, vö- cudca sakatlara uğradı, öyle ki bü- çağını âdeta ular içinde geçir- Daima takayyüd- olan sıhha- Oburluk!... Böylece uzlet içinde geçmeğe mecbur olan hayatında bütün kuv- vetini fikir iştigallerine hasretti, Ve vücudunun marazi za'fına mu- kabil pek zinde olan zihni faaliye- ti edebi iştigallere münhasıp kal- dı. Her şeyden ziyade dikkati lsa- na ve üslüba masruf oldu, onu en çok cezbeden de nazım idi. Keskin bir zekâ ile nazmın bütün şekille, rine vukuf hâsıl ederek sar'atın esrarına tasarruf etti: Parlak teş- e Hakikate götüren yol Mübahase ve münakaşada bele siz de müsamaha rsünüz, bulduğu tek yol ... Elektriğin Bugün kullandığımız elektrik ampulleri nasıl meydana getirildi? 1873 yılında, Petersburgda fev. zesân bir hâdise erreyan tenha idi, Ağaçtan yapılmış d Jerin üzerindeki fenerlerde, petrol lambalarının donuk ve sarı ışıkları titreşiyordu. Bazı yerlerde, bu fenerlerin için. deki İimbaların alevleri, güya daha fazla ve daha iyi ışık versin diye, yukariya doğrü uzanıp, kisalıyor - du, Fakat bu alevler, uzadığı ve yük iseldiği nisbette, bunu örten ve esa- sen uzun zamandanberi temizlen - memiş olan lâmba şişesi, daha fazla isleniyordu.. Tabil zu keyfiyet, fe İnerin kuvvetini ve ışığını büsbütü azaltıyordu. Fakat birdenbire garib ve tuhaf bir hâdise oldu. o Mezarlıklardaki haçları andıran bu fenerlerden biri, ansizın, fevkalâde parlak, adetâ güneş gibi bir ışıkla parladı. *Orta- ik gündüz gibi aydınladı. O sırada oradan geçmekt, ve bu hâdiseyi kören bir yolcu, hayretinden dona kaldı. (Başında bir sepet, bir şeyler gölürmekte 6. lan bir bakkal çırağı da uzaktan bunu görmüştü, Sepeti bir yana ata rak bu amucizen ye doğru koşmıya başladı... Işik, ayni kuvvetle yanmakta de. vam ediyor, etrafına biriken halkın yüzlerini, göttikçe daha (kuvvetle aydınlatıyordu. Acaba .bu fener, diğerlerinden farklı olarak niçin böyle parlak ya- nıyordu? Bu bir tecrübe idi. Lodiğin'in a olan bihler, muvaffakiyetle - bulunm sıfatlar, vezinler, işte en ziyade 0-, nun lisanında hâkim olan vasıflar bunlardı; ve böylece nazım san'a- tırın âdeta bir kamusu kuvvetini kesbeden bir dimağ vukufile artık san'at sahasında ber türlü reka- beti ii r edecek bir salâhiyet kesbetmiş oldu. R Ancak bu sekil iptilâsı onu pek mahir bir nâzım mevkiine cıkar- İSTER INAN, İSTER iNANMA! Avrupanın en büyük iki şehri birer gece fasıla ile şiddetli bir bombardımana tâbi tutuldu, res. yapmıya muvaffak olduğu ilk elek- trik Ismbası, 1873 yılında, Peters- burg caddelerinden birinde böyle tecrübe edilmişti. Fakat Lodığin bu emucizesin w. zun müddet devam edemedi. Bu elektrik lâmbas, gece yarısına ka dar bile dayanmadı, sönüp gitti. Sebeb? Sebebi basitti: Lâmbanın tertiba- tn iyi değildi. İçine hava giriyordu. hava girince, lâ dü; cömleleri tam bir tablonun a- na çizgilerini gösterir, Ajansın verdiği resmi tebliğ - mi tebliğlerde: — Şehrin üzerinden bir alev dalgası geçii, cümlesini okuduk. Bu cümle belki kâfi bir mâna ifade etmez, Fakat bir tesadüf bi- ze bu bombardimanlardan biri es. nasında o şehirlerden birinde bu- kınmuş olan birisinin söylediği cümleyi öğretti, Bu cümle şudur: — Atılan bombaların tesiri al. tında toprak sarsiliyordu, Sandım ki korkunç bir zelzele başlamış - ür. Bu zelzele sabaha kadar fas. İasiz olarak devam etti. İki cümleyi birbirine ekleyiniz: — Şehrin üzerinden bir alev dalgası geçti ve korkunç bir zel- zele başladı; sabaha kadar sür » lerde, yahud da gazete tefsirle - rinde bu tablonun «tahşie ile i- fade edildiğini görüyoruz. Hüküm hem doğru, hem de yerindedir. Buna iki taraf da baş- ka dünyanin henüz harb âfetine tutulmamış olan geri kalan kismi da iştirak ediyor. Buna rağmen muharebenin ilk günü fikirlere yerleşmiş olan kanaatte değişmiş bir şey yoktur: — Muharebe iki taraftan biri. fin ezilmesine kadar devam et - melidir, deniliyor. Gelecek asırlarda o yaşayacak olan insanların bu zihniyeti izah etmeye çalışirlarken zorluk çek « miyeceklerine: ISTER iNAN, ISTER INANMA daim a müsamahakâr olunuz, bilmuka- e İÇok geçmeden Avrupaya, bir san. hakikate varmak için insanın tekâmülü deki kömür de süratle yanıvermiş. & Tecrübe yapılmış, iyi neticeler alınmış, fakat tam bir muvaffakiyet elde edilememişti. Ledığin tekrar, kollarını srwadı.. Bu defa Lâmbanin Jtertibatımı değiştirdi. Bu defa lâm- balar daha mürekkeb bir hal aldı, Pahalılaştılar. Fakat buna rağmen özün müddet yanmaları & miş olmadı. |, Nihayet imdada Edison yetişti. İİlk uzun ömürlü elektrik lrnbaları. ni yapan insan, bu büyük mucid oldu, | “Edisonun ışığı, in edik Edison, kendi yaptığı alarına, ince kömür çubuklar yerine, kömürleştirilmiş bambo yafi koydu. Cereyan sevk edildi zaman bunun yanmaması için, bü-) * yük hususiyetleri, ve bunlardan ön- İce yapılan diğer limbalardan farkı, İbilhasa elektrik lâmbalarının için. deki havanın fevkalâde büyük bir dikkat ve ihtimamla çikarlmiş ol. mastdır, Edisonun yaptığı işin mahiyetini| anlıyabilmek için bugünkü elektrik! Tâmbalarını dikkatle gözden ge - çirmek kâfidir. Dikkat ederseniz, elektrik lâm - 'balarının dip tarafından ortaya doğ ru uzanmış cam bir boru vardır, Bu boru, ampulün içindeki havanın € milmesine yariyan bir menlezdir.. Yani, elektrik İâmbasinin içindeki hava, bu boru vastasile dışarı alın. maştır. Ampuwlün içindeki hava ta- mamen tahliye edildiği zaman, bu boruya kuvvetli bir alev sevk edi -| Bir. Boru kaynar ve tekrar dışarı. dan içeriye hâvs girmesine mâni o. lanmuş olur. Edison bu usul sayesinde; kendi| icadı olan ampullerin 800 yan- masim temin etti Yani, Edisonun yaptığı İâmbaları, bozulmadan, 800 saat bilâ fasılâ yanabilirler. «Edison ışığın ile ilk tenvir edi- len yer, «Kolumbiyan vapuru oldu. dık içinde 1800 parça ampul geldi. Havagazi ile elekirik arasındaki muharebe Elektrik lâmbaları ortaya çıkar çikmae, herkes, havagazi ve bil - hassa petrol kimbalarının işe yara- maz bir hale geldiğini söylemiye İbaşladı, Yani: Bir kelime gerek ha- vagazi, gerekse petrol Himbaları- Din pabüçler dama atılmış oluyor. du, Hakikatte de eiektrik Iâmbaları- ni; diğer lâmbalarla; hiç bir suretle imkânı yoktu. diğer an fevkalâde parlak İÇünkü elektrik lâmbalara nazar yandıkları gi İsönmemekte; İnatalasiyon iyi yapılmış ise: trik cereyanından yangin çıktığı da viki değildir. Halbuki; petrol lâm- balarından; yağ lâmbalarından mü. İtevellid yangınlar hiç eksik olmaz- zelzeleler, daima büyük yangınlarla müterafik olmuştur. Çünkü zelzele dektrik| P bunlar tütmemekte;(!İ İdi. Meselâ eski zamanlarda büyük Sözün kısası Eski bir mektub | Ve eski bir sima E. Ekrem Talu ski cvrakımı tasnif için kö- riştırırken kâğıdı sararmiğı mürekkebi solmuş, kat yerleri yıp* ranmuğ bir znektub buldum. Tari hi 1905; mealinden, mmuhatabin merhum babam olduğu (o anlaşıl” yor. Recaizade, mektub sahibine zencefil reçeli şekkür ediyor. € de zarif: Zencefil gibi « kicı bir nesnenin şekerle terbiye kten sonra o hassalarını | p ancak güzel rayiha afaza eylediğine şirin bi yapılmış, Mektüfbun altındaki s çakirleri.. Ben bu Manas efendiyi çok iyi hatırlarım: Orta boylu, tıknaz, ak bıyıklı ve ak sakallı, zeki bakışli komşu sa“ , İyalirdık. Bazan bebamla, bazan dâ anamla evlerine gitt beni yanına çağırır, bil ve memnun olursa yı bir boyali resim, yahud da şeker, bisküvi gi- bi bir hediye verirdi. Dünyanın en iyi kadınlarından 'biri olan he rımı da ayrıca bana şefkat göste“ rirdi, Manas-efendi Ermeni” katoliği terbiyesi, Türklük bunların her iki konuşur, bilmez ve zardı. Namık Kemal ile, Ziya ve Mü“ nif Paşalarla arkadaşlığı vardı, i- nasiye de yetişmisti. Odasında Kö- malin, ve gene Osmanlıların ümid bağladıkları an beşinci Mu ih dururdu. rini ezber bilirdi. Onlardan itleri hafızama nakşeden Ma- efendi olmuştur. i yan o vakitki re$- mi muhit ül inde ciddiyet, dü” rüstlük, iffet ve istikamet bakımi- larından onu örnek gösterir O dediğim tarihk ten, vakti , vükelâsı ile, Teğmi miş olduğu halde daha ileriye gi- dememiş, mazuliyet yılları memi- riyet genelerine nisbetle ve yekün arile ziyade bulunmuştu. Sebebi: Manas efendi *ok bir adamdı. Zekâsı kadar keskin olan tenkidlerile, tarizlerile, tel mihlerfle, nüktelerile (ozaman€ İ mukbillerini hırpalar durur, surlarını, kabahatlerini, ihmalleri- ni pervasızca yüzlerine vururdu. Bu yoldaki Birçok fıkraları hâlâ dillerde destandır. Ancak bu fik- raların kaili Manas efendininikim olduğunu ekseriyet bilmediği fiçin- dir ki, elime gecen mektubunü ve- sile ederek, hakkmda bu kadarerk olsun malümaât vermeyi kendime göre bir vicdan borcu bildim. A ğin bir başka meziyeti daha vardı. Elektrik, petrol ve havagazine D#- aran Fevkalâde daha jıcuza mal oluyordu. Fakat bü arada elektrik ile hava gazi ve petrol şirketleri (atası şiddetli bir de rekabet başlamı Smdiys kadar havagazi fenerleril petrol lâmbalarini imal eden, #0 - kaklarm tenvirile uğraşan ve bu işö büyük büyük sermayeler yatıran şirket ve aşhıslar, elektriğin ve elek- ttik o İâmbalarının zuhurunu büyük bir düşmanlıkla karşıladılar, Fakat rekabet pozarında sadece düşmanlık para etmez!. Hasmının İkullandığı silâhları aynen kullanm yan bir takib, daima mağlüb olmı mahkümdur. Netekim hava gazi ve petrol lâmbalari sahibleri d ayni wlâhla karşı koymiya karat verdiler. (Arkasi sayfa 7 sütun 5 lâmbalar devülmiş ve