SUN FU Ay Fransada halk Almanya ile , yakınlaşma siyaseti aleyhinde Zürich $ (A.A. ) — Volkarecht tesi Fransadaki vaziyete dair Yakdığı bir makalede şöyle diyor: Bazı sendika şeflerinin Lavale E aheret etmelerine ansız işçileri, Fransız yük ekseriyeti ile birlikte Al ya ile yakınlaşma siyasetini içidetmektedirler. Hemen hemen Ütün sokak başlarında de Gaül - İn armasına rastlanmaktadı Bu arma büyük bir «ve harf 16 alınmış Lorraine hacından i #t olup duvarlara çizilmektedir. pak öğle zamanı ve akşam Üzeri İhgiliz radyosunun fransızca noş- Fiyat yaptığı sıralarda bu neşri - Yatı dinliyenleri rahatsız etmemek in telefon muhaveresi yapma - Maletader, İşgal altında bulunmayan mın - kada Marsilyaya gelen ma inu Almanlar satın almakt& dir. Bu mallar Alman vagonları inde şimale doğru #lenen sevke- dllmektedir. Marsitvada ahali A Mân vapırlarına kömür çetiren Varonları nefretle seyretmekte - . Atman bayrağı altında Fransiz kara sularında ve bilhassa Marsil- Yâ le Bârcelene srasında (sefer 5 O zamanlar henüz salata ile a5- kın münasebeti keşfedilmemişti. İs- sanlar hıyar ve marulla kalb da bir rabita mevcud olabilec düşünecek kadar yükselmiş bulun - muyorlardı. Aşk deyince sirke ve zeytinyağı değil bâde akla gelir, ümüdsiz âşıklar çeşidli salatalarla do ks aşçı camekânları yerine «Taşra. dan mukassi de görünse içinde bir başka feraho bulunan meyi leri düşünürlerdi. Bununla beraber kasabada © 22- manki tabirile tahmislik, şimdiki a- dile kuru kahvecilik eden Süleyman Efendinin evine niçin salata sokma. diği herkesçe merak ediliyordu. Fa kat bu düğümü hiç kimse çözeme- miş. Süleyman Efendi hali vekti yerinde bir adamdı, Salata alacak parasi olmadığı düşünülemezdi. Ta mevsiminde hiç olmaz salsta alması, çoluğuna! çocuğuna tattırması İâzim O gelmez, Yapan bu vapurları görmek Fran-İ miydi? Onun akşamları eve döner. Hriaey sinirlendirmektedir. İşgal altındaki mmtakalarda İsgal altındaki Fransız toprak- İrinda görülen Alman düşmanlığı üşka yerlerdekinden daha bariz- NE, Şimati Fransadaki iki şehirden İfm-ada lâyık membalardan ali - Tan haberler Amerikan gazetele - Tİnin verdiği bir haberi tevid et - Mstiedir. Bu habere göre Fran - lar İngiliz tavvarelerinin Fran- $â üzerinde Almanlara karsı hare- kâtta bulunmalarınf, (bombardı - Manlardan en ziyade Kendileri Mütazarrır oldukları halde, mem- Mu-ivetle karsılamaktadırlar. İtalyan matbuatı Vişi hükümetine hücum ediyor Milins 8 (A.A) — Popelo İ'lealin, başmakalerinde yeis Ayer: , Fransa, uğrarım olduğu hezimet. tenberi iki yüzlü bir siyaset takib ©€- diyor. Fransız | siyaseti, hâdiselere Böre tahavvül etmekte ve Fransa, üyük demokrasilerin hakkındaki bütün ümüdleri kaybet- Memiş görünmektedir. Pek aşikâr “lan bu manevralar, kimsenin gö- Tünden kaçmamaktadır. Ayni makalede müstehzi bir bi - “anla Lavalin yeniden ortaya çık- Maninin içtinabı gayri kabil bir hal olduğuna işaret edilmektedir. Fran- MZ siyasetinin barometresi olan La- Yal, kabineye göre ortaya çıkmakta Yy meydandan kaybolmakta- © Bu garete, Fransızların tereddüdliata yemeyi (ve söz aramizda içki İşinde bulundukları keydetinek -İyi) seviyor, Prsat ve para buldukça tedir, Romanyada ekmeksiz gün Bükreş 8 (AA) — Rador a- İknsı, ekmek satiş hakkında yeni ir kararname neşredildiğini bildir- Mektedir. Bu kararnameye göre Ro Manyada haftada iki gün «ekmek - tiz gün» olarak ilân olunmaktadır. Bu iki gün zarfında ekmek yerine «mis İapasm» yenecek! Doğru söze ne denir?. Fakat Süsmak ta kolay değil Bunu her- kes yiğitliğine oyediremez, hele Temel gibileri. İyisi mi ortalığı büsbütün karıştırmalıydı. Bu bu- Susta Temel son derece mahirâi. Kaşlarını çalarak, yumruklarını sıkarak: — Baksana Apastol, dikkat et, elimin tersile bir sille indirirsem Zinciri kopmuş, kendini sulara kaptırmış oşamandıraya O döner- Ain!... Bu geralt tahtında provaya de- vâm etmek buğslahık olurdu. Kimse Apustolu budalalıkla itham edemezdi. Apustol da provayı İs- Wil ederdi. İberaber salata vastasile tfo zelebi- nihai zaferi| ken ara sira elli dirhem tahin hel -| vasi veya yarım okka kiraz aldığı- nı görenler ondaki bu salata perhi-| rinin parasızlıktan geldiğine inansa. mıyorlar, başka sebebler arıyorlar- dı, Hükümet doktoru «belki hasta- liktan korkuyor.» demişti, fakat Sü. leyman Efendi okur yazar olmakla İeceğini bilerek kadar o münevver bir adam değ İstanbulda desen hiç oturmamıştı. Bir müddet evvel kazanın mekteblerini teftişe gelmiş olan maarif müfettişi, kendisine an. atıldığı zaman bu hali bir ruh mese İsi telâkki etmiş, bunun bir perhiz değil, karışık tahteşşuur hâdiselerin den doğma bir salata nefreti olması lâzimgeldiğini söylemişti. Hocalar ve kocakarılar ise Süleyman Efem. dinin meçhul bir sebebden dolayı vaktile salataya tövbe ettiğini iddia ile onu dini faraize riayet nümunesi olarak gösteriyorlardı. Hülâsa kim-| «e kat'i ve mwhakkak bir şey bil- miyor, yalnız Süleyman Efendinin salata düşmanlığından bir darbıme. sel, bir ibret nümunesi seretinde is- tfade ediliyordu. Babalar salataya gok düşkün çocuklarını «Süleyman Efendi gibi salatayı keserim hal» İdiye korkutuyorlardı, Süleyman Efendi elli yaşlarınday dı. Bir karim, bir oğlu, bir küçük evi. ve dükkânda iki kahve dibeği vardı. Geç evlendiği için oğlu he- nüz yirmi o yaşlarındaydı. Kendisi tutumlu ve oturaklı bir adam oldu. ğu halde oğlu biraz havsi bir genç | olmuştu. Bu belki babasının «iki taz yikinin bir aksülâmeli idi. Evde ba basinin karşısında diz çökerek otu Tur, sigara içmez, salata yemezdi. Hakikatte bacaklarını rahat rahat uzatip oturmayı, sigara içmeyi, sa- | dışarda bu arzularını tatmine çalışı yordu. Bu arada bir gönül meselesi de vardı. Alüiyeli, zengin bir mani faturacının kizına vurulmuştu. Fakat el altından yaptığı tahkikatla ada İmin paralı damad istediğini öğren. işti. Manifatura tücceni en aşağı iki evi, bir bağı, birkaç bin lira pa- Babaür idrar zorondan hastalanalı beri çalışmayıp dükkânın k oturduğundan işler büsbütün üstü. ne kalmış, fakat kazancı ertmamış- tı. Babası ilâç ve doktor parası yü zünden masrafları ayda birkaç li arttığım düşünerek bütün cimri leşmiş, oğluna verdiği harçlığı mak arzusunda olduğunu 2 4. Delikanlı paralı olmasını icao © tiren aşkile buna imkân O vermiyen züğürtlüğünden ibaret iki ateş ara- mada eziliyor, demir tokmağ' her kalbine vuruyordu. Bu sırada Süleyman Efendi büs bütün hastalandı ve yatağa düstü. Artık dükkâna gelemiyor, para çek İmecesinin başında (gözü lu. Öleceğini düşünüyordu. Filhakika doktor da ümid kalmadığını oğlu na gizlice söylemişti. Delikank bir taraftan babasının öleceğine mülecs sir oluyor, diğer taraftan serbest ka lacağ'na gizlice sevindiğini farkedi- yordu. O zamana kadar babasının hakiki kazancını bilmemekle bera. sinden gizli para birik irmiş olacağını umuyordu. Nihayet bir gün Süleyman Efendi öldü. Na- İsırından ve idrar yollarından çekti- ği r sorna erdi. Yalnız son ne feslerine yakın oğlunu yanına, iyice yanına çağırmış ve bir ânahtar ver- mişti. Dükkânda kahve dibeğinin or kasında saklı bir çekmece vardı. Kendisini gömdüklen sonra © çekme ceyi açıp babasının şefaatine ulaşma m için icab eden vazifeleri yapmalı ve orada bulacağı oöğüdlere riayet etmeli idi. Delikanlı mezar dönüşü doğruca dükküna gitti ve çekmeceyi açtı, * Bir ay sonra, Tahmis Süleyman Efendinin oğlu ile Alâiyeli manifa- tura tüccarının kızı evlendiler, De- leri, bağı almış ve üstelik birkaç bin lira parası bulunduğunu da isbat et inişe, Herkes, bu kadar parayı me Teden bulduğunu “merak (ediyor: Süleyman Efendinin böyle bir mizas a canl muvaffak olduğuna şaşıyordu. Kasabanın bir keç zevkperesti Süleymen Efendiyi kazandığını yememek budalalığıle damgaliyorlar; e hocalar bu serveti xasi olmıyan adama kız vermiyecek ti. Bu onun canını sikiyordu. Fakat ne yapabilirdi? Babasının dükkânın da kahve dibeğinin o başında demir tokmağı tin tın öttürmekle bu ev- ler, bağlar, kazanılır mıydı? çıkmağa müsaade yoktu. Günde ancak bir saat çıkabilirlerdi; oda civarda dolaşmak şartile... Bazan Temel Beyoğlunda bir gezinti yap- mak arzusunu izhar ederdi. Buna Apustol şiddetli itirazda bulunur- du. — Gören, tanıyan olur, sonrö numarayı halka takdim ettiğimiz İde rezil oluruz!... Bütün emekler bosuna yider... Olmaz, olmaz... Der ve meselenin büyümemesi iin odadan çıkardı. Temel bağı- rir, gağınır, telidid eder, küfür sal- lar, nihayet hiddetini Şetvandan dine riayetine borçlu olduğunu söy” liyerek ruhuna mevlödler okunma «mı, hatimler indirilmesini tavsiye ediyorlardı, İşin hakikatini ancak ai gecesi damad geline söyliye- ir — Aziz, dostum... — Ben senin dostun değilim!... — Sevgili biraderim... — Ben senin birederin deği- — Değildin amma oldun!... Ol dun işte... Hem de sunturlu çin sinden,.. Her şey aklıma (gelirdi delbabamia salata yememesi sayesin » indirişte kahve dibeğine değil sanki|? Ukanlı, kayınpederinin istediği ev-| | — Kanıcığım, dedi, seni almıya de muvufak oldum. Babam eve #a- İsta sokmamak suretile iştihamızın açılmasına ve çok yemek yememi - /2e mâni olmuş, bu süretle para birik trmiş, paralarla o beraber bıraktığı! kâğıdda bük ne yaziyor: «Oğlum, insan ne yerse onunla aşar. İşten artmaz diyten artar, Ben ananı alabilmek için para biriktir - mek olduğumu görünce iştihamı kes miye karar verdim ve her yemek- en evvel iki bardak su içmiye, ye- mekte katiyyen salata o yememiye başladım. Bu suretle evlenecek ka-! | sonra da su içmeyi” bıraktımsa da| sokmadım. Eeline #acen parayı #n- latasızl#a borçlu olduğunu unütm. ve katiyen evine salata sokma, Senden biricik dileğim budur.» Karı koca, salata yememek sure. tle bütün ömrüne yazık eden ba. balarının ruhuna dua ederek kendi- lerine hazırlanan gece yemeğini ye- diler ve sofradaki. salatadan - bol bel atıştırdılar. Ölümünün elli ikin- ci gecesi de onun ruhuna hem mev- 1öd okuttular, hem de hyar, marul domates gibi mevsim salatalarından hayrat yaptılar. İste salata ile aşk İve sandet arasında âşık olanların sa lata yememesi gibi bir o münasebet düsüncesi o zaman bu suretle buş - Tadı, İrfan Konur Ç.E.K. nun İstanbul halkından ricası Ç. E. K. İstanbul Merkezinden: İstanbul içinde ve dışında mev- cud 35 şubemize fakir çocuklara yardım maksadile yalnız kendi hu- dudları dahilinde olmak şartile pa- Ta toplamak mezuniyeti verilmiştir. Bu paraya (Çocuk E - varakaları . Binaenaleyh, fotoğrafk hüviyet varakası göste - Temiyen ve mensub olduğu mınta- kasının haricinde para toplamaya teşebbüs eden tal İsrlara, bazı yanlışlıklara ve suiistimallere mey - dan venflemek için muhterem hal- kımızın nazari dikkatini cetbeder, bilhassa bu gibilere para vermeme lerini istirham ederiz. Bu âdam bize bol bol paralar dediyor... Hele biraz sabredel bakalım elbet sabrın sonu selö- mettir?... — Evet amma bir aydır ssbreği yoruz!... * — Sabrettik, ettik, beyhude çıktı. Ne haber var, ne de Temel reisin kendisi,.. Acaba ne oldu?.. Kaç zamandı bu endişe dolu Provadan sonra yeni yapışıklalırdı. Şetvan ise onu teskine ca- keli niveti a kardeşler köşe minderlerinin üze-| Jışırdı: ille OE MAŞ e rinde istirahat ederlerdi. Sokağa | zasının ağzında ole! in İstambula hareketi nündenberi bir ay geçmişti Bu müddet zarfında Temelden ne bir mektub gelmişti, ne bir haber. (Gülbaharın) bir İzmirli şirket ta- rafından satın alındığını ler yazmışlı,.. Acaba Temel reis ne- relerdeydi.... Endişeler oparaden amma seninle yekvücud olacsğım| ziyade Temelin şahsına matuftu, aklıma gelmezdi. Çünkü Of balıkçıları cemiyeti a, evlâdlarımı düşünerek salatayı eve|, Havayazi falırikaları niçin çukur yerlerde yapılır? Mumun tarihindeki son merhale: Stearin mumları nasıl meydana getirildi ? İnsanlığı nura kavuşturan bu ke- şif, cidden mühimdi. Bunun, bilhas- sa sosyal hayatta mühim tesirleri du.. Havagazinin icadından sonra, gece hayatı, büyük bir hız aldı. Ge- İce mesaisi artti.. Havagazinin öendi| karanlıkları yenmek le, insanlar, Gene bir diğer mecmuada çikan bir karikatürde şöyle bir manzara göze çarpıyordu: Bir yanda donuk ve zayıf işiğile bir mum, diğer yan da pınl pınl yanan bir havagazi lâmbasi, Mumun altında çorap Ör. meğe çalışan — ihtiyar bir z ol hususunda, tabiatin kör kuvvetleri. |gerzini yapmağa uğraşan bir çocuk ne karşı mühüm bir zafer kazanmış oldular. O devrin gazetelerinden biri ha- belli ki çok zahmet çekiyorlar. Fa- kat havagazi ışığı altnda ayni İşi yapanların yüzünden bir saadet 2- vagazinin icadı hakkinda şunları kıyor. yazıyordu: Biz, buğün yüzlerce mumluk elek «Artık o odalarımızdaki (o ışıklar,İtrik lâmbalarının pınl penil wikleri herhangi bir hususi hizmete ihtiyaç hissettizmeden, gece ve gündüz mü kemmelen yanabilirler.. Bu işik iz de yapmıyor. Binaenaleyh bunu çekin! yüksek bir İle yerden bütün odayı, veyahud salo- nu teviz edebiliriz. Halbuki eskiden, kandil veyahud mum zamanında; meden tavana asabilir, böyle yapabilir miydik?. «Ne mümkün!,, Bütün tavan, is- ten, dumandan berbad olur çikar- din “Gene o devrin birçok mizah mec mualarında, havagazine aid fıkra - İsra, karikatürlere bol bol rastlam- makta idi. Hattâ denilebilir ki, ha- vügazi, aylarca mizah mecmunla rının gıdsnım teşkil etti, Meselâ devir mizah mecmualarından birin da söyle bir karikatür göze çarpı yordu: Fevkalâde şık giyinmiş gözel br İdar para biriktirdim. Evlendikten bayanla; eski püskü şeyler. giyinmiş) kımar. İçirkin bir bayan yan yana duruyor-|rı ise lar. Bayanlardan güzelinin omuz üzerinde, baş yerine bir hava yağ kandik bulunuyor. Güzel ve şk bayan havagazini, eskilmesinden çok daha kolaydır çirkin ve pejmürde bayan da andillerini temsil edi; altında işlerimizi görürken geçen za manların, bu nimetten mahrum in. sanlarını ve bunlarin çektikleri mah ramiyetleri hiç şüphe yok ki lâyıki- imizin önü tecessüm ot- tremeyiz. Bugün bütün büyük şehirlerde muazzam havagazi fabrikaları ver. dır. Bu fabrikaların yer altından g* girilen boruları her eve, her mücme seye istediği kadar havagazi vermek imkânına maliktir. Bu yeraltı boru ları âdeta su borularını andırır. Yalniz su borularile havagazi boru ları arasında şöyle bir fark göze çar par; Suyun apartmanların en yük sek katlarına bile çikabilmesini te- min için mutlaka esaslı bir tazyik ullanmak icab eder. Bundan ötü- rü de su depoları, büyük su bezine- İeri dalma yüksek seviyelerde bu « Halbuki bavagazi fabrikalar tamamen onun aksine olarak .İşehirlerin en alçak yerlerinde bulu. -İnur. Bu da basit bir sebebden ileri o lâmbam, çirkinin ise, pis birjgelir: Yukarda da söylediğimiz gi bi havagazi çok hafiftir. Bunun için de omun, yukarı gitmesi aşağı git » (Arkası sayfa 6 sütun 5 te) Sıhhatsiz saadet olmaz Ne. Ö'nün çok hassas bir kız ol duğunu görüyorum. Epeyce zaman oluyor mektub yollamış, derd Bir genç erkeği seviyor, i seviyor, hem olmadıkları, yıllardanberi yekdiğe-/Yiner yaşadık rine hasret ları halde sevi zamanlarda öğrendi ki, hastadır, açık söyliyeyim, verem ok muştur. Benden soruyor: — Ne yapmalıyım? Söylüyorum: ki, bana/karsiniz ki sefalet de, seneler- de bir şehirdellar sıhhat ile kaimdir. Sıhhat olma dan kaldırır, yükseltir, çalışma kud retini artırır. Bir müddet sonra ba - ıztırab da, zaruret de geri kalmıştır. Evet, doğrudur. Ancak bütün bun çalışmak da olmaz, sefalet, b eksileceğine artar, -İizt . merak: daha Okuyucumun bir delikanlı | var: — Acaba gerçekten mi hasta, scaba benden vazgeçtiği için mi böy le “söyledi? Belki de beni sevmiyor, belki de beni sevmediği için evlen- meyi tehir etti? Kâhin değilim, bu suallerin cevab — «Bu bahisde hisse kapılmanin/larını bulamam. Fakat hepsine bir. sirşeme Kurumu İstanbul merkezi) İyeri yoktur. İki tarafın menfaati delden toptan cevabla: mübürünü havi fotoğraflı hüviyet|bu meseleye nihayet vermeyi emre. Mümkün di der. Cevabım genç kızı müteessir et- emiş, ikinci mektubunda: — «Bence ıztırabin, yeti yok, sevgi katlanılır.» siri yapar, insanı fiyeti başlıca konuşma mevzuu ol- du. Temele karsı ötedenberi diş — Paraları şınl... Diye ortaya çekinerek attıkları fikir süratle köklesmeğe, dağılma. büyümeğe, herkesin içini ke- başladı. Bütün azalarına eden bu şüphe karşısında harekete Me ire Reislikte ele vekâl Bürmur kaptan günün birinde, bu vaziyetin böyle devam (etmesine olmadığını, gidip İstenbul- eldiğini Ha, sirayet cemiyetin imkân da Temeli sraması Mâzım ileri sürdü. Durmuş kaptanın bu teklifi müttelikan kabul edilmesi üzeri- ri İstanbula hattâ sefa” İletin, fakrin, zaruretin hiç ehemmi oldukça berşeye Hakkimt teslim ederim, sevgi öY- le bir kuvvettir ki, bir manivelâ te- lunduğu nekta- kişinin: alıp kaçmış olma-j" iyebilirim. Hem böyle olsa da, olmasa da, fikrimde israr ediyorum: — Sandet sıhhat ile kaimdir. Sıhhat ise sizin yollarımizi ayirmış - ter, Delikanlıyı ailesinin şefkatine bi Takınız, inşallah iyileşir, sizin için bir ağabey olur, siz de iyi bir sile kurar, ona kardeş gözile bakars maz. hasebeoci Şetvan İstanbula hareket edeli ay olduğu halde henüz kendisinden hiçbir haber gelme- dostlarına sirayet etmişti. Herkes, bir huber almak ümidile, Diğarın ri oşmuştu. Didar bu misafir. liği evvelâ hoşça kabul etmişti. Setvan hakkındaki meraklarını €- şe dosta anlatırken simaların gün geçtikçe daha müstehzi olduğunu gördü. Acaba hergün evini doldu Tan kanu komsunun fikri neydi?.. Didar bunu uzun uzadıya düşüm dü. Düşüncesi yavaş yavas wyku- sunu kaçırmağa bağladı. Şetvanın sahsı hakkındaki endişeleri vaya$ yavaş baska bir istikamete doğru döndü. Misafirler sevreklesmeğe Gelenler de Şetvandan — Ne dedin?... Ne dedin?... in #içbiri Temelden zerre ka-|ne Durmuş ilk vapurla başlamıştı. Seninle ne olduk ar eövhe o etmiyordu. Temelin | mötevece'hen hareket etti. bahsetmez. lem — Yekvücud!... doğruluğuna, dürüstlüğüne herkes * z merak yak ye ği — O da ne demek?... yeminle şehadet edebilirdi. Antalya balıkçıları cemiyetin. müridi Ka. e — Yani, tek vücudi... Şunun| Fakat gün geçtikce, Temele|âe gün geçtikce büyümekte ol jcüretinde O şurasında geçinip gidiyoruz işte... ! karsı olan bu itimad, bü emniyet İbir endise hölrüm sürüyopdu. 10-