EE ni SON POSTA Nisan 28 Hergün Dünya zelzelesi Namaz, Mühittin Birgen Öö SX bir zamanda yaşıyoruz bunun ehemmiyetini her vesilede ne kadar çok Mötersmeğii çalışsak gene azdır. Cihan Har - bindenberi, dünyanın ber geyi değişmiştir. Bugün de bu değişme işinin artık bir devir değişmesi şeklini almış bulunduğunu göste- Teh vukuat içindeyiz. Dünya, bu vukuatın içinden, bütün varlığı İle tamamen başka bir dünya olarak çıkmış bulunacaktır. Bu ikati ie iyi anlamamız mutlaka Jâzım- Ir. Bu değişme o Kadar derindir kiç onu ancak, bütün dünya hayatının umumi bir zelzele içinde bulun - duğunu söylemekle ifade edebili- kü düşünüş e aörüş bugün ve Yarını anlatmak kabil de- rları ile #ildir. Dünva hayatının ve tar bu büvük. değiştirici o zelzelesini anlıyabilmek için kafalarımızda bir zelzele vukumn gelmesi veyahud, bunu, kuvveti! bir şhurla, Kendi kendimize bizzat yapmamız lâ - zımdır. Bunu yapmadıkça, bütün düşüncelerimiz bos, bütün hesab- larımız dipsiz, bütün neticelerimiz yanlıştır, * Dünya vukuatına bir bakınız. ve düşününüz; derhal görebilece- Biniz bir şey vardır: Muharebenin bütün askeri gidişi, dünkü asker-|t* lik tekniğinin ve askeri anlayışın haricindedir, Bunun içindir ki, iki senedenberi vukua gelen askeri hareketleri. uzaktan sezmek ve ne ticeleri daha evvel görmek bakı- mından, hiç askerlik etmemiş, kuv vetli kültür sahibi bir sivil, öm- rünü askerlikle geçirmiş bir mü- tehassıs askere nisbetle daha İyi bir mevkide bulunuyor. Çünkü, asker, hâdiseleri eski kaideler, u - Suller ve düşünce sistemi içinde mülalea eder. Sivilin kafası ise dünkü şeylere bağlı olmadığı için, bugünkü vukuattan daha kolay #esir alıyor ve yeni şeyleri daha kolay görüyor veya seziyor. İki Sen&denberi okuduğunuz askeri münekkidlerin görüşlerini eğer dikkatle takib etmişseniz, şu neti- ceye varmışsınızdır ki, dalma mü- nekkidler başka türlü söylemiş « ler, hâdiseler de başka türlü yürü müştür, Sebeb? Oda şudur: Dün-! ya hayatında, büyük bir değişme var. Aletler, vasıtalar ve bunlarla beraber ruhlar, fiki ler, hareketler deği Ayni şeyi dünyanın ıktısadi he- yatında da görebilirsiniz; dünkü iktısadi fikirler veya bilgilerle bu- günü anlamıya imkân yoktur. Me selâ, kafaları dünkü fikirlere sap- lanmış olanlara göre, bu harbin! ruhu altındı. muhariblerden han-| gi tarafın altını bolsa harb mali - , yesi onun tarafında sağlam ve kuv vetli olacaktı. Hâdiseler gösterdi ki harb maliyesi altını bol olan tarafla değil, işi kuvvetli olen ta-| rafta daha güzel işliyor. Diğer bir misal: 914 harbinde dünya iktisa- diyatının ölçüsü. her tarafta altın- dı. Yeni, altın, herkesin mabudu idi, Bunun için, bütün iktisadi hâ- diselerin kıymet ve fiat mevilleri altına #yar edilmiş olarak görü-|” nürdü. Halbuki bugün öyle değil; dir. Altın, halen bir «valiz kıy - meti> olmuştur: Sivasi muhacirle- | Almanyada de - rin valizlerinde gizlenecek bir ka çak kıymet, Her muhâcir, altına her kıymeti veriyor ve bunun ne- ücesinde bütün dünva kivmetle - rinde ve fiatlarda ümümi bira - Barşi hüküm. sürüyor; meselâ, si- yasi muhaciri bol olan memleket- İerde altın çok kıymetli Ve olini yan yerlerde de çok kıymetsizdir. Avrüpanın her memleketinde baş- ka bir altın kıymeti bulunduğu gi- bi, gehe her memleketin dahili kıymetlerinde, yani fiatlarda dl tam ve kat'i bir mi e) süzlük vardır. Meselâ, Türi de altın, halen 27 liradır; el mukabil ekmek on üç kuruş, su - sam 32, nohud on bir. Bu fiatları harbden evvelkilerle mukayese et- tiğiniz zaman arada hiç bir mü -İrin& vazene iniz, Bunun gibi, servetin «emni' meselesinde de m bir değişme vardır, e memleketlerde harb ele piya-| mu sasında bir bolluk vücuda geliyor “Tıpka Cihan Harbinde a ibi, Fakat, bu parayı nereye yattralım ki, onu emniyet altında tuttuğu - muzâ inanmış olalım ve rabat e <|i delim? Altın? Vatanmden ayrıl » mak fikrinde olmıvan için altın çok pahalı, Apartıman? Ya bir harb ckarsa ve bir bomba? Ti- caret malı? Ayni tehlike onun için yok mu? Vesaire vesaire, Para hacminin artması fle fiat- lar arasındaki münasebetlerin hiç| alâkası olmadığını veyahud bu a » Iökanın pek mahdud kald gösteren misaller de hesabsızdır: (Arlensı sayfa 8 süte 2 de) 1 Makale: Her iyi ye diyor Bugünkü Ak man ordusunun " Emekli H. “Son Posta, da o derece yük sek sevk ve ida- re kabiliyet ve meziyetleri gös- terdi ki, yalnız Al müttefik, düşman ve bi - taraf memle- ketlerde o dahi onun adı sürat- le (o tanılarek büyüdü ve ebe- dileşti. Büyük Harb- den soöra, Ver- say muahedesi harbde iç bağ - darı Revieyip çözüldüğü için ihtilâl o yapmış > mağlüb olmuş bulunan Alman uhu yüz bin kişi olarak tes - pit €tmişti. İşte, muahede muci - bince makinelitüleği, uçağı, ağır topü ve tangı bulunmuyacak olan | izam bu küçük Alman ordusunu kur lk mak için General von Seeckt Al müh genel kurmay başkanlığına getirilmişti. Hilvaki Almanyada bü çok ağır işi Gentral von Seeektten daha iyi hiç bir kimse yapamaz - dı. Büyük Harbdeki büyük Al - man ordusunun namütenahi in - kizasından gerçi yüz bin kişilik kücük bir ordu yapmakta Yazla Ga; bu küçük orduya, yirmi misli büyük ve her türlü harb silâh ve vasıtalarile techiz edilmiş en bü - İyük ve azametli ordulara muadil bir kıymet ve kudret vermek me- sela idi. Hem de idare ve inzibat eman eski emini dev- nazaran, yg Br yaram ee ve fırkacılık hareket ve kaynaşmaları ve bunlara karşı in ve baş gösteren kabil ihtilâl ve darbeler yü - ordusu kurmak âdeta bir hayal ve hattâ muhal addolu - a Nitekim bizzat Fransa bö: ve mükemmeliyeti için her geye rağ- men bütün kudretini sarfederek rünen mutlüka iyi, her fena görünen de dr iyinin içinde fenanın, fenanın içinde de-iyinin az çok hissesi | iyilik kısmını ç Görmeyi, anlamayı ve yapmayı rmiya muvaffak esin elinden gelir, bul etmi | Garib mutlâka fena ordusu vücuda General girinti Yanı Von Geçen Mari ayının yirmi doku- 'Zuncu günü, Vaşingtonda Ameri - Vaşingtonda çırçıplak dolaşan kadının esrarı E Feönada İyinin hissesi e bilen adam fenanın içinden daki olan adamıdır. bi şeyi olduğu gibi ırib şeyler İ tadır Vaşinaton zabıta, bu hâdi- i, etrafında azami gürültü ko- Seeckt YAZAN Erkilet mır nın askeri bu orduda bu - lacaktı, İşte Ge neral vun Seeck tin yüksek aş -! keri kudret ve san'ati bu he - def ve maksa - dı en parlak ve en kusursuz bir surette tahak. kuk ettirebil - mesindeydi, O- .IKan âyân meclisi binasının antre| parmak suretile halkın alâkası cel- kısmında ve sokağın baş tarafında | bedilmek istenen va bir saç bo - bir polis memuru durmakta vejyası veyahud da vücudü tablatin mutad nöbetin (o beklemektedir.|tesirlerine karşı iyi muhafaza et- İPolis memuru olduğu yerde sen-)tiği iddin edilecek bir Krem Tek - ki rTahatsızlanmış şöbidir, O dere-İlâmı ile alâkadar görmeğe mey - ce müteheyyiçtir. Gözlerini kar -|yaldir. va, sokağın mukabil tarafına| Maamafih bu propamandâya, vü iş, dikkatle bakmaktadır, Po-İcudunu kiralamak suretile ölet ©- lis memurunün heveca te hakkı vardır, Çünkü onun dik-|karşı aykırı hareket edep meçhul kat ve asabiyefini tahrik edeni bir|kadın mahkemeye verilmiştir. Sus hâdise cereyan etmektedir. Adam-|mak istiyen suçluları dile getir - cağız rüya görüp görmediğine delmekte büyük kabiliyet olduğu emin değildir. Bu hususta emniyet | söylenen Amerika zabıtasının bu büsi etmek İçin bir iki defa sağ) aczi karşısında bir mahkemenin bu. bacağının kaba etini elile sıkıstır-| kadını söyletin o söyletemiyeceği düşmek-İlan ve âr ve haya duygularına | General Ven Seeckt Yı yazan da, o zuman bu ordülarlonu kolundan tutup sokaklarda olan hiç bir cihet yoktu. Fa-|, neticede muvaffak olmuştu. O, herkesin Ey ve anladığı gibi bir ordu deği, bir kumandan mış ve duyduğu acıdan, uykuda olmadığını anlamıştır, Amerika â- İyân meclisi binesı önünde nöbet “|bekliyen polis memürunu bu de - : rece heyecana düşüren ve şaşırtan manzara, sarı saçlarını dolgun 6 - General von İmzaları e gelişi güzel salı - Secekt, Büyük! vermis çırcıplak bir kadının sanki Harbin . ikinci |tekü tenha imiş gibi etrafına al - (1915) yılında, İdırış etmiyerek yürümekte olma- Alman, Âvustur | sıdır. Polis memuru ilk şaşkınlığın ya ve Bulgar| doğurduğu sersemlikten kurtulur orduları tarafın | kurtulmaz çapak kadının dikka - dan, o Sırblara tini çekmek Ve onu kendi yanına karşı müştere » |davet etmek için imdad düdüğünü ken yapılan har| acı acı öttürmüştür. Fakat çıvlak bi idare eden) kadın bu keskin düdük seslerine General Feld -|de aldırış etmemiştir. Hattâ ne 0- mareşal von| lap bitüğini anlamak için baş'm Mâckensen or -|dahi çevirmemiştir. Bu kadar alâ- dular grupunun | kasızlık karşısında iradesini kay- kurmay başka -İbeden zabıta memuru nihayet bu m idi, Bu yan -İ garib kadının arkasından koşmıya, #rupuhun karareihma Osmanlı) çırçıplak Odolaşmesının sebebini başkumandanlığının murahhas er)sormıya mecbur olmuştur. Ayni “e harb zabiti olarak tayin VE| zamanda halkın toplanıp gürüllü- kılanmıştı. Bu suretle, bü -İjü nümavişlere verme - yük ve kudretli Alman en “İmesi için de sırtından ceketini çı- harbiye (Oteli (OGeneral © Von|kararak kadının sırtına giydirmiş Seecktin yânında (oOuzunca biİtir. Fakat bütün ibram ve starlar müddet Obulunmak, Onun yük| kadınm ağzından hüviyetine dair «wk sevk ve idare kabil! -İ tek Jâkırdı slmıya imkân verme - yet ve meziyetlerini yakından gör | yietir. Kadın deliye benzememek- mek ve onlurdan istifade etınek| tedir. Çünkü sorulan bütün sual - talihine mazhar olmustum. Tere makul cevablar vermektedir. General von Seecktte ben, je -İ Ancak ktm olduğu hakkında ken- niden iri askerce salim, sa -İdisine sorgu irad edildiği zaman (Arkan sayfa B sütün 1 de dır ki sesini ç gesini çıkarmavın BUsMAk — İSTER iINAN, İSTER INANMA! Bir gazetede çok güzel bir ka rikatür gördük. Bu Karikütür ha- rab bir odayı gösteriyor, içinde kinik ayaklı bir sandalya ile bir racıdır, öteki ev sahibi, Kiracı soruyor — Alı aylığı bin lira mı? Fa. kat göçen sene iki yüz liraya vef miştiniz? Ev sahibi kırık sandalyayı gös tererek cevab veriyort — Fakat bu sene eve mobilya koyduk, Karikatürde mübelâğanm hir sesihi pek fazla sanmayiniz, das ha birkaç gün evvel kendi başı - mızdan geçti, Anadolu semtinde doğrudur, kendi başı- üç buçuk odalı bir eve bakiyor. a geçmiştir, fakatı ISTER INAN, ISTER INANMA! NE çk amil vesair, dad 7 Dabi bir defa fiatın an — ri işine mobilye de koy- — Efendim, de "mobilyeli olduğu için bin lira, cevabmı verdi, Hiç şüphesiz, iki demir karyo- In ile bir tahta masa ve 6 iskemleye mobilye ismini verdi- gi düşünüyor, biraz utanıyordu. merak uyandırmıştır. Zabıta me - murunu harekete getiren manzara hakkında hâkimin bir fikir edin - mek maksadile sokaktaki çıplak - hk sahnesini tekrar edip etmiye- ceği de büyük bir alâka doğur - maktadır. Müebbed hapis yerins idam cezası isliyen adam Kımtasiyeciliğin garib tecellileri yardır, Kanuni formalitelerin ol - duğu gibi. Meselâ Amerikalılar bü harhde İngilizler; yardım etmek istiyorlar, Fakat harbe girmekten de şimdilik her nedense çekiniyor- lar. Bu yardım meselesini kitabe (uydurmak istiyorlar. Mevcud mev İzuatı değiştirmemek için ortaya bir ödünç verme ve kiralama ke- nunu diye bir formül çıkarıyorlar. ve kebab yanmadan mevcud Geçen hafta Amerikanın Long! İsland mahkemesinde davası gö - rülen bir adamin vaziyeti, kanın formalitelerinin bazan ne kadar mantıktan uzak olduğunu bir de- fa daha göstermiştir. Suçlu Luf Hosner isminde bir #damdı. Bir bar tezghktarıdır. parasına ta - maân bir arkadaşım öldürmekten nüta kâdar sücsuz olduğunu iddia edip durmuştur. Fâkat züri heyeti onun bu iddiasını kabul etmemiş- tir. Cürmünü sabit, amma bunda hafifletici sebebler görmüştür. O vakte kadar masum olduğu- mu iddia eden udam, bu defa ce - zayı hafif bulmuş. mahkemenin hakkında verdiği müobbed hapis kararını idam cezasına çevirmesi- men masumiyet iddiasında mu » sırdı. Katil davası, şekil sular suçlunun cerbezesi ve kendisini kurtarmıya kâfi el Bu meseleyi ancak bir avukat hal- ledebilirdi. Halbuki avukat için 'para lâzımdı. Suçlunun ise parası yoktu. Amerikan kanunları, idam hük- kü giyen suçlular icin bedava avu- İ kat tayinine müsatddir ve ancak bu takdirde âdlt müzabereti na - zar dikkate alır. Müecbbed hanis cezam cok ağır olmakla beraber böyle Er e ceza givenin adli müza- Arkası sayfa 8 sölün 3 te) Sözün kısası Ajansların A Çeşidine dair K. Pkrem "Talu B izim komşu politikaya &- ırı mertebede meraklı « dır. Havalar ısındı usınalı bunun daha #iyade farkındayım. Onun da, benim de pencerelerimiz he - men hemen yirmi dört saât “ açık duruyor, Ve bu suretle onun $a - RL e alâca aydınlıkta bilmem nereyi, sekizde bizim Ankara rad yosunu, ve daha sonra tâ akşama ve hattâ gece yarılarına kadar yer yüzünde henüz tutunabilen kaç İstasyon varsa, kısa, orta ve uzun dala üzerinden, hepsini O bağırta bağırta dinlediğini anlıyorum, bütün yeni hevesiiler Bibi, merakının esiri, fakat aynı zamanda, o merakla alâkadar bazı teferrüatın da bigânesidir. Geçen gün bana sokakta rast- geldi — Affedersiniz, Bay bay! Dedi, Size bir şey soracağım.. «Bay bay» tabirinden, önce bir şey unlamadım Pakat idrakimi bi- Tazıcık faaliyete getirince bunun «Beyefendi» makamında kullanıl. dığı kafama dank etti. Büyürün! o Mükabelesinde bulundum. O sözüne: — Ayıp değila,. mukaddimesi. le devam etti; «Şu bir sürü hava- dis kaynaklarının içinden bir tür- Bi çıkamıyorum. Hele son zaman- larda afili, mafili, cakalı bir ta- kum yeni yeni ajanslar da türedi. Hangisinin verdiği haber doğru? Hangisinin değil?. Kime inanma“ hı? Biri başka, öteki gene başka söylüyor. Fakir de pek meraklı - yım.. dinliyorum; sonra da aklım, fikrim, akidem, kanaatim altüst kr Yüce varlığınız. Sözünü kestim, zira lüzumsuz cemilekârlığa başlıyordu. — Dostum! Dedim. mademki bana bu hususta akıl danışıyor - sunuz, arzedeyim. Bu de sa vaşı başlıyalıdanberi Xendi kendime bir düstur ae Ken di resmi menabiimden gayrısına ne kulak asıyor, ne de tesadüfen, âsacak olmuş isem, inanıyorum. Her sahada tecrübenin türlüsünü edindim diyecek kadar uzun bir ömür sürmüş adamım, Dedikodu- nun sırasına göre babayı evlâd - dan, karıyı kocadan, dostu *lostun dan ettiğini, onları biribirine bi - aayrihakkın düşman kıldığını; büyük bir garb mütefekkirinin: «İftira edin.. iftira edin. ne de ol sa, iftira bir iz bırakır!» dediği » ni; yalan, dolan ve entrikanın gayeye ulaştıran vasıtaların en ba sında yer aklığını artık ben de öğrenmedi isem kimsecikler Öğ - renmeği demektir. Sonra, bazı bü- yük adamlarımızın sözleri daima kulağımda, yaptıkları da hen gö - zümün” önündedir, İşte, bütün bu sebeblerden dolayı re Afisini, ne Royterini, ne D. N. B. sini, ne ğ- iekini, ne de berikini dinlediğim yok. Kendi milli ajansım ne veri- yorsa, kendi gazetelerim ne yazi- yorsa, kendi hükümetim ne tebliğ ediyorsa, itibarım, inancım salt onlaradır. Yanıkp da, bir kere bunların dışma çıktım mı bile yorum ki o yabancı fakat tanınmış ynaklar da beni tatmin etmiye- cek, bu sefer wjans Bozgun'un, ajans Beşincikol'un, ajans Sala « mon'ün, ajans Artin'in ajans Di- mitri'nin ajans Ahmed - Mehme- din hasılı kelâm, zihnimi karıştır mak, imanımı Sarsmek, kesemi «oymak, beni yarılış vola İletmek- siri atında kalıp bedeceğim. Halbuki, bünün hiç mi hiç sırası değildir! Sözlerimi dikkatle takib eden muhatabım sordu: — Ya, artık hiçbirini dinleme- yim mi? Dinle! — Ne dinleyim? — Benim gibi yap, komşum, Kös dinle! Ve piki BerEEİsE “e la