26 Nisan 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

26 Nisan 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Hergün Almanyanın yeni bir Teşebbüsü ne olabi Muhittin Birgeii ye ve müteferrik ibaret kalacak görün diselere Korint üze — ——————— Resimli Makale: içtimalyatçısı ifti rayı kalp paraya benzetir, onu Atadan kalma bir sö İftira ne kadar hayali olursa olsun Sözün kısası Nereye gidiyoruz? ruz? Bilhassa, dilmizin saflığını rumakla ker lef buluna İsaptiklerı Hür restlik, hepim ren bir hala ko- veren gazete muhab klerin Ajans telgrafları Bay deklârasyonundan bahsedi; rrasil mutlaka bir iz bırakır, deriz. Doğrudur, bir defa iftira edenden, Bunların yerine $ı zaran başkasına dokunmuş olsa da, bin defa kaçınınız, sizin sıra - nız da gelebilir. , fakat herkes bir başkasma sürmek ister, Bir Ribidir, dairesi hiç küçülmez, mütemadiyen ge - , beyanname di üyür — ? Bu ileriye sürdü; halde, A- merikanın muharebe (kuvvetleri tekemmül etmeden evvel, Alman- ya hiç olmazsa bir kısım hedefle- rini elde etmeğe son kuvvetile gayret edecektir. Almanyanın önümüzdeki haf- talarda büyük bir askeri faaliyet göstereceğinden şüphe (edilemez. Yalnız, bu faaliyetin sahasım ve- ya sahalarını tayin etmek nokta- sıdır ki münakaşa mucib ola bilir. ilir, p dikten sonra, adalarına taarruz etm diyor. Bu, Alman ink tinin doğumuna takaddüm hayli eski ozamanlardanberi, den ele geçerek dar gelmiş ol ruhuna da muvafıktır. göre, Almanyanın hasmına, kendi evinde taarruza geçmesi içir, her şeyden evvel, Balkanlarda sü Mademki, şimdi in emniyet ji alar olmak 18 n, Alman zanneden! taarruz, bizim bil bizim bilm ıtalar kar LE” Şiiri nasıl nasıl şair oldum? Yazan: Halid Kır seyranı, dağ seyran, bağ, bahçe seyram olur da şiir seyranı olmaz mı? Şiirden şiire bir ge - zinti, şairden şaire bir tanışıklık, bazan kısa, bazan uzunca bir ül - fet. bu son seyranın manasi budur. Ben, birçoğumuz gibi, şiir seys ranına pek küçükken (başldam, Daha, merhi Celâl Sahir gibi, da sırmalı cüz kesesi, fay- baya kuru gelen çocukların ilâhilerile Ve fa'daki mahalle mekteh dığım günden. h günden evvel Suyum ak Böyle emreyle: mum. içim Di Baran d eli bir Mevlâm derd ve Mistik lirizme anl mandan ruhumun kapılarım açm şım Yalmız o kadar mı? Anne an- nem de bana, uzun ve karlı, &rti- nalı kış gecelerinde, köse minde- . İrinde, acavib Titimlerle dolu ma - lara karşı ku huzırlanmışsa, o zaman bu mese- lede bizim yanlış düşün den ziyade onun kendi kuvvetleri- ni iyi gizlemiş olduğu neticesi meydana çıkar. » Bizce, Almanyanın. İngiltereye| karsı yapacağı harb, muhtelif va- sıtalarla bu memleketi çürütmeye çalışmaktan ibaret kalacaktır. 1 , vegine göze çarpan hedef, Süveystir. Eğer Ak manya Süveyşi ele geçirebilirse, İngilterenin Akdenizdeki vaziyeti drehal tutulamaz bir vaziyet olur ve o zaman, Mihverin Akdenizi bir Avrupa havuzu yapmaktan İ- baret bulunan gayesi elde edilmiş bulunur. Bu, ayni zamanda, Arab meselesinin, bu defa büsbütün başka bir şekilde, veniden meyda na çıkmasını ve dünyanın en bü yük petrol sahası olan muhtel'f Arab memleketlerinin Alman nü- fuzu altına girmesini mucib olur. Süvevs'n en kısa yolu, Alman- yanın halen, büyük kuvvetlerle yolcusu olduğu sahadan geçer. Şu halde, önümüzdeki askeri hare- ketleri daha ziyade şimali Afrika- da inkişaf eder göreceğiz, demek olur. Fekat, bu harbde hiçbir he- sabın kat'ivetle olmadığına göre, bu nokt erine gelip oraya kat bir hükümle beğlanmaya da kân voktur. İngiliz adalarile Süveyş hedef- leri, harbi kazanmak istiyen Al manya için, biri diğerinden ayri- lamıyan iki mühim hedeftir. Bun- lardan hangisi İngilterenin elinde sağlam bulu harb tamam Adalardan b im- kazanılmış olamaz. İngiltere bir allar anlatırdı. Hani bunlardan anesini aç vıl önce gene bu sütunlarda anlatmıştım. Kor - kunç bir Arab karısı, elleri yerde, bacakları havada .yürüyor ve a - yaklarının üstünde kocaman bir testi taşıyordu. Bu vaziyette çeş- meye su doldurmağa giderken kalçaları iki yana sallanıyor ve şöyle sesler çıkarıyordu: Davlumbakr dandakos! Davlumbak, dandakos! Anlaşılan & karanl korkung mevzularla gürültü kafiyeleri de ruhuma o yaşımdan sindirmi « şim. * Mahalle mektebinde iki ay Ka-| vseven dar kalış. sonra ilk mekteb tah - silim, sırasile, Kovacılardaki Şem- sülmekâtib'den başlıyarak, tanahmeddeki diğer mektebde (ismi galiba Tefeyyüz'. İdü) geçiyor ve nihayet Bakırkö - nie eski ismile (Makriköy) ta - sındığımızdan oradaki rüşdüyede devam ediyor. Tabii, ilk önceleri «Tilki ile karga» sürini ve arka sından gene La Fontalne'den Mu- allim Naci'nin tercümesi «Oduncu| ile Azrail» i ezberliyorum: Bir fakir ihtiyar oduncu gider, Koca bir yük odun tedarik eder, Güç ile sırtına o bâr: alır, Götürür hayli ter içinde kalır.. Bu manzumeyi nedense pek be- #enir ve manasını anlardım. Yak sona doğru: Etmeden istigareyi tekmil, Belirir karşısında Ezrail, Beytindeki «istirase. kelimesi - ni bir türlü kavrıyamaz, okurken de boğazıma kılçık batmış gibi bir! azab duyardım. * Gene seneler geçt Ben artık yatıh olarak Mektebi Sultaniye) tarafta harbi kaybederse öbür &a-| yazılmışımdır. O zaman fransızca rafta harbe mükemmel surette de-| ile türkçe sınıfları ayrı... Türk - vam etmeğe ve ne Almanyaya, nelçem kuvvetli diye, (Deva İransızcadan ww 4 üncü sayfada) dört sınıf yukarıdayım. Fransız - &. HATIRALAR İ Suk-| bir hususi! sevdim ve Fahri Ozansoy büfenizde kumdan Meysen şatosunda sim sız ne İdi Buradaki #rlar bir değil birçok tu, Birinci sir bizzat topteğın kendi- sinde idi. Porselen için gereken top- rak, diğer çanak çömlek için kulla- nilan topraktan büsbütün başkadır. Bu toprak, beyaz bir topraktır. Söylendiğine göre simyager Bön ger beyaz toprağı tsmamen tesadü- fi olarak bulmuştur. Rivayete naza- Halid Fabri Ozansoy İran bu şöyle olmuş: Malüm ol cam ise henüz başlangıç sınıfı..,|duğu üzere o devirde bütün as: Çünkü daha bu lisandan tek ke .|72deler. bütüm saray mensübları be- lime bilmiyorum. İyaz peruk kullanırlardı. İşte Bön- Malüm ya, bugün Galatasaray|8* de, biz saray mensubu olmak andığımız bu eski ve meç , (delsyisile peruk takazd:. Bir gün pe mketebde, o zamanlar, yalnız rukunu pudralarken, kullandığı be. sızca, türkçe , arabca ve|yaz tozun, pudra olmayıp, beyaz yor. Arabea ho-|bir toprak olduğunu görmüş. camız, mektebdeki <İ Bu vaziyet Bötigerin dikkat ve zırduzur Zihni Efen, İran rete alâkasnı çekmiş. Böttger işi de - h. rinleştirince bunun, filhakika Mey- in -za'sen civarında pek mebzul olan bir İverecek olmuş, galiba bu küçük nevi kili beyaz toprak olduğuna şehzade azametli bir tavır almış, katiyetle kani olmuş. Böliçer bu İfakat cezayı dersten de üstün tu . topraktan porselen yapmağı tec - tan muhterem : hoca derhal rübe etmiş; ve tecrübesinde mu İku vaffak olmuş. — Ben işte böyle dersini bilmi-! Bu, belkide böyle olmamıştır. yene dazırduzur cezayı yazarım! /Fakat ne olursa olsun, işin Oo temeli Demiş ve yazmış. O zamandan! beyaz topraktı. Bu bulununca işin sonra da ismi Dazırduzur kalmış! yarım yapılmış demekti. kçe hocamız Ali Kâmi Bey!| | İkici sir da, başarılması güç olan Sair İsmail Safanın bu asil kar -bir şeydi: Simdi temiz beyaz bir deşi de şair! Bize bilhassa kendi kumla. İvi bir mikaya ihtiyaç vardı. yazdığı «Yangın» şiirini ezberletti, Kum, tpkı çömlekçilikte olduğu gi. sonra da Mehmed Akiften manzu- bi, çamurun çatlamasına mani ol meler. Bilkassa Akifin şu beytini!mak içindi. Mika ise, kurumuş balçı © zamandan kafama hâkketmiş'm:|ğin fırında daha iyi eriyip balçık Sadi diyor ki bir gece biz kâr-| zerratile kum zerratınm birbirile da ban ile, İha iyi birleşmesi içindi, Aheste seyr iken yolumuz düş! o Üçüncü sir:Gerek kum, gerek mi 2 ti bir çöle.İka o kadar iyi dövülecek ki,tama- (Arkas sayfa 6 sütun 5 te) İmen bir un haline gelecek. Fakat İSTER iNAN, İSTER INANMA! Son ay içinde neşredilen İn - | umuz bir İngiliz telgrafını ha- göliz tebliğlerinde: | tırlattı, bu telzrafta: — Fransanın Birest limanın- | Almanlar İngiliz pilotları- da bulunan Şarnhorst ve Gi- | m aldatmak icin memlekti nayzenav zırhlılarına (tekrar | çok yerlerinde uydurma day hücum ve müteaddid isabetler hangarları ve fabrikalor yap- kaydedilmiştir, eümlesine bir - lar, bu fabrikaların çok defalar tesadüf edildi. ya uğradığını görünce sevinmiş- Anlaşılıyor ki, bu iki gemi | !6 “eve onriliz tayyarelerin « Ailintikte > uzun bir cevelin | dep #filan bombaların da tahta- yaptıktan sonra bu Fransız li - vdurma bomba manına iltica ettiler, orada keş- e ay ape kal - fedildiler, taarruza uğradılar ve | ıslarÖr deniliyordu. : ölân oradadırlar. fakat eden | yıne, Şi geçen Alman Zr bir baska yere gitmiyorlar, ya - Mİ ni ralandılarsa neden çekilerek a yn götürülmüyorlar, yaraları çeki- | na ihtimal veril İemiyecek kadar ağırsa nede batmıyorlar? Bu düşünce bize muharebe - Vi bulunduğuna inanı- nin ilk aylarında okumuş oldu- * yoruz, fakat ey okuyucu sen: İSTER INAN, ISTER INANMA! muha |buna rağmen bunlârin iç; faza edilen bu edevlet esrarın melçaların kalmasına mâni olmak için| ola gerek?. Porselenin Oimalindeki| Porselen nasılyapılır? Porselenle fayans arasındaki fark nedir, yapılmış eşya var mıdır, sert mayi olur mu? de iri pat um ve mika halıtasını suyun k wak dibe çöken öri taneleri atmak ve ancak suda eri- miş bir halde, muallakta bulunan u halindeki kismı almak lâzımdır. N tekim çömlek yaparken de ayni şe kilde bir az > ile balçiğin iri kı. sımlarımı ayırmamış mi idik?. Bütün bunlar alndıktan ve yapık dıktan sonra, balçığın, kürnun ve mikanın en ivce kısımları su ile arak hamur haline i Bu hamur, gömleklerin yapıl. rak; buna istenilen şekil verilir. Porselenin kurutulmasında hangi bir hususıyet mevcud değil - dir.Fakat bir porselenin pişirilmesi bir çömleğin pişirilmesine hiç ben - zemez!, Porselen iki defa pişirilir: İlk ön. e hafifçe pişirilir. Sonra «Saka m n> ile cilâlenır ve bir daha pişirilir. İşte porselenin bütün kerameti bu ikinci indedir. Poreelenin bu ikinei pişirilişi en güç bir ameliye - dir. Porselen ci defa pişirilirken, fevkalâde yüksek bir hararete ma. ruz bırakılır. Adeta hararetten erk yecek bir hale gelinceye kadar firin da tutuhar, Bu ne demektir bilir misiniz? Bin bir güçlükle meydana getiri len porselen bir çay bardağı, bu fev İkalâde hararet karşısı eğrilip bü İkülmeğe, şeklini reğiştirmeğe baş lar; çirkin, biçimsiz bir hal alır. İşte burada. porselen çay barda. inin şeklini değiştimemesi için bin bir çareye baş vurmak, adeta etra- fına payandalar koymak icab eder. Fakat buna rağmen her defasında bu ikinci pişirilişte, porselen #pamu Iâtinm büyük bir kısmı harab olur, Porselenin yapılışında dikkate a- İınması İâzemgelen çok mühim bir sir daha vardır. Bu sirn da mutla, ka bilmek İâzimdir. Bir porselen vazonun, veyahud bir porselen çay bardağının yere temas eden elt çer resindeki saksi sim, meden önce mutlaka lâzımdır. Aksi takdirde şiddetli ha raret karşısında firnin O tuğlalarına temas edecek olar bu alt çevredeki sir eriyecek ve vazoyu fırının tuğ” Jalarina yapıştırmış olacaktır. Tabii bu vaziyette vazoyu tuğladan ayır. mak mümkün olam'yacaktır. Porselenle fayans arasın- daki fark nedir? Peki, mademki bu kadar çok mahzurları vardır, o halde porse - leni niçin bu kadar şiddetli bir ha- raret karştaında pişiriyorlar?. Bunu bu kadar çok (pişirmeseler olmaz mı?, İşte bütün mesele burada yal. Şayed porseleni (fağhuru) oz pişi- recek olurları» o zaman o portelen değil fayans (çini) meydana gelir. Porselenle fayans arasnda ne fark var? Fazla hararette pişen porselen, ha raretten eriyerek mayi haline gelmiş her .İhayet kompleye: ” z y dığı gibi, yuvarlak tezgâha konular |; ye nedir? Babamızın mah Olmuş, ha fon'a ana para. d yon'a da deyim diyip öz türkçe Made etmeğe imkânı yok mu? Bu teklifsizliğin sonunu ben iyi görmüyorum, dilmizi bir esaretten kurtaralım derken başka bir esa- İretin boyunduruğu altına soku - İsoruz. Bunu yapanın da ekseriya İaciz ve cehalet olduğuna kaniim. ) Eğer bu değil de: «Adam. sen del Dilimin ucuna frenkçesi geliver « di. yazdım!; zihniyeti ise, daha Henat Her şeyde WMübalilik, vizgelir- cilik olabilir, milli bünyeye teal- lak eden işlerde buna asla cevaz yok Salâhiyet sahibi makamlar ve hsiyetler hangileri ise bu c nım dcilen önüne benim kadar müteess yurttaşın adına ve hesat ediyorum. Müdal » edilmezse tasfiye uğurunda Sarleti bunca emekler beba öli palım derken. nd ki (pe tiğini göreceğiz adırtayan halk lekçeyi Yy öketi afallayıp kala İp önünde Allah saklasın! E. Elsen Calu İkitle haline gelmiştir. Fayans ise, 0p İka bir çömlek gibi pürtüklü ve muh- telif parçalardan mürekkebdir. Hal- buki porelende ( hararetten b ve yekpare bir kütle haline gelmiştir. Porselenin şeffaf- lığı bundan ileri gelir. Şa halde bir tabağın porselen - den ni, yoksa fayatstan mı oldu. ğunu anlamak için, mak kâfidir. Porselen şeffaf, fayans ise gayrışellaftır. Porseleni fayanstan ayird etmek Jiçin bir başka usul daha vardır; bir İtabağın porselen olup olmadığını an lamak için onun alt çevresine bak. mak İâzimdir. Şayed alt çevresinde sır varsa fayans: yoksa porselendir. Büfenizde kumdan yapılmış eşya var mıdır? Büfenizin raflarını şöyle dikkatle bir gözden geçiriniz!. Orada bardak ve tabaktan başka ne görüyorsu. nuz?.. Siz orada kumdan yapılmış bir takım şeyler görmüyor musu nuz?, Ya şu bardaklar, kadehler ve (Arkası sayin 8 sütun 1 de TAKVİM Ni ve yeni danmuşlur. Bu vaziyet karli gında adeta cem gibi yekpare bir

Bu sayıdan diğer sayfalar: