Hergün Irak iğleri Kaman Hlübittin Birgen i Belgraddaki tebeddül ile be - men hemen ayni zamanda vukus geldiği gibi şekil itibarile de, az çok ona benziyen bir ar- zetti. Dünyanın o kadar büyük iç- leri arasında Iraktaki bu hâdise - hin ebemmiyeti solda sıfır dene - cek kadar küçüktür, Bununla be - raber, komşusu olduğumuz &u memleket hayatı bakımından e - henymiyetsiz olmıyan hâdiseye bir Höz atmak faydasız sayılmaz. Iakta, topkı Belgraddaki gibi, nalbini mevkiinden çekilme. e idbar ederek hükümet başına geçen Reşid Âli âni, bundan takriben iki yatır metçe hai naibi tarafından si üzerine, istifa etmişti. Reşid Âli Gaylâninin o zaman temsil etmekte oldutu siyaset, Ira: kın tam bir istiklâle nsil olması Arabistanın tam istiklâlini elde ptmesi ve federatif i ka- vuşması fikri idi. Bu fikir ve bu siyaset, Irakta çoktanbrej mevcud olup onun dayandığı küvvet de ordudur. Bu ordu içinde hâkim 0- lan ünsur, Cihan Harbinde Os - manlı imparatorluğu davasını sıkı tutmuş olan eski Osmanlı zabit - leridir. Bunlar, Irakın tam İsti lâlini ve Arabsitanın ittihadını is. tiyorlar.. Bu unsuru heri ordu. kütle halinde, hem de Kalk kuv - vetle tutuyor ve bunun böyle ol- duğu da, bilhassa bu yeni harb başladığı ozamandan * Bağdad matbuatmın neşriyatı £ pek aşikâr olarak görülüyordu. Bu siyaseti Irak için daha zivade yabancı o lan eski Mekke aristokrasisi idi. Bu aristokrasi, Irakı daha ziyade İngilterenin yanıbaşında yürüt - meğe ve onun nüfuzunu İrakta daha sağlam ve hâkim tutmıya taraftar oluyorlar ve tavassut ©- diyorla: Bunun için, Iraktaki mücadele, bir taraftan harici, bir taraftan dahili bir mücadele ola- rak görülür: Tıpk: Belgradda ol- duğu gibi. - Bu siyaset mücadelesi Bağdad- da 936 senesindenberi mevcuddu: un yaptığı bir hare - r mevkiine gelmiş lan ikmet Süleyman kabine bir müddet sonra Bekir Sıtkı Pa - sava karşı yapılan bir suikasdle hükümeti terke mecbur olmuş ve ondan sonra gelen hükümetler de hep sarayın, İngiltereye karşı mü- maşatkâr olân yolundan gitmeği ve bu siyaseti Jrak nasyonalistleri arasında kuvvetlendirmeğe çelış- mavı tecrübe ettiler, Ancak, bu giyaset, Irakta bir türlü halk ici- ne yayılamadı ve sempati kaza - namad:. Filistindeki Yahudi, A - rab mücadelesinin bir zamanlar almış olduğu feçi ulçüler, Irakta | yırı iki yerlerimize misir © ektim. tr. derin tesirler bırakıyordu. Ayni siyasette, eski Mekke ve Irak mücadelelerinin tesiri de bü- Yilietür. Irak, kendisini sade İn - gilereve karşı daha müstakil yap- mıya değil, ayni zamanda Şerif Hüsevin zümresinin hakimiyetin. den kurtarmıya da çalışmaktadır. Bu bakımdan, Resid Âli Gaylâni ve orun ârkasında ordu ve halk edilmeme- | | rakta bir hükümet tebeddülü l ! | İ Muharebe öyle bir makineye be: kinistin bir düğmeye basmasına ba: rekete gel İLZİRAATİ Domuzlara karşı temelli çitler « Sırt domuzların şerrinden ! korunamadığı için hiç bir sey ekilemiyen yerlerin et- İ rafına Maklora ve Glediç- ya gibi ağaçlardan temelli i i Yazan : Tarımman | Oturmuş konuşuyorduk. Bil i mem merelere dalmıştık ta, sözü- İmün sonu şöyle bağlandı: >— «uş Harb yıllarında her çeşid istiklali alabildiğine © artırmak, milli müdefaanın zaruretlerinden. dir: Fasulya ekin, mısır ekir, pa- tates ekin, soğan ekin, Boş kalma- sm da ne #kerseniz ekin! , Muhatabım: yeni patladığı günlerdeki bir ya- ni hatırlattı, İstihsali çoğaltmak lüzumuna dair yazdığın o makale- nin sonunda: «Sırasında bir başak bir süngüye bedeldir!» diyordun. Gün geçtikçe bunun ne demek ol duğumuı daha iyi kavrıyoruz. İnan bana; köyde hepimiz daha çok ve- tiştirmeye, daha çok ekmeye, da- ha çok üremeye savaşıyoruz. Türk köylüsü vazifesini | biliyor, 'Tarımman! Ninem kadın bile bu yıl tam iki yüz bindi yetiştirmeye niyetli, ” Ben de, kaç yıldır boş yatan ba- öyümüzün bu tarlaları masır e i kimine çok iyi geliyor. Lâkin öte- denberi burasını domuzların ger- rinden koruyamadığımız için eke- miyorduk, Bökledik, olmadı. Av- ladık olmadı. Esaslı bir koruma tedbiri bulunsa bu yerlerden çok istifade edeceğiz. — Acaba, dedim. Tarlanın et- Irafına dikenli çitler yapsanız fay- kütleleri hemen hemen müttefik da etmez mi? oldukları gibi Sündi Arabisten da bunların müzahirleridir. — Nasıl çit? — Yangından baska hiçbir ta- Bu bakımdan son Irak vukuâ-İarruzüun sökemiyeceği, ve ömrün tının hususi bir ehemmiyeti ol -| oldukça dayanacak enhiden emni- il duğunu kaydetmekte isabetsizlik| yetli bir “> olmadığım zarnederiz. € # MM Bizgen edenler Valiyi ziyaret Örfi İdare Komutanı Ali Riza Artunkal, İstanbul Komu. tanı General Müdürü, dün öğleden sonra yette Vali ve Belediye reisi di Lüt Kırdarı ziyaret etmiş ve müddet görüşmüşlerdir. eoeeneraresane TAKVİM hak Avni ve Viki. fidanlarım pek te ucuza verirler. İoktor| Bunlardan bir miktar tedarik &- bir | dip, bir duvar teskil edecek suret- — Evet, böyle bir çit kurmak mümzün olduğu gibi pek kolay. dır da. Maklora diye anılan we bilhassa bu maksadla kullanılan Korgeneral| dikenli bir ağaç vardır. Devlet fi- a her yl binlercesi dağıtılan bu Maklora te, sık sık tarlanızın sınırına dik- usanmaz | mekle aşılmaz bir çit meydana ge-| tirebilirsiniz. Maklora fidanları yanlarından ve tepelerinden bu- dandıkça dallanır ve kuvvetli di-| mücehhez olan bu dallar biribirine karışarak 2.3 sene icin- de aşılmaz bir çit vücuda getirir. ler. Maklora (— Maclora Auran- tiaca) dan yapılan çitlerden do- gibi uzun bir zaman dayanır ve son nefeslerine kadar tarlayı mü- dafaa : Maklora fidanları, tarla sınırla rına İki sıra üzerine dikilirler. Ancak fidanlar, karşılıklı değil, bu, taraftaki karşıdaki iki tanenin k sonra onu durdurmak artık makinistin ihtiyen da - hilinde değildir, ne vakit, nasıl, ne şekilde duracağını hiç kimse bil- — Bu sözlerin dedi, bana harbin | SON POSTA M0) İ Manto: «Ben senin için yapılmış | değildim amma, kara bahtım be Sözün kısası Sinir harbi sa modaya uymak ber orucu tutuyor ei ma, değil. Şapka, o darma dağın saçların üzerinden kaçmak isti - yormuş gibi bir tarafa yaslanmış. ni senin sırtına giydirdi!» der gi- bi sırıtıyor. Eller, bumbar gibi dolu bir meşin çantanın üzerinde içinde Ankaranın bu sene dibden budanmış akasyalarını andırıyor. Bad fi nzer ki, harekete gelmesi bir ma - ğindır, fakat bu mekine bir defa ha. © sanı sulhu ya hiç görmemiş, ya ne penceresinden seyretmişi Zaman bilinmiş, doğruluğuna iman lenmemiştir. | Ss ovyetler Birliğile Japonya arasında akdi beklenen bi- taraflık muahedesi nihayet 13 Ni - sanda bir oemrivâki olmuştur. 31 Mart tarihli bir yazımızda böyle bir muahedenin ne gibi maksad, ihi yaç tlar altında akdolunabi leceğini izah ederken «Rus Sovyet- leri Birliğinin böyle bir paktı ak - İdetmek ister gibi göründüğü» nü leri sürmüştük. Biz o yazımızın s0 - nunu bağlarken şöyle demiştik! «Rusya uzun bir müddet, bu- Tunduğu muhayyer ve menfi vazi- yette kalamaz. Onun, ya şimdiden Japonya ile bir ademi tecavüz pak- İti akdederek bu memleketle Ame- İrika arasında harbi mümkün bir ha- İle koymak ve ileride, vakti geldiği İzaman, Amerika ile iş birliği yapa - rak Japonyayı iki ateş arasnda bi rakmak veyahud, eğer kendisince bunun vaktinin şimdi gelmiş oldu. İğuna bükmediliyorsa, Amerika ile derhal geniş ve uzak hedefli bir an. Sovyet - Japon paktı niçin imzalandı? YAZAN Emekli general H. Emir Erkilet “Son Posta,, nın askeri muharriri ayni zamanda, «Almanyanın Japon hariciye nazırını Berline davet eder ken Sovyet Rusyanın o Amerika ile anlaşması ihtimalinin vaktile önü- ne geçmek öslemiş olmasi» nın pek mömkün olduğunu da söylemiştik. Neticede gürülüyor ki Sovyet Rus - ya, Amerika ile anlaşacak yerde, Japonya ile pakt yapmıştır ve bu suretle garbe karsı muhtemel bir barbde kendi arkesnı Japonya ci hetinden temin ( ederken Amerika ile harbe giriştiği takdirde Japon - Japon yanın da arkasini emniyete almış. sinin birinci maddesi mucibince ii İki karşılıklı barış ve |. Rus . Japon bitarafhık muahede -İdostluk münasebetleri devam ettir. İSTER iNAN, İSTER iNANMA! Bugün gene Habeş impara - | te ibir başkasından çıkıp gitti, torunu hatırladık. saray nazırı yanımıza gelmişti: Beş yil evvel kendisini bir- Majesti i kaç defa görmek fırsatına er - miştik, O zaman milletler arası bir toplantı münasebetile İsviçrede bulübüyorduk, ayn: sebeble oraya gelmişti. i izin hisle hare - ket ettikleri zanranlar çok olur, o vakitler de zulme ve istilâya uğrıyanıi lehinde neşriyat ya- fulmamışiır, diyordu, Sonra imparalor Londraya döndü, orada bir hukuk iddla > sile meşguldü. Gazetelerde o - kuduk, Du iddianın neticesi im- | parator sıfatım elân muhafaza edip etmediğinin anlaşılmasına bağlıydı. Vaziyetin tesbiti için İ mahkemeye müracaat eğildi. Şimdi katiyetle | hatırımızda il; fakat öyle sanıyoruz ki, bir karar çıkmıştı. Bu - nunla beraber Londra matbua- söylemiş, o da toplu bir halde bulunmamızdan ist'fad kür etmek istemiş. | Bizi bir otelin küçük salo - | ta elân ümidini nunda kabul etti. Ayakta bek- | kaybetmemiş olduğunu yazı - yorduk, içeri girdi, birer bi < | yordu, biz de bu mütaleaları o- rer takdim edildik, ellerimizi | kurken: ! e k rek 'Türk gazeteciliğine teşek - | şıktı, sonra arsbeaya çok ben- ziyen bir dille bir şeyler söy - Jedi, tercüme ettiler, - anladık, teşekkür ediyormuş. Arkasında hemen topukları - na kadar inen uzun bir pelerin vardı, o söylerken biz gözleri - mizin bütün vektile siyah sakal ile çevrili esmer yüzüne bakı - yorduk, Bir taraftanda bize pek tanıdık gibi gelen bu si mayı daha evvel nerede gör - müş olabileceğimizi düşümü - yorduk. Müükat bitmi imparator | buna inanmıyoruz, ey okuyucu gördiği kapının aksi istikamet- | sen: İSTER iNAN, iSTER INANMA! — Zaman olur ki, hayali ci- han değer, diye murıldanıyor - duk. Aldanmışız, aradan geçen zaman beş yildir ve şimdi Hale Selâsiye gene Habeşistandadır ve Adisababanın ne günler gö- ren sarayında gene bayrağı dal- galanmaktadır. Bu, böyledir Fakat şu muharebe çıkmamış hele dal budak salmamıs olsay- dı kıskanç bir itina ile beş altı yıl muhafaza edilmiş olan ümid tahakkuk edecek miydi? Biz | Tarihin kaydettiği büyük tecavüz harblerini yapanların yüzde dok- memleket dışından, yahud da hapisa- Fakat bu, öyle bir hakikattir ki, her di. Onun his mevzuu olan böyle bir wdi basan ayaklar, topuk- 'nmiş, alaca avakkabler da edilmiş, yalnız hiç bir zaman din- iin masuniyetine deruhde etmişlerdir. veya devletlerin harb hareketlerine maruz kaldığı takdirde diğer taraf raflığını muhafaza edecektir. Yani Japonya, İngiltere ve Amerika ile ne şekil ve tarzda olursa olsun bir muharebeye giriştiği takdirde Sov - yer Rusya, ve bu devlet de garbde bir harb hareketine uğradığı tek - dirde Japonya, bitaraf kalmağı ta- ahhüd etmişlerdir. Bu suretle her iki taraf, bir harb meşguliyeti ha linde, biri diğerine bilecek ve biri diğeri dan korkmayarak rile yalniz cephedeki düşmanla uğ- raşabileceklerdir. Tarafların maruz kalacakları harbin vuku tarzinm tasrih edilmemesi muahedeye şü - mul verdiği gibi elâstikiyet de bah- gelmektedir. 13 Nisanda, Sovyetler o Birliğile Japonya arasında akdolunan bita, raflık mushedesinin metnile bera” ber bir de müşterek bir Sovyet - Ja- pon beyannamesi o neşrolunmuştur.| Bu beyannamede, Sovyetler Birliği Mançuko imparatorluğunun arazi bütünlüğünü, Japonya da, Mogo - İstan halk cümhuriyetinin o mülki tamamiyetini tanımaktadır. Fakat bu beyannamede Çin meselesi sü - kütla geçildiği gibi, buna dair her- rkasını dayaya ihtilâfm devamı müddetince bita -| “İmasile aralarında gibi. Hele çehrel, Nüvaziş hasreti nin, zalim bir kocayı beklemekle geçen uzun gecelerin, gülümseme işstiyakının, ağlama itiyadının mü ser sane sananssass seysssnssemas1n sanauasanaumaamA #999 r0nse98001 sasran sanane sanasanen | eesem timsa Felek bu biçareye, çilesi ta - mam olsun diye bir de çocuk ih - san etmiş. Amma ne çocuk? Ma ln gözü! Kara, kuru, nursuz bir veled. İhtimal, babasının, her ba- kumdan mostrası, Yedi, sekiz ya - şında var. Önümden hızla gecip, benim de binmek üzere olduğum otobüse hızla atladılar. Araba o saatte boştu. Veled gidip, çamurlu ayak larile en öndeki tek sandalyeye tırmandı. Annesi de onun ârka - sına geçti, oturdu. Çocuğu omu- zundan dürttü, ve: — Uysal! Doğru otur! dedi. Veled döndü, dilini uzatabildi #ö kadar uzattı, suratını buruştur- du, cevab verdi: — Aah! Böyle duracağım iştel Kadmcağız ters cevablara alış- kan bir tavırla susta. Araba hare ket etti Uysalın çenesi de görün- “imez bir tel ile otobüsün motö - imiş gibi ayni zaman başladı. Anlaşılan, a- yörülecek bir rüne bağlı da işlemi; hesab varmış. — Almadın bana onu, değil 0 nasil Yendi çocuğum? Ayık değil mi? Bak biz! işitiyor - jar. - İşitsinler! Ben bey bama söy liyeceğim! Almadı diye seni şi - kâyet edeceğim! — Bir daha şefere alırım. — Ya?! Şimdi al! — Şimdi eve gidiyoruz artık. Yarın... — Yalancı! — Sus, diyorum sana! Avıb! hangi resmi diğer bir beyanat da olmamıştır. Japonya Sovyetler Birliğile ak - dedeceği bir bitaraflık muahedesin. den esas itibarile başlıca üç şey bek iyor ve istiyordu: İngiltere ve A - merika ile bir harb halinde Rusya nm bilaraf kalması, Mançuko im - paratorluğunun bütünlüğünün Sov- yet Rusya tarafından tanınması ve nihayet Sovyet Rusyanın Çine yar- dimdan vazgeçmesi, Fakat, görü - Kiyor ki Japonya 13 Nisan Mosko va anlaşmasile bu üç hedefinden yalnız ilk ikisini elde edebilmiştir. Sovyet Rusya, kendisine doğu As yada bir gün en büyük tehlikeleri getirebilecek olan Japon orduları - ran serbestisini . temin edebilecek, herhangi bir vâd veya ahde, tabia tle imza koyamazdı, Bundan baş- ka Sovyet Rusyanın Çine yardım - dan vazgeçmesi, onun siyasi ve as keri menfaatlerine uygun düşme - dikten başka manevi prestijine de büyük bir zarar ve halel getirebilir- için bu mesele üzerinde tercihan susulınuş yani Japonya ancak fedakârlıkta bulunmak sure - tile Moskova paktına nâil olabilmiş. tir. Bu da hem Japonyanin Ameri- ka ve İngiltere ile harbeigirmesi ibtimalinin kuvvetlendiğini ve hem de böyle bir harbin pek yaklaşmış olduğunu gösterir. Moskovaya gelince görüyoruz ki o, Moskova pakt: ile Çine yardım - da devam etmekle beraber Mançu- ko'ya mukabil elde ettiği Moğolir- tana Japon taarruz ve tasallutları. ve kendisi garbda bir in takdirde Asyanın do Zusundan emin olmaktan ibaret 0- lan esaslı emellerine tamamile var- miştir. Zaten çoktanberi nkdi ba - paktın imzasını güçleştiren yegâne şart Japonlar tarafından daima öne sü. rülen Çine Rusların yardım etme - meleri maddesi idi. Taponva buna taviz olarak — Sovyetler Birliğinin Mongolistan üzerindeki hakkını ta. nıyacaktı. — Susmıyatağım iştel — Anne diyorum! — Arne, bel — (Biraz asabi) Ayol, sus! ne istiyorsun? — Sen kendine çorab aldın.. Pudra aldın amma! beke söy evim de sana gösterir o! — (Daha ziyade asabi) Sen susacak mısın, bakayım? — (Koyu koyu) B...K! 3 Kadıncağız ne hallere girdi? Benliğinin derinliklerinde neler koptu? Ne oldu? Dünya o anda imi tü 7. a o işime alık veledden ba- ışlarımı, ayırmış, zavalı anaya tevcih etmiştim. Bü bakış, bica- reyi daha çok çıldırttı. O aralık hizasına vardığımız durakta âre- baya durdurdu, piçini yakaladığı i indi. ilce fakat inmesile de oracık- ta kaldırımın üzerine yığılması ir oldu. Veled. bir karış boyu ile bir si- nir harbi kazanmıştı... £ : Eleani Mala RM Sovyet Ri da Moğolistanı, sa » dece knk Yü tasdik etmekle elde etmiştir. Bütün bunlar Japon « yanm Uzakdoğuda bir isticali oldu. ğunu gösterir. Taponyanm Moskova paktı ile Sovyet Rusyayı garbe, yani Alman yaya karşı bir harbde serbes? bırak makta olduğu (keyfiyetinin Üçlü paktla nasl telif olunabileceği key- fiyetine gelince, herşeyden evvel #u nu beyan edelim ki; yeni Moskova paktında Japonyanin Üçlü ittifak. ten ayrılmak veya bu devletin Mih ver devleilerile olan rabitalarında herhasigi bir gevseklik hâsl olmek yolunda bazı deliller ve raakivetler aramak şimdilik tamamile abes bir Çünkü. 19 Mart tarihli yazımız. Halbuki | görüyoruz kilda uzun uzadıya izah ettiğimiz gibi, Japonya Rusyanın Çine yardım ct -|Japonyanın Uzakdoğuda geniş © » memesi sinden vazgeçmiş ve (Arkası sayfa 7 sülün 5 te)