İngiltere üzerinde 10 Alman tayyaresi düşürüldü Londra 10 (A.A.) — Hava ve il eraniyet nezaretlerinin bu sa” bahki tebliği: Gece, düşman tayyazelerinin hö- cumları, bilhassa Midlands'da bir şehre ve İngilterenin gimsli şarki mentakalarina teveccüh etmiştir.Bu bücumlar neticesinde ölen ve yara- lananların miktarı henüz tesbit & - dilmemiştir, fakat bu miktarın yük- zek olması mümkündür. Hasar, her İki mıntakada da rnöhim olmuştur. İngilterenin. garbında bir şehir Üzerine ve şark ve cemubu şarki sa billerinde bazı noktulara ve birbirin den çok uzak mesafede diğer bazi haktalara da Anne şefkati Nakleden: Hasan Âli Ediz Ortamekteb müdürünün odasi- na, yüzünde, diş doktorlarının ;,|eüşterilerine has muztarib bir i- fade olan, şişmanca bir kadın gir- — Beni çağırmışsınız, dedi. Ben bombalar atılmstır.İ mektebiniz yedinci sınıf talebesin- Bu noktaların bazısında, az miktar) den Etemin annesiyim. da zayiat vardır. Müdür Safa Dürder, göze çar- Bu gece, avcılarımız, on düşman) pacak bir sekilde canlandı: tayyaresi tahrib etmişlerdir. Alman tebliği l Berlin 10 (AA) — Resmi teb) Şimali Afrikada şiddetli bir mer) harsbeyi müteakıb Derne alınmış - ter. Deme'nin 80 kilometre cenubu, garbisinde Okâin Nel Megilli'de Alman - İtalyan kıt'aları tarafından işgal edilmiştir. 6 generalle general vazifesi gören 2 albay ve 2000 ne ker esir edilmiştir. Ahnan genimet- ler henüz tahmin edilemez. Muharebe tavyarelerinden mü - rekkeb kuvvetli teşekkiiiler 9/10 gecesi güyet açık bir havada Birmingham şehrini ve Newcastle ağir darbeler imdirmislerdir. Birmine ham mühim bir İngiliz silâh sanayi merkezidir. Büyük ve çok bilyük çöpte bombalar tev-âklarda, dok - İastin çok böyük tahribat yapmıs - br. Büyük yangınlar ve birçok infi- likler görülmüştür. İpswich ve Sout hampton'da sekeri hedefler muvaf. fakiyetle bombalanmıştır. Muharebe tayyareleri ceman 49 bin ton hacminde 9 vapur batır - meslardır. Dized 5 büyük vapurla bir İnsiliz muhbribi de atılan isabetli bombalarla ciddi surette hasara uğ vamışlardır. Almanya üzerinde Dün gece düşmen tayyareleri şi- mali Almanya üzerinde uçmuşlar - dir, Baslıca hücum Berline yapıl - wişter. İnfilâk ve vangın bomba - meskün mahallelerle şehrin or- tinda büyüle hasarlar yapmıştır. Bilhassa kiymetli resmi binalarla, tarihi ve kültürel kıymeti haiz bi - Balarda, kiliselerde ve (o müzelerde Sok böyük hasarlar kaydedilmiştir. Sivil halk arasndaki ölü ve yarah #miktarı atılan bomba adedine nis - betle çok azdır. Küçük düşman havan teşekkülle - ri Emden ve Bremen'le şimali Al. aybettiği | tayyarelerin 3 e baliğ okur. Bunların 36 7 si Yugoslav tayyaresi uğratılmıştır. ği Ayni devre esnasında 19 Alman tayyaresi öslerine dönmemistir. İtalyan tebliği Roma 10 (A.A) — Resmi teb- İğ: Yunan cephesinde koyda de - ğer yeni bir hâdise olmamıştır. İyan hava kuvvetleri, Zara (Arkam sorıfa ? sütun 6 da) «Son Posta» nin tefrikası: 14 Girsinler müzavedeve... Girsin- ler!... Amma karşılarında beni bulacaklardır... Koş, Ahmed, ev- Gen bavulumu getir... Sen Şaban | | ceketimi... Ceylânı Bahrinin baş altında duruyor... Sen Bayram, kunduracıda kunduralarım var, al. gel... Durmuş kaptan sen şu Gülbahar isini beceremiyeceksin, verine İstanbula ben gideceğim... avdi cemiyet odasına... Temel, azalarile beraber cemi. Yet odasına geldi. Kasayı actı, Ken dine harcırah ayırdı, kefalet akce- 8i olarak on bin lirs aldı, yeleği. Min iç cebine verleştirdi. Bir taraf- tan de söyleniyordu: — Gideyim bir su İstanbula da Antalva balıkcilarına... Onlar ba- i Onlar çoban, , Antalya balıkçılsrına dehiz uşağı nedir anlatavım.. Kendimizi gösterelim de gözleri Rörsün!... Ben onlara iki lâf > Yaa, dedi, nihayet teşrif e- debildiniz, demek?, Buyurunuz, efendim, oturmaz mısınız?,. Size maalesef acı bir haber vermek mecburiyetindeyim. Ziyaretçi kadın: .— Acı bir haber mi7. dedi — Evet, maalesef bir haber. — Ah, diye inledi, bir anne kal- bini İncitmeyiniz!, Gene ne ol. muş?. Yoksa benim Etem bir ya- ramtazlık falan mı vanti?. — Maalesef oğlunuz, bayan... — Lâtife falan mı yaptı? Mekteb müdürünün kaşları ça- tıldı. Öfkeli bir sesle; — «Yaramazlık» tâbir ancak küçük çocuklar için kullanılabilir. Fakat sizin oğlunuz gibi bir kıllı bebek için olsa olsa «küliranbey- Hk» tabiri yaraşır. Ziyaretçi kadın hayretle yerin- den fırladı: — «Kılh bebek» mi dediniz? Benim oğlum?, Herhalde bir yan- lışınız var, bay müdüri, — Hayır bayan, yanlışım falan yok. Ne söylediğimi çok iyi bil- zelterek: — Henüz on yedisini bitirmedi.| oğukkanlılıkla telâkki eti dedi. Ancak on altı buçuk yaşın. İdadır, O henüz, çoruktut bay mü. dür. Selıncağın içinde . yatarak minimini çıplak ayacıklarını, tom- bul ellerini oynattığı günler şim diki gibi hatırımdadır. Kadının gözleri, tatlı bir haya- Je dalan insanların mes'ud bakısi- le parlamağa başladılar. Müdür de, gözlerini yumarak, bıyıklı E- tem'n kocaman ellerile, muazzam bacaklarile salıncağın içinde nasıl tepind'ğini tasavvur etmeğe Ccö- lıştı. Fakat bu tasavvur, onun göz“ leri önünde bir başka manzara canlandırdı: — Oğlunuzun minnacık tombul ayacıklarile salıncakta nasıl tepin- diğini görmedim. Paket onun, ge- ne kendi sınıfından Atillayı yum- ruk ve tekme ile nasıl iövdüğünü le gördüm, "Kadının yüzünü hayretle karı- sık bir dehşet kapladı: — Dövdü mü?. Kendi sınıfın. — Hangisi olacak?. Tabit tinlâ!, A- | savurduğunu, öğretmenlerine hs- karet ettiğini haber vermek için Ziyaretçi kadın, alâkasızca o! çağırdım. muzları silkti: ne, dedi. Ben kendi oğlumdan bahsediyorum. Zavalii yavrucuk,|rine hâkaret etsin?... © Atllâ denilen havdudu ken &'m bilir ne kadar miştir. Yavrucuğumun sinirlerini bozduğu icin o ABİlâ olacak men. de adamakıllı bir cezalandır- mall, Mekteb müdürü o anda, kadın! kolundan yakalrvarak kapı dışarı etmek, sonra da merdiven bası da. arkasından kuvvetlice bir tek- mik indirmek arzusuna kapıldı. En döves cak bu tarzda halleden vedinri s1- nıf talebelerinden meselâ Etem "İşyerinde olmadığına pek üzüldü. Fakat hevhat, Safa Dürder bir mekteb müdüyfi !a:; kendien hü. kim olması, meseleyi osükünetle, mesi ge- rekti: — Af buyurunuz bayan, dedi, fakat ne söylediğinizin . farkında mısınız? Oğlunuz elâlemi dövsün. sonra da cezayı bir başkasına, me- selâ davak yiyene verelim, övle mi?. Fakat oğlunuzun zavallı A- tillânm Kulağına nasıl kıyasıya yumruk attığını bir görseydiniz?. Anne, tekrar müdürün - sözünü kesti: — Siz de af buyurun bay mü- dür, dedi, fakat ben sizi anlıyamı- yorum. Ben yüzlerce boks maçı seyretmiş bir gibi diğer bir adamm kulağı to zem patlattığı için madalya al dım sözlerimle gördüm. — Yakat bayan o dediğiniz yer rişndir; burası ise ortamekteb!. Ziyaretci kadın sülümseverek: — Ren de, ille oğluma madalva s'nirlen-İo kadar kibar. o kadar terbiyeli, zamanlardan da bahse Obaşlayın, karısık psikolojik meseleleri an-|bari!, kadınım. Ringde! koskoca bir adamın, gene kendisi| | Fakat görüyorum ki siz oğlun verin diye ısrar etmiyorum, Val. Müdür, öfke ile yerinden fırle- dan Atillâyı, ha?. Vah zavallı yav. rucak vah E “İdi Odanın içinde bir Iki tur yap tekrar oturd! il, — Evet, yavrucak üc gün Yya- takta yatmak mecburiyetinde kal dı. ve resmi bir eda İle: Sisman kadın hayretle sordu: | — Bayan, dedi, ben sizi buraya, — Üc gün yatakta yatmak mec-| oğlunuzun bir tulumbacıdan farkı burivetinde Kalan yavrucak ban-| olmadığını, arkadaslarım dö ia ünü, ağıza alınmevacak küfürler İN» (5 İLA el YAZAN : EKREM REŞİD edeyim de Temel reisin kim oldü- nuna dayanarak kısa ve ağır 8 ğunu öğrensinler. £ dımlarla Galata rıhtımına doğru Temel ceketini giydi, yeni kun-| yürüdü. duraları ayağına £eç bavulu Rıhtımda, bir vapurun yakında bu aldı ve kendisini teşyi edin 86-| geleceğine delil olan hazırlıklar iâmetleven arkadaşları arasında! yapılıyordu. Gidip gelmekte olan vapura atladı, Vapur hareket et-şrihtım hamallarının birine Tur- mek üzereydi. Son düdük ötü-|han (bey) seslendi: yordu. — Baksana oğlum, vapur ne za- man geliyor?,.. O gün, Turhan (bey). kırk iki senedir sadık kaldığı Lebon pas-|Y* tahanesinde, mutad edindiği ikir di çayını, kendi tabirine», aldık-İdedi. tan sonra tünele biunuş, Karakö-| Bu suale cevab vermek kolay Hamal durdu, düşündü, niha-İzh bir otelin simsarı g'bi bekli- Han; yordu. Turhan (bey) de düşünce gz Peer vapuru soruyorsun?...İ kabiliyeti olsaydı. kendi kendine: ue İ Ziyaretci kadın hafifçe inliye- — Elâlemin Atillâsından bana|rek: > — Benim oğlum?!, Öğretmenle z Ne diyor- sunuz bav müdür? Benim oğlum o kadar uslu bir çocuktur, ki... Bir buçuk yasında iken... Müdür Safa Dürder itizara lü. zum görmeksizin kadının sözünü kesti: — Kâfi, bayan, dedi. Ne hacet,| bir de Kendinizin bir buçuk vası- nızda olduğunuz tarihten önceki| Zivaretci kadin öfkelenerek: -- Ne demek istediğinizi, reyi ima ettiğinizi anlıramadım, bay müdür. dedi. — Benim imalar'a uğraşmağı his te vaktim vok. Tekrar eğivo- rum: Oğlunuz öğretmenlere ha- karet ediyor. Gecen dün İrsnsızca #retmeni bayana; «Pir k çi- bi havlıvorsunuz!. demiş. Anne, lâkayıd bir edâ ile omuz- larını ilkti: — Bunda kızacak ne var sanki, | dedi!, Köpek insanın sadık bir ar. ir. şıdır. Müdür öfke ile parladı: — Ya maymuna ne buyurulur?. Mavmun da insanların sadık bir arkadaşı mıdır?. Ziyaretçi kadın hayretle: — Burada maymunun ne alâ kası var, derli? — Çünkü oğlunuz bir diğer öğ retmene de emaymum demiş! zon bu hareketlerinde itabı mücib hiçbir sey görmüyorsunuz!, Ziyaretçi kadın kocaman, sam meşin portlöyünü actı; içinden kücük çantasını cıkararak bir mendil aldı, ve burnunu iyice sil. dikten sonra: — Ben inkâr etmiyorum, bav müdür, dedi, benim oğlum, vani Etem, hiç şüphe vok ki birer. Ne diyeyim, sev, vani hareketli, canlı bir çocuktur. Müdün Safa Dürder, alaycı bir eda He: (Arkası savfa 8 sütun 1 de) bir vapur bekl: ni söylemeğe| çekiniyordu, Bereket versin ki a- damcağız: — Karadeniz postasını im bek- liyorsun?... Diye sorarak kendisini bu müş- kül mevkiden kurtardı. > — Evet oğlum... postasını bekl'yorum!... — Neredeyse gelir, karantinayı geçti... Doğrusu bu hamal tvi bir ha- maldı. Bahşiş hakketmişti. (Eski vakitlerde olsaydı Turhan (bey) kendisine bir gümüs çeyrek verir- di. Şimdi ise bir sigara uzattı: — Al bakavım sunu oğlum!... Dedi ve ağır adımlaris rıhtımın üzerinde dolaşmata başladı. Ke- misli sabır ile, tıpkı basındaki kas- ketin üzerinde İsmi sırmavla va- Karadeniz — Ne günlere kaldık!... Naime bana neler yaptırıyor ve inmişti. Hava güzeldi; İstanbu-| değildi. Turhan (bey) hangi va-| Benim buralarda ne işim var?... lun emsalsiz sonbahar havası. Sol|puru beklediğini bilmiyordu. Sa- kolu kalçasında - Turhan (bey) |dece bir vapur bekliyordu. İstan- lombagodan omuztaribdi - elinde| bula yolcu getiren bir vapur... tereyağı renginde eldivenler, a-| Refikası tarafından kendisine tev- yağında tozluklar, gözünde tek|di edilen bu vazifeye yeni başla gözlük, başında melon şapka, sır-| mış olduğundan vapurların hare tında iyi bir terziden çıktığı mu-| ket ve vürudu hakkında henüz bakkak fakat oldukça eskimiş bir|tam bir malümat edinememişti balta, fildişi başlı abanoz obasto-İ Şimdi hamalın susline lâalettay' Ah geçmiş zamanlar ah!... O za- manlarda ben Hamburg sehben- deriydi: ıra iki bankada bir- den meclisi idare azası, rejide ko- miser, düyunu umumivede bil mem nevdim,.. Param boldu, a- vuç dolusu serperdim... Elbisele- rimi Mirde yaptırirdım. Pvgma- len bana mahsus Avrupadan İraretile meşvünema bulur ve BİR İKAZCI zuöca süren bir tren se - yabatinde onu hep kargım- da gördüm. Gözüm İliştikçe konu- şuyordu: — Senden biraz şüpheleniyo - Ur, ... Senden şüphelenmekte haklı olabilirim değil mi? ... Senin gibilerden böyle şey- er beklenebilir. ... Adabı muaşerete vâkıf de - ğilsiniz... ” ... Bu biraz da terbiye mesele- sidir. ... İyi bir terbiye görmüş ol - saydın, ikaz etmeme Mizum kal - mazdı. ... Bana baktıkça hatırla da öy- le bir harekette bulunma!. a tarzda hitab edenin kim olduğunu da söyliyeyim... 1 Dört köşesinden, dört çiviyle kampartımanın bir yanıma asılmış emayye bir levha idi, — Yukarıda söylediklerin lev « hada mı yazılıydı? Diyeceksiniz... Evet levhada yazılı ıdı. Fakat benim söylediğim tarzda değil de telhis edip üç kelime ile ifade et- mişlerdi. İşte o üç kelime: «Vagonların dahiline tükürme - yiniz.» Ğ Bu tarzdaki levhaların vagon - lardan, tramvaylardan, vapurlar - dan kaldırıldığını gördüğüm gün içlimal seviyemizin yükseldiğine kani olacağım. Cİemat Sluliüsi | Bunları biliyor mu idiniz ? | Kuluçka yatmıyan Cenub deniz- lerinde bulunan beyaz kuşlar için dünyada > mev wd kuşların “güzeli denilmek tedir, yumurtalarını lâ alettayin yerlere bırakırlar. Top. İrağa veya ağaç (kovuklarına kuluçka Oyatmazlar. Yumurtalarda yavrular havanın ha. vakti gelince yırnurtadan çıkarlar, “ kuş | Alev üzerinde yürüy :nler Hindilerde i- lâhlara çiçek gö” türmek âdeti vardır. Çiçekler sepetlere konu. Mur, Ç Sepetleri başlarına «alırlar ve muayyen bir mesalede o yan- g muş otlara basa basa koşar gider ve çiçekleri bu suretle ilâhlara götürürler. GONÜL İSLER go İSLER Kuzuya âşık olan kurt Bayan 1. Y. ye: | Günün birinde bir kurt bir kuzu | Di ş — Bu olacak şey mi? Diyeceksiniz. o Cerçi olacak şey değil, masaldır. Kıssadan kapıla - cak hime olduğu için naklediyorum. Kurt istiyormuş ki, kuzu da ken dini sevsini, Kurt kuruya yaklaştık ça kuzu kaçarmış. Kurt uzaktan dil ler döker, fenalık o etmiyeceğine inandırmak için ne yapmak lâzımsa yaparmış, Kuzu da yâvaş yavaş kur da inanmıya başlamış. Artık eskisi kadar uzağa kaçmıyor, fakat gene pek sokulamıyormuş Biraz daha zaman geçmiş; kurt gene iyı hare. İki defa evlenmiş olduğunu yazı” yorsunuz. Her iki kars da onun. çok huysuz adam olduğunu söylü. yorlarmış, Fakat şimdi sizi seviyor. Munis görünüyor. Hiçbir huysuzlu- ğu yok. Fakat siz tereddüd ediyorsunuz. Kurdun kuzuya âşik olması hikâ yesine benzemesin. Siz de onu sev. diğiniz, onunla evlendiğiriz zaman ilk iki kanama yaptıkların acaba size yapmaz ru? Bir evlenme meselesi etra'nda Büyan «H. H. ye: Anne çocuğunun mes'ud olma- sını ister, saadetini temin etmeye ket ediyor, kuzuya karşı ne kadar) calısır, onu hatalı volda görürse munis davranmak kebilse o kadar)!kâz eder, Bu hüküm evlenme munis davranıyormuş. Nihayet ku-| bahsi için de muteberdir, yalmz İzm da kurdu sevmiş: bir genci sevdiğinden ayırmak i- — Ben de seni seviyorum. çin görünen sebebe dayanmayan Demiş... Ve kurdun yanına 80-|1srarı anlamam. Aldanmadığınız. | dan emin olmanız lâzımdır. Hal Uzun 2 kuzuyu seven kurt,| buki siz bana m4kul görünebile- uzuman da kendini sevdiğine kanilcek hiçbi bahsetmivorsu- olunca, kuzunun üzerine atılmış par)nuz. il N çalamış ve yemiş. kravat, çorap, mendil getirin m “her akşam sofram tımının yolcu salonuna girdi. Bu- zırdı. İkisi fayton, biri kspalı,İrada bir vapurun yakında gelece- EN ve üç eme a ğin m me meeişali al irim vardı, Heri yordu. Gidip gelme! olan Fl özüme mukabele eöendimi | > oana' atin, vape m â ie mui le im!) — na azizim, vapur me, Yalnız Beyoğlunda iki tane metre-izaman geliyor?... > a ei xw günler| o Hamal durdu, düşündü, hiha. hey... #ki se vet: Der ve müteessir olurdu. Fakat! O— Hangi vapuru soruyorsun?.. kendisinde düşünce MM gi dedi. madığı için ne kendi kendine Bu suale cevab vermek Kolayi özleri söyledi, ne de müteessir ol- | gezi ü iri ber du. Halki aiyeli: elğünü vaİ eta çau bandi vapüra beke SaAl Re ann Weis bö ed'ğini bilmiyordu. Sadece bir ka oyma geçiyorlar tn ge i E iye , #op zamanlarda buna imkân Kal); trafından kendisine verilen mamast, bw v ) z h ken-| bu vazifeve ven: baslamış ©dü- olmuşlardı. Naime ise hercin Ken. bundan vapurların hareket ve vöz olduğunu tekrarladıktan sonra, i- rudu hakkında henüz tam bir ma- â ha- , zira oyuncular gelmez çini çekerek: lümat ed'nememisti. Şimdi — Sevmek, sevilmek oarzusu!malın süaline lâalettayin br ve” henüz kalbimi işkenceye soku. !Dür beklediğini söylemeğe erkini- vordu. Bereket versin ki aözmca- sür. | İZ: — Antalya postasını mı bekli-, vorsun? Diye sorarak kendisini bu müş- kül mevkiden kurtardı. — Evet arizim... Antalya vos- tasını bekl'vorum!... — Nerede ise gelir... Kizkulesi açıklarında... (Arkası var) yor!,.. diyordu. Zengin, çılgın bir havat mek, sevmek ve sevilmek istiyen bir kadını tatmin etmek kolay mıdır? Buna kalkışanın ne rahatı kalir, ne huzuru. Halbuki Turhan (bey) vapuru beklerken kemsli rahat ve huzurla rıhtımın üzerin» de beş aşağı, beş yukarı dolaşı- Turhan (bey) Galeta rihtımın-