21 Şubat 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

21 Şubat 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Sayfa Hergün Mekteb ve sinema Muhittin Birgen oçen gün bardan, sinema - dan ve kitabdan bahset -; miştim. Bu, günlük bir yazı içinde teş ribi kabil olmayan bir derddir. Bu- gün de bilhasan sinema üzerinde durmak istiyorum. Sinemayı, sadece bir hoş vakit geçirme vasıtası olarak telâkki et - mek çok yanlıştır. O, mükemmel bir terbiye âleti ve mütbiş bir propa - ganda vamtasıdır. İnsan obayatında mektebe, izuayyen bir müdeet içine de devam eder ve onun (tesirlerini maayyen bir zamana kadar aler. Fa- kat, zamanımızın bir neviocanlı ve sesli mektebi haline gelmiş olan” si- nemaya, insanlar bazan mekteb ya- sından daha evvel gitmeğe başlı - yorlar ve'mekteb yaşları bittikten sonra da, bazen, bütün hayatları müddetince ona devam ediyorlar. İnsan mektebe, ekseriyetle | bir vazife, hiç de hoş olmıyan bir ımec- buriyet iktızası gittiğini o zanneder. Sinema öyle değildi; oraya giden, görmek için, para vererek, istiyerek gider. Mektebde, hocanın dersleri- ni dinlerken uyumak kabildir; fa- kat, sinemayı seyrederken, insanla- rın bürün ruh dikkatlerini perde ü- zerine ne kadar kuvvetle teksif et - tiklerini izaba hacet yoktur. Bu küçük bakıştan sonra hükmü- müzü vermekte tereddüde (mahal kalmaz: Sinema mektehden çok da- ha mühüm bir terbiye âleti ve bilhas- sa bir propaganda vasıtasıdır. * Sinemamn bir mekteb kadar kuv- vetli bir terbiye vamtası olduğunu kabul ediyorsak onunla bu bakim - dan meşgul k icab eder. Bunu kabul etmediğimiz zaman dahi aşa- ğıdaki mülâhazaları gözden geçir - mekte fayda vardır: Sinemanın bir cazibe kuvveti var- dır. Bütün gözleri kendisine çekiyor. Bu gözlerin çoğu Türk, pek çoğu Türk sözüdür: halbuki, bu Türk gözlerinin © Filmlerde £ gördükleri şeyler Türke ve Türkiyeye dair de- Zildir. Perde üstünde görülen şey - lerin Fkre, hayale ve hisse dair © - İanları yabancı ve bütün hareket, yabancıdır. bütün dekor büsbütün . Halbuki, bizim. gözlerimizi en çok işgal etmesi izm gelen o manzara Türkiye manzarası ve öm ba - yatıdır. Bizim gözlerimizi ber ey - den evvel bu manzara ile doldur - mak Kizımdır. Terbiye tarafını, si - SON POSTA | | Rusyanın sonuncu veliahdı hastaydı. Dünyanın ew meşhur doktorları toplanarak muayene ettiler, iyileşmesi imkânsiz bir hastalığa omüptelâ olduğu neticesine vardılar. Ortaya cahil, fakat çok kurnaz bir papaz çıktı, velibadı mâneviyatla İyileşlireceğini iddia etti. Anne, baba fenden ümidi kesince papasa inan. makta teselli aradılar. Tesadüfen veliahd biraz iyileşti. Cahil papaz misli; görülmemiş bir nü- fur kazanmıştı, bunu sulslimai ediyordu. Saraydan wuzaklaştırılmasına sararet görüldü. Ayrılacağı sırada istikbali emniyet altına almak ümidile: — Velahdın hayali benim yanında bulunmama bağlıdır, dedi "Tesadüf gene rol oynadı. Papaz gidines velahd fenslaştı ve nihayet papasın bir kehaneti daha tahakkuk ederek, bütün ailesi ile birlikte, bü, yük ihtilâl canasında öldürüldü. Hayvanlar âleminde Farelere dair - YAZAN: —— Londra hayvanas bahçesi | | müdürü | l D. $. Smith i, siri! Sa- liğin en okunup de benim değil bütün ziysde sevilen, en ziyade manzumeleri ezber edilen Gene © tarihte | da bulunan Lamartine ve Hugo li- sanlarınn debdebesi, ve fikirlerinin m i | Alifredde Musse (ALFRED DÖ MÜSE) Halid Yazan: Cahilin en büyük yardimcisi tesadüf, batıl itikadın en büyük yardım cw tesadiif, hurafeyi asırlarca yaşatmış olan da gene cesadirdr. İnsan en çok sevdiği bir vöcudü alâkadar eden maddi bir meselede Tenden ve maddiyattar timidin; kestiği dakikada mâneviyatın en aşağı derecesine düşer, bedbinliğin en koyusunun içine dalar, Böyle bir dakika- da onun beklediği sadece ümüd, sadeve teselidir. Eğer tesadüfen böyle bedbin bir dakikamında bir cahilin kehaneti te. madüfen tahakkuk ederse Gnlilin hemseviyeleri arasında derhel bati itikad gebşmeye” başlar, hurüfe tohum salmıştır, yavaş yavaş (İnkişaf eder. Batıl itikada ve hürafeye inanmamak yetişmez, insanın vazifesi batıl #ikad le hürafenin cahil muhiylerde de önüne geçmekür. Zira beşeriyet €n büyük fenalıkları ovdan görmüş, terakkisinin en büyük renin; on. memeeameramaaman O . . giliz edibleri —2/0) —V sare Ziya Uşaklıgil Bilinden hâlâ mergubiyetinden bir zetre eksilmemis parçalar vardır. Ne kadar arzu edilir ki bunlar dahu sonra yazdığı bikâyecikler ve fıkralar arasnda bir çoğu, az çok tadil görerek terceme edilse de yu rada burada, meseli Halkevlerinde temsil ve inşad olunsa... Ertesi sene ve | Sözün kısası İhtiyarlar hakir me? B. Ekrem Tajn ocukluk hâtıraları,. kenmez kaynak! çeşi çeşid hâdiselerini mvbakeme De ti Günün ederek onlardan ahkâm çıkarmak için o hâ birer örnek ve birer ölçü gibi kullanmai, zamanla, ben- de garib bir itiyad oldu Salt milletlerin siyasal tarihi değil, içtimai durumları da galiba teker lari vak'ala. hep ayni; ancal il ve sonuç bakımından değişiyor. Öz, hep bir. i, Baba ocağındaki kış gözesi top- ik obbet tırlardı. |, Bir gece, benim de hazır bulun- duğum meclimde, kadınlırdan biri şöyle bi k'a hikâye etmisti: ş Köy içinde, bir iki gözden ibaret viran evinde tek başıma oturan, yet mmişlik dul ve fakir o Asiye hanıma Üç gün evvel, hırsız girmişti. Bu adam süphesiz ki yabancı idi, Köyün ahvalinden o haberi Olum, o fakir evde çi şey bulamiyacağını bilir, bosu boşu na o zahmete katlanmazdı. Anlaşılan, zembereği sokak kapısı omuzla, gelmiş, pervasızca Sonra, karanlıkta merdivenlerden yukarıya çıkmış ve bir kibrit çakıp etrafa göz gezdirmişti Bu anda gördüğü sefil manzara herifin yöre. ! ğini parçalamış olacaktı, ki geriye dönmeyi bile o düşünmiyerek, ora- cıkta yer yatağında uzanmış vatan 4 ve yabancı ayak seslerinden uyan- dığı halde korkudan ses çıkarmıyan Asiye hanıma hitab ile demişti: — Anne! Ben buraya yanlıslık- la girdim. Sekm korkma. Sana benden kötül“k gelmez. OGörüyo- vüm ki fukavasın, ihtiyarsın, muhtaç "n.. al şu paraları, menin nesidir) Sorma, âfiyetle haren. Kömür al, yağ al, pirinç al, arkana O senk bir entari yap; sağlığıma dua st. Ve yatağın ayak uca şişkince ime kese atarak. hırsız, geldiği çıkıp gitmişti. Dün, gazetelerin birinde, Kizıla- yın, veznesinden o vara ihtilâs eden ona şöyle gil iki ufak O memura dair olan fıkrayı yanci tarafım bir tarafı rum: yalnız. gördüğün : Türk olmaman, bizi rnünhasran ya- | hancı ufuklarla ve yabancı şeylerle | meşgul etmesi kâfidir. Bu filmleri, | olgun insanların görmesi belki de.| bu bakımdan fenalık unsuru de «| ğildir. Fakat, sinemayı seyredenker| we hattâ bunun tiryakisi olanların) haşmeti ile ezici, korkutucu bir tesir bırakarak genç zihinlerinde yüksek» liklerinin kuvvet ve skletini hisset. tirirken onlara nisbetle pek o genç, gocuk denebilecek bir yaşta, bu sa- ışın güzel şair, manzumelerinde aşklarını, hicranlarını, elemlerini hi- İkâye ederken, bütün taze nesli en mahrem hislerine bir nevi şerik ya- Octave ve iRafnel iie bir ikimci mec-| o Tanrı korkusu, vicdem korkusu. mnua, bir sene sonra da Le spectaclei Ne derseniz deyir. evvelkinde, bun dans un fehtevile nemile iki cildiik | Jara nazaran bir başkalık bir eseri intişar otti, Bu sen kitabın:| lük vermiş. da «Kadeh ve dudakları ile eGenç| © Bazı ihtiyarlar, zamanede öblâk kırlar ne düşünülern muwhhikesi| bozukluğundan israrla dem vurur, mevcuddu, Bur iki manzum eserden | dururlar. Bir iki şuursuz yüzünden, birincisi pek mağmum bir kaside, acaba, onlara hak mı vereceğiz) yüzde, daha doğrusu binde kaçı ol- gun insandır? Bilhassa çocukları - muz, şehirli çocukları bu filmleri seyrederken acaba me korkunç te - sirler ahyor? Hiç şüphe yok ki, sinemanin kül tür yapan tarafı da vardır; bizim büyük kültür memleketlerinin men- zaralarını görmemizin de ayrı fay - Fakat, bir gençliğin bü- tün gördüğü şev bundan ibaret o - İursa, yeni nesillerin memlekete aid hakikatleri tanımaktan uzaklaşması ve korkunç bir taklideiliğe doğru gitmesi tehlikesi günden güne bü - yüyerek nihayet bir âfet nisbeti- ni alması ihtimali çoktur. Meselâ, küçük artist Shirleyi tanımıyan şe - hirli çocuk az bulunur. Fakat, se bizim Anadolunun, yalınayak, sefil Fadimesinin hayatından haberdar olan ve onun için yüreği ma duyan Türk çocuğu ne zaman ve nerede yetişecek? * Bahsi uzatmak istemiyorum. Şu yukarıdaki mülâhazalar dahi sine - manm bizim hayatımızda oynadığı rolü ve bunun ehemmiyetini zöster- meğe Kifayet eder. Bu bahsi eğer daha esaslı olarak teşrih etinek ical #iseydi söylenecek çok şey dı. Fakat, bunları herkes düşünebile - ceği için fazla tafsilâta gitmi: Dünyanın büyük k milletle- ti, sinemayı mutlaka millileştiriyor- lar. Bunların içinde bazıları. Meselâ Ruslar, Almanlar, bu vasıtayı bil - hassa bir terbiye öleti olarak kul - lenıyorlar ve bilhassa muayyen ga- yelere müteveccih kuvvetli bir genç- lik yetişti sinema- p çok kuvvetli bir vazife veriyor - nr. Bizim de sinemayı bu bakımdan mütalen etmemiz, onu bugünkü ha linde başıboş birakmamamız lâzım- dır. Memleketin terbiye isini elinde tutan Maarif Vekâletinin sinemaya da bir terbiye vasıtası olarâk bak - mas ve, bu bahsi bu bakımdan ele alı zannedersem, yapılacak en im vazifelerden biridir. Bir ke- re iye bu taraftan bakmasın lüzu » muna karar verecek olursak yapa- cağımız şeyleri tayin ve tesbit ede - biliriz. Elbet, bu memlek. bancı memleketlere aid şeyle e gös- (Devam 7 imei sayfada) b | lardır. Garib bir resim; Fare meraklı kadın ve fareleri İ purken onunla gençlik arasında bir ikarabet, duygularda o müşareketten gelen bir samimiyet ve mahremiyet İ peyda olurdu, Onun kitablarile kac geceler, uy- kularımı feda ederek, geçirdim, ve İne kadar uykularımda hep onun | teranelerinden bakiye kalan akisle- rin ninnilerile uyudum, sade Oben değil, o zamanın bütün gençleri ». Bu netden ileri geliyordu, ne için böyle idi? Çünkü yalnızlığımız- da, ve hülyalarımızın bıraktığı boş- lukların arasında tâ yanımıza soku- ur; omuzu ormuzumuza temas ede- rek, başı başımızı değerek, bir kar- deş sokulganlığile elemlerini lerken bizlerin, biz gençlerin hisle- rini takrir etmiş olurdu. Onu o zx man öyle severdik, belki hâlâ öy- Tedir. O, bizden hiçbir şeyini saklamaz- dı, en mahrem duygularına bizi or Pek te höş bir mevzu değil. di- İyeceksiniz amma, cidden tetkik 6- İdilmeğe değer imahlük bunlar... | Tasavvur ediniz ki, hayvanların kü çüklerinden olmak, ve bizleriâ mü- temadi tacir ve hücümletme sanuz kalmakla beraber, fareler gene de her seferinde bizleri altetmekte, bir punduna getirip yaşamakta, dünya- nın dört bucağına yayılarak her can- 'lı kulhu zarara sokmaktadırlar. iv yazılarımdan birinde dediğim gibi, fareler hakikaten zeki hayvanlardır ve biz insanları vasıta ederek buzü- ne kadar bütün kürrede hükümran olmuşlar, bundan sonra da, hiç süp- hesiz, olacaklardır. İngiltered- ik! türlü fare vardır: Kahve rengi ve siyah fareler... Bun- larin her iki cinsi de varktan hicret etmiş ve İngilte: gemilerde gel mislerdir. Zira fareler gemide de, başka yerlerde olduğu kadar Tahatİnu bizimle ortak, çekinmeden yüre- etmesini bilen hayvanlardır ve in-İğinin en saklı ihtizazlarmı kulakları sanları dünyanın o her moktasmdalmıza marıldanan ba şairi, bi: refik izleyerek, onlarla birlikte yeni yeni| mesabesinde tanırdık. topraklarda müstemlekeler kurmuşs| oOÇünkü onun bütün maceralarını mi fakat pek İlköncz siyah fareyi tetkik ede-| yakm bir anlayışla onun terennüm ilim. Bu isim. hayvana pek te uygun! ettiği derdisre, elemlere < beraber düşmüş sayılamaz. Zıra, her ne ka-| hissedi â dar bazı farelerin renkleri hakika- ten koyu ise de, ekserisi kahve renk- & fareden pak farksız, hattâ bazıla- rmın rengi daha açıktır. Siyah fa- reler, kahvx renkli adaşlarından da- eserlerine tekrar bir göz yılık bir mesfeyi atlıyar manın sevgisine avdet etmiş oluyo- rum, İsraktır. Kuyruğu daha uzun, * kalaklar da daha büvükçedir. Bun.) O Pariste; hera önler. hem edib lara ekseriya, gemi foresi derler) ve omüellif Oolan bir o baba- Zira diğer farelerden fazlı gemiler-| nın oğluydu, o ve Fransanın de, vapırlarda bulunur; küpestele-! pek muhterem bir wsalet nile- re; halatlara, suraya bursya , daha) sinden gelmişti. 1810 da doğup (Devamı B inel sayfada) İ 1857 de henüz kırk yedi yaşında, İSTER INAN, Gazeteler: - Gümrükte bulunan Japon menşei mallar çıkarılacaklır, diyorlar, Bü malların azim ekseriyeti manfaturadan terekküb ediyormuş. Mani. fatura ise on farla muhtaç olduğumuz nesne; şu halde sevinmek lâzım. Bununla beraber düşünülecek bir nokla var: İSTER -iNAN; tak ederi, ve bunları dinlerken 0-! Alfred de Mürset | kendisinden uzun bir ömür beklenen bir genç iken ölen seir, eğer askin İ fiturlar, heyecanları arasında ha- İ yatını #fna etmemiş olsaydı ve ye'is- İlerinin kahrile türlü çılgınlıklara, İğgret iptililarma nefsini kaptıtmak- jtan kaçınabilseydi kim bilir daha ne yaşayacak ve arfkornda kalan pek uzun bir edebi ömrün İ mahsulü denecek kadar mühim bir İyekün teşkil eden eserlerine daha ne bedialar 'Jâve edecekti. Parisin a mühira tahsil medrene- İlerinden biri olan Henri İV mekte- i binde pek iyi bir tahsilden ve bir a- relik muhtelif meslekelere | intisıb #in bocaladıktan sonr «nihayet 11830 senesi edebi inkılâbının dal İ galarma kapıldı, ve ilkönce «İtalya ve İspanya hikâyelerin namile man- zum bir eser neşretti. serbest bir finan ile ve ahlâk bak mından her türlü kayıddan azade genç sairi birçok tenkidlere, ta'yib- lere marüz bırakmakla beraber »t- rafın büyük bir alâkasını celhetmek- İten ve onu pek parlak va'idlerle de- hâli kalmadı. Hettâ büyük şair Vic- bir açıklıkla yazılmış olan bu eser) lu bir genç şair olarak tanıtmaktan; sidir, Henüz yirmi öç yaşında | Georges Sand-ıı hüsusü kâtibi oldu İve bu sfat pek az zaman içinde o aarın pek iştihar etmis bir muharriri İolan kadıala şair arasında daha sıkı, essüsüne mukâddeme teşkil oldu. Bu münasebete mahrem ta bi- ri hiç hakikati ifade etmez. Müna- İ swbetin mahiyetini anlamakta. hiç İ kimse tereddül etmedi, Zaten on- lar kendileri de bunu saklamağa lü- zum görmediler, Georges Sand ile beraber bir İ- talya seyahatine çıkan şair sonradan İ eBir asır çocuğunun itirafın marnın- da iki cildlik eserile bu kadının ken- di üzerinde ne meş'um bir tesir yap- İ teğana anlatır. Bu zeminde Georges | Sandaın «Bir seyyahın mektublan» İ eseri de okunmağa değer, George Sand (Jorj San) nasıl bir kadındı, ve sasıl bir muharrirdi. Bu ikinci wletla zamanının en ziyar de şöhret ve rağbet kazanan hir ro- mancısı olduğunda süphe yok. Onur İndiana, Lela, Vrlentine gibi hissi, iLa Mere su Dinble, La Petite Fa- dette gibi sahravi eserler Fransız edebiyatı tarihinde mümtaz roman- İdaha mahrem bir münasebetin te-| etmiş | 5 BEER ISTER İtor Hugo ile o zamanın en meşhur lar meyanında sayılır, Bana gelince: İ şairlerinden ve o münekkidlerinden| Bu kadının eserlerini hiçtir zaman olan Charles Nodier tarafından (*7-' büyük bir zevkle okumadım: galiba viklere mazhar oldu. Henüz ilk ese onun genç şaite pek fena şartlar şinde nazmının selâseti ve ifadesinin içinde bir aşk hayatı geçirtmiş ok zarafeti ile büyük bir söhret kaza- masından ve ölümünün ıztırab için- nan şairin önünde artık açık bir u-|de vaktinden evvel vukuuna sebeb İfuk yırtılmış oldu. Bu ilk eserinde | olmasından dolayı bir soğukluk his- birçok güzsl manzum fıkralar ara-| sinin tesiri altında kalmıs olmalıyım sında Dön Paez, Kestane kebabları, | ki onu hiçbir zaman eeraek vekiir Endülüslü kadın, ve Mazguise ka- (Devamı 6 met say iNANMA! Harb başlayalı 17 ay olmuştur. Bu on yedi ay inde de Jöponyadan tek vapur gelmemiştir. Demek oluyor ki, Japon menşeli mallar en aşa. hı it senedenberi gümrükte bekliyorlardı. Bu nokta üzerinde tereddüde mahal yok. Fekat niçin bekliyorlardı? Ve bekledikleri müddet zarfında be adar ardiye verdiler? Bu suallere cevab vermenin oklay olduğuna INANMA! ie yi a | Me ee İ € GiG TED bütün memleköte yayılmın bir şöhret kaza-| nan genç ve güzel sair bu tarihte! Rumen fabrikaları askeri hale kondu Berlin 20 (A.A) — Bir hususi mu. habir bildiriyor: Völkiseher Beobachter gazetesini Bükreşteki hususi muhabiri Rümen fabrikalarının Anlenesko'nun emrile askeri hale konnlacağını bildirmekte. dir. Bükreş 20 (A.A) — Silâh vede. İmiryolu malzemesi inşa etmekieolan mühim Malera fabrikaları dün maş, redilen bir kararname ile tamamen Rumen devletinin eline geçmektedir. Karsrname müessesenin mütebaki ve kanuni merasime lüzum kalmadan devlet mülkiyete devretmektedir. Almanlar Macaris- tanda petrol arıyorlar Budapeşte 9 (AA) — Slefan a- Jansından: Büyük Macarstan ovasının cenub mınlakasında bir Alman kumpanya- sinin yakında petrol sraştırmağa bAş ıyacağı resmen haber verilmekte , yüzde 50 hisse senedini de tediyeye

Bu sayıdan diğer sayfalar: