Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
SON POSTA < Şubat Bunları biliyor musunuz? Kayakla saatte 135 kilometre Avustur Şalı kayakçı Leo Lkupcrf kayak - Saatte yüz © « l v- kilomet. ,Mesafe katet- r. Tramvay Etre katetme- Lakla hayretler hi ecek bir sü - t değil mi? * Kan; o--ların bacakları ! Kangorolar î'v“l iken arka Df Ssakları, ön ba | î:khrından da- ) ke Uzundur. Fa- t büyüklerde sidir. Ön ba. lar, arka ba- Saklardan daha n olur. eşvüne- ğ' esnasında " bacakları da. Seri uzar ve .ît bacaklar bu Yüzden kısa kalırlar. ı - Harbden evvel va şimdi Harb * başlama - w quın evvel yeni kx . & _— ,.—-',dı'rdım bahse - ordu. Bir oto « O_İ)ili. bir tayya - 30 Sene evvel Tobruk - Derne - Bingazi LHldiseler - Karşısında İtalya 1930 da hâlâ Libyaya hâkim olmıya çalışıyordu st şeyhlerinden bazıları vaziyetin ciddileştiğini görerek TE B İ teslim oldular, fakat Roma, bu kendisine İtalyanlara sığınan Yazan: Emekli General H. Emir Erkilet —— z Benim şimdiye kadar yazdığım ve daha da yazacağım muharebe « ler ve hâdiseler, Garbtrablus ve"Bın gazi bölgelerinde talyanlarla Türk- ler ve yerli mücahidler arasında ce- reyan eden pek çok kanlı, heyecan- h ve munffakiyî!li ç_a:?ışmalard:n elişi güzel seçtiğim ve seçe « îğ_:: gbirl?ı:u tanesidir. Fak.ıt bun- lari okuduktan ve bugün şimal ve doğu Afrika bölgcleriu_de cereyan etmekte olan harb vak ıln.nna bak- tıktan sonra insanın bir lâhza du - rarak, şu İtalyanların, hıllerme. bak madan, ne diye Afnkıyıı g_ekiıkle > rine şaş S1 en g k İtalyanlar, Garbtrablusuna ayak basalı otuz ve Habeşistamı zaptede- li de altı yıl oluyor. Fakat or:!.vmn ne orada ve ne de burada sağlam, bir temel attıklarını ve deı::ımlı'hır hâkimiyet tesis ettiklerini göremiyo- ruz. Çünkü müşkülât kîrpsı hda .j_ iz duymak ve taarruzlar önünde :ı:rkuuyve telâs hissederek kı_çma!: İtalyanların 30 yıl evvel __olduş'z.ıı gi. bi bugün de lîol bel gösterdikleri D 1 ve haslettir. j b“â:ıar. Garbtrablus — ile Binsazi- yi istilâlarının ilk devresi olan 1911- eçi kilometrelerci ::ıul!dan durdu . aö suaların icad edilmiş olduğu ;ny'"lîlmiçti. Meğer her söylenene ' ]l::;'hık icab etmezmiş. Hani bun-! '!yyın biri? Hangi devlet, düşman &n darelerim' böyle bir keşif saye - Ti * durdurmağa — muvaffak ol - #tur, a a Bir insan kâe litre şarab iç blir? Czgimbi gl 1 üş, — BEk & Hitre ineceği Dî ' az on ltre ıçeceğim. İı,me içmeye başlamış. Sekizinci “*"lk içtiği zaman köylünün ölü yere düştüğünü görmüşler. Bkkan a Pinsat elini güneşe — değdirebilse Bün __heyelşinu_ bir insan kolııı - H,N'"'_'eve kadar uzanabileceğini "he,:m" Eğer bir insan kolunu Rüneç;, YZAtmıya muvaffak olsaydı *!ş,ü" kendini yaktığını ancak gü- hi_!:'l’:f:mdgkınu 167 sene sonra ! ebi FüyEği T EARN İ . ? v d İlarında yalnız sahillerde mu - :;yz:ı ve ehemmiyetli noktaıa'r(.!ı tutunabilmislerdi. Balkan harbı_n!n zuhüru ve Osmanlı kuvvetlerinin cekilmesi üzerine, Garbtrablus vi . lâyetini hemen tamamile işgale mu- vaffak olmuşlarsa da bu işgal pek muvakkat olmuş idi. Ondan sonra ve Büyük Harb müddetince gerek bizimle ve gerek yerli mücahidler - le İtalyanlar arasında hayli müca - dele ve muharebeler olmuştur. Fa. kat, garibdir ki İtalyanlar toplu ve tüfekli oldukları halde, sayıca dai- ma kendilerinden az olan kuvvet -| lere karşı mağlüb — olmuşlardır. Bu üsad ve muharebeler netice - sinde, İtalyanlar gene sahile ıv_det etmişler ve yalnız 'Trablus ile Bin « gazi liman şehirlerinde tutunabil - mişlerdi. Herhalde Roma her şeye rağmen bu iki şehri- bırıkma:nııf_ı.ı talyada Faşistlik iktidar mevki- | ne geldikten sonra, Libyada “h_a—' kimiyet tesisi için yeniden büyük fedakârlıklar ve fvekalâde gayret - ler sarfına başlanmıştı. Neye mal - lursa olsun, Libyada Ssayişin tesi - sine, İtalyada artık karar verilmiş ve, azmedilmişti. Şimdiye kadar sarfo- lunan bünca insan kanına ve paraya e >aten, pek çok miktarlarda ye « nilerinin sarfolunacağı aşikârdı. _Fn- kat b h iyet — verilmiyor âş XADtğı tesiri di b Zamanda nakledemezlermiş. * Parisin nüfusu Yan Ülusu hiç bir zaman ayni olm- 14 *ehin Paris şehridir. 127 ü Leizamanında — 452,000 gç *enesinde 658 000 PN 713,000 A 890,000 ) wei 1,053,000 Üa a ” — -1.696,000 ! 2,760,600 qh:.,:ü:.onnkn üç milyonu tecavüz z » se ica 3 ve yalnız Libyanın tam ve kat bir itaat altına alımması isteniyordu. için evvelâ, — Seniüsilerin niif?ı::u:ltıîrî:!a bulunan ve İtalyanlar icin en tehlikeli bir bölse teşkil e - d;ı Bingazi mutasarnıflığı mıntaka- sı, Mısira karşı, 300 km. uzmı_lu TA ğunda üç kat, örülmüş dikenli tel müânilerile kapatıldı. Yalnız bu ter- tibat, 100 milyon İlirete mal olmıı:ş- - Bundan sonra, zamanımızın he- ::enB:n büyük bir teheir hareketi hasladı. Möücahidlere ı_ne!ce ve her türlü kuvvet kaynağı teskil eden da. |husuna gittiler. Fakat İtalyanlar bun irsanların hepsini İtalyanlar tarafımdan Libyada astırılan 14 mücahid |ca fesadcı addolunan) 80.000 kişi, İtalyan askeri, 225 zırhlı otomobil, sahil mıntakalarına geu'riîerek bu - astırdı ve tank, 15 uçak ve 5000 deveden ürekkeb bir kuvvetle hareket et « ryada tesis ol tecrid pların- da sıkı bir nezaret altında bulün - (| AA r 'h .da j V| K W P tiler ve ancak bu suretle — burasını Bob - stil modası H atırlarsınız değil mi? Bir zaman da tango modası ortaya kmıştı. (Tongo denilen a- ğır aksak danstan bahsetmiyorum ) Turuncu rengin adı, Tango renk ol. muştu, Sıkma başa Tango baş der - lerdi. Pelerini kısa, eteği kısa çar - şaf, Tango çarşaf addedilirdi. Ka - ragöz gazetesinde o zamanın şık kadınlarının resimleri altına «Tan. golar» ibaresi konulurdu. Mahalle çocukları mahallelerinden geçen iyi giyinmiş bir kadın gördükleri za - man hep bir ağızdan: — «Tango, tango, arkasında fi- yangor» Diye bağırırlardı. Kurabiyenin bir nevi, tango ku- abiye, kirayı ay başında ödemiyen kiracı, tango kiracı; kahve ortadan kalktığı için, kahve niyetine kavru. lup çekilmiş kestane kabuğu - no- hud mahlütu; tango kahve olmuş - tu. Gene hatırlarsınız değil mi? Bir zaman da çarlİston modası çıkmıştı, (Çarlston denilen çarpık bacak danstan bahsetmiyorum.) Paçası bol pantalon çariston pantalon ol « muştu. Tepesi yassılmış şapkaya çarİston şapka derlerdi. Burnu dört köşe iskarpinler çarliston — iskarpin addedilirdi. Köprübaşında — acayib oyuncaklar satan isportalı satıcı: — Çarlston bunlar. Diye bağirırdı. Parçalı tava ekmeği çarlston ek- mek, para vermeden — tramvaydan atlıyan anaforcu, çariston adam, beş ekmek beş peynir çariston yemek olmuştu. Şimdi de bob - stil modası çıktı. (Bob - stil denilen zibidi kıyafetten bahsetmiyorum) Bir çok şeyin adı bob - stil oldu. Kadınlarm — şapka niyetine başlarına koydukları, eski devir saray tablakârlarınm tabla altlıklarını andıran sapkalar bob - stil şapka addediliyor. Yakışıklı genç, delikanlı manasına, bob - stil tabiri kullanılıyor. Baş ağrısına ilâç arayanlara eczacı: — O eski ilâçlardan — kalmadı. F:ılı.at baş ağrısına, diş ağrısına, het ağrıya iyi gelecek bob - stil habları- mız var, diyor. Koltuklarının bir kısmı kaldırıl - mış tramvaya kondüktör, yolcuları: — Bob - stil tramvayımıza bu . yurun. Diyerek, davet ediyor. Üç ay berber makası görmemiş saçlar bob - stil modasının bir şa « heığın înâıediliyor. tabcıdan o ir kitab i Xö kunacak bir kitab is, — Bob - stil ro eyim aŞ manını — veri Dedi. Kızını dostuma: — Damad neci? Diye sordum. — Bob - etil. Cevabını verdi. Bir içkili lokan « taya girdim: — Bana bir içki. Garson: — Size bob - stil kokteyl'i hazır- hyacağım. Vâdile yanımdan uzaklaştı. — Bob - stilden illâllah! Sokakta susamıştım. Bir sucu dükkânının önünde durdum. — Bana bir su verin, amma bob- stilsiz tarafından olsun. Sucu güldü: — Bob - stil suda olar mu ba. yım? Basbayağı iyi su... Yalnız bar daklarımız bob - stil. Toparlaktan ziyade dört köşeye benzeyen su dolu bardağı uzattı: — Bu mu bob - stil bardak? — Evet baymn. Ne sandınızdı? — Hiç bir şey... Bardağı ağzıma götürecekken &. nf bir kararla parmaklarımı açtım. Bardak yere düstü. Tuzla buz oldu. — Ne oldu bayım? Sucuya baktım: — Hiç aldırma, kırdımsa parasi- nı da öderim. Simdi sen bana bob - stilsiz tarafından bir su daha ver. Fakat bunun bardağı da bob - stil olmasın. ) Oa»ut Juulâ.ıi _ yeni evlendirmiş bir Hissiz olmak ne iyl!.' Hükmü veren bayan P. Ş. dir. Derdi derin, hakkı sarihtir. Ken- disine izhar ettiği arzuya uyarak _hu debildiler. İtalyanlar — burad le İtal kıt'alarında kullanılan n-: , lğhlınî::ıı:lı:ı değiştirilerek bu dürdüler, yalnız senüsi şeyhi Arabis suretle mücahidlerin elindeki İtal - yan tül istendi; çünkü mücahidler, ellerin - deki İtalyan tüfeklerinin — fişekleri bittikçe, bunları gene talyanlardan zaptederek veya çalarak yorlardı. Senüsi şeyhlerinden bazıları, va- ziyetin ciddileşmeğe başladığını gö- rerek teslim olmak icin Garbtrab « ları yanyana dizerek, merasimle as- tılar. Halife bin Asker bunların ba- şında idi. (|) Bundan sonra, müstemleke tarih- lerinde henüz ilk defa görülmüş o - lan, İtalyanların Kufra seferi vaki oldu ve burası 1930 da zaptolun - du. Kufra, Derna'dan 800 km. ka- dar cenubda olup son 200 km. lik mesafe susuz bir çölden ibarettir. İş te İtalyanlar, Kufraya 1930 da, bin (1) Bu malümat Anton Zischka . nın İtalien İnder Welt adlı kıtabın. dan alınmıştır. (Sayfa 263) kitabın Alman olan muharriri bu hareketin ahlâka mugayir olduğunu yazmakta- dır. e fekleri cephanesiz bırakılmak ' Mısır tarafına ikmal edi- | İngil, bulunan hemen bütün ihvanları öl- tana kaçabildi ve pek az mücahid eçebildi. İste bugün îu!yınlın. Bingazi sahili boyunca, bir lman kalesinden diğerine kaçmağa mecbur olan izler, o zaman İtalyanların bu cür'etli hareketinin ehemmiyetini takdir edememişlerdi. Onlar gerçi kaçan âsilerle Senusi — baş şeyhini, sırf prensip itibaril hafaza et. tiler; yoksa o zaman İngilizlerin hiç bir gaye ve idealleri yoktu. Bu se « beble onlar bir daha ne Senusileri tuttular ve ne de Bingazi bölgesin - deki halkı himaye uğrunda bir şey yaptıl: i leri de sade- ce İtalyanların, yerli halka karşı tat bik ve takib ettikleri şiddetten bah- setmekle iktifa ettiler. Kufra'nın zaptından 10 yıl son. rTa, şgımaran — İtalyanın İngiltereye karşı harb ilân ederek Bingazi böl- inden Mısıra bile taarruza kalk- tığını gördük. İtalyanlar 1940 ya - zında Sellomu almıs ve hududdan 75 km. şarkta bulunan Sidi Barra. ni'nin 25:30 km. daha ötelerine ka dar bile gitmişlerdi. Artık - bizzat (Devarmı 7 iİnci sayfada) susi bir mektubla cevab — verdim. Gerçekten acı, dayanıl: güç bir vaziyet karşısında, az çok muvaffa- kiyet ihtimali ile ne yapması lâzım geleceğini de anlattım. Hayat hak. kında verdiği hükme geli bu imi teesüre lüzum olmamak lâzım. Evet hissiz olmak, hissiz olmak, düy k |. k bilm k ne iyi deriz. Görmemek, duymamak, bilme - mek, anlamamak bir çok ahvalde bir saadet perdesidir. İ iztırab çekmesinin önüne geçer, hayatını hususta benden mutlak bir fikir bir Hği beklemesin. Şüphe yok, zaman gelir, çok kı - sa, muvakkat bir kırgınlık esnasın- da bir dakika, bir saat, bir gün için bir çoklarımız da bu hükme gelebi- Kriz. Artık ne olduğu pek iyi anlaşı - Jan bu erkeğin şu veya bu kelime - sinden, şu veya bu mülâhazasından niçin müteessir olalım. Onu mecli - sine kabul eden ne olduğunu ve ne söyliyeceğini anlamış olandır. U - tanmak hissesi neden size düşsün? Artık alışılmış olmak lâzım. Süvhe yok, bu kadın. eh iste bu kadındır ve öyle kalacaktır. Onun. la birleşen erkeğin evvelce görmesi, düşünmesi lâzımdı. Görmemiş, dü- şünmemiş, şimdi katlanmak vazi - yetindedir. Utanma ve iztıirab duy- ma zamanı çoktan geçmiştir. Niha. yet yapabileceği topluluklarda bir- likte görünmemekten ibarettir. Da- gül p gösterir. Fakat, fakat bütün — bunları bir gün, bir saat, muvakkat bir zaman için söyleriz. Hakikatte insan duyan, — gören, bilen anlayan insandır, onu bilmem hangi mağarada iskeleti bulunmuş olan 20 bin yıl evvel yaşamış ecda. dından ayıran da böyle oluşudur. Yalnız her şeyin bir ölçüsü, bir derecesi vardır. Onu aşınca normal insan olmaktan çıkarsınız. Bu tak « dirde ruh hastalanır, hastalık yavaş yavaş vücude de sirayet eder. Bayan P. Ş. ye acımakla bera - ber, kendisini hasta ruhlan kürtul « mağa davet ediyorum, İ x Bayan «D. G» ye: Darılmayınız amma, kocanız baş tanbaşa haklı, mesele üzerinde ısra, rınız onu yersiz bir şüpheye sevke« der. Dediğini yapınız. TEYZE ö “Son Postas min tefrikası: 9 SALAN hik bölgelerden (bittabi İtalyanlar- îı;_ıhk Nazım îğyııek a ahireye bu elbiseleri ğ Ben İyieğîr sırasın! bl:'“’ ken - anlatırım. Bu yaptığımı - hoş “iniı falan demiyorum amma, E biliyorsun!... dedi. );sz:t ne çare ki, Mine biliyordu! C Meş'esi kaçtı. hiç aç- » Âh babacığım, neden sorma- İu%':mlmz Çok öfkelenecek... Yin babş, bari unutmayın, söy- Ml'lm *., Bana yaptığmız bu %ç.ı'ümrizi haberi olmadan gö - Ko Çok fena... Çok müthiş bir | A.q“kf ! diye inledi. h _âı. dokunaklı bir sesle yal - iyiliği üstünde. Merak etme, bunu da hoş görür, tenbih ettim, elbise leri bitince yoll klar, ya ben dükleri onlar oldu... Hattâ yalnız onları gördü. Minenin korktuğundan bin be « ter, görülmedik bir öfkeyle parladı. Hem bu sefer, biraz haklı bir sebeb de F SA | Kn'| B | e dö_ nen kızcağız, nefes nefese, 'eli ır:_i! münasebetsiz elbiseleri giymiyecek- siniz, menediyorum, anlıyor musu « nuz, menediyorum... Mademki o kadar dikkatle dolabınıza saklıyor- Anladınız. bi, yazın basma, kışın abal... Bakalım babanız kalkıp da İ eei DİRE mız kısa, dediğimi yapmadın, sö « zümden,ıâıgın çıkl;ın değil mi? Ben e dığı gibi size gene tülden, ipek ğ"upunbilecek mi?.. Şuna bakın! dunuz, güzel! Mük ! Orada kalacaklar... Evet böyle, ve Ka-rar titriyerek ona ley babasını da kendiri de mazur gös- termeğe çabaladı. Fakat sözleri, Fahire Hanımın ağzından taşan lırım, ya da sen, Bavuluna korsun. "adaya gidince de hallederim. Söz kendisine açar, an- veriyorum, latırım. .. PZ Her halde bu vâdi “ndaîî:nî: *» türlü di varıp da, kar l:;;ht;:;n::âı. vaktinde açıp sö L Adaya gidildi, ertesi günü Mine, korku ile elbiseleri ac laba asarken, girdi. a liğ Entariler inceydiler, ıvîf'—bğ, otele varıldı l:_e üreğinde ir y“ele acele do. Fahire Hanmr odaya | f beddua seline karşı duramadı, tu - tunamadı, araya karıştı gitti. — Ya, demek böyle hal İstedi- ğim şeye önce *tyapamaml!» «ola- mazl» diyen babanız, demek benim rızam yöokken gizlice sizi terzilere götürüyor, bu ağır, süslü tuvaletleri diktiriyor ha! Vah zavallı boynu bü- kük hanım! Masallardaki üvey ev- lâd yapmacıklarına özenen çok bğl. miş hanım! Benden saklı, ı'ğle mi? Elbette, adımız üveyana değil mi?.. âlâ, küçük hanem, burada ev Bada yoksa sizin mi bo- KDA çık dolabın içinde ancak v iki kadar yer ö ml.q;îir:l-:mm hemen, îlk_ gör- Biy en yıp - darını, en ş, en çirkin lerini... Eski bir etekle, basma bir bluz... İşte bu kadar... Senin gibi maymuna çoktur bile! Mine utancından yerin dibine geçiyor, boş yere yalvarıp duru - yordu: — Rica ederim... Allah aşkımıza bağırmayınız, oteldeyiz: İstediğinizi yapacağım, peki... Peki... Yalva - rırım, susun artık... Herkes işityor! Sanki kudurmuşçasına taşıp co- şan bir seylâbdı. Hiç bir şeyle dur - durulamıyordu. — Böyle hal Demek bir de süs düşkünlüğüne başladınız! Bütün ku, ıııı' y K : k bî, Aaly r lak dahal.. Pekâlâ küçük hanım, iyi ki gözümü açtınız, b sonra si- zi fıkara kızlarmdan beter — gez- dirmezsem — yuh ©o banal F şu giymeğe niyetlendiği şeye bakın! Gümüş pul işlemeli tül hal! İçimden param parça olmek“ge- vem'ı:'eğim. evet bir çocuk gibil!... Yemiş, tatlı, gezme, eğlence yasak İyior amma, hayır y y orada asılı durdukça yüreğinin daha çok yınacnğını biliyorum!... Yüt « mıyacağım... Merdivenden çıkan — Nazım bey bu kudurmuş sesi duydu ve araya girmek, özür dilemek, meseleyi an. latmak için Minenin odasına koştu. Fakat bu çekingen yarı üÜürkek müdahale, öç almak için yanıp tu- tuşan Fahire hanımın çılgınlığını kö rüklemekten başka bir ise yarava - mazdı. Nitekim o gene Mineye sal. dırmağa devam etti: — Ya, demek babanıza güveni - yorsunuz. Bana karşı üsi gelmek i- çin“ondan kuvvet alıy :l';ııyor e .'iî h"—' z:n:ın-' îçm: muz müddetçe bunlardan mahrum kalacaksın!... Cezad *« Baban « la ,birlik olup kompas kuruyordu « nüuz, öyle mi?.. Dur- hele.., Dur... Size gösteririm ben... Tıkanıyor, yırtılıyor, — ağzından köpük geliyordu. Şimdi artık Na - zım beyin de onu yatıştırmak - için ta_llı bazı şeyler söylemekten başka bir meramı kalmamıştı. İşte af di . leyordu. Seve okşaya zorla onu kananpeye oturtmuş, kendi de yanına sokul - müuştu: — Doğru, diyordu, hakkın var. Bir hatadır oldu! Fahire, yavrum hireciğim, canım, şekerim, — evet hat Dur hele! Sana haddini bildiririm ben... Senin o gangik burnunu na - sıl kıracağımı görürsün küçük ha - nım... Kim olduğumu sana anlatı - Tım ben!... Şimdiki halde hesabı -! F: bir hatadır işledik... Mine zaten söylemişti... Senden — gizli bir şey yapmak istemiyordu. Kabahat ben- de... Bende oldu! (Arkası var)