Ş N ; t i e gl ETİL Pİ e gi e > gi ei 2 Sayfa Hergün Türk münevveri Ve Türklük Yasan; Muhittin Birgen üzüm Nami Durunun, Ziya Gökalpın eserlerinden se - çerek vütude getirmiş olduğu mec- muayı geçen gün bir kere daha göz- den geçirirken zihnim bazı nokta- lar üzerinde takıldı kaldı. Bunlar dan biti, Kafdağıdır. Kâzem, bu masalları küçüklerin iyi anlama - larını temin için onlara şerh - izah tarzında kısa bazı ilâveler yapmış. Bu arada Kafdağınn ötesindeki âlemden bahseden bir noktayı izah ederken bu dağın muhayyel bir dağ olduğunu söylüyor. Filhakika, eski Türk masalları, he zaman uzak bir mesafeden bahsetmek lüzum yese Kafdağını hatırlar ve onun ölesin- deki âlemi zikreder: «Kafdağınh ötesi tabiri her masalda yaşıyan meçhul bir coğrafya âlemidir. Fakat, bunun böyle olması Kaf- dağının muhayyel bir dağ olmasını icah etsin? Bu isim, şark sahillerinden Hazar denizinin garb sahillerime doğru w- zanıp giden malüm Kafkasya dağ - larının İsanilerle Türkler arasında maruf olan mü ık adıdır, Bin iki yüz kilometre tulü, bazı yerlerinde altmış kilometreye varan derinliği altı bin metreye kadar yükselen larile bu heybetli tabiat par - çasına «muhayyel» bir dağ demek Yizım gelirse, acaba «hakikatı keli- mesini hangi mefhumun ifadesi için kullanırız? Zihnimi harekete getiren bu sual le uzun uzun düşündüm. Filhakika, Kaf, ötedenberi o bizim oOara » mızda muhayyel bir dağın ismi ola- rak maruftur. Fakat, bu, miasalın #adece bir masal, boş bir söz telâk- ki edildiği ve Türklük hakkında her nevi mill, coğtefi ve etnögrafik mefhumum mevcud olmadığı bir dvre siddir. Türk masallarının tarihi, Türk coğrafyası, Türk ki W bakımından birer mana sa- hibi olduklarını ve Türk yarlığınn arz Üzerinde ve tarih içinde büyük bir realite vücüde getirdiğini öğ“ remmek tamanı geldiğindenberi er- tık Kafdağı muhavvel bir dağ deği, her nevi mecazi anlayısten Oâzüde ve tem manssle coğrafi bir ifade olarak, Kafkas dağlarının tam ken- disidir. Eğer Duru bunu bâlâ, mu - havyel bir sey zannetmekte devam ediyorsa bu, andece. onun. eski tek kin ve telâkkinin tesiri altında bu- lunmasından ibarettir. Yoksa, Türk, Kafkas dağlarına, Türk olarak bu dağlar tanıdığı tarihtenberi, farsla birlikte, eKafdağı» demistir. «Kaf kasn ismi, bu dağlara Yunanlıların verdikleri isimdir ki, onların dille - rile bütün dünyaya dağılmış ve a - rada, eski coğrafyacılarımız onu bugünkü seklile bize de sokmuşlar- dır. w * Fakat, bu astılar yazmaktan maksadımız, Kafkas dağları ve eski) Türk coğrafyasının Kafdağı üzerin- de bir etiid yapınak değildir. Haddi zatında çok enteresan olan bu e - tüdün yeri buram olamaz. Burada söylemek istediğim sey başkadır: Azak| yi konuşmak, mükemmel bir salon edilebilir. Bu hasletlerin birçok ahval, sü okşıyacak renkle süslen ibarettir. “Yukarı bakınız !,, İngilterenin o birçok (o gebirlerinde, pühassa, Londra (bi, Alman tay. yarelerinin hücumuna en fazla he. İdef teşkil ederi cenubu şarki şehirle. rinde, belediyeler, şehrin sokakları İna şü meslde afişler asmak lüzümü. nu bissetmişlerdir: İ wTehliikepi unutmayınız! Pazagit- İşiileri hatırlayınız!» | «Çocuklar, şehir dışında, kırlarda, İbatti sokuklarda dolaşirkeh o daima İyukarı bakınız.» Afşierdeki bu yan, sokak kazalı - rını arttırmak gibi garib bir nece | vermiş! Çünkü, afişlerin tavsiyesine, İriayet eden çocuklar ve halk, müte, madiyen yukarı, gökyüzüne bakmak için, sağdan, soldan, önden, arkadan gelen trumyay, olomobü, otobüsleri olmuşlar... iyet belediyeleri yeni bir ta-, km tedbirler almağı sevketmiş, Be-| lediyeler «yukarı bakmin!» şlarını ge nişleterek? «Yalnız sağa, sola, öne, arkaya de, #4, Iakat yükarıya da bakınızl; şek. &ne sokmuşlar!. Bu afiş de İngiliz mizah metmun, ları için yi bir alay meveuu teşkil et, miş. Mecmunlardan biri, bu son şia ra #ayet eden bir çocuk Karikatürü yanmış. Çocuğun başı, mütemadiyen | sağa, sola, öne, arkaya dönmeğe m. asid bir vida Üzörnde tarrir edilmiş. Bu çocuk başı, dört bir tarafa dön, İdüğü için, gözleri karararak bir karış! İönünü be görmez bir hale yelmiş! Tabi bu arada, öç boş metre ilen. İden gelmekte olan bir Alman tankı, İm da göremez olmuş. ! Söz Arasında || e > et SON POSTA Güzel dönsetmek, güzel şarki söylemek, iyi musiki bilmek, iyi EnD adamı olmak İyi birer haslet telâkki de swhibine fayda vereceği de mu, hakkaktır, hakikatte bir binanın esasını teşkil etmezler, mahiyelleri gö- Garbi Avrupada açlık tehlikesi YAZAN Hasan Ali Ediz Dünya kurulahberi tarih, birçok sebeblerin tesiri altında hasıl olmuş birçok büyük açlıklar kaydeder. Fa- kat bu açlıklarm sebebleri tetkik e- dildiği zaman, bunların biç bir za - man yer yüzündel nda maddele « rinin kifayetsizliği yüzünden mey - dana gelmediği görülür, Vakıâ bu- gün, 2 milyarı bulan dünya sakin - esinin Kerrün 100 #ilyon vazon tutan muhtelif cins yiyeceğe ihtiyacı irleri izle -| safeti pek fazla olan yerlerde açlık, | sirl vardır. Fakat, nehirlerile, denizle -|ex'eti pek ag ey ETA Si rile, ormanlarile, bereketli toprak - larile tabiat, o kadar zengindir ki en ufak bir sıkıntı bile hissedilme - den bu 2 milyar iasanın beslönmesi pekâlâ kabil ve mümkündür. Fakat buna rağmen açlık. uzun asırlar boyunca, beşeriyetin muh - telif tarihi inkişaf safhalarında, te - rakki ve inkişafın enamansız bir düşmüni olarak devam edeğelmiş - Meselâ, iptidai cemiyetlerde, tek bir ferdine kalıncaya kada koca milletler açlıktan ölüp giderken, bir kaç yüz kilometre ötede bol bol gi- da mevcuddu. Fakat tekniğin gerili- ği. nakil vasıtalarının iptidailiği, gi Bizim bircok münevvetlerimizin | Karikatürde, tankın kumandant,|da maddelerinin bol olduğu mnta- kafalarında Türk dili, Türklük daj. | yakta, tankın kulesine dayanım4| kalardan açlık muntakalarıma gıda ma bir fantezi mevzmu olarak mü-|vir balde ve İngilizlerin meşhur bir! sevkini ya büsbütün imkânsızlaştı - talen ediliyor. Umumiyetle bu kı - sım münevverlerimiz zannediyorlar ki Türk dili. Türk tarihi, Türk coğ- Tafyası ve ilk... onların kafalarının içinden çıkan © şevlerdir. | Halbuki hakikat böyle değildir: o Türklük, dili ile, coğrafyası ile yer yüzünde Kafdağından daha çok büyük, on- dan çok kesif ve ondan çok yüksek bir renlitedir. Bu realite bir masal renlitesi de değildir: Toprak ün - tünde yamvan, konusan, uğraşan, didimen, tarihe damsasmı vuran, dağlara ad takan, feleğe yumruk sallamaktan korkmıyan bir realitef Türk milleti, bu işi, kendi kütlesile yapmıştır ve hâlâ da öyle yapiyor. Hani şu bizim halk dediğimiz, fa - kat, münevver kafamızda, kendisi- ne hususi bir et vermediğimiz mahlüök yok mu? İşte, onun, yer yer, devir devir, türlü türlü isim - İerle yâdedilmiş olan kütlesidir ki, Türk tarihini, kâh sapanı, kâh kese- ri, kâh oku, kılıcı ve topu ile, kâh neş'si ile ve kâh göz yasile, hülüsa, varlığının bütün hareketlerile yap - #mış ve yaşatma, Bizim için Türk dilini, Türk kül nü, Türk tarih ve coğrafyasını bu rdelite içinde aramak ve ararken de realist usul İerle çalışmaktan başka yapacak bir şev yoktur, Münevverlerimiz bu şar tı ifa ettikleri, * kafalarını Türkün hekikatlerine uydurmayı bildikleri Zamandır ki hayırlı bir iş yapmış olurlar, Yoksa, yaptıkları her şey ürkü fanteziye sürükle - i unuttur - mava çalışmak demektir. Dostum Duru, Türkün geliş» dediği yerde, kendi kafasına uyarak. «gelisim», yerde de «gidişim» diye (Devamı 7 nel sayfada) Türkün eridi» dediği! bir a! şarkısını söyler vaziyette gösteri . miş, Şarkı şudur: «Oraya bakınız, şuraya bakınız, bilmem bu manzarı- yı beğeniyor musunuz?> * Arşirtüük Ferdinad saat kaçta öldürülmüştü? Sabık Avusturya velinkdı Arşidük Ferdinand.n aBaana Sarayı da katie. Gildiği saati ayle acaba kap kişi bi. mektedir. Halbuki bu tarih ve bu saat, dünya için mühim bir dönüm noktası olmuştur. Çevrilecek tari filmler hakkmda tetkikatta bulunan M. G. M. sütodyo. su prodüksyor şefi Wirfield Sheehan bu tarihi teb w © bir hayli uğraş - mıştır. Robert Y«. : de Hellen Jil. bert taraflarından. bu vak'aya dair çevrilecek olan bu filmde cinayet sa. atinin aynen bilirmesi icab eylemiştir. Acaba Arşidük Ferdinand saat kaçta vefat eylemiştir? Prodüksyon şefi gazetelerde, mec. mualarda, araştırmalarda bulunmuş. tur, bu araştırmalardan bir netice el- de edilememişr. Nihayet 25 günlük bir mesaiden san. İSTE Gazetelerde yekdiğerini müleakib Birincisi şudur: sında vapur seferi yapılmamıştır. İSE rıyor, veyahud geç kalırımasını in - taç ediyordu. O devirdeki açlıklar, skseriya, insanların tabiat karşısın - da henüz çok âciz bulunmaları yü - zünden ileri geliyordu. Ve tabintile bunlar, mevzii oluyordu. X uncu ve Xİ inci asr Fransız Bir insanı yetişürmekte mühim olan başlıca nokta temeldir. Bu teme. | dolayı o kabili s İnsan temeli. & li birinci derecede iyi sıhhat, sonra çelik karakter, daha sonra da umu mi kültörün sağlamlığı teşkil eder. Bir defa bunu elde ettiklen sonra SL | meden, belki de milena birakma > ra sağlam temele oturtulmuş binaya zamanın veya ihtiyacın lüzum gös. dan ölmüş, gitmiş a3 a terdiği süsü vermeye gelir. Çocuğunuzu yetiştirirken bu sıraya riayet Gö. | Mevduat sahibleri arasında Ichük | meyi unutmayınız. ikler | > Harabi, işgal vesair sebebler dolayısile. birçok o mıntakaların İstihsal i | vak'anevisleri, o devirde vukubulan | ve yamyamlığa kadar giden hir sira açlık vak'aları kaydederler. XII nci yöz yılda, Almanyada yukubulan açhk ve bunun doğur - duğu söri hastalıklar yüzünden Al - man ahalisinin yarısından fazlası 5- üp gitmişti, İptidat cemiyetlerde olduğu gi - bi, bu defa da, bu mevzii açlıkların bashca saikleri, vesaiti | nekliyenin geriliği ve noksanı idi: Mahsulü bol olan uzak bir mıntakadan mahsul kıtlığı ve açlık çeken bir mıntakaya mahsul yetiştirinceye kadar açların yansı ölmüş bulunuyordu. Devrimiz, teknik terakkiyatm en yüksek bir safhaya o ulastığı bir devirdir. Şimendifer, otemebil, tay- yar» gibi nakil vasıtaları, Oo mesafe mefhumunu ortadan kaldırmış Gu - 2 bütün R iki fıkra okuduk. — Yodos fırtınasının şiddeti dolaymile dün İstanbul ie Adalar ara . R İNAN, ISTER ISTER kabiliyetleri Hemen her yıl, bu yerlerden biri - nin muayyen bir mınlakasında aç - lık salgını hüküm sürer. Son asırlarda, bilhasa Büyük harblerden ve büyük ihtilâllerden sonra, memleketin o bütün iktsadi temellerinin sarsılması © neticesinde büyük açlıklar görülmüştür. Meselâ 1793 Fransa ihtilâllinde, ve bu ihtlâli takib eden devirde, Fransada büyük bir açlık ve kıtlık başgöstermiş; raonarşist o Avrupa - nm o Fransaya tabik tiği abluka yüzünden, ibtlâlei Fran an, yıllarca açlık çekmişti. indi Parisin ge bü- yük açlık henüz bir çoklarının hö- tırındadır. Fakat e e uğ - ramış bir şehrin maruz kaldığı bu çeşid aclıklar, her vakit görüldüğü, ve tek bir şehre inhisar ettiği için, o kadar ehemmiyeti haiz değildir. 1914-1918 Dünya Harbinden bi tb ve yorrun cıkan Çarlık Rusya- m, 1917 ihtlâlini ve 2-3 yel süren dahili harbin tabribatından maada, © yıllarda Rusyanm Volga boyunda kuraklık olması yözünden (o 50-60 milyon insan aç kalmış, © bunlarm büyük bir kısmı, açlıktan ve sari bir tekım hastalıklardan ölüp gitmişti. 1931 yılında Çinde de büyük bir açlık basgöstermişti Alma İngiltere, ve Fransanın mecmuu ka- dar arazi ve nüfasa malik olan bu memleket açlık çekerken, ayni yıl « da Kanada, Aş y önde fazla mahsul miktarı 1,5 mik yar dolar kremetini buluyordu. Fa- kat Cindeki bu açlık da, gene mev- si idi, Ve bunu pek çabuk önlemek kabil olmuştu. Hâlâ devam etmekte , olan bu - günkü Dünya Harbi de, Avrupanın garb ve cenubu şarbisinde büyük bir açlık doğurmak istidadım tas - yor. Malüm olduğu üzere her harb, değil yalnız muharib, fakat gayri arib memleketlerin iktsadiyatı de derece derece fena te- İkinei fıkra şudur: — İngilir tayyareleri dün havanm muhalefetine rağmen Alman - larına Şiddetli bir akın yapmışlardır. Biz bu iki fıkrayı okuduktan sonra hükmettik ki, fırtınanın vapura yaptığı tesir, tayyâreye yaplığı tesirden daha fazladır. INANMAL! Se ve Arjan -|be INANMA!T 75 azalmıştır yapar, Bu fenalık her şeyden üzerinde fedakârlık yapılma- $# imkânı olmıyan gıda maddeleri hin kifayetsizliği şeklinde zi er. Meselâ 1914 - 1918 Dünya Har- bi esnasında, bütün muharib mem- leketlerin iktisadiyatı bir harb ik -| müseyyeb olmalı ki şüphesiz tisadiyatı halini aldığından bir çok istihlâk maddeleri azalmış, ve bun- ların büyük bir kısmı vesikaya rap- tedilmişti. — Almanya - Avusturya bloku, denizlerin İtilâf kuvvetleri tarafından muhasara edilmesi yü - zünden, İngiltere - Fransa - Rusya bloku ise, Alman (o denizaltılarının sıkı faaliyeti yüzünden gıda ve ip - tidai maddeler sahasında bir hayli sıkıntılar çekmizlerdi. Hattâ Al - manlarm mağlâbiyetine #mil olan en esaslı sebeblerden biri, iptidai maddelerle gıda maddelerinin nok- san veya yokluğu idi. Fakat buna tağmen geçen harbde bu memle - ketlerden hiç biri, açlık oçekmedi. Kahve, kakao ve buna benzer, bir çok maddelerin mefkudiyetine rağ- men, vesika ile de olsa belli başlı gıda maddeleri bulmak kabildi. Fakat bir buçuk yıldanheri de - vam eden buşünkü harbin, geçen, akım- Dünya Haerbine nazaran her bı dan farklı olduğu derhal göze çarp-| rini tse'il etmek üzere bir kab maktadır. Bugünkü harbde tahrib vasıta - İnn, bilhassa hava kuvvetlerinin tahrib (Oo kudreti (Ogeçen Ohar - namran fevkalâde © art - pe ze yal - Biz harbe sabne olan yerler, fakat cephelerden binlerce kilometre u - zakta ve gerilerdeki sahalar da fe- masını, ekim sahalarının darakna- sını, gok gerilerde depo edilmiz 7a- hire stoklarının mahvolmasını ön - taç etmekte ve memlekette esash bir açhk tehlikesinin basgöstermesi imkânlarını tevlid etmektedir. (Devamı 6 ncı sayfada) il Küsur örası İkincikânun 1 Sözün kısası Maleesğinin on bin E. Ekrem Tals azetelerin © ilân sayfaların | & ihmal etmek doğru değil - | dir. Ben vakit buldukça o sayfalara göz gezdirir ve bazan dikkate çok şayan şeylere rasigelirim, Meselâ son günlerde, Cümhuri - yet Merkez Bankasının, başka ban“ kalardan —sahibleri çıkmadığı i çin— kendisine devrolunmuş para lara aid uzun ve devamlı bir ilân na tesadüf ettim. Yıllarca alacağını ihmal edecek kadar dünya malından müteneffir, yahud ki dünya malına lâkayd kim- İermiş acaba? diye isimleri bir bir okumağa başladım. Aranılmıyan mebaliğin çoğu 8 * nemli değil. Birkaç kuruşluk küsu * ratın, bir iki liranın peşinden koş - ğa tabiidir ki değmez. Bundas ihmal O parscıklar; unutulmuş, Kimi de parasını çeke - hamd henüz sağ bulunan âşineler dn var. Meselâ büyük resim üsta - dımız Çallı İbrahimin de ba 'lânda adı geçiyor.. Vakığ onun öba çok bir şey değil: Tam 98 kuraşt © yarım litrelik bir işe rakı — parase © Anlaşilıyor ki Haztet bu kadareik bir şeyi gi di memiş, «Varsın bu kâtım olsun'u diye düşünmüş. i Buraya kadar aklım erdi. Lâkin bazı kalemlere de ım ki, on” larm önünde idrakim © donakaldi. Bakın, siz de takdir edin: j 11.968,13 kira — Develi mal «5 sandığının mili Oemlâk ve arsalar sahıs bedelinden... ç 806,42 lira — Mardin icra dai” vesinin.. 34.71 Jirn — Bürhaniye busust muhasebe memurluğunun. rosu gibi hükmi şahsiyetlere sid bir alay para var. Şimdi düşünüyorum: On iki bin liraya yakın parasını on senedenbe” | Ti aramağa İizum görmiyen bir sandığının o müddet zarfında gel <İ miş geçmiş mes'ul âmir ve memuf, larından hesab soracak o kimse yi ihmaldir? zengin midir ki bankad. him bir parasi yatsın da ona h cıkmasın? Sonra satılan milli em * lâk ve arsaların bir hesabı turulmaği ru? Tutuluyorsa, bu on bir bin ki sur İira orada açık görünmez ni? Görünüyor ise: «Nerede bunun kaf sıl?» denmez mi? Bir iera dairesi ne derecele v iha © dullaha, hak sahiblerine mid bulu nan B06 lirayı bankaya yatırdıktaf sönra bir daha aramasin? i Ve nihayet o nasıl bankadır İk malsandığına, yani devlet sine nidiyetini bildiği halde, on 985 nedenberi bir tahriratcık yazıp d# | maliyeyi ikaz etmemietir? Görüyorsunuz ya? Bir gazetenif ilân sayfasını okumakla neler meft dana çıkardım? ii E. Elrem Cal” Habeş İmparatoru İngiliz zaferini tesid etti ; Hartum 18 (A.A) — Habe” isten imparatoru o Haile Selassif” ilizlerin garb çölündeki zaferlfi 1 resmi tertib etmiştir. Bu kabul 16” mine 300 kadar davetli iştirak ef | miştir. Bunlar örasında bazı Habe ricali ile Sudan hükömeti müme: leri ve İngiliz kara ve hava ordu lan erkânı da bulunmakta idi... Kabul resmi. İngiliz hükümeti rafından Habeşistan imparatorun