SON POSTA (CC SİNEMA J )OKUNM Güzel giyinmek vücude uygun olanı giymekle mumkündür! a4 Ka . vücudleri len ayıran bu mühim Te giyiniş tarzını da ilâve etmek hiç de hata olmaz Evet giyinmenin iyi! Yeya fena şekli vücudün tenasübünü arttırıp eksiltebüir. Bunda tereddüde Mahal yoktur. Meselâ: Tecrübelerden| Siman neticelere “© 4 «sun, çok inte kadınlar “we etekle —bihassa| Ayrı ayrı renk..rde bluz etekle— di -| Üer elbiselerden daha mütenasib gö - uz biraz bol ılış, spor, hayat şekl i tenasib bakımın Tünmektedirler, Ye döklüntülü o. cik boylara Orijinal bir güzelik ilâve etmektedir 2g: tobalar da bu nev'idendir. Ufak tefek, kisa kad düz renk roblar —belleri kemersiz ve- Ya ensiz kemerii— önde Zunluğuna dikişli roblar her Xyade yaraşmakta, boylarını Böstermekiedir. İ Şapkaların geniş Okenarlıları uzun toylulara, ufacık tepeli kenazsız ve-| $& dar kenarlıları kısa boylulara ya kumaktadır. Orta boylular ifrate wmek şartile bazan birini bazan öbürünü giyebülirler, *Rpkı bunun gibi iri taşlı büeziki İNE desenli kumaşlar ve iri gar ? iri yarılara, ufaklar küçük kadın. ra yaraşır, Tecrübe ediniz. Bu tavsiyelere hak Yecek, memnun kalacaksınız. sa voylu ara a düğmeli, u- tarzdan usun İki renk bluz Yün, daima yün... Yıllardır moda; İp, rrüden bıkıp o usanmıyor. Ona a bir yeni güzelik katıyor. ü açık renk yünden düz örgü, ti, &Du koyu renkten ajurlu ve çiz iyi tarıdır. Örülen şu bluzu yün Yı inin bir sürprizi sayamaz mu -| Düğmelerie ufacık (yaka açık hi, İstünde ne boş görünüyor deği Her kadın bilmelidir yaydan kurtulmanın Yar, Dir parça ekmek © içini srkede Ta #aat bırakınız. Sönra çıkarıp 3, İN üstüne koyarak bağlayınız. $i,,7*0e dursun ertas gün bir şeyci.| MİR kalmaz, basit bir * 1 Merak diplerini fırça de temirie-) Mig m iyi usul olduğunu hepima Shy, Ya firça olmazsa... O Taklit bay, MM suya daldırılmış bir sünger Ühp Sü? —urnaklarınızın ucunu ba.) Mig, ekerek — biraz oynaymız Te - Ate &ze fırçayı aratınıyacı © Aşk Oynanmaz! Nakleden: Muazzez Tahsin Berkand | k e kapandıktan sonra Halide | | odanın ortasında hareketsiz İp uzaklaşan ayak seslerini din- aldi Nesrinin annesine kar- | İmdi hiç bir merhamet hisset- | ve Miyi fakat Mediha Hanım odadan ©» 6 kadar soluk ve mecal «| — Münasebetsiz bir hanım içeriye! Onun hemen oraya düsece- | kadar girmiş. Bir daha böyle peyle-| i İş, anhetmişti. Onun ayak sesle- ir ağır merdivende uzakln yaiyunca vahht bir mefes aldılar her iki dakikada bir sorduğu) aki odaya doğru ilerledi. mun. başucundaki sandal yacak, oni isini dinli- anın w otyr 'nemayıldızlarının bafıl itikadları Dorothy Lamour içinde ölüm sahneleri olan eserlerde kat'iyen oynamaz, rejisör William Dieterle harbe dair film çevirmez Robert Taylor Sinema san'atkârlarmın çoğu ba- tl itikadlara sahibdirler. Bugün siz- lere bu san'atkârlardan bahsedece- üz: I — Güzelliği ve san'nttaki kud- geti ile şöhret kazanmış olan Do - rothy Lamour her ne pahasına a - lursa olsun bir ölüm sahnesi çevir- mer... Kumpanya ile yapmış oldu- ğu mukavelenamede ölüm sahnesi gevirmiyeceği tasrih edilmiştir. Ölümden çekindiğinin sebebi gu- Bundan birkaç sene evvel çok) bir kuzeninin ölümü onda o kadar büyük bir tesir icra etmiştir ki ölüm lâkırdısından bile fena hak emektedir. ? — Barbara Stanwyek: Bu gü- zel sinema, yıldızı büyük bir filme başlamadan evvel o muvaffakiyeti için kiliselerde müteaddid o öyinler yaptırır... 3 — Ray Milland: Bu sevimli san'atkâr filmlerde «İ love yon... dear» yani «seni seviyorum sevgi - lim» cümlesini sarfeylemez. Sebebi şudur: Evlendiği gün karı bu cümleyi söylerken bunu dünyada bir daha tekrarlamıyaca - ğin yemin etmiştir. Fazla üzerine düşülürse yalnız: «İ love you» cümlesini söyler. 4 — Film rejisörü William Die- terl& hiç bir suretle ister aleyhte, ia- ter İebte olsun harbe aid mevzu çevirmez. O, harb lâfından bile hoş- İanmaz. 5 — Jennette Macdonaldın oda- sında bir küçük kaplumbağa vardır. O muhakkak onu öper, ondan son- ra film çevirmeğe gider. Kaplum - ayı uğur sayanlar çoktur. Meş- vr Fransız san'atkârı Sarah Ber bardt dahi kaplambağanın bi uğurunu denediğini söylemiş idi... 6 — Georges Raftı takdim et - meğe lüzum yoktur. O, çok sevdiği annesinin ölümünden sonra sahnede anne rolünü görmek İstemez ve o İyunda bu rolün bulunmasnı kabul etmez 7 Carole Lombard: Bu güzel san'atkâr ük fim çevireceği za- man muhakkak surette siyah kedisi- zmı sayıyordu. o Halide Hanımın yaklaştığını görünce yerinden kalk- tâ, kulağına yavaşça fısıldadı: — Yanındaki odada misafir ka- bul etmemelisiniz. hanımefendi. dığmı gördüm. re meydan vermiyeceğim kızım, Bu sözlerden sonra Halide Ha - suali tekrar etti: — Hastayı nasıl buluyorsunuz? — Hep ayni haldedir efendi avaş yavaş yaklaştı. Has-|Siz burada kalacaksanız ben biraz| mı k ja Karol Lombard diği filmler iyi olmazmış... lerken kitabını, yahud defterini dü- şürürse onu yerden Üzerine ona şans getirirmiş... Bir itikadı daha vardır: Locasm- dan rol yapmak için her çıkışında ru daki sinemaların ikinci sırasının Asırdide an'anelerin en modern huyat usulleri ile başbaşa vererek yaşadığı harikulâde diyar olan Ja - ponyayı lâyıkı veçhile (o tanyanlar mahduddur. Japon tarihini bilenler azdır. Ja- pon âdetlerini bilenler de pek faz- ladır, denemez. Japonyayı diğer tanıtacak en mükemmel vasıta el - bette ki sinemadır. Japonya manzaralarının inceliği- memleketlere »i, Japon an'anelerini göstermek ü- zere Japonyada birçok dokümanter filmler çevrilmiştir. österdikleri yerlerde bu filmler büyük bir Tağ — bet kazanmıştır. Japonyada iki kısım film vücu - de getirilmektedir. Biri meşhur ve am'anevi Kabuki tiyatrosunun tam altındadır. Bu tiyatro Japon - yanın milli sahnesidir. Mazisi tam üç yüz seneliktir. Bu tiyatro en gü- zel eserlerini, hususi tekniğini Japon sinemacılığına devreylemiştir. Bu filmler, eski Japon sövalye - lerinin mücadelelerini, kahraman » hklarını tasvir © eylemektedirler. Filmlerin dekorları da çok eskidir, yani eski tarz Üzerine-inşa edilmiş - lerdir. kı bu filmleri çok be - Yalnız olduğum zama bü şaşırıyorum. Hemen gelirim efendim. Şim- | diki halde hastanın bir şeye ihti - İyacı yoktur. Hastabakıcı dışarıya çıktı, Hinlide | Hanım yaralile yalniz kalmıştı. | Gözlerini oğluna dikti. Esasen bir gece evvel ameliyattan sonra onu buraya yatırdıkları o zamandanberi gözlerini ondan ayırmamıştı. İlk sa- ailerde delikanlınm yüzü biraz da- ha canh iken gitgide sararmış, bur- nunun iki tarafı - parmaklar arasın- da sıkışmış gibi - batmış, göz ka - rtik hiç kimseye ve hiç! Çok yüksek sesin konuştunuz, has- | pakları büsbütün kapanmıştı, Bir ge- '* acıyacak küvveti kalma -itanımn huysuzlandığın, heyecanlar -İce evvel, asabi ihtilâçlarla kıpırdı yan elleri, birkaç saattenberi dur - muş, camsız iki şey gibi örtüler ü - zerme birakılmıstı. Oldukça mun taram bir sekilde nefes alnıasa, ralının öldüğüne hükmedilecek Acaba annesi onun neş'eli sesini İbir daha işitmiyecek mi? Her za man gülüvormuş «ibi parlıyan mavi göz bebeklerini görerek mes'ud ol ak mi? Artık bitti mi? Selim — , (Nihayet eli boş bir yolcudur, vapu- Clark Gable yah kedisini sevmediği vakit çevir-| daki baş koltuğuna oturur. Bu yeri İ değiştirdiği vakit Elmi muvaffakiyet kaldırmadan | san'atkâr işine oturmaktadır. Bu hareket dört defa ista r. şar... Her filmini seyredişinde Holivud-| | İşte Heolivu: k! bazılarının batıl itikadları, i 8 — Akim Tamiroff: Rol ezber-| kazanmaz imişl.. 9 — Robert Taylor: Bu genç başlamadan gizliden çıkarır. Bunu de- nediğini söylemiştir. 10 — Clark Gable: Çalışmadan evvel bir seyahatinden getirmiş ol - locasının duvarına üç defa ilile vu-| duğu bir Çin heykelinin üzerini ok- san'atkârlarından Japon sinemacılığı ne idi, ne oldu? ğenmektedir. İkinci kısım filmlere gelince: Bun lar tam manasile modern filmlerdir. Bu filmlerden bazıları Avrupada gösterilmiş, muvaffakiyetler kazan- muşlardır. Bu filmler arasında en fazla dik- kat nazarlarını çeken «Beş nöbetçi, «Mektebin penceresin, «Satorayın kın» filmleridir. «Mektebin penceresi» filmi Ja - kemmel bir surette tasvir etmiştir ki bu filmi seyredenler Japon haya- tmm en İnce teferrüatına vâkıf ola- bilmektedirler. Jnpon san'atkârları arasında hi - rinci mevkii issal eden kadın san'at- kâr Setsuko Haradır. «Samorayın kırın filminde emsalsiz bir rol yap- mastır. Japon film kumpanyalarının baş- healerı du sunlard. Sosiku kumpanvası, Mikastu kum Danvas, Toho ve P. C. L, kumpan- vaları Japon sinema operatörleri ve si- nema teknisyenleri birinci snf san atkârlardır. kan öperatörleti (o ayarındadırlar. Hattâ birçok noktalarda bunları g: vie bırakmaktadırlar. sonra bir düziye çırpınmış, an nesine hakikati öğreten ve nişanlı” sını itham eden şu üç kelinseyi tek- rar etmiş! lesrin, tetiği çekmel» acaba son sözleri bunlar mıydı? Ve bütün bunlardan sonra o ka- dın gelip yalvarmak cesaretini ken- dinde buldu, kızının hayat ve saa- İpon çocuk karakterini o derece mü-| Avrupa ve Ameri-| | elindeki bakır haçın kıymeti, bizim | B ekspres trenlerine yolcu götüren, Haydarpaşa - Kadıköy vapurların- da böyle oluyor. — Bayan çekil. — Görmüyor musun, çuval var... Destur.. Sırtlarmda çuvak; uzlarında bavul, ellerinde valiz taşıyan ha - mallar, vapura girenlere bağırır, on- Jları itip dürterler, | * — Hamal yol ver de ben geçe İyim. İ Bunu söyliyenin ilhasen ve posta sırtımda hakkı vardır. ra binecek, evine gidecektir. Hamal, bu söze pek aldırış et - . Bazan da (kim bilir belki | bamallığa lâyık olmıyan biri) aldı- İrş edenine rastlanır. Durmuş, yol İvermek istemiştir. Fakat bu sefer de onun sırtıma yükünü yükliyen kı- zar, hamala çıkışır: sene. «Yol ver de geçeyim» er — Patlamadın ya... Bir dakika sonra binsen ne olur. Yoksa hama- hn arkasından yürümek kibirine m dokunuyor?.. diyene Vapur iskeleye yanaşmak Üzere- Destur!.. Yağ tenekesi elinde bir hamal en öne geçmek için karmsına çıkan herkesi itmektedir. — Aman bacağım, — Of kolum koptu. bulandı. Bu mrada birçok ağızdan ayni şi kâyet duyulur: — Bu kadarı da olmaz, hamal — Bana süründü, mantom yağa | İlanın saygısızlığı aldı Bu arada küstah bir ses duy İ — Yağı boya dokünmüsii Bir itişme, bir kakışma olur, İ — Ö ölüyorum. — Arman boğuldum. — Ayaklarımın nasırlanna E tılar, canım burnumdan çıkıyor netim. Ayni küstah ses gene ayni tekrarlar ağlı boya dokunmasın. Elinde bir çuval tutan bir DX mal ilerler ... n — İşte yağlı boya dedim dej piniz korktunuz geri çekildiniz, O İma da yol açıldı. Demek istediği bıyık gülmesinden belli olur. ık çekilmeği altın ; | * hk Vapur iskeleye yanaşmıştır. £ larında çuval, orüzlarında ellerinde valiz taşıyan hamallar önde vapurdan çıkarlar, bizar olanlardan iskele memurunun yanında dur — Varifeniz nedir, dikkat & miyor musunuz? Diye sorar. İskele memuru g dan tarafa döner: İ |, — Affedersiniz bay bir sey oldu > — Deka ne olacük; sapar ya çıkaran hamallar dim. nizam var, usul x ancak yolcular varıre cktıktan sonra esva cıkaracakla dır. Onlarm yolculardan evvel g larında, ellerinde esvayla van dan çıkmalarını kat'iyen müsağ edilemez. Halbuki hamallar. yol kaka, | coktan vu» sleri tlarmdn, ellerinda maya an çıkrnışlardır. emet valizi Karılarını kaça alırlar ? Resimde gördüğünüz (Oadamın paramızla ancak yirmi kuruş tutar, | Fakat bu bakır baç vasati Afrika - daki Balubada bir zevce mübayaası için kâfi bir servettir. bir Cuma günü İs -2gö panyadan gemisile7 hareket etmişti. merikayı bir Cuma' günü keşfetti, ce - mubi Amerikayı da gene bir Cuma günü keşfetmişti, | | | tadan olma yp L Bunları biliyor mu idiniz ? ğirmenden 2i- yade. yata benzerler. Çünkü ka - padları tah - yelken Rüzgür bel çarpar ve kanadı döndürür. bezinden yapılmıştır. # Genubi Afrikada koyun hırsızlığının c3zası Bazı memle »- ketlerde, bazı cürümler için mülcrimlete ve - rilen cezalar, di- ğer memleket - lerde pek garib görünebilir, ne - cenubi bir hırsızı, tekim Afrikada, koyun cürmü sabit ol - duğu (takdirde, Rio dö Janeiro (Brezilya) vın| ekseri sokakları, güzel mozaiklerle ğa doğru eğiliyor, has- tanın hafifçe uzanan elini ne büyük sevgile tutuyor! — Çok şükür, daha iyicesin oğ- lum. Merak etme, birkaç gün sonra tamamile iyileşeceksin. çaklığı o koyun başında olarak bir fıçı üzerinde bel saat ayakta durmıya mahküm edil lir. — Hulki Bey şimdi gelecek efeni dim. ri — Başka bir şey söyledi mi? — Hayır, pek sağırdı, m oldu, hemen bir ötemobile atlayığı geleceği; ledi. Hastanın mavi gözleri bulutlan- mış, etrafında birisini ariyor gibiy- detini dilenmek istedi. Ne küstahlık | di. Yarabbi! Dağlar gibi delikanlıyı bir kurşunla yere (devirdikten“şönta kendini kurtarmağa çalışmak, ken- di rahat ve saadetini dilenmek için tâ hastanelere kadar gelmek! Üstelik bir de yalan söylüyor - lardı. Faciaya bir kaza sebeb olmuş imiş! Bunu ancak sorgu hâkimi tak- dir edecek. O alçak kız cezasını bu- lacak, bundan sonraki günleri iş - kenceler, azablar içinde geçecek. — Annel Bir daha hiç acılmvacağını zan- nettiği gözler Halide Hanımın yü- züne dikilmişti. Hayır, aldanmıyor- du, birmefen kadar hafif olen bu ses onu çağırıyordu. — Yarram. — Ne istiyorsun oğlum, hasta - bakıcıyı mi? Hulki gelsin işitince Halid Nesrin. Ha « reyanı geçti; lan bir hastanın son arzusunu ye: ne getirmemek (kabil mi? Kendi i kini ne olursa olsun Selimin rini bulmalı, icab ederse gelmeliydi. İ yı çağır arası) ver- | | l — Kızım, bu numaraya hemen telefon et. Hulki Beyi iste ve ka - zayı anlattıktan sonra buraya gel- .| bakınız arkadaşlarımı hatırlıyor Teşekkür ederim kızım. hanımefendinin pek het i yecanlı olduğunu gören bastabakıği hem onu, hem de yaralıyı teskin eğil mek arzusunu duydu. Maşallah hastamız pek iyi on” iki gün lan istiyor, göreceksiniz içinde tamamile kendi yacak, Halide Hanım oğluna ti kelime telâffuz etmek için sarfettiğ ği kuvvet onu yormuş, alnında tap taneleri peyda olmı bu teri ince bir tülbendi: kuruladi. bal Onun düşünebilecek kudreti bul #17 w anladığı andanberi heye #1 du; ennı büsbütün artmıştı, ASIN! ru. Zavallı ana ii i serdi id Hasta tekrar gözlerini kapadı ye >< i