Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
() Ka “deki ayak seslerinde idi. Çok 'e : yt Zi TERAZ <- 9 f e ——— SON POSTA FAŞ MKS BZ LA Memleket Hahberleri . “Alpullu şeker fabrikası yeni faaliyetine yeçmek üzere Kozacılık kursu kız talebeleri fenni şekilde İlkbaharın yağışlı gitmesi pancar zeriyatını ve sökülme ' işini geciktirdi - Kozacılık kursu bitti B hastalıksız. tohüm istihsaline ve püketleme ameliyesine çalışırken Edirne (Hususi) — Alpullu şeker fab- rikası yeni sene faaliyetine başlamak üzere hazırlıklara girişmiştir. Aldığım bir habere göre, şeker fabrika- si bu sene kampanyasına Ağustos sonları- na doğru başlıyabilecektir. Malüm.: olduğu üzere, ilkbahar mevsi - minin yağışlı gitmiş olması pancar zeriya - tını geciktirmiş olduğundan pancar sökül - mesi biraz gecikecektir. kursu Bir müddettenberi devam etmekte olan lık kursu t l tır. İnficar de- virlerini şehrin hususi dutluklarında pratik olarak gören amatör gehçler bu sene her yıldan üstün verimle ortaya çıkmışlardır. Dutculuk, kozacılık eski yıllardan çok farklı -olarak ilerlemekte ve hızını almak - fadır. Koza fiatlarının borsaya göre nis - betsiz derecede düşük oluşu devlet ma - kamlarının haklı olarak dikkatini çekmiş - tir. Edirne, Meriç ve Uzunköprünün koza - ları da 15 kuruştan daha aşağı satıldığı söyleniyor. Kilo başına 15, 18, 20 kuruş fark etmesi bir fiat düşürme ve hile işi ol- duğundan' bu hareket şüphesiz kanun yolu ile aranacaktır. Mıntaka ticaret müdürü bu işler için E- dirne ve Uzunköprü piyasalarında meşgul bulunmaktadır. Musevi mektebi kapanıyor Şehrimizdeki ekalliyet — mekteblerinden musevi ilk okulunun bu ders senesi başın - dan itibaren kapatılacağını mekteb idaresi maarif müdürlüğüne bildirmiştir. Maarif idaresi keyfiyetten Maarif Ve - kâletini haberdar etmiştir. Hava Kurumu idare heyeti seçimi Ankarada toplanan Türk Hava Kuru - mu kongresinin tadilen kabul eylediği ni - zamnamesine tevfikan Edirne şubesinin de idare heyeti yeniden teşekkül etti. Yeni idare heyeti bugünkü toplantısın - da riyasete Derviş Maksudu, reis vekilliği- ne maarif müdürü Yusuf Cemil Üneri, fah- ti mürakibliğe de gümrük müdürünü seç - miştir. Trakya Umumi Müfettişliği Emniyet Müşavirliğine tayin edildiğini yazdığım Ü- çüncü U. Müfettişlik Müşavir muavini Ke- mal Kayalı şehrimize gelerek vazifesine başladı. Kırklareli (Hususi) — Trakya Umumi Müfettişi K. Dirik bugün şehrimize gelerek Vali İhsan Aksoyla birlikte bazı teftişler - îie bulunduktan sonra Lüleburgaza gitti - er. Trakya Ziraat Müşaviri Uzunköprüde Uzunköprü (Hususi) — Trakya Umu - mi Müfettişliği Ziraat Müşaviri Şevket zi- raat istihsalâtı işleri etrafında — inceleme - lerde bulunmak üzere bugün Edirneden şehrimize geldi. » Mumaileyh buradaki teftiş ve tetkikle - rini bitirerek Keşana geçtiler. Malkarada hava hücumu tecrübeleri Malkara (Hususi) — Hava tehlikesine karşı korunma hakkında verilen mütead - did konferanslar halk tarafından ciddi a - İâka ile takib edilmiştir. Bir çok yerlere sığınaklar yapılmıiştır. Geçen gece tecrü - be mahiyetinde verilen alarm işareti üze - rine kasabanın bütün ışıkları söndürülmüş ve halk intizam ve sükünetle bu müddeti eçirmiştir. Alâkadar memurlar tarafın - âın o müddet içinde yapılan tetkikatta İyi neticelerin alındığı tesbit edilmiştir. Kasabamızın en havadar yerinde olan “jandarma idaresi ve yapında bulunan ce - Zaevi tamiratı ve ilâvei inşaatı bitmiştir. Diğer taraftan mevsimin gayritabil geç- Mmesine rağmen mahsulâtta mahsüs dere - cede fazlalık mevcuddur. Halk işinin ba - şındadır. Ve zürramızın neş'eli olduğu gö- rülmektedir. Adana pamuk ihracatçılarının toplantıları Adana (Hususi) — Adana pamuk ih - racatçılar birliği bugün toplanarak kana - viçe lesi üzerinde & şmalarda bu - lunmuş, Yunanistan ve Yugoslavyadan va- ki olan talebleri tetkik etmiştir. eden muhaberata nazaran Cereyan Yunanistan ve Yugoslavya ile Türkiye arasındaki pamuk meselesinin inkişafı çok yaklaşmıştır. Bu takdirde Çukurova pamukları için yakın ve şayanı itimad iki mahreç temin edilmiş olacaktır. Serbest dövizle Japonya ve Finlandiya- ya Adana pamuklarını satma teşebbüsleri henüz müsbet bir neticeye intikal edeme - miştir. Birlik yarın Adana valisinin, fabrikatör- lerin, büyük çiftçi ve tüccarların iştirakile büyük bir toplantı yapacaktır. Bursada sabıkalı bir sahtekâar yakalandı Bursa (Hususi) — Evvelki gün, şeh - rimîîde sabıkalı bir sahtekâr yakalanmış - tır: İstanbullu olup Şükrü adını taşıyan bu genç, bir kolaylıkla eline geçirdiği büyük - lerden birinin kartviziti arkasına «kartı ge- tiren gencin bir memuriyete kayrılmasına dalir» yazı yazarak Bursada büyük pir me- mura vermiştir. Kart sahibinin imzasını da atmayı unutmamıştır. Yapılan tahkikattan sonra Şükrünün sabıkalı ve sahtekâr oldu- ğu anlaşılarak sorguya çekildiği sırada bir kız kaçırmaktan altı ay mahkümiyeti ol - duğunu iddia ediyor. Fakat tesadüfen sor- gusunu yapmakta olan hâkim: vaktile İs - tanbul adliyesinde bulunmuş bir zat oldu- ğundan ve Şükrüyü tanıdığından: «Yedek sübay sahtekârlığından dolayı İstanbulda vaki olan ân ne olduğunu» so - ruyor. İşte bu anda Şükrü duraklıyor ve on dört aya mahküm olduğunu itiraf et - mek mecburiyetinde kalıyor. Son sahte - kârlığı da ihtiyaca binaen yaptığıni söylü- yor. Yapılan tahkikata nazarangŞükrünün, yedek sübay şahadetnamesi tanziminden, gene İstanbulda bir nefer elbisesi giyerek yedek sübay mektebinde bulunan bir ta - nıdığının evine gittiği, kendisinin o zatın emirberi olduğunu söylemek — suretile bir takım elbise dolandırdığı ve daha bir takım sabıkaları bulunduğu anlaşılıyor. Şükrü tanzim edilen — evrakile adliyeye teslim edilerek tevkif edilmiştir. Ölürken beş lira parasını hava kurumuna bırakan fedakâr Türk kadını Adana (Hususi) — Bölgenin Salmanlı köyünde Fatma Ertürk adındaki bir Türk anası ölürken şu vasiyeti yapmıştır: «— Başucumdaki yastığımın içinde ye - gâne servetim olan beş lirayı Hava Kuru- muna verin.» Balyada Sındırgı usulü tütün « yetiştir:lecek Sındırgı (Husust) — Balya — kazasının bazı mıntakasının Sındırgı usulü tütün ye - tiştirmek ihtimali göz önüne alınarak Halk Partisi Balıkesir Müfettişi Doktor Mustafa tarafından Balyaya Sındırgıdan - tütün fi - danı gönderilmiş ve tecrübe yapılmak üze- re kirk elli dönüm tütün diktirilmişti. Tü - tünlerin nefaset ve neşvünemasını mahal - linde görmek üzere Sındırgı inhisarlar eks- peri Ragıb Balyaya gidip gelmiştir. Balya mıntakasının tütüncülüğe alıştırılması mem leket iktisadiyatı için çok faydalı olacak - tıf. Sındırgı tütün zürramın en mühim ihtiyacı Sındırgı (Husust) — Bu sene Ziraat ve İş Bankalarının tütün zürramna ikrazatta bu lunmaması dolayısile müstahsil çok sıkıntı içerisindedir. Bir hayli tütün — mahsulü bu yüzden tarlada kalacak ve yanıp gidecek - tir. p Trz;kyada yeni mahsul Edirne (Hususi) — Bugün yeni mahsul, 150 kilo kızılca borsamıza gelmiş ve sa- tılmıştır. Yeni mahsulü çıkaran rençpere borsa idaresince mükâfat verilmiştir. ÇA İ Genç Nayman, başını çadırın kapısından çıkarmış semanın mavi enginliğini seyre - derken içeride Arıkboğanın ahenktar ho- murtuları, asüde bir insanın uykusunu te - rennüm ediyordu. Gereke geldiği günden- beri delikanlıyı hiç uyku tutmamıştı. Gü- nün yorucu hayatı nihayet bulup da her - kesin beklediği istirahat saati gelince de - likanlıyı ani bir ateş kaplıyor, başına üşen binlerce düşüncenin tazyiki altında hemen sabaha kadar düşünüyordu. Bazan son vü- cud takatinin tükenişine — dayanamıyarak bir sarhoş gibi yere serilir ve ancak bir saat kadar süren bir sızıştan sonra ani bir sıçrama ile uyanarak gene melânkolik hül- yasına dalardı. Böyle saatlerce düşünüp bü- tün zihin kuvvetlerini işlemez bir hale ge- tirdikten sonra, gözlerini böylece semanın bir noktasına diker, kollarını açmış bir ha- yale karşı meczub bir derviş gibi duyma- dan, düşünmeden «Zeynebi! Zeybenbi» di- ye mırıldanırdı, Onu görmiyeli üç seneden fazla bir za- ret gibi büyücek meşgaleler arasında nasıl yuvarlanıp gitmişti. Bu üç sene içinde Zey- neb acaba ne gibi tahavvüller geçirmiş, ne hale gelmişti? Her halde çoktan evlenmiş olacaktı. Belki çocukları bile vardı şimdi. Şöbek panayırında onu arayıp da bulama- yınca ihtimal yalancılığa vermiş, sonra ay- lar ve yıllar geçince belki öldüğüne hük metmişti. Sözünü tutmıyan bir erkeğin ha- tırasına kırk yıl bağlanıp kalacak değildi yal. Bir taraftan da babasının tazyiki araya girince çarnaçar Necmettine boyun eğe - cekti. Acaba şu anda o çakal suratlı gen- cin yanıbaşında mı yatıyoT€u?. Hiç aklına gelir miydi ki yurdunüu kuşatan şu düşman ordusunun kumandanları arasında eski sev- gilisi Nayman bulunuyor, Düşünür müydü ki verdiği sözü tutmıyarak büyük bir şe - refsizlik yapan © eski sevgili şimdi de onu ve yurdunu almıya gelenlerin arasına ka - tılmak alçaklığında bulunsun. Bu düşüncelerle çıldırmak raddesine ge- liyordu ki birden yerde sürünen bir haya- let' gözüne çarptı, sıçrıyarak doğruldu. Si- yahlara bürünmüş bir mahlük üzerine doğ- ru geliyordu. Peri masalları aklına geldi ve zaten bozuk olan sinirlerinin gerilmesile hançerini kavrıyarak hayaletin üzerine a - tıldı. Yumuşak bir el ellerine yapıştı. Tit - rek bir kadın sesi: — Dur Nayman! -dedi- beni tanıma - dın mı? Kadın yüzünü açınca o sendeledi: — Sen Zübeydel, — Evet benim, sizi görmiye geldim. — Fakat ne cesaret! Benim burada ol - duğumu nereden biliyorsunuz? — Hanımım bir rüya gördü. Sonra sizi kaleden gördük tanıdık. Surlara hücum e- denlerin başında daima siz varsınız. Nayman kalbi burkularak yere baktı. — O nasıl, benim için ne diyor? — O bedbaht oldu. Üç senedir kör, dil- siz ve sağır bir mahlük gibi yaşıyor. Her a- zaba, her hakarete, her şeye katlandı, fa- kat hiç bir zaman ümidini kaybetmedi. Delikanlı boğulur gibi sordu. — Evlenmedi mi? 4 — Necmettine vermek için çok tazyik ettiler. Aylarca şiddet ve hakaret altında inledi. Babası saraydan kovmıya bile kalk- «Son Posta» nın tarihi tefrikası: 88 BAYBARS Gizli bir yol | man olmuştu. Aylar ve yıllar harb gibi esa-' Yazan: Hasan Adnan Giz tı. Nihayet ölümü evlenmiye tercih ederek bir gece kendini zehirledi. Güçlükle ha 'T yatını kurtardık. Babası da artık ısrar ede- medi. Şimdi her şey muallakta duruyot« — Maamafih Necmettin ümidini kaybetmedi. Nayman onun evlenmediğini duyar duy“ * maz sevincinden çıldıracak gibi olmu$ gençlik ve heyecanın içinde bütün lıızil'ti tekrar canlandığını histetmişti. — Ya benim burada bulunmama ne ma- na veriyor -dedi- benim için ne düşünü “ yor? — Hiç bir mana veremiyor. Daha doğ; rusu birçok şeyler düşünüyor, fakat kat bir netice çıkaramıyor. Esasen son gün “ lerde çok feci bir haldeyiz. Halk açlıktan kırılıyor. Sarayda bulunan erzakı da dağıt- mak mecburiyetinde kalıyoruz. Hanımımın yüzlerce fıkarası var; hergün saray kapı “ sında ağlaşıyorlar. Zavallıcık ne yapaca “ ğını şaşırdı. Bu biçarelerin feryad' ve figant karşısında aklıra bir çare geldi, beni sizd biraz erzak istemiye gönderdi, Şimdi Naymanın gözlerinde yepyeni bir sevinç vardı. — Fakat kaleden nasıl çıktın, burayâ kadar nasıl geldin? Ş Zübeyde başını eğdi - — Ne o, söylemekten çekiniyor musun?, — Eğer duyulursa mahvoluruz, — Seni temin ederim, Esasen benim bu harbe iştirakim sırf onun aşkile oldu. Bu < ralara kadar onun için geldim. Söyle ni çıktın kaleden? — Saraydan kale haricine gizli bir yol vardır. Oradan geldim. — Pekâlâ! Şimdi erzak işine bakalım. Sen şuraya oturuver, ben şimdi gelirim. Koşarak karanlıkta kayboldu ve on da- kika sonra gayet ağır bir yükün altında kat olmuş bir halde geldi. Sırtında iki çu * — val ve elinde büyük bir tulum vardı. — Yağ ve on -diyerek onları yere bi « yaktı- bunları ben taşırım, eğer sen de ta* şıyabilirsen daha getireyim. Kadın sevinçle ellerini çırptı. —- Hiç taşımaz olur muyum? bulunsun. Nayman bir çuvalla bir tulum daha ge- tirdi. 4 — Haydi şimdi götürelim bunları. — Fakat ikimiz bir arada yakalanır “ sak?. h — Korkma, görünmemiye çalışırız. Sen önden yürü ben arkadan geliyorum. Sık çadırların ve yere serilmiş uyuyan neferlerin arasından geçtiler. Sonra yerde sürüne sürüne bir bayırdan aşağı indiler. Kadın, volkanik bir hufreye veya eski bir — taş ocağına benziyen ivicaclı bir hendeğin — başında durdu. h — Artık siz gidebilirsiniz, ben bunlari taşırım, — Hayır! Ben de seninle geleceğim. | — Nasıl olur Nayman? Bu işten kim « — senin haberi yok, sonra bize ne yaparlar? — Ne yaparlarsa yapsınlar, ne paha - sına olursa olsun onu görmek istiyorum. — Fakat sizin kaleye girdiğinizi, gizli — yolu öğrendiğinizi duyarl hepimizi ök #ümdari Ka A İş erzaki TU dürürler. — Korkma Zübeyde korkmal Ben her şeyin çaresini düşündüm. Şu dakikada Zey- — neb nerede bulunuyor? A (Arkası var) — Bu kafandan vazgeç... Biliyorsun ki seni seviyorum... Erkek onun saçlarını okşadı. Beriki d- şarı çıkıp merdivenlerden inerken, Fedor da, süratle içeriye döndü ve ihtiyar Fedora rüsça: — Çabuk aşağı in Fedor... dedi, vakit yaklaşıyor... ğ İhtiyar dilenci gitti. O gider gitmez, Bo- ris, divanın üstündeki, biraz evvel genç ka- dının getirmiş olduğu çamaşırları, bir çıkın halinde paketleyip dolabın içine tıktı. Saç- larına bir iki tarak vurdu, ilk perişan hali- ni giderdi. Sonra, masa başına oturarak, te- Ücertn l Bi miyetli bir değişikliğin olamıyacağı idi. On beş gün, Sandrayı çok sıkı takib etmiş idi. Sandra her sabah ayni trene biniyordu. Ve doğruca, Kapusinler bulvarındaki moda gidiyordu. Oradaki erkek me- miz bir nota kâğıdının ç başladı. Fakat kulağı, kapıda, ve merdiven- beklemedi, birdenbite fırlayıp kapıya koştu. Hâlâ vu- rulmakta olan kapıyı açtı. İçeriye bir genç kız girdi; bu, Sandra Marukin idi. — * R Bab iminden sonra, Sandra, işine tekrar başlamıştı. Cenaze me- rasimi, Kreylde, pek sad2 olmuştu; ru- kinin tabutunu, kızından başka ihtiyar Sof- ya, Luiz Burnel, kasabalıdan jandarma ça- yuşu Lüno takib etmişti. Sorgu hâkimi Herşar babasile gcn.iı fi- » kir ayrilikları olan ve babasının ölümünü garib bir soğukkanlılıkla — karşılamış olan enç kızın cinayette tamamen masum ol- âuğunn kanaat getirmiş, bu kanaatlerini de emniyet müdürü Brussoya kabul ettirmişti. Yalnız "müfettiş Forten, ilk günlerde, San- idra hakkında tahkikata girişmişti. Müfet- kendi kendisine sorduğu — sual şu İdi: “«Genç kızın para durumu ve ihtiyaçları ne- murlarla münasebeti, çok resmi idi. Öğle yemeğini, Amerikan kadınlar cemiyeti ta- rafından idare edilen aydınlık, temiz ka- dın lokantalarından birinde yiyordu. Son- ra, doğruca bürosuna geliyor, akşama ka - dar çalışıyordu. Daima yenilikler bulan ze- kâsı ve çok mükemmel bildiği birkaç dil, Sandraya iyi para kazandırıyordu. Mec- muada, diğer memurlar gibi, muayyen sa- atler ar çal ğ bi değildi. Tam hürriyetine sahibdi. İlham almak için istediği zaman terzilere, resim sergilerine, ormanlara, alamod çaylara giderdi. Forten, Sandranın peşini kat't olarak bi- raktıktan iki gün sonra idi ki, Marukinin kı- — No. 14 — k için çal ğ bur oldum. Ke- man istidadımı ilerleterek çay salonlarında Igıcılık ga başlad İşte, sizi ba- na orada gösterdiler. Ben kont Nikola Marukini eskiden ta- nırım, Ölümü hakkında sizi alâkadar ede- cek bazı şeyler söyliyebilirim. Size bizzat gelecektim, cesaret edemedim. Apartıma- dan dışariya çık orum, çünkü ba - banızın düşmanları benim de düşmanla - rımdır. Beni ancak siz kurtarabilirsiniz. Mücrimden ziyade masumları takib eden polise hiç bir şey söylemeden bunu yap - mak ister misiniz? Eğer bunu yapacak ise- niz, öğle yemeğine çıktığınız zaman, eli - nizde bir beyaz mendil bulunsun. Derin hürmetlerimi lütfen kabul ediniz mat - mazel.» Sandra bu mektubu iki defa ökudu. Sonra uzun uzun düşündü. Evvelâ şurası zı bir sabah bürosuna geldiği ma -| münak edil. di ki, bu mektub esra- da bir mektub buldu. Oldukça kaba | rengizdi. Her ne kadar hâkim Herşara bir kâğıdın üzerine şu satırlar y l 1 |bab hiç bir dü olrtadığını söy- «Matmazel. ü lemiş ise de, babasının garib halleri gö - ünden | değildi: Marukin her yer- Kendimde size bu ktubu y k hürriyetini bulduğmdan evvelâ, affınızı ti- €a ederim. Siz beni görmüşsünüzdür, fakat dir? Babasının ölümü ile ne k 2v. Bu de vardığı nokta, M Ben, zavallı babanız - gibi, Hayı tımnı de Fransiz olduğunu söyler, rusca konuş- maz, Rus muhitlerinden kaçar, kızına da bu hususta çok sıkı tenbihlerde bulunur - du. Yı îıclıyı kadar, kendisinde, can ıhiç görülmemişti. Sandra, evvelâ, ne olur- sa olsun, bu mektubun esrarını çözmeğe karar verdi. Diğer taraftan, katil olduğu- nu itiraf eden Serj Boranof'un müddeiu - müminin evlâdlığı olması, hâkim Herşarın müddeiumumi ile yakın dostluğu, Sandra- yı ürküttü. İmzasiz mektub, İcinde, zehirli bir nokta olarak kaldı. Matmazel Marukin, o gün öğle yeme - ğine giderken, elinde beyaz bir mendil tutuyordu. Fakat, bulvarın uğultulu kala - balığı içinde, kendisine hiç kimse yaklaş- madı, omuz omuza akan kalabalığın ara - sında, her an mektub sahibi ile karşılaşa - cağını sanarak mütemadi bir heyecan i - çinde yürüdü. Günlerce yeni bir haber çık- madı. Nihayet, bu mektubun, herhalde hoş sayılmıyacak bir oyun olduğuna kanaat getirdiği gün, ikincisini aldı: «Matmazel. Teklifimi kabul etmiş olduğunuzdan ö- türü size çok müteşekkirim. Fakat, size ilk mektubumu yazdıktan sonra bende bir pişmanlık başladı. Bir genç kıza, babası - nın intikamını aldırılacak delilleri verir - ken, o genç kızın, derhal türlü entrika - larla çevrileceğini düşünmeli idim. Bun - dan ötürü size düşünmek için bir zaman bırakıyorum. Ümid ettiğim gibi cesur bir kız iseniz. bahtsız bir dosta vardıma celi - niz. Önümüzdeki Cumartesi günü, ön bire doğru Versay kapısında bulununuz. Ya - nınıza sadaka İstemeğe gelecek ihtiyar di- lencinin yaklı üsaade ediniz. Bu — dilenci benim dedemdir, sizi mütevazi ye- — ktür © n y etnde | p yazısını — tanıyacağınız bif time getir nız için, size, çt mektub parçası gönderiyorum. Hürmetle - — rimi lütfen kabul edin matmazel.» ) Bu ikinci mektub — imzalanmıştı: Borist — itriyef. j Mektuba iliştirilmiş olan bir kâğıd par « — çası üzerinde, Sandra, fevkalâde bir he - yecan ile babasının el yazısını derhal tanı * dı: 1 &... Artık çok ihtiyatlı bulunmak lâ - zım geldiğini anlıyorum.. kinlerinden ko - rumak için küçük Sandramı gizlemek, bir — yere kaçırmak lâzım. Şimdi; * bir kenara — çekilmiş.. bildiğiniz vesikaların bana " yardım edeceğini bekliyorum.. Onlara ye- — ni fişler...w , Sandra, Cumartesiye kadar geçen üv.- gün, bir hummalı hasta gibi oldu. Versay kapısında, ihtiyar dilenciyi çok B Çbaeh ae Z beklemedi. İhtiyarın uzun beyaz bir saka- *ıı h ve sempatik bir yüzü vardı. Sandra, he yecanından, bembeyaz olmuştu. Siyah ma- — tem esvabı başka bir letafet vermişti. İh - tiyar, başı ile, ilk sokağa sapmasını işaret ederek öne düştü. Kendisi, değneğine da- — yanarak zorlukla yürüyordu. İki üç adım- da bir de, Sandranın geldiğinden emin ol mak için dönüp arkasına bakıyordu. Genç erkek, matmazel Marukini fevka- lâde hürmetkârane kıı'ııl.ıd(ı. TC İ ssale, A eei G —cz S AOALLU'R 5 LA Pu | | | | | i |