14 Temmuz 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i XYY ASA AUT T , bizimle SOENDE G D rA ; €n doğru siyaseti yürütmek için ilk temeldir izimle en doğru ğ j için her şeyden evvel bizi :nl:ımak l.:"'"d"' Böyl_e olmasına rağmen memle - Nbulmnn Tesmi veya hususi gelen pek az bağ lı arg!gmm muvaffak olmuştur. böneş r:e ngilizler ve ne de Framsızlar Pek N :r“dfelll ’ıyılın enfellijens servis ve is- Rîbd" teşkilâtma rağmen bizi Büyük ç umeh evvel anlıyamamışlardı." Onlar h"bin;namlila_rdı ki, bir yıl evvel Balkan tün Ru e"ı_m_aglüb ve perişan çıkan, bü - mıızme iyi kaybeden, kanamiış, yorgun, üön biı: _î_îphlanesiz ve silâhları çok nok - evleti ürkiye Çanakkaleyi muazzam iki “"-_muazzam deniz, kara ve hava a""t_lerıne kar: 'Y"; imkân bulabilsin! bîlâh:: Fîlıal_hıde mağlüb edebilmek için * İngilterenin Fransadaki — Alman Sepkerini vaî €sini ihmal edecek kadar buraya, ya- $ Yavaş büvü ö ü bk ş ll):ul: kuvvetler yığması, üste - eri ng"udmn tâ Filistine kadar çift hatlı ge- en G dEmiryolile, bir de tâ Ni nehrin- 'inne,;az-—ze önlerine kadar künklerle su ge- » Üç muharebe (1) kaybederek dör yıl & K bi.ıçoîuğme" ve bu uzun müddet içinde iz, Bü mağlâb Zzim ida; Yyük Harbin sonunda eğer Filistinde OIEiuı)î!_uk bunun başlıca sebebi bi- harbed, zliğimizdi. Meselâ; — Filistinde Tni en üç ordunun (2) muharib asker- talık __ye_!l“nu. muharebeler, açlık ve has- İ .J:lî“nden hasıl olan telefat ve umu- bebile b! dolayısile vaki olan firarlar se - * bilhassa harbin sonlarına doğru, Mevcudlu tümeninkine inmiş idi. biz F.ilistin cephesindeki orduları - n smen idaresizlik ve kısmen mesafe- _ity:ı::k ve büyük olmalarına tağmen de- Madir d“ll da Eek hatlı ve dar tipte olma- kile ş iydli:ı“ı İA_yıılıîle besliyememiş, lâyı - S- Tememiş ve insan ve malzeme ıhgihııc.'.nh'nm-(-h ikmal edememiştik. İşte 'Ğıkil*u:n? Fıllıki!ıde. muazzam kuvvet ve ört atlarile, mağlüb ettikleri Türk ordusu İ n!ene&î bu suretle eriyen ve neticede çük ğ“Ç mücahid haline gelen sadece kü - R T kuvvet idi, a “:iyîldakî sâsyalîsllik ve bolşeviklik ih- ,esnasında, bizde harbin ağırlık ":;li'kcı'ı tfibiatiıe ve tamamile Filistin cep- Yıd:]î' intikal etmişti. Bu sebeble Roman - Tiveğ 1 üç fırkamız doğruca Filistin ve Su- Yeye gönderilerek yerde bunların Batum Fil va]: (© j öki beım.mnnd ve ikinci Gazze ve Salt muhare (2) iti ğ Grduslîı.ım yani denizden itibaren 8., 7T. ve smi veya hususi münasebetlere ve , .. « şı muvaffakiyetle müda -. an ve can vermesi İâzım gelmişti. . YAZAN Emekli general H. Emir Erkilet «Bon Posta» nın askeri muharriri n n | afk - aei — bu"k bir sevk ve idare hatası olmuştu. Cemu ordular grupumuz Filistinde büyük — bir mağlübiyet tehlikesine maruz bulunuyor - ken, Batum, Kars, Bakü dolaylarında ve İranda büyük ölçüde ordular t pl. k doğ ru değildi. Bununla şunu ifade etmek is- terim ki eğer kuvvetlerimiz daha iyi idare edilse idiler, Büyük Harbde, Filistinde, uğ- radığımız büyük mağlübiyet başımıza gel- mezdi. Kezalik Büyük Harb galibleri bizi artık bitmiş sanmakla bilmem kaçıncı defa al- dandılar ve bu müthiş ald zararı ve sukutu hayali bize değil, onlara nid kaldı. Çanakkalede-top ve tüfeğimiz, az çok var- dı; fakat Balkan Harbinde — sarfettiğimiz ühi tın yerine yenisini koyamadığımız için cephanemiz yoktu. İstiklâl mücadele- sinde ise cephaneden başka top ve tüfeği- miz de yok gibiydi. Büyük Harbe başlar - ken, Balkan harbinden sontra hiç olmazsa teşkilâtı tamamlanmış ve emir ve kuman- da ve talim ve terbiye cihetile yenileştiril - miş bir ordumuz vardı. İstiklâl mücadele ve muharebelerine ise ancak — bulabildikleri türlü türlü tüfeklerle teslih olunmuş — milis kuvvetlerle başlanmıştı. Sonra bunlar birer kıt'a oldular. İstiklâl mücadelesini yalnız bir Türk - Yunan harbi sanmak ve Türk zaferini sa - dece Yunan ordusunu yenmek addetmek arasındaki fark kadar büyüktür. İşte bu devletlerin son larda bizi l k ve takdir etmek yolunda gösterdikleri isa- betli siyasetin neticesidir ki biz onlar bizimle dost olmağa başladılar ve nihayet bu dostluk herkesin bildiği gibi ittifaka kadar ileri gitti. Türk milleti ken- disini anlıyan, takdir eden ve gıllügı_şı_an yacama SUNLN Ni Yanmn l ŞUNDAN BUNDAN Spiker Birkaç akşam evvel, Ankara radyosunun yedi kırk beş havadis neşriyatını dinliyor- duk. Arkadaşlardan biri: — Daha iyi konuşan bir Spiker bula - madılar mı?, dedi. Bir başka arkadaş: — Ben bir şey anlamıyorum, iyisi mi radyoyu kapayayım da bir fıkra anlata - uzak samimi bir dostluk nissile k bağlanmak istiyenlerin dostu ve müttefiki olmakla ve bu dostlukta sebai etmekle if tihar eder. Şu bir haftadanberi, bizi de işe katıştı- rarak ufuklarımızı bulandırmak — fena maksadile neşredil ikalar lesini, eğer yukarıdaki esaslar bakımından mü - talea edersek görürüz ki bu vesikaları neş- retmekte kendisince Bazı faydalar uman büyük bir devlet, gene bizi anlamamış ol mak hatasındadır. Fakat görülüyor ki bizi ınlan_nyırık İîu yım. larla ve Diyerek, düğmeyi çevirdi. Radyo ka - panmıştı. — Öyle ise şimdi seni dinliyoruz. Fıkrayı anlattı: «Hükümdarlardan biri, yazdığı — şimi, devrin meşhur bir şairi k Ve şüir hakkında meşhur şâirin fikrini sormuş: — Nasıl buldun? Şair cevab vermiş: — Hükümd. ne y k ister de mümkün olmaz? Fena bir şür yazmak is - temişler, fena şiirlerin en fenasını yazmak Kudretini göstermiş oldular.» ç Fıkrayı anlatan arkadaşımız Bir başka arkadaşımız: — Yani ne demek istedin? susmuştu, Diye söze karıştı. Fıkrayı anlatan arkar daşımız onun yüzüne baktı. — Hiç, fıkra aklıma gelmişti anlattım. Ben day ' - ; K — Bizim Ankara radyosu da, türkçeyi fena konuşan bir Spiker mi aramıştı? * Sayfalar azalınca «Nasrettin hoca bir gün bir leylek ya - kalamış: — Bu da kuş amma, demiş, gagası v& ayakları çok uzun. (. N İ — İşte, demiş, şimdi kuşa benzedi.» —- Gazeteler on altı sayfa çıktıkları za « man: k — Bu kadar sayfa bir gazete için faz « ladır. Deniliyordu. Kâğıd buhranı — yüzündeni altı sayfaya, dört sayfaya indirildiler. Bu vaziyette ne denilecek: k — İşte şimdi gazeteye benzedi... mi2 OJ#I et ;# ulüsi SKİ a e a ğf Sovyet Rusyayı da iyi anlamamış bulun - maktadırlar. Çünkü Türkiyenin siyasetin- deki dürüstlüğü ve komşularına karşı bes- lediği dosthuğu ve istiklâline olan sonsuz bağlılığım en iyi bilmesi lâzım gelen dev- letlerden biri de Sovyet Rusyadır. Bu halde, mahud vesikaların neşrinden ne gibi ameli bir fayda umulduğunu bile miyoruz. Bu neşriyat ne bizi ve ne de 21 yıldanberi kendisile dost bir komşu olarak geçindiğimiz Sovyet Rusyayı iyice anla - mamış olmaktan başka neye delâlet ede - bilir?!. Doğrusu bu neşriyatla takib olu - nan maksada hâlâ hayretten kendimizi a- İamıyoruz. H. E. Erkilet bir hata olur. Biz bu savaşı Y" andan maada daha üç muazzam devlete karşı dört sene mücadele ederek kazandık: Üstelik Karsı kurtardık. Her üç Avrupa büyük devleti, derece derece, Türkü anlamakta ve onun sükün ve vakarı içinde saklı duran sonsuz kuvvetlerini seçmekte müthiş su - rette aldanmışlardı. Onlar sanmışlardı ki İstanbulda ele geçen Türk kumandanlarını ve Türk ricâlini Malta zindanlarında çü - tütmek ve Türk toplarının kamalarını ve tüfeklerinin makinelerini (mekanizmaları- nı) denize atmakla Türk milleti sindirilecek ve esaret altına alınacaktır. Batı Avrupa büyük demokrasi devletle- tinin bizi anlamaları gerçi işte böylece çok sürmüştü; fakat son senelerde onların gö - rüşlerinde, doğruluğa doğru ehemmiyetli bir değisiklik hâsıl oldu. Bu değişiklik esk! İtilaf devletlerinin Lozandaki ve yeni müt- tefiklerin Montrödeki görüş ve zihniyetleri Elli tona kadar motörlerin Mersin ve Suriyeye kadar sefer yapma- larına müsaade edildi Akdenizdeki — vaziyet üzerine bir müddet tatil edilen Mersin deniz seferlerinin yeniden yapılması hakkında henüz bir karar yoktur. Mersin yolile yapılan nakliyat bilhassa son aylar zarfında fazlalaşmış olduğundan se- rı_î'rlerln tatili bunların tamamen durmasını mucib olmuştur. Bu itibarla yakında bu yo- Tun açılması alâkadarlarca ümid edilmekte - dir. 'Yalnız 50 tondg kadar olan yelkenli motör- lerin Mersine ve Suriyeye kadar seferlerine müsaade edilmiştir. Nakliyatın yalnız bu kü. çük gemilere inhisar etmiş olması faaliyeti kismen canlandırmıştır. Bu gemiler muay - yen yollardan sefer edeceklerdir. GÖNÜL Sevmezseniz, hiç sevmezseniz ne yaparsınız ? Bu suüali soran — Ankaralı okuyucum bay «B. Z.» dir: — #«Karimı sevmiyorum, ne kadar sevme- mek mümkünse o kadar sevmiyorum, fakat artık kendime yeni bir hayat hazırlıyabile - cek vaziyette değilim. Alelhusus 3 tane de çocuğum var. Siz olsaydınız ne yapardınız?» diyor. Tek kelime ile cevab vermeyi düşündüm, olmadı. İki ihtimalden biri, diyeceğim. Ya büsbütün yabancılaşır, bir evin içinde iki ya- bancı gibi oturup kalkmakta devam edip gi. dersiniz. Yahud da hiddetiniz, siniriniz gale. be eder, günün birinde hiddete kapılarak, hiç bir şeyi düşünmiyerek her şeyi kın_p_ge_ çersiniz. Hatırıma bir üçüncü lht'ımnl—gelmi_ yor. * İzmirde «Çekiçve: — Sizi haksız bulmak mümkün değil. Beşer zâfından kurtulamayız. Bütün kabahatlerin kendi tarafımızda olduğu zamanlarda da örs olmaktansa söylediğiniz gibi çekiç vaziye. tinde bulunmak müreccahtır. Fakat bi bahiste devam etmek çok tehlikelidir. Sözü bu noktada keselim. * Bayan «M. M e: : Takdir edersiniz ki, önüme sürdüğünüğ mevzuu bu sütunlarda, herkesin gözü önün. de tetkik edemem. Hususi adresinizi gönde, riniz. Düşüncelerimi söyliyeyim. * Bay «$. Ş a: — Çocuğum, bir kızın neden sevdiğini, ni çin soğuduğunu, hele neden sevmediğini bel—; ki kendisi bile bilmez. Bildiği dakikada hişi gönül işinden çıkmış, düşünce, fikir, menfant) haline kafaya intikal etmiştir. Meziyetlerinizi sayıyorsunuz. Listeye bi tım, hoşuma gitti, fakat kızmazsanız söyu..| yeyim: iy d bahsed. Bdimll] - büyük bir noksani vardır, o da kendisinii fazla meziyetli bulmasıdır. Kimbilir, belki de — genç kız sizi bunun için sevmemiştir. TEYZE KADIN S el ikedi Muhtelif moz eller AA GA F Sağda: ’ Serer Biyah megâ“dl: Rob döşambr. en akşam tuvaleti. BERİNa vi Banbür eleg seagi Eadirdi. için sandöviç yapınız sandöviç: Birkaç kuru inciri ınce kesiniz. Birkaç tane de findığı kırıp aŞ Hafifce dövünüz. (toz haline ıı:lmıu.,ı ııım yoktur.) Bunları biraz bal- Arıştırıp İki İncecik ekmek diliminin ara. sına iyi olur. Ekmekler kızarmış olursa daha İncirli imce * « mkecem sandöviç Yalnız reçelle ekmek ye- lb ek bazan Şocuğa hoş gelmez. Bunun için una :ek aszır şey ilâve ederek şeklini de, dükten aonn--——*m .M üuri_ne .îa:ı: M » «Son Posta» nin edebi tefrikası: 72 —ramnaasme ee aa — e A — —— ——— ——— İR İZDİVAÇ Bir saniye durduktan sonra ilâve etti: — Fakat benim şahsi —masraflarımı deruhde etmenizi kabul etmek, Mehpare Hanımın masraflarımı da yüklenmek de- mek değildir. Onun idaresi bana aiddir. — Bunu anlamıyorum. Benim için faz- la bir yük değildir o... — Sizin âli Nakleden: Maazzes Tahsin' Berkand Halüâk memnundu, gülerek Zeynebe yaklaştı. — ©O halde saçlarınızın buklelerini yü- zünüzün iki tarafında şöyle bir sallayı - nız bakayım. Genç kız kahkaha ile gülerek anun is- Şediğ_in?' yaptı. Halük birdenbire ciddi- aŞ gll dilmesini ist © İsidinın sizin d - zerinizde hiç bir hakkı yoktur. Bugün, daha ilk görüşünde sizden para dilen - Tesimi tasavvur etmek bile bana fenalik veriyor.. Halük sözü şakaya bozmağı muvafık buldu. — Ben sizi göreli daha yarım saat ol- mamışken size izdivaç teklif ettim. Genç kız kıpkırmızı olmuştu, Güle - tek cevab verdi: — Ne olursa olsun, ona bir daha pa - ra vermemenizi rica ederim. Beni kır - mayınız Halük... Benim yüzümden si - zin muazzeb olmanıza razı değilim. Ba- na karşı gösterdiğiniz ulüvvü cenab kâfi değil mi? — Bu öyle kolay ki Zeyneb! — Size bu çeşid bir kayınvalide ge « tirdiğim için kendimi pek suçlu addedi - yorum... Esasen bu hale bir nihayet ver- mek gerektir. Ben kendisile ciddi bir şe- kilde konuşacağım. — Yavrucuğum, size şimdilik yarş tavsiye ed dinler misiniz? z — Fakat parayı kolayca verdiğinizi anlarsa sonu gelmez! Halük bir dakika düşündükten sonra: - Bir müddet daha benden para çek- üsaade edin, sabredin! dedi, — Cidden bana sabır mı tavsiye edi- yorsunuz? — Gayet ciddi olarak... — Peki... Fakat buna istemiyerek ra- zi öluyorum. — Böyle hareket etmekte hususi se- bir şey ; beblerim var. — Dün bana söylediğiniz şey doğru mu idi? — Ne demiştim? — Aramızdaki münasebet, benim se- yahatimden evvelki gibi kalacak, değiş- miyecek... — Tabit... — Sevdiğiniz adamla meşgul olmıya- cak mıyız? Zeyneb bir an tereddüdden sonra a - gır bir tavırla cevab verdi: — Hayır, onunla meşgul olmıyaca - ğız... Fakat, Halük, vaktile ben sizin bir arzunuzu yerine getirmiştim, şimdi ben de sizden bir şey istiyeceğim, yapa- cak mısınız? — Kabilsel — © adamdan bahsetm izi, onu unutmanızı rica edeceğim. — Unutmak mı? — Evet. — Ya unutamazsam! — Bir defa tecrübe edin,. Bir süküt, e — Onu yok farzetmekliğime müsaa- de eder misiniz? — Müsaade değil, bund nin köşküne gittiler. Saffet Hanım oğlu - na ve gelinine karşı her zaman büyük bir şefkat ve alâka göstermiş, fakat onların saadetlerini gölgelememek fikrile, dai - ma onların kendisini aramalarını tercih etmiş, genç karı kocayı her h ser - AA İ Bunları — ... ' 1: biliyor mu ; Dİ - - ' t İdiniz ? UA Saçlar niçin dikleşir ? Korkan insanların saçları dimdik oluf, Bu hal kafatası derisi altında bulunan ve yalnız korku anlarında irade harici hareke&& te gelen adalelerin hareketleri neticesidir. Fakat neden böyle oluyor? Kat'i olaı'ı.î_ tesbit edilmemiştir. Meselâ kedide tüylerin; e " best bırakm b görmüştü Oğlunu çok iyi tanırdı. Onun sene - Te F dasla n Deği B aslanda yelenin diklı korku anla « rında vukua gelir. Hayvanlarda tüy dik « — Teşmesinin korku anında hasmı korkat e — ği halde mümanaat etmenin bir fayda vermiyeceğini bilerek susmuş ve sonra- dan onların ayrılmalarıma sevinmişti; fa- kat Handandan ayrılır ayrılmaz ıidîk"în- hnın h Zeyneble evli - maktan da kendisini d işti. Fil- hakika Nusret Beyin Halükm eski pat- rTonu olduğ ve her h iyi bir in- san olduğunu biliyordu ve Saide Hanı - mın 'da ismini şurada burada isitmişli; bi- naenaleyh onların kızı zannettiği Zeyne- bi kendisine gelin olarak kabul edebilir- di amma ne de olsa, annelik hissi galib gelerek, ilk hamlede, bu kızı oğluna ken- di elile vermeği tercih edeceğini itiraf et- mek buriyetinde kal, Lâkin son- radan genç evlilerin birbirlerine karşı gös- terdikleri samimiyet ve karşılıklı itimad bu hafif gölgeyi de sıyırmağa kâfi gel - miş ve Saffet Hanım, oğlunun saadeti- ne inanarak kendi köşesinde mes'ud bir hayat kta devam işti Oğlile gelininin birkaç gün kalmak ü- zere köşke gelmeleri onu fevkalâde memnun etti, fakat onlara köşkün en bü- yük od hazırlattığı halde Halükun olurum. — Pekâlâ.. mutabıkız ... Bir mukavele yapmışlar gibi birbiri - nin elini sıktılar. Halük genç kızın asa- bi yüzünü, kızaran yanaklarını tetkik e- derek kendi kendine: — Acaba? Acaba? diye sordu. Ancak bu âcabanın ne olabileceğini söylemeğe cesaret edemedi. * Bir: hafta sonra karı koca, son güzel havalardan istifade etmek maksadile bir Halükun annesi - gelir gelmez Nimet kalfaya kendi bekâr- lhık odasında y ğını ve Zeynebin yal- nızca büyük odayı işgal edeceğini söy - lemesi yaşlı hanımı biraz şaşırttı. Ancak, ©, yalnız yaşıya yaşıya hayatın sade ta- raflarını gören ve onu olduğu gibi gör - mak için olduğu zannedildiğine göre ayı halin insanlarda da ayni suretle vukua gele — diği söylenilir. * İnsanlar eksiliyor, artıyor ! Amerigılılar. dünya nüfusunun iki yiîli p senelik bir istatistiğini yapmışlar ve yada insan say di makta olduğu neticesine varmışlar. senedenberi olan birçok harbler, büyük llni san zayiatma sebeb olduğu halde seneıiil(i : seneye artma miktarında değişiklik olma « — mıştır. Ğ art «| seney dün be İki yüğ | * Buz tutan ellerimiz niçin isınır? — Karla oynarken, avucumuzda — bir buı;; parçası tutarken, ellerimizin her zamanldnb'ı den sıcak olduğunu, âdeta yandığını his « set ©o anda, elimizi olan sâe — iuğa karşı gelmek için vücudümüzün diğet kısımlarından fazla miktarda kanın ele * cum etmesindendir. - '.U_â' * EBE - Güneşte su olur mu? — - Güneşte ve güneşin etrafını çeviren gağe ler mekten hoşlanan bir filozof — olmuş Genç karı kocanın bu acayibliğine omuz silkerek : —— Alafrangalık! demekle iktifa etmiş we onları kendi hallerine bırakmağı iki tarafın da rahatı bakımından münasib Örmüştü Vw < erl_ıııı var) SYT LA A ) idrojen mevcuddur. Fakat hiç bir ıımı;l güneşte bir damla su meydana gelmezi çünkü güneşin yüksek harareti oksijenler — da suyu terkib eden oksijen VÜ — idrojenin su teşkil etmek için birleşmele ıî rine mânidir. b % ı g N

Bu sayıdan diğer sayfalar: