üyük Britanya ilk Alman faarruzuna mukavemet edebilecek midir ? D - bevkalâde ehemmiyetli ve aktüel Si Na vi muharib | tarafları, makla kalı» ile İngiltereyi alâkalandır - hattk bü ?01i denilebilir ki Avrupada, itikbale dünyadaki lar milletlerin z ui sualin cevabına bağlıdır. < Ellerinde silâh bekliyen veya hergün iraz daba silhia i büyük devletlerin vaziyet- - Alman harbinin nelice- lacaktır. Sovyet Rusya duru- tmak veya askeri siyasetine için Büyük Britanya adasında ek azim mücadelenin sonunu içlik çe kıt” >: hiç İrani ya büyük acak » vaz ma hü yük acaba bir millet ve mel ve endişelerini Ke çe şu veya bu tarafın kat'i ga- da har şoağli ve tâbi görmesin?.. Dünya- , illet veya devlet var ki, ister emleke veya dominyon ol - veya kaybetmek ihtimalleri baki kalmak veyahud yok n 4 veya İgilizin a ! surette ilgilenmesin. Onun sahile kon Yakinda Büyük Britanya adası olan büyük ir a olması icab etmekte heyecanla beklemek ke endise Almanların Kale boz, da bulunan Böyük Bü munu aydında Yol vermek ii Cereyan edeç, bekliyecektir. e, devle; tün Alman - İngili ve umumiyetle olmak imkünla Zalebesile canal ve oğazınn öte tarafın- ritanya mdası sahille- m denizden ihraç ve hareketile, | baslıyacak yetmeM İngiliz imparntar- ayon ve müstem' leri- ihraç ve indir- Büyük Britanyaya gön- rı kıt'a, silâh ve harb vam - er an n taarruzla)n gününe ka - nala arya varmamış yim ini Ml ie kanalın öte tarafında vukubu- Değe valeadelede hiç bir faydaları ol- ln > un için İngiltere, Almanların met va nüne kadar, kuvvet ve mukave yn ak, diyardan her neyi ge- Ni Betirtecek ve içeri, Ni leketin müdafaasında kullamakilcceği haç stifadeyi ihmal etmiyecektir.. İngil i bik a hazırlık hususunda, çok tü caki muharebe zehiri İyılamak ihtiyatazlğımı götermizi, Faber senelerinde inşalarına başlarız Genre V anından pin tonluk beş yeni muharebe zeki mrada ve tam vaktinde inşaların itmesi ve Franız donanma, üdin ben bazı iseler: <i da — Sağda — 41 yağlarıımdanı erkek çocuklar ei Şizgili kumaştan pantalar. Beyaz keton va Kollari kısa jakone, yakası düz önden #bkli. Pantalon bluze düğmeli, Ortada — Beyan keten Top. Önde düğ - meli, Eteğinin wen Açık, Yakası kare, Düğ meleri lâciverttir. Ceket, kolsuz ve yakasız. Beyazla Yâciverd kumaşlardan © kesilm ; sbandılardan yapılmıştır. m Solda — Gene keten Top Cepleri Ve yakan ze ve değişik bir biçimdedir. Kemeri, Ke ceblerinin. Çizgileri, pikürleri Mei - e » Düğmeleri de beyaz Jiciverd, e : Çocuklariniz için sandöviç yapınız Bal sandöviçi; Sandöriçlerin en tyisldir. Çünkü biriniz ki bal çocuk için en $yi bir gıdadır. İnce bir dilim ekmek kesiniz. Üstüne biraz bal sürünüz. Bunun Üzerine de Iki üç Şevizi Soyup parçalayarak sıra P sira ik diziniz. narak harbe hazırlanan bir | varlığına aid bü- (8 ihinallerde bulunmuştur. | d pir ince dilim einekle üstünü kapa. İLE SAMİ Gemma Emekli general H. Emir Erkilet ikakı ile Büyük Britanya deniz harb filoları yeniden ve hem de fevkalâde küvvetlânmek imkâ- nini bulmuşlardır. Şimdi olulcak harb, İngilizlerin bizzat »- dalarında cereyan edeceği için onların her geçen günden, hattâ saatten istifade ede - rek kuvvetlenecekleri farzolunabililr. | Bu sebeble Almanlar vakit geçirmek ve İngi - izlerin günden güne kuvvetlermelerin- ve nmalarına meydan bırakmak miveceklerdir. Fakat diğer cihetten, Büyü dasina taarruz son deretede güç ve tekli - kelerle dolu bir teşebbüstür. Kale ile Du- ver arasındaki mesafe gerçi 35 Km. kadar olduğundan azdır, fakat düşünmeli ki bu mesafe sudur. Büyük bir donanma ile ka- za ve hava kuvvetlerin malik ve kendi memleketinde kuvvetli bir düşman karşı - #ında denizaşırı bir taarruz yeni ve çetin bir harekettir. Gerçi Almanların tec İste - Britanya a- Norveç eleri vardır; fakat İngiltere Norveçe benzemez. Onun için Almanlar, her vas - debarkmana müsnid sahiller teşekkül eder- se buralarda da İngiliz sahil müdafaa tah - kimat ve tertibatı sıklaşır ve kuvvetlenir, Bundan başka Dünkerk ric'atini himayede kendini gösteren İngililz uçak | filolarının müdafaa kuvveti şiddetlidir. Bu sebeble Al manların, velev kuvvetli bir deniz filosu refakatinde olsa da, b gibi yerlere içi us- ker dolu nakliye gemilerile doğrudan doğ- raya taarruza kalkışacaklarını zannetmek hata olur, Havada ise vaziyet başka türlüdür. Hat- tâ İtalyanın bir yardımı olmaksızın dahi Al. manlar uçakça İngilizlere östün bulunu - yorlar. Bu suretle yeni üslerden İngiltereye cenubdan ve doğudan o mütemerkiz hava hücumları yapmak kabildir. Şüphe yok ki Alınanlar hava faikiyetlerini bir hava ha - kimyeitine çevirmeğe gayret edeceklerdir. İşte eğer bunda muvaffak olurların ancak o zaman Almanlar deniz aşırı bir nakliyat ve debarkman teşebbüsüne emniyetle gi- rişmeği düşünebilirler. Bilhassa, denizden yapılacak bir debarkmanla beraber, ha - vadan kütle halinde paraşütçü atmak ve nakliye uçakları ile piyade kıt'aları indir - mek suretile muvaffakiyet umabilirler. Ba- husus cenubi İngiltere: sahil bölgeleri etrafı birer sra ağaçlı çayırlardan ve golf oyununa mahsus büyük düz meydanlardan tadan istifade etmek suretile, bu taarruzu! bütün teferrüatile hazırlamak mecburiy tindedirler. Böyle bir hazırlık ise zaman ter. Halbuki Almanlar İngilizlere | zaman kazandıramazlar. Onun için biz. İngiltere taarruzunun hazırlanması için 15 Hazira dan itibaren takriben yi İüzumlu müş idik. Fakat bu, kari sey değildir. Bu sebeble taarruz birkaç gün evvel veya | daha sonra vaki olabilir, Debarkman hareketlerini kâfi deniz kuvvetlerine malik hulunmıyan | Almanya ayni zamanda bu debarkmanı| dünyanın en büyük bir deniz kuvveti kar - ssında yapmak meeburiyetindedir. Orun) için kısa mesafeleri tercih etmek ve debark- manı Kalenin ve Manşıa öte tarafında : icin | himaye için m nubi İngiltere sahillelrine yapmak mecbu- riyetindedir. Fakat bu, Almanlar, Norvaç- İten ve hattâ İrlânda üzerinden İngilterenin doğu veya batı sahillerine de asker çıkar mağa teşebbüs etmiyecekler demek değil - ir, Fransanın simal sahillerine en yakın bu- lunan İngilterenin cenub ve cenub doğu | sahillerinin büyük kısmı debarkınana mü - said olmadığı gibi aşılmaz bir tabiattedir 150 metreye kadar yükselen tebesir ve kalk kayaları sahile bir duvar halinde inerler. Bu duvar her nerede kesilir ve dolayısile ibaret olduğu için hava piyade kıtaları ta- #ıyan uçakların ve parnsütçülerin yere ko- Taylılkla inmelerine müssiddir. Bununla beraber Alınanlar buralırda da hasımlarının şiddetli mukavemet ve mu - kabelelerini hesaba katmağa mes İngilizler artık bizzat kendi evleri di memleketlerini müdafaa ediy müdafaanın İngilizler için bir nevi kudei bir mahiyeti olması an'anevi: Bundan başka adanm müdafi jisi de oldükça basit olacaktır. Çü; pılacak şey sahile ayak basanın üzerine yürümek ve atılmaktan ibarettir. İngilizle vin bu işi yapabilecekleci de umulabilir. Ay- zamanda memleketin müdafaa sistem ve teşkilâtının. oldukça ikmal olunduğu tah - mir edilebilir. İngilterede seri ve kat görebilecek olan Alman zırhlı tümenlerini #lk hamlede nakletmek ve bunları karaya dökmek, muhal değilse de, her halde pek zordur. Çünkü ilk ihraçlarm piy kıt'a- İarile yanılması ve bunlarla evvelâ köprü bası tutulması mutaddır, Flhasıl, İngilterenin, bir Alman taaru- zuna karsı nasıl ve ne derecede kormabi - leceğini okuyuculara" şimdilik kesin bir şe- kilde söylemek imkârmda değiliz. Fakat tevali eden birkaç yazı ile kendilerine ve- rilmesi mümkün olan esaslı fikivleri vermiş bulunduğumuzu tahmin ederiz. H. E, Erk'let m «Son Posta» nın edebi tefrikası: 07 İ g3 Bir defa Halük gelse, her şey yoluna girecekti; in onun İstanbulda bulun- mayışından istifade etmek istiyorlar gibi Mehpare - Handan - Turhan, bir sebeke halinde, etrafını (o almışlar, onu rahatsız ediyorlardı. Turhahın gene bazı manevralar çe - virdiğini, hem de hu defa Mehpare ha- nımı kendisine müttefik aldığını hisset - mişti; hattâ bir gün, sözde karısını ora- da zannettiğini söyliyerek, yalnızca zi - yarete geldi ve Mehpare hanımın ısrar üzerine salona girerek saatleres oturdu. O gün Zeyneb bir iş bahane ederek mis safirin yanında pek oturmadı amma bü- tün kararlarını altüst etmek istiyormuş gibi, Turhan, bu defa da Mehpare ha - nım ziyaret etmek vesilesini ileri sür - meğe ve haftada bir iki kere apartımana gelmeğe başladı. Yaşlı hanım bu ziya - retlerin saatini ve dakikasını evvelceden biliyor olmalı idi ki kapı çalınır çalın - maz o koşup açıyor ve neşeli kahkaha - İarla misafiri içeri alıyor, sonra da bir fırsat bulup odadan kaçarak iki genci yalnız bırakıyordu. Zeynebin tahammülü kalmamıştı. Bu kömediye nihayet vermek için bir sabah erkenden evden çıktı ve bir dellila mü- racant ederek hemen o gün Beyoğlunda bir mobilyalı apartıman bulup ertesi sa- bah annesini oraya yerleştirdi. Artık rahat nefes alabilirdi. Apartı- manda yalnız ve sakin ömrüne avdet et- mişti... Mehpare hanımın sık sık Cihan- gire geleceğini biliyor, fakat günde bir- kaç saat olsun yalnızlığa o kavuşmaktan derin bir saadet duyuyordu. xı Sonbaharın serince bir günü idi. Meh pare hanım, Zeynebin apartımanında, yemek odasındaki divanın üzerine u - zanmış, hayatın o pahalılığından, et ve sebze fi ının artmasından ct & Nakleden: Mu — Bana elli lira vermelisin kızım, bu paraya pek ihtiyacım var, u sözler genç kızı çileden çıkardı. Başını kaldırarak kadının o yüzüne sert sert baktı: — Benin fazla gelirim yok. Elimde avucumda ne varsa size veriyorur Aman civanım »e diyorsun? Senin böyle zengin bir kocan olduktan sonra... — Kocam burada yok; olsa da ondan para istemek hakkını kendimde bula - mam, — Kan koca arasında ayrı gayrı yok- tur şekerim. Annene karşı böyle , hasis davranma! — Size karşı hasislik etmiyonm am- ma evvelöeden bu Uususta anlaşmıştık. Ben sözümde durarak her ay size muay- yen bir para veriyorum, fazlasını vere - mem, siz de israf etmeden yaşamağa çalışmalısınız Bu cümlesini henüz bitirmişti ki kapı çalındı, habersizce Helük içeriye girdi. ü aha çok esmerleşmiş, fakat sıh - hatli ve gürbüz bir insan halini almıştı. Kocasını görmek Zeynebi birdenbire şaşırtmıştı. Ses çıkaracak, bir hareket ya- pacak kuvveti bulamadan hayretle oldu- ğu yerde kaldı. Gözlerine inanamıyordu. — Ne oldunuz Zeyneb? Bu ne kadar hayret! rak yerinden fırladı, kapıya koştu. — Halâk! Geldiniz artık değil mi? Oh, ne saadeti Yüzü, gözleri, bütün varlığı sevinçle tiyiyordu. Genç adam onun ellerini tu - tarak İşendine doğru çekti ve gözlerini gözlerine dikerek: — Ben de pek mes'udum Zeyneb... dedi. İkisi de o kadar büyük bir saadet içinde idiler ki, arkadan yabancı bir ses bu dakikanın zevkini kaçırmasaydı, bel- bilâihtiyar birbirlerine büyük ha - Hâdiseler | Karşısmda Lokantaların sınıfları Meraklı geldi: — İyi iş altı ayda çıkar değil mi? Sordum: — Bana bir iş mi havale etmiştin? — Sana iş havale etmemiştim... Şunu soracaktım. Lokantaların sıniflara tefriki işi, iyi işlerin en iyisi değil mi? —?2)7)7) — Altı aydan fazla zamanda çıkabildi de... — 11172) — İstanbulda topu topu dokuz lüks lokanta varmış. le imiş... — Halbuki nereye gitsek, burası lüks yerdir, diyerek avuç dolusu para isterler- di. İstanbulda lüks olduğu iddia edilmiyen yer yoktu kil, — Orası da öyle... — Peki amma lüks olmıyan lokantalar gene duvarlarına, camekfinlarna olüks» yazılı levhalar asamıyacaklar mı? — Nasıl asarlar? — Asarlar) tane — Kontrol edildiği zaman meydana çi- kar. takamaz değiller ya. olduğunu iddin eder. — 727992 — Peki amma, üçüncü sınıf lokantaları, güncü sınıftır yazmaz kil — Neye yazmasın? Eikişehirden şöyle bir mektub aldım: Teyzeciğim. dar edecek bir meseledir Hüyüklerimiz yatanın menfaati icabı ola- rak nüfus artımını temin için evlenecek olan, İlara kolaylık olmak üzere evlenme işini pa- rası? yapınıya karar verdi... Ve yapıyor. Ben hayal ve macera peşinden koşmadım; bireok geneler gibi (Mevhum) bir şey olan saadete bel bağladım. Sadece kendime mü. İnasib ve her hususla anlaşabileceğim eşim; İ buldum, ve evtenmiye kalktım; keşki kali maz olaydım... Hiç bir leimiz olmadığı balde bütün gay- retlerime ramen tam üc avdanberi hâlâ ni. kâhımızı (nfs memurlarınını kâğıd ara » maları yürüten kıydıramadık. Gidecek ge. lecek” evrstlerm marasını Desin veriyor On- lara cevah ver'imeriner cevabiı telgraf çeki, AÇ *x Tahsin Berkand Zeyneb birdenbire arkasından vuruk muş gibi ıztırabla basın: çevirdi. Şimdi karı koca Mehpare Hanıma bakıyorlar- dı. Nihayet genç kız bütün cesaretini toplıyarak kocasına baktı. — Mehpare Hanımı takdim ederim, dedi, Ke hali o kadar twhaftı ki Ha - lük bilâihtiyar tebessüm etmekten ken - dini alamadı ve bu acayib kadını bür - metle selimladı. Lâkin Zeyneb bu k tılaşmanın akıbetinden pek emin olma- dığı için onların konuşmalarma meydan vermemeğe karar vermişti. — Banyoyu ve yemeği hazırlatayım. Sen de biraz istirahat et Halük! — Yabancı kadının yanında kocasma «sen» demeği tercih etmişti. Bir taraftan da onu kolundan çekerek dışarı sürük - ledi. Koridora çıktıkları zaman artık ce- sareti kırılmış, yüzüne meyusiyet nikabı düşmüştü. Gene de neşeli görünmeğe çalışarak kocasına baktı. — Geleceğinizi niçin evvelden haber vermediniz Halâk? — Telgraf çektim ve mektub yaz - dım. Postada gecikmiş olacak... Fakat doğrümunu söyleyiniz Zeyneb, geldiğime cidden sevindiniz mi? Bu sual Zeybeni şaşırtmıştı, bir helecanla cevab verdi: — Tabit. şüphesiz... Çok memnun oldum. Haydi şimdi biraz odinleniniz. Yorgunluktan bitkin bir haldesini Ve ben çağırmadan salona gelmeyiniz. Bu acayib sözlerin kocası üzerinde yaptığı tesire ehemimiyet verineden koşa koşa salona girdi ve kat'i bir sesle Meh- pare Hanıma: — Hemen şimdi evinize gidiniz... de- di, Bu tavır şişman kadının hoşuna git - memişti. Sahte bir hiddetle: — Niçin? Tam kocanla tamşacağı c sırada Büyük | | — Yazarın ayrıca gizli bir Kapi yaptife mak mecburiyetinde de kalacaktır da, Öy- le ya.. üçüncü sınıf lokantalarda yiyecek; içecek olanlar oraya hiç görünmeden gir- mek istiyeceklerdir. , — 01297) ! — Lokantalar sınıflara tefrik edilirken Tüks ve birinci sınıf lokantalar için tabiidet mecburiyeti konulmuş. ı — Evet. * — Tabldot lükslerde 100, birincilerde 75 kuruşmuş. — Evet, Ucuz değil mi? — Ucuz olmamna ucuz, fakat... — Neye fakat dedin? — Bir fıkra aklıma geldi anlatayın mı? — Anlat bakayım. Anlattı: «Mübalâğacının biri bir arkadaşına: — Ben bir lokanta keşfettim, üç kuruş üç kap yemek veriyorlar. Demis. arkadaş gülmüş: — Yalan. Mübalâğacı cevab vermiş: y — Yalan olmasına yalan amma, hak ver, ucuz olmasına da ucuz değil mi?n — Bu fıkrayla: 100 kuruşluk, 75 kuruş — Meydana çıktığı zaman da bir kulp /luk tabldot arasında ne münasebet var? lokanta sahibi du -| L vardaki, camekândaki «lüks» yazılı ev -İrinci sınıf lokantalardan birine girip bit hanın «lüks» marka bir eşyanın reklâmı|tablodt istediğimiz zaman bize bir tabak — Her halde olacak. Lüks veyahud bi « içinde iki tane zeytin gelirirlerse... — ?)227))2 — Tablidot olmasma belki hakiki ma « birahaneleri nasıl bulacağız, hiç bir lokanta, | nada bir tablidot olmıyacak amma, wcuj hiç bir birahane sahibi kapısına «burası ü - | olmasına ucn> olacak. FDimet Hü lüsi GONÜL İŞL Bir nüfus kaydı meselesi SAN 2 j ERİ ne yapsam beyhude... Adet$ Verdiğim yorum; faka dipsiz bir kuyuya taş atıyo: Gerçi bahsedeceğim şey sütununuru değil | posta ve telgraf ücreti beş lirayı geçti. Şimdi İde iş başımda bulunan büyüklerimizi siika. |sütar nlarmız vasıtasile şikâyet ediyorum; Bu nüfus kayıdları ne zaman basitleş - ecek, ne zâman yenileştirilecek? * Bu muhterem okuyucum mektubunun a tırın imza atmayı, sarih bir adres koymayi unutmamış olsaydı eminim ki, şikâyeti alâ. radar makamca derhal gözönüne alınacaktı, incelenecekti ve bir hata varsa düzeltile cekti. Maalesef esas unutulmuştur, Binaen. aleyh işi biraz daha geçikirse kababnti ta mamen kendisinin olacaktır. i Nüfus kayıdlarının basitleştirilmesi, yeni leştiribmesi bahsine gelince, lüzumuna bem de kaniım, fakat çok zordur, zamana ve mil, yona bağlı bir iş olduğunu unutmamak ii zimdir, i TEYZE (> Bunları —; biliyor mu ÜL idiniz? 3 | Yağmurda rengini kaybeden kuş Muhtelif renk - lerde olan Afrika papağanının yağ » mura hiç taham « mülü yoktur. Bir müddet (yağmur altında kalırsa rehiklerini tama - mile kaybeder. | A Otomobil parçalarından gübre adalarında Havai fazla miktarda naş yetiştirilir. Hav: ide ananas Zirsatile meşgul olanlar, gübre olarak ananaslar altıma eski otomobil par. çaları koymaktadırlar. Otomobil parça“ larının toprakta husula getirdiği besle- me küdreti nedir bilemeyiz, fakat Hava yerlilerinin iddialarına göre iyi anması yetiştirebilmek için muhakkak bum ih- ana- tiyaç vardır. * Suda nakledilen ağaç demetleri Amerika oduncularınm, odun nakliya- tında nehirlerden istifade ettikleri ma « Tamdur. Demet haline getirdikleri kesil - miş ağaçları nehirlere atarlar, Ağaç de - metleri denize yakın bir yerdeki toplama istasyonlarına kadar suyun akıntısına tü bi olarak akıp giderler, di Bugüne kadar bu suretle nâkledilmiş demetler arasında en b ü 1906 sene- sinde yapılmıştı. 20 bin kilometrelik bir mesafe kateden bu demette 300,000 metre