Hergün Hüdiselerin gidişini Seyrederken ÇK... Yazan: Muhittin Birten arihin seli akıp gidiyor. Tidiseler, her törlü tahminleri aşarık, her tür. dü besabları bozarak, kendi hareket kuvvet. Yerinin tayin ettiği istikametie birbirini ta. kib ederek yürüyor. Dünyanm nereye giti - dini bilmeğe artık imkân kalmamıştır. İnel - Hiz donanmasının Pransız donanmasını bom- bardıman ettiğini, Fransanın İngiltere ie münasebetlerini kestiğini ve belki de yarm Fransanın İngiltereye harb Hân etmesinin mümkün olduğunu gördükten sonia, kime, de yarınki dünya işlerinin şöyle veya bö; bir istikamet mlacağını söylemek 'cesare! almamış alsa gerektir. Hatta, bizzat bu hâ. dbelerin idaresini kendi ©ierinde tutanlar reyahud böyle zannedenler - bile, dünyanın yarm neler olacağım tayine kadir olmsse. Yar gerektir. Sürprirlerle ve henüz kuvvetle. dnlu ini mücadeleye atmamış devletlerle olan bu dünyada, tarihin yapacağı « Keşif değil, tahmin etmek bile kabil deği - dir. Malöm olan tek hakikat şudur: Hangi mil let bu hâdiseler karşısında soğukkanlı durur ve hâdiseleri hakiki kıymetleriie ölçerek, hayalstr olduğu kadar da korkusuz; vukuatı dikkatle takib ederse © millet için tehlike yoktur. Bu hakikati, her millet gibi biz de iyi bilmek meeburiyetindeyiz. * Bugünkü vukuat içinde zihinlerini sevgili Hünkâr nazik olmak vasfının , ifrata harslolunabilecek tezahürleri olurdu. Ya- bancılara karşı ber vakit tedingotunun önü iliklenmiş bulunurdu ve onlar. kabul eder- ken ayağa kalkardı. Bu da pek mergub bir Türkiyenin hayatfie yoranlardan ne zaman|hareketti, elbette. Fakat mahremiyeti daj- «bizim için bir tehlike var mı?» diye bir su. le maruz kalsam, onlara dalma $u ceva veririm: 4Serefizest meraklısı olmıyan bu- günkü Türkiye, yirmi senelik milli biri», ayni ruh ile sadık kaldıkça, ben Türk vatanı! işin bir tehlike bulunduğuna kani değilim.) Türkiye, herhangi bir siyasi muahedenin herhangi bir maksad ve gaye ile vücude ge. tirmis olduğu bir varlık değildir. Türkiye. yarım Lehli, yarısı Ukranyah, bevar Rns, Yahudi vesalre olan Lehistan değildir. Tür. kive, tarihte millet olarak adi rikredilmiyen Danimarka, Holanda veya Belçika değildir. Türkiye, tarihle betaber dolmus, tarihe Türk olarak girmiş, orada Türk olarak büyümüş bir ırkın bir'parcasının vatanıdır. Bu vata., nı, bize mushedelerle 'hsan ve hediye sek - Minde vermediler. Onu, ecdadımız disleri ve İsrnaklarile, binbir mücadele icinde kendlle rine vatan yaptılaf ve müdafaa ettiler. Ta. «rihte Lâtinler gfbi, Cermenler gibi, Slarlar gihi bir de Türkler vardır. O Türkler ki en eski derirlerdenberi medeniyet ve mefahir #tfbarile diğerlerinden o eks'k kalmis hlebir #eyleri yoktur. Bir muahade (yırtıldığı, bir budud kaldırıldığı zaman varlığı şüpheye gi. Tehilecek memleketler Avrupada yok deği - dir; fakat, munhedesini de. hududunu da kendi kendisine yaratmın olan milletlerden biri de Türk milletidir. Türkiye hududları 4. einfle belki de on sekiz. yirmi milyon, fnkat, yerrüzündeki diğer büyük kütleler deresesin. de bir nüfus varlığına sahib olan bir Türk. İök'tcin hiç de endiseye mahal olamaz. Milletler hayatında, siyasette dostluk ve dürmanlık cek nisbi bir seydir, Her zaman değinebitir. Türkiyenin bütün tarihi #österiy #i ne saman kendisine karşi bir düsman çıkıms olsa, mutlaka, ona mukabil bir de İresinde bulunan ve her vesile ile İkendisini mükerreren gören bizlere bile fazla takayyüde lüzum görür, meselâ sıcak günlerde fesini başından çıkarmış ve yalnız beyaz takyesile kalmış bulunursa he- men fesini giymek üzere elini uzatır ve bendegândan birinin: «Efendimiz, zahmet buyurmayınız. Onlar sizin adamlarınızdır! 0 kabilinden bir müdahalesi üzerine gülerek, sanki zorlanmışçasına, yalnız takyesile kal. mağa muvafakat gösterirdi. Bu zeminden hikâye edilmeğe değer bir vak'ayı misal olarak kaydedeceğim: Cuma selâmliğinda hazır o bulunmaları mutad olan vükelâ cami'de kendisini İ ve teşyi ederlerdi. Bunlar az çok deği şiklikle harbiye, bahriye, evkaf nazirlarile şehremini idi, Bir Cuma-selâimlik Besiktaş” ta Sinanpaşa cami'inde icra ediliyordu. Burada hünkârn hususi odası baylangıcın- da pek der bir dehliz bulunan merdivenin hemen yanı başında idi. Namaz bittikten ve artık hünkânm avdeti zamanı, hulül et- tikten sonra bu zevat o daracık meri de sıralanmış bulunuyorlardı. Hünkânü kunduraları oda kapısının dısında duru Vakta ki kapı ve hünkâr gö: kendisini teşyi için muntazır olan ze- yatı ve onların karşısında (o ayakkablarını gördü. Bunları orada, bu zevatın karşısın- da giymeğe edeb ve terbiyeye pek mü. adetâ bu hazır bulunanlara karsı muhal kirâne bir muamele addederek, bir kundu- ralara, bir de onları buraya koyan esvabcr- ya baktı: bunun manası derhal teferrüs e- dildi, kunduralar odamn' içine nlindı, hün- kâr geri döndü, kapı kapandı ve orada giydikten sonra tekrar çıktı. Bizler hep te- hergün dost muhur etmistir. Bn, sade “Firkiyenin mühim olan eofrafi vatiyetinden Teri gel rter. Brnda âmfl olan bir kuvvet de, Türkü yenin Türk milletle meskün olmasıdır. Türk Irkı, dünvanm ans ırklarından biridir. Bü. tün ırklar gibi, Türk vrkt ga milletler doğrr. —ayatur: Cermenler. İskandinav #miftetlerini, Danimarka, Holandavı ve hatta İngiltere- yi dolurmudarsa, İslâylardan malim olan sürrivetler türemisse, Türkler de tarihe türlü türlü varlıklar vermlelerdir. Böyle bir mil . Jetin maddi kuvvetinin. yahud coğrafi mev. kiinin yanında bir de tarihi ve irki nüfus ye kuvreti vardır. BiThassa, 'Türkive Türklü. #ünün bir tarafında Türklüğün büvük dün. yası varsan, öbür tarafta da Arablığin tarihi Kardemiği mevcuddur. BMün bu sebeblerden ve daha bircokla -. rından dolamdır ki ben, bugünkü #arbı ka. sırgasında bizim için önüne geeilmez muha. taralar bulunabileceğine kal değilim. Elverir ki müttehid olalım. birbirimiz! sevelim ve hen birden bu aziz vatanı akıllıca sevmesini iyi bilelim... * Aitün harbler gibi, bu harb de bir sinir harbidir. Harb günlerinin sayısı arttıkça, insanların ve milletlerin de sinirleri fzerine| yörlensesk olan yük artıyor ve artacaktır. Dünyada hicbir nizam, biçbir ahlâki kalde, hiçbir hak fikri Yalmamış olduğunu -göste- © ven hâdiseler, milletlerin hayatındaki Karar. aıtlık havasını artırıyor ve bundan sinirleri müteessir oluyor. Bunun 'eindir ki aklı ba — şında olan enilletlerin sinirlerini sağlam tut. maları lzumdır. Sağlam sinirlerle hüdisele. i yin gidisini takib eden ve her ihtimale karnı mücadeleye hazir bulunan bir millet için mümkün ve muhtemel bütün muhataraları! bertaraf etmek kabildir. Vukuatın seyrini dikkatle takib ederken bu hakikati de hlebir zaman gözden karır — mamak Yizim olduğunu ne kadar tekrar - dersek o kadar faydalıdır. g Muhülğin Pirgen At yarışları tehir edildi RE Bugün Veliefendi ayırındu başlaması ta. karrir eden İstanbul - ai yarişinri; süikanın © geçen yağmurlardan - bözulmasi ue bessümle biri ize bakmıstık. Onun mi gacı bilindiği için bunu kendisine göre tu bü bulmakla beraber istiğrab ile telâkki- den de hâli kalmamıstık. İşte bu küçük vak'a onun nazik bulunmak takavvüdüne, birçok emsali arasında, bir nümune teşkil eder, * Zeki mi idi, saf mı idi, bu iki sualin iki- sine de topluca olarak: «Evet, yahud, ha- yırl..» cevabi verilemez. Zekâ denilen has- sa herkeste, mütebeddil bir mikyasta, az veya çok çukurlarla muhattır; nitekim saf- vet-de öyledir. Ufukta yığılmış bulutların arasından vakit vakit çakan şimşek ( ilti- maları kabilinden safvet sizlerinin arasın- dan da zekâ parıltları görünür, Bu kabil den olarak Beşinci Mehmed için tam ma- nasile ve mutlak bir katiyetle 1 zeki idi, ne de saf idi denilemez. Onun tutuklukları, donuklukları olurdu. Geçirdiği hayatın & çinde görgüsüzlükten, temassızlıktan, hele umumi malümatta sermaye azlığından te- vellüd eden ve bu itibarla mazur görülmek lâzım gelen bu halinin zıddı olarak birçok takdirlerde pek ziyade uyanıklık, hattâ EN İnhisarlar Vekili: söyledi. , caktir, bulunduğunu wnutmıyalım: mektir. İşin mühim kısmı sonra başlar! Tembel daima bir şeyi yapmak niyetindedir, karşı|. iNAN, — «Şarap imalinin bütün memlekette serbest bırakılacağını» Bununla beraber İnhisar İdaresi gene şarap yapmakta de- vari"edetek muhtelif firmalar arasında fiat nâzımı olarak kala- Karar yerinde ve doğrudur, bir hayli gecikmiş olsa da gene memauniyeti ınucib olacaktır, faydalı neticeler verecektir. Fa- kat derhal gözönüne alınması lâzım gelen mühim bir noktanın İptidal şekilde şarap imali büyük sermayeye ihtiyaç göster- mez, Fransanın bağlık mıntakalarında her köylü şar fiçı fıçı pazara götürerek satar, onun için mesele günü gün et- Büyük sermayeye malik olan şarap ticarethaneleri bu şekil de mal toplarlar, mühtelif cinsleri kendilerine görs bir formül dahilinde katıştmırlar, muhtelif şekillerde tasfiye ederek bir tip SÖ İSTER INAN, İSTER — SON POSTA? YAZAN seeiieeeesessn Halid Ziya Uşaklıgil r enizse - kurnazlık miüişahede edilir di. Bu da saray hayatı kabilinden her tür- lü hile ve desiseye, türlü türlü | tezvirata müssid bir zeminde müşahedelerle, tecrü- belerle keskinleşmiş bir kabiliyetin zaruri semeresi olmak lâzım geli Harici âlemle daima terasta bulunan, gözleri intibah halinde, kulakları ” kirişte bendegânm şuradan buradan getirdikleri havadisi, efendilerine kara sadakat | ve merbutiyet bürhanları göstermek kaygusi- ie haremin ve hanedan azası saraylarının dedisini kodusunu çeşid çeşid tevşihlerle, ilâvelerle süsleyip önüne döken müsahib- lerin hikâyelerini dinleye dinleye (hususi bir neviden kabiliyetler inkişaf etmiş olu- yordü. Öyle halli müşkül vak'alar, hele haneda- na müteallik karışık işler zuhür ederdi ki bunlara karşı bir çare bulmaktan âciz ka- linea bizler, ekseriyet izere, tesviye imkâ- nını blinkâra müracaat etmekte oarardık. Bu zeminde zuhür eden vak'alar için misal iradına lüzum yok. Bir ev idaresinde bile öyle zorluklar zuhür eder ki efendiler, ha- nımlar işin içinden çıkmaktan âciz kalırlar. Bir saray hayatında, bir saltanat hanedanı arasının biribirine karşı münasebatında na- sıl #htilâflar, müskiller zuhür edeceği kolay- lıkla tahmin edilebilir. Gün geçmezdi ki bu zorluklar gelip mabeyn erkânma da yanmasın. Ve bunlar da, meselenin balli de bir çıkmaza saplanınca, nihayet bir kâ- hine müracaat kabilinden, hünkârnn reyini almak mecburiyetinde kalırlardı. O zaman hünkâr sosarak dinler, dinler ve mesele kâfi derecede teşrih adildikten #onra hemen bulunuveren bir tesviye çare- sini söylerdi. Basmabeynci ile başkâtib, er beraber TAKVİM TEMMUZ iSTER yaparlar, artık bu tip değişmez, mahzene konularak, beş, on, yirmi sene, hatt daha fazla saklanır. Tabiatile yıllarca sonra || olurken — Söylemek ile yapmak arası Z iç Rİ KANYE Beşinci Mehmed saf mı idi? bulunuyorlarsa, biribirine bukarlat "ve Bit tebessümün içinde yekdiğerine anasıl olda da bunu biz bulamadık?» manasını gön - derirlerdi. İşte bu sıralarda hükmolunurdu ki ie hususi mahiyette bir zekâ vardır. tahattür ediyorum: O tarihte yaşamış olanlar âyandan Lo- golet Bı İyi tahattür ederler, Mu'te- ber ve ma'rüf Rum ailelerinden birine men sub olan ve Rum patrikhanesinin de, icab eden zamanlarda, tercümanlık © vazifesini yapan bu zat eski Osmanlı terbiyesi el pek nazik, pek halük, ve pek girgin bir damdı. Türkçe okur, yazar, fakat konuşu- sanda, mustalâh ve müzeyyen söylelmeğe şalışmakla beraber, türkçeyi garib bir Rum şivesinde telâffuz ederek oldukça gülünç olmaktan kurtulamazdı. Şahaan kısaca kü- çükçe denebilecek olan bu adamda cismi- le tezad teşkil eden büyük bir ikbal hırsı vardı, Bu hırsın saikasile olacak, müayede iminde tebrik, için Rum hi reisliğije heyeti ruhaniye toplu öl züra girince patriğin rumca irad etti kun türkçe tercümesini bu zat kendisine mahsus şive ve evza' ile okur, ve bu vazi- feyi mühim bir mübahat fırsatı &ddederdi. İşte bir at bir ziyüfet esnasında hünkâ- rın iltüfatına mazhar olurken ona göğ: deki nişanları gösterdi ve fırsat o bularak Abdülmecid tarafından ailesine verilen kıy- mettar taslarla müzeyyen bir tasvirden bahsetti, Bundan maksadı o sırada anlaşı- İamadı, fakat galiba hemen ertesi gön bu zat o tasviri getirip bizlere gösterdi, ve bu- nu telik etmek için hünkürdan müsande is- tihsali için tavassut rica etti Logofet Beyin göğsünde Abdülmecidin murassa bir tasviril,. Bu öyle bir garibe teşkil ederdi ki buna ne hünkâr müsaade edebilir, ne de o müsaadenin istihsaline tavassuta imkân bulunurdu, Üogofet Beye kendisini kırmayacak bir cevab ie iş geçiş- trildikten sonra mesele hünkâra hikâye e- dildi. O dinledi ve derhal bizlerin hatırına hir tesviye çaresi lu. Hünkâr Lozofet Beye iltifatının tebliğile beraber © tasvirin bir ziynet mücevheri olarak refi- kası tarafından taliki münssib olacağının söylenerek hatırının tatyibine Lütfi Sima- viyi memur etti. Logofet Bey bu iradeyi kendisine dünya bahşedilmişçesine büyük bir sevinçle telâkki ederek saraydan ndetâ öynyarak çıktı. Halid Ziya Uşakhıgil Bir işçi yedi metre yükseklikten düştü İstinyede Değirmen sokağında 12 numa: rada oturan ve Dok fabrikasında çalışan || Hasan adında bir işçi, dün Denizyollarına aid Kaplan vapurunda tamiratla meşgul müvazenesini kajbederek yedi metre yükseklikten yere düşmüşt Bu sukut neticesinde başından ağır yara alan Hasan, tedavi edilmek üzere Beyoğlu hastahanesine kaldırılmıştır. iNANMA! satılacak malı bugünden almak çok büyük sermayeye, ayni za” mandada emniyete bağlıdır. Bizde İnhisar İdaresi çok güzel likör, çok güzel şarap yaptı, fakat şarabın tipini çoğaltamadı, hele stokunu eskitemedi. Ba- manda etirtememiş nun sebebi evvelâ sermaye azlığından, “sonra da muhtelif tantakalarından sahici beş on mütehasmsı ayni za- Fransanın olmasından ileri gelmiş olacaktır. Ümid edelim ki, bundan sonra bu eksiği tamamlar. yapar, det bozulmayacağını Serbest serrhsyeye verilecek olan yeri serbesti bahsine ge- lince, mademki sarapçılığı ileri götürmek böyük sermayeler ve i Bu neviden ve oldukça tuhaf bir vak'a! İmiş, nasihat etmiş “ Sözün kısası İnsân ve kuş & Ekren Talu enabıhak birini mahvedeceği za- man önce aklını alırmış derler, Mahvolmak arifesinde bulunan beşeri» yet te gün gösteriyor. Bilmiyorum, hangi gazetede o ökudum! Orta Avrupanın bir yerinde, açlık tehlike sine kendileri maruz bir takım kimseler hife kümete müracaatla, kuşlara yem temin edilmesini istemişler. Aldıkları cevab mens fi olunca, bu sefer de parklarda, gene ku; lar için ayçiçeği yetiştirmek izinini dilemiş ve almışlar. Şimdi o memleketin umumi bahçelerinde, geniş genis ayçiçeği tarlaları varmış, ve bunları kuş muhibleri nöbetleşe beklemekte imişler. Merhamet güzel şeydir amma, bu türlüs sü biraz enayiliğe, yahud ki divaneliğe ka- sıyor. Dağ, taş kurt, solucan, sinek vesair ha- şeratla dolu iken kuşların aç kalmalarına bir defa imkân yoktur. Bayağı vakit, & kam nadiı mahlüklar nasıl besleniyorlarsa gen4 de öyle beslenirler. Olsa olsa, carlı nakil vat sıtaları harb münasebetile ortadan kölkmiş bulunduğundan, onların metrukâtından is » tifade edemezler. Bu da ancak serçeleri a- lâkalandırır. Şu halde, bu yafka yürekliliği ben ancak #inir bözuklağundan' ileri gelme şaşkınlığa #tfediyorum. Yüz binlerce çocuk yağsız, şekersiz, et- siz, vitaminsiz, sararıp solarken, ” emzikli kadınlar gıdi tan ince hastalık tehli kesine maruz kalıyorken, serçeleri, kuyruk salanları, ispinozları düsünmek, onler için parklarda ayçiçeği yetiştirmeğe kalkışmak adamın ağzından baklayı çıkarttıracak- has reketlerdendir. Fıkra malüm. Deli Mehmed kadıya şikâyet e günden sapıitma alâmetleri bazmış. Kasaba halkı işler. O da herifi çağırtı — Bir daha küfür etme! — Elimde değil. Dilim alışmış; küfür ağzımdan çıkıveriyor. Kadı, bir bakla tanesi vermiş. — Al şunu, dilinin altına koy, hiç gı « karma. Küfür edeceğin vakit dilin ona des ğer, hatırlarsın ve" kendini tutarsın. — Peki! Deli Mehmed, kadının dediğini yap « mış, epey de faydasını görmüş. Bir gün. kadı ile birlikte kasabanın için “İdem geçiyorlarmış. Bir evin camı vurul 4 muş, ve bir kadın sesi bunlara hitab etmiş” i Diploma! İstanbul üniversitesinde ük defa bir diploma tevrti merasimi yapıldığını gazetelerde okudum. Yüksek tahsil diplomularınm kolej, lise yahadetne- mesi dağıtır kibi merasimle verilmesi usulden değildir. Yalnız eski devirler. de üniversite âyarındaki mekteblerden birinei ve ikinrilikle çıkanlara birer altın ve gümüş saat verildiğini hatır. Jarız. Lise ve kolejlerde merasim yapıl . ması henüz olgunluk çağına gelmiyen gençleri tahsile devam eimiye teşvik maksadile oyapıdığı di omalümdur. Şu halde artık yeni bir tahsil merha. Jesine girmeleri ihtimali olmıyan üni, versite mezunları için merasim Yap- mıya ihtiyaç olmasa gerek, Her me ise bunu tertib edenler herhalde daha derin düşünmüş olsalar gerek. Bu ve. sile ile dün yaldızlı diplomalarını san ve parlak nutuklar dinliyen üniversite mezunlarile ağabey şibi konuşmak İs- *san'ata mütevakkıltır, o halde yeni verilen kararın uzun müd- da temin etmek lâzımdır. Aksi takdirde serbestiye rağmen vaziyette hiçbir değişiklik olmaz, şarapçılık gene iptidai şekilde kalır. Biz bunun böyle olduğuna inanıyo- ruz, fakat ey okuyucu sen: INANMAL. mö