Hergün Teknik, gene teknik, urünkü dünyanın işlerini dünkü ka- falarımızla, yani dünkü bügi ve an. Mayışlarımızla ölçmenin yanlış olduğunu, Ganj © aylık bir muharebe devri, birçok sahalarda, miştir. Bu misallerden birkaç laresini ahı ! | Askerlik sahasında (şunları gördük: Ci - ban Harbinin kahramanı «sipers denile: taddı. Siper muharebesi, i Cihan Har İÜ erlemek için durmaya muhtoe olan ti İsrla, durmak için birleşmek ihtiyaeını du. © yan ordular arasında, daha ımyharebenin İlk © “aylarında kendiliğinden meydana çıkan bir öi K de Mez a ep OE b etmişti H Ül Memurdur. İstihkâm durur. teknik yürür (ca Eği, snndalyo kayacak yer yok... gön Muracak olan şeyler için yaşamaya vak! “miyor! Eki tastan Hisarlar, toprak kaleler asır - “ muharebe tarzı oldu. Dört sene içinde inki - © şaf ederek, başlı baş ihiyetini aldı. Ma Wban Harbinde doğmuştu; harb usulü un ilk fikri, Cİ Alman orduları taarruz kudretlerini de sarfedip Ameri . ordusunun müdahalesi üzerine garb cep- “besinde açtıkları gediği büyülemeyince 918| mutlak bir müdafaa harbine döndüler, O *#aman garb ecphesinde Hindenbourg F bir siperler şebekesi vücude gstirildi Siper harbinin o muharebe esnasındaki tekâmül etmiş şekli idi. Bilihare, Magi Fransanın müdafaasını, onun daha ksek derecede tekemmül etmiş bir şekli ine istinad ettirdi Halbuki, bu defaki muharebe, bir ietihkâm! bi deği, bir hazeket harbi olmak üzere dana çıktı, Yeni silâhlar, yeni U teknik ie istihküm fikrini bir hamlede mağ Belki yarın için de baska tara. ve daha işe yarar bir sstihkâm fikri çi, bilir. Fakat, ber saat yeni yeni keşiflerle Ii olan teknik o fikri de mağlüb ede . . İstilikâm denilen şey cansız, teknik canlıdır. İstihkâmlar, kaideler gibi de - hemeğe mahküm ve oldukları halde dur. kla mükelleftirler. Teknik ise, hayat gibi onunla beraber, mütemadiyen ilerlemnde her zaman bövle idi. Fakat, yalm 3 ara kadar teknik o kadar yavas eyi kis, bünyeleri itibarile «durmaya; olan icadlar için, az veya çok bir yaşamak imkânı bulunuyordu teknik o kadar süratle inkişaf ödiv r ki avea yasıvan müdafaa ve hatta tecavlir siz. yn b İ 107 i ii il İK iy N ii ş0hvondan evvel, ei b olmestardı. Mavinet inan eeilesii gir e mahiâm kaldı. Nitekim, daha (yeni bünyeve malik olan Siegiricd de ayn? akı- ie mahkfümdur. Bu suretle eörüroruz ki dünvanın en hi. Mik Ttnalelei en dâhi #evkileeyaçisi tekni * inkulâbesi, r, en yük, çi RE Bir de siyasi ve Iktisadi suhadan misal ala. # Napolyon devrindenberi dünyada biç unu. #ilmamıs bir şiar vardır i «Harbetmek #ey lürımdır: Para, gene para, gene para bir zaman dünyanın en bül; #erinden biri olarak İanmmış #lar, musyyen bir medeniyet devri #n doğru bir zu k ha. olan icin, fikri ifade ediyordu. Na. b para ile yapıldı. Na da harb İçin dalma parava muhtaç | Pransanm hâzinesi dolu olduğu müd. Nanolyon galib geldi. Kat'l mafltbi ii de, hazinenin boşaldığı devir ile tahakkak i İ i ie hem ira, hem ordulara lâzım olan seyleri va, hem de milletlerin harb müskülülma ii mukavemet kudretlerini sağlam tutar. Osmanlı Sultanları, harb için kullanıl , Üzere bazinelerinde bol altın stokları. sahib bulundukları zaman kolay müuzaf. oldular, Altm. halk elinde ve devlet ba. inde azalmaya başladığı yaman da Os. devleti harbleri kâybetmeğe başladı. #sitkel halise» yerine esikkei mağşutes ü tikmava batladığı Zaman artık ne Os - ih ordusunda techizat, ne de halkta ma. ri mukavemet kudreti kaldı. hakikati çok iyi bildiği içindir ki Na da onu €n güzel İfade eden bir harb N öldü. Onun «para» dediği sey, altın. çok sahib olan devlet, hem kendi. yea harb vasıtaları tedarik edebi . de parasnın etrafında toplanan savesinde nüfuzunu mütemadiyen ile. “iyim yirmi 1, |daiye atılmadık bir buçuk karış yer kalma-| -İlatın! —— Bir çiftçi ölüm döşeğinde çocuklarını bir köşesine mühim bir servet gömdüm, ye: tesna bir mahsul almışlar ve anlamışlar ki kendilerini çalışmaya sevketmekti. Yenikapıda bir gece Yazan: Nusret Safa Eskiden bu, zaviyet kame şeklindeki sahil, mahrukat depolarile dolu, odun yığırlarile örtülü 41. Şimdi gazinalardan odun yığı - BU İmem siz de benim gibi 1M0 Yenikapısını görmekte geç kaldiniz mı?. Aman efendim ne olmuş o Yenikapı?.. Bir baştan bir başa çeşid çeşid, çalgıh, çalgısız, içkili, içkisiz ga. larla dolu. Ben diyeyim on tane, siz de. Koca sahilde üzerine masa, san, İmiş. Bir kısmı totaliter devletler gibi yerle. rine sığamamış da denizin ortasına kadar uzanmışlar.. Bir kelime Ne, İstanbul Yenikapıda eğe. İniyor. Denebilir ki, Yenikapı şehir turizmi yaratmış. Şehrin dört köşesi akşam üstü bu. raya akıyor; Hemen her gazinoda, sırtını denize çevir. miş sahnelerde yedi sekiz aded, bepsi de mu. brin, plâk fabrikası k sartile okuyucu k sesleri (1) var. başladılar mı tulüat, tiş deâiği gibi, nerede Ise, Üsküdardakiler, ezan okunuyor, diye, namaza duracaklar Bu pazinolardan birinde illşecek bir İlan bahtiyarlar arasına biz de karış İson masaya şimali Fransaya dönmüş yırtık pırtık bir örtü yaydı. İçki değ Wteyişimizden ötürü suratın asa, Tak çekildi, gitti Yarım saat sonra buz do- Tabından çıkmış kadar soğuk, yarım tabak. Tara dökülmüş kahveleri baştmıza çalar gibi masanın üzerine bıraktı, gitti, Allahım o ne musiki enfilâsyonu. Hoparlörler bağıriyor, okuyucu bayanlar bağırıyor, sandallarla ga. zinoların etrafını çevirenler bağırıyor. Bir musiki festivali kl sormayın! Sahnedeki bayanlar, birer birer ayağa kal kıp okuyorlar. Hepsinin meftunları var. Ha. rleden şarkı istemek memnu amma, yene” — Sekerim, «şu yaktın beni, yıktın beni» yi Yütfet! diyenler, vahnd: «Gösterip oğyâre lâtfün bizlere bigâne. sin!» ! istiyenler az deği. Gartonun eline bir kâğıd parçam tutuşturuv gönderenlere de tesadüf ediliyor hani, Haricden gasel okn.| mak da resmen memnu. Fakat gelin de ga.! sinoların önüne dolan sandallara bunu an. Kayıkların ortasına çilingir sofraları ku, rulmuş, envai mezeler, şişelerin etrafına kordon çevirmiş, caketler yelekler atılmış, göğüs bağır fora, alabanda iskele gazinola- rın dizinin &ibinde.. Teklife. tekellâfe ne lü. zum var? Kadehler, gazlnodakilerin şerefine kalkıyor. gazinodaki muganniyelerin şarkı. iliyor, hatta alkiş daha çok İSTER Muharebenin birinci safhası Lehistanın safhası da Fransanın harb haricine çıkmasi cü, belki de son safhasının hazırlık devre: Yarının bizlere neler getireceğini hiç k bizzat mubaribler de dahil olmak şartile bütün cihanın büyük bir tehlike karşısında bulunduğu muhakkaktır. O halde zararı önlemek için ne yapmalı? Muhterem #neslektaşlarımızdan biri bu miş, şöyle diyor: — «Böyle bir mücade! olan her iki tarafın, hattâ bütün dünyanın olur, Şu halde ortada mevzuubahs olan falan veya filân mem- iNAN, İSTER Anadan dedeye, dededen babaya, babadan çocuğa intikal ede ede her vakit yaşayan bir masal vardır: bulunuz, demiş. Çocuklar tarlama her tarafını aramışlar, defi- Beden eser yoktur. fakat o sene emeklerinin karşılığı olan müs- .|1907 senesinde, Erytreye iNAN, lenin sonuna katlar devamı muharib Muharebenin başl u çağırarak, tarlanın kikatte Almanyanın sini unuttum, arayıp tayin ederek ikkat ederek mak derler, Bu aklının bulabi i, babalarının isteği | Setir Roporğar | | GÜNÜN ADAMLARI | Mareşal iraziani Şimali Afrikada kuvvetlerinin yeni Başkumandanı Şimali Afrikadaki İtalyan kuvvetleri başkumandamı olup geçen hafta, tayyare- sile düşerek ölen mareşal Balbonun yerine mareşal Rodolfo Graziani tayin edilmiştir. Mareşal R. Grazinni İtalyanın en tanm- mış kumandanlarından biridir İtalyanlar onu şöyle anlatırlar: İN Ağustos 1882 tarihinde Frosisnene civarında Piletino şehrinde dünyaya o gel- miştir, Çocukluğunda tahsile, ilme | fevkalâde düşkündü. Çok cesur idi, Mekteb hayatın- da ve gençliğinde atılganlığı" ile bulmuştu. Bu karakterleri onu asker tna sevketmiştir. Harbiye; mektebinden gok iyi dereceler alarak çıkmıştır. Harbiye mektebinden çıkar çıkmaz, gönderilmiştir. 1913 senesine kadar orada kalınıştır. 1913 senesinde Trahlasgarbe gönderil- miştir, İtalyanın Umumi Harbe iştiraki üzerine talyaya gitmiş ve askeri harekâta iştirak eylemiştir. Yararlıklar göstermistir. İki de- fa yaralanmıştır. Madalyalar almış ve ter- fi ettirilmiştir. Harbin o hitamında albay rütbesini haiz iken tekaüdlüğünü istemiş ve istirahate çekilmiştir. 1921 senesinde Trablusgarb harekâtı ile meşgul olan hükümet ona müracaat et- miştir, Albay Graziani hükümetin müracaatını | cana minnet bilerek derhal vazifci askezi- | yesi başını dönmüş ve yerlilere karşı mü- cadeleleri idare etmişitir, Çok tehlikeli vaziyetlerde büyül biliyet göstermiş ve İtalyanın en sanlarından biri olan «Savoya askeri nişa- nının şövalyes liğini almıştır. Buna inzrma- men generallığa terfi eylemiştir. Az sonra gene ayni mıntakadaki askeri harekâtı idâre eylemiştir. Bundan sonra vali muavinliğine ve ordu kumandanlığına tayin edilmiştir. 1935 senesinde İtalyan Somalisi valili- ine tayin edilmiştir. Bu münasebetle, Peloritana fırkası ile o-| tutulan yeni tip muhtelif silâhlara malik oldukları söylendi ve bu silâhlardan bazılarını kullanmakta oldukları da işitildi, ha- herkesin gözü önünde durmakta olanıdır. Ba silâhın adına he- h milletlerde olduğu gibi ferdlerde de insan en kuvve - | söhreti ondan ileri gelmektedir. Fakat tok ladığı gündenberi Almanyanın elân gizli malik olduğu gizli silâhların en mühimmi ve daima o hedefin gözden kaybolmama- mütemadiyen çalışmak, durmadan çalış- ilâhtır. bulunan İtalyap e Mareşal Grazinni Habeş seferi esnasında bir öğle üstü yemek yerken Afrika kıt'asında vukua gelen muhare- belerde gösterdiği yararlıklardan dolayı o- na «Graziani TAfricanon yani o«Afrikah! Grazinni» lâkabı verilmiştir. Mareşal Graziani harekâtında çok şid- detli ve hadid bir adam diye tanınmakta- dır. Çok sıkı bir disiplin adamıdır: Belki bu sözlü ve doğru bir adaradır. Karakterini göstermek üzere Habeşistan harekâtına nid şu vak'a anlatılır: Habeşistan harbini general de Bonodan sonra idare eden mareşal Graziani Roma- dan almış olduğu ve Habeşlilerin kılıçtan geçirilmelerini bildiren emirleri infaz eyle- mezdi. Bu emirleri daima hafifletirdi. Ha- beş şeflerinden İmru mareşalın asker- leri tarafından esir edimiş idi. Keyfiyet Ro- maya bildirilmiş idi Roma Habeş şefinin Taya varmıştır. Özyaden muharebelerinde şöhret kazan- miştir, Harrar omıntakasını kıtaatı başında Habeşistan seferi nihayetinde mareşal hğa terfi eylemiştir. 1937 senesi nihayetine kadar Habeşistan valiliğini yapmıştır. 1939 senesi Teşrinievveli nihayetinde ordu erkânıharbiye riyasetine getirilmiş ve ikinci grupu kumandanlığı uh- iSTER yenilmesile, | iki ile bitti. Şirndi üçün- wndeyiz. imse bilemez, fakat leketlerin bir gün gal armunda hak bir müvazene gayesi Muhterem meslek hep böyle mi düşün meseleyi tetkik et- meydar mağlübiyeti demek | nin en başta bulunan İSTER dalet esasları ile kuvvetler kurşuna dzilmesini emreylediği halde ma- reşal buna itiraz eylemiş ve bir harb esiri- nin kurşuna dizilemiyeceğini, Habeş şefinin kahramanca harbettiğinden dolayı bilâkis hürmete lâyık olduğunu ve kendisine hür- met edileceğini bildirmiş idit... İtalyanların bu ifeçlelerine mukabil İn- giliz membaları da mareşah bilâkis son de- recede hunhar ve zalim bir adam olarak tamtırlar, “Habeşistanda vukuu bildirilen birçok katlikmlarda onun “amil olduğunu 0. iNANMA! | Teketin harbde kazanci değil, Avmpa medeniyetinin kati bir inkırazdan kurtarılması ise bugün mücadele halinde olan mem- lib veya mağlâb zihniyeti yerine milletler ında makul ine müstenid bir sulh bulacakları ömid taşımız muharebenin ilk on bir ayı içinde dü, hep böyle mi yazdı. incelmek bahis mevzuu değildir. Buna mukabil bu mütaleasının doğru olduğu Jadır ve tahmin edilebilir ki, bizzat muhatibler Arasın- da da böyle düsünenler elbet bulumacaktır, fakat bu düşünce- üç beş devlet adamına gelmedikçe fayda İNANMA! mi Sözün kısası Babamın mezarı ye te eçen Patar Küçüksuya gittim. Ba bamin kardeşlerim orada yatarlar; Günün birinde, medeniyetin, bütün görül , tü ve patırdısile oralara da kol stseafmi tahmin edemiyen Recal Zade, önce sevgili yavrularının, sonra da kendisinin; zon v6 ebedi uykularını o iz Boğaziçi bucağındâ sakin ve rahat, uyumalarını tensib etmişti, Nejadını kaybettikten sonra dünyadan u. zaklaşıp ahirete yakınlaşan muhterem ba. Aile sofasmı demir parmaklık! virmiş, içine, sonradan İltihak eğ leri, cin Mhidler hazırlatmış, yeşilliklerini bü tün yil muhafaza eden fidanlar dikt himmetini dışarıya da teşmil ederek mezar. bitin duvarını yaptırmış, kapısını taktırmış, ve Hisardan gelen yolun tam karsısına mü » sadif cepheye di da yatar ölülerin hep, #ine, gecenlerden rahmet dileyen iki mısra. ık bir mermer kitabe gömdürmüstü. Yirmi yedi yıllık a$rhğın gönlümde kül lendiremediği hasretle, bu sefer de O 7 rek mezarı ziyarete kostum. Merhumun yaptırdığı kapının önüne va - nr varmaz, durakladım. Tam medhalde. bir «servi ağacının bedenine çakılı çarbik bir td, beliya gözlerim Mişmişti, Üzerinde elarifeş kelimesini okudum ve şaşırdım. Acaba bu - vas mezarlık olmaktan Gikmiş ve bir kıp kahvecisine mi kiralanmıştı?! Hayır. tarife, kahve, gazoz, lokum gibi seylere tanllik etmiyordu. Bu tarife İâhid, kapak, çukur tarifesi idi, Oraya resmen 2. sılmıştı; ve mezarlıklara bakmakla mökel - 1ef bir makamın mevendiyetine delâlet edi, yordu. Ne yalan söyliyeyim? «Tarife» tabirini bu. raya yakıştıramamakla beraber memnmm ol. dum. Bu alfkaya bakılırsa, şimdi içeriye gi. Tince bir bekçi bulacaktım. muntaram bi voldan babacığımın merkadine kadar cek, süneelerimle, likimle başbaşa kalacaktım. Kapıdan. fçerive girdim. imkânı yok bir adım atmanın! Merarlığı adam boyunda ot. lar bürümüs, sekisi «üzel kalan mezarlar yollar, gecidleri tıkamış, icetive serbesiçi dalan er. inekler, keciler. - öbek öbek nislemiş, tasların çoğu birer yana, tewlü - mü hal eder gibi, boyun eğmiz, harka divar, da olsa, daha baska türlü tevkir va tekrimd Yâyık görülmesi muhakkak olan «Üstad *k. »emsin ebedi makamı yabani otların, diyen, verin arasında boğulmuş, kaybolmu: Gözlerimden fıskrran yaşları adım, Takst babama s#lertyordum, Bu seferk' ağ. Yayışım onun manevi huzurunda; daha yas de baskalarının hesabına duyduğum hirab, dandı. Mezarlığın kanma asılan tarifenin sreak nef! belediyi gözetmek zihnivefile as'lmıf olduğunu arı mc idrak eviirordur. Oraya, bir calgılı tahveve, on adım öte. dek! püâla kıyasen bir fiat Yistesi asmakla wes'ul makam vazifesini vanmıstı, Otları yolmak, volları semak, kapını *a Ba Eğer hâdise'erden ders almak fazi - letini gösterirsek kabul edeceğimiz prensib şu olmak gerek; — Esasen bir kalkınma devresi ge . giren memlekette çalışmayı ve işi or. ganize etmek. Bunan tatbik plâm şudur: — Toprak, atelye, tersâh, fabrika istihsallerinde devamlı hir sivil sefer. berlik yapmak. İmar işlerinde basarı olmak için bütün engelleri ortadan kaldıracık nizamtarı evvelden key - mak. her ne seheble mektehe gitmiyen çocuklardan cezaevlerindeki mahküm, lara kadar bütün eli ayağı tetar in - sanları bu kalkınma organizasyonun. da tavrif etmek. Almanyada mektebe giden ik tah- sil çağındaki çocuklara bile şu vazife verilmiştir: Her çocuk mektebe giden ve yeni açılan yola ald toprağı küçük kovalarla tümsekten a'ıp çukura bo - şallassık. Bu iş yalnız giderken ve ge, Birken yapılmaktadır. Bu suretle yet. miş seksen çacuk kevasını günde İki kere doldurup beşaltmış oluyor. Bu Bu çok sade misal bugün Norveç şimalinden Pirene dağlarına kadar za. fer Hayı yapan Almanların yirmi yıl #cinde sahlanıp kalkmalarının ls - mıdır. Almanyanm bir kaç yl içinde e şaheser oteseradları nasıl başar - dığını simdi anlıyoruz, Her memleke. tn siyasi akidesi baska olabilir. Fa - kat bu calışma metodlarından istifa. de etmemek için bir sebeb olamaz. Dev adrmlarile yürüyen zamanın çok narik dakikalarını heder etmemek £ - çin bu şekil sivil seferbeşğik en sağ am garantidir. Hâdiselerin akışma hayran hayran bakmak gaflet, onlar. dan der; almak fazilettir. Hangisini terrih edeceğimizden kim şüphe ede. RA İğ İN e