16 Haziran 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

16 Haziran 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1870-71 muharebesinde Maç D er etrafında o muharebe eden Fransız ordusunun, ortada mağlübiyet se - behler bulunmadığı halde mahza kendin! mağlök (eddettiği için kaleye sığınmak mecburiyetinde kaldığını ve bu yüzden ka- le ile birlikte Almanlara nihayet teslim ol duğunu anlatmış, ayni zamanda, Balkan harbinde, Lüleburyaz mubarebesinde, bi - rim de galib gelmek ihtimal ve imkânlar. imiz varken nasıl mağlâb olduğumuzu, bu- gün için, anlatmağı vüdetmiştim. 1912 yılının Birinelteştin ayının 26 in - den İkinciteşrinin birinci günü kadar süren Lüleburgaz meydan muhare - besinin hikâyesi askeri tarihimizin en acı ve en ibretli bir fnslinı teşkil eder. Çünkü © vakit, meferden başkumandana kadar, barbetmeği nasl bilmediğimizi meydana kor. Talimsiz ve disiplinsiz sskerin eline İsterseniz dünyanın en mükemmel veriniz, hazbetmesini bilmiyen £ tümenleri en kudretli ve modern toplarla techiz edi- niz. bunlar, kuru bir kalabalık teşkil et - mekten başka ney> yararlar?! Ve s0 bu kuru kalabalık harbe sokulur, fakat gün, iki gün ve daha ziyade gün İnşe edi - İemez, toplar da, cephane ikmsl işinin ye- lunda olmamasından dolayı, susmıya mec- bur olursa, Lüleburgazda Osmanlı ordem- nun başına gelenden başka daha ve ola - bilir?1 a Lüleburgazda Osmanlı ve Bulgar ordu- ları süngü mese bağa beam ee ür tepe veya bir mevzi için © yy ai değildir. Bizim asker, e znevzilerini el m pm en kazmasını ve içine girip tahaffuz etmesini bilmediklerinden, düşmanın topçu ateşine dayanamamak yüzünden terketinişlerdi. En küçüğünden, en büyüğüne kadar, o vakitki kumandanlarımız o mubarebede kıt aların nereden, nasıl ve ne ile inse olunacaklarını; tüfek ve topların cephapelerini muharebe - de ikmal etmenin usul ve tarzinm ne oldu- ğunu, yaralıların geriye nakil ve tedavile - sinin nasl mümkün olabileceğini bilmiyor ve tatbik edemiyorlardı. Pir meydan mu - barebesi tasavvur ediniz ki, bir ordunun ge- risinde ne errak ve cephane kolları, ve sey- yar fırınlar, ne shhiye bölükleri veya sey yar hastaneler mevcud değildir. Bir men - ril tertibat ve teşkilât olmak ve işlemek şöyle dursun, bunun ne olduğunu lâyikile kavramış kimse yoktur! O ordunun bali rr), Üy le meydan muharebesi tasavvur ediniz ki, ordu karargâhile kolordular ve bun - amm çalı ufacık bir ji - Rob epk sadedir, PiyUnGak ka siki ie... Bütün süsü işte bu. Rtekleri bol Kap da robu kadar #80 rına jilenin kumaşından bir miş. Başka ne bir pli, ze de Dİ yok, ıp. Yalnız kenari. band geçir - garpilürü Her kadın bilmelidir llerinizin iyi ışık vermesin! »2 sslatılmış bezle silinin. Yalnız mA kumuara dakunmamıya dikkat ediniz akşamına | silâhinı | kseriya, ya geride! 1 eberseniz Muharebede mağlüb olan Kendini mağlüb Sayandır Yazan : Emekli general H. Emir Erkilet ( “Son Posta,,nın askeri muharriri | Z. Türk korleri numaraları 4. Türk Tümenleri Numaraları I. İzmit Ç çanakkale Lulaburgaz muharebe larla fırkalar arasında erir ve haber ten tisi için adi atıdan başka hiç bir uha bere vastan yoktur. Gene tasavvur ediniz ki kumandanlar muhabere kıt'alannı ve emsali tertibatı fazla bir ağırlıktır diye ge- rilerde bırakmışlardır! Meselâ birinci şark ordusu karargâhının, her nevi yepyeni alât ve techizatla tıklım tıklım dolu ve basında üstelik Almanyada tahsil görmüş bir bin - başı bulunan ordu muhabere taburunu Ha- dımköyünde bırakıp Kırklareli ve Lüle - burgaz meydan muhavebelerini, elinde fenni tek bir muhabere vasıtası (yani'ne telgraf ve ne de telefon) O bulunmaksızın idare etmeğe kalkıştığını söylersem şaşma - yınız, Bütün bunların sebebi ordunun ne - ferinden başkumandanına kadar harbet - meği bilmemelerinden başka ne olabilir?! Lüleburgaz muharebesi, Kırklareli mu- harebesinde düçar olduğu mağlâbiyetin hi- ilmek arzusunu besliyen şark or - dusu kolordu kumandanlarının ileri sür - dükleri iwleb üzerine Birinciteşrinin 28 inde ve bilhassa 29 unda işte bu halde basla -| mıştı. Yokan şark ordusu kumandanlığı bu muharebenin Çorlu - Çerkesköy hattında, Mektub kısacık, fakat pek manalı idi: «Göze göz, dişe diş... Kocamı elim - den alanin kocasını alacağım! Anlıyor musunuz?» vu Zeyneb Handanm tezkeresini oku - duktan sonra kalbinin helecanla çarptı ğını hissetti. Zavallı Halâk için yeni bir üzüntü mevzuu hazırlanıyor demekti. — Kocamı elimden alanın kocasını a- lacağım... Demek ki Handan palmiye arkasında geçen sahneye şahid olmuştu! Bunu gör- mese Turhanla aralarında geçen hâdiseyi öğrenmişti ve Zeynebin kocası- nı elinden almak arzusunda olduğuna hükmederek Halüktan intikam almağa karar vermişti. Handanın tehdidi açık ve sarihti, Zeyneb kendi kendine: — Zavallı çocuk! Onu bu azabdan kurtarmak için ne yapmalı? Acaba nasıl hareket etsem onun İçin hayırlı olur? diye soruyor, buna verecek cevab: bula- Turhana karşı hiç bir yakınlık hisset- mediğini ve bu hâdisede suçu olmadığını Handana açıkça anlatsa mı? Esasen sui- niyetle hareket eden güzel kadın bu iti- raflardan da istifadeye kalkışabilirdi. O- nun kocasını günahsız çıkarmak için her çareye baş vuracağı muhakkak sajıla - , bilirdi; çünkü omu sevdiği aşikârdı. Sev- meki Bu kelimenin Handan İçin manası üsbütün başka yeri lar RAE Bunda da tehlike melhuzdu; hattâ bel- ki de © bu meselede, sevdiği kadının de- il. karısının bir enirikası olduğunu dü- sünebilirdi. Bu takdirde Zeynebin izzeti nefsi ve gururu ayaklar altına düşmüş > Bi ihtimalleri in dü - 3. dükten sonra nihayet, elerin ge- göni ederek müteyakkız davrün- ilik bir şey yapmamağı ka- mağ vE HN abu odammdaki çekme. Seç koyarak kilidledi. V- SUŞK.A. dfyonk.M Ce öemalBey H: Hasan ize , F. Fuat ziya Tümenleri,S.1. Suvarı livası yani Ergene nehri gerisinde verilmesini ka- nün şarkına kadar mevzi alan ve üç kolar- duan birinei şark ordusu 28, 29 ve 30 BI - hisar iytikametinde, III öncü, XVII net ve XVHI inci kolordularla, yani *kinci şark Or-İ disini sefalete, yoksuzluğ dusile, yapılmakta olan taarruz dahi yolun.| Same mahküm ede» gençtir. Halbuki ya- da “ilerliyordu. Bu Üç kolordunun yapmakta oldukları taarruz karşısında tek başına ka, lan ve gerisinde h İtemadi takviye kıtaları alıyordu. Üstelik bi. rincl şark ordusunun sığ cenahında ikinel İkolordunun gerisiede ahı vakit geçiren ni. zamiye Üçüncü frka mövcuddu, SON POSTA Konuşurken dikkat etmeli, kulak mi - safiri insanın yanıbaşında bulunabilir. & İnsanım rahat uyuyabilmesi için kula Binin kirişte olmasi şarttır. * Kulaktan kulağa duyulan havadis «ku- laktan kulağa» oyununa benzer, Oyamu #ısaca anlatayım: İ Beşon çocuk yanyana dururlar. Baş- takinin kulağına bir kelime söylerler. M3. seli: | — Tramvay. İ O duyduğu veyshud duyduğunu zan - İnettiği ketimeyi vanındakinin kulağına İfısıldar, ve böylece kulaktan kulağa 80 - nuncuya kadar gider. Sonuncu yük ek sesle ter: — Karpuz. Kulaktan kulağa giderken tramvay ke 1imesi, tarla olmuştur, tayyare olmuştur, tur. Kulaktan kuleğa duyulan hayadis - ler de böyledir. —4 Beli rr KOMİ rarlaştırmıştı. Lüleburgazın şarkından Karaağaç köyü .| o Ankarada Bay «5. Mn o: Hinelteşrin günlerinde, mevzilerini, Bulgar, rik edeyim. «Bu mektubu okuyunca güle ların taarrusuna karşı umumiyetle muhafa, | ceksiniz ve ondan vazgeçmemi tavsiye € - sa etmişti deceksiniz, biliyorum.» diyorsunuz. Hak - Bu ordunun sağ cenahında Vizeden Pınar. | kınız var. Böyle söyliyeceğim” Mekteb sırasınde aşk düşünen genç; ken iztiraba, bhantâ cümleleri znıza bakıyorum, kullandığınız r ihtiyat bulunmıyan birer defa daha okuyorum. Sizde sivri bir 3 Yivali 5 inci Bulgar firkam, vs) olmuşizekâ keşfedemiyorum. Hayır, siz bu çıl - bulunduğu Çonara . Soğucak hattıridan Pı-jgınlığı yapamazsınız. Herhakle canınızın marhisar istikametinde geriye atılmıştı Çer-İ sıkıldığı bir günde Teyzeye bir mektub kesköyünden Seray ve Ve üzerinden MÜ.İ yazmak hevesine kapılmış olacaksınız. İş - —İte o kadar. * «Zonguldak» da Bay «Bs ye: Bu fırka Birinciteşrinin 29 veya 30 ımda) (Evlenmek. evet bir ihtiyaçtır. Tıpkı si - sadece Pınarhisar İstikametinde o yürümesi,İzin söylediğiniz gıbı, fakat her şeyden ev- Jako (Devamı 7 inci sayfada) vel varlıkla yapılı. Bahsettiğiniz KULAĞA DAİR Nakleden: Muazzez Tahsin Berkand İki gün sükönetle geçti, havada bir ırtına alârneti görülmemişti, o Üçüncü gün, kari koca yemek odasında oturür - larken Handan geldi. Zeyneb, ev sa - hibliğinin icab ettirdiği nezaketi göster - diği halde kalbi korku ve ikrahla çarpı- yordu. Birkaç gün evvel kendisine o küs- tah ve tehdidkâr mektubu yazan adam ne cesaretle tekrar onun evine ayak ba- sabiliyordu! Acaba şimdi ne yapacak?) Tamamile hirçin ve kıskanç bir kadın gi- bi mi hareket edecek? Yoksa gene wi - lâhlarını gizliyecek mi? İkinci ihtimal galib geldii Handan ilerlemiş, samimi bir tavırla Zeynebin yanaklarını öpmüştü. Genç kız kalbin - den taşan bir isyan ateşinin yanaklarına çıktığını hihssetti, Bu ne demekti? Han- dan bu hareketile Zeynebden af dila - mek mi istemişti? Hayır, güzel kadının ük sözleri bu ihtimali ortadan kaldır - mağa kâfi geldi. — Nasılsın Zeynebeiğim? Aman, bu ne zarif elbise böyle! Sana da çok yaraş- mış... Halük, başka erkeklerin kanm beğenerek senin elinden almağa kalkış malarından korkmuyor musun? Bu, sulh değil, bârb alâmeti idi, Pen- gelerini henüz kadife eldivenler içine sokmamış, hücuma müheyya bir vazi - yette duruyor demekti. Kocasına sorulan bu suale Zeyneb şa- kaci bir tavırln cevub verdi: — Evlenen ber erkek böyle bir teh - likeyi göze almahdır. — Bana gelince, Zeyneb kendisini teshir edecek erkeği buluncıya okadar sükünet ve itimadımı kaybetmeden bek- liyebilirim değil mi? Bunu, karım gibi şaka ile Halük söy - lemişti. Handanın cevab vermesine sıra kalmadan hizinetçi çay tepsisini getir - diği için mükâleme mevzuu değişti ve hepsi, başka şeylerden konuşarak neş'e içinde çaylarını içtiler. Handan, ikinci oku, veda etmek için ayağa kalktığı zaman attı, — Zeyneh, kocam tekrar seninle dansetmek fırsatını elde etmek istiyor; ayaklarımız birbirine pek uyuyormuş. — Öyle mi? Ne garibi Halbuki ben bilâkis Turhan Beyle adımlarımızın hiç uyuşmadığını zannediyorum. omuz sikerek kapıya doğru yürüdü. Halük onu teşyi ediyor - du. Zeyneb, anhyamadığı bir hissin te - siri altında hareket ederek salonda kak mış, onlarla beraber yürümek istememiş ti. Antreye geldikleri zaman genç kadın birdenbire Halükun elini tuttu ve süzgün gözlerini ona dikerek titrek bir sesle: — Bana karş böyle soğuk davran - ma Halük! dedi. Benim tam manasile bir dasta ne kadar muhtaç olduğumu ta- savvur edemezsin. Bazan sert ve zalim gibi görünüyorsam bunu azab içinde ge- çen hayatıma vererek beni affetmelisin. | Benimle eskisi gibi dost olmak ister mi- İ sin Halük? Uzun boylu olduğundan yüzü genç adalnın yüzüne pek yakın duruyor, sesi büsbütün tatlılaşıyor, gözleri, hakiki bir içinde imiş gibi yaşarıyordu. Halök alçaltarak cevab verdi: — Bunu öğrenmekle pek müteessir oldum Handan... Benden istediğin dost- luğu sana vermeğe hazırım. Bana itimad edebilirsin. Genç kadın eski nişanlısının elini da- ba fazla sıktı, — Teşekkür ederim Halik. Beni an- cak sen teselli edebiliyorsun... Belki de sen benim sana karşı fena hareket etti - ğime kanisin amma, işin nelim bilsen böyle bir hüküm vermezdin. İnan bana Halük, çok müşkül bir vaziyette idim. Bu son cümleyi telâffuz ederken ne - fesi kesiliyor, cümlelerini tamamlıyamı- yordu. Seven bir adam bu güzel çehre - nin yeisle sararmasına, bu güzel gözle « rin yasamasma nasl tahanımül edebi - lirdil Halök bu kadını yalnız o vaktile sevmiş değildi, hâlâ da seviyordu. (Arkası var) Doğru havadis kulaktan kulağa gider ken şeklini değiştirir, ve nihayet hiç biy taralı hakikate uymuıyan bir şekle girer, * İnsanın ağzına halka takılmaz. Fake ağzına halka takılmış gibi ax söylemek $- cab ettiği kulağına küpe olmalıdır. * — Adam sende kulak asma! Diyen her vakit zarar eder, fakat siya « setteki zararı her vakitkinden fazla olun * İnsanda fki kulak bir ağız vardır. İki dinleyip bir söylemek için, Fakat bazan bir söylemek de tehlikeli olur. * Bir kulağından giren söz öbür kulağını dan çıkan kimse, bir kulağından giren 8Su ağzından çıkan kimseden daha nz zörar « dır. Etrafa kulak veren, kolay kalay yaka i defne olmuştur ve nihayet karpuz olmuş- yı ele vermez. “Demat İlilan Mekteb sırasında aşk kâfi görmüyorunu: Tasavvurunuzu — tatbilj — Derin görüşünüzden dolayı sizi tel-Jetmek zayganını tehir ediniz. * Bayan «B. B.» ye: — Sevdiğinizi söylüyorsunuz. Emin mi , Bana anlattığınız vaziyete bakaral sevdiğinizi söylediğiniz adamın yüzünde başka bir şeyi tanımadığınıza hükmediyo rum. Bu vaziyette verdiğiniz hüküm yanlı dinlemeli genç tamah e dir. olabilir. Ailenizin tavsiyelerini siniz. Üstelik bahsetti dilecek bir parti de de * Bay «K.C. Doe: Bahsettiğiniz wrks in takdirkâriyım, fakat daha evvel Türkü severim. Daha ew vel Türkü takdir ederim. Ve hör şeyden ev vel ve sonra da «Türkün Türkler evlenme sini İsterim. Fikrinize iştirak etmiyorum. TEYZE Bunları biliyor mu idiniz P Yere 15 metre kala Açılan paraşlt Tayyare oODuk Vit üstteğmeni paraşütle 1400 met ro © yükseklikteri atlamıştır. Para - yütü havada an- sak- yere on beş metre bir mesafe kaldığı zaman açıl- müş ve üstteğmen du sayede ölüm - den kartulabilmiştir. * Ağlıyan kedi Viskansende Ba . yan W, Foyun siyah kedisi İmsan gibi ağ - ar, gözlerinden yaş - lar gelir.. Sahibi ba - yan eve biraz geç gelse kedi ağ'amıya başladığı. gibi, gene S sahibi azarlarsa göz yaşı döker, * Dünyadaki en yüksek Çımde bulunan © Ça Tayşan © köprü - sünde 7000 basa . makli bir merdi ven vardır. Kon . tuçyüs” diven güneşin nu merdiven, Üs di bu mer. E üzerinden Şi Goğuşu - seyrettiğini söylerler. Dünyada mev, cud merdivenlerin en yükseği i ç vendir. TASARİ bu merdi

Bu sayıdan diğer sayfalar: