14 Haziran 1914 ve 1900 farm meydan muharebelerini mukayese YA si iki nerden muharebesinde ha sıumlar ve roller aynidir: Bir ve m Almanlar ye ediyor, diğer cihette Fransızlar ve İngilizler müdafaa ve ediyorlar. Alsasiymnin 1914 deki mütte- fiki Avusturya ve Mocarian Fransa mu- areeblerine iştirak etme: i. , 1514 "abi başlamadan, İtalya Alman- yanın ve dolayısile Avusturya ve MM tanın müttefiki idi (üçlü ifakl. Pa harb başlayınca, kendi reyi abamadan harb ilân edilmiş olduğunu bahane ederek evvelâ bitaraf kalmış ve sonra da, ken i ttefikleri leyhine harbe girmişti. Ae tak, 1914 Ağustos ayının sonile Eylül ie m ir »lu: talya henüz, itildi emmi Fransa) lehindeki | bitaraflığını muhafaza ediyordu. Bu sebeble Franz İtalya hududları ve cenub sahilleri cihetin den bir endişesi yoktu. Hattâ Mam Feri dan muharebesinin sonuna doğru (Halya arbe girmemek teminatın Fransız orduları başku İtalya | hududla- Franmya kai bile verdiği için, mandanı general Jaffre beda tında bulundurulan bütün kuvvet leri ha 2 “bunlarla ve daha diğer celbet- Paris üzerinden Alman sağ kabil taarruza geçminti. örmediğini iddia se çekim tiği ihtiyatlarla yazana kar ve anın, mukabillerini ğini iddi vi daima Fransanın başına kaktığı İyi” iklerden birisi ve ilki bu olmuştur. 1014 Marn meydan muharebesi, bizim IZ91 Sakarya meydan maharebemizi Ser dinir. Biri batı Ayrupada ve diğeri Azade” lu yaylalarında, 7 yılık bir zaman fasıla: > vukubulan bu iki meydan mubarebe- sinin sevkukceyşi tecelli, inkişaf ve nette: leri hemen hemen biribirinin ayni gibidir. 1914 yılında Almanlar, ki ne Femme karın Alas ve Loren müstahkem o hudu cephesinden ietinab içip, şimal (taarruz) cenahlarnı Belçikadan geçirmizler, gene ve tıpkı şimdiki gibi Amisns - Laon - Reims üzerinden evvelâ cenub batı ve sor ın cenub istikametinde büyük bir çark be i yapmışlar, Parisin önüne ri MARE kesin yalak 35 Ke kader şimal doğusunda bulunan, Meaux'u almışlar, bu mevki ile Châlon Mami birine ci. ve üçüncü ordularla geçmişler ve: 3 Eylülda nehrin denübünda 40 Kın. den fazla ilerlemişlerdi. Bu csna- da 4. ve 5. Alman orduları da Châlon ile ında tâ Vitry - Flenry hattına iş, yani Verdumu bal ve ce- ihetlerinden ihata etmiş bulunu- ME aim müttefikler için buşgünlü ik idi. Yalnız mühim bir farkla nahı Parisin şimal doğu- du. Bü cenah: ba- nan arasında Verdun arasın kadar ilerlemi: yorlardı. kadar kritik İk ki Alman sağ €e: mında Meaux'da bitiyor iyilecek ii in sabahlardı E ün seri ir nk bek ,esaire de İnce bir Yü o Pzbze en uyan materye 5 meklen korkmıyanlar #04, bri kullanabilirler. da ge e kadın gta inci devfeliyen öra; ona iyi düve etmektedir. Kol kenarlarında yeka sisi görüyoruz. Belinin inceelk bir mu? ta büzülüşü göze çok hoş görünmüyer ilmelidir er kadın bilmi R - umaş ve parçalsrın a l çare vardır: 8 2 h bir bez ç in ayağa batırılmış — : ile tali yaneıya kadar - ülkeme. Sa ni he kurumadan ütüyü kakam vk taştan yönleri ni e 19 Jayınız. Sonra m kz İk günkü gibi parlıyacak' ve ön eteklerini muş, & Rengi # eb b tini tazelemek Ban A eml Emekli general H. Emir Erkilet «Son Posta» nın askeri muhsrri İm tıya doğru uzatmış ve Paristen gelebilecek bir darbeye karşı koyabilmek için Alnsan- ların elinde hiçbir ihtiyat kuvvet kalma- nit : Almanların maksadı kendi sağ cenahla- rile müttefiklerin sol tenahını ihata ve bu sretle Fransiz ordusunu cenub ve cenub doğuya alarak ve iki büklüm ederek mahvetmek idi. Halbuki müttefik ordular Verdunu mihver yaparak cenuba (geriye doğru giderken Fransız O başkumandanlığı Pariste bir ordu (6. Mawnoury Fransız or- dusu) toplıyabilmiş ve bununla Almarların sağ cenahına taarruz etmek imkânın bul- muşta, Ayni zamanda cephede, general Foch'un kumandasında (bulunan 9 uncu Fransız ordusu. geriye çekilmek emrini al- meşken kandiliğinden taarruza" geçti ve karşısındaki 2. ve 3. Alman ordularının a- ralanna girdi. Flhasl Marn'da metleketle. rinden ve ihtiyat kuvvetlerinden uzaklaşan Almanların takat ve kuvvetleri tükenmiş ken kendi ihtiyat kuvvetleri üzerine çeki- yö. len Fransızların kuvveti artmış ve vaziyet- | H leri düzelmi Almanlar, daha birçok tesadüfi ve gay- ri tesndüfi hatalar sebebile de, Franseziern cepheden ve Paris: şimalinden | yaptıkları taarruzlara karşı koyacak ihtiyat kuvvet leri bulunmadığından geri çekilmeğe nec- bur oldular. Bu çekiliş harbin sonunsi ka dar galebe fırsatını Almanların elinden a- larak müttefiklere (verdi. 5 ilâ 12 Eylal 1914 Marn meyden muharebesi işte budur. Bizim Sakaryayı da hatırlarsak o da he-| men öyle olmuştu. Yunanlılar ordumuzu Kütahya ve Eskişehirden Sakaryaya kedar | takib etmişler, 20l cenahumızı Haymana çöl ve ovaları üzerinden ihata etmeğe ça- bamışlardı. Fukat 24 Ağustosan 12 Eylöle kadar devam eden muhareeblerde onların kuvvet ve takatlar tökendiğinden taarruzlarını. besleyip idame ihata edemediler, Üstelik onların sağ cenah ve gerilerine va- ö z iki olan-bizim mukabil-tnarruz ve ihatamız geldi ve bu suretle Yunan ordusu Sakarya ve Haymanadan Eskişehir - Afyon hattın» kadar ric'ate icbar olundu. Bunun neticesi, nasıl ki Marn meydan muharebesinden son- ra Almanlar bir daha galib gelmeğe mü. said bir fırsat elde edemedilerse, Yunanlı İsr da Sukarya Yic'atinden sonra | gelebe çalabilmek imkân ve fırsatını ebediyen ka- çırmışlardı İdluğu gibi Sakaryı SON POSTA da dahi muvaffakiyetsi müteamızın maddi ve manevi kuvvetlerinin, tükenme- sinden ileri gelmişti. 1914 de Almanların Marn'da muvaff kiyetsizliğe düçar olmalarının sebebi, çoktur. Bunların hülâsası şudur: 1. İmparator ikinci Vilhelm ile general Moltkeden müteşekkil olan Alman baş kumandanlığı ruhan ve manen zayıf idi Moltkenin sevkulceyşi iktidan vardı; fa kat kuvvetli bir iradeden mahrumdu, 2. Meşhur Alman genel kurmay başkanı general Kont Schlifin Almanları Mozel nehrinin sol sahilindeki taarruz cenahınm 3 ordu halinde en az 25 kolordudan mü- rekkeb olması lâzmm olduğunu tesbit et misti. Hakikatte de bu cenah bu suretle teşkil olundu. Ancak Mara meydan muha- rebesine yani kat'i müsademeye gidi bu cenahtan üç kolordu geri çekildi ve i Prusyaya trenle nakledilmeğe başlan- dı. Tannenberg meydan muharebesine de yetişemiyen bu üç kolordu Marn'da zaferi Almanların tarafına çevirebilirlerdi. 3. Alman başkumandanlığı taarruz ya- pan ordulardan uzak kalarak bunları ida- Te edememiş ve bu ordulür kendi başları") na kalmışlardı Üstelik Moltke tarafından! <epheye gönderilmiş olan kaymakam nsch ikinci Alman ordusuna ric'at tav- siye etmiş bu da bu tavsiyeyi icra etmişti. 4. Yukanda söylediğimiz gibi Almanlar membalarından uzaklaşnışlar, Fransızlar İse kuvvet kaynakları üzerine ric'at etmiş- lerdi. Üntelik İtalyan hududundaki Fransız kuvvetleri meydan muharebesine celbolu- nabilmişti. Şimdi birde bugün cereyan etmekte &- lan Marn - Paris - Aşağı Sen meydan mu- barebesine göz atarak farkları srahyalım: 1. Alman ordularının idareleri 1914 den | çok daha kuvvetli bir eldedir. 2. Alman taarruz cenahı 1914 e naza- san çok daha kuvve ve karşısındaki! müttefik kuvvetlerden pek fazla üstündür. Bundan başka Almanlar daha evvel Bel çika, Artuva ve Flancrlerle (en az 40:50 tümenEk) büyük bir müttefikler ordusunu peşin olarak imhe etmiş bulunuyorlar, 3. Alman başkumandanlığı bütün hare- küt yakından idare edebilmekteriir. 4. Almanların kuvvet kaynaklarından gittikçe uzaklaşmaları mahzuru 1914 de ok duğu gibi mevcuddur. Fakat aradaki bö- yük kuvvet farkı bu mahzuru gösterme Bundan başka şimdi harbe giren k bir Fransız ordusunu muat- tal tutmaktadır. 5. Almanların elinde müttefiklerin kâfi (Devamı 7 inel sayfada) *an nm edebi tefrikası: 42 Dememek için kendisini güç tuttu, Bu hâdise âsahını o kadar sarsmıştı ki bütün harici hayatı, etrafındakileri unut- tu ve bir ses kulağının dibinde: — Ne güzel bir çift teşkil ediyorlar! deyinciye kadar öylece kaldı. Bu, Turhanın müstehzi sesi idi. Genç kız şiddetle başını çevirdi, fakat derhal sikünetini bularak mütebessim bir çeh- re ile sordu: — Beğendiğiniz çift hangisidir? Turhan onun bu sahte hayretine ina - nacak kadar snf değildi. Elile salonun tâ ilerisinde, kalabalık arasında duran Ha- Tikla Handanı işaret ettiz — İşe onlar... — Karmızla kocamdan mı bahsedi - dan hakikaten göze koş görünen manzara arzediyorlar. — Hakkınız var... Yanınıza oturmak» lığıma müsaade eder misiniz? —— Bu koltuğu Halük için muhafaza etmeğe mecburum. Turhan teklifsizce koltuğu çekip o - buydu. » — Demek ki siz bu derece uysal bir kadınımız! Kocanızın sözünden dışarı çıkmıyorsumuz. — Mümkün olduğu kadar çıkmama- ga çalışırım. BN İz hiç mert bir kız değinir Zey neb Hanım... Ben artık sitaat etmeko faslının karı koca gramerinden silinmiş olduğunu zannediyordum. — Olabilir... Fakat onun benim arzularıma uygun geldiği zaman bunlara neden riayet etmiyeyim ve ken- di isteğim haricinde iş görmeğe kendi kendimi icbar edeyim? 5 — O halde bu sandalyeyi kocanız için saklamağa kat'iyen karar verdiniz öyle emirleri mi? b başile tasdik etti Rp YEAR SE işgal ediyorum. Lr Kanda FUZULİ AVUKAT Evvelki gün bir gazetede okudum: Sâhte avukatların faaliyetine nihayet verilecekmiş. Kıymeti olan şeylerin sahtesi yapılır. Meselâ para gibi. Demek avukatlık mes leği de, meslekler içinde en kıymetlisi ki, ortaya sahtesi çıkıyor Ni Sahte parayı hakikiden tehik pek kolay olmamakla beraber gene pek güç sayıl - maz, nihayet baskısından, sesinden anla- mak mümkündür. Fakat sahte avukatları hakikilerden nasıl tefrik edebileceğiz?.. İş- te bu güç mesele. — Diplomanı göreyim. Demek var amma, âdet olmamış. Bence hakiki avukatlar, hem sahte ya- kiblerinin reksbetlerine mâni olmak, hem de halkın aldanmasına meydan verme - mek için ammlanna baronun birer mührü- nü bastırtsalar fena etmezler. Bu sayede biz de alınları mühürsüz avukatların sahte avukat olduklarını yeknazarda anlar, da - vamızı onlara havale etmeyiz. Avuk sahtesi ber halde zararlıdır. Fakat avukatlar arasında sahte avukattan daha zararlı bir sınıf avukat daha mev - cuddur ki, bu sınıfın da faali; verilmesi çok faydali olaca! bahs lerim, fuzuli avukatlardır. adım başında bir tanesine orastladığımıza bakılırsa pek de çokturlar. :£ avukat, yolda dalşınlıkla kolu- pinız ve hemen kendinden özür iz kimsenin yanıbaşında türer ve a- vukatlığını üzerine alır: — Birader sen de melisin. — Canım efendim görmedim. Esasen beyefendiden de özür diledim. — İşte 5 kadar. Siz nasıl fena bi ken dikkat et- k vaziyette sanız GONÜLİŞLE sarptığınız zat da fena vaziyete gizeri Zarar yok efendim, Fuzuli avukat atılır: — Zarar yok olur mu çarpmasaydı. İki kişi bir yerde oturmuş şü veya ig mesele üzeriide münakaşa ediyorlardır. Ex kilmedik yerde biten fuzuli avukat da, mür hakkak yanıbaşlarında bitmiştir. Her iki sinin sözlerine kulak verdikten sonra lâfar karışır, ğ : — Beyin yerden göke hakkı var. Sig haktızunız. Haksız olduğunuzu şimdi iş « bat edeyim. Siz dinlemek istemeseniz de; o, iddissni isbat için saatlerce söyler, Fuzuli avukat arkadaş arasındaki mi nakaşalara karıştığı gibi aile husumyetler ne de karışır: — Bilmem amma bence zevciniz bird fazla masraf ediyor. İdareli hareket et 4 İmesi elzemdir. «- Hayır bayan kocanıza karşı bo large da hareket etmekle haksızlık | ediyorsu « nuz. Ben ona hak veriyorum. .. Ben Beyan Neclâğın yerinde olsani o adamla bir dakika yaşamam, derhal aye rini. Gördüğüm zaman da bunu söy « liyeceğim. Ferdlerin fuzuli avukatlığını yaptığı gil devletlerin de gene fuzuli avukatlığını yün par, Şu devletin, şöyle hareket hakkı vardır. .. O devlet o yolda yürümekle hataya düşüyor. Hatanın öyle bir tarzda halli ieali eder kik. İşte faaliyetine nihayet verilmesi irab & den bir avukat sını da bu fuzuli avukaf İ sınıfıdır. EE ghelâsi ER RI etmekiğ Okuyucularıma cevablarım Bay ek. Ea ye: İenen kız ailesinin hükmünden çı- Birinci yuva kbaldir. Bu- nunla beraber hissen ve me n Bilesine, hele annesine bağlı kalır. Sizin karınızllan istediğiniz şey tabint kanunlarını aykırıdır: Yapamaz. yapamamakta da haklıdır, biraz kar, kocasının nüfuzuna girer kendisi için mazi, ikincisi munsif olunuz, düşünmeyi öğreniniz, * Bay «E. Kis yet —Geni kızın vereceği kataida en 2i - yade ne hâkim olur? diyorsunuz. Umumi Nakleden;: Muazzez Tahsin Berkand Turban bunu söylerken manak bakış- İnrla genç kızı süzmekte devam ediyor- fakat Zeyneb onun sımaşık halle - #ini anlamamazlıktan görünmeği muva - hk bulduğu için sadece: — O gelinciye kadar bundan istifa- de edebilirsiniz, dedi. Kadınlar o tarafından o teddedilmeğe pek alışkın olmıyan zehgin ve simarık adam, imalı bir göz kırpışile tecavüze geçti: — Zevahire bakılırsa pek çabuk av - det edeceğe benzemiyor; binaenaleyh rahatça oturabilirim. Zeyneb bu terbiyesizliği de farketme- miş görünmeği tercih etti ve tabii bir gü- büşle: Bunda mutabıkiz, dedi. Halük ba- aa bir dondurma getirmek için gitmiş ol- nu unutup gevezeliğe dalmış olabi- 'urhan, her kelimenin üzerinde ısrar ederek cevab verdi: Handanın erkeklere vakit mefhu- munu unutturmakta oioahareti vardır. Bunü bildiğiniz halde «iz de zayıf kalbli kocanızı o tehlikeye d göndermkete hata ediyorsunuz. - Merak etmeyiniz, zayıf kalbi de - diğiniz kocam, tehlikesi vaktinde görüp ondan kaçabilecek kadar kuvvetlidir. — Olabilir... Şimdiki halde siz bir dondurma bekliyerek üzülüyorsunuz.Mü- #aâde ederseniz hemen koşup getireyim. — Rica ederim, zahmet etmeyiniz, a- eeleye hiç borcum yok. — Bununla yanınızdan o ayrıldığımı İsternediğinizi mi ima ediyorsunuz? Zeyneb öfke ile dudaklarını irdi. Ayni zamanda, bu küstah ve terbiyesiz adama bu sözleri söylemek fırsatım ver- diği için kendine de kızıyordu. yalnız Halükun nasıl olsa ylemek istemiştim. bakışları al » geleceği Turhan genç kızı ate meğe karar veren bir insan | sükünetile sandalyesini Zeynebe yaklaştırdı ve ona bir sr tevdi ediyormuş gibi sesini kısa - rak söylemeğe başladı: — Zeyneb, artık aramızdaki bu sak- lsmbaç oyununa nihayet verinek zamanı geldi... Bırakalım, cesur teyyareci, fakat kli ve korkak üâzik gene fettan amca kızının ağına düşerek çirpinım! Biz ken- di yolumuza gidelim. gördüğüm dakikadnnbeı ğumu anlamıştınız değil mi Zeyneb? Benden böyle kaçmakta devam etmeyi- niz. Söylerken genç kızın elini tatmak Lâkin onun gözlerinde öyle bi bir hiddet okudu ki bir an tered - le durakladı. Ancak, Turhan öteden- beri kadınların etekleri arasında yaşıyan bir çapkın olduğu için bu ilk tereddüd a- mından #onra tekrar kendini topladı, Zeynebin öfkesinin sahte olduğuna hük- metti ve bu defn büyük bir cesaretle o- nun elini tutup sıktı, — Turhan Bey, elimi bırakınız, yoksa bağırır, bir rezalet çıkarırım: — Nisin Zeyneb? Bakınız barası ne kadar tenha... Palmiyenin arkasında a - deta yalnız gibiyiz. Artık benden kaç - makta devam etmeyin. Bakınız, kocanız sizi nasıl aldatıyor. Siz de ona mukabele edin. Alışma verişme!.. Zeyneb mağrur ve soğuk bir eda ile cevab verdi: — Nanihatinize teşekkür ederim e - fen Elimi bırakınız ve yanımdan çe- ki Halükla aramız açmak için söy- lediğiniz sözlere gelince, bunlar İğzem - suz hezeyanlardır ve wrar ettiğiniz tak - dirde kocamla aranızda nahoş bir takım hâdiselere sebebiyet verebilirsiniz. — Halük bana çatmağa cesaret ede - mez; çünkü o takdirde ben de kendi - sinden, karıma karşı olan muamelesinin hesabını sorarım. (Arkası var) bir kaide mev:ud değildir. Alâkadarın ka- İcakterine, biraz da tak derecesine bakar, Bazıları her şeyden eve vel menfaati, bazıları ise kalb meylini dü şünürler. Faz'ia muhake, kânlı olanlar is iki amili bir yere getir miye bakarlar. Sizi alâkadar eder genç kız bu karakter lerden hangisine sahibdir? Tabii bilemem, Belki kendisi dahi bundan baberdar değil dir. Biraz tetkik ediniz, garanti edemem fakat anlamanız ihtimali vardır. ş biliyor mu idiniz p Her an havalanan kız Mis Katerin A- merikadaki bir hava seyahata - çentasının re me Vazifesi de yol göstermek ve se ahat o esnasında onların soracak - ları suallere ce - vab vermektir. Alis Katerin 85,000 kilometrelik © bir mesafe (o uçtuktan sonra ancak bir kere tramvaya bi- nebilmiş ve kara nakil vasıtası ile seyi kavuşmuştur. zat etmek imkânına ** Peruluların düdükleri Peru ( yerlileri sap ve karın ta - raflarından içi boş borularla birbir - lerine &kli testiler yaparlar. Bu testi. ler. su koymak için yapılmış ğildir. Bir hevi düdüktürler. - Ve testilerden birinin de ağzından üflendiği za, man çok uzaklardan duyulabilecek kadar fazla ses çıkar, Sesi, içinde toparlak bul m polis düdüğü sesini andır, Fakat polis düdüğü sesinden kat kat yüle sektir, hanımı