Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
tini feragati müteakıb lar, 2 Sayfa SON POSTA Haziran 9 Et fiatlarında pahalılık olduğu anlaşıldı Şehirdeki gıdâ maddelerinin geçen se- A, kakrlm l V| neye tetkikler neti et fiatlarındı miyetli farklar görülmüştür. Kuzu eti Fat- â geçen seneye nazaran kilo başına 20, koyun etlerinde kilo başına 23 kuruş yükseklik tesbit edilmiştir. Bü hususta zelzele ve seylâblar yüzün- den vukubulan hayvan zayialının müessir olduğu ileri sürülmekte ise de resmi ista- tistikler memleketimizdeki hayvan mevcu- dunun bu zayiata rağmen bir miktar daha artmış olduğunu göstermektedir. Bu netice et yüksekliğinin diğer iktısadi sebeblerda aranması İâzım geldiğini ve bunun sun'i o- lup olmadığının gözden geçirilmesi lüzu- munu meydana çıkarmaktadır. Maarif Vekili bu akşam Ankaraya gidecek Bir haftadanberi şehrimizde bulunmak- ta olan Maarif Vekili Hasan Âli Yücel, dün öğleden evvel Yüksek İktısad ve Ticaret mektebini gezmiştir. Vali ve Belediye Reisi Lütfi Kırdar öğ- le üzeri Vekili evinde ziyaret ederek bir müddet görüşmüş, Hasan Âli Yücel imti- hanlar vaziyeti hakkında da Maarif Müdü- ründen izahat almıştır. Bu akşam Ankaraya hareket edecek ©o- lan Maarif Vekili on gün sonra tekrar şeh- rimize gelecek ve Üniversite mezunlarının dipl tevzi merasiminde bulunacaktır. el Bir kadın kucağında çocuğu olduğu halde esrar satarken yakalandı Sultan mahallesinde 15 sayılı evde otu- ran sabıkalı kaçakçılardan Ahmedin karısı Nadidenin dün kucağında dört aylık çocu- gu olduğu halde o civarda bazı kimselere esrar sattığı kendisini takib eden memur- lar tarafından görülmüştür. Derhal yakala- nan Nadidenin üzeri aranmış, bir şey bulu- namamiş, fakat kucağındaki çocuğun. kun- dağında sureti mahsusada gizlenmiş külli- yetli miktarda esrar bulunarak —müsadere olunmuştur. Emniyet Müdürlüğüne getirilen — suçlu kadın kocasına aid esrarları satmakta oldu- ğunu söylemiş ve.evinde yapılan araştır- mada da bir hayli esrar bulunmuştur. Nadidenin kocası Ahmed zabıta tara- fından şiddetle aranmaktadır. Bir şantajcı yakalanarak adliyeye verildi Zabıta dün Emniyet Müdürlüğü binasının içinde şantafcılığa kalkışan bir açıkgözü suç fstü yakalamıştır. İstrati adındaki bu açık- göz, evvelki gün Emniyet Müdürlüğüne mü. racaat etmiş, Cihangirde Karakol caddesin. de 24 sayılı dükkânm müsteciri bulundu , ğBunu söyliyerek, mal sahibi bulunan Muzaf. fer Baykalın son günlerde kendisine fazla kira ile oturmasını asrarla teklif etmekte olduğundan şikâyet etmiştir. Bu ifade Üzetine alâkadarlar, hâdisenin bir kira ihtikârı mahiyetinde olabileceğini gözönünde tutarak Muzaffer Baykal hakkın- “da tahkikata başlamışlardır. Diğer taraftan İstrati Muzaffer Baykalı bulmuş, bu sefer -de ona, kendisine 75 lira verdiği takdirde derhal aleyhindeki bu mü. racaat ve şikâyetten Tesmen vazgeçeceğini j söylemiştir. Mal sahibi kiracının bu teklifine muvafa- kat eder gibi g#örünerek dün kendisine İste- diği parayı Emniyet Müdürlüğünde sikâye- geri aldıktan sonra vermek üzere mu. tabık kaldığını söylemiş ve bu suretle söz . lesmişlerdir. Muzaffer Baykal dün derha! Emniyet Mü. dürlüğüne müracaat ederek İstratinin ken. disinden para koparmak için bu tarzda a - — Jeyhine suç Isnad ettiğini söylemiş ve cere. yanı hali anlatmıstır. Bu vaziyet karsısmda nümaralari — tesbit edilen 75 lira Muraffer Baykala verilmiş, o da bir sant sonra İstrati lle buluşarak bera- berce Müdiriyet bi önüne gelmişl Bu esnada Muzaffer Baykal numaraları t edllen paraları İstratiye vermis, o da alâkadar memurların karsısına gelerek, gi- Ayetini isbat edemivecefini ve Muraffer ıykaldan davacı olmadığını söylemistir. Bu 1 kgöz san - yapı ehem- | i—A E Söz ve rakam Sözün kısası ——— Alö! Burası Radyo Palavra! _— E. Ekrem Talu eçen gece, ne vakittenberidir müte4 hassiri olduğum bir dostun, Ankara. dan geçmekte bulunduğunu haber alarak; SAPE a — Filân otelde oturuyor.. dediler. ) Gittim. Buldum. Daracık otel odasında, bunaltıcı bir de sıcağın tesiri inzimam c . dince uzun boylu oturup konuşmanın müm4 | mmüekkilini ifade etti: Fransanın çok meşhur bir avukatı cinayet müdafaa ediyordu, muhakemeyi dinleyiciler ara- sında takib etmekte olan polis müdürü bir aralık muavininin kulağına eğilerek avukat hakkındaki' takdirini şu kelimelerle — İşte bir adam ki, günün birinde bir cinayet işlemiş olsa bunun iyi bir hareket olduğuna jüri heyetini ikna edebilir. k mahk ind. hak Gul n nerede nin elinde mükemmel bir silâhtır. Birçoklarını teshir edebilir, tesiri altında bırakabilir, acze düşürebilir. Fakat karşı köyabilecek mükemmel bir zırh mevcuddur. O zırh da hesabdır. Söz tufanı karşısında mağlüb olacağınızı hissettiği- niz dakikada işi rakama vurunuz. Küçük bir hesab yapınız, A istinad eden yüksek bir talâkat bile- bu silâha derhal görürsünüz. SÖZ ARASINDA kün olamıyacağını anladık.. Kahveye çıkma-« ğa karar verdik. Girdiğimiz kahve oldukça kalabalıktı. Bir kenarda şöyle bir yer bulduk, birer iskemle. ye de biz iliştik. Tezgâhın yanı başında, kem gözden mu . hafaza maksadile, üzerine mavi renkte ka, tır boncuükları ve bir baş sarimsak oturtul muş radyo makinesi biz içeriye girer girmel Hsana geldi: Yabancı bir istasyonun bozuli şiveli spikeri sözüm ona türkçe son haberleri veriyordu. Zavallı adamcağızın soluğu pek dar olmaç h ki, haberin birini okur okumaz susuyor, yerini cırlak bir kadın sesine terkediyor, derken o da susuyor, gene kendi başlıyor; tıpkı bizim eski destanlarda olduğu gibir «Aldı Kerem.. Aldı Aslı..» tarzında bir teker« lemedir gidiyordu. Dikkat ettim: Kahvedeki halk bu neşriyati takib ediyordu. Lâkin ekseriyetin dudaklari Dunkerkten çekilen İngiliz askerlerinin Elbiseleri Dünkerkten tah- liye edilerek, İn- giltereye geçirilen Ingiliz askerleri a- rasında — günlerce çarpışmaktan, yil- rümekten — dolayı elbisesiz, şapkasız kalanlâr da olmuş- tur, İşte —resmini gördüğünüz asker de karısile buluş: tuğu zaman aya- ğında beyaz keten pantalon, sırtında bir avcı teketi, boynunda da bir kaşkol bulunmakta idi. Nefer, muharebe mevda- nından yegâne sağlam olarak çelik miğ- ferini getirdiğini söylemiştir. Amerikada sanayiin kudreti Sanayi bakımından Amerika dünyada birinci gelmektedir. Sanayii hem zengin, hem de mütenevvidir. Bu sanayiin için- de başta otomobil gelmektedir. Bununla beraber en fazla para getiren sanayi çe - Hk sanayiidir. Çelik istihsalâtının senelik kıymeti 3,500,000,000 doları bulmaktadır ki bizim paramızla takriben 4,550,000,000 lira tutar. Bu da her halde muazzam bir rakamdır. 3.500 yumurtalı bir omlet Bir İngiliz hava mektebi talebeleri ge- çenlerde bulundukları mahalde bir ziya- fet tertib etmişler ve bunun için en seç- me yemekler yapmışlardır. Bu ziyafetin en mühim yameği 3500 yumurtalı bir om- let, olmuştur. Bunu yapmak içcin 75 ascı bir saat müddetle uğraşmışlardır. Ziyafet vaffakiyet kazanmıştır. Şimdi bu om - letten kinaye olarak bu hava - mektebi talebelerine «omletçiler» denilmektedir. Erkeks'z bir film yapıldı Amerikan film kumpanyalarından biri fajcının üzerini aramıslar, evvelden numa - oraları tesbit olunan — paraları bularak bir zabıtla kevfiyeti tesbit etmislerdir. Bi- gün evvel davacı sıfatile zabıtaya gelen İstrati, dün gec vakit suclu olarak müddelumumili. ğe teslim edilmistir. BHobuk Falüiilteleri isin veni bir imtihan talimatnamesi hazırlanıvor Ankara Hukuk Fakültesinin Maarif Vekâ. Jetine devr! hakkındaki kanun projesi bu- nlerde Büyük Millet Meclisinden çıkacak. tır. Maarif Vekâleti Ankara Hukuk Fakülte - ginin 4 seneye çıkarılması ve programlarının eğiştirilmesi hususunda bir talimatname hazırlamaktadır. Ankara Hukukunun tedri. at vaziyeti. İstanbul Hukuk Fakültesine gö- re değiştirilecek, ayrica yeni bir imtihan ta- matnamesi! yapılacaktır. Her iki fakültenin Program, eleman vaziveti ayni olacak, en İstanbul Hukuk Pakültesinde tatbik dilmekte olan talimatnamenin bazı kısım. Jarı da tadil edilecektir. Bu arada bazı ih . dersler mecbür! olacak, tmtihan şek- İL inde değişiklikler yapılacaktır. t ile kadınlar tarafından çevrilmiş bir film vücuda getirmiştir. Film «Kadın» ismini taşımaktadır. Bu filmde rol alan başlıca kadın san'atkârlar şunlardır: Norma Shearer, Joari Crawford, Pau - lette Goddard, Rossalind Russell, Mary geçen Mayısta verilmiş ve büvük bir mu- | . Sabahtan sabaha Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var. Harb nihayet Atatürkün, o Büyük İnsanın koyduğu prensibe geldi, da . yandı: — Hattı müdafaa yoktur. Sat. hı müdafaa vardır, Fransız başkumandanının askerine hitabesi de bunu anlattı. Dedi ki: — Asker tayyareden korkma, ne kadar çok olursa olsun sana vereceği zarar azdır. Tanktan ürkme. Siperine gir ve onun geçmesini bekle. Fakat arkadan gelen piyadeye merhamet etme. Onu geçirmemek için toprağını karış karış müdafaa et.» Fransız danı bu ücadel şeklini tayin ettikten sonra neticeyi de anlattı: — «Cepheyi delip geçen tank ne kadar giderse gitsin geride imha edi- ledektir. Parasşüt masallarına hiç kıy. met vermemek lâzımdır. Çünkü bun- ları geride tepeliyecek kâfi derecede müsellâh vatandaş vardır.» Sakarya muharebelerinin en çetin günlerinde Atatürk de askerine bu emri vermişti. Düşman techizatça ve dedce bize üstündü. Onu ) k oi cin ancak bir şart vardı. Toprağın her tümseğinden ve çukurundan istifade ederek adım adım müdafaa etmek, b uğr d diyen yer değiştirip ateşe devam etmek. Türk orduları bu emirle muzaffer oldular. Harb kabiliyetleri tarihteki kıymetli izlerile kabul edi'miş Fran - sız askerleri de kumandanlarının bu emrini yerine getiriyolar, Möz muha, rebelerinde tankla tayyarenin haşin ve korkunç savletleri müttefik ordu - ları birbirinden ayırmış'ı. Üç gündür devam eden yeni taarrurzda — Fransız askerinin mukavemeti ve hatlardan i. çeri dalan tankların akibeti gösterdi ki bask d görüşünde tam bir isabet vardır. Büyük kuvvetleri sevk ve idare et - mek ağır bir me“'nlivettir. Fakat bu hüneli — gösterenmlerin — kazandıkları şöhret de tarTâlere A!tın harflerle ya- zılacak kadar kıvmet'idir. Bunmui için yalnız bir sürat&ze olmak kâfi değil, bir psyehologue olmak da Jâzımdır. Juılan C aLiJ GAO NB A Ric'at eden papağanlar, köpek'er ve gitarlar! Dunkerkten İngiltereya , nakledilen Fransız askerlerinin cephede besledikleri köpeklerini, papağanlarını, boş zamanla- rında kendilerini eğlenditmek. için çal- dıkları gitarlarını da birlikte getirdikler: görülmüştür Aç olmalarına rağmen, bir Bir asher kadar Büyük tehlikeler Atlatan çocuk Dunkerkten İn- giltereye çıkarılan askerler arasında 12 yaşlarhda ve Leön Şubz adlı bir Fransız çocuğu da vardır. Leon tam üç hafta cehenne- mi ateşler ve bom- bardımanlar ara-, sında bocalaya bo- calaya, düşe kalka Dunkerke gelebil- miş, oradan da İn- giltereye nakledil- Teen, Alman tayyareleri - tarafından yollar bombardıman edildiği sırada kaç- makta olan anası ve üç kardeşinden ayrı düşmüş, bünun üzerine on'ları aramak için oraya burayo koşarkeri yolunu kay- betmiş ve bir yol kenarında bir Fransız askerine raslayıncaya kadar yürümüştür. Asker de kendi kıt'asını aramakta imiş. Birlikte yola düzülmüşler ve türlü türlü tehlikelerden mucize kabilinden küurtul- duktan sonra Dunkerke varmışlardır. Afrodit tekkesi ve müridleri Nevyorkta Long İslandda bir apartı - manda bir Afrodit tekkesi açılmıştır. Yu- nanlı aşk ilâhesi bu tekkede bir hayli mürid toplamıştır. Tekkenin reisi Guil- laume Botkin adında bir zattır, Çar ikin- ci Nikolanın doktorunun oğludur. Apartımanın büyük bir salonunda bir kürsü yapılmış, bu: kürsünün üzerine de ilâhe Afroditin güzel bir heykeli kon - muştur. Heykelin önünde daimi surette altı avize ve buhurdanlıklarda ödağacı yanmaktadır. Müridler sabah ve aksam bu güzel ilâhenin huzurunda diz çöküp dualarda bulunmaktadırlar. Botkin ya - kında Afrodit namına bir ibadethane vü- cude getireceğini bildirmiştir. Bunu te - min için şimdiden ianeler toplamaktadır. İlk denizaltı gemisi Bugünkü harbde simdiye kadar epey- ce rol oynıyan ve bundan sonra da rol oynamağa d bulunan denizaltı'arı ilk olarak, 1624 senesinde Van Drebble Carmelin adında bir' Holandalı tarafın - dan icad olunmuştur. Bu Holandalı yap- -|ce, benim iskemlemin arkalığına , Müzeyyif bir tebessümle kıvril « mıştı. Sankt radyo değil, acemi bir meddali dinliyorlardı. Yanı başımda oturmuş, dirseğini teklifsin dayamış basit halli vatandaşa hitabla sordum: — Ne söylüyor? Anlıyor musun? — Ne söyliyecek bayım? Atıyor işte! Do« muzun oğlu rahmet okuyacak değil a? — Dikkatle dinliyorsun, amma.. Ters ters yüzüme baktı. Nazarlarile, beni tartmak, mehenge vurmak - istiyor gibiydi.. Edindiği kanaat müsaid olmuş olacak ki: — Vallah, kardeşim, dedi, sana açık di « yeyim mi? Benim çok aklım ermez amma, bunları dinledikçe heriflerin ne mal olduk.! larmı daha iyi anlıyorum. Dinlemeseydim, belki de onları bir şey sanırdım» Onlara kendimce bir kıymet yerirdim. Amma, mese, lâ bu söysuzun alttan alta, sinsi sinsl yan. mâak istediği bozgunculuğu sezdikçe, — nasıl söyleyim, imanım daha da kuvvetleniyor, Türklüğümün kıymetini daha çok duyuyo - TümM, Keremle Aslı susmuşlardı. Baktım: Kahyvü hHalkı, yapılan neşriyatla alay ediyordu. U « zaklarda oturan üç müşteriden biri, tâ ö . bür uçta dolaşan garsona seslendi: — Alo! Burası radyo palavra! Maval din. lemekten ağzımız kurudu, Bize üç tane ga « zoz.. Patlat da getir!. Propaganda mı?.. Kime yapıyorlar?. Türk milleti kös dinlemiş millettir. .Ona ayarı bozuk mandolin ve kitara sesleri vız gelir! 6. 6 Laem Calu Tophanede bulunan cesedin bir cinayetle alâkası olmadığı bildirildi Dün bazı akşam refiklerimiz Tophanede Hacıtahsin sokağında 6 sayılı evin bodru- mu içinde tefessüh etmiş bir insan cesedine landığını ve bu din Abdullah adında birine aid olduğunu, kendisinin ona anor- mal hislerle bağlı ve elyevm Bakırköy akıl hastanesinde tedavi edilen David isminde biri tarafından kıskançlık saikasile öldürül. müş bulunduğ ya lardır. Filhakika bundan dört gün evvel Top- hanede metruk bir mahzende kadın mı, er- kek mi olduğu belirsiz bir cesed bulunmuş, zabıita ve adliyece görülen lüzum üzerine morga kaldırılmıştır. Halen morg bu cesed üzerindeki tetkiklerini bildirir raporunu v iş olm ğ dün bu hâdise etrafında mütemmim malümatlarına müra- caat ettiğimiz Aalâkadarlar refiklerimizin yazdığı ıekilİ herhangi bir cinayetle bu ae L İ J—:— vık'wn a« lelâde bir ölümden ibaret olduğunu ısrarla söylemişlerdir. | B el Cümkek Müddeği iliğ? de böyle bir cinayetten ademi malümal beyan etmiştir. TAKVİM çok Fransız zabitleri, İngilterede gida | mış olduğu denizaltıyı Londrada Taymis Boland, Jean Fontaine. kıtlığı olmadığına dair tamamile inanma- |nehrinde tecrübe eylemiştir. Tecrübeden HAZIRAN Bu film Amerikada pek büyük bir rağ-|dan kendilerine verilen sandviçleri ye.-|sonra İngiltere kralı birinci Jak bu de - R“";i_;"' 9 Arabi sene bet kazanmıştır. mek istememişlerdir, nizaltı ile birkaç defa dalmıştır. Teti z ıg_n_g Mayıs Resmi sene Hızır - ŞN 27 1940 85 İSTER/ İNAN - İ1STER- - -İNANMA| PAZAR Siyasi muharrirlerimizden biri İtalyanın munarebeye girip | vaziyeti müşkülleşirse İtalyanları yardıma davet edecekleri GÜUNEŞ £-E | İMSAK girmiveceği meselesini tetkik ediyor, söylediği şudur: muhakkaktır, aksi takdirde işi tek başlarına başarmayı tercih Ss.'|D. « Evve $ |Di — «... Fransanın gösterdiği mukavemet günden güne artar | edeceklerdir.» 4 | 28 3 2 |10 ve Paris te geçen harbde olduğu gibi sukut etmezse o zaman Arkad düşü inde büyük bir isabet ihtimali oldu- 8 | 50 6 |Bi İtalya ne yapar? ğu m:!ydındıdır. Yalnız böyle bir vaziyett2 İtalyanın Alman- Öğle | İkindi am | Yatsı Bu suale Fransız mukavemeti cevab verecektir. Almanların | ysdan gelecek davete icabet edeceğinet S. |D l5 |D.RS. (D. KSi b İSTER İNAN İSTER ANANMAİ n v. Pazlas l6 Pis li Laslar | 5 4 T ayza ea ; ; J İE | el Jaf |- a| Kd gi aü