pP olonya, Norvoş, Holanda ve Belçika seferlerini kazanan bu iki Müthiş harb vasıtan bir haftadanberi, şi - Mal doğru Fransada, askeri tarihin ancak etle kaydedeceği, harikulâde işler gör Mektedir, Uçak ve tank tümenleri, biri yerden ve eri onun üstünde uçarak havadan has - or. cenahlarını dola” alarak her tarafını sarı » ğ Uçak ve tank elele verip sıkı sıkıya İ9 İliği yapabildiler mi onlerm artık mu * olamıyacakları bir gey ve varamıya- akları bir hedef kalmıyor. Bunların aç * tikla, yollardan piyade geçiyor ve hazır - İsdikları meydan muhahrebelerini piyade amlayıp badehu kazanıyor. Eskiden sü- Hİ tümenlerinin gördüğü işleri, şimdiki #blerde, birkaç misli daha seri ve daha olarak, uçak filolar ile seri (hafif) ler yapıyorlar, Halit piyade tankları piyade muhare - tini ikmale yararlar, fakat orta ve &- tanklardan mörekkeb zırhlı tümenler sa hareket hatblerinde hasmin het Ve yarma unsurudurlar. Bunların delme ve Yarma kudreti, bilhassa muharebe uçak fi- Yınin yardımına mazhar oldukları za Man, birkaç misli artıyor. Bu sebeble uçak, Zek otomobil ve zırhlı harb arabaların» "tu harbe alışmamış olan ve bahumus elin- İs kâfi miktarlarda ve kâfi vasıflarda w - « tank veya bunlarla mücadeleye mah *08 silâhlar bulunmıyan ordular “ak ve tanklarla techiz edilmiş Min yaziyetleri pek müşkül olacağı aş kirden mebzul lara Onun için harb sanayii kâfi derecede ok Miyan küçük ve ora memleketlerin, harb Maayii mabzul büyük devletlere karşı ko- Yabilmeleri meselesinin ehemmiyeti hiç bir it bu derece hayati olmamıştı, Biz bu Meveleye bu sütunlarda, birkaç defalar te e ettik fakat bu mevzu üzerinde yüz de- i aha konuşsak yeri vardir. Çünkü bu, “ğrudan doğruya kendi meselemizdir. Küçük ve orta devletler kendilerini bü- devletlere karşı korumak isüyorlarsa #vvelâ, aralarındaki ihtilâfları tesviye et - Meli veya unutmalıdırlar. Ondan sonra, bi- #aflık rolünü bırakarak üçer, dörder bir- elidirler, Kayıduız ve şartsız birleşmek ve küçük Mtalardan büyük ve denk devletler çı- mak lâzımdır. İşte ondan sonra sayıca Vazene hasıl olur. Fakat yalnız birleşmek, küçük ve orta Sevletleri kurtaramaz: günkü bunların harb mayileri büyük dervletlerinkile yansa - O halde onların müşterek, umumi Müdafaa çareleri ite de bezenmeleri lâzım » Meselâ uçak meselesini ele alalım: * bir memleket oçaklarını bizzat ken- — Yapamıyoran © memleketin, #z veya Sek, hasbin başlangıcında malik olacağı sayısını muhafaza etmesine o imkân Yektur; çünkü Büyük Harbdeki istatistik” b Bösteriyor ki uçak zayiatı her ay yüzde Mdür; yani bir devlet harbin başında ma- İL bunduğu uçak adedini muhafaza et- istiyorsa her ay bu adedde uçak imal veyahud dışandan ithal eylemek Meeburiyerindedir. Meseli, geçenlerde © - Badak ki Amerika bir senede elli bin uçak Yapmak; istiyormuş. Eğer Amerika bütün a imalât sırf kendine hasretmek istiyor- © hâlde takriha 4000 Faal uçak sahibi tasarlamış demektir. Bundan arılaşılır ki sanayisiz devletler Yük sanayi devletlerile uçak hususunda maları © halde onlar daha ziyade, m uçak filolarından korunma çarole- bakmak mecburiyetindedirler. Yani Malarını büyük bombardıman uçakların < İN aiyadle av tayyarcleri oedayikine sazla — Çer Bundan başka mehzal uçak müda- “ilâkları tedarik ederler, İspanya iç harbinden alının derslere gör Tankı ve tayyare Korkus belek 1. 0 de ilikin Harb sanayii kâfi derecede olmıyan küçük ve orta memleketlerin, harb sanayii mebzul büyük devletlere karşı koyabilmeleri meselesinin ehemmiyeti hiçbir vakit bu derece hayati olmamıştı AZA Nes Emekli general H. Emir Erkilet “ Son Posta ,, nın askeri muharriri ; | re 75 milimetre ve daha büyü İçak müdnfan toplan 2000 metreden daha yüksek uçak hava vasıtalarına 3500-4000 metreye kadar müessirdirler. ufki mesafeleri daha çoksa da şakuli men-| pilleri ancak bu raddelerde bir tesir yapma | İğa kâfidir. 2000 metreden daha aşağılarda uçak vasıtalara karşı ise 20 ve 47 mili - metrelik toplar İspanya harbinde pek mücs sir olmük üzere mebzulen kullanılmışlar dır. Bunlardan başka başaşağı inen yani İpike sapan uçaklara karşı makinelitüfek ve hattâ tüfekler bile müessirdirler, Tanklara karşı tank ve ağır tanklara karşı ağır tank kullanmak lâzımdır. Fakat kâfi tank yapamıyan ve kâfi tankı olmu - yan küçük devletlerin zwh delen toplara mebzülen malik olmalar: lüzumu şu anda Nevi mukavemetini kıracak müthiş darbe İbüitün şiddet ve fecantile devam eden Fran- sa meydan muharebesinde dahi teeyyüd et- miştir, Bir ordu ya basma İnk vçağn ve hafif, orta ve ağır tanka sahib olmalı veyabud mehil uçak ve tank mildafan vasıta ve silâhlarına malik bulunmalıdır. Aksi tok - dirde, en büyük ordul uğryabileceklerini Fran felâkete Möz yarma İmuharebeleri Fransız ordusu ne kâfi sö Ja 9 uncu de; hasın. bü. mavi danklarının iserkların» delecek taçk dafii ollâhlarına KAR surette melik © olmadığından cephesi Şunlinij ve Jezilmiştir. Tekrar edeyim: 20 ve 25 mili - İmetrelik küçük toplar ancak hafif ve oyta tanklara karsı müessirdirler. Ağır tanklara Saffet kanımın birdenbire çıkagel- mesi vaziyeti büsbütün müşkülleştir- mişti, Halükun sesi, ortalıktaki çekingen- liği ve gayri tabiiliği biraz giderdi: — Anneciğim, sana şaşacağın başka bir şey daha söyliyeceğim: Ben şimdi — Yeşilköye, — Ne diyorsun op gün tayyare ile yola mı çıkıyörsun? — Vazife her şeyden üstündür ne, biraz evvel bir emir getirdiler. Mü- him bir iş için derhal hareket etmeli- yim. Ne vakit avdet edeceksin oğ- ium? Zeynek, cevab verirken oHalükun sesinin hafifce titrediğini. gözlerine #erib bir hüzün çöktüğünü farkederek bilâihtiyar titredi. — Belli olmaz anne, A'lah ne vakit isterse o zaman döneceğim. — Yak çocuğum, bu işler Allaha kal- maz: hava müsaid olmaz da tayyare ile dönemezsen trenle, vapurla gelirsin olmaz mı? Genç adam, yanaklarının kızardığı- pı belli etmemek için başını çevirerek: — Peki anne... dedikten sonra bir- denhire iradesini bularak: — Şimdi artık gidelim; çünkü geç yeri saniye süküt,. gene Halükun an nesine hitab eden sesi: .— İstersen sen de Yeşilköye kadar bizimle gel anne, akşam vapurile Ya- acığa dönersin. iz ii rahatsız etmez miyim? İzik SON POSTA karsı ise ancak 43 milimetrelikler kâfi bir tesir yapmaktadırlar. Gene bilmelidir ki, vçak ve tank mü « dafaa silâhlerile, muhtelif küçük ve orta birlikleri kâfi ve mebzul bir surette techiz etmek kifayet etmez, ayni zamanda bun- lardan orduların emrinde ayrı ayn ve süratle harekete muktedir motörlü gruplar vücude getirmek ikhza eder. H. E. Erkilet Bir cevab Sayın okuyucularımızdan Çarşambada Bay Bu topların | Nurettin Semizoğluna: Beş ton ağırlığında bir uçak bombasının yapıp herhangi bir hedef özerinde kulla. mıldığını duymadım ve okumadım. Geçen Büyük Harbde Almanların Londranin bom. bardımanlarında kullandıkları en ağır bom. ba 1000 küogramlıktı Bugünkü askeri hara odehiyatında azami 1800 : 3090 kilogramlık bombalardan bahsolunur. Zaten en büyük İngiliz bombardıman uçaklarının tapdıkları bombaların meemuunun azami ağırlığı 2600, Fransızlarınki 4200, İtalyanlarmki 2000 ve Ruslarınki de 500 kilogramdır. Buna göre bu büyük bombardıman uçaklarına 8 ton - luk bomba tasıtmak lâzım gelse yalnız en ağır Rus bombardıman uçağı bunlardan bir tek bomba taşıyabilecek demektir KI pratik birşey değildir. Zaten 2000 kiloluk bomba bu. gün mallüb en müthiş tesirleri yapmakta - dır. RRE Amerikadan ikinci parti demir geliyor , Amerikaya sipariş edilen odemirlerden ikinci partinin de Amerikan Export Lâyn kumpanyasının Ekzamiter ve Exminesir vapurlarile limanımıza gelmekte oldukları haber alınmıştır. Mıntaka ticaret müdürlüğü 2500 tonu bulan bu demirlerin de geçen defa olduğu gibi Pireye çıkarılması ihtimali olduğunu is< tihbar etmiş ve vapurların yollarına de - vam ederek hamulesinin İmanımza geti rilmesi için teşebbüslerde bar, Diğer taraftan Şişlide yapılan modem hastanenin demirlerini de sipariş alan Bel- çika Firması siyasi ve askeri vaziyet dola « yeile bunları veremiyeveğini | bildirmiştir. Il Müşteri memiş. Bu yüzden tablolar satuumamış. Fa-| kat ressam tablolarını satmak için bir çare bulmuş. Tablolarından ker birini bir hama. bm sırtına yüklemiş, kendi de elinde fırçalar onların önüne düşmüş... Sokak sokek dolaş. muşlar, ve bir gün içinde beş tane tablo sat- mlar, Ressamın metodu, ber nevi eşya için ayni neticeyi verir mi, onu düşünüyorum: Satılmıyan kitabların muharrirleri, kitab. larını hamallara yükleseler ve kendileri de hamalların önlerine düşüp sokak sokak do- laşaslar, kitablazdan günde yirmi, otuz, kırk tane salmaya muvaffak olurlar mı? Pek zannetmiyorum, * Esasen ressamın metodu bizde tecrübe ©- dilmiştir: Bin, azami bin beş yüz basılıp yü- zü satıldıktan yahud müellifi tarafından gu. na buna hediye edildikten sonra geriye ka. lan dokuz yüz, yahud du bin dört yüz kitab seyyar kitab aatıcılarının ellerine verilir. Gerçi müellif onların önü sira yürümez am. ma, müellifin ismi onların ağzındadır. Ba, Çırırira: — Fiânın, falan eseri yedi buçuk kuruşa, bulmak san'atı ir İngiliz ressamı, sergilerde teghir et.| Sokak sokak, cadde cadde, semt semt du “ği tablolarmı ktmseye Obeğendire. ;laşırlar. Fakat bir tane bile satmaya müş vaffak olamazlar, * Ressamın metodu, kadın giyim eşyası öğ“ tıcıları tarafından tatbik edilirse yüzde yüz müsbet netice vereceği muhakkaktır. ' Meselâ bir şapkacı, yaptığı gapkaları XX kaç güzel kadın başma (giydirse, bur lar urkağa kendi önde yola Çıksalar; ime birinde gördüğü robu, mamloyu, , şapkayı; — Aman ne güzeli Diye beğenmek itiyadında olan Kadınlary şapkaları hemen beğenecekler: — Aman ne güzel Diyeceklerdir. Bu esnada şapkacı da; — Bunlar satılık diye bağırırsa, koşacağ lar, satın alacaklardır. , v , Kadın terzisi, kadın ayakkabıcı her cins kadın giyim eşyası satanlar, bu toddan Wtifade edebilirler amma. o zamağj evli erkeklerin okeselerine ne miktar dür! & kilir, ocaklarına nemene incir dikilir Kr Cima , Muta İ GÖNÜLİSLERİZLİ Ne şekilde halledilebilir ? Hakiki ismini saklamıyan bir erkek oku -İezim ve iradeye sahib olduğunuzu farseğj 4 yacum bana hayatının. hikâyesini anlatı .İniz, kat'i bir kararla hayatınızı tekrar yor. Mektubu çok uzundur. Bununla beraber|mağa çalışmak elinizdedir. Yapabilirsiniz. hülâsası tında çok fena bir izdivaç yapmış, netice - sine de senelerce katlarımıştır. Bana anlat . Hayriye; tığı vak'alarda mübaliga yoksa eehennem| Sevmek kolay, fakat sevgiyi idame obd hayatı geçirdiğini söylemekte haklıdır. emi ei yapılabilir: Bu okuyucum muhtelif Amil ve tesirler ai.İdin vereceksin. » i Bayan ç iye: mek zomlur. Ve kabahat de ekseriya iki t& Şimdi ne yapabilir? Bu vaziyeti nasıl ıslâh rafındır. Geçimalrlik ve nihayet kazşil edebilir? Okuyucum bana kendi yaşi, nefrele inkılâb eden soğukluk nasl başla 4 inin, ira, dı, anlatmamışsınız, fakat ben tahmin İdesinin derecesi hakkında tafelat vermeyi |Yo'um. evvelâ sinirli bir günde bir unutmuş olduğu için kendisine katl bir yol düşünmiyerek yaptığı bir hareketten iğbirarın söylenmiyerek içie saklanmasın gösteremiyeceğim. Zira hayatın her safha -Jd,n, doğmuştur, ikinci bir hareket bu iğbi sında olduğu gibi evlilik işlerinde de her çey yaşa, «zme ve İradeye bakar. Fürsediniz ki, fena başlarmış bir işim için.) de bulunuyors deniz sıfırdır, rüzgâr ve hâdiselere tâbi ola. rak devam edip gitmekten başka yapılacak bir şeyiniz yoktur. Nihayet günün birinde «uzun seyahate çıkmanın saati, çalar, o 70. rarı arttırmış, zaman da kin haline getir miştir. Şimdi vaziyet tashih edilebilir Garanti edemem. İki tarafı da ayni dere seven bitarafın bir dostun huzurunda umuZ. Yaşlısnız, azminiz. İrA-| yane yayacak bir hesablaşmayı fay - * Aydında bay «lL. Ks ya: 4 Bahseğiniz meselenin gönüü işleri ile aj man da gözlerinizi hayata kapıyarak kur -'lâkasını göremiyorum. Bir doktora müracagi Bu demirlerin de Amerikadan getirilmesi | tulursunur. . temin edilecektir. Nakleden: Muazzez Tahsin Berkand — O nasıl söz anne? Dönüşte Zey- meb seni iskeleye bırakır. Bunu söylerken yardım dileyen ba- kışlar Zeynebe gitmişti. Genç kız onu bu müşkül ve heyecanlı vaziyetten kurtarmak için derhal atıldı: — Tabii pek memnun oluruz efen- dim. Küçük otomobile müskü'ülla yerle- şerek yola çıktılar. Genç evliler kendi düşüncelerine gömülmüş gibi susuyor- lardı; fakat oğlunun saadetile neş'ele- nen müşfik anne, durmadan ona sua)- ler soruyordu. Nihayet Halök bu karı- şik ve şüpheli vaziyeti annesinden ta- mamile gizlemek maksadi'e hemen bir hikâye uydurdu, Bu bikâye hakikati tamamile değiştiriyor. onları adeti bir- birini seven iki insan yapıyordu. Bunu dinlerken Zeyneb onun annesini üz- mek istemediğini ve onda herhangi bir şüphe uyandırmamak titizliğile hare- ket ettiğini anlamış ve birbirlerini bu derece seven bir ana ile oğulun ara- sında kendisini yabancı görerek mah- zunlaşmıştı. Şimdi Halikun (haricen sert ve haşin gibi görünmesine rağmen annesinin yanında muhabbetli bir ço- cuk olduğunu anlıyör ve bilhassa Saf- fet hanımın oğluna karşı gösterdiği şefkat ona kendisinin anasızlığını ha- tırlatıyordu. Yeşilköye geldikleri zaman, tayva- Tenin hareketine pek az bir zaman kal- mıştı. Genç adam otomobili daha sü- ratle yürütmeğe başladı. Tayyare harekete müheyya bir hal de idi; Halük derhal başlığını. gözlük- lerini takarak hazırlandıktan sonra an- nesinin ellerini tuttu; fakat gençliğin Buna mukabil el'aı genç, demir gibi bir İVAÇ ne demek olduğunu bilen Saffet hanım hemen geri çekilerek yerini Zeynebe verdi: z Kocamı elimden aldı deme kızım. Sesi titriyordu. Zeyneb de helecan- dan boğulan bir sada ile: — Rica ederim efendim,., dedi. Halük onün da elini tuttu ve gözle- rinde derin bir rica ile ona baktı. Bu bakışlarda: — Dünyada en çok sevdiğim bir an- nem var. Bu müşkül dakikalarda ona içimin helecanını be'li etmemek, ona ebediyen veda ederken cesaretimi mü- bafaza etmek için bana yardım eder misiniz? Suali okunuyordu. Zeyneb kısa bir an tereddüd ettikten sonra ellerini genç tayyarecinin avuçları arasına bı- raktı, Kendisine karşı bu kadar İyi kalblilik ve âlicenabhık gösteren bir a- damâ bu kadarcık bir yardım etmesi çok muydu? Fakat bütün bunları, kü- çük parmağını kuvvetli bir çarka kap- tırınca bütün kolunun ve hattâ vücü- dünün o çarkın içine girmesini mene- iyen.bir adan aczile ve biraz da İ şuuri bir tarzdu yaparken kendi koşmakta olmasına irekân yoktur. Bu derece sade ve hatti nes'eli başlıyan bir seyahatin sonu bir felâket olamaz! diye tekrar ediyordu. Gitmek zamanı yaklaşınca Halük ânnesinin boynuna sarıldı: — Allaha ısmarladık anneciğim. (Arkas var) etmelisiniz, TEYZE Bunları N biliyor mu idiniz P Yüz sena boş. kalan e vardaki, Pe rili ev tam bir asır boş kalmış hiç kım se orada oturmak istememişti, Bu-« nun sebebi, kalk #rasındaki bir hu- rale idi. Bir gece Perili Köşkte ka» lacak olan her» hângi “bir-şahsın şaflaktan evvel perilerin çıkaracakları müthiş soğuk tesirile donup öleceğine inanırlardı. * Mukallid kuş Avustralyada © bulu- nan bir nevi kuş, #€s tsklidinde papağandan, çok ileridir. Bu kuş kö- omAA pek gibi havlar, kedi g- Şİ bi miyeular. Tiiak bir — çocuk gib! ağlar. Tren, vapur düdükleri nin seslerini taklid edebilir, * Karından konuşulur mu? Karnından konuşanlara vantrilok ta « bir ederler. Vantrilokların ekserisi bunu kazanç vasıtası yapmışlardır. Müzikhol « lerde mankenleri karşılarma alırlar ve kendileri dudaklarını kımıldatmadan kos nuşarak güya mankenleri konuştururlak, Ve mankenlere sevab verirler. 'Tek baş na biri asıl sesi, diğeri de dudaklarını ki pırdatmadan çıkan sesile konuşanlan, kavga edenler mevcuddur, Meşhur bir İngiliz vantrilok'u, kendi » lerinin karından ses çıkarmadıklarını, 0 sin gırtlaktan çıktığını iddia etmektedir, Vantrilok doğuştan olur, fakat bilâhare telimle kabiliyet arttırılır.