YAZAN Erekli g:neral H. Ez ir Erkilet “ Son Posta ,, nın askeri muharriri Efkâr umumiyenin ağır hükümleri emokrasi memleketlerinde dev- hg, PİN siyasi, mali, iktısudi. da. üg.e bârici idaresinden alduğu gibi «, Sâlâından da, parlomana karşı, hü- eni Mmes'uldür, Onun için syihde de, kak, ,<€ hükümet, ordu ve alelimum Sİ İşler üze daima yüksek mü- esini yürütmek İster, i arlomana ve bütün millete karşı bil-| ? i i &. €R mes'ui bir başkumandan Vardır» enerjisile ve harbin muzafferane sevk ve | © Sörguden sıyrılamaz. Hattâ bir hür idaresinde tecrübe ve maharetile şöhret ÜENet başkanının veya kabinenin harbin yalmuş olan ihtiyar Çörçilin . hükümet aa Ve idaresinin yolunda gitmesini kon- İreisliğine gelmesi İngilterede belki bir © Ve iemin işini yalnız harbiye MA - ümid ve itimad havası yarattı. Fransada 4 tevdi etmesi dahi, demokrasi Ye -İdahi son Alman taarruzlarile fazla kırı - 4 Pe kâfi değildir. Bu memleketler -İJan maneviyatı yükseltmek için, hükü - & harbin sevk ve idaresinden perlomâ" | met başkumandanı daha popüler diğer İk, S8 bütün kabine veya biç almâz5a | birite değiştirmeğe lüzum görmüştür, ii, © Kabihesi ve bunun, yani hüküme “| Geçen Büyük Harbde Marn kahramanı 9 sl mümessil ve çefi olan bizzat ba$-|Jafr 1916da, Alman garb cephesine İn, | #es'uldür, Nitekim görüyoruz Kİ.| yapmağı tasarladığı umumi taarruz plâ- İÜ Pelterede birindi nazır Çörçil ve Fran! pının Falkenhaynin büyük ve kanlı Ver- 4 Başvekil Reyno harbin sevk ve ida dun taarruzile bozulduğunu görmüşts o. den birinci derecede mes'ul Zatİar| Ayni yılın Temmuz (lâ Eylül aylarında ön safta görünüyorlar ve parlo -| Almanlara karşı yaptığı son taarruzla - |, © bu sıfatla daima hesab vermek) mında da, büyük telefata rağmen, mu - ““buriyetinde bulunuyorlar. vaffak o'amayınca General Nivelle ile b hükümet üsulüne göre, asıl yres'ul | tebdil olundu. N hükümetin, başkumandanın baş -| Nivelle, kendi kurmay başkanı Gene- icraatını mürakabe etmesi artık pek | bi telâkki olunur. Fakat bu sel, baş- | Jeve'nin muhalefetlerine rağmen 9 - 16 umandan için ve bizzat harbin sevk ve |Nisen 1917 de yaptığı St. Gufntin taar - Pi için kolaylıklardan ziyade daima | yuzu, geriden cephane ve İevazımın vak- ğ vaz KT yazatmıştır. Çünkü, bilharsa| yüzünden, akim olun lara, çPEBİN . Oynak Olduğu zaman -İca gevkiini Petalne bırakmağa mecbur ber an çok ağır karı kar -İçiğa, ransız başkumandanlık makamında değişiklik G, Veygand az, fakat iyi konuşur, zeki ve yaşına rağmen cevval ve dinamik bir kumandandır 04 harbde ağır mes'uliyetler yükle * karşısında Çemberlâyn. İngiliz başku - |'Ü” Kumandası esnasında insan zayiatını © bir hükümet «harbin sek ve idare - mandamını değil, kendini feda etti, va, |9“İİDAX İçin ateşin tesirini son hadde ral Petain'in, General Lyautey ve Psin-| ni bu'unan kumandan her şeyden vade büyük ve tam bir sükünete muh- “tr, Devlet reisine ve hükümet adam- mâ ve hattâ partilerin liderleri olab Müdüztu mMeb'us ve senatörlere mütema- hiç ant vermek vaziyetinde bulunmak Me kumandan için pek omüşküldür. 191446 Fransız başkumandanı olan <Y Pİbi ynünzevi ve haşin kumandan - ie * taraftan muharebeyi idare Pek ve diğer cihetten hükümet ile eb'tslara derd anlatmak pek güç VE yüz'etir. Fakat demokraside bu bal 28- ı Bundan başka, demokrasi ile idare © ân memleketlerde, harb muvaffaki - DİZ bir cereyan alır almaz, ekseriya tidar mevkiini muhafaza ve askerle 4 Yeni bir ümid ve yeni bir azim Şi - pi etmek için hükümetlerin başku - kg dam (eda etmeleri bir ödettir. Hü - siler bu gibi zamanlarda ekseriyetle iler kumandanlar seçerek bunları İŞ Üy? getirir'er ve bu suretle yeni bir Ve itimad havası yaratırlar: aj, Edi kumanda tebeddüllerinde ye aşi eskisinin bıraktığı yerden işe «Mğ: ve eskisinin hazırlıklarını ay - Kabul ile tatbik mevki'ne koyduğu ve Surefle muvaffak da olduğu ekseri - görülmüştür, Buna rağmen yenisi Tüm Ve şeref kazanırken eskisi gfkârı u- İyede muhtiliğini muhafızada de - YA eder, de mülâhazalara sev'»dep günün ği ny hâdisesi şüphe yok ki Fransız baş i öy mdan'ığında vukubulan yeni deği - ktir. General Gamlenin - sevkuley$ var mıydı? Varsa bunlar meler- ibarettir? Bittabi bunları iyice bile- a Zaten bu kadar uzaktan ve İki yoharib tarafın kuvvet, karar ve iersat- IN teferrüntına vâkıf olmadan doğ- tenkidierde bulunmak kem mümkün ve hemfaydasızdır. Ancak ne Frar- Çay ne dejİngiliz “efkârı umumiy*si ki, *Slovakya ve Lehistandan osohra Yiyin ve müteakiben Ho'anda ve Be'- ti, », “kendilerine müttefikler tarafır- tam bir yardımda bulunamamak yü- “en, birer birer yok olmalarını bir i hazım ve affedememiştir. Üstelik Yaz i de Fransa istilâ olunuyor ve ordasu m olmak tehlikesi karşısında bulu- b # i #? Seksen küsur yaşında bulunmasına rağmen bir iki sene evvel Madrid sefare- tine. şimdi de başvekil muavinliğine ge- tiri'en Maresal Petain, Nivelle'i istihlâf için evvelâ 1916 Verdun müdafaslarında SON rosra ve bilhassa Verdumun mühim bir istihkâ- mı clan Vaux'yu geri almakta şöhret bul- ması ve popüler olması lâzımdır. Nivelle- nin kamandası zamanında Fransada harb maneviyatı umumiyetle İnHitata yüz tut- muştu, Onur için Petain bunu yükselt mek ıçin başkumandanlığa çağırılmiştı. Petain Arras savaşında trampete ale- şini ilk kul'anan general olmuştur. O, bü- arttırarak kullanmak yolunu aramıştı. Mareşal Foş müttefiklerle daha sıkı bir tevhidi hareket imkânım yaratabile- cek tabiatte 1917 de Petainin yerine ge- nel kurmay başkanı oldu ve 1918 Martın- dan itibaren de müttefik ordular başku- marığanlığına geçti. Petain ise Fransız ordularının kumandanı kalkmıştı. Petain harbden sonra 1925 de, yüksek harb şürası azası olarak Fransiz ordu - sunun yeni teşkilâlını yapmıştır. Elbasıl görülüyor ki muvaffakiyetler kumandan- ları yükselttiği gibi muvaffakiyetsizlikler onları her daim düşürmektedir. Geçen harbe Alman genel kurmay baş- kanlığında da her bir büyük muvaffaki- yetsizlik üzerine tebeddiller olmuştu. Molteke Mar muzafferiyeti üzerine ye » rini Falkenhayno bu da, Almanyaya ge - rek insanca ve gerek ma'zemece pek pa“ a malolan Verdun muvaffakiyetsiz- liği dolayısile vazifesini Hindenburga bı-| rakmıştı. z genel kurmay başka; Fransız muharebe cepheleri başkuman - danlığına yeni getirilmiş olan General Weyganda gelince kendisi Fransada ta - nılan ve sevilen büyük bir askerilir. Esa- sen Belçika'ı olan general Büyük Harbin başında bir hüsar (süvari) alayına ku - manda ediyordu. Sonra, General Fochun (Devamı 7 nci sayfada) «Son Posta» nın edebi tefrikas: 18 Zeyneb kaşlarını çatarık Halüka baktı we onun müs'ehzi sesine ayni İs- tihza ile cevab verdi: — Bilhassa sizin nazarı dikkatinizi celbetmek istemiyorum. Halük güldü. — Maksadımızı anlıyorum; fakat ya size, beriim için en ulak bit tehlilte his le.melhuz olmadığını söylersem kadın- ik gurürünuza dokunur, bana kızar ysiniz? Genç adamın alaycı sözleri ve meç- hul birisinden intikam almak içinmiş gibi meydan okuyan bakışinr: Zeyne- bin asabi ve mahzun bakıslarile büyük bir tezad teşkil ettiği halde Zeyneb buna tahammül ederek sakin görün- meğe çalışan sesile cevab verdi; — Bir tek kadın tarafından aldıık mış olmak size bütün kadınlar hakkın. , da pek fena bir fikir vermiş. Ha'ök kızardı: — Bu tekdiriniz: hak ettim. Beni mazur görmenizi risa ederim. « Özür dilemekte haklısınız? — O halde atfediniz.. ve. salona gi- relim. İste uzaktan şahidlerimizin gel diğini görüyorum. — Onları da tanımıyorum. Burnda bana vekın olan valnız dadım var! Ne harikwlâde bir vaziyet varab5i" — Rica ederim, tekror burları dü- “önmev'niz. Vazencep ve boni yarıda bırakırsınız diye Korkuyorum. — Ne eurrmme? Makeesiteniz Bar kadn- dan intikam almak olduğuma göre be- ilm yerime bir başkasını bulursunuz. — Doğru... Ancak sisim gibi temiz bir sile kızı bulmak pek güç... Bun- dan başka «o sizi tanıyor. Bindik Nakleden: Muazzez Tahsin Berkand Zeynebin yüzü «temiz bir âile kızı» cümlesile kipkırmızı olmuştu. Halük yalnız kendini düşündüğünü ve hod- binliğe kapılarak zavallı Zeynebin der- dini ihmal ettiğini anladı, maheubiyet- Je onun eline sarıldı: — “Tekrar affımızt dilerim Zeyneb, Bu'sözleri gizli bir maksadla söyleme- diğime emin olmanı»: istiyorum, Genç kız mahzuh gözlerini ona kal- dırdı: i — Hakikat meyanda... Sözleriniz- de gizli bir maksad olmuş veya olma- mış... Ne çıkar! Ssasen bu gülünç me- rasim bittikten sonru birbirimizden ay- rilâcak değil miyiz... İki acaib nişaolmın gözleri tekrar birbirine karıştı ve bir şev söyleme- den nikâh salonuna girdiler. Bundan sonra geçen dakikalar Zey- neb için bir rüyadan başka bir şey de- ği'di. O kadar asabi idi ki ne süyledi- ğini bilmiyordu. Ancak defteri imza- Jarken akh başını geldi ve* — Artık son dela olarık «Zeyneb Celikkanadı imzasmı atıyorum. Bun- dan'sonra benim de bir ismim olacak... diye düşündü. Bu düsünce kalbine de- rin bir istirahat vermişti Başını kol- dırarak genç kocasını minvel ve ic- şekkürle baktı. Halük ta yüzünün sarırmasına, «)- İerinin titremesinn rajmen memnun Celbinde valışi bir : aynı zamanda, bu vaziyetin pek muvekkat olduğunu, ayni akşam uzum bir tayyare yolculu- ğuna çıkacağını ve bır daha da avdet etmiyeceğini düşünerek bu zevallı kız- “olcüğıza içtimai bir mevki vermiş oldu ŞUNDAN BUNDAN Bir hâdise ve bir fıkra Londrada bir sene hapse mahküm bir #8- bakalı, polisler nezaretinde belediye daitesi, ne giderek sevdiği bir kızla izdivacını tescil ettirmiş ve gene bapisbuneye dönmüş... Bir fıkra aklıma geldi: sİspirtizma yapıyorlarmış. Masa etrafında toplananlardan dul bir kadının kocasının ruhunu çağırmışlar. Ruh geldiğini haber vermiş; kadın sormuş: — Orada nasılsın kocacığım? — Dünyada olduğum gibiyim. — Yabancılık histetmedin mi, yerini ya- dırgamadın mı? — Hayır, kat'iyen, — Şehirde işliyen otobüsler bozuktur. De, memiş miydim? — Demliştin, ben de yazmıştım. Ben çok kere demiştim. — Ben de çok kere yazmıştım. Belki kırk kere söylemiştim. Ben de belki kırk kere yazmıştım. — Merak ettim. — Gene mi otobüs meselesi, — Evet, dün gazetede okudum dâ.. Sen de dinle, saha da okuyayım. Cebinden bir gazete çıkardı, ve okudu: — «Belediye fen müdürlüğü makine şube. #) tarafından şehirde mevcud olobüslerin muayeneleri yapılmıştır. Makine şubesi de | - Kocacığım şunu da sorayım, oranın neİmuayencye tevfikan halen işlemekte olan tarafındasın. — Cehenremdeyim.» Londrada evlenen mahküm da hapishane. den çıktığı zaman, eski hapishane arkadaş. ları soracuklardır: otobislerin yarısının famliyetten menini 1s. temiştir.. — Dediğin doğru tmiş. ği — Merak ettim. Hani ne derler, kırk defa De söylenilrse o olurmuş. Acaba bü otobüs. — Hapishaneden çıktıktan sonra me YAP-İler haxikalen boruk muydu, yoksa benim tan arkadaş, nasıl yaşıyorsun? — Hapishanede olduğum gibi — Şimdi neredesin? kırk defa Bozuk dediğim için mi bozuldular? - Artık orasını bilmem, — Aklıma geldi de merak ettim. Görünen — Hapishanede iken evlendiğim Sen ki-İköy kılavuz istemez, derler değil mi? zin evindeyim. * Otobüs meselesi Meraklı geldi: — Ben sana söylememiş miydim? Dedi. Cevab verdim: — Ben çok şey söylemiştin, Zangi birini hatırlıyayım. — Evet, — Otobüslerin de bozuk olduğu görünü, yordu değil mi? — Evet, — Bizim kılavuz köyü, herkes gördükten gösteriyor da... GÖNÜLİŞLER İlk adımı genç kız atabilirmiP Bir genç kız yolladığı mektubda hulüsaten mi sevdiğinden mutlak süretie emi. nim. Fakat benöz hiç bir gey söylemedi, bir imada dahi bulunmadı, kendisini bütün his. lerini söylemekten meneğen kuvvetin önüne geçilmez bir korkaklık, hastalık derecesini alan bir mahcubiyet olduğundan da mutlak suretle eminim. Sonra ben de onu seviyorum, karşılık menfaatlerimiz de birbirimizle evlenmemizi âmirdir. Bu vaziyette (lk adımı atmak bant düşüyor, bu hareketi nası yapmalıyım der. siniz?» İş * » bu genç 1 n pat elmişsinizdir. Damdan dap olmadığını sormuyor; öğrenmek iste- celerimi söylemek bana biraz z0r gelecekti, Her neyse onun sualine cevab vereyim: En kolay hareket en tabii olan harekettin, Binaenaleyh sunli hiç çapraşvk yola sapma dan, açıkça sormanız tavsiye Gazlantebde bay «Ma €: — Mademki evlenmek arzunuz #imimiğir; doğrudan doğruya kızın allösine müracaat ediniz, daha dürüst bir harekette bulunmuğ olursunuz. Bay Şükrüye: — Görgüsüzlük mühim bir kusurdur, si. ginle âyni fikirdeyim. Fakat bilen, bildiğini öğretmesimi Ge bilen bir erkek için üzerinde fasla durulacak bir mahzur değildir. Tashih edebilirsiniz. diği şeyi ik adımı nasl oimam icab otiiği hakkında bir tavsiyedir. Kendi hesabıma meselenin bu şeklide ortaya konmuş olma, sma memnun oldum, zira genç kızın pleşi ve samimi kananli karşısında kendi düşün. TEYZE biliyor mu idiniz P 53 sene evvelki en uzun telefon hattı 29 Künunusani 1887 de dünyanın en uzun | telefon hattında ılk mü- kâleme yapılınış, bu hâ- dise bütün dünyada çok mühim görülmüş, günlerce güzeteler bun. dan bahsetmiş, ve bir romancı «Telefonla aşk» isimli o zaman çok meşhur olan bir roman yazmıştı. Herkesi alâkadar edem, romanlara mevu olun bu uzun hat Brüle selle Paris orasında iki, Elli üç sene sonra dünyanın her tarafile telefonla konuşul - duğu bir zamanda bu hâdise ne kadar be- sit görülüyor. değil mi? * 3.000 metre derinlikte bulunan petrol En derin petrol kuyuları Kaliforniya-' da olanlarıdır. Petrol kuyularını Lulmak için arzın sathından 3000 meire derinli. ğe kadar inmişlerdir. * İzdivaç bağı «İzdivaç bağıs tabiri Fransızlarda da vardır. Eskiden Fransada nişan meraşi. mi yaptıkları zaman nişanlıları kordelâ. larla birbirlerine bağlarlardı. Tabir bu âdet sebebile lisana girmiştir. * Mörihte insan yok Kanada o rasadhanelerinden (birinde Merih seyyaresi hakkında yapılan tetki- kat neticesinde bu seyyarenin üstü oksid döferle (demir pası) kaplı olduğu netice- sine varılmıştır. Böyle olduğuna göre, Merih seyyaresinde hayatiyeti olan sebat ta olmyacak, tabii insan da... ğundan dolayı seviniyordu. Salondan çıkmadan evvel ona yak- laşıp elini tuttu ve kimseye gösterme- der Zeynebin psvmağına plâtin bir halka geçirdi: — Âlem işin içyüzünü bilmez ve iz- âivaç yüzüğü takmadığımıza hayret eder, Gene kız helecanla: — Teşekkür ederim,. Banu ne ka- dar büvük bir iyilik etilğinizi tasav- vur edemezsiniz, dedi, — Birbirimize karşılıklı iyilikler et- tik Zevneb, bun'arı söylemeğe lüzum yok: havdi gidelim. Nikâh da'resinden çıkarken. bir sa- at evvelki koyu botutların o dsğılmış, hafif bir güneş ısığının ortabğa yayıl- mis olduğumu gördüler. Zevneb başını kaldırarak havaya bakti. — Güneş bile bir'mle alav ediyor. Hakkı da ver doğrusu... Halük, harice karş, tab Tiğini mu- hafaya etmet için karısının koluna "girmis, müsfik bır #virla onu otomo- bile doğru sürük'ütordu. — Arabamı şu soka'tır. barında bı- Tametım: karaya gecelim Zeyneb.. Gene kız, kapıva kadar kendisine refakat eden dadısile ovedalaştıktan sonra Halüku “ak'b etti, onun küçük otomobiline g'rd”er, — Nereye gidiyoruz? — Eve... Benim evime mi? Havır, benirekine,.. Fakat... Pekâlâ, öyle ise bizimkine... fArkası var)