0. Sayfa SON POSTA o MEDEBİYATIJ Şiirsiz tiyatromuz Yazan: Halid Fahri Ozansoy Çiçeksiz bahar, sevgisiz hayat ne ise Burada vikıadan bahsedeceğim ve bu- göürsiz tiyatroda odur. Bunu belki şim - na fazla bir şey ilâve etmiyeceğim. Çün- diye kadar on kere, yirmi kere yazdık, kü, hâdisenin belâyati kendisindedir; derd yandık, fakat her defasında gi, Komedi Fransezin İstanbuldaki Şiir yazabilee, eserlerini öper de başıma ko- veya açık «şair değil mi? Tiyatroyu da) Matinesinde, dostum Ekrem Uşaklıgille ' rum. Çünkü güzel san'at eseri nerede, ne kendi zevkine ve belki de menfaatine| beraber bulunmuştum. Sahnede Fransız zaman ve kim tarafından yazılırsa yazıl» yaklaştırıyor!» o telmihi ile karşılaştık. İedebiyatının en seçme şiirleri emsalsiz |sın her vakit böyle bir tebcile lâyıktır. İşte yazıma bu satırlarla başlayışım, bun-|bir inşad ile ve bu inşada refakat eden «Bala» nedir? Romanyalı Türk gen - dan sonraki düşünce'erime karşı genelen tabil ses, en tabil 'elâfluz, mimik ve!cinin, sessiz sessiz çalışarak, cins bir ipek ayni kulis aralarından fısıldanması muh-| arasıra bütün hissi, bütün kuvvetle! böceği gibi en güzel ipekle dolu ördüğü temel tarizleri önceden karşılamak için- fışkıran en tabii ve en man bir jest bir kozadır. İpliklerini açtıkça, gözleri - dir. Ne olur, ne olmaz, ben daha evvel /ile okunurken, ekser dinleyiciler gibi biz'miz bu yeni şaşma karşısında kamaşıyor. söyliyeyim de davanın bu cepheden te-jde iki arkadaş hayranlık dolu bir heye-| Bir bakışta «Bala, Maksim Gorki, viline artık imkân kalmasın! can içinde Nihayet matine bitti ve; Dostiyevski tarzında bir Rus hikâyesini Şimdi gelelim asi meseleye... salondan çıkt hk arasında, ko -| hatırlatabilir. Fakat hüner o hüner ol - okan çek yeni hir san'at /hdises ride ilk emi-İmekla beraber, ruh ve tahlil itibarile ha“ Yranse artistlerinden bazılar. mem zin emektar henüz lis Türktür, Hele tahkiyesi, timize gelerek İstanbulda ve Ankarada pek öyle ve bi'hassa çizdiği zava birkaç temsil verdiler. Dünyanın en şöh -jJmin “canlılığı ne harika! retli, &ç asırlık müessesesinin hiç bir za 5 e , «Bala» Köstence'nin serseri tiplerin man fena bir temsil veremiyeceğini dü-! başkalarının işitmesine bile aldırmaksı -|realitenin bir aynaya aksettirdiği hay #özürsek, bu temsil'erin de gerek oyna -| Zin. son perdeden yüksek bir ses ve lâü-iler gibi, birer bire önümüze seriyor. Mu ki san'at, gerek sahnede konuşu-| P9liliKle: İharrir vaktile bu tipleri yakından tetkik i. asının mükemmelliği nokta - Bu matineye de beş lira verip geli-' etmek imkânlarını bulabilmiş, onlara — sinden tenkidine de imkân bulura yorlar. dedi, Şiir dinliyeceklermiş! Ber cımış ve hikâyelerini bütün acı'ığı, sefa- cağı şüphesizdir. Yalnız diğer taraftan, kendi hesabıma bu b...un türkçesine ta- leti, kan ve ölümü ile bize naklederken bana Bayan Muarsüz Tahisin olak üze, | hammü' edemem, değil kı fransızcasına.İhisli kalbinin çarpıntılarını da gizliye - Min Beyi Herden; bahadir, Beketier Zaten ne dediklerini de anlamam yaf o (memiştir. Hikâyede baştan sonuna kadar re, bu > —— z ER "nizin pek) İşte hâdise! Bilmem. buna ilâve edesİinsanı kapıp götüren bir mevzu ve baş- yağli Mi arr bik yaraya ben | cek baska söz kalıyor mu? — İlan sonuna kadar şilr, renk ve" heyecan dok ik istiyorum. Hepsi üzülüyor) Zevalli muharrir arkadaslarım! Sür var, de dokunmak istiyo: ri ii ini gör , |Matinelerini kimlerden hekliyorsunuz? | «Servetiftimun» un son nüshasında çı - alel emel kl az ike 5 BALA kan bu hikâyenin mevzuunu enlatmıya- dükten, o matine'erde efes bir inşAd!. gir yeni redvo vahivl bir veni alafrım-| cağım. Zira onu okuyacak olanlara, bi - | aş a Eri “5 Agi ga tatlı ismi değil... Ba'a, bu, bir hikâ-İ yük bir edebi zevkin tadını kaçırmak is. pi inde dinledikten sonra Mepsi DAYIlA -| venin izmidik. t Yalnız şu kadar sö; im ki, mıyorlar: niçin bizim sanhnemizde de ken- Bala'yı yazan genc. en büvi'k patırtıyi | ba hikâye, ay'ardır devam eden dünkü - di dilimiz bu kadar fesahatle konuşu! -| koparan dünkü tasfiveci gencler arasın-İler ve bugünküler gürüllüsü arasında | muyor ve niçin böyle Şiir sesnsları da ihtimal ki en sessiz ve mütevazı çal |bugün için yegâne müsbet ve yaşıyacak de e ii alam kak b şe, | di Öyle iken, o esmalarda, birkac ka-| eserdir. Fakat şu var ki, bütan bu kuv - ne kadar enecek netice: >| Taitle bunu temine imkün var mıdır? | « yüzünden en fszla hücuma o! vette tek bir eser, san'atta bir devir baş- İ maruz kaldı idi. Fakat sonra calıstı, lisn-İlangıcı olabilir. İşte «Bala» muharririn. | İmkân neden yoktur? Çünkü, herkes -| nm bütün pörüzlerinden temiz'edi vejde ben bu kuvveti görüyorum, © ten evvel, bir kere bi sahne artişt'e- iste bize bugün «Palas yı verdi. Halid Fahri Ozansoy rimizin onda dokuzu (biri bırakmak 2a- Trabzon Çocuk Esirgeme Kurumunun faa'iyeti ) Bu genç kim mi? Bu yenç Csvid Ya - maçtır. | Eğer genç nesil, hep bu değerde eser tasvirleri lı insan tipleri rureti var, hiç değilse bir tanesi üstüne &linir, bu da fena olmaz!) evet, onda de-| kuzu şiirin lüzumuna kail bile olmamış- Yardır, Vâk:â fi tarihinde manzum eser! de oynamışlardır, hattâ rollerini sevmiş-! ler, bazan belki muvaffak da olmuşlar -| dır, ancak o kadar... Bu, sadece, şair Ne- dimin kendi Divan asrında günün birin- de hece veznile bir koşma yazmağa yel) tenişi gibi bir şeydir. Onda da üstadlığını! gösterdi ya kâfi, artık halk şairinin dili- ni kendisine bırakabilir; nasıl ki bizim! manzume artisti de, bir kere, iki kere! böyle bir rolde muvaffakiyetini gösterdi; ya, yetişir artık ölünciye kadar manzum bir monoloğ bile okumasa derd yemez. Çünkü, yukarıda dediğim gibi, burun ?ü- zumuna bir an bile içinden inanmamış - tır. Daha doğrusu, cemi sigasile, inanma mışlardır. e Trabzon (Hususi) — Şehrimiz Çocuk Esirgeme kurumu 9000 liralık müteva - ünlerde şehrimizde il zin bir bütçe ile lik okullara devam eden — imei 009 İakir çocuğun yemeğini temin ettigi |Pekemevi açmıştır. Resim Çocuk Esirge- gibi kismen elbise ve giyim ihtiyacın da me Kurumunun yemek verdiği çocukları temin etmektedir, Bu büyük hayır işini sofrada göstermektedir. NANM TERCÜME bâşaran Çecuk Esirgeme Kurumu son Ne hazin, diyeceksiniz! Hazin fakat ha İşte bunun için, Türk dili ve Türk şiiri, her yerden ziyade sahnemizde yetimdir. ek... bunu —Osade (söylemek kâfi değil, minyonum... Yapmalı da bu-| ! Güzel bir kız, ahmak bir ihtiyara senin için kendimi öldüreceğim demekle ne kaybeder ki” Bunu işitmek gurur verir! Bu insana iyilik verir, rahat- ik verir... Artık ihtiyar hiç cesaret e - demez... böyle bir canavar da olsa! Ha, öyle değil mi? Hiç bir tehlike yok! Haydi canım, haydi!... Kazın ayağı O başka!, Var, tehlike var, anladın mı, benim gü-| miyacak mı, kırık bir oyuncak gibi Ke zel bebeğim, benimle daima bır teh'ike disinden uzağa fırlatmıyacak mı idi? O'bir korku izhar etmeden bakmıştı. Haki- var, Şimdi bu tehlikeye atılmak sırası zaman... artık onu hiç görmemek öyle | katen ne tatlı bir ölüm.. bir uyku, bir is- geldi sana.. bu şişede şampanya var; bu|mi? Buna dayanamıyacağını Jak'a söy - tirahat! kalan şampanya müthiş surette zehirli - |lememiş mi idi? İ dir: hiç kimse bunu farkedemez. İşte bir | OKâdehi eline aldı... eli titriyordu, iç - kiyi kadehe doldurduğunu ve büyük kol- kadeh dolduruyorum. İc bakalım simdi, mek üzere idi... Baron kolunu tuttu. eğer sahi söyledinse. Ve, kollarını masanın üstünde çapra?- uyarak, müstehzi bir dikkatin bekledi. Rozelin önce kadehe baktı, sonra baro- Bun gözlerine, «Son Postuvnm edebi tefrikası: 23 ADAM Rozelin, ayakta buna, görünüşte tiğimden daha yamansın' Hani vallahi gördü. diyorsun ki: imkânsız bu. Böyle bir şey! Hâlâ buna inanamıyordu... yapmağa asla cesaret edemezdi. Bana di- kikada o, dehşetle geri çekilecek, kadehi HALİT FAHRİ OZANSOY hiç Ipençesinde idi. Çocuk içmişti,.. son da -İmak lâzım! Nisan 12 (TARİHİ BAHİSLER J | iorveçin tarihi | “Son Posta ,, nın tarihi bahisler muharriri yazıyor | Bugün bir harb sahnesi olan Norveçin tarihine şöyle bir göz gezdirelim. Bütün gimali Baltık ve İskandinavya halkı gibi, Norveçliler de, aslen orla As yadan gelmiş bir kavmin torunlarıdır. Çok uzun zamanlar, Norveçliler, devlet |teşkildtindan ve doleyısile de siyasi bir- İlikten mahrum, çoban ve balıkçı kabile- leri halinde yaşamışlardır. Norveçlilerin, bir milli liderin etrafında toplanmaları ancak dokuzuncu asır sonlarına doğru İmümkün olabilmişti! Harald Hârfagre adında bir Norveç ibeyi, 860 dan 963 e kadar bir asrı aşan hayatında, bütün Norveç kabilelerini kı- a »plamağa — muvaffak ol- 4 birliği kurmuş, icilerini Şimal! İngilteredeki “|Orkad ve Şetisnd adalarına kadar gön- dererek buralarını zaptettirmişti. Fakat, dâlümünden sonra, ailesi efradı, taç kav- gasına düşerek, bir asırdan fazla Norveç ülkesini anarşiye vermişlerdi o Nihayet O'af Faraldson, bütün rakiblerine galebe ederek Norveçin birliğini yeniden kur muştu, On birinci asır başında, Danimar- ka kralı büyük Knut, Norveçi zaptetmiş ise de, bu meşhur hükümdarın kısa hâ- kimiyetinden sonra, Olafın oğlu İyi lâka- bile anılan Magnus (1035-1047), Norve- çin istiklâlini temin etmiş, hattâ, bir ara- lık Danimarka tacını da elde etmeğe mu- vaflak olmuştu. Fakat halefi Hars'd Hardrak, Danimarkayı elden çıkardığı gibi, İngiltereyi #ethetmek giriştiği bir seferde, 1068 yılında telef olmuştu. İrlanda ve İskoçya seferleri; kral bü- nedanı, derebeyler ve rühban sınıfları a- rasındaki dahili möcade'eler, boğuşms- lar, bu ahvalden istifade eden Alman ba- zirgânlarına verilen imtiyazlar (bir çeşid kapit(lâsyonlar) memleketin (xsırlarca harab ve bakımsız kalmasına, ticaret ve yerli san'at bakımından gerl'emeğe 4s- beb oldü. On dördüncü asır sonlarınn doğru, Danimarkahlar, Kalmac birliği adı ile #ç İskandinav memleketini tekrar bir idare altına aldılar; Norveçin de istiklâ- Tini, sadece bir isim olarak muhafaza et- tiler, bu suretle Danimarka kral'arı, ay- rıca, Norveçin de kralı ünvanını taşımış oldu. Danimarkalıların idaresi altında, Norvecte mit duygular, yok olmak de- recesinde körlendi. On a'tıncı asır baslarında (15371, Nor- veşliler protestan mezhebini kabule baş- İsdilar. Danimarka krallarından dördün- et Kristivan. bu memleketle meşsul olan ilk hökümder Norvecte mii bir ordu vücude getirdi. verli sanavli ve fi- careti himave etti bunların inkisafına sebeb oldu. 1660-1881 de de, Norveç ve Danimarka milletlerinin, nazarında mü- anvi olduğunu resmen ilân etti. On ve- dinci asır ortalarından on sekizinci asır grtalarına kadar. Norveçliler, yer'i sana- yide baska memleketlere muhtaç olmı- vacak bir hale geldiler, ziraat hayatı ise cok inkisaf etti. Ziraat ve sanavi morke- AYAN EDEN >) Yazan: Jerj Delaki demek sahiydi bu. sahiydi... Ve, ellerini birbi- rine kilitlemiş, ona he dokunmağa, ne sâ- rı'mağu cesaret edemiyerek şu sözleri Mavi Sakal, Rozelin'in kendi elile iç-İtekrarlıyordu: — Rozelin... benim küçük çocuğum, tuğa oturduğunu, elleri masada, vücudü!benim sevgili tatlı çocuğum... demek sa- — Yavaş! Hiç şüphesiz benim zannet- öne eğik, çehresi azabdan altüst bir halde 'hiydi bu... Demek sehiydi... bu yüksek, Norveç kralı yedinci Hakon zi olarak yeni şehirler meydana geldi. On dokuzuncu yüz yıl başında, Napok yona karşı deniz ablukası ilân etmiş olan İngilterenin Kopenhag şehrini bombardı. man elmesi üzerine, Danimarka - Norveç İkrallığı, Napolyonla birleşti; İngiliz do- İnanması tarafından sarılan Norveç tah- rib edildi. 1813 te İsveç ile Danimarka arasında bir harb oldu, Danimarka yenildi ve 1814 te Kil muahedesi ile Norveç, Danimarka * dan itâmamen ayrıldı. Her ne kadar, is- tiklâllerine kavuşan Norveçliler, kendi lerine kral olarak tekrar eski Danimarka kralını intihab ettiler ise de, Napolyonu mağlüb etmiş olan büyük Avrupa devlet- leri bu intihabı tanımadılar. Bunun üze rine İsveç kralı on üçüncü Şral, ayni za- manda Norveç kralı seçildi. Fransadaki 1630 ihtilâlinin en derin tesirlerinin görüldüğü (memleketlerden biri de Norveç oldu. Norveç vakıâ dahili idaresinde bir istiklâle sahibdi. Fakat harlede İsveç'i sefir ve konsoloslar târâ- fından temsil olunuyordu. Halbuki, İs- veç bir hayvan besimi, ziraat ve maden memleketi idi, Norveçliler ise denizel, gemici bir milletiler. Zengin tearetinin ve kuvvetli ticaret filosunun müstakil bir bayrak hakkı idi. 1830 dan 1905 yılına Kadar geçen zaman, Norveç istiklâ'i için birbiri arkasından yapılan teşebbiislerle doludur. 1905 te İsveç krahı ikinci Oskar, Norveç basvekâletini kabul edecek bir adam bulamadı. Nihayet, Norveç meclisi, Norveğ diplomatlarından Michelsen hü- kümetine bir hükümdar salâhiyeti de verdi. Oskar bunu protesto etti ve Nor- veçte bir reyiâm yapılmasını teklif etti. Bu reyiâmı da kaybetti. Norveç milleti 182 reye karşı 362.000 rey ile İsveçten ayrılma kararını verdi, Bu karar İsveçliler tarafından büyük (Devam: 10 uncu sayfada) mavi parlak bakışı sanki kendisine, si - temsiz, tarif olunmaz bir sadelikle: «Görüyotsuh ya, sinyorum, seni ne kâ- dar seviyorum!» diyordu. Tath mavi bakışı, bir nevi ilâhi ışık içinde söndü; koltuğun kollarında ancak bir Jâhza takallüs eden narin eller yu - muşacık gevşediler, zarif endam ko'tuğun dibine kadar çöktü, ve dilber başı tama- mile koltuğun arkalığı üstüne devrildi. İhtiyar adam, o zaman, kusursuz ağzın son neleş geçerken yuvarlaklaşlığını ve sevimli sırrını ifşa ettikten sonra, böyle ce, ebediyen açık kaldığını gördü. Mavi Sakal, inançla yüzü değişmiş ru- hu saadöte doymuş; uzun müddet ebedi » yette bayılmış olan küçük melekler me- i inanılmıyacak şey... Şimdi artık inan -İleginin önünde hareketsiz kaldı. O zaman iç, dört, on dakika... yir- yor ki şampanya zehirli, fakat değil, öy-| elinden atacak, kaçacak, hasılı maske -İmi dakika müddetle... bunu gördü o, bü- le ise, dor hele! bekle... sini yüzünden düşürecekt... nu, o hiç bir şeye inanmıyan, lânete uğ- Bir kapı açtı ve ıslık çaldı, Şampanre, efendisini gördüğüne sevinerek meyda -| gibi baktı ve kadehi alıp yavaşça ağzına|dün dualı bir ekmek gibi beyazlaşlığını, na çıktı, Mavi Sakal onu çağırdı, okşa -| yaklaştırdı... Billürun kenarı hemen kır- (bu sevimli melek çehresinin, isyansız, di, dizleri üstüne aldı ve, birdenbire ağ -'mızi dudağa dokundu: yürek parçalayıcı bir tatlılık, ulvi bir İsa! zını âçıp kadehin içindekini ağzına bo-| — Rozelin... bas temessülü fle kendisini boşluğa teslim; danmaktan kurtulan, muzaffer çıkan ba-| şalttı. Mavi Sakal, ei olak için |ettiğini gördü! ron, böyle sağ kalacak olan kendisine | Hayvan, bir iki saniye sonunda iki çlatıldı,.. Bir şimşek çakışı!. Pi, sevgili İşkence çeken bütün ruhu yelsle için- bundan böy'e kim bilir nasıl bir adam o-| mütereddid adım attı, halıya yattı, bir çehrenin yanına vardığı zaman kadeh boş|de pârlıyan gözlerini bu yavaş yavaş lacaktı? Bir cellâd! yahud, muzaffer o -|inilti çıkardı, son bir defa efendisine bak-| tu: çocuk hepsini bir yudumda içmişti. | parlaklıklarını kaybeden diğer gözler - Tunca, onu, kendisine o kadar korku ve -|t: ve ıztırabsız, ihtiliçsz uyur &ibi bir) ' Petrof, bu dünyada bir insanın kat -İden ayırmıyordu. o göslerden ki son da - ren o müthiş kahkaha ile gülerek kov-|ha! aldı. Can vermişti. b mümkün olan en dehşetli azabın! kikaya Kadar bunlatın içinden çocuğun ir N ©, Ölmek hal. On sekiz yaşınaa! Mah - OMiktaki yaşamak sevki tabi'si, onda, bir fırın içindeki kedi gibi bütün pencele rini çıkarmış, sıçrıyordu. Sonra düşündü. | diyelim ki bu, ölüm. Fakat iç - memek de bir ölüm olmıyacak mı idi? At | | l Rozelin ona, sadik maymunun baktığı İramış asi bunu gördü... bu küçük vücu- pps Öyle sandı ki, uzun acı bir hayatla ku- İrumuş, susamış varlığının dibinde, birden bire sel gibi semavi serinlikler akmağa lamıştı ve kendisini dalma yakıp kül etmiş olan içinin alev alev susuz'uğu bü serinliklerle bafifliyordu. Arza kudsiyetle yayılan sabahın fecri gibi azabsız bir sükün yavaş yavaş vicda” nını kaplıyordu. Harikulâde bir tekvin ve tevlid rahatlığı, aşk, af, fazilet olmıyan, sürur ve beyaz'ık olmıyan her şeyi bu te- sirin altında kendinden dışarıya sürü - yordu (arkası var). r