9 Nisan SON POSTA Sayi 5 Dağ ve kayak sporlarının bir milletin varlık mücadelelerindeki rolleri i Memleketimiz baş- ,tanbaşa dağlıktır. Drta dağlardan en yüksek alplere kadar (8916 Erciyes, 5156 büyük Ararat), muh- telif yükseklikte ve türlü tabiatte dağla- Tımız vardır. Orta A» madolu yaylası ve doğu illerimiz sert kışların hüküm sür- düğü, karların top- Taklarim aylarca ört- tüğü dolaylardır. Pa- kat hiz dağa ancak o dun kesmek için çi kıyor ve yazın davı larımızı ollattığımız Yeşil yaylalardan. dağlarınızın, kartal ların üstlerinde dalre çevirdikleri, kayalık» W tepelerini uzaktan seyretmekle yetstnis yoruz. Kiş gelmeden yiyecek, odun veya te- >eği ocağın yanlarına istif ederek kışın ehli hayvanlarla beraber fakir kulübele- re kapanmak ve karın kapılara dayanıp yu masma aldırış etmemek kalkınıp Yyüksetmeğe #zmetmiş bir milletin hemen silkiherek üstünden atâcağı tehlikeli za- Yıfııklardır. Fin - Rus harbi esnasında bir Av rupa'ı Gazete muhabiri Finlândiyanın kalın bir kar ve büz tabakasile örtülü bulunan şi- imal “taraflarında “bir “Ein bulunmuş, anlatıyor: Pin askeri sabah kalkınca, ilk İşi sıcacık kulübesinden, ya- T! beline kadar çıplak olarak, hemen Şarı çıkmak ve yeri kaplıyan donmuş kar- da vücüd ve kollarını oğalayarak bununla yıkanmak oluyormuş. ve bu, derecenin sıfırın altında 30 ilâ 50 rakamlarına ka dar düştüğü bir mevsimde oluyor. Her- Kes kanidir ki eğer Finler şiddetli Kışla” TA göğüs açarak soğukla ülfet etmemiş birinci derecede kış sporcusu bir millet olmasa idiler o muazzam Rus sayı faik etlerinde karşı, belki harbin duha ilk ayında veya ilk haftalarında düşmana teslim olup giderlerdi. Evet kandaşımız Finlere bütün dünya Pazarında sonsuz ve ölmez bir variık ve bir şeref kazandıran onların Ruslara kar- 8 gösterdikleri harikulâdo çeviklik ve kahramanlıktı. Finler bu bususlarda, Ruslara pek faik olmaları sayesinde. Pet- #samo, Salla, Soümesalmi ve Ladogs gölü Şimali bölgeleri gibi hareket harbi olen sahalarda hâkimiyeti elden bırakmadı- tar; o dercecde ki, Ruslar, birçok firka- İarına, tank ve uçaklarma rağmen Pin- fândiyanın şimalini alamadılar ve Botni Körfezi sahilindeki Oulu mevkiine ine- vek Finlândiyayı ortadan bölemediler, Bütün müşahidler, harikulâde Fin mu- kavemezinin membalarını araştırdılar ve hihâyet bunu Fin milletinin yüksek be- deni ve manevi terbiyesile kış sporunda Varmış olduğu azami kabiliyetlerde buri- nlar. Maksadlı ve tasarlı bir bedeni terbiye İnsanda elbette mükemmel bir manevi terbiye doğurur. Makul kış we yaz spor- İarı ve hakiki izcilik temrinleri yalnız Vücudü güzelleştirip sertleştirmez ve bu surelte insanı tahammülkün yüksek dere- celerine vardırmak'a kalmazlar, ayni za- faanda insanda derin bir nefse itimad, kuvvetli bir azim ve irade ile beraber bir Ge zekâ uyanıklığı hâsıl ederler. İşte Pinlerin, Rus harbinde, gösterdikleri ferdi zekâ, beceriklik, cesaret ve en sert kışta dahi harikulâde hareket kabili- 2 Si A İN Emekli general H. Emir Erkilet : “ Son Posta ,, nın askeri muharriri i He Finler, her kış muayyen bir haftada, kı-| yollarından, tekli, çiftli ve daha çok kişi zaklarile birlikte Petersburge pasaport- suz gelmeğe mezun olurlar ve bu hafta zarfında Petersburgluları pek cüzi bir para karşılığında istedikleri yerlere 8 türürlermiş. Bugün de Avrupada ve di yada bür ve müstakil yaşamak istiyen bir millet nüfusça ne kadar azsa o nis- bette, beden terbiyesine, kış sporlarına, kayak ve kızağa sarılmağa eeburdur. 'Tek bir insandan iki ve üç kişi yapan vasıtalar (bunlardır. Zeki ve çevik bir adam sırasında ağır, ahmak ve miskin üç kişivi altedebilir, Onun için, bir orta devlet eğer büyük bir devlet kudretini 42 etmek İstiyorsa bir sdamına "iç ki. şinin zekâ, atik'ik ve mukavemet kudret. lerini vermelidir. Bu sayede 13 milyon- Tek bir nüfus 45 milyonluk bir kalabalığa muadil olur; belki de daha üstün çıkar. Bunu yapabilecek ancak manevi ve bede- ni terbiyedir. Umumiyetle beden terbiyesinin ve sporun, tasarlı ve hedefli olmak şarti'e, milli müdafaadaki rolü bu suretle teba- rüz etmiş olüyor. Fakat böyle bir bedeni terbiyesi ve spor bir milleti yalmız istik- lâl ve varlığını müdafaada en müessir ve kat'i rolü oynamak'a kalmaz, avni za- manda bütün medeni ve kültürel nisbet- lerinde ona Tâzım olan enerji ile teşeb- büs kahlliyelterini de verir. Elkasıl va- samak istiyen milletler manevi terbiye vanında bedeni terbiyeyi ve sporu ihmal «demezler. Bu bakımdan kendimizin ne kadar ge- ri olduğumuzu düşünerek ürkmernek ka- bil değildir. Gerçi şehirlerimizde ve mek- teblerimizde biraz beden terbiyesi ve “por vardır. İstaribul ile Bursada azacık dağcılık ve kayakçılık ta mevcuddur. Pa- kat bunlar, hele dağcılık ve kayakçılığı- şacağız. Fakat bugün, şu kadarını söyli- yelim ki, dağcılık bütün dağlarımızı kış ve yaz, yaya, kayak veya kızakla, sik sık ve bilgile gezmek, onların en yüksek te- pelezine türki ağır yüklerimizle, dağa çıkma ve dağa tırmanma usullerile ve her türlü vasıta'arla, çıkmak ve tirman- mak, dağlarla yaz ve kış ünsiyet peyda ederek anların türlü tehlikelerine karşı korunmağı bilmek ve onlar: bütün gü- zellik ve sertliklerile tanıyıp sevmek. Bu bakımdan İstanbuldan kalkıp va- ur ve oto ile Bursaya gitmek sonra kürklere sarılarak gene oto ile Uludağına çıkmak ve orada biraz neş'e ve biraz tat- hep onların beden! terbiyeye ve her/l yorgunluk veren kayak oyunlarile ik- rİĞ svorla beraber bilhassa kış idmen.|Lifa etmek yetmez. Uludağına kış ve yaz lama birinei o derecelerde ehemmiyet | yaya çıkabilmeli, üstünde kışın kayakla erinden İleri gekmiştir, uzun gezintiler yapmalı ve büyük turlar Fin ahvalini yakından bilen bir zat| çizmeli; sonra bol karda, en yüksek yer- bana anlatmıştı: Daha Çarlık zımanında İlerinden eteklere kadar, açılacak kızak İıdır. 'ğı olabileceği gibi bizzat Kayseri için ö| âlan kızaklarla hızla inmeli, elhasıl mev- sime göre bütün kış ve yaz dağ sporları- nı doyuncaya kadar yapmalı ve yayma-| SUNDAN BUNDAN Feyezan meselesi: — Gene feyezan olmuş. — Üniversitede mi? — Ne münasebet? — Orada çaydan bol bir şey yok tal. * Köpek ve insan: Bir gazetede altalta konulmuş iki ha-| vadis gördüm: «Feyezan muntakasında bir köpek altı aylık bir çocuğu kurtardı. İ «İstanbulda bir insan kırk kuruş yü-| zünden iki insanı ağır surette yaraladı» Birine köpek diyorlar, ötekine insan... Ne garib değil mi? : Pazarlıksız satış: 7 Dün bir gazetede şu havadisi okudum: «Kasablar stlerin üzerine koymaya mecbur oldukları flat etiketlerini son za- marlarda kaldırmışlardır. Pazarlıksız sas tış kanununa aykırı olan....... » Bir hafta evvel girdiğim bir dükkân- da bir levha görmüştüm. çok tozlu idi, Doğru dürüst okuyamamıştım. — Herhalde «Bu da geçer yahu» lev- has olacak. Demiştim. Şimdi hatırladım. Dükkân- da gördüğüm tozlu levha sakın; «Burada pazarlıksız satış yapılır» Levhası olmasın. GE Pimat Milet | Bunlar biliyor mu idnz? Gazetayi kim icad etti? Fazla içanler Gazetenin ta - p SE | Şarab en - fazla rihi tamamile bel pas, Fransada istiklâk li değildir. Pom - edilir, Nüfus başı- pei harabelerinde na senede 145 Kit milâdden 49 sene re İle ( birinçi evveline ald bir İtalya 9 Htre taş gazete bulun- muştur. Sezar bunlara menkibelerini kaydettirirdi ki, bundan dolayı bazıları onun gazete mucidi olduğumu söylerler, » Yüzlerin ikizi yaşı- yan lerin en Mtiyarları Ame - rikada Minesüt arazisinde bir köy de yaşıyan ikiz - lerdir, Her ikisi de sağdır, yüz ya- şındadırlar. Fakat Uludağ nedir?! Kayserinin ce- nubunda dört bin metre irtifalara kadar | yükselen bütün Anadolu dağlarımızın düğüm yeri olan Frciyesi hiç tanır mısi- nız! Değil onun üstüne çıkmak ona uzak tan ve yakından bakmak bile insana gurur verir. Erciyes bütün Türkiye bir dağcılık spor merkezi ve dola milletimiz için sonsuz bir kuvvet kayn bir servet ve mamüryet memba olabilir. | Bunu Kayserililerle Kayseri viliyeti ih- mal etmemelidirler. Bu hususta yapıla bilecek şeyleri görgülerime nazaran di- ğer bir yazıda ayrıca anlatırım. Ondan sonra hiç Torosla Amanosumu- zu gördünüz ve bunları bir mezbecik de- laşmak fırsatını elde edenleri hiç dinle- diniz mi?. Demiryollarımızla muntazam : şoselerimizin bemüz ulaşıp delmedik'eri vahşi dağlarımızdan bahsetmiyeceğim. Sadece tren vagonları veya otolar İçin- de, kış ve yaz eteklerinden ve boğazla- rından geçerken görebildiğimiz dağları- mizi hatırlatacağım. Eğer onların, şelâ- le'er ve çağlıyanlar halinde ezeliyetten ebediyete akıp giden nice sonsuz servet, ; kuvvet ve güzelliklere birer kaynak teş- kil ettiklerine şimdilik inanırsak istik- balde onların birer gayri mekşuf kor- 'kunç dağ hainde kalmaktan kurtulmala- ri muhakkak olur. Bir memleket kendini en tehlikeli dem'erde yalnız top, tüfek ve cebri 25- kerlikle müdafaa edemez. Bir milletin, selâmetini temin için, dağda da, ovsda da yaz ve kış her vasıta ile harb ve hare- kete hazır, muhtemel ve evvelden alışık olması ve bir harb halinde bütün gönli- le dövüşmeğe arzulu bulunması lâzm- dır. Şehirli veya köylü, asker ve sivil herkes, her sınıf ve san'at sahibi, kırda ve dağda yaz ve kış sporlarile melif bö- lunmalıdır. Bütün bunlar hülâsa edilir. se, nihayet bir milletin gerek harb 23- manı ve gerek harb harici, ancak tasarlı ve hedefli bir bedeni terbiye ve spor sis- temi ve bu sistemi kuracak talim ve ter- biye müesseseleri ile ve bunların dere- celeri nisbetinde muvaffak (olabileceği neticesi çıkar. Onun için bu hususta ge- ri kalanların pek acele etmeleri üktisa eder, E. E, Erkilet seneresan seasasanaammaanz İzmir limanındaki kopan şamandıra yerine konuldu Birkaç gün evvel kopan İzmir lima- nındaki yeşil ziyaı ve yeşil renkli enkaz şamandırası yerine konulmuş ve keyfi. yet Mintaka Timan Reisliği tarafından gemicilere bildirilmiştir. 5 Dünyada nekadar elmas var? En kıymetli teş addedilen elmas mevcudu hiç de az değildir. ton elmas mev « cuddur. On sekizinci asırdan evvel el - res yalma Hindistanda çıkarılırcı ve dünyadaki mevcudu ancak iki tondu. * ( Mak ) ve (Viç) Bam İngiliz isimleri önünde, mak ve mik heceleri vardır. Mak, oğul demektir. Bilhassa bunu İskoçvahlar o kullanırlar. Makdonaki gibi, Ruslartaki Viç de ayni şeydir. Yalnız kimlerin sonuna getirilir, meselâ Çarviç İ Çar oğlu demektir. << > GON ile ikinci, İspanya 88 Htreyle üçüncü, İsviçre 45 litreyle dördüncü, AMİStAN 35 itreyle beşiri, Macaristan 32 Htreyle altıncı Bulgaristan 27 Bitreyle yedinci, Romanya 15 ltreyle sekizinci olurlar Biraya gelince nüfus başina Belçika- da 183, İngilterede 77, Avusturyada 72, Al manyada 68 ve Fransada 42 'itre istihlâk edilir, # Vaktile mercan uğurlu taştı! Mercan eski de- virlerde süs ok |,| K maktan ziyade u- v. ğur getiren bir taş İğ Yi addledilerek mak- pr bul tutulurdu. Bil hassa Asyada uğur getirdiği için her- kes üzerinde bir mercan taşırdı. Kili saplarına da mercan takarlardı. , * Esans neye pahalı? Çiçeklerden alı- nan esans çok pa- halıdır. Bunun s8- w bebi az miktar e- | sans elde etmek İ- çin pek fazla çiçe ğe ihtiyaç olduğu | (g N İşte bir misali: 1800 metre murabbat bir arazide yeti- şebilen 5006 gül (ıdanından ancak on ki- İo esans istihsal edilir. bir akşam güneşi Ga'atadan taahhüdlü (bir mektub aldun. Mektubunu niçin taahhüdlü yollamış ve zarfın üzerine adresini neden yazmış, hususi cevab istediğini de kaydetmemiş olduğuna göre anlı- yamadım. : Mektubu gönderen okuyucumun adi «İs harfile başlar. Derdi basit görü - nür, hakikatte halledilmesi kolay de- ğildir. İki satırla hülâsa edersek di - yor ki: «— Severek evlendim, bütün aşkımı karıma verdim, iki çocuğumuz oldu, fakat zamanla bilhassa seviye farkın- dan doğan bir sebeb beni karımdan 80- Buttu. Bir başkasını sevmiye başladım. ve ondan da vazgeçemez hale geldim.» Doğrusu, bu okuyucumun iaç ya - şında olduğunu isterdim. Bizde, büyük şebirlerde erkek ekseri- ya otuz sularmda evlenir, mektubda kat"iyet mevcud olmadığına göre bu o- kuyucumun da otuz yaşında evlenmiş olduğunu farzedeceğim, bugün kır - kında olması lâzım. Fakat bakınız bu noktayı kaydederken küçük bir tered- düd geçirdiğimi hissediyorum. Şayed kırkında olmayıp da otuzunda olsaydı hüküm değişecek miydi? Ve derhak — Hayır, diyorum, esas gene ayni olacaktı, fakat belki tatbik şekli üze - rinde yeni bir muhakeme yürütülebi - lirdi, her neyse, bu noktayı pek de - rinleştirmiyerek başlangıca dönelim. Aziz çocuğum, benim düşünceme gö re insan bir defa evlenir, ve bir defa sever, Mes'ud olursa, sevgisi devam ederse ne iyi, bir kumar oynamış, is- ter tesadüfen deyiniz, ister bilerek de- yiniz, iyi kâğıd çekmiştir. talihlidir, yahud da bunun aksi olur; bilmiverek; aldanarak, bazan da bile bile aldana - rak fena kâğd üzerine düşmüştür. Bedbaht olacaktır, ne yapalım, tali - hidir; çekmesi Mizmdir. Fukat bu va- ziyette dahi eğer çosuk olursa mese - lenin şekli değişir, bedbahıtık eksilir, bazan tamamen unutulur; kadın ünü- tulmuş, yerine çocuğun sevgisi kalm olmuştur. Kabul ediyorum ki, sevilen kadının karşısında çocuğun getirdiği sandeat daha büyük olur, fakat gene kabu? ediyorum ki çocuk sevilmiyen kadının karşısındı da bedbahthğ: u »« nutturur. Siz bu vazivettesiniz, bu va- ziyette olacaksınız. Öbür kadına, sev « gisinden uzuk kaldıkça yapamıyacağı- nız kadına gelince, fakat işte bu nek- tada devam etmek İstemiyorum. San- ra mektubumun baş tarafına rücu et- mek icab edecek. Hem ben aksam gü- neşinden pek hazzetmem. TEYZE 1 — Jip EEE E AE > | —e——