Selânikte bir gece uyandı. m srenseasasaramm aş, müddetince, tâ İstanbula avdet edi ye kadar pek müsald ve muvaflak Şerait dalresinde cereyan eden Rumeli seyahâti kümayunu, herkeste büyük bir meserret ve ümid uyandırmaktan hâli kalmadı. Bu seyahati tertib eden İttihad ve Terakki! Cemiyetile onun hükümeti ve büyük bir| intizam dairesinde tahakkuku (esbabını istihzar eden alâkadar heyetler cidden iftihar edebilirlerdi ki ihtiyar hünkâra tahmil edilen bu yorucu yoleuluk kendi- sinden beklenebilecek fa'ideyi temin et- Zavahire a'danmıyarak her görü- mes'ud bâdisenin altında gizleren R- cı hakikatler olduğundan şüphe taşıyan reybiler bile bir müddet için korkula- rını uyutabilirlerdi. Ben de onlardan bi- ti idim ve gerek seyahat esnasında, ge- rek avdette artık Rumeli ihti küna mübeddel olduğuna kanaat elmiş- tim, Bu kanaat çok sürmedi. İtiraf etmelidir ki seyahatte korkuları uyuşturacak tezahür'er pek o mütevali, ve, pek kavi idi. Çanakkaleden başladı diyordum. Veliahdliğinin uzun menhus © oylarında hiçbir zaman saltanatın ken- disine en parlak şerait dairesinde nasib olacağını ümid edememiş olan Sultan Reşad cülüsunu müteakıb gerek | İstan- bulda, gerek Bursa, İzmit ve Edirne se- yahatlerinde nasıl halkın sevinci''e alkış- landığına şahid olarak buna az çok alış- kın olmakla beraber Rumeli seyahatinin tevlid ettiği coşkun meserreti henüz ta- bayyül edebilmekten pek uzak idi. Öyle ki yola çıkar çıkmaz başladı, bütün yol- cu'ukta ihtiyar padişah, türlü cefalar yüklenmiş olan sırtından yirmi otuz se- nenin kalkıverdiğine hükmettirecek bir gençlik, bir tuvanlık duydu. Çanakkale- de kendisini parlak bir istikbal ile karşı- yan mülki ve asker! ümera İle balk küt- © Jeleri arasında hiçbir zaman kendisinde görü'memiş bir çeviklikle hükümet ko- © mağına kadar yaya olarak yürüdü, arzı ihtaramat için gelenleri büyük bir beşa- şetle ve talâkatle kabul etti. O kadar şe- © taret gösterdi ki bunun sevkile mekteb-| © lere, mahpuslara mühim miktarda atiy İ der verdi. © Çanakkalede görülen bu istikbalin © revhakı Selânikte en büyük bir mikyas- ta şa'şa'a verdi. Se'âniğe bir harb gemi- gile vürud eden padişa' “bir millâhaza ile şehre her AŞKA ADAM İşin doğrumu, siz Senem (için! varmışsınız, ha yokmuşsunuz müsavi, de, adamlarınız da, ne yemekleriniz, cömerdiiklerimiz, ne delilikleriniz be-| alâkadar eder. Hem mademki firsat “zuhür etti, size bütün bunların benim afamı şişirdiğini söylemeği de tercih e-| Benim sevdiklerim sarmiyettir, siz'iktir, aşktır, musikidir, ağır ağır atlerdir, kendilerinden oemin olu- in dastlardır, yaprakları kesilmiyen lardır, hasılı szin mutağınız olmı-| bir sürü şeylerdir ki. ben pek iyi an- dım, siz bunların kıymetini takdirden | . ! Jak, bunları söylerken barona büsbü-. tün fena tesir yapacağını düşünüyordu. | bnki onun yüzünden bilâkis neş'e ta- SEV. i — Bravo, dedi. İşte bu sözler hoşuma gitti, Sizin bu meselede canımı sıkan yal- bir kötü taraf var: o da zengin olma- z. Fakat neticede bu da bir şey isbat İnağı binası pek geniş ve her türlü misa-| Her gece sahabi ona uygun olsa .. sile çıkmağa karar vermişti, Kendisini daha dinç, daha genç gösteren bu elbise ile görüverince rıhtımda birik: binler- ce halk kütlesinden öyle bir a tuğya- nı patladı ki ben gözlerime hücum eden yaşları zor Zaptettim. İkameti hümayuna tahsis edilmiş ve pek iyi ihzar edilmiş o'an hükümet kö- nağında kısa bir zaman istirahatte, ra hünkâra arzı tazimat için b kib ederek gelen muhtelif heyetleri ka-| bul etmek, bunları münasib cümlelerle tatyib etmek vazifesi başladı. Hünkâr bu vazifeyi de hiç yorulmadan ve vakarı sultanatla mütenasib veciz bir lisan ile, ve dimdik durmağa çalışan bir metin va- kar ile ifa »tti. Onu İstanbu'da mühtelif| hallerde görüp tanıyan ve her türlü hu- tine vâkıf olan bizler bile büsbü- in değişmiş bulduk. Sade gençleşmiş değildi, ayni zamanda kendisinden emin olan bir natuk serbestisini almıştı. Mülki ve askeri ümeradan başka biltün o mın- takanın meb'uzları, hattâ mütecavir vi- lâyetlerden tebriki kudum için gelen he- yet'er, ruhani reisler, ecnebi odevletler mümessilleri, Sultan Reşad hakkında u- zaktan uzağa işitmiş olacakları gayri müsald rivayetlerin fiili tekzibi karşısın- da mütehayyir olmuş olmalıdırlar. Merasim bununla bitmiş olmadı, dahâ doğrusu asıl gece baş'adı. Hükümet ko-! firet ihtiyacatını fazlasile kâfil olduktan başka önünde gayet vâsi bir de avlusu! vardı. Bu avlu saatlerce devam eden bir cüş-u-hurüş içinde çalkandı durdu. dolup dolüp taştı. Etraftan Selânik sokakları! nın İstiab kuvvetinden fazla hulk gek| mişti, eğer bütün bu ka'abalık gece bu- raya hücum etmiş olsaydı, kim bilir ne büyük bir kargaşalık olurdu. Teşekkür olunur ki Htihaz edilen tedabir sayesin- de ikametgâhı hümayun karşısında nü- mayiş yapacak olan takımlar, muhtelif unsurlara mensub mekteb talebesi, m zıkalarla fener alayları tertib eden te- gekküller mükemme! bir intizam daire- sinde gelip hünkârı alkışladılar. O da her biri için balkona çıkarak ilifatlarını | fozal etti, Bütün bu halk kütlesi, harigi mezheb ve unsura mensub olursa olsun, şu saatte tek bir vücud olmuşa benziyordu. Sanki ün $ ve husus! ihtiraslar unutul- ihti'âfa bâdi olan bütün NANM TERCÜME etmez. Bu olmasa, itiraf ederim Ki bana alâka verirdiniz. Jak: — Ben zengin değilim, diye tashih et- ti. Sadece ihtiyacım yok; müstekil ve serbestim. — Vay! Oğlum, bunu ne de tabii söy- lüyorsunuz. Sanki bu, hiçbir şey değil miş gibi. Kendinizi koruyun: yoksa sizi kıskanacağım. Fakat, devam edin, rica ederim.. — Hasılı, siz de farkına vardığınız gi” bi, bu sevimli kıza kur yaptım, amma o sizin çocuğunuzmuş, yahud yetimmiş te siz onun vasisi imişsiniz veya bilmem neyinizmiş, bunları hiç umursamadan. Ancak onun sizin metresiniz olduğunu düşünecek kadar İleriye gitmemişimdir. Hamdolsun, henüz Iz'andan mahrum de- gilim. Baron, delikanlıya, «Buna ne buyuru- lur?, diyen bir tavırla reybiyane, baka- rak: #vsssenna100svms1ss0m00ss.0man0s0umnsosnunsezozmnane sanamasznıadheernasas0n10100aran000ev4n0 sems. ensassaamasazeu0ne00000s00000004U0030A044000044A1008444B4000an00000400e0mmm000a4a, Meşrutiyetin ilânını müteakib İttihad ve Terakki cemiyeti, bir imam ile bir hıristiyan papazın ve bir mu- sevi hamamını bir arabaya bindirip İstanbulda sokak sokak dolaştırırken henüz safderunane ümidlerden sıyrılmak ayıklığını bulamıyan halkta nasıl bir ümid hâsıl olduysa o gece bizlerde de öyle bir ümid a wi duygular bir tarafa atılarak herkes tek bir noktada birleşmiş gibiydi, Bu öyle bir mesti hengümesiydi ki devamı esna- sında, böyle nasıl başladıysa öyle devam edecek zannını verebilirdi. Bu geceye dair birkaç sene sonra yaz- dığım uzunca bir makale ile ihtisasları- mı anlatmış idim, onları burada tekrar edecek değilim. Yalnız şunu Mâve etmek isterim ki meşrutiyetin İlânını müteakıb cemiyet, bir imam ile bir hiristiyan papa- sını, bir Musevi hahamını bir arabaya bindirip İstanbulda sokak sokak dolaştı- rırken henüz safderunane ümidlerden sıyrılmak ayıklığını bulamıyan o halkta asıl bir ümid hâsıl oldu ise o gece biz- lerde de öyle bir ümid uyandı. Her gece- nin sabahi ona uygun olsa... Mayısın güzel bir Cuması idi, Selâm-| lık resmi Selâniğin Ayasofya camisinde iera edildi, ve bittabi pek mutantan me- rasimle ve halkın coşkun tezahliratile.. Ertesi günlerde de hünkârın yapılacak ziyaretleri vardı: Her şeyden evvel dai- rel askeriyeye gidildi, burada müfettiş Hadi Paşa ümera ve zabitanı takdim etti, Hünkâr mevlevihaneyi de ihmal ede- mezdi. Buraya gitmek için şehirde bir cevelân yapıldı, temaşaya değer yerler görüldü. Beşçınar namile maruf bahçeye gidildi. Burada bir sergi açılmıştı, birçok eşya mübayaa olundu. Gene bu sırada bünkârın Selâniğe seyahati hatırası ola- Tak On Temmuz meydanında dikilecek abidenin vaz'ıesaş resmi yapıldı. Bütün bu cevelânlar esnasında halkın İcoşkun kalabalığı ve taşkın alkışları ih- tiyar padişahin meş'esini kat kat artırı- yordu. Bu neş'enin sevkile nasıl natukiyetine bir küşayiş gelmiş idiyse semuhatine di ayni mikyasta bir küşayiş geliyordu. A- tiye ve hediye zemininde bir hususi me- rakı olan hünkürın İstanbulda bu mera- kını hazinei hassanın iştitaatle (tevzin etmeğe takayyüdü vardı, Bu seyshat ©s- nasında da o kayda riayet edeceği ümi- dinde idik, aksinin zuhürundan korkular geçirdik. Teşekkür olunur ki hazine mü- diri umuyisi icab eden tedbirleri almış idi, Mümkün olan semahat, fakat azami bir mikyasta yapıldı. Bittabi ırk ve mezheb farkları gözetil- meden hastanelere, müessesatı hayriye- ye, mekteblere mühim olundu. Mü'ki ve askı AYAN EDEN: HALİT FAHRİ OZANSOY Yazan: Jorj Delaki — Doğrusu da budur, metresim benim. ol Dedi. Bu defa delikanlı gülümsedi ve gelip, gözlerini iyice gözlerinin içine dikerek, elini teklifsizce baronun omuzuna koydu. — Hayır, babacan, o sizin metresiniz değil! Mavi Sakal, ömründe ilk defa mağlüb ve makhur, başını önüne iğdi ve bundan şiddetli bir zevk duydu. Bütün hayatın- da bu hakir düşmeden daha yeni, daha keskin bir teessür hissetmemişti. Jük bunu bir mağlübiyet telâkki edi- yor ve saflıkla kendisini muzaffer bulu- yordu. İhtiyar zendosta teselli vererek bu muhayyel yaranın üstüne bir mer- hem süreceğini zannetti, — Haydi canım, dövünüp durmayın. İşin daha güzel tarafı var, Ben onun âşı- kı olmadım, kibar bir adam sıfatile gize bunu namusum üzerine temin ederim, çünkü siz baronsanız ben de kantum. Bir adamı yaralıyan iki kişi dün tevkif edildiler Sarhoşların gürültüsüne müdahale eden adam kavga sonunda sarhoşlar tarafından yaralandı Evvelki gece Feriköyünde bütün bir mahalle halkını uykudan uyandıran ve ilkanlı bir şekilde neticelenen bir kavga- ilnın tahkikatı adliyeye intikal etmiştir. Hâdise, şudur: Feriköyünde oturan Kema) isminde bi- ri, evvelki skşam evinde bir arkadaşile birlikte rakı içmiş ve adamakıllı sarhoş olduktan sonra, coşkunlukla bağırıp çe- Bırmağu, gürültü etmeğe başlamıştır. Komşusu Kahraman da gecenin geç saâ- tindeki bu gürültüden müteessir olarak, komşusumun penceresine bir taş atmış » tır. Kemal buna hiddetlenerek, iki pen- cere arasında bir küfür düellosu başla- mıştır, Bir aralık o derecede şiddet kes - İbetmiştir ki, her ikisi kendilerinden gs- çerek bir anda pencerelerden o bahçeye atlamışlardır. Bahçede Kemal eline bir İbıçak, Kahraman balta geçirerek birbir- lerine hücum etmişler, kavga kanlı bir boğuşma halini almıştır. Hâdiseye Kemalin arkadaşı Yaşar da karışmış, bu sırada yetişen mahalle bek- çisi kavgacıları ayırmıştır. Fakat, çar - pışma, Kahramanın kanlar içerisinde ye- re serilmesile neticelenmiştir. Kahraman hastaneye kaldırılarak tah- Askerlik işleri: Askere çağırı'an'ar Geşiktaş Askerlik Şubesinden: Şimdiye ka. İdar eskere çağırımıyan 505, 334 doğumlu ve bu doğumlularla muameleye tâbi ve askere çağırıldığı halde herhangi bir sebeble ge — riye bırakılmış veya şubeye gelmiyerek ba - kaya kalmış ve askere sevkedilmemiş 316 Yâ 333 doğumlu jandarma sınıfına mensub eralın sevklerine başlanılacağından bu $i - nıfa mensub eratın ayrıca İlân edilecek olan günde sevkleri yapılmak, vaziyelleri tesbit ettirilmek üzere derhal şubeye müracast et. meleri Yün olunur. #*k* Fatih Askerlik Şubesinden: 1 — Şimdiye kadar muvaszafık hizmetini yapmamış 316.335 (dahli) doğumlu cezai, cezasız (jandarma) ve (gümrük) sınıfına İmensub erat askere sevkedileceklerdir. 2 — Şubede toplanma günü 20 Nisan 90 Cumartesi sabah sant 9 dur. 3 — Bu celbde beğel kabul olunmaz. 4 — Tayin olunan günde mükelleflerin Şu. bulunmaları ilân olanur, sib hediyeler verildi. Müdiri umumi her türlü ihtiyatları gözeterek (o beroberinde birçok hedaya getirmişti. Bu meyanda padişah tarafından hediye almağa pek teşne olan meb'uslar da unutulmadı. Emsali görüldüğü veçhile unutulmuş 0- lanlar bulunsaydı bile onlar kendilerini hatıra getirirlerdi. : Halid Ziya Uşaklıgil Ve Rozelin benim metresi kat onun sevdiği adam sizsiniz! Yaptığı küçük tesirden, ve Agnes ta- rafından sevilmeği tasavvur eden Ar nolf (*) gibi buonun da hazla kendin- den geçerek bu derece hayret verici bir haber karşısında sevinçle kollarım üça- cağından emin olarak ona döndü. Ancak baronla karşı karşıya gelip te 6 andaki halini görünce korktu. Yüzünü bir nevi içinden gelen soğuk gazab don- durmuştu. Pürosunu atmış ve sanki he men bir şeyi kırmak, yahud birisini boğ- mak istiyormuş gibi iki geniş elini aç- miştı. — Ne diyorsunuz? Ve, tehdidkâr, Jak'a doğru ilerledi. Beriki: — Ey, canım! Deli misiniz, monşer? dedi. Rica ederim, birsz kendinize hâkim olun. Gören sanir ki beni katledeceksi- niz! Ve kudretli şinyora, muhakkirane eli- nin tersini gösterip her şeyi göze âlan bir tavırla, aralarındaki mesefeyi işaret etmede idi. Mavi Sakal ellerinden birini aşağıya düşürdü ve diğerile makine gibi yakalı- ğını çözerek tekrarladı: — Ne diyorsunuz? — Diyorum ki Rozelin sizi seviyor, TT Mellâre'in Kadınlar Mektebi komedi. sindeki saf Aşık tipi, tı tedaviye alınmış, suçlu Kemal ve arka- (daşı Yaşar da dün adliyeye verilmişler- idir. İ Müddetumumilik, suçluları mesken masumiyetini ihlâl, fili müessir ika id - diasile Sultanahmed 1 inci sulh ceza mah kemesine sevketmiştir. Hâkim” sorguyu müteakib Kemal ve Yaşarın tevkiflerine karar vermiştir. Sahte bono suçluları hakkında ilk tahkikat açıldı Sahte mübadil bonosu yapanlar, müd detumumilikçe dün 4 üncü şorgu hâkim- liğine veri'mişler ve haklarında ilk tah- kikat açılmıştır. Ankara müddelumumiliğindeki tahki- kat evrakı İstanbula gönderilecek ve tah kikata tevhiden devam edilecektir. Bir palto hırsızı tevkif edildi Tahtakalede Sabun hanında oturan Tahir isminde biri arkadaşı Salihin pal- tosunu çalarak satmış, bilğhare yakala - narak adliyeye verilmiştir. Sulçu, Sultanahmed 1 inci sulh ceza mahkemesinde sorguya çekildikten son- râ tevkif olunmuştur. m a m a Poliste: Bir düğün evinin scfası çöktü Evvelki gece Üsküdarda Gülşenbakkı ma. hâilesinde 13 numaralı evin sofasi yıkmış, tir, Hâdise düğün münasebetile eve olr hayli misafirin toplanmış olmasından ileri gel - miştir, Esasen hayil eski olan evin Göşsmele İri bu ağırlığa tahammül edememiş ve sofa birdenbire ve büyük bir gürültü e çökmüş, tür, Hâdise esnasında nüfusça zaylat ve ya. ralanma olmamıştır. Bir adam otelin üçüncü katından sokağa düştü Galatada Necatibey caddesinde Kâramür. sel otelinin üçüncü katında yatmakta olan Ömer, geceleyin sokağı seyrederken müva, zenesini kaybederek caddeye düşmüştür, Bu sukut metlcesinde vücudünün muhtelif yer. lerinden ağır surette yâralanan Ömer, ie. davi edilmek Üzere Beyoğlu hastanesine kal. dırılmıştır. Eidise etrafında tabkikat yapı. 23 Nisan Çocuk Bayramı ve bunu takib eden haftanın Çocuk Haftasi olarak tes. idi, halkımızın en büyük ve en ileri yurd davası olan çocuk (ihtiyaçları üzerine dikkat nazarlarını çekmek emelini güt . mektedir. Çocuk Esirgeme Kuruma Genel Merkezi bunu bana lı çocuk kendisi itiraf etti, sizi bü kalbile seviyor ve bunu size itirafa cesaret edemiyor ve yine di- yorum ki, eğer onun âşıkı olmamışsam bunun sebebi sadece budur, inanın bana, — Sahi mi? — Evet, sahi, Vakıâ bu abdalca, aca- yib, menfur bir şey, ne isim verirseniz öyle, fakat bir vakıa bu, İstifade edin bundan, azizim baron, şahsınız için s0- viliyorsunuz. Bu anda kendini zaptedemiyen Tata- rın kocaman ağzından kopan kahkaha Jak'ı adeta titretti, Baron uzun müddet böyle güldükten sonra biraz sükün bula- bildi; bir taraftan, delikanlıya şeytanatla bakmak için bu istihzalı dev kahkahasını keserken, ayni zamanda bir do'abdan ya- suk savan şarap şişelerinden birini çıka- rıyordu. İçkiyi, kesme köşeleri kavsikuzehli İgüzel Bohemya kadehlerine kendi elile İdoldurarak, Jak'a: — Hani biliyor musunuz, vallahi siz çok yaman bir tipsiniz! Demeden evvel koca bir kadehi bir çe- kişte içti, Sonra; kadehleri tekrar doldurarak: — Hikâyeniz fena tertib edilmemiş. Yalnız, bana yutturamazsın, küçük dos- tum. Ben çok eski bir tilkiyim, Ey, ne ka dar lâzım size? Ve cebinden çek karnesini çıkardı. (Arkası var)