ATIDE wi “SON POSTA s Hergün Nikbin olmak için çok Sebeb yok, fakat bedbin Olmakta da acele Etmiyelim! Ekrem Uşaklıgil özlerimizin önünde yekdiğerini tamamlıyam #ki telgraj var, ükisi de Paristen gelmiş. Havas ajansı tarafın- dan tebliğ edilmiştir, Birincisinde söylenen şudur: «— Hitler - Welis mülâkatında hemen yalnız Hifler söz söylemiştir. Wells sa- dece dinlemiş, vakit vakit not almıştır. Hitler Almanyanın hayat sahasından bahsetiniş, İngilterenin şiddetle sleyhin- de bulunmuştur, İngiltereyi hem Avru - panın bugünkü vaziyetinden, hem #erb- den mes'ul tuimuştur. Almanyanın ha - yat sühacına dokunulmamasını istemiş, ve İngilterenin deniz hakimiyetine nihayet verilmesi lüzumundun bahsetmiştir, Bum ların hülâsası Alman hegemonyası ve Prusya militarizmidir.» Gözlerimizin önünde duran telgraflarm ikincisinde de şöyle deniliyor: — Amerika hariciye nezareti müste - şarının ziyareti münasebetile Bay Hıt - ler; von Ribentrop, Göbels ve Göring va- stasile Almanyanın sulh şartlarını *ekrar | etmiştir. Bu şartlar şunlardır: i 1) Merkezi Avrupada Alman bege - monyasının tasdiki, 2) Çeko-Slovakya statüsünün idamesi. l Resimli Makal beraet ettirmek yektir, derler. 3) Alman İsontrolünde bir Polonya devlerin ihdası. 4) Danzig koridorunun kaldırılması. 5) Eski Alman müstemlekelerinin ia- desi. Bay Hitler de Amerikalı müsteşarla konuştuğu zaman bu noktalar üzerinde vrar etmiştir.» Gözlerimizin önünde duran bu iki tel- grafm muhteviyatı hakiki vaziyeti Made eder mi, etmez mi? Düşünmeden evvel hafızamıza müracaat edersek, daha on beş gün evvel bütün dünya gazetelerinde: çıkmış olan bir Amerika telgralım 'batır- Jarız, O telgrafta takriben şöyle söyleni- yordu: İ «— Amerika hariciye müstoşarının va- » zifesinde muvaffak olabilmesi için &o - nuştuklarının tamamen mahrem kalması! şarttır. Amerika cümhurrelsi bü husus ta kendisine talimat vermiştir. Mistr Welle seyahati esnasında top - Mhyabileceği imtibatarı ve slâkadar hü- kümet reisleri tarafından kendisine mah- rem olarak yapılabilecek tevdiatı avde - tinde yalnız Amerika cümhurreisine bil- direcektira Eğer yanimıyorsak bu telgraf Mistr Wells'in hareketi arifesinde Amerika ba- riciyesi tarafından meşredilen resmi, ya- hud yarı resmi tebliğe istinad ediyordu. Aradsn geçen müddet zarfında seya- hati bütün dünya tarafından merak, alâ-| ka, hattâ endişe ile takib eğilen zat yola çıktı. 7 gün süren bir yolculuk yaptı ve nihayet Napdliye çiktığı zaman da yüz- lerce gazeteci tarafından Okarşilandı. — Mistr Wellsin bu meslekdaşlara söyledi- ği tek bir gümleğir. Bu cümleyi o zaman telgraflar getirmişti, biz yazmıştık. h di tekrar edelim. Mistr Wells sade: ciye kadar #ize söyliyeceğim hiç bir şey olmıyacaktır. Fakat işte bu kat'i karara rağmen gire- di gözlerinizin önünde duran *elgrafları okuyarak öğreniyorsunuz ki, Amerika hariciye müsteşarının Almandevlet rioali ile yaptığı mülâkatlar bütün tafeflğt'e şüyu bulmuştur. En küçük teferrüatına varıncıya kadar anlaşılmıştır. O halde hükmediyorsunuz ki, Ameri- ka hariciye müsteşarı Berline vardığı 7a- Yoan İkendisine verilmiş olan emri unuts- Tak konuştuklarım arilatmış. yabud da © Alman ricsili tarafından #fsestta bulunul- ! den harb harici memleketin gazetecisini | de: — Hayır sulhten hiç bir ümld kalmadı. “ hükmünü vermiye sevketmiştir. i Hakikat şudur ki, Alman devlet weisi- ; | Bir İngiliz askeri Cephey> giderken Neler götürür? Bir İngiliz askeri, garb cephe - sine giderken yanında neler götürür? diye merak ederseniz, bu resim #ize kâfi derecede malümat verir. Her yerde eğ- dencesini arıyan asker kitarsız yapamadı- & gibi, yoldaşlık ettiği Obolduğunu da birlikte almayı ihmil etmiyor. inin bütün isteklerini, bütün beyde - rini, ve' bütün ümldlerini hepimiz ayrı ayrı tahmin edebiliriz, yalnız Alman dev- let reisinin 6 aylık “tecrübeden sonra ha- kikat'e karşılaşınca isleğin, haydlin ve ü- — Gazeteci baylar, Ameriksya dönün. İmidin ne kadarından vazgeçmiş olabile- ceğini yalnız kendisi bilir, Amerika cüm. hurreisinin hususi memuru karşısında düşüncelerinin hangi kısmını söylemeyi doğru bulduğu ise ancak harbin hita - mından sonra anlaşılacaktır. Harb esna- sında harb gazetesini okumayı bilmek 1â- zmir. 'Nikbin olmek için ortada, harbin henüz başlamamış olduğundan gayri hiç bir sebeb göremiyoruz, fakat beğbin i- makta da isticel etmiyölim. Ekrem Uşaklıgil İSTER vardı, Hangi bakkala gitseniz: — Kalmadı, cevabı İle karşi'aşıyordunuz, yahud da ta - mdik bir aduma çattıysanız yarım kil inerek evinize dönüyardunuz. Fakat dün şekerin kilosuna 40 kuruş eklendiği ilân edilince, Allah edümez, sikımtı 'birdenbize zail oluverdi, sanırsınız ki, her bakkal dükkânı bir şeker deposudur. Bir medliste İSTER ii İngiliz adliyesinde esaslı bir kaidedir: — Bir masumu mahküm etmektense bile bile mücrimi İNAN, Birkaç günderiberi İstanbulda «z çök bir şeker sıkıntısı konuşuyorüük, bakkalın kuvveti ve aşık - gözlülüğü nisbetinde havadan avuç avtç para kazanmış © Bir İngiliz kaidesi | | Kabahatliye ceza vermemiş olmak insanı müteessir €ede- | bestekârin, gurbette hep vatan mez, fakat kabahatsizi cezalandırmanın vereceği vicdan (yanıp tus azabını ancsk ölüm paklar. pr Hergün bir fıkra bıraktım On yedinci asırda Fransa edebiyat dleminde gök meşhur olan Madem i dö Rekanier bir yaz günü salonunda bulunan misafirlerden birinin ayak larının koktuğunu hissetmişti, Dak: kadan dekikaya koku artıyordu. i Zel ve güzel olduğu kadar da sprit j dan madem, ayakları kokan mitafi - Dedi, misafir ayağa kalktı: — Şimdi hallederim madem. Salonden çıktı. Ve biraz sonra ço- Bahriye hizmetinde Bulun nla'ınlar Kadınların her hizmeti Ha eyliyesek kabiliyette oldukları bugün tahakkuk et miştir. İngillerede doktor w'an kadınla- rın sayısı hergün artmaktadır. Bugün 8#- dedleri 4263 ü “bulmuştur. Avrupadaki kadın avukatların sayısı 70000 olark tesbit edilmiştir. Son zamanlarda kadınlar bahriyeye de intisab eylemektedirler. Sovyet Rusyada mehirlerile bulunan mavnalarda çalışan okadınlatın sayısı 22.300 dür. Kabotaj gemilerinde ve uzun sefer ge- milerinde çalışan'arın sayısı ise 8.670 dir. JBunlar içinde 400 ü kaptanlık yapmak- tadır. Bir İngiliz bahrive mecmuasının yaz- dığına göre şimdiye kadar kadın kaptan- Tar içinde vapurunu bâtıran olmamıştır. Bu 400 Sovyet kaptanı içinde harb ge milerinde bilfiil vazife alanlar da bulun- maktadır. Bunlar babr'w Tewinin en vüksek derecesinde tahsil görmektedir- ler. İSTER a bulduğunuza se - ın hikmetinden sual ISTER Kesal NAN, SOZ ARASINDA Ruzveltin Vatikan Ii Mümessili Papanın Huzurunda Rüzvelt tarafından muharib devletler arasında siyasi sondajlarda bulunmaya memur edilen Amorika hariciye müste-| şarı Welles ile birlikte Romaya gelen,| uzveltin Vatikan nezdindeki fevkalâde mümessili, Papaya şefinin şahsi bir me- sajını vermiştir. Burada Papayı bu me- sajı okurken görüyorsunuz. Amerikada yerleşmek istiyen 370.000 Avrupalı var! Avrupadaki son vaziyetler dolayısile Amerikada yerleşmek arzusunda bulu- manların sayısı gitgide artmaktadır. 1939 senesi Teşrinisanitinden 1940 senesi Şu- bat başlangıcına kadar Amerikada yer. Jeşmek arzusunu ishar eden ve bu yolda teşebbüslere girişenlerin sayısı 310.000 4 bulmuştur. Bunlar Amerika hüküme- tinden “vize taleb eylemişlerdir. Ameri- ka hükümeti bu miktardan ancak 27370 kişiye vize vermiştir, Amerikadaki Alman tebaasının sayısı pek fazla olduğundan üç sene müddetle Alman tebaası muhacereti kabul edil miyecektir, Amerikaya yerleşmek *stiyen 51:000 Çekoslovaktan ancak 2874 'ü kabul edil- "kabul sedi — Önüne geçilemez miydi? diye soruyordu. Sanmıyo- | rüz, bir akşam geç vakit her bakkalın şeker mevcudun tesbit ederek kilo başına kendisinden 10 kuruş fark al - dıktan sonra ertesi gün fiatın 10 kuruş çıkarıldığını irin / edebilmek için, şu Almanların pek gururlandıkları teşkilât dahi Kifayet etmezdi, evet, sanmıyoruz, bakkalın hava- dan para kazanmasınm önüne geçilemezdi, buna mukabil | harb zamanında, hattâ harbin dışında kalmış, bizim gibi gidişi bu zaman için normal memleketlerde bila bakkalı. | öm çok körlt bir iş olduğuna inanıyoruz, fâkat ey okuyu- miştir. 190,000 Polonyulıdan da 33,000 i lmiştir. v İNANMA! NANMA! Np m a, E. Ekrem Talu ,ve daima, isvkilinden mahrum watan İ Sözün kısası Şopen'in ka bi oki yu kadar evvel, mazlum Polonya. nin papsahtımda bulunduğum sira. Haröe, gelmi; geçmiş müzleyerilerin belki de" en hassası olan gepenin Laalesisi parkında, İki heykelinin ölbinde saatlerce wecd içinde kahmsdas hez duyardım, Gatb musikisile, hattâ alelilisk musiki ie istinarı başladığım #ndan itibaren, görlüm- de bu büyük dühüye karşı başlıbaşına bir kö. ise Ayarınığtam, Onun vâğmeeri, bilmem medense, bina pek munis gelini, Herbirinde gizli Bir hiç.. kazik, sonsuz bir hlozanın dinmiyen wiemini senerdii : Şapenin anemieketine gidip de, hir iki sene oturduklan sozrs o nağmelerin hususiyetini ,Gaha iyi anladım, İlâhi bestekâr, kırkıucı yılına varmadan #ükenen ömründe, #si bitmiyen elemlerini terennüm etmişii.. Onun Amuhailed «Ölür. marşı» bile, mazlum Leh milleti için dila olummuş bir mezsiyeğen baş. ka bir gey değildi. i Bir gün, benmi Vazşoralı dostlarım, orudakl mübellerden Birine gölürüp, içeride, bir hürrenir rafında duran, zamanla kararmış gümüş 'bir vazo gösterdiler: İçinde, büyük hasretle muş hassas kalbi varmış. Polon, ya biiklâline kavuşur karışmaz, © Kalbi bu.. raya, bu valan küyesine getirip zoymuşlar; Şayed bu dünyanm ötesinde başka bir âlem varsa, ve o üleme İntikal edenler hâlâ her- hangi bir duygu taşıyorlarsa, Şopenin de müuztarib ruhu bu suretle şadolsun diyet. Evrollsl gün kisacık bir ajans haberi bu kıymetli enanesin mahfuz bulunduğu iki kat mukaddeş mâbede bir düşman bombasının iaabetini bildiriyordu. Bu bomba, yalm kiliseyi tahrib ile kalma mış. Şoperin kalbini taşıyan mahfazayı da paklatmış., ve ihtimal ki, ikinci defa vatan. (82 kalano büyük kalbin rlmadını da etvafa savurmuğ... Zavalk Şopen! Ve zavallı asli Polonya! Anı Me evlad, meğer biribirinize ne türlü bağl İmişsiniz kl mukadderatiş bile ayrılmısdınız Birinizin musibetine diğeriniz de 'İştirâkten geri kalamadınız. Yak'nen biliyorum: Folonezlerin, Nöktürn, lerin ve «Ölüm marşie nın dâhi raübdli yur. dunun eller serancamına Jâkayıd kalamadı Onun vatan aşkile yuğurulmuş kalbi bu mü kerror Öksüzlüğe dayanamadı. Onu parca. yan düşman bomhası değildir... O, son ve tikhi bir feryndia kendi parçe, landı ve tapındığı şehrin harabeleri arana karıştı Son ve Dâhi bir feryad! Heyhat ki biz onu duyamadık.. kimbilir m ,Kadar ulvi, ne kadar güseldi!. E Elman Calu nr ananaassssanan masama sesasaimesansnaaana 2894 aşk mektubu ve 7.200.000 şiir Arlatacağımız vak'a tamamile doğru dur: Trakyada Gümülcünede Maruf Rum tüccarlarından birinin Ksantip adında on yedi yaşında ve fevkalâde güzel bir 'kızı apandisitten ameliyat olmek Üzere “babası tarafından Atinaya götürülmüş, Fakat ameliyattan sonra kız şöyle sayık» Jamağa başlamış: ii — Panayot! Panayotum! Neredesin? Gel yamma! Beni yalniz bırakma!... Bu vaziyet karsısında kızın anne ve babası telâşa “düşmüşler, ameliyattan gonra Gümü'cüneye avdet edilince kız! six kı bir tarassud altında bulundurmağı başlamışlardır. Buna rağmen kızın oğ danla mektublaşmasına mâni olamamış tardır. Nihayet tarassud ağırlaşmağa başla yınca Âşıklar Selâniğe kaçmağı karat vermişler, fakat -yakalanmış'ardır. Kızm âşıkı Panayot (o gazeteci - dere aşkının ORomeonun aşkın te cavüz «ettiğini, sevişmeğe (başladığı an dan itibaren sevgilisinden tam 2694 mek» tub aldığını söylemiş, mektubları İtivs eden paketleri göstermiştir. Âşık Panayot bu müddet zarfında kr za 1.200.000 şiir göndermiş olduğunu ds