8ON POSTA Süveyş kanalı ve ingiliz imparatorluğunun müdafaası (Baytarafı 8 mc sayfada) yerallı kışlaları, yeraltı hangarları da yapılmıştır, Bugün Süveyş kanalı ve Misir, ge- rek karadan. gerek denizden, gerekse havadan gelebilecek her tehlikeye kar- şı hazır bir haldedir. Son günlerde, Avustralya ve Yeni Zelândadan Sü - veyş kanalına getirilen mühim miktar- dak: kuvvetler, kanalm en son müda- faa vasıtalarmın da harekete geçiril, Zini, binaenaleyh İngilterenin Okenal cihetinden hiç bir korkusu kalmadığı- nı göstermektedir. Kanaldan Filistine doğru birçok iren ve otomobil yolları mevcud oldu- fnu maze İtfibare alırsak ka- nala yığılan bu kuvvetlerin, kanalı | müdafaadan başka, icabında Filistin ve Irakı müdafaa için de kullanılabile- ceklerini pek kolaylıkla anlıyabiliriz. | Bugün Kanalı Filistine, Filistini Iraka | bağlı m çöllerin manzarası, geçen 1914-1918 harbine nazaran çok değiş- miştir. Çöllere h&s ölen yolsuzluk ve | susuzluk bucün tamâmen ortadan kal- Hi | dırınış. çöllere hös ölan «geçilmez!» mefhumu, #amamen eski mânasını kaybetmiştir. İ İ İ Hasen ÂN Ediz Yakmeloğn ve harb (Bastarafı 5 inel sayfada) düzeltilebilecek çok haksızlıklar, tahak- İkümler, zulümler ve adaletsizlikler var-| İ/ der. Bunlar müttefiklerin ilân edilmiş! fi başlıca harb gayeleri olduğu için daha çok dövüşülecek, hem de garb cephesi dışındaki sahalarda dövüşülecek de - 4 mektir. Bu sebeble bu harb ne kolay ve ne de çabuk bitmiyecektir. Bundan başka onun İ nerede me suretle bitebileceği de şimdi « 1940 Küçük cari hesapla İKRAMİYE PLANI Kejideler: 1 Şubat, 1 Mayıs, 1A Zustos, 1 İkinciteşrin tarihlerinde yapılacaktır. Kumbaralı ve kumbaramz hesaplarında en az eli Bran bulunanlar kuraya dahil edilecelkerdir. 184) iKRAMIYELERİ 1 Adet 2000 liralık — 2090. — Lira 1000 — 3000, — 500 —3001. — 3000. 40.0. 3750. 5250. içinde bizim tutmuş olduğumuz yolun | i emetin doğruluğunda şüphe yok- tur; bugi pacağımız da, en lena Üüv İttmalleri düşünüp hesaphyarak her hale karşı adamakılı hazırlanmaktari fbaret | tir. H. K. Erkilet İ PLA a (İstanbul ila Edirne arasında otobüs ! seferleri yapılamadı | Son günlerde yağın yağmurlardan Trakyada nehir ve çaylar yükselmiş ve! | bazı yerlerde sular bazı basarata sebebi- yet vermiştir. Evvelki gün Lüleburgaz » Babaeski a- rasında Kırıkköy ahşab köprüsü yıkık mış ve bu yüzden Edirneden gelen ve Edimeye gitmekte olan otobüs ve kam- onlar seferlerine devam edememişler- ” ” ” ” 100 25 Türkiye İş Bankasına para yatırımakla yalnız para birüctirmiş â olmaz, eyni zamanda talünizi de denemiş olursunuz. Vatansavar her Türk gencinin Okuması icab eden kitab - m v üyük Türkiye Tape zen: ORHAN CONKER «N Satış yeri: Akba, Apkara Piatı 350 kalış. Sipariş bedali peşin gönderilmelidir. Bağlam çocuk — Sağlam çocuk ismindeki!dir , münderleatlı gocuk gazetesinin bi. ginel sayısı çıkmışlar, Dün de otobüsler İstanbuldan Lüle- burgaza kadar gitmişlerdir. Biçanın nüfus memurluğu Yapılmakta olan beton köprünün ya- Münhal olan Biça ikinci nüfus memur)ı. |DDdaki bu muvakkat köprünün tamili- İğuna, türkçe öğretmenlerinden Eyüb Sartej!ne ve seyrüseferin devamına müsald bir Gİ | tayin edilmiş ve gelip içe başlamıştır. İhale getirilmesine çalışılmaktadır. yı Baddim olmıyarak arzedeyim Ki üzel, işlerim biraz genişcedir. Çok güzel. bu keresteleri ne yapı” id Sâlacak mısınız”, iy Bayar matmazel; kendi mahsu!lerim tabrikalarımda kutu yaptırscağım. ii — Ne mahsulü mösyö. Portakal matmazel. .. keş bulana. 60-70 bin metre steden kendi mahsulü portakallar ka süsl fabrikalarında kutu. Yaptı - >. ki atıyor. Ne yapsın zavsllı?. Be- ç bi Romanyanın en zengin, en iz familyasma mensub bir kızın Arda da 2.3 yüz metre mikâbından dilmez ya, j At ya herif züğürtün birisi is€-- “urmadım, Köonuştuğuma memnan oldum Yerek ayağa kalktım. Hiç peklem 4-| Ertesi günü öğlene doğru Marçellârin! oturduğu eve gittim. i — Evet; üç sene evvel nikâhlı karısını — Hangi eve?.. /başkasile yakalayınca samparaya dört to- Marçellânın kaç evi var anne?. Şim kat staoak kadar vahşiteşmişti de gaze- di oturduğu eve... telerin ağzına düşmüştü. — Macareskonun evine mi?. — Tamam, tamam; batırlıyorum!, — Hayır; Gafantoviçin evine. Mar -| — Gazetelerin bile «müthiş bir vahşi, çellâ şimdi bu Sızplı kasab çırağile bera-jorla çağdan kalma bir barbar, Arab gi- ber oturuyor. bi kıskanç bir kocas dedikleri Macares- — Acayib; neden? ko ile oynanmazdı amma, Marçellâ meco- — Ne yapsındı zavallı kız; bütin gün bur oldu işte... Macareskodan dayak mi yesindi?. Ka - — Ya?. | — Di, Madam he fazla istiyordu. İki ay evvel «güzel bizi dei hareket karşısında şaşıran ÜL. e olsan bir, ki müşteri edinir de pa-|dostunu kaçıranı çarşıda bile dövmeğe key 7ler söylemek istedi, il a kuranmdın, euratma bakan yok» de- kalkar, Haa ğa teşebbüsü düşündü, İmiş; Marçellâ da dayanamıyarak esasen! — Neyse amme; bunu konuşacak de - kaim yilipiara sira Marareskonun evine s#ldığı Ga-|ğiliz. Marçellâ neye geldiğimi sordu; an- Çi, Yarın akçam et aha edebilir ice kaçmış lattırı; kuzum Marçelli; dedim, bu adam De Patmazel? : İ Macaresko kızmamış mı? 60-70 bin metre mikâbı keresteden, por - kg bat; elimi uzattım; bir akşam esi — Karmaz olur mu? Gafanteviçi yel-|takaldan, kutudan bahsedip duruyor. Ya İyi adamdan gördüğü için, MürmEelej rek esen bana bumu yaptın, ile-İsersezinin birisi ise me yaparız? Doğrusu; — Yy, çi ösyö ride ben de senin bir dostunu ayartmaz-|ya, ben şüphelendim. < b arın akşam buradayım mösy sam bu namus bana yazık olsun» demiş Meğer benden evvel saksoloncu Kle iz İp ayrıldım ve gayet eldâi bir Ye şey deği, sâbıkalı bir adam... anti bir polis memuruna 100 ley vererek Yürüyerek sokağa çıktım. i Sayfa 9 «Son Posta» m tarih! tefrikase 144 BİNBİRDİREK £BATAKMHANESİ Bayram bahşişleri at ile git-!laşmadan gonra, arkalarında birer ihe a'- kafilesi ile, başları korkusundan y şerbet cak safasına gitmişlerdi. bahşişleri olarak ta, her sokak başında nasının elini öptükten $ yere bir avuç akçe atmıştı O gece, en; beraber, semlinin ağalarından sayılan azdan iki bin kişi, Süleymanıye camisin- kimselerin konaklarına el öpmeğe de sabahlamış, Cenabıhaktan İstanbulun 'mişti, Bu ziyaretlerden sonra da telnar eşkiya elinden halâsını dileyerek aua et-İatına binerek çocuğu Çarşıda kalpakçı - , mişlerdi. Caminin içi, harimi (Odelmuş,İlara götürdü. İstanbulun tanınmış teizi- dış avlusu da dolmak üzere idi. Tayyar-'lerinden Makasıgüzel'den Midilliye bir zade atını, Süleymaniyede sürücü ahuı-İkat sırma işlemeli al çuha'ar aldı Aya - Tayyarzade, Süleymaniyeye mişti. Mid Midilli de git « na bıraktı. Caminin dış avlusuna girin- cİye kadar da on beş yirmi akçe gü'su- yu ve buhur buhşişi verdi. Bir takım kül- haniler de, eski yeni, omuzlarına birer hasır alıp, caminin koca avlusunu hasır ile döşemişlerdi. Kendi basırları üstünde| diz çökenlerden: — Buyur ağa... Pik hasırdır. şamü- barek günde birkaç akçen de ben fakire nasib olsun... Diye para topluyorlardı. Ta İde duvar kenarında bir basıra ç k rmamiş Buyur yiğit... Buyur oğ hasırdır.. Başını secdeden ka dedem altından alıp geldim rek günde ökçenden n Tayyarzade İki akçe uzattı, Bu 5 dam Midilliye de elini uzuttu: özel oğlancık şeker paracığın- fer a- Deği, Tayyarzade bir iki akçe de ço - Cuk için uzattı, Bütün bir ramazan oruç tutmuy lenen şarap ve tütün içen ve ber tü şenaati göz önünde yapmaktar çekinmi - yen bu soyguncu uygunsuz, İstanbul ni, a- jden kestirilemek. Bu kadar vuzuhsuzluk balkına bayram günleri için de akla gel. Sen o ağacık beni çok sevmiş idi medik şeyler hazırlamışlardı. Geniş sokakları ve me yük'üklerine güre, çileler, taksim etmişlerdi. Bu sokak ve meydanlarda, her çele birer büyük salıncak kurmuştu. Arife günü başta Padişah ile anası Kösem Sul! tan ve Sadrazam olmak üzere bütün dev let ricaline, ekâbire, zengin tüccarlara, nı, bü” arında aral aral İkmal ve telli balmumları gönderilmişti." Her mumda «bu filân salıncağın mumu; dur, efendimizi bayramda sslıncağa da-| vet ederim diye bir de yaftacık asılaydı.! Bayram namazından sonra herkes ailesi-| e bayramlaşmak Üzere evin: giderken, gülüpdancılar, lokumcular, akideciler vej şerbetçiler birer bahşiş daha almışlardı. Arife günü kınalı ve telli davet mum- ları alan devlet ricaline ve zengin tüc - cur'ara gelince, kendisine gönderilen İmumlara göre, tep top çuhalar, kumaş - lar ve kose kese akçeler hazırlamışlar - dı. Sarayda, Paşakapısında ve derece de-| rece diğer vüzera, rical ve ekâbir saray ve konaklarında yapılan resmi bayram - bu Türk hakkında tahkikat yaptırmış, A dam hekiketen töccermış. — Kim söyledir, — Marçellâ!,, ğına da, bir çift kırmızı pabuç aldı. Öğle yemeğini bir aşcı dükkânında yediler. Çocuk, akşamki bohça vak'osma Tayyarzadenin çok üzülmüş olduğunu, delikanlının kendisini hâlâ büyük bir iş darlığından kurtarmadığım ânlıyordu. Sabahtanberi onu oyalayıp eğlendirme - Be çalışıyordu. Bir taraftan da, çocuk tecessüsü Te bahsi ken: Jyordu. Aşmda yemek yerlerken Tayyar- isdeye sordu: — Güzel ağacığım... Sahba kalfa se ni sabahlanberi bekler pencerede. ray önünden geçecek miyiz?... Tayyarzade gülümsedi: — Geçeriz be oğlum... Oradan da Sul tanbeyanda gider, salıncaklar görürüz, dedi, — Ağacığım biz de biner miyiz salın - caklara?, — Bineriz... — Ağacığım, sen gayri hiç varmıyacak nusin o Hüseyin efendinin yanına... — Varmam gayri ben o efendiye... — Ağacığım.. bana da öyle gelir ki bu işde bir yanlış vardır, d vardır... der - sin. — Vallah Midilli öz evlâdı yerinde tu- tardı... — Ben de işte ondan ötürü bu bohça yanlıştır derim... — Bu devlülerin işi bilinmez... Bir başka çubuktar tedarik (etmiştir, beni böyle atar derim ben... — Güzel ağacığım. sana Tayyarzade derler... Üstüne çubuktar olmaz... — Yanlış iş Se anlar, o Hüseyin efen- di benim ayağıma gelir çalırır... Ben e ığımla o seraya vallah gitmem... — Ağacığım... Bugün satıncakta Suk tan Muradı da okurlar mı?. — Okurlar derim... — Sen Musa Çelebiyi, Hasan Halifeyi, defterdarı Çınarda gördün mü ağacı» im? — Görmedim Midilli... — Ben e yiğitlere çok acıdım ağucı» — Neden be oğlancık?, Arkamı vee) bütün bunlardan bana ne? Ben babasının servetile, silesinin asalelile iftihar eden görgüsüz kızlardan değilim. Her şeyi, ser veti, saadeti, relahi, mihseti kendimde ararım. Hattâ beni alacak gence drahoma bile vermiyeceğim. Bubamın parası için evlenmek istiyen insana el uzalamam ta- bil., öyle değil mi müsyö?» — Çok haklısınız matmazel, sizde ha » jkikaten asil bir ruh var. Hayal gayet mükemmel biliyorsunuz. Müsaade buyu- 'rursanış ben sizdeki drahoma âdetini de — Evet iki gözüm, yavrım?. — İlifetına teşekkür ederim omamâ;lş zengin damadı işitince itibarırm artırdın değil mi?. — Vallahi değti Meryora; ber sem sev mez miyim? dı — Ona ne şüphe? Ertesi akşami, bililti- — Yapmamalıydı Marçellk bunu.. dü-İzam, biraz geç kalmak suretile gazinoya | sile beraber belediye bahçesine gitmek öığım ona götürüyordu; öyle iken da'şün bir kere Maryora; karısının âşıkına İgirdiğim zaman muhterem dostumu SA - inayetinde bulunup bulunamıyacağımı tokat atacak kadar vahşileşen bir adam, | bırsızlıkla bana smuntazır buldum. Beni) sardı, «olabilir; cevabını verdim. görünce tehalükle yerinden fırhıyarak| koştu; oturduk. — Şampanya içi. — İçtim. Bana o kadar hürmet ediyor- du ki tarife imkân yok. Ben de muttasıl babamın işlerinden, Transi lk sayfiyemizden, Bükreşteki aparlımanı - mızdan, son zamanda tarlalarımızdan bi“ rinde fışkıran petrol madenimizden bab- sediyordum. Fakat cesareti kırılmasın diye ikide, birde emaamafih diyordum; bu bakışları, şampanyalar fazlalaştıkça, dikleşerek sabitleşiyordu. Ben farkında leğilmişim gibi davranıyordum, O gece ayrılırken yarın akşam kendi- Bahçede çok kaldık. Dans ettik, güzel eğlendik. Avdet için kalktığımız zaman biraz sallanır gibi yaptım; derhal kolu « ma girdi. — Ah mösyö, bu âkşam çok içmişiz. İlSizi bilmiyorum; fakat fazla alkol beni müteessir ediyor. Dedim ve kendisine hafifce yaslan - dım. Allah seni inandırsın anne; kolum. da tir tir titriyordu. (Arkası var)