RR RR e TE e a NR eli SON POSTA —— Sayin 7 imden intıbalar Harb okulundaki merasimden iin e EE Re wi) | veya zevce olamazlar? Genç sübaylar Harbiye marşın söylerlerken ( “ Son Posta ,, nın Amerika hususi muhabiri |. Sala yazıyor) Son bir sene içinde Holivud yıldızları arasında çok meraklı ve dikkate şayan sevda maceralarile, birçok evlenmeler oldu. Bunların içinde beyaz perdenin çok meşhur yıldız ve san'stkirları var; Meselâ Clark Gable Carole Lombard ile, Robert Taylor Barbara Stanwick ile, Ty- ile evlendiler. Birkaç sene evvel (Ecstasy) ismile ha- rikulâde bir film çeviren ve bu suretle Avrupada da, Amerikada da emsalsiz bir şöhret kazanan Hedy Lamars, kendisin- İden 22 yaş büyük olan Gene Marky ış - İminde bir sinema direktörile evlendi. İki hafta evvel de güzel Joan Bennette İkinel kocasından boşanıp Walter Wan- İger adında bir sinema direktörü ile bir- leşti, Fakat ikinci kocası onun bu haka- İretine, yani 50 lik bir adam yüzünden kendisinden ayrılmasından çok muğber oldu, öldü. İşin tuhafına bakınız ki, di - rektör Gene Marky Joan Bennette'in ilk kocasıdır. Fakat ne tuhaftır. Bütün sinema âle- minde, bütün dünyada velveleler uyan- dıran bu evlenmelerin henüz bal ayları bitmeden Holivudun dedikodulu meha - filinde hep ayni sual sorulmağa başlan- dı: — Acaba kaç sene beraber yaşaya - caklar? Holivud sinema san'atkârlarının izdi- vaçlarında büyük bir emniyetsizlik bü - küm sürer. Herkes zanneder ki, yıldızlar ve san'atkârlar evliliklerinde (sebatkör değildirler, kendilerine itimad &dilmez. Meselâ hangisine sorsanız muhakkak Hedy Lamars ki, kendisini haklı çıkarır. Geçenlerde bir arada oturabilen güzel bir yıldız... evlilik hayatında sebatkâr olamıyorlar? Mavi, güzel gözlerini, kuyruklu piya- İnosunun üstündeki kocasının resmine çe virdi, bir müddet dalgın dalgın baktı ve gı cevabı verdi: — Sinema artistlerinin yaşadığı ha - yat çok renklidir. Hergün başka bir â - lemde, yepyeni bir hayat yaşarlar, Ca - san tabi halinden çıkıp birçok hevesle- rin rüzgârına kapılıyor. Bugün birar - tistte gördüğünüz müstesma bir cazibe, yarın başka bir artistin daha üstün ca - zibesile sönüyor ve bizleri daldan dala konmağa sevkediyor. — Fakat, diye itiraz ettim. Artistlerin evlilik hayatında sebat edemeyişlerinin başka sebebleri olmalı? dan veya göz aşkından Ahlâk kuvveti, anlaşmak, zekâ, irfan mü ron Power de Fransiz yıldızı Annabelia| — Niçin, dedim. Sinema san'atkârları İlundufunu anlamakta gü Çok defa Atıf yalnız başına çıkar, Fahri de ayni istikdmete gidecek. Bey- oğluna çikacaktı. Fakat, henüz Eminönüne gelmeden Atıf birdenbire elini başına götürerek: mi? Az daha birisini unutacaktım. Ak rabamdan birisi İstanbula geleceğini bildirmişti de... Hay Allah müstaha - kımı versin. . Az kaldı unutacaktıın. Aman azizim... Kusura bakma... Al i lahasmarladık. Önlerinde bir otomobil durdu ve Fahri, elile kasketini düzelten şoförün kapıyı açmaya bile zahmet etmediğ'ni ve Altıfın içeri girdiğini gördü. Taksi uzaklaştı. Bütün bunlar gayet tabii idi ve Fab ri Tahir bir kere daha düsünmeğe lü - zum görmiyecekti amma Pazartes! gü nü dükkâna gelirken —o Cumartesi ve Pazartesi günü timarhane kebalı i4i— aldığı gazetede bir haber bu teferrüat ona hatırlattı: — Ne? diye kendi kendine haykır- âı. Atıf mı? Bizim Atıf,,, Vay zavallı adami... Atıfın ebediyen kapanmış olan gör. lerile miithiş bir resmi, gazetenin bi- rinci sayfasında idi. Verilen tafstlâta göre zavallı Atıfın cesedi. o bir sabah evvel, karanlıkta bir çöpçü tarafından bulunmuştu. Çöpçü bir duvara daya - narak yere uzanmış adamı mutad sar- hoşlardan biri sanmış, dürtmüş, fakat bunlardan birile görüşüyordum. Sevda-| kanları görünce hemen en yakın po - da, izdivaçda, ve boşanmada bir hayli|lise haber vermişti. Üstünde bulunan tecrübesi olan, birinci köcasile bir/evraktan onun buçuk sene, ikincisile de iki sene kadar| miş; hâdiseye yetişen taharri memuru Atıf olduğu tesbit edil sında bu - Ali Osman. bir cinayet ka misti. Arkadan ve gayet vakından a - ulan bir kursunla Atıf öldürülmüstü. Kursunun yakından atıldığına elbise üslündeki vanıklar isaret ediyordu. Cesed coklan soğumuş ve kartnas - mıstı, Adli tabib efnavetin en acai iki saat evvel ika edildiğini bildi Cesedin bulunduğu yerde hir bir iz ye day PR “İyoktu: Pemek cesed buraya sürükle - eni yüzden yeni hislere, yeni $i -) yerek değil, nakledilerek getirilmişti. ie ema de İN “İnn eihet maktulün elbisesi fistünde de hiç bir bere ve leke olmamasından an- Yasılıyordu. Toprak. cesedin bulunduğu mahal - de kupkuru İdi ve hiç bir ayak izi ver- miyordu. öncü. taharri memuru AV Osrana izahat verirken: — Eğer, dedi. Yanma kadar gitme - seydim ve birkaç kere dürtmesevdim — Evet, var. Meselâ san'atkârlara has|ben de onun öldüğünü anlamıyacak - hurçınlık, kıskançlık, mizaç uygunsuzlu-İtm. Çünkü arkasına dayanmış, ayak- pa... Evlilik yalnız bir #izyoloji ihtiyacm-|larım uzatmış. elleri yanma düşmüş, ibaret değildir.İtam bir sızmış sarhoş hali vardı onda Bu malümat ANN Osmann narı! İyalnız yürürdü, Fakat o gün bu iki me murun da yolları birbirine düşmüştü. savatı, mütekabil menfaatler ruhi ve be-| dikkatini celbedecek mahiyette idi. Fa dent cazibe, hürmet ve fedakârlık gibi | aa gibi esası o evsaf da lâzımdır. Bunlar) heves ve muhakemesizlik yüzünden şim-! olmayınca evlilik hayatının ömrü, tabi-İdi üçüncü kocasından ayrılmak üzere - atile kısa olur.» dir. Fakat bütün bunlara rağmen Holi - İşte bu hakikatleri kendi tecrübeleri-|vud san'atkâr'arı içinde dedikodulurdan le pek iyi bilen bu lâtif kadın umumiyet-İve gürültülerden uzak senelerdenberi ya ile kadınlara has olan mantıksızlık, kuruİşayan nice çiftler vardır, Nekleden: İbrahim Safa Bulunan cesed kat bir iz, bir iz... İşte o yoktu. Ali Os- man buna sıkılır ve düşünürken gaze lelerin cinayetten bahseden yazıları « Da: - «Bir sırrın düğümleri henüz çözül - meden başka esrar ve musmmelar...» başlığını koymalarından da müteessir — Vay, dedi. Bugün OoCuma değil | oluyordu. Gazeteler Fikri-Asım tica - rethanesinin ikisi de bodrumda ve de- poda çalışan memurldrının esrarengiz cinayetlere kurban gitmelerinden po - Esin de henüz bir şey anlayamadığını yazıyorlar ve hele içlerinden biri şu mülâhszada bulunuyordu: «,.. Bu hâdiseden şu netice İstihrae olunuyor ki meçhul ve mel'un (şahıs hakikatte Atıfı takib eder ve onun ca- nma kasdetmek isterken Ali Hikmete yanlışlıkla taarruz etmiştir,,.» Konuser Sedad, daktilo Ayşe Le - manın kaybolduğu veya polis tarafın- dan arandığı hakkında kimsenin ma - lürattar görünmemesini ve kumaş de- posu ile civarında, o alikadarların da nazarı dikkati celbedilmemesi husu - sunda kat'i emirler verdi. Daktilonun ailesi nezdinde yapılm tahkikat, Ayşe Lemanın ne olduğu bu- susunda onların tamamile bihaber ok dukları neticesine vardı. Bu zavallı silenin yeis ve kederi sn derece derin oldu. Çünkü onlar kızla - rınm hâlâ İzmirde bulunduğunu sanı- yorlardı. İzmirde olmadığını öğrenin - ce o kadar telâş ettiler. ki onlara pek yakında kızlarının bulunacağını vâ « detmek icab etti. Komiser Sedad büyük tecrübelerin ve melekenin verdi öyeti nın ailesi nezdindeki ti katınm. fay dalı olmadığına hükmetti. Onlar. kız- larının faaliyeti hakkında hiç bir şey e . |bilmiyorlardı. Züten 23 yaşında olan Ayşe Leman hareketlerinde tamamile hür idi. İste- istedi zaman çi - kardı. Fakat bu hürriyetini asla suiis- (imal etmemişti, Yalnız nişanlısı ile arada bir gidip gezmeleri o müstesna, on'n iş vaktinden sonra geldiği ve vak- tinder evvel çıktığı görülmemiş, dişa- İrda şüpheli bir faaliyetini işaret ede- İcek hiç bir fevkalâdeliği isitilmemis... İste komiser Sedad için bu cihet bir muamma teskil ediyordu. Bu tahkikat yapılırken Âtıfin katli muammalar serisine bir yenisini ilâ - ve etti. Bunlar esrarengiz oldi ka » dar müthiş ve tehdidkâr vak'alardı. Acaha hakikaten Âtıfı öldürmek is- temişlerâ: de Ali Hikmet bir yanlıslı- ğa kurban mı gitmiş ve bu yanlısık sonradan, ikinci cinayetle mi düzeltil- miş idi? Mağaza sahibi Fikrinin ileri sürdü- #ü mülâbazaları komiser Sedad derhal kabul edecek adam değildi. Fakat hir hareket noktası, bir i 1 gibi bun- Tarı da kale almak lâzımdı 'Taharri memuru Ali Osman, mata- İza memurlarmdan Fahri Tahirin ifa- İdesini kaydederken: | — Demek *i bir taksiye atlamak İçin Âtıt bey sizin yanınızdan birden- bire ayrıldı; öyle mi? diye sordu; i (Arkan var)