SON POSTA Sayia 9 — Mn 1 SPOR «Son Posta» nın tarihi tefrikas: 120 . . BİNBİRDİREK. mn” “Son Posta, nın Hikâyesi “mms: i Mevzuu Silmesi. Çevi Benim bir sevgilim vardı. Onu tamı - dığım zaman henüz pek yeni muharrir - liğe başlamıştım. Muharririik diyorum. bilmem muharrirlik demek doğru Olur mu? Ufak bir kasabada haftanın yalı? bir gütünde çıkar bir tek yaprak g8” tenin fahri hikâyecisi idim. i Gazetede intişar eden ilk hikâyem, yük ba dan dinlediğim bir av hat 1B i a olmuştu. İkinci hikâyem, dadımın ben anlattığı bir masaldı. Üçüncü bikâyem, şehirde çıkan gazetede okuduğum İzi kâyenin mahal ve şahıs isimleri değiş tirilmiş bir kopyasmdan başka bir #9” değildi. İşte ben sevgilimi ü intişar ettiği gün tanımış! rasu o gün onunla konuş kendimde bulabilmiştim. > Kasabanın bir tek parla vardı. Ve : şam çok kalabalık olurdu. sönme Ee kızlar, genç erkekler parkı doldurur b5 Sonradan şunu da anlıyabildim kı, par v7 giden genç kızlar, genç emir > ları, gen erkekler çen ğ ietiliin e sizi a iz olanları imiş, Çün genç kızlarla becerikli kü göze çarpan gen$ ” kargidan kar- gelmezler, bir- arka müva-| yem, bü- , içüncü hikâyemin tum. Daha d0ğ- mak cesaretini Ja dolaşırlarmış. “ xi yolda kolk e üncü. hikâ bunlardan olabilmem içi yemin gazetede intişâr etm cür'et vermesi lâzunmış ki,o | çamı parkta onu gazete okuz & yecan içinde yanına oturmuştum. 3 tenin hikâyesine göz gezdirirken $ çekine yeslenmiştim. — Hikâyeyi nasıl bu — Okuyorum. — Muharriri benim Bir iki dakika sonra den tarafa bakmiştı: — Çok gözel Gaze -| ine Idunuz? de. gülümsiyerek ben- Ertesi gün ne o parka & Parka müv #onra Yanyana yürüdük zi gazetelerde de birçok hik tu amma, benim hikâyele zel buluyordu. ill Hava tamamile kararıp kolkola £ mi daha gü - irdi - eyi ne kadar — size yardım etm Tr a bakışıyorduk. Meğe Dedi. Göz göze lr da çan ne kadar da güzelmiş, 7€ yakınmış. — Bana du. — Gerçi ben si Fakat hikâyelerin mevzuunu v Benim verdiğim mevzuları $iz Ya: — Çok iyi.. Ne çok Çi ii an o gün orada ilk mevrsu kirin — Bir genç erkek bir gen$ 7... genç erkeği, gerç X7 sonra dım. Bu pe İYİ bir şey olur-| izin gibi güzel yazaman. w verebiliri LArsınız. | Bunlar a bir ndir Dö- Saat üç... Vahiğin gelmesine dah? saat var, Bu bir saati kayda e me geçirirsem biraz kuvvet bU” & müşte söz verebilir, verdiğim ri receği acılara göğüs gerebilirim * Mühürdar (Ş...) pansiyonu) Pazar akşam Son eri ei def Yazacak birbir şeyim var. Halbu in terimi kilidleyip anahtarını bileğime 8* ) beş altı saat bile olmadı. çü çeyrek geçe siy mdan Modaya d Yavaş y v diği bilinmiyen e Ba r, Tatlı bir b çıktı! dım, SİS halinden OE, MI içine çek a m — gi benin ruhum genç kadın» Eİ niyecek. Hiç bir gün ve m ağlı yamıyacak. BA“ me bu evlenmenin faydaların! Yakmda kava: me Kestan Mu ne kadar sevdiğimi, nasil düşünüyorum. korusur özlediğimi ren : Nimet Mus dan fafa AMEENİZ Tabii siz araya birçok vak'alar katacak - ganız — Çok gözel, ; Ertesi gün hikâyeyi yazdım. Ve ona okudum. Çok beğendi Tek yapraklı ga - zeteye verdim. Ve hikây güzetede çıktığı zaman ikimiz beraber bir kere daha oku- duk. İkimiz de beğenmiştik. İkinci mevzuu da gene o verdi. — Bir genç erkekle bir genç k necekler. Ondan sonra birçok vak'alar o- lacak ayrılacaklar. Bu hikâye de yarıldı. Günler, aylar geçiyor, hikâyelerim birbirini takib © Hiyordu. Şehirdeki gazetelerden birine de kâye göndermiştim. Hikâyem orada da çıkmıştı. Yavaş yavaş meşhur oluyor « on dum. Fakat mevzuları veren hep o sev - gilimâi. Artık kasabadaki gazeteye hikâye yaz- mıyardum, Şehirde çıkan yaprak yaprak çaretelerin hüktyecisi tek yapraklı gaze ye yazmazdı yay. * teye hikâ; deki muntazam bir ey yor, rakmamıştı, şeh de beraber yaşıyordu. Vâdinde dı Jarımı hep o buluyordu. Ve ben o- mevzi iyord yun kulduğu mevzular özerinde işliyerek saheserler meydana getiriyordum. k rde birçok tanıdık peyda et ekserisi edebiyat Evimize gelirler, edebi ştik e ak Sevgilim yanımızda bir eser vü! yulmakta güclük çektiğinden bahseder - ken, sevgi 15, hattâ beğenerek baktığını hissetmistim Acaba? Acaba zihnim eniyor, beni kıskandıriyardü. Acaba sevgilimin bu nce karsı bir meyli mi vardı? i gün sevgilim sokağa çıkmıştı meraklısı az geç geldi ve iki gün sonra bir! edeb! mecmuada, o gerç edibin hiç te İs na olmıyan bir şiirini okudum. Milli küme maçlarına | Martta başlanıyor Martta başlıyacak milli köme maçları |. çin iki gündenberi yapılmakta 'olah toplan, tılarda bir takım esaslar halledilmiştir. ntıda en mühim mesele maçların ba. silatı üzerinde olmuştur. Ankara ve İzmir Janları mahalli ve deplasman maçlarındaki m temin etmesi hakikati üzerinde bu pa, ranın ahcak alâkalı klüblere taksimi üzerin. İde mutabakat hasıl olmuştur. xüme maçları 31 Martta üç mıntaka, sil, Ankaradan iki, İzmirden iki takım girecektir Brden Terbiyesi Umumi Müdünüğü mill) küme maçları için 6000 liralık bir masraf Ka. Deplasman yapacak takımlar için Ankara. ya 600, İzmire 700 iira masraf verilecektir. MUM küme maçlarının hakemlerin! mın - taka hakem komiteleri seçecekle Beynelmilel olacak iki hakemimiz seçildi Beynelmilel Futbol Federasyonundan vâki an teklif üzerine, Futbol Federasyonu İs. Bosut ie İzmirden Musta - beynelmilel hakem (olarak isimlerini vermiştir. Her iki hakem, beynelmilel hakem Hsansı, nı aldıktan sonra beynelmilel maç idare et. İmek sslâhiyetini kazanacaklardır, Hungarya Şişli ve Beyoğlusporla |» karşı'aşıyor Şehrimizde üç maç yapmış olan Macar Hungarya tekımı Şişli ve Beyoğlusporla da iki karşılaşma yapması teklifini kabul etmiştir. Macarlar Cumartesi günü Beyoğlumor la, Pazar sabahı saat 10:30 dada Şişli te- Kıymet Komisyonları lâğvedildi Takas Takdiri Kıymet Komisyonları 1âğ. vedilmistir. Bu teşkilât bir yıl zarfında elin. dek! işlerini iazfiye edecektir. Arz od Padişah bir aralık, üçüncü avluya çı - kan z meyilli, dar bir koridorun ağzında durdu, derin bir nefes aldı, elini Deli Hü- seyinin omuzuna koydu: — Yoruldum be Deli Hüseyin... Dedi. Deli Hüseyin: Kucağıma alayım götüreyim seni! şevketlü hünkârum... | Dedi. Rüzgâr, o taş geçidden korkunç uğul | tularla akıyordu; geçidi de, yarı bele ka - dar çıkan bir kar tepecik ile kapamıştı ki,| biraz evvel, kapıağası için açılmış bir| yol bile kapanmak üzere idi. | Genç padişah, Deli Hüseyinin merd yü İzüne uzun uzun baktı. Kaşlarının ve bi - yıklarının üstü yığılan karlar Deli Hü - seyine vahşi bir güzellik vermişti. Bu gü- İzel, bu muhteşem pehlivan, nihayet otuz jkırk yıl sürecek bir saltanat uğruna, #ev- gisi ve sadakati suiistimal edilerek bar canabilir miydi? Murâd: — Hüseyin, dedi. Sevdiklerimizi toplı- yalım, yanımıza bir de hazine alal mi ile başımızı alıp Mısıra gidelim... sın bu devleti Âli Osman da şehzade Be- yand Receb Paşa zorbasının olsun Biz de Mısıra sahib olalım, ne dersin? Deli Hüseyin bir an tereddüd etti. Fa- kat biraz dikkat ce, Muradın gözle- ie azimkâr ve öyle müstehzi çiz- klar buldu ki, padişahın, bunu »za olarak söylediğini anladı. l | İPehlivan: — Bu devlet Âli Osman Sultan Murad : verdi; ve, âdeta emreder gi- İ Yürü padişahım. diye ilâve etti, Receb Paşa kulun ayağın toprağına yüz sürmeğe gelmiştir, Deli Hüseyin, padişahın cevabını bek- lemeden, dar geçide girdi. İri gövdesi ile| karlara gömüldü, ellerini kürek gibi kul! Isnarak, birkaç dakika içinde bir yol açtı. Üçüncü avlu öyle idi ki, karayel, yer yer kar tepecikleri yapmış, birçok yerlerde de kar ince bir beyaz tül halinde yayılmıştı. Üçüncü avluda, Seferli odasının zülüflü lerinden dört beş tene gılman. odalarının önündeki mermer sundurmayı süpürüyor» İaçılan, biraz evvel padi Yazan: Reşad Ekrem asında Arz odasının ocağında, dal meşe ile ka- rışık çam kütükleri ça nıyordu. Odanın ortasında da dızlı kocaman bir pirinç şöyle bir ısıttıktan e odası hademelerinden i hın fevkalâde sinirli olduğunu, bakı rından ve arada bir kaşlarını oynatmasın- “ dan anlamışlardı. Deli Hüseyin kapı nında kalmıştı. Pehlivanın aslan pençe » sine benziyen elleri, soğu kıpkırmız zı olmuştu. Arz odasının üçüncü avluya ın girdiği ka- pının önünde de yamaklarından biri ile beraber cellâd Kara Ali duruyordu. Öyle ki, Babüssaadeden girecek olan $ am içeride padişahı görmeden, tâ ileride, cek lâdın dev vücudü ile karşılaşacaktı. Padişahın arz odasına geldiği, kubbe altında bekliyen sadrazama haber verili» miti. Fakat dördüncü Murad, kendisini mahvetmek istiyen sadrazamını, arz 9 - dasına geldikten bir saat kadar sonra hu- zuruna kabul etmişti. Bu uzun bekleme, Receb Paşayı hayli telâşa düşürmüştü. Bu delikanlının kendisini çok yoracağını gö- rüyordu. Ufak bir tedbirsizliğinin de, &- man verilmeden ölümüne kadar gidece » Bini de anlemıştı. Bu ikinci fitne, dördüne eli Muradın tahttan indirilmesi ile netice» lenemezse, ölüme hazırlanmak lâzımdı. Zarbalar, padişahtan yeniçeri ağasını ve defterderı istiyorlardı. Bunun sarayda olmadığı anlaşılmıştı. Padişah bile gözdelerin andıklarını belki bilmiy kendi elile ihtilâleilere testim etmemiş olmakla beraher yakalanmaları thtima - Jine karşı da kayıdsız kalacak gibi görü - nüyordu. İstanbulu karış karış sramağa başlıyan ihtilâlciler bunları belki bir iki gün içinde bulacaklardı. Bu takdirde, padişah, kendisini tahttan indirmeği istie yecek kadar ih irmış olmu - yacaktı, Halbuki birinci fitnede ismi a ğızlarda ,dolaşan Musa Melek Çelebinin adı, bu ikinci fitnede alınmaz olmuştu. Musa Melek. sipahi ve yeniçerileri Mu - nerede sak - du. Onları İbir * Geneler geçti, bugün yaşım yarım a » sırdan fazladır ve ben hiç meşhur deği - im. Çünkü sevgilim genç edibin ilk şiir! te ettiği sün benden ayrılmış ve onunla yaşamıya baş- Tamıştu Mevzu olmayınca be I yaza» bilirdim. Bir daha hiç bir gazetede tek Zelzelede ölen sübay yetimleri şubeye çağırılıyor Mil Müdafaa Vekâletinin tebliği: Yer sarsıntısında ölen sübüy ve as keri memurlar yetimlerinin, halen bu- Iundukları mahallin askerlik şubele- edebi marrmada rine mürâ İlardı. Padişahı, iri vücudürden ve Deli Hüs El seçmişler, derhal selâma dur için bir büyük fırsattı. Çünkü, tacı, tahta İmuşlardı. Efendileri olan imparatoru, ilk | ve hayatı pahasına da olsa, ncü Mu- İdefâ olarak, sarayın avlusunda bir haya-'rad, Musa Melek Çelebiyi öldürtemezdi. let gibi geçer görmüşlerdi. Padişahın sa - Receb Paşa, Sul cd comisinde Mu- ray içinde dolaşması dahi, arzusuna râğ-|sa Çelebinin adını da ortaya atacak ol - men bir merasime tâbi tutulur, Enderun) muş, vezirlerden Bayram Paşa, kendisini halkı tarafından birçok yerlerde alkışla-| şiddetle menetmişti. Bunun üzerine, Re - nırdı. Padişahı beklemekte olan arz oda) ceb Paşa, her şeyi göze alarak, kend a ağaları ve hadermesi ise, uzaktan, Mu -| yakdaşlarından o Canpuladoğlu Mustafâ İradı birdenbire farkedememişlerdi. Se- İrada karşı şiddetle harekete geçirmek | , İten mev m. bir satır yazım çıkmamıştı. Fakat hâlâ anlıyamadığım, tahlil ede- mediğim, yahud tahlil etmeği gönli istemediği bir nokta var. O bana zu veriyordu da o yüzden mi şabiliyordum. Yoksa ebir genç erkek bir z evdi evlenemediler..> enç kızı, 8 genç KT bir cümleyi bir hikâye yapa Tarzında bilmeme sebeb daha başka mıy bilir... belki aşk. belki onun hayatıma ka- 'Nakleden: Neyy'r Kemal Yanlarında hızlı hızlı geçtiğim tök yolcu tuhaf tuhaf bs “Yol kenarında bir di dırmadan kıvrılmış benim ki İyor. Yı “Yutubete aldırma yor. Acaba derdi , vücudür tı. İçimdeki acının |; m,. Oracıkta banklardan ğim vakit Bacaklarımda, vet kalmamış” altında ezilmiş! birine çöktüm. , - artık ne kendi rim nan yaşları den boşanan yasi 4 yerlerde Me nin umurunda? A ia içinde, caddeye çıkân köşeden, betirdi, geliyor. Varsın gelsi: rleri gibi bir bakıp in ağlıyor, deyi) aklaştı, yal k sesleri Yi Ayak Se irdenbire du kli dım ötede - da, Başım dırdım. Allahın caktı, Bu ge mem nasil bir abim, kanım, aklım İ i iş Si Halük,.. Bil - nci gibi izülüp ağlıyan bah in ikinci bir dilenci san:p geç şede uzakta memişti. ş Şaşkın şaşkın: 1? Kim) 1 mi? İSindi barları. ağırlığı | mden. ne defte -İ bir anne, hiç bir ağabey elinde ıklamıya lüzum var - gözlerim -| dahy derin, daha içli bir şefkat buluna - tutamadım. Bu ten -İmaz, Bu şefkat yüreğimin en görünmez görecek, görse delbir yerinde gi Odalı geçecek, Kim bi -Ja p örnuz silkecek.| aştı. Birkaç a-|74 dura-| Bi'me* atla, yetim maaşı bakları- nı istemeleri ve vaşlye muhtaç olarak kimsesiz kalmış olup ta hayır mües- seselerinde veya hastanelerinde veya- hud ha zevat yanındâ bulu- nan bu gibi yetimler hakkında mües- sese ve hastanelerle hayır seven zevat tarafından mahallf askerlik şubelerine malümat verilmesi rica olunur. İne, arz odasının merdivenlerini telâş ve İheyecan ile inmeğe başlamışlar ve padi - şahı alkışlarIn karşılamışlardı. Merdive » nin üst daki sahanlıkta Deli Hüseyin | İpadişahın ayağından çizmelerini çıkar - mış, bir hademenin uzattığı, üzeri inci İş-| lemesi bir mest giydirmiş, amuzundan da| gocuğunu alırken, Murad. İ — Rüseyin.. anları bırak. sen benimle geli İ Demişti. ferli gılmanların selâma durması üzeri -|,. Paşa ile beraber saraya gelmiş, dö Muradın huzuruna çıkmak ister Padişah arz odasında yapıyordu? Yo) ında sadrağa- mın bayatına karsı bir su d mı hazir. lanmıştı? Divan çavuşları vasıtesile ka - piağalarına birkaç defa sordurtmüş: — Efendimiz çubuk içer... — Padişahımız Hamza cüce ile eğle - nir... — Padişahımız sala yapar... (Arkası varı ———— aaa — Hiç bir geyim... (Gözlerimi göstermemiye çalışıyordum. Â'â yanaklarımdan aşa- ) Biraz yürümiye çık. oruldum, dinleniyorum. Hani a idiniz? Niçin geldiniz? ünde şon günlerin öfke ve kırgın - tek|liğından eser yok. Bilâkis mahzun, çok uzaklaşı -| mahzun. nöbetçi idim. Sabah erken va- işmem imkânsızdı. Bırakınız Neden böyle yapayalnız 2. Bakın hava çok rutubetli, Sizi evinize götüreyim — Hayır oraya dönmek istemiyorum. Dönmek istemiyorum. Sayıklıyordum âdeta.. du. Buz gibi elimi ellerinin içine mma otur » s'dı. Hiç bundan nmez tellere dokundu. İOkşanan derdli bir çocuk gibi hıçkırıkla- bir! zrmı tatamaz oldum. Sokak ortasında, Ha- önünde ağlamak... Ne âyıbl. Ne İçime inecek, — Ne oldun, İncigülüm, ne oldu sa - , — Bir şeyim yok... Bir... Bir... Seyim Siri de sıkıyorum affedersiniz... Ne kadar... —— Söyle, peki, ne oldu? Seni kim üz - dü böyle? Sövle bana ne olur? Sesi, ıztırabdan titriyordu — Hiç kimse... Yüzüne bikamıyorum. rle yukarı doğru kalkan güzel vok, ne. İşe kaşınm, çaresiz çocuk bakışlarının önün- de gönlümü olduğu gibi açmaktan kur - tulamıycağım. — Dinle beni küçüğüm. Gel seninle ge- ne arkadaş olalım. Sana yardım edeyim. Hani unuttun mu, Kestane korusunda ki- tablarını topladığımız günü?.. Bilmem #- ramıza ne girdi böyle?.. Benim bir ka - İ bahatim yok. Ne dersen de, bugün senin İlçin elimden geleni yapacağım. Yapayal- İnız oturup ağlamana dayanamıyorum. | — Ben de sizinle arkadaş olmayı isti — yorum. İstemiştim de... Amma olmadı, olsmadı. Hele şimdi... Hiç imkânı yok. — Neden olmadı, söylemez misin? Bil- sen beni ne kadar üzdün. Aklıma bin tür- lü şey geldi. Bilirsin ya ben kıskançların başıyım Bu harikulâde dudaklar insanı teselli edecek sözleri nasıl da bilivor- İtiraf e - derim. Iztırsb denen şeyi bir anda unut- İmus gibiyim. Çı'em bir heyecan içinde İdüşünebildiğim tek şey şu: Kollarına a - bana «fena> diyenlerin yerden ar hakkı varmış. seyi söyliveceksin. (Sesinde hiç duymadığım bir kat'ivet, bir hakimi- yet var.) Söyle bakalım (Ç...) de neden bana karm birdenbire değiştin? Bu göz Elimi bıraktı. Di, yadı. Başı avucların! ; — Beni çıldırttın sen. Önce Vahid çap- kınile, sonra Ahmed buda'âsile,,. Hele o «Karmen: gecesini düşündükçe... Seni! hain kız seni... Faket her şeye rağmen| dizlerine da-? | Buksam, tatlı İsimdi icimde bir his ver. Sen bunları sırf | Vahidle nişanlamacağız. İkötülük olsun diye değil bir sebeble, biri İ m mam ma mecburiyetle yaptın sanıyorum. Ah, o gece «Kârmen» de de bunu böyle düşü - nebilseydim... — Evet biliyorum. — Neyi biliyorsun? Ellerimi yakaladı, yanıma sokuldu. — Sormayınız Halük Bey. (Ömrümde duymadığım tatlı bir his bana, söylemek- te devam ederse, irademi altüst edebile - ceğini haber veriyordu.) Bırakınız elimi rica ederim. Eğer bırakmazsanız... Bütün sükünumu kaybedeceğim. — e Demek ki benden hoşlanı - yorsun. Ölsem söyletmeden bırakmam se-, — İmkâm yok... İmkân vok!. Acı bir mücadele içinde kıvrandığım halde benliğimi çılgın bir neş'e dalgası sarıyordu. «Sevpilis, «sevgili» ah bu söz.. — Öyle ise tek bir cevab ver, İncigüt Bender has'anıvor musun, nefret mi edi- yorsun? Çünkü biliyorsun ki ben seni büyük bir askla sevivorum «Seni en büyük askla seviyorum... Bir saniye kulaklarımı ütün sesler uzak - lastı. Gözümden herkes, her şey silindi. «O, ndan baska ir sey araz oldum. & birden Vahidin karımlık geceleri andıran leri, AH Nuri Beyin süpbe arı gözümün önünde canlandı. Dudak'arım b yerine vurulan bir hayvan fer — Se bir yerin mi & Kevanarz va İİ — Hayır, bir seyim yok. Koru çi bim artık, Hemen pansiyona dönüyorümk gili. Ne oldun. (Arkası var)