27 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

27 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

X Kadın ve manken İ Yan, « dudaklarını boyadılar, saçla- *n ring Son modaya göre uydurdular. Ü « Mölgeyi © İYİ terzi elinden çıkmış en şık Biydir. K diler, yor. ON görüyor, herkes ona ba - anlar, tuvaletini beğendiler, yü - ine, oyasını beğendiler. Bilhaske' el» > diler, | D Çok şak! ! a teker, tuvaletini beğendiler, ylzü- rma zannı beğendiler, e'bisesini be - | Güzel ve şiki | va lr Kadinlar hariatiler, kıskançtı-! vi ayni emeli beslediler ondan çıkarıp kendimiz giy -| Di, Teki gündür. Birçoğu çartaların: ii « Bazıları müteessir bir eda fe: akin yok! | tin e islerini çektiler. İçlerinden biri - VİA çülda > Bu b mümkün! Birey Çantasındaki parayı boşalttı. E| Oya #Tündan çıkarttı; kendi sırtına takla öteki gibi boyadı. Saçının | eta ötekinin — saçının tuvaletine| Mü na onu görüyor, herkez ona Kadınlar; tuvaletire kulp Wi, » Yüzünün boyasına dudak bük . My, bbs elbisesini onu yakiştı! agg bir şeye benzemiş mi? We, , <7 Erkekler, tuvaletini beğendi” ein zin bir kusuru var, dediler, iv - Min, Bry, sahib olursa rahatı kaçar. May n> söylemeyi unutmuştum, El - eden, giyen mankendi, e'biseyi man- Çıkarttırıp giyen de kadındı çi çe Ye Kaiyy, "Emazlar, arsslar, insafsızlar, hiz, Kedinin kuyruğuna tava bağ - Kadın: — Çiçek borsası açılmış! Bedi; kocası: Gitmiye lürum yok, diye cevab ver. di. Ne çiçek olduğu esasen malüm, * Şapkasında çiçek, yakasında çiçek bulunan kadını gördüm, yanımdaki lerine sordum: Çiçek borsası, dedikleri bu mu - * — Bir çiçekle yaz olmaz! Dediler, sordum: — Yan çabuk olsun diye mi, Çiçek borsasını açtılar? * Çiçek paraya baktı; — Kendini benden üstün tutamaz- sın, deği, senin borsan varsa benim de var * — Çiçek borsasına gidiyorum. — Nerede imiş? — Nerede olucak, İeyoğlunda cad- dede yürü, çeşidime rasttarsın!. * Çiçek borsası kapısına genç sordu: — Burada, muhayyer olarak çiçek satılır mu? — Muhayyer olarak mi? -- Evet, bir kızı babasından istemi. ye gldiyarum da, çicekle birlikte kapı darı edilirsem, çiçeği yetirip iade edeceğim. giden bir * Ballıbaba, Devedikeni, ve bn g'bi #icekle- borsaya kahel | edilmedikleri irin borsa komites'ni alâkadarlar nez- dinde prolesto etmişlerdir. * Penerre icindeki saksı, yoedan g&- çenlerin o birinim AŞINA üşmüstü Saksıyı pencere İçine koyan kendini müdafaa etti: — Kabahat bende değil efendim Bu elçek çok hassastır. Bu sabah pen- cevenin icine bir gazete koymuştum, gazetede, Çiçek borsasının. açıldığı haberini okumus, borsaya çilmek ni yetile aşağı o atlamıs olacak, yoksa düsmesine imkân olamazdı, Eski futboleü — Elinde bir demetçi » | kle, kızıma kur yapıya geldin hn? $ON POSTA Komiser — (Polislere) Bir hokkabaz yakaladığınız zaman sakın üstünü a - ramayın, bu işin altındın çıkamazsı - nız, diye ben size tembih etmemiş miy- dim? HOŞ SÖZLER Moxoloğ Çocuk babasına sordu: — Baba monoioğ neye derler? Babası cevab verdi: — Bir kimse tek başına söz söylerse monoloğ derler, İzah etti; — Meselâ anrenle ben konuştuğumuz zaman meonoloğ olur. Çünkü hep annen söyler, * Teyid'ni bekliyelim Günün haberlerine inanmıyan adama söylediler — Karınız öldü. — Havadis eden aldınız. Radyo - dansa, teyid edilmesini bekliyelim. * İsteyi “ciye kadar Eğer berçlem olanlardan biri ala- cağını istiyecek nlürsa, bezden beş para alamaz. — Ya istemezse? — İsteyinciye kadar tabi! bir şey ver - mem, * l «Son Posta» nın zabıta romanı: 4 — O ahval ve şerait dahilinde bu ha- tadan kaçınmak imkânsızdı Osman Bey, Sana basit bir misal göstereyim: Farzet İki şu masanın kenarında, bir bardak, bir! vs20 duruyor ve onun oruda bulunduğun- dan haberdar değsin. Bu bardak veya vazonun rüzgâr tesirile yere düşüp kırıl- dığını ve bundan senin kırılma gürültü. sii İle haberdar olduğunu farzedelim. Ev- velâ kırılan nedir diye yere mi bakarsın, yoksa kıran nedir, diye masanın üstüne mi? — İşte bizde öyle yaptık. — Bahçede ayak izi ararken hertrlerin niz? metre mesafede kırılan saksıları görünce yukarıdan atılan veya atlıyanın insan ol jmadığını kat'i şekilde anladım, Farzede- lim ki yukarıdan aşağı biz atlıyoruz. Sak sılar pencerenin hizasından © itibaren 7) Daha rahat Garajın satış memuru evli erkeğe bir otomobil gösterdi: — Bu otomobilde, Kendinizi farzedebilirsiniz. i Otomobil alacak yüzünü buruşturdu:. | İ Daha rahat bir ötomobiliniz yok! evinizde * Tatil Küçük çocuk ağlıyordu: İ — Neye ağlıyorsun? İ Dediler, cevab verdi: — Bugün Pazar, büyük kardeşlerim mektebe gitmedikleri için seviniyorlar. — Ya sen? | — Ben daha küçüğüm, diye mektebe dermiyorlar, onun için Pazar günleri âe tatilim “yok, sevinei Yeni dökülen asfaltta yürüyen dal gn — Ke fevkalâde kadn, görür — 7, sizin mi bayan? — Gitme, gitme sevgilim, geri dön, | görmez bir şeyler oldum, ayaklarım e deni eve gelen kovam değilmiş. dolaştı, yürümem şaşırdım, Vecizeler Vecize'er | akan Arife günü yalan kadan e söyliyenin © bayram Mn, inle günü yüzü kara çık- vey e saydı, bayramda bir| i ye tek beyaz insan gör- * mek mlmkün ola k Mt, mazdi. ağ Tama, a olan tup ya ayaktan Ümidle © yaşayan e açlıktan ölür, a Mei * a, her ge hüküm En zengin insan Mar, © eye hâkim Mahküm — (Gerdiyana) bu civarda hırsız cok mu da, pencerelere demir muklesid insandır, en parmaklıklar koymuşlar?... fakir de hasis, Jane bir adam belirdi. Başında arkaya metre mesafededirler. Şu halde bizim de tek adımla bu mesafeyi katetmemiz lâ - zım gelir. Siz de pekâlâ bilirsiniz ki at - letizmde tek adım atlama rekoru 4,5 met. | redir ve 1912 sehesinde kazanılmışur. Meselenin bir de öbür cephesini ele ala - ım. Gene farzedelim ki kadın atlama - mış ta yukarıdan atı'muştur. Acaba bir in- #anın diğer bir insanı 7 metre messfeye atması kabil midir? Gerçi bu şıkta at - letizm ölçüleri ile tam bir netice elde et miye imkân yok amma pekâlâ bir nisbet kurabiliriz. (7,250) kilo sikletinde bulu-| nan bir gülle rekor olarak 17 metre 10| santime atılabilir. Vaziyet böyle iken as- gari 50.60 kiloluk bir sikleti 7 metreye at- | mük kabil midir? Mantıkan bayır değil mi? Cinayet masası şefi derin derin dü «| günüyordu. Nihayet yeni bir sual ile dü- şüncesini ortaya attı; — Peki şimdi ne yapacağız? — Artık esaslı olarak tahkikata başiır- yabiliriz. Evvelâ köşkün elektriklerini yakmanın çaresini bulacağız. Sonra par. mak izi memurunu çağirtacağız ve adli yeye haber vereceğiz. Onlar geledürsun -| lsr, biz de köşkü elektrik ziyası altında rahat rahat araştıracağız. > Yy Saat 12 iydi. Köşke geldiğimizdenberi 8 sant geçmişti. Bu üç saalin içinde koca bir roman yaşamıştık, Bir adam öldürül müş, katillerle mücadele etmiş, tam ya. kalıyacağımız sırada elden okaçırmıştık. Maamafih Rıdvan Saduilahın hakkı var. dı. Başka türlü hareket edemezdik. Şimdi işe baştan başlamak lâzım geliyordu, Evvelâ elektrikleri yakmanın çaresini aradık. Bu o kadar zor olmadı. Gerçi ce- reyan kesilmişti amma tesisat tamamdı ve ampuller yerlerinde duruyordu. Aft kattaki elektrik saatini açmak ve cereya- nı temin etmek on dakikadan fazla sür . medi, Tam bu işi tekmillemiştik ki bahçe ka- pısının önündeki mermer merdivende te- lAşlı ayak sesleri duvuldu. Meraklı kapı" ya doğu yürüdük. Elektrikler yanmıştı. Bu aydınlık altında ve kapının teşkil et tiği çerçeve içinde 50-55 yaşlarınde ab'ak çehreli, uzun ve kırçıl bıyıklı, biraz şiş EHİRLİ GÖLGE) Köşk bekçisi — Tabii yere bakarım. | bize oynadıkları oyunu anlamış mı idi -İruyorsun? — Tamamen hayır. Fakat şüphelen -| mişiim. Pencerenin hizasından itibaren 7 ya... Bekçi'baba, biz de pollsiz. |yordu. Yüzünü korku ve telâş İder gibi y hi Yazan: CEVAD FEHMİ Kapıdan 50-55 yaşlarında bir adam belirdi doğru attığı bir kasket, sırtında kendi - sinin olmadığı üklüğünden anlaşılan bir pardesü vardı. Bu hiç beklemediğimiz şahsın sahneye dahil oluşu bizi ne kadar şaşırtmışsa bizden daha fazla hayıcte dü: ziyordu. Biraz taşra şivesine kaçan bir şive İle ve cesur bir sesle bağırdı: — Bana bakım be, ne arıyorsunuz bu « rada, siz kimsiniz? Serkomiser ayni tonla mukabele etti: — Gel bakalım babalık. Bizim kim ok duğumuzu şimdi anlarsın, evvelâ sen söy» le, neci oluyorsun, bize ne diye sual so, nÜşe ben , — Ben bu köşkün bekçisiyim. — Bekçi mi? Ne de mlikemmel, bekçi — Polisin burada işi ne? — Uzun lâfı bırak. Aklını başına top- la! Suali sen değil, biz soracağız. İlerile bakalım. Adın ne? İsmail. Serkomlserin amirane tavrı adamın şüphelerini silmiş olacak ki bize doğru birkaç adım attı, yürürken hafif topallı « ifadesi kapladı: — Ne olüyor, ne var, bir şey mi oldu? — Olanı sora anlarsın, sen evvelâ ce vab ver bakalım. Gecenin bu vaktine ka. dar neredeydin? — İstanbuldan geliyorum, — Mani köşkün bekçisiyim diyordun ya?.. Bu ne biçim bekçilik? İstanbula ne- ye gittin? — Öyle icab etti. — Bana bak, doğru dürüst cevab ver Öyle icab etti, ne demek? — Necdet Bey telefonla çağırtmıştı. Heni evleniyorlar ya... Yeni ev açtılar, İşte onlara yardıma gittim. — Kim oluyor bu Necdet Bey? Adam pek yakından tanıdığı anlaşılan bu şahsı bizim tanımısyışımıza hayret & müze baktı. Cebinden yaz ms bir mendil çıkararak alnındaki ter ? leri sildi, sonra cevab verdi: if Beyin amcazâdesi... — Peki anladık. Demek Necdet Bey se. ni telefonla çağırttı. Burada telefon var mı? Kendisi mi telefon etti? — Köşkte telefon var amma kapalı. Kö şedeki bakksla telefon etmiş, bana ha - İ ber verdiler, gittim, — Kaçta oluyor bu iş? — Sabahleyin, — Necdet Bey telefon edip seni İstan- bula çağırtacak başka gün bulamamış mı? — Vallahi bilmem efendim. Öyle mü. nasib görmüsler. — Peki anlatmıya devam et. Gittin de ne yaptın? — Efendim, hanımelendi... — Hangi hanımefendi? — Canım bizim hanımefendi... — Yani? — Raif Beyin karısı. — Ha, e... devam et — Bizim hanımefendi, Necdet Beye ba tı eşyalar hediye etmiş. Onları Pangalik deki evden Şişlide Necdet Beyin yeni a tığı eve taşıttım. Sonta yorgancılar gek mişler, onlara nezaret ettim. (Arkası ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: