30 Ekim 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

30 Ekim 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Meddah mod ayı anlatıyor Eski meddah, yalnız erkeklerin oturdu- "ğu kahvede yüksekçe bir yere çıkar, hi- kâyesine başlardı. Bugün kadın erkek birlikte eğlendikleri için, bugünün med- da kadının, erkeğin beraber bu- Jundukları bir mahalde söyletebiliriz: İşte meddah, yerine oturdu: Elindeki birkaç defa tahtaya vurduktan gönra söze başlıyor: sHak dostum hak, «Sühansazı gülistanı nezahet, gonca ğı şarafet hikâyem verir bezme letafet, Raviyanı ahbar ve nakilânı âsar ve mu haddisanı rüzgâr şöyle rivayet ederler ki: Vakti evailde, bilcümle aisvan evle- rahat rahat yaşarlar, yemeklerini ler, dikiş dikerler, evlerini temiz- Jerler, ve akşam oldu mu kocalarının eve gelmelerini kafes arkasında beklerlermiş. Moda deniler kadınlar hükümdarı o za- manda gene dünya yüzünde imiş amına günkü kadar, her emrinin muhakkak erine getirilmesini istiyen bir müstebid mIŞMIŞ. Zaman dediğin nedir ki geçer, bir sene yüz altmış beş gündür amma göz ka- 1p açıncıya kadar ilkbahar olur, yaz olur, sonbahar olur, kış olur, ve sene böy- “lelikle biter. Seneler senelerin peşinden oşar. İşte efendiye söyliyeyim. Seneler #enelerin peşinden koşmuş, derken bu ö- moda denilen hükümdar birdenbire dretlenmiş ve kuvvetlenmiş, ve gelmiş dınların başlarına musajlat olmuş. Gelelim hikâyemize.. isim isime ben- zer, semt semle benzer, geçmiş zaman “ söylenir. Vakit böylece hoş geçer. Günün “Birinde moda denilen bu hükümdar, Cin- “ci meydanı kurbunda, simidei fırını itsa- linde aşı boyalı hanenin kapısını dak edip içeriye dahil olur. Vakit henüz ikindi ol- “duğu için erkişiler henüz hanelerine dön! Öghemişlerdir. Evin an sekiz yaşındaki hiz- “metçisi Katina bu ziyaretçiyi Kabule şi- iban olarak der ki: — Hos gelmissiniz, safalar getirmissi- niz pasam, simdiye kadar bu evde gör- 'memis böyle misafir. © Moda, Katinanın kendini bu tarzda karşılamasından memnun ve mahzuz ol- duğundan, yanında getirdiği bir saç kı- 'wrma maşasile bir dudak boyasını hedi- ye edip, Katinanın peşi sıra misafir oda- sna çıkar. Modayı misafir odasında bi- a Katina dosdoğru evin küçük hamı- mına koşar. Küçük hanım bu esnada © da gergef işlemekle meşguldür. Ka- tikayı görünce: — Ne var Katina, görücüler mi? Geldi diye sual ederse de, saçları kıv- rılmış, dudağı boyanmış olan Katina: “ — A vire, üçük hanım, görmemissin mi nasıl olmusum gözel, bak saslarım : ir oldu, dudağim kirmizi, gelmis bizin “evde moda derler misafir odasine aldım. Küçük hanım Katinanın yüzüne ba- 'kinca şaşırıverir, Titreye titreye onun ©- “line sarılır: — Ah Katinacığım, ne olursa senden lur. Beni de onun yanına götür. — Götüresetm vire hem göresek seni beğenezek. Derken efendime söyliyeyim, küçük ha nim modanın alındığı odaya dahil olur “olmaz, moda onu baştan aşağıya kadar süzüp: — A kızim bu ne haldir, bu elbise na nl elbise, ya bu terlikler, hele hele yüzü- “nün rengi, saçlarının rengi, ben bütün “bunları değiştireyim de bir gör. Der, bu arada mutfakta patlıcan dol 1 yapmakla meşgul olan evin banımı b (hanımcık kızı tamamile değişmiş değil mi, kudretten simsiyah saçları sapsarı ol- muş, yanakları pembe pembe, dudakları mor, hele entarisi büsbütün değişmiş bir başka kılığa girmiş. Ayaklarındaki tor- (likleri çıkmış, onun yerine ökçeli iskar- pinler giyinmiş. Evin hanımı Hürmüz kanım, bu hali görünce: — Aman dostlar, yetişin! Diye bir avaz koparıvermesin mi, Hür- müz hanımın avazımı İşiten moda hemen koşmuş: — ım ne oluyorsun, ben sizin evinize fenalık için değil, iyilik için gel- dim. Hele hele sen de geliver bakayım. Sana da birsz çekidüzen verelim. Bu iki örgü saç nedir, kesiver şunu, hele şu bol basma entari giyilecek şey mi, çıkar, sa- na son getirdiğim roblardan bir tane giy- direyim. Ellerinin de haline bak. Bulaşık yikamaktan parmakların şişmiş, tırnak- ların küt küt. Yıkama şu bulaşığı, birak tırnakların uzasın, onları cilâla.. çık şöy- le sokağa. biraz dolaş. Bu lâflar Hürmüz hanımın hoşuna git- miş.. Hürmüz hanım da modaya esir olu- vermiş. Söz sözü, bahis bahsi açar, takvimdeki uzun zaman hikâyede ânı vahid olur. Toprakta sürçmesin ayağımız, hikâyede sürçerse dilimiz, hazırun mazur göreler. Sabah olur, öğle olur, akşam olur, Her- günün bir akşamı vardır. Hikâyemizde- ki günün de bir akşamı vardı. Akşam ak- şama benzer. O günün akşamı olmazsa 33-3 günün de akşamı o gününmüş gi- şam olmuş. Evin beyi, tapu kütük kalemi hülefasından Necmettin bey kapıyı çal- muş. Kapı açılmış. Kapıyı açan Hürmüz hanımmış. Elini Necmettin beye vzat- mış, Necmettin bey de: — Al karıcığım! Diye dindeki çıkını Hürmüz hanımın eline uzatacakken Hürmüz hanım bir- denbire: — Ne banal şey Şeri öpmek için uzat- tığım elime kirli bir çıkın veriyorsun ha, Necmettin bey şaşırmış, karısı elini ö- pecek sanmış; — Berhurdar ol amma karıcığım, bu- gün ne kandil. ne bayram, elimi öpmek nereden aklına geldi! öper. Öp elimi! Necmettin bey Şerilerden, perilerden bir şey anlamamış amma, karısının elini görür görmez şaşırakalmış. Tırnaklar u- zun, kıpkırmızı, şaşkın şaşkın karısına bakınca şaşkınlığı bir kat daha artmış, saçlar kesik kıvırcık, dudak boyalı, ya- naklar pembe, göğüs, kollar açik Nec- İmettin beyin dili dolaşmış, söyliyecek isöz bulamamış. Yukarıdan bir ses gelmiş: — Babam geldi ha.. ne iyi.. bu gece hi- #4 baloya götürür. Yeni tuvaletimi giye - rim, Necmettin bey kızını görmüş, o da ka- rısmın bir başka türlüsü. Tam bu sırada moda kulağı dibinde fısıldamış: — Ne yapmalı Necmettin bey, uymak- tan başka çare yoktur. Gerçi sana biraz güç gelecek, biraz pahalıya oturacak am- ma, dünya hali bu, ya bu deveyi güder- sin, ya bu diyardan gidersin, diyardan gitmek işine gelmez, deveyi gütmek da- ha kolaydır. Güçten kaç, kolaya koş. Velbasılı kelâm. Moda denilen hüküm- dar, Cinel meydanı kurbunda, simidei f1- rı itsalindeki haneye böylece girmiş, misafir odasından sesler işittiğinden ete- yeri SON POSTA Yurdda Cümhuriyet Bayramı neşeli geçti (Baş tarafı 4 üncü syafada) bâren büyük geçid resminin yapılaca- ğı sahaya gitmekte olan halk akının - dan geçilmez bir halde idi. Bu akın, Zafer anıtı önünde bilhassa muhteşem bir manzara arzetmekte ve halkın bu emt önünden geçerken biran durarak Ebedi Şefe karşı olan ihtiram duruş - ları bütün kalblerde en yüksek bir he. yecan havası yaratmakta idi. Ebedi Şefin manevi huzurunda Sant 12,40 ta da Cümhurreisimiz Mim Şef İnönü refakatinde Başvekil Dr Refik Saydam olduğu halde Şefin muvakkat metfenini ziyaret eylemiş ve gok muhteşem bir çelenk koyarak bir #htiram dakikası içinde Ebedi Şefin aziz hatırasın: taziz eylemiştir. Cümhurreisi İnönü, Ebedi Şefin ka- birlerini ziyaret için Etnoğrafi müze- sine gelişlerinde Büyük Millet Mecli- si Reisi Abdülhalik Renda, Genel pel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi aak, Orgeneral Fahrettin Altay, 4 Valisi Tandoğan Ile V: vini Dilâver ve Emniy nasi Turgar tarafından karşılanmış « tir. Tebrikât Milli Şef, bu ziyareti müteakib doğru- ca tebrikâtı kabul buvuracakları Millet Meclisine teşrif eylemişler ve burada da başda Millet Meclisi Reisi Abdulhalik Renda olduğu halde hükümet erkim, Ri- yaset Divanı özaları tarsfırdan istikbal edilmişler ve Meclis binası önünde bi - riken kalabalık bir halk kütlesi ile başda İmuzika olduğu halde rasimel ihtiram ifa eylemekte olan bir kıt'a asker tarafın - dap selâmlanmışlardır. «Son Posta» nın zabıta roman: 37 my z Herhalde (o ben uyanacağım, dedi. Çünkü bir haydudun cânı ra et - mez. Halbuki sizin gibi bir âlimin canı - ma paha biçilemez. Ölüm hazretleri de elbette en kıymetlisini seçecektir. Gomar hiç bir şeyden endişe etmiyor- du. Neden endişe edecekti? Şurncıkta bir kaç saat uyuyacaktı, Sonra da bu uyku- nında uyuyacaktı, ,, Gomar tab'an son derece nikbin görüş- lü bir adamdı. Hayatı ve bilhassa kendi hayatını çok severdi. Ebediyen yaşamı - yacağını bilirdi. Sıhhati (o mükemmeldi. EVi yaşında olmasına rağmen yirmi ya - sındaki delikanlıları (o kıskandıracak bir listihaya malikti. Sonra da dehşetli içki -İçerdi. Alkole bayılırdı. Bu akşam da doktor evdekilere nü - kemmel bir ziyafet çekmiş ve yemek a - rasında da nefis bir şarap içilmişti. Fa kat Gomar eve gelirken, günlerdenberi bir şey il miş gibi boğazının kurudu - ğunu hissediyordu. Evin kapısı önünde nöbet bekl Çöumenu ona yeni bir şey öğretememişti. Gomar ona bir yirmi franklık verdi ve yolladı. Asansöre doğru ilerlerken neş'eile ıslık çalıyordu. Asan- Sör kapısının üzerinde «bozuktur» levha- İsim gördüğü halde bu neşesi zail olma - | mıştı. Gene ayni neş'e ile merdivenleri tırmanmağa başladı. Kapının önüne gel İdi. Açabilmek için epeyçe bir zaman uğ- KAÇAN yu mükemmel döşenmiş yeni apartıma-! Millet Meclisindeki hususi dairelerin - Taştı Kapıyı pek kolay açamayışında bi- de kısa bir istirahati müteakib Milli Şef, 727 evvel içmiş olduğu şarabın da her - B. M. Meclisi Riyaseticümhur salonunda helde biraz tesiri olmuştu. Elleri titzi - — Bu nasıl lâf Şeri. Modern bir kadın! kocasının. elini öpmez, kocası onun elini! İcra Vekilleri (o Heyetinin B. M. Meelisi âzalarının, kara, deniz ve hava mensub - larmın, Temviz mahkemesi, Şüravi Dev- let, Divanı Muhasebat Reis ve âzalarını Vekâletler ve Parti erkânmı, Bankalar ve diğer mahalli müesseseler mümessil- lerini ve bunları takiben de ecnebi dev - letler mümessilleri büyük orta eleilerile bu diçilikler müsteşarlarını, kara, deniz, İhava ataşemiliterlerinin — tebrikâtlarını kabul buyurmuşlardır. Askeri kıtaatı teftiş Millet Meclişindeki merasimi mütea - kib Cumhur Reisimiz yanlarında Genel Kurmay Başkanı Mareşal Çakmak oldu- İğu halde merasim sahasını teşri? etmiş İler ve burada toplanmış bulunan halkın coşkum tezahüratı arasından gecerek ge- çid resmine iştirak eylivecek olan İzci - Ur, İnönü, her kıt'anın önünden geçer - ken merhaba asker diverek (| İzcileri ve kıtaatı selâmlamıs ve Şefin bu iltifata sağ ol diye mukabelede bulunulmuştur. Geçid resmi Bu teftişden sonra Riyaseti Cumhur tribününü şereflendiren Milli Sef, radyo ile 'Türk milletine karsı bir hitebede bu- timizin geçişi ile geçid resmi başlamış - tır, Hava kuvvetlerimizin bütün ipodro - mu dolduran halkın alkıxlarını tovlavan uçuşlarını kız ve erkek izcilerle, Türk - kuşunun, Harbive mektebinin, Muhafız alayının ve nihayet süvari ve topcuları- İmizm ve bunlara bağl muavin kuvwvet- İlerin ayni derereğe sevgi ve lakdir top- lavan geçisleri takib eylemistir. İpodromdaki asker! merasimden sonra Cumhur Reisimiz, halkın icten gelen şev çi ve sayması ifadesi olan sürekli alkışlar arasından geçerek Çankaya köşküne âv- det buyurmuşlardır. Edirnede bayramı coşkun tezahürat içinde kut. lularndı. Bu münasebetle Ebedi Şef Atatürk anıtına, Şebidlüklere (o çelenkler konuldu. Tebrikâtı müteakıb muazzam bir ge- çid resmi yapıld. Gece fener alayları tertib edildi. Vali tarafından verilen balo geç vakte kadar neş'eli bir hava içinde geçti. yavaş yürüyor, bazıları hızlı gider. Bir bakarsm yoktur, bir bakarsın bir olur, bir derken bine çkar. Bin, milyon olur. İşte efendime söyliyeyim. Hürmüz ha- nımların evlerine dahil olan moda da he- men o gün bitişik eve de , bitişik eve bi- tişik eve de, velhasıl bütün evlere bir-|Ü den girmişti. Bütün kadınları kendisine esir etti, Olan olmuş sayılır, torba dolmuş sa- yılır. Her hikâyenin bir sonu var'br. Yalnız bu hikâye sonsuzdur. Çünkü mo- B mi im ia askeri kıtaatı teftiş buyurmuşlar -| lunmuş ve bunun akabinde tayyarele -| Edirne, 29 (Hususiy — Cümhuriyet| yordu. Bu sırada elektrikler de sönmüş - tü. Bunu tekrar yakmağa üşenmişti. Ka- ranlıkta el yordamile kapıyı açmağa uğ- raşıyordu. Vakit gece yarısını geçiyor - du. Bina içinde hiç bir şey kıpırdamıyor- du. Gomar apartımanın kanısını açtı. Ka pı henüz aralık bulunuyordu ki merdi - ven tarafından gelen bir pılırdı nazarı dikkatini celbetti. Herhalde birisi ayak - larının ucuna basarak merdivenlerdehi İ- niyordu. Tahtanın gıcırdayışı işitiliyor - du. — Bu da garib! Diye düşündü. Başını uzatarak karan- İliği dinlemeğe başladı. Ayak sesleri ü - çüncü kattan geliyordu. Sonra daha yak- İlaştı. Gomar duvara ya; , Eğer ce- sedin tekrar eve getirildiğini | bilmemiş dahi olsa idi, karanlıkta işık yakmadan inen bu adam ona calibi şüphe gelecek - ti. İ Gomardan başka birisi onun yerinde İolsa karanlıkta bu kadar büyük bir ih - fiyatla inen adamın apartımanlardan bi- rinin hizmetçisini ziyarete gelmis bir â- şık olacağını tahmin ederdi. Fakat Go - mar eski bir hırsizdı. Onun yaptığı iş - lerde en büyük suç ortağı karanlık ol - muştu, Eğer bu meçhul adam #htiyatl: bir âşık olsa idi merdivenleri ihtiyatla fa - kat süratle inmesi icab ederdi. Fakat bu adam ihtiyatlı fakat vavaş iniyordu. Ne için? Eğer görülmekten korkmuyor idiy- se lâmbayı yakması lâzım değil mi idi? Görülmekten korkuyor idi ise acele et - mesi lâzımdı. Bu adam birine tesadüf et İmekten korkuyorsa ne diye acale hare - | ket etmiyordu. Bu düşünceler Goömarı uzun zaman meşgul edemedi. Ayak seslerinin âher - ginden anlamıştı ki bu adem acele etmi- yorsa buna imkân ( bulamadığındandır. Elinde kerhalde - ağır bir yük olacaktı. Arada bir duruyordu. Bu herhalde din - lenmek ve kol değiştirmek için olacak - tı. Gomar elini arka cebine soktu. Tsban- casını çıkardı. Adam tam bu sırada dur- muştu. Gomar birdenbire elektrik düğ esine basmıştı. Birdenbire etrafa yayılan (ışık içinde i gözleri kamaşan adamı bir saniye bile te- reddüd etmeden bütün sür'atile merdi - venlerden aşağıya koşmağa başladı. Go- mar da peşinden atıldı. Fakat kaçan a - dam ondan daha hızı Oo gidiyordu. Eker Gomar bir polis hefiyesi (o olsa idi one: «Dur, yoksa ateş ederim., diye bağırırdı. Fakat Gomar da bunu yapacak vszi- yette değildi. Gürültü ederek etrafın na- zarı dikkatini üzerlerine çekmek İşine! gelmiyordu. Fukat kaçak adam Gomar- dan epeyce ileride idi. Aşağıya inince kordonu çekmesi için kapıcıyı uyandıra-! cağı yerde duvara dayanarak basladı. Açık kemerli pardösüsünün birleri Hizumsuzdu. Çür bu adamı tamıyamamıştı. Sabık haydud tabancasını karşısındakinin karnına da- yamış ve yavaş sesle" — Eller yukarı. ÖLÜ Nakleden: Hatice Hatib Katil de kaçtı, maktul de... Jsdam itaat etmek Hizumunu hissetti w isteksiz bir tavırla yavaş yavsş kolları İyukarıya kaldırdı. Tam bu sırada üç dakika geçmiş ve | merdivenlerin elektriği gene kendiliğin- iden sönmüştü. Gomar birden yediği bir idarbe ile ses bile çıkaramadan yere yu- ivarlandı, Orada ne kadar zaman baygın kalmış olduğunu bilmiyordu. O sadece beyninin içinde bir top sesi işittiğini hatırlıyordu. Gomar sızlıyan başını elleri arasına al- dı. Sonra tabancasını hatırlıyarak düşür- müş olduğu silâhın: karanlık içinde elle- rile aradı, Fakat etraf o kadar karanlık idi ki, silâhını bulamıyordu. Başı gitgide jdaha fazla eğmyordu. Bundan başka ken- İdini son derece yorgun hissediyordu. Ba- sında bir ıslaklık vardı. Bu ıslaklığı kolu ile sildi. Sonra güçlükle yerinden doğrul- . Elektrik düğmesini aradı. Antre şir- İdi aydınlanmıştı. Tabancasını aramakta devam etti, yoktu. — Vay namussuz herif, diye söylendi, tabancamı da aşırmış. Bu adamı tekrar elinden kaçırmış ol- mak ona tabancasını kaybetmekten daha ağır geliyordu. Adamın kaçrmış olduğun- dan emin idi, Fransa 100 bin asker terhis ediyor Londra 20 (Royter bildiriyor) — Fransada bazı sınıfların terhisine baş. larılınak üzeredir. Terhis edilecek as- kerlerin sayısı 100 bini bulacağı ha - ber verilmektedir. Paris 29 (A.A.) — Başvekil Daladye, 1890 tevellüdlü efraddan manada dört ço- cuk sahibi babaların da sın'fları neo- lursa olsun terhis ( edilmelerine karar vermiştir. (Arkası var) Fransız Paris 29 (A.A.) — 29 Teşrinievvel akşam tebliği: Gündüz heyeti umumiyesi itibarile sakin geçmiştir. Cephede vaziyet Paris 29 (A.A.) — Havas Ajansının askeri vaziyet hakkındaki yarı resmi tebliği: Hava günden güne daha ziyade fe - nalaşmaktadır. Vosges ve Sar'da kar yağıyor. o Yükselmesi Odurmuş olan ehirler Ove bilhassa Rhin nehri tekrar yükselmeğe başlamıştır. Hava va- İziyeli dün gündüz ve gece yalnız mev. zi harekâtını felce uğratmakla kal - mamıştır. Almanların büyük bir ha - rekele geçmesini de aşağı yukarı ih - timal haricine çikarmakifıdır. İngiltereye karşı Brüksel 29 (A.A.) — Yakında aske. ri harekâtın inkişaf edeceği Berlinden bildirilmektedir. Bu hususta ittihaz e- dilen kararları ancak Hitler ve asker şefler bilmektedir. İvi haber alan mahfellerde söylen «- diğine zöre, askeri harekât İngiltereye karşı yapılacaktır. İsviçre ve Holanda hududlarında Londra 29 (A.A.) — Reuter ajansının askeri muharriri Almanların Ser mınta - kasında bir taarruzda bulunacakları mü taleasını ileri sürüyor ve diyor ki: Bütün alâmetler Almanların İsviçre - den Holandaya kadar hudud boyunca mühim tahşidatta bulunduklarını göste- riyor. Almanların taarruz etmeleri muh- temel müteaddid noktalar hakkında bir takım faraziyeler mevcuddur. Fakat bu hususta en kat'i işaret Fransız harb teb- Paris — 20 (A.A) — Birkaç sy sonra ranta ve İngilterenin (O müşterek hava kuvvetleri Alman tayyareleri adedinin üç mislini bulağaktır. Hind kıt'aları Londra 29 (â.A.) — Resmen bildiril - diğine göre Hindistandan hareket etmiş olan bütün kıtant, kat'iyen zayiata uğra- maksızın yerlerine vasıl ulmuşlardır. Geçilmez iki duvar Paris 29 (A.A.) — Cepheyi ziyaret e - den İngiliz meb'uslar heyetinin reisi ge- da öyle bir şeydir ki, hergün veni yeni| kalıblara girip görünür ve bir kere mu-| 4) tığı bu koşuda epeyce yorul-İde Majino hattına büyük O itimadımız şallat olduğunu bir daha ömrü oldukça mali lez Saz gık sık nefes alıyordu.| var. Ne bu hat, ne öteki filo eğilmeyecek, bırakmaz. k** Fakat sesi o kadar hâkim idi ki meçhul|buna binaen de zafer bizim olacaktır. — ğini beline takıp terliklerinin ucuna basa Köy köyden uzak olur, ev evden uzak Tasa merdivenleri çıkar, birtakrib misa- olmaz. Komşuda pişen, komşuya düşer. *r odasının yarı aralık Kapısından İÇerİ| Gzğm üzüme (baka baka kararır, komşu - bakacak olur, bir de ne görsün, hanım komşuya baka baka bezenir. Bazı şeyler

Bu sayıdan diğer sayfalar: