Hergün Gene o bahis Ç.... Yazan: Muhittin Birgen anki karşımızda bir at yarışı yar ve biz de mtişterek bir bahis oyunu oy- Muyoruz. Önümüzden muhtelif şöhret sahibi atlar, birbirini takiben geçip gitmişler, or rın şecerelerine bakmışız, renklerini, duruş- Yarını, yürüyüşlerini, baş tutuşlarımı tetkik etmişiz ve nihayet içimizden gelen bir pati duygusuna tıyara« kararımızı ri bud karşılıktı ba hakikaten böyle içinde bulunmuş olsaydık, yarış netietlenip, geçenle geri kalan taaşyün edincive kadar, birbirimizle istediğimiz kadar münakaşa 6- debilirdik. Çünkü, bu bir oyundur; o oyunda. biz, o gün feda etmeği göze aldığımız küçük bir para ile alâkadarın. Bu parayı kaybeder- sek zararımız kaybettiğimiz Halbuki, biz bu bahisle, sade alâkanı ile alâkadar olmay çok müteessir oluruz. Niçtv? Çünkü biz insa mz, sinirlerimiz var. Her insanın kalbinde bir ihtiras ateşi vardır; bazen pek şiddetli feveranlar yapabilen bu ataş, bizi oyuna ve idâlaya sevkeder. Hattâ düşünemeyiz ki eğer bizim at galib gelmivecek olursa utanacak biz değil, atın kendisidir! Bunn düşüneme- Yix ve kendimizi sinirlerimize teslim ederiz. Hatt, insan ruhunün bu gibi ahvide en garib tezahürlerinden biri de şudur ki, han- gi atın galib geleceğini anlamak için biraz sabredip neticeyi görmek kabilken, sabırsiz- İanan sinirlerimizle, bazan birbirimizle kar- ga edecek dereceye Yarinr run münakaşala- ra gireriz. İnsan ruha badur, Fakat, bugün karşisi ne bir at yarışı Yar, ne de-bir karşılıklı bahis oyunu. Dünya- ya zaten hâkim ari dünyaya bökim olmak istiyenler arasmda, akıbetlerini bü- günden ölçmeğe imkân olmiyan bir müca- deledir ki baslamıs bulunuyor. Bu mieade- k, bundan evrelkilerle hiçbir bakımdan mu- kayese edilemez. Eski tecrtibelerlz - çok de- Bi! - biraz daha akıllanmı olan miletler, bu mücadele sahnesinin etrafına toplanmış» Jar, onu kabil olduğu kadar süxüne' seyre diyorlar ve düsünlyorlar; Acaba kendileri nin bu isde rolleri nedir? Acaba, bu budud- suz hodeümlik dünyasında, bu mücadeleden hangi millet kendi hesabına nasıl bir hisse alacak? Her milletin kafası bununla meş- guldür. Hak, hürriyet, adalet, komünizm, na- İzirm, faşizm, demokrasi, bütün bunlar maa- Tesef, boz lAflar. Yezân» doğru olan hakikat, Cihan Harbihde, bir İtalyan devlet adamı- nın ortaya attığı Iki kelimelik meşhur şiarda mündemiç bulunur: Saero egelsme, mukad- des hodrümlk. Hodgimlik, ferdler için de milletler için de belki fenâ bir şeydir; fakat, içinde yaşadığımız hayat f: İetler için henüz mukad * Almanyaya sorarsanız kendi leceği bakılırsa or Je günahtir. Hakikatte acaba kim Eski Yunan edebiyatına geçmiş bir masâl anlatırlar: Bir adam delirmişti. Pire limanına giren bütün gemiler! kendi- nin sanıyordu. Adamı bir doktora gösterdiler, dc etti, Fakat mükâfat olarak adamdan bir hasta: — Delilik benim içir Eski Çek Cümhurreisi Benes iş başında Pariste toplanan Çekler, İngiliz Fransız ordularına yardım ve bu suretle Almanlara kârşı harbetmek üzere bi lejyon vücude getirmişlerdir. Bu lejyo- nun tanzim ve tensikini eski Çeko-Slo- vakya Cümhurreisi Dr. Beneş idare et - mektedir. Karargâhını Putney'de bir vil- lâda kuran Beneş, messi arkadaşları Ge-| neral İngr ve General Viest ile hergün istişarelerde bulunmaktadır. Burada es- ki Cümhürreisini arkadaşlarile görüşür- —ğ—ğ mm. adım seyretmektir. Dünyadaki işlerin gaka almadığını arlıyıcak kadar hepimizde iz'an lecek? İngiltere mt, P Yoksa bunların hiç biri değil Aeği! de, başka biri mi, eadele geniş çe, işin sonuna kadar raf kalmasını bil. miş olan kuvvet mi? M ponya, İtalya? Yahnd, bir kuvvet mi? Nazizim kalka ek? Demokrasi yık kim hök'm olaca İara, şu önkikada dahi - harb devam ettiği takdirde - bir hayli müddet imse doğ- ru bir cevab veremez. Pöer buna imkân ol- süydı harb başlamazdı. Ben şahsan bu #ua)- ere ctrab retmekten çok öclelm ve çök ura- ğım. Kafam, bu saydığım ve battâ sayamı- Yacağım daha bircok Keb bir derys içinrle kay yama da, bu bahial ve akademik bir gözle ve dnha ziyade hisler. den Uham alan hafif ruhla, kolayca hükmeylemekte bels yoktur. Pakat, böyle bü- larda, işlerin nazariye, fikir, mü- sahasından çıkarak, kanlı, a- teşli ve büyük Aâkıbatli bir hakikaz olduğu devirlerde herhangi yanlış bir hüküm, ber- hangi eksik bir mütalea, bir mületin haya- tina maloiabilir. Bunan işin, ben hüküm ve- Temem; onu, başkalarına, bu işle vazifedar ölanlara birakırım. Etrafımda görüyorum ve gördükçe de mü- tesasir oluyorum: Mektebden dün çıkmış bir genç, yahud hiç çıkamamış bir delikanlı; dünya olarak gördüğü erz parçası, va otur- duğu şehirden ibaret, yahud da buna pek az bir şey Güve edebilmiş. Ne Almanyayı, ne İn- gütereyi, ne Rusyayı tanır; bunları kitabdan isun tanımak için elinde dil aleti dahi yok- tur; bununla beraber bu delikanlı hükmey- İemekte tereddüd stmiyor. Çünkü, o, her ne- dense, Içinde peyda olan bir duygunun sev- Kine kapılıp gitmiştir. Bu bir tiptir. Bu tipe benzer daha bir çok- Yarı vardır ve her memlekette bunlarlin he- sahaz mensubları bulunur; maalesef, kitap- hanesi kadar tecribi Yilgisi de tekemmil et- memiş olan memleketlerde, meselâ, bizde bu tip, en faal bir unsur ölür, en faal, en mü- tebarrik ve en muharrik. ılup gidiyor! Bulh üzerinde, nazari Hayır, tatandaşlarım, bizlere düşen vazife, böyle büyük ve müşkül dakikalarda, her şe- Ji hükümete bırakmaz, bunun haricinde her nevi Jhtiraslı hareketlerden ve hisli hiküm- erden kendimizi kurtarmaya çalımp - çalı- Şıp, diyorum, çünkü bundan tamamen kur- tulmamıza imkân yoktur - hâdiseleri adım elâ, Amerika, Ja-| var, Bizim kafalarımızın müşterek bir hata- 8i, bizim duygularımızın müşterek bir galat veya dalâleti, bu memleketin bütün hayatına | | malolabilir. Biz ise, münferiden hiçbir şeyl İkesip atabilecek bir iadret sahibi değiliz. Elikümet hata etmez mi? Hükümetler ha- ia etmezler ini? Hükümetlerimizin geçmişte hat yok mudur? Herkes gibi hükümet *e hata edebilir, nitekim biz hükümetlerin natalarından çok zarar nüş bir milletiz, Fakat, bez hükümet işin hata ihtimali, fer- hata ihtimallerine misbetel çok asgarldir. assa, bugünkü hilkfimetin hata etmemek | ne kadar dikkatli, ne kadar sakin ve ya- İvaş yürüdüğü meydandadır. Adım adım, et- rafi yoklaya yoklaya yürüyen ve 014 h Jsrını şok İyi bilen bu hükümet için hata ih- timali o kadar azdır ki ona her suretle iti- mad edebiliriz. Kafalarımızı hüdiseleri Üze- rinde mümkün olduğu kadar işletelim, fakat, hiçbir. zaman kendi bilgilerimizi dünyanın İk ve son hakikalleri zannederek okadar senayilik» etmiyelim. Ferde nisbetle bilgileri hesaba sığmıyacak derecede çok olan hükü- meti, serbest, rahst, sakin bırakalım. Bir de hldiselere sükünetle ve hüküm vermek için değil, öğrenmek ve ibret almak için baka- um, Çünkü, bu gibi ahvalde, yegâne selâmet imkânı taşıyan kalde budur. Böyle yapmaya mecburuz, Aziz vatandaşlarım, bu bahse geçen gün de temas etmiştim. Bugün gene ondan bahse. diyorum. Çünkü buna ihtiyaç var. Biz, eğer harb uzayncaksa, kendimizi, harb fevkalâ- deliği içinde normal bir hayat yapmaya alış- fralım. Hükümetin etrafında toplanıp, he- pimiz namına karar vermepi ona bırakarak sakin, soğuk, fakat, günü gelince her feda- rârlığa müheyya, hepimiz, ke: an âlemimizde bir iş ve faaliyet hayatı ya Muhittin MM İSTER imhası için de tedbir alındı Kimbilir bu tr. Düşününüz bir defa; Şimal denizine İSTER ten iyi idi. diye'baj SÖZ ARASINDA ( i : i veli Gazeteler Karadenizde serseri bir ei uyorlar, fakat merak etmeye mahal yok. Hâdise sefer halin- de bulunan bütün gemilere haber verildi. Tunup patlatılmıştır bile. Fakat bu bir başlangıçtan ibaret- İNAN, hum meziyetler Bi için bu za: ıda olur. Bu adi ni r onu iyi De tokat yedi. Sabik fedir. Fakat bazı lm, aa m Hergün bir fıkra Tembel kadınla kocası Tembel bir kadınla evlenmiş adam giyiniyordu. Gömleğinin bir düğmesi kopuktu; karısına seslendi: ... — Hanım gömleğimin düğmesini dikmek aklına gelmedi mi? Kenn güldü: — İlâhi efendi. Gömleğin üzerine Insan kendi kendisine mevhum meziyetler atfeder, o mev- Idığı manevi kuvvetle mühim işler başar- ama hiçliğini isbat etmek ona iyilik etmek değildir. Hakikati görmek ve göstermek hepimiz için bir vazi- ahvalde fena netice verdiğini unutmıya- Makdonaldın hususi Kâtibesi evlendi yelek giyeceğin, yeleğin gömleği ka- 2 patacağı hiç aklına gelmedi mi? : — Öyle amma hanım, yeleğimin 5 de Yki düğmesi kopmuş. — Ceket giyeceğin, ceketin yele - ği kamyacağı da mı hiç aklına gel - medi? — Peki amma ceketimin de biri İ düğmesi kopuk. | — Sen de ne garib adammışsın. Sokağı pardesüsüz çıldıcak değilsin ; ya, pardesün ceketi kapatacak. : v.. 4 İngiliz kışlalarındaki Askerleri eğlendiren Kızlar İngiliz deniz, kara ve hava kuvvetleri- ne mensub askerlere tatil zamanların - da hoşça vakit geçirtmek üzere, Londre-| nın en sevimli, en cazibeli artistleri se - ferber edilmiş bulunmaktadır. Bunlar, müteadâid kışlaları dolaşarak konserler verecek, numaralar yapacaklardı F. Otomobillere de gaz maskesi konuyor otomobillerde, otobüslere- e m m a m a a İSTER bin tane torpil dökt defa muharebe bit birer toplanacak Se dakikada belki seri serseri dolaşma seneler tehlike olm İngilizler belki yüz İSTER Ketumluğundan dolayı Taşduvar Ro- 86 diye anılan ve 13 sene İngiliz başve - killerinden Ramsay Makdonald'n hu - sust kâtibeliğini yapmış olan Rose Ro- senberg. 6 senedehberi Londrada yaşa - makta olan Lagslo Honig isminde bir Macar artistfe evlenmiştir. Resimde karı koca bir arada görül - mektedir, Papaslar arasından çıkan büyük adamlar Papazlar içinden insanlığa hizmetleri dokunan büyük adamlar çıkmıştır. Bun - ların içinde en fazla şöhreti haiz bulu - nanlar şunlardır: 1 — On üçüncü asırda yaşıyan Domi- en papaslarından Alexandre de 5 na İlk gözlükleri imal eylemiştir. 2 — Benedikten papaslarından Bla'se Valentin hastaları ilk olarak kimya ile tedavi eyliyen adamdır. 3 — Roger Bacon adında bir papas dürbün ve pertavsızı icad eylemiştir. 4 — Havagazi ile tenvirst usulü Ciz - vitler tarafından icad edilmiştir. 1815 senesinde Dunn adında bir Cizvit pa - pası, ilk gaz şirketini tesis eylemiştir. 5 — Prokow Duvish ilk siperi saikayı #mal eylemiştir. 6 — Celestin Opitz adında bir Avus- turyalı papas 6 Şubat 1847 tarihinde ilk olarak narcase kullanmıştır. 7 — Albert le Grüird adindaki papas madeniyat, ilmi hayvanat ve nebalat hakkında ilk fenni tetkiklerde bulun - muştur. İk kışlık bahçeleri yapan odur. Aar- senik ve kalayı da bu papas bulmuştur. 9 — Angelo Secehi, ilk meteografları icad eylemiştir. 10 — Papas Magnon bugün tıbda baş İmevk'i ihraz eden mikroskopu icad ey - İemişti r. 11 — 1772 senesinde Desosges adında İbir papas ilk kürevi balonu icad eylemiş- tir, INANMA! üler. Almanlar da ayni şeyi yaptılar, Bir nce şimdi dökülmüş olan torpiller birer Fakat kaç tanesinin yerinden kopup ser- ya başladığını kim bilecek? Bize öyle ge- liyor ki bu muharebe bittikten sonra da insanlar için birçok aka devam edip gidecektir. NANMA! , Birinciteşrin 3 Sözün kısası Siyasi il E Ekrem Talu NI uslkişinas dostum son Avrups vskayiini şöyle izah etti: — Avrupa devletleri arasinda yirmi İbeş senedir iyi kötü bir Çehenk) vardı. Siyasi münasebetler az çok (akord) edil miş, (falsosuz) devam edip duruyordu. Derken bazı milletler (kurulma) ya baş- Jadı.. nahoş sesler yükseldi. Arkasından (gezinti) ler: İngiliz ve Fransız heyetleri, Alman hariciye nazırı Moskovaya, İngil- terenin Berlin sefiri Londraya, İtalya azırı Berline, daha da birçok ye beriye gidip geldiler. Bu Forster'in Danzig'eki (kârı natık) nanyanın da ( teslim ) siz İ (peşrev) leri takib etti. Perdeler yük - seldikçe süzinâkten ferahfezaya, ferah « nökten süzidile, buselikten tekrar süzi- nâke geçiliyordu. Bir aralık (Rast) ta karar kılacak olan vaziyet birden ci İvıttı: O zamana kadar (ağır aksak) giden işler (curcuna) ya döndü. Harb istiyen « ler (Mâye) lerini meydana koydular. Sulh taraftarı olan devletler bunları ya- tıştırmak istedilerse de (Katakofti) ile mukabele gördüler. O slrada muherebe başladı. Almanya, İLehistan birbirlerine girdiler. Onlar bir nevi ( karşılama ) oynarken, İngiliz, Fransız, Rus da (tempo) tutmağa koyul- dular, Lehistan yanık yanık nağmeler oku * du. O: Nim sun cephâneyi, Hitler temâm ettin benil gezintiler Ve: Bir açık beldeye Doktor, atılır m gülle? Yahud da: Ne çare., kaderde varmış kül olmak. diye feryad ederken, Almanyada kendisine: Ben Lehleri bomba ile. kurşun tle.. gazler ile beslerim! mukabelesinde bulundu... Ve nihayet, azizim, bu fasıl, âdet hi- Ikfına olarak, gördüğün gibi (taksim) ile de sonuna erdi. Bir Bulgar vapurile kömür, cam ve madeni eşya geldi Dün sabah Imanımiza gelen Bulgar ban- dırah Balkan vapurile şehrimize 50 bin kilo daha mangal kömürü gelmiştir. Kömürlerin derhal tahliyesine geçilmiştir. wa ayn! vapurla madeni eşya ve mühim miktarda eam geldiği de öğrenikmiştir. Avrupa trenleri teahhurla geldiler Dün sabahki Ko onel treni bir Dbu- de, iki saat te- yarbay M. siyonel trenle $ Ekspresin bir vagonu da Buriyeye transit yolcularla dolü İdi. Fransada Yata vagon servisleri kaldırıldığı için, bu servis- lerde çalışan Türk memurlar da dün pion ekspresile memlekete dönmüşlerdir. 40 derecelik rakı rağbet görmedi İnhisarlar İdaresinin piyasaya çıkardığı 40 derecelik rakının rağbet görmediği söy- lenmektedir. Piyasaya. çıkarılmış o'an 40 de- reselik rakidan mühim bir kısmının sati- maması buna bir deli sayılmaktadır, İnhisarla? İdaresi, vaziyet hakkında tetki- kat yaptırmaktadır. Bu tefkikattan alınacak neticeye göre, idare 40 derecelik Takı istih- #alâtıra ya devam edecek veya büsbütün ni- hayet verecektir. Leh konsoloshanesi Şimdiye kadar Taksimde Ayyıldız Palasta faaliyette bulunan Lehislan general konso- Iosluğu bliroları ahiren Ayaspaşada Azaıyan Resmi sas 1939