Merinun olarak (Kalyoncu kışlası)na Adamlar göndermiş. orada bulunan kalyoncularla Tersanedeki Azab efra- dini da kazanlarile beraber, Kalafat Yeri mevkiine getirtmişti. Artik, Rumelikavağından Haliç sa - hilindeki Sütlüceye kadar bütün o ge- niş sahadaki ihtilâl unsurları, Kabakçı M anm emri altına girmişti. Ve, bir gün evvel adi bir zorbadan başka bir şey olmıyan bu yamak çavuşu, di adela bu koca mıntakanın taçsız ve tahisız bir hükümdarı kesilmişti. Sıra, şimdi Kabakçı Mustafanın İs. tanbul tarafına geçmesine gelmişti. İstanbul tarafındaki yeniçeri kışlala. rında gizliden gizliye ihtilâl hazırlık. ları görüldüğü hade, hiç bir tarafta heniiz hiç bir hareket mevcud değildi. Fakat. 24 üncü, 20 inci, 64 üncü, 25 ci, 9 cu, 17 ci, 100 ncü yeniçeri or. talarından birer, fkişer murahhas geli. yorlar: — Buyurun ağa, İstanbul can'bine. ocaklı, cümleten hazır ve nazır... Diye, Kabakçı Mustafayı İstanbula davet ediyorlardı, * Kabakçı, deniz üzerinde de muazzam bir kafile teşkil ederek, Unkapanma geçti. Maiyetindeki asilerden bir kıs- mini, (Ağa kapısı)na gönderdi. Diğer kısmını da alarak doğruca (Etmeyda. Mi)ndaki yeniçeri Kışlasma gi! Burada, kışlanın ortasındaki ceminin Şardağ; altında, bu ibtilâlin elebaşıla. rmdan olan Arnavud Ali, İbiş Usta, mütevelli. Ahıska Memiş, Hacı Sü - İeyman, 9 uncu cemaatin mütevellisi Mustafa, Hacı Yakub, Arnavud Hacı Mehmed, Odabaşı ve.Ser Turna Ali, Ocak Çavuşu kahveci Mustafa, 100 n. cünün ustası Bayburdlu Süleyman, Kabakçı, Mustafayı bekliyorlardı. Kışla meydanının muhtelif yerlerine kösere taşları kurulmuştu. Harıl harıl kılıçlar, palalar, bıçaklar bileniyordu. Çorbacılar, barut fıçılarını, kurşun paketlerini açmışlar. Yeni: barut ve kurşun dağıtıyorlardı. Uzaktan, fırtına uğultusunu andıran bir velvele, gittikçe yklaşıyordu. Kışla meydanmm kalabalığı arttıkça artı « Yor.. her ortanın efradı, kendi koğuş- ları önünde sıralanıyordu. * Kabakçının kışlaya girişi, pek hey - betli oldu. Önde, yalın kılıç muhafızlar arasın. da, allı yeşilli bayraklar dalgalanıyor. du. Ve bu bayrakları, topçu birinci bö- Yüğünün, sür'at topçularınm, top arâ- bacılarımın, kalyoncuların, azeblerin, Galata voyvodalığı o kollukçularının kazanları takib ediyordu. Kabakç: Mustafa burada da bir siya. set göstermiş... güya, kendisine iltihak «den âsilere bir hürmet olmak üzere onların kazanlarını öne geçirerek ya. makların kazanlarma en geride yer vermişti. Her kazanın etrafı, o kazanın bölüğü. ne mensub üç sıra silâhlı efrad ile iha. ta edilmişti. Kazanların kulplarına, uzun ve yeşil boyalı birer sırık takılmıştı. Bu sırığı, önden ve arkadan #kişer nefer, omuz. lamışlardı. Bunlar, ölçülü adımlarla İki taraflarına dalgalana dalgalara yü. rTürlerken, kazan da ayni ahenk ile sa. ğa ve sola hafif hafif sallanıyor. yalın kılıçlı kazan muhafızları da o yürüyü. Şe ayak uyduruyordu. Yamakların kazanını, on beş yirmi dervişten mürekkeb olan (ilâhici) ler takib ediyordu. Bunlar, durmadan ilâhi söylüyorlar. İlâhilerin arasında, fası - Tasız tekbirler getiriyorlar. meydan - larda ve dört yol ağızlarında tevakkuf ld uzun üzün gülbank çekiyorlar. Bu ilâhicilerin' arkasından, Kabakçı Mustafa geliyordu. İhtilâl sergerdesi, atının üzerinde, sağ yumruğunu kal » ni Wi iy : Yeniçeri kışlasında İhtilâl sergerdesi buna daha ziyade|çasina dayıyarak dimdik duruyordu. YAZAN: ZIYA“ PAKIZ Etmeydanına doğru, coşkun bir sel çatkın çehresinde, büyük bir heyecan-.İgibi akan bu haşerat sürüsünün ara- la parlıyan gözlerile etrafı süzüyordu. sından, vakit vakit; Kabakçının etrafını, yalın palalı ya.| maklar, ellerine birer balta ve satır geçirerek #htilğle iştirak etmiş olan başıbozuklar, rengârenk külühlı der- vişler, yarı çıplak ve lime lime kıyafet. Mi serseriler almışlardı. Onların arka- smdan gelen tellâllar da, durup din -| (Patrona Halil) felâketinden sonr» derin bir sükün içinde yaşıyan İstan. — Nice beri çekip duracağız. Din ve | devlet hainlerinin kafaları kopan. malı... Diye, tehditkâr sesler yükseliyordu. Bunları, henüz hiç kimse bilmiyordu. lenmeden: sy âhalil İşte, vakit ve saat gel-İbul semasının altında, şimdi (Kabakçı miştir... Devlet makamlarını istilâ e.| Mustafa) korkımç bir kasırga yarat den..halka bunca zulüm ve cefa eyli -İmıştı, Ve bu kasırga, İstanbul muhiti. yen., irtikâp ve irtişa ile ibadullahın!mi dolduran binlerce cahil, muteassıb, hukukunu payimal ederek âlemi hara-|heris, menfaatperest gerir ve serseriyi üne katmıştı. Bu korkunç kasırda, nereye kadar gidecek.. ve nerede dinecekti?? Şu an- da, bunu kestirmek mümkün değildi. vikâtına uyup nizamı ced y yerek, leşkeri islâm, küflar askerine benzeten din, devlet ve millet düşman - ları kahır ve tedmir edilecek... Şeriatı bul ufuklarının üzerine, bariz bir fe. Iâket, hailevi kanatlarını germişti. Her tarefa matemi bir hüzün çökmüş. İs- tanbulun berrak semasr bile, adeta simsiyah kesilmişti. Bu h sema altında müthiş bir Tâv seli gibi akan isyan kafilesi (Etmey na geldiği zaman, heybetli gök isünü andıran bir inilti yüksel. bulunan ehli! islâm, sancak altına bu” vursun. ve, barbar bağırıyorlardı: (Din) ve (Şeriat) kelimeleri, bir da. ba (şerre alet) oluyordu. Habuki, din ve şeriat na açılan bayrağın al .İdanı) tına koşanlar, şu anda yağmacılıktan |2Ü hırsızlıktan ve çapulculuktan başka bir sey uyorlardı. » Mobilya Yaptırılacaktır. - Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Direktörlüğünden: “A — Fakülteni binesi için yaptırılacak muhtelif cinste mobilyanın ka- pah zarf usulile kasası keşi£ bedelleri değiştirilerek tekrar konulmuştur. B — Mühammen bedel 57463 lira 90 kuruştur. (Arkom var) münakaşaya C — İstekliler fenni şartname ve resimeri almak için Ankara Mektebler Mu. hasebeciliğine 25 lira yatıracaklar ve alacakları makbuzla fakülte hesâb me. murluğuna müracaat edeceklerdir. Ç — © 75 muvakkat teminât bedeli 4309 Tiya 79 kuruştur. D — İhale 8/9/9939 Cuma günü sant 16 da Ankarada Mektebler Muhasebeci. liğinde yapılacaktır. Teklif mektublarının ihaleden bir saat evveline kadar mez- kür muhasebecilik veznesine teslim edilmiş bulunması Jâzımdır. «4014; EKZAMIN Ekzemanın ilâcıdır. Yara ve çıbanlarda kullanılır. Her Eczanede kutusu 5) kuruştur. «6570» | İnhisarlar U. Müdürlüğünden | I < Keşif ve" şartnamesi mucibince İzmirde Çamaltı tuzlasını Çığlıya bağla. yan şösenin tamiratı işi kapalı zarf usulile eksiltmeye konmuştur. HE — Keşif bedeli 80190.14 lira muvakkat teminatı 5259.90 liradır. TI — Eksiltme 13/1X/939 Çarşamba gümü saat 14 de Kabataşta Levazım ve Mübayaat Şubesindeki Alım Komisyonunda yapılacaktır. IV — Şartnameler hergün Levazım şubesi veznesinden ve İzmir, Ankara Baş. müdürlüklerinden 200) kuruş mukabilinde alınabilir, VW — Münakasaya iştirak edecekler mühürlü teklif mektublarını kanuni ve. saikle 96 7,5 güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektubunu ve şart. namerin (F) fıkrasında yazılı vesaiki ihtiva edecek kapalı zarfların eksiltme sa- atinden bir saat evvel mezkür komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde ver. meleri lâzımdır. o (6714) Fen Memuru ve Hat Çavuşu Aranıyer. Ankaraya yakım vilâyetlerde istihdam edilmek üzere yüz lira aylık ücretli bir elektrik fen memuru ile altınış Jira ücretli bir elekirik hat çavuşu ve bir aded yüz lira ücretli inşaet fen memuruna ihtiyaç vardır. Taliblerin vesaikle. rile birlikte 7.9.0939 tarihine kadar hergün öğleden sonra saat 14 den 16 ya ka. dar İstanbulda Sirkecide İskenderiye oteli kâtibine müracaatları ilân olunur. M. M. V. Harta Gn. Drk. S. A, Komisyonundan: 1 — Harla kıt'ası eratı için (1200) çift fotin kapali zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. li 2 — Eksitme 14/Eylül/939 Perşembe günü sast 10,30 da Ankara: Cebeci Harta Gn. Drk. lük binasında Satınalma komisyonunda yapılacaktır. 3 — Muhammen bedeli 5900 lira, muvakkat teminatı 418 lira 50 kuruş olup banka mektubu veya maliye makbuzu kabul olunur. 4 — Taliblerin 2490 sayılı kanunun 2. ci ve 3. cü maddelerinde istenilen ve. Salk ve teminatlarile birlikte yazıli gün ve saatte Komisyona gelmeleri, Muhakkak olan bir şey varsa,İstan.| 18 ncı asırda İstanbula gelen Bohamyalı Baron Wratislaw'ın hatıraları: 53 Türkçeye çeviren: Süreyya Dilmen Zindan hayatı Fakat ben ne o gün, nede ertesi günü elimi ekmeğe veya suya uzatmak cesaretinde o bulunmamıştım. Yalnız Cenabihaktan canımı bir an evvel ala. rak bu sefaletten kurtarmasını dile - yordum. Ertesi günü zindanın baş kâhyesi, maiyetinde birçak muhafızlar olduğu halde mahpesimize geldi. Beni çırıl - çıplak ve çok fena sartlar altında yat- makta olduğumu görünce acıdı. Ben de başucumda dikilmekte olduğunu gö - rür görmez hemen Macar mantosuna €l attım. Çünkü üzerimde başka çama- şırım yoktu ve arkadaşlar arasında bü bakımdan en fakiri bendim. İlk yaka» landığımız gün nasılsa elde ettiğim bu macar mantösile kendimi örtmiye ça- Lısarak muhafız paşanın ayaklarını öp- *üm ve göz yaşları içinde bana acıma. ların: ve mümkünse, hasta bulunduğum müddet zarfında, zincirden kurtar! - mallığımı diledim, yalvardım. Fakat o, bana zinciri çıkarmanın mümkün olamıyacağını, eğer arzu edersem daha sağlam, daha güçlü bir adama bağlan. mama müsaade edebileceğimi söyledi. Bunun üzerine ben rahibimize ve hem. şerim olan adama (baktım ve beni, kendilerinin (papas) dedikleri, rahibe Bağlamalarıhı söyledim. Bu zat o vakit sapasağlam ve gücü yerinde bir adamdı. Şüpbesiz benim kendisine bağlanmaklığımı istemekli - #ire onun hiç de hoşuna gitmiş deği! Binaenaleyh bana ekşi bir çehre ile ters ters baktı. Fakat ister istemez be- nim kendisine bağlanmaklığıma boyun eğecek ve hastalığımm sürüp gittiği müddetçe ve her dişarı çıkmak mecbu. riyetinde kaldıkça bu zinciri taşıyacak idi. Bidayette, zavallı rahib, sükünetini muhafaza ediyor; bir. iki, üç defa gi. dişimde hiç bir şikâyeti işitilmiyor. sebreder görünüyordu. Fakat dişarı çı. kışlarımın öyle iki ve üçle bitecek gibi İolmadığı ve kendisinin rahatsız edilme. sinin ardı arası gelmiyeceğini anlayın. ca ndarocağız çileden Çıktı ve bana sö- yüp saymıya, en iğrenç, insan ağzıma yakışmıyarak en kötü sözleri söylemi. ye başladı, artık benimle gitmiyece « Bini bildirdi. Ben ise, karşılık olarak, kendisini sabır, tahammüle teşvik eder yollu sözler sölüyor ve kendisi bir din adamı olmak dolayısile bu yolda öte. kilerine «iyi bir örnek» olması lâzım geldiğini hatırlatıyor, bu menhus has. tabğa tutulmaklığım kendi mefsimin hatası olmadığını ve mademki! Cenabı. hak bu musibete duçar etmiştir, ona ya ölünceye veya iyi olup kalkıncaya kadar tahammül etmekten başka yapa. cak, söylenecek bir şey olmadığını ve benim yüzümden kendisinin de ıztırab çekmek mecburiyetinde kalmış bulun. 'masından dolayı da çok-müteessir ve müteerzi olduğumu kalbimde, öz acı. larımdan başka, kendisi için de derin elemler duyduğumu söylüyodum. Fakat benim dişarı gidişlerim ve bi. paenaleyh onu da sürükleyişlerim bir teviye sürüp gitmekte olduğundan, a. damcağız beni itiyor, tekmeliyor, yer. den yere vuruyor ve gitmemkte ayak direyordu. Hele bir defa, gitmek ve zinciri taşımak mecburiyeti karşısında bu zinciri en pis şeylere atıp bulaştır - mış, ağlamıya, çırpınmıya başlamış ve benim yüzümden kendi sıhhatini kay- betmiş olacağından şikâyet etmekle bulunmuştu. Lâkin sonunda, bu, pis. likler içine attığı, zinciri gene kendisi taşımak mecburiyetinde kalmıktı. Sı. gır ahırdan daha çok pis olan inimize döndüğümüz zaman ise bu Zinciri ben su ile yıkıyarak temizlemiştim. * Hastalığım haftalarca sürmüştü. E - ğer biraz daha devam etmiş olsaydı muhakkak ki zavallı rahibin ölümüne sebebiyet vermiş olacaktım. Çünkü biçare adam üimdi o kadar zayiflemiş o kadar miskirleşmişti ki bu eski güç. Yü ve sıhhatli adam şimdi iki büklüm bir hal almıştı. : Günde alinan gıda - da kifayet et. miyeccek kadar az. ekmekten başka bir şey olmazsa ve benim yüzümden de ne gece, ne gündüz istirahat edemez se nasıl bu hale girmezdi. Bu kadar ızlırab çeken, başkasının da bu derece azab ve işkence içinde bulunmasına sebeb olan ben; elemli kalbimin derinliklerinden kopup gelen ini'tilerle, göz yaşlarile yüce Tanrıya yalvarıyor, ya beni ya bu dünya yüzünden yok etmesi için kudsi irade. sinin esirgenmemesini orum. Pe. nim bu acıklı halimi, ölümle yaşama arasındaki "Kıvranışlarımı gören arka. daşlarım da candan bu dualarıma işti. rak ediyorlar ve Tanrının lütfünü dile. yorlardı. Nihayet, dualarımız, Kadiri mutlak hazretleri indinde makbul oldü ve has. talıktan mütevelid ıztırablar dindi. Ben de başlıca gıdamız olan ekmek ye. miye başladım. Yemeğin sıcak olmasi için de kaynamış suya ekmek kırmtı « larını katıyor ve bu suretle güya çorba yapmış oluyordum. ” Günler geçtikçe sağlık durumum dü. zeliyor, eski halim yerine geliyordu. Artık her şeyin bitmiş, bütün acıların dinmiş bulunduğunu zanneder ve çek- tiklerimi unuturken 27iz arkadaşım hürmetlü pupas cenabler» birdenbire hastalanmaz m1?. i (arkası ve») Bir doktorun günlük notlarından özde misafir Denilen hastalık Gözün saat camı gibi şeffaf karne denilen bir tabakası vardır. İnsan orayı bakınca harici şeylerin akislerini görür Yani bir neri ayna gibidir. İşte tabak: karniye burasıdır. Tubakal karniye hali tabiide şeffaftır. Ve harteten gelen ziya şualarını taplıyarak hadeka yolile gözün Içine ta şebekiye Üzerine kadar götürür. bu şeffaf saat camı renk ve şeklinde olan tabaka ftihablanırsa, hastalanırsa O Zâ- man şeffaf rengi bozulur, bulanır ve be- yaz lekeler peyda olmıya başlar, Hastada gözünde şiddetli sancı, ziyaya karşı Kors ku, yaşarmak, gözlerini açamamak, uyu- görülür. Beyaz noktanın etrafı kan d marlarının bariz fhtikanı dolayıslle kır- mizdir, Bu esnada hasta çok ıztarablıdır, Tabakı Zarniye ütihabı daha siyade ç0 cuklarda olur. Bühassa zayıf ve lenfatik kansız çocuklarda çok görülür. Başından teşhla ve tedavi yapılmamış ise aylarla sürer ve bilâhare iyileştiği zaman yerin- de gayri kabll! izale lekeler, izler bırakır. Bazan o kadar İntişar eder ki bütün şef- faf tabaka kesif bir beyaz tabaka halini alır ve artık basta biç göremez Olur. Bu tarzda körlükler de maalesef gayri kabili tedartdir. Karine Mühabları büyüklerde de ola- bilir. Bunların sebebini müleakib bir yar sıda ürnlatacağız.