| k ğ $ : i | : Ye mes'ud görünüyor. YA ZIYA aza Yeni baltacıbaşı Pusuya yatmış canavar gibi homur.| Kabakçı Mustafa, ne danarak elindeki dürbünü yanındaki-|ne söyliyeceğini şaşırdı. Eli, vaş belindeki palaya kaydı. Birdenbi- verir: — Bakın, hele... Şu rezaleti temaşa” Ya can dayanır mı? (Halifei Resul) Makamım işgal eden zat, huzurunda rütbe rezalete nasıl cevaz verir... ımıza taş yağsa gerek- Diye, söyleniyordu. Halbuki Ata Molla, böyle sebeblerle Şökten taş yağacağına hükmedecek bir budala değildi. Onun maksadı, muhi - tindekileri bu tehdidkâr sözlerle deh - $ete düşürmek. bunlar vasıtasile de baricteki dedikodulara bir kat daha Tevac verererek, sultan Selim aleyhin- deki cereyanları kuvvetlendirmekti. TALİHİN CİLVESİ Kabakçı Mustafa, sık sık Hatice su lanın sarayına geliyor; artık günden Süne ifakat bulan biraderini ziyaret ediyordu, la Turna Mehmed, büyük biraderinin her gelişinde, daha şen, daha memnun ce — Ağa! Sultamn bu iyiliklerini na. *İ ödeyeceğiz?. Eğer o olmasaydı, di kara topraklara karışıp giti caktım, Kabakçı Mustafa, kardeşinin bu söz” ne mukabele etmiyor. onun bu ine, hiç bir taraftarlvk veyahud a- htarlık göstermiyordu. Kabake, Mustafanın bu sükütu, se- Sebsiz değildi. Şuradan, buradan kula. Bina bazı sözler çalınmıştı. Hattâ baz? teklifsiz arkadaşları: — Hay Kahakçı.. maşallah, Turna |" yemedi Hatice sultanın sarayına öyle T Yanlayış yanladı ki, deme gitsin... N le yaralanmıya can kurban... Ga- Üy bu gidişle senin birader, damad. kürkünü giyecek... A mânal sözler söyliyecek kadar Tİ varrmışlardı. e sözler, Kabakçının kalbine bir ok i İşliyordu. Fakat, biraderini oradan a? #larak, Hatice sultanın göster. de iyiliklere nankörce bir mukabele- bulunmak istemiyordu. “* Kabakçı Mustafa bir gün gene Hatice ha 4, sarayına geldi. Kardeşi Tur- odaya Aenedin o gün yataktan kalkarak ty ağır ağır gezindiğini görünce, derecede sevindi: düz ge radaki iş bitti, Hadi bakalım, Dog Beraber gidecöğiz. nu sigma Mehmed, mânalı bir tebes - uz © Nereye? İ xe b hip, e olacak?. Hisara.. vazife » kal alaml. Artık benim Hisarda işimi 2. Mig Zar cevab karşısında, Kabakçı bir 33 derhal kaşlarını çal, Sert lir tavrı ilet Be Neden?, YS mırildandı ba Mehmedim - dudaldlarındeki Vinçtey Dir kat daha genişledi. Se «- » Ütriyen bir sesle, cevab verdi: a işim, bu sarayda... Bu sa” Ördyçetn hazretlerinin emrini bil taltaş Bugüne bugün, bu sarayın Ayım, haa Mustafa, evvelâ bu sözlere | kap “Ak İstemedi. İçinde şimşekler ça: | dikiş, Bözlerini, kardeşinin gözlerine NE Değ mı söylüyorsun, Mehmed?. e Mehmed cevab vermedi. Par- Pa “e va ile, duvarda asılı olan ya- n enleri sırma işlemeli dolama- 0 Büte, işl olama. edi, iptal Dolama, ani kema yi, mi a em giyaığı Te yerinden fırladı. Fakat o anda Turna Mehmed, onun bileğinden yakaladı: saraydan çık. Beni tenha bir bekle. Oraya geleyim. Cezamı, ora çekeyim... Tek, sultanın sarayını, kar deş karı ile lekelemiyelim. Diye, mırıldandı. arasında titriyen birer damla yaş var- pacağını ve yavaş ya” — Ağal. Sana elim kalkmaz. Vuruş- mak islemem. Eğer bir günahım varsa, yerde dı. Bundân sonra, sen bir tarafa. bön bir tarafa... Kaltak, dağ gibi kardeşimi elimden aldı. Kabakçı Mustafa, sıkılmış olan diş" lerinin arasından bu sözleri söyledik- ten sonra, çıkıp gitti, * Turna Mehmed, talhin büyük ve lü” tufkâr bir cilvesine uğramıştı. Birkaç gün sonra, sırma işlemeli dolamasını giyip gümüş tokalı kemerini kuşana ” rak, Sarayın dehlizlerinde dolaşmıya başlamıştı. Saray ağaları, onu gördükçe mânalı Kabakçı Mustafa, makul sözleri din-|, 8 yen bir adamdı. Derhal ö . bir tebessümle gülüyorlardı. Boğaz nerek kardeşinin yüzüne baktı. Şim-|tabyalarının koğuşlarında, genç ya - di. Turna Mehmedin kirpiklerinin maâklar ise, şöylece söyleniyorlardı: aranda ne var? Dedi. “Turna Mehmed, inler gibi bir sesle vab verdi: — Sev nda gezdirdi. dam, 'Turna Mehmedin şu i derhal anladı. Ona, tı. Kulağına eğildi: e, Mehmed.. bu kadın- yorum, ağa. onu, Seviyorum. Bu saraydan çıkıp gidersem, delirece-| İğimi sanıyorum. l Kabakçı Mustafa, fena halde Ser -| Diye, söyleniyordu. İsemledi. Dımağını sarsan hiddet ateşle.'nin ilk güni rini dağıtmak istiyormuş gibi, selini al-| — Ya, 0. O da seni seviyor mu? Turna Mehmed, önüne Biktı. tek bir kelime ile cevab vermedi. — Deh gidi dünya, deh. ulan, şu Turna Mehmedde ne talih varmış. ü beş yaranın sayesinde, koskoca saraya bile bakamazdın. * İSTANBULA BİR KUS BAKIŞI Sene 1222 (1807).. Rebiülevvel ayı- Farzedelim ki, bir tayyaredeyi | tanbulun muhtelif köşelerini görüyo” İruz. ve oralarda konuşulan sözleri işi, tiyoruz. * Sultanahmed meydanında.. çınarlar O zaman, odanın bu devin sükütulaltındaki kahvede. yere serilen hasır. urtu işit 4 4 40 100 120 160 Güşmiyenlere İçinde, canavar sesini andıran bir ho. |la yollarımız ayrıl.i T. C. ZIRAAT BANKASI Kuruluş tarihi: Sermayesi: 100.000.000 Türk Lirası Şube ve ajans adedi: 262 Ziral ve ilcari ker nevi banka mua v3) vi PARA BiRiKTİRENLERE 28.800 Lira IKRAMiYE VERECEK Ziraat Bankasında kumbaralı ve ihbarsız tasarruf hesablarında en az $0 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a ile aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır: 4 Aded 1,000 Liralık 4,009 Lira 500 250 100 50 40 20 DİKKAT: Hesablarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşağı ikramiye çıktığı takdirde 9b 20 fazlasile verilecektir. Kur'alar senede 4 defa, 1 Eylül, 1 Birincikânun, i Mart ve 1 Harirah tarihlerinde çekilecektir. ra bağdaş kurmuş oturmuş olan be laltı ki: (Arkan var) 1883 EE » 200, " 1,000 ” 4000 ,, ” 5,000 nn no 4800 , "” 3,200 n İmei İdir. İtün Türk kadınları, nereye giderlerse karıda bahsettiğim, kadınlar arasında, 18 ncı asırda İstanbı ——| Baron Wratislaw Türkçeye çeviren: Sâı "ın hatıraları: 31 ula gelen Bohemyalı reyya Dilmen ihtiyar çavuşun gönlü Zamanı gelince oevlara gittik, kaz, Ördek vesair (Sü kuşları ve adalardan birinde çokça bulu. nan ada tavşanları avladık. Bu suretle tam bir yıl her türlü ihtiyaçlardan a2a- de, en mes'ud krallar gibi ömür sür- dük. Binaenaleyh bu güzel şartlar içinde geçen hayatımız bize kendi memleke” İlimizi «deta unutturmuş ve oraya dön- mek arzularını bile içimizden gidermiş olduğu gibi ömrümüzün hep böyle zevk ve sefa içinde geçeceğini umarak burada kalmamızın ölüm günümüze kadar sürüp gitmesini temenni ediyor- /duk. * Şimdi, karilerime, bizim İstanbulda bulunduğumuz sıralarda cereyan etmiş bir aşk macerasını anlatmak ve bu ves le ile Türklerin bazı âdetlerini teba- Mm İrüz ettirmek arzusundayım. Bu aşk dıramı, İstanbul şehrinin kar. şısındaki (Galata) beldesinde başlamış ve (Kumkapı) denilen yerde acıklı bir şekilde sona ermiştir: Galatanın belli başlı Rum tüccarla” rından birinin çok yakışıklı ve herkesin teveccühünü kazanmış genç oğlu ev - Jenmek arzu eder. Bu delikanlı bir| müddetttenberi gene o beldenin tacir. rinden başka bir Rumun on altı ya. sındaki güzel kızile sevişmektedir. Evlenme kararı verilince dostlar a” raya girerek kızın ebeveynine müra « caat edilir ve kendilerinden bu husus. ta müsald bir cevab alınır, evlenme in tarihi de tesbit olunur. ikanlı alacağı bu güzel kıza yakı- İsak derecede parlak bir düğün yap” mak ve böylece arkadaş ve dostlarını da daha iyi ağırlmak için mali vaziye- İtini biraz daha genişletmek Hüzumuna Kiz, karşısındaki adamın yüksek mevki sahibi, ihtiyar bir Türk -çünkü bu adam © vakit seksen yaşında idi - olduğunu görünce ürkerek kadınların arasina kaçar ve cevab vermez. Fekat kendisine refakat eden kadınlar key. fiyeti olduğu gibi -ve kemali ihtiramla. bu saray adamına anlatırlar. Bunun üzerine herif, kızı daha iyi görebilmek kastile, kendilerine hama- ma kadar refakat edeceğini kimse de onu böyle hareket etmekten menedemez. Kızın ında, bu kadın kafilesine katılmış olarak, yür Nihayet hamama & Aşka ayrılmak düşar. O vakit kızm elini sıkar ve: — Seni Allah saklasın! Ruhum, ca »- rım! Diyerek at:na atlar ve yoluna gi * der. Ertesi günü, sabah olur olmaz, bu ak saçlı adamın ilk işi atına atlıyarak bu güzel kızın babasının evine gitmek o Tur. Babasından kızı kendisine nikâhla vermesini a ederek ve bünun için kıza yüksek bir (mühür) vereceği vâ. dın: ortaya sürerek kendisine en fay* dalı bir dost olmuş bulunacağını ilâve eder. Baba hiç ummadığı bu teklif karşısında dehşetle titrer, renkten renge girerek kızınm yavuklu olduğunu ve evlenme güni duğunu müte. rane bir tavırla söyler, sözlerinin sui telâkki edilme » i rica ederek kendisi gibi âdi ve bir adamın kızını verme yolile böyle yüksek bir (o şahsiyetle sıhriyet peyda etmiye değeri olmadığını ilâve ve beklemediği inne ve kani olarak (Kandiye—Girid) adasına gitmiye ve ayni zamanda düğün için oradan şarabın en âlâsını getirmiye karar verir. Kendi ebeveynile vedalaş. &ktan ve nişanlısını da Tanrıya :smar- ladıktan sonra hiç bir gönül üzüntüsü duymaksızın bir gemiye atlar ve deni- ze açılır. Düğünün yaklaştığı günlerden bi - rinde bir Rum kadın grupu, hamama gitmek üzere, sokağa çıkarlar ki bun. ların arasında bizim nişanlı kız da var. Şurasını hatırlatmak isterim ki bü- gitsinler, sokağa çıktıkları zaman iyice örtünürler, yüzleri de siyah bir yemeni veya peçe il€ mesturdur. Yalnız göz- lerin bulunduğu kısımda iki parmak en'ilikte bir açıklık vardır. Bu takdir. de bu kadınlar herkesi görür ve tanıya. bilirlerse de kimse onler! tanıyamaz. Rum kadınları da Türk kadınlarının giyindiği tarzda giyiniyorlarsa da yüz” lerini setretmiyorlar. Yalnız başlarına ince bir tül geçiriyorlar. Şu halde bu kadınların yüzlerini herkes görebü » mektedir. : İşte bu bedbaht gelin namzedi, yu- pürneş'e ve şetaret, kendisine yaklaş. makta bulunan felfiketten bihaber, hamama gitmekte ve güzel yüzünü mek bittabi aklına hile gelmediği gibi her genç kız gibi fıkırdayarak sa- ğa sola bakmaktadır. © Tam bu aralık saray çavuşlarından biri, andında hizmetkâr ve bahçıvan - lardan mürekkeb kalabalık bir mai - yetle (sarayı hümayun)dan çıka gelir. Bu, Venüs kadar güzel kızı görünce, adamcağız derin ve tatlı bir heyecan duyar ve kızın güzelliğini alenen tak- dirden nefsini menedemez ve yüksek sesle bağırır: — Ne güzel kızl. Aman yarab ne gü” eder. Bu özürleri işiten ihtiyar: — Fakat, der, onun sonsuz güzelliği yalnız benim tarafımdan değil bizzat padişah tarafından da sevilmiye lâyik- tir! Binaenaleyh sana yalvarırım.. kı> ımı bana ver-. Zavalh baba, tekrar özürler dile » mekte devam ederek kızının başkası” nm nikâhı âltında olduğunu ve huris. tiyan âdetinece bundan geri dönmenin imkânı olamıyacağmı söyler. Bu ce » vâbtan fena halde asabileşen ihtiyar âşık: — Pekâlâ, der, bakalım imkânı olur mu olmaz mı? Çavuş, bu tehdid cümlesini savur - duktan sonra sarayın unu İntar, Hünkârdan bir Rum ile evlenmek müsaadesini aldıktan sonra kızın ana ve babasının derhal hapse atılması, kı. zın ise bulunduğu evde sikı bir muha. faza altına alınması emrini verir. Bun- dan sonra da düğün hazırl narak kızın evine yüksek değer lak ve göz alici elbiseler ve sai let levazimile birlikte müteaddid ka- dınlar gönderir. Bu kadınlar, ne yapıp yapıp, kızı bu saray adamı ile evlenmiye razi ederler. Bunun üzerine hâpse atılan üna ve be banın hürriyetleri iade edilir. (Arkası var) zel?. Ve derhal atından aşağı atlıyarak ki. z& el verir ve kimin kızı olduğunu, ne- Teye gitmekle bulunduğunu sorar: