Kontrol meselesi MI atbaadan çıkıyordum. Meraklı- yı gördüm: — Ben de sana geliyordum: dedi. — Peki #mms, ben çıkıyorum. — Zarar yok.. ben de seninle beraber fyüörürüm. — Muhakkak soracağın vardır. — Şimdilik yok. — Şimdilik yuk, şimdiden Gonrâsı Ben södümlü bitirmemiştim. ğurtçunun sesi yükseldi: — Hanya koyun sütile kuru kaymaklı!, Meraklı sese kulak verdi: — Koyun sütile olmadığı muhakkak değil mi? — Herhalde. — Neye büyle bağırır.. — Böyle alışmış. bitti deği? Bir ye- Hayır bitmedi, asıl soracağım bu değildi. Yoğurtların yapılâığı k sidir? — Ne bileyim! — Yoğurt tenek — Ne bileyim! — Senin bilmen bilmemen müsavi. acaba belediye /kontroi ediyor mu, bili- yor mu? — Konfirol etmez ölür mu? — Pek zannetmem; — Neye? — Şimdiye kadar yoğurttan tenler olmadı da.. Meraklı susmuştu. Birkaç adım daha sttık. Bu sefer de bir dondurmacının se- fini duyduk: — Vişneli var, kaymaklı! Meraki; gene söse kulak verdi: — Bu adam dondurma yapmak süt alıyor, kaynatıyor, donduruyor. * — İşte bunu biliyormuşsun.. merak e Gilecek karafı da yok! — Merak edilecek tarafı olmaz olur mu? Bu adam sütü acaba kalaylı bir kap- ta mi kaynatıyor. yoksa kalaysız bir kap- ta mı? — Ne bileyim! — Kullandığı bütün kaplar yıkanıyor mu? leri nasıl temizleni zehirle- için — Bilmem, Mersklı gere susmuştu: Birkaç adım daha attık. Bir tatlıcınm önünde idik. Meraklı esmekârtdaki tepsi dolusu bak- lavalara baktı: — Ağım sulandı galiba" — Hayır merak ettim. — Fiatmı mı.. merak edilecek şey de- Üzerlerinde etiket var. — Gösüm var, görüyorum, okumam — Bu bakişvaları yoğuranlar, açın- lar işe (başlamadan ellerini yıkarlar m, tırnakları kesik midir? — Ne bileyim? — Daha da var.. bak bir tepside bir Fki dillm baklava kalmış. Fakat tatlı du- rüyor.. bu tatlı tozlanmıştır. Şimdi bunu dökerler mi, yoksa tekrar kullanırlar m? — Ne bileyim! — Senin bilip bilmemenle alâkadar değilim canım, belediye acaba kontrol €- diyor mu? Meraklı sustu, birkaç adım daha yürü- dük ö — Karnim aç! Dedi, tavsiye ettim: — Bir lokantaya gir, yemek ye! — Bu benim de aklıma geldi amma hemgi İokantaye gireyim.. lokantalarda bulaşıkları, çatal kaşıkları itina ile yıki- yorlâr va? — Ne, bileyim! — Ne bileyim deme yahu, acaba kontrol ediyor mu? Bir manav dükklinmın önüne gelmiş İk. domatesler, salatalıklar vardı. belediye İ yiyebilirsin, ne teknede yoğurulmuş, ne tenerede pişmiş, Onun için merak edi- lecek tarafı yok, — Yok mu7, Acaba bunların yetişti- İ ği bastarları temiz su ile mi sulüyorlar, yola liğim karışmış su ile mi? — Ne bileyim! — Belediye konirel ediyor mu acaba! | Merakkının suallerinin arkası kesilmi- — Ne bileyim! — Senin bilmen beni alâkadar etmez canım, acaba belediye kontrol. ediyor mu? yecekti. Geçen bir tramvaya atladım. Merakı yetişip stlyamadı ve bü yüzden daha başka süsl soramadı. e ld, mlüsi | | Bunları biliyor mu idiniz? | En pahalı ilân bedeli Şimdiye kadar yapılan ilân bedelle- rinin rekoru kırılmıştır. Avrupada bi yük bir piyano #brikası o piyanolara Mahsus ilân için resim aramış, nihayet meşbur Leh vatanperveri Paderevs - ki'nin resmi üzerinde karar verilmiş" tir. Resim, ressam Zuolaga'ya bin franga sipariş edilmiştir. Kokteyl ansiklopedisi Amerikada Havanada meşhur Splen 4d otelinin gene meşhuru âlem olan bir bar şefi vardr. Bu bar şefi bir kokteyl ansiklapedisi vücüde getirmiş tir.Bunda 8046 aded kokteyl tarif edil 450 | mektedir. Bar şefi bu 8046 kokteyli ko | laylıkla yapabilmektedir. Bir bıkmak ve Bıkmamak meseles*,, —«... Bugünlerde içime bir korku «da geldi, kocam benden bıkmış olma- sın? diye üzülüyorum. Eskisi kadar mültefit, benimle meşgul değil, Fakat tesadülen evimize genç bir hanım mi- safir mi geldi? Derhaj değişiyor, ona karşı beni üzecek kadar mültefittir.s Bu satırları yazan Bayan «B.D» bana en Müzumlu malümatı vermeyi unutmuş: — Kaç senedir evlidirler? ve şikâ- yet ettiği likaydi ne mahiyettedir? Böylememiş, fakat yersiz bir endişeye kapıimış olması çok muhtemeldir, Bazı kadınlar kodalarından sonu gel © #iyen bir âşık rolü beklerler. Kendi- lerine hayatı zehit eden yanliş zehâ- ban başlarıgıç noktası buradadır. Kora ilk günlerde, ilk aylarda, na dir olarak ta ilk bir iki sene içinde /Gençekten ateşli bir öşıktır, fakat bı «müddet geçince samimi bir dest hali “mâ alır, âşklde sıfatı sönmemiştir, yal- nz alev kül altındadır. Bazan canla. nır, ekseriya ateşini içinde saklar, Ko- cadan tabiatin yüklediği bu rolü de. Biştirmesini istemek onu bıktırmak ö- lur, İhtiyat ve mantık aksini âmirdir. Sonra mühim bir noktayı da unut arayalım: Harb sonu erkeği sadece bir koca değil, ayni zamanda bir hayat boksğ- rüdür. Sabahtan akşama kadir yoru- Tur. Eve döndüğü zaman ekseriya bit. kindir. Bu vaziyette biraz dinlenmek, biraz da kendi haline kalmakla hak- hdir, Okuyucum: z — Bana Karşı lâkeyıd kalan kocam misafir hanım etrelinda o pervânedir, Giyor. Düşünmüyor ki o dakikada er kek yarım maskelidir, muvsffakiyeti- mizin kendisine tahmil ettiği vazifeyi yepmaktadır. Yapmak mecburiyetin. dedir ve tahmin ediyorum ki, Bayan «B. D.ş”için hakiki endişeyi icab eb tirecek bir sebeb yoktur. * Aydında Bay A. A. ya: — Bu meseleye ancak doktor karı- ger. İstanbula gelirseniz size kime mü- racaat gimek lâzem geleceğini söyle- rim, TEYZE İşte, dedim, merak etmeden alp) Kadın Köşesi Sonbahara hazırlık VER! A. halkın kalbine süratle girmesini bildi. Onun © bugünkü prestijini ik harikulâde söz söyleyişinde de aramak lâzımdır. 7 i 4h i j ; | , Koyu Tenk pili etek üzerinde açikİderris cömük hevesine kapılabilirdi. renk bir ceket, sonbahar için güzel bir elbise olur. Deniz bluzu İN (d ge Bu şık bluz deniz içindir. Kayıkla uygundur. Serin deniz havasına karş Çünkil: Yünden örülmüştür. yerler tdbii Tâciverdd! ce bir yünden yapıl « Eşarpı daha in ktır. Renkleri lâ civerd - beyaz - kırmızıdır. güzeldir. Modası da hiç geçmez. Her kadın bilmelidir Yumurta başlanırken bazan çatlar ve yenmez bir hale gelir. Bunu önlemek için yumurtanın geniş ucunun yalnız kabuğunu bir toplu iğne ile delmeli, iğ- neyi yumurların içine dokundurmamalı. İngiliz adaletinin büyük reisi: Lord Heward Lord Heward'ın bugünkü kudretini babası daha altmış yıl önceden 5 keşfetmişti. Bu kadret sayesindedir ki Lord çok çabuk yükseldi ve “irserersenener sararan sssmrasasas90essA0NEAEENNENE 8 KANAMA 088 BUSE NA KARAUANA SM BUR AEANENNE4ENA BASMAN AAMAKAN Meğhur adamların babaları çok defa oğullarındaki dehanın temayükinü an'ı- yamsez, onları şöhret bulacakları meslek- ten 'başkasına şürüklerler. İngiliz mah- kemeler reisi Lord Hewartın babam bun- lardan değildi. Oğlunun hukuk âleminde tutacağı harikuMide yeri altmış yıl önce- den kestirdi ve on, on ikisindeki oğulcu- iğile dahâ o zamandan mahkemelerde yanyana görünmeye başladı. Hewartı önce Bury klâsik gramer mektebine yazdırdı. Orada tekmil lâtin- İce, yününca müsabakâlarını muvaflaki- İyetle bitiren çocuğu Meanchesterde daha İ meşhur ayni tip bir mektebe yolladı. | Heva © sırada on beşinde idi. Mektebe İ yüksek bir derece ile ve bir sınıf yukarı- 'kuna verdi ve en parlâk bir avukatla işe başladı. Fakat birkaç yıl içinde profesö- rünü geride bıraktı. Bol para kazandı. On sene sonra mü- şaviri hâs oldu. Bu ünvanı bundan daha kısa bir zamanda âlan olmamıştır. ne: Hewartın göz kamaştırıcı muvaffaki- yetinden şüphe etmeye ve onda bir talih izi aramaya imkân yoktur. Yükselmek için lâzım gelen her şeyi kendinde top- lamıştı. Son derece tatlı bir ses, güzel bir telâffuzu vardı. Yanılmak nedir bik miyen hafızası, yalnız sözleri değil, vak'aları ve delilleri olduğu gibi saklı- yordu. Her davanın üstünde uzun uzun yordu. Kanunun bütün ineclikleri- ni biliyordu. Jüriyi daimâ harikulâde de- yatta, kotrada giyilmelidir. Rengi denize insanı ceket vesaire giymekten kurtarır. Lâciverd ve beyaz yün... Köyu renk Bu üç renk kombinezonu son derece sına girdi. Bir şenz sonra Oksford üni- versitesi kojlejine parasız deva hakkı- nı kazandı. Kollejde sonsuz bir neş'e ile çalıştı. İkindi yıl kendisine kollejin yu- nanca mükâfatı verildi. Bu muhitte mu- tad şekilde parlamasına mâni olan has- talığını Afi&hın bir nimeti saymalı. Çün- kü lisan ilminden biraz daha ilerlese mü- Menfaatte güzü olmıyan Hewart aşk veye dostluk hiss'le, genç yaşta evlendi. Evjil5k hayatı onu babasının ve yeni baş- lıyan hukukçuluğunun temin ettiği para- dan fazlasını kazanmaya mecbur bırak- tı. Bu maksadla Star, Daily News. Mer ming Lesger gazetelerine obaşmakaleler, Mandhester Guardiana makaleler yazma- ya başladı. Hiçbir vakit - bazılarmın de- diği gibi - Avam Kamarası muhbiri ol madı. Yalnız, elindeki başmuharrir kar- le meclisin mühim münakaşalarmda bulunmadan yazılarını yazmıyordu. Gâ- zetecili& onu teshir etti. Orada yüksek şahsiyetlerle dest oldu. Ateşli bir politi- kacı kesildi. Fakat bu işi bir meslek ola- rak benimsiyemedi. 1891 de yeniden hu- kuk etüdlerine döndü ve artık hiç bırak- mâğdı. Çok geçmeden, gazetecilikle avu- katlığı bir elde tutmaya imkân olmadı- ini anladı. Her iki meslek te insanı kıs- kançça kendine kıskıvrak bağlıyordu. O, bunlardan hukuku meslek edinmeye ka- rar verdi. Mütemadiyen etüdler yapıyor, etüdle de kalmıyor, davalarda seriyci 0- İarak bulunuyordu. Londrada o devreye sid hidbir meşhur dava olmamıştır ki Hewari bulunup dinlemesin. 1905 te kazancı, avukatlığın «ya hep, yâ hiç: kumarına atıkmaya müsaade ede- cek dereceyi bulmuştu. Firsat kaçırma- n necek bir süratle ikna edişinin bir sebe- bi de sürati intikali; yerinde ve ölçülü sözlerle birleştirmiş olmasıydı. Başka sürati intikal sakiblerinin, ya sözleri fis kirlerinden geri kalır. Yahud sözleri fi kirlerlDe beraber yürür, dinleyiciyi geri- de Mrakır. Bu yüzden fikirleri dinliyen- lerce iyi anlaşılamaz. Hewart bunlardan hiç birine benzemi yordu. Sözleri muntazam sıralanmış, İyi talim ve terbiye görmüş askerler gibi idi. Dinliyenin görünün önünde omuzları dik, başları sağa çevrili geçi resminde- ki asker intizamile geçiyorlardı. Bunun içindir ki onun ifadelerini hülâsa etmey& imkân yoktur. Onları mutlaka aynen ak malıdır. Yoksa kelimelerin düzeni altüst okur. Gene bunun içindir ki Hewart ide- al bir hatibdi. Keskin zekâs: büyük bir süratle davasının strateji ve psikolojisi- ni tefkik edenken, sözleri dinleyicinin kavrama kabiliyetindeki tempoya ayak uydurundu ve bu sözlerin tehlikesi, tet- hlaştılkça artardı. * Mandhesterde öyie ir salmıştı ki bir kaç yi? geçer geçmez, halk; liberaller na- mına seçime iştirakini istedi ve yüksek mahfellerin başka bir namzedin üzerine de durmasına rağmen ondan vazgeçmedi. Hewart seçimi kazanamadı amma Ru tukları öyle yüksekti, siyasi akidesinde öyle bir salâbet ve - vakit vakit - öyle bir serbesti göstermişti ki kazanamayışı barodaki şöhretine bir de siyasi şöhret kattı, Müşaviri has ünvanını aldıktan az sonra (1913) te meb'us oldu. Londradaki sıkı hükük çalışmalarının kendisini parlamentoda sik sik Okonuş- dı. Yaptığı hamle çoklarınkı gibi bir, ku- mar değil, tam ve kat'i bir muvaffakiyet oldu. Zafer; bazılarını hayran bırakan. bir çoklarım da kıskandıran bir kolaylık ve hızla onun ayağına geldi. Çünkü: Baş- kaslarının üç Yıla sığdırdığı etüdlere o ömrünün on yıldan fazıasın vermişti. Baro, onun tâ çocukluğundanberi hazır- Yandığı bir oyundu. Pratik kısma olgun olarak geçiyordu. İnsanlar ve iş hakkında geniş bir tecrübesi vardı. İlk zamanlar hukukun en fazla «hak- lar» şubesine merak sardı. Son imtihan- larda «haklar» bahsine ald cevablarını tetkik eden profesör ona: «Yalnız o defa değil, o seneye kadar İngiliz barosu im- tihamatı verenlerin arasnda bu kadar * Tedi, Çatlak yumurtayı içi boşalmadan suda kaynatmak İçin çatlağı liman veya şirke ile oğup sonra haşlamalı, muvaffak olanına raalamadığı> nı söy- Baroya girdikten birkaç ay sonra aldı. ğı davet ve iş tekliflerine mukabil ken- Gini doğduğu memleketin Amme huku- am EŞ iki ahbab çavuşlar: maktan şmenelmesine rağmen; siyaset hayatında da barodaki hızla ilerledi. Loyd Corş İlk temerküz kabinesini kur duğu vakit kendisina ya dahiliye nazırı, yahud müddeiumumi olmasını teklif et- ti. Bilhassa siyasete intisabını istedi. Hewart müddelumumiliği kabul etti. İki yil içinde başmilddelumumi oldu. Bu suretle mesleğin bütün rekorlarını kır » miş oluyordu. O vakte kadr on dört yık da müddelumumi, ön altı yılda bşmüd- deiumasmmi olan bir hukukçuya o raslan- marmaşla, 1922 de Loyd Corç kabinesinin düşme sıralarında «hâkimler reis» liğine geçi zildi. Baroya gire'i yeni yirmi yıl elmuşt tu. Bu da bir rekordu. Bonar Law muhatazakâr kabineyi tep kil ettiği zaman, Hewart istese şanselye de olabilirdi. (Vevamı 10 uncu sayfada) enses resen eesa s4 hara sise