“Temmaın, Geçen hafta İngiliz hava filoları Fransa toprakları üzerinde sulh zamanında ilk defa olmak üzere manevra yapi Resmimiz bu manevralara iştirak eden fil lardan birini gösteriyor. tılar. “Yangın yerinde bulunan kesik baş Kesik başla İzzet isimli bir seyyar satıcının fotoğrafı arasında büyük bir müşabehet j günü İzzet çıka gelerek : “ Bu baş vallahi, billâhi görü benim başım değildir ,, dedi Esrarengiz bir kadın Cevabını verdi ve sonra bizlı adımlar.) R yökuş yukarı çıkmağa başladı. Çocuk, | edikpaşaya İnen yokuş Üzerin-| kadın büsbütün (gözden kayboluncaya | de, siyah çarşaflı, yüzü peçe He sımsıkı örtülü uzun boylu bir kadın durdu ve etrafına bakındı. Yol tenha idi. Az ötedeki bir sokak başında üç beş ço. cuk oyun oynuyorlardı. Yavaş yavaş ç0. cuklara yaklaştı. Aralarından en küçük yaşta olanının yanına sokularak omuzu. na dokundu. Çocuk geri dönüp siyah çar- şaflı ve yüzü peçe ile örtülü kadına bik. tı. Sonra Mayretle sordu: — Teyze, ne istiyorsun?. Kadın etrafına baktıktan sonra: — Çocuğum, dedi. Ben, annenin ahba. bıyım, evinizi tarif etmişti amma, bula. mıyacağım galiba, beni götürür müsün yavrum? Çocuk, oyununun yarıda kalmasından mütevellid bir can şşkıntısile yüzünü buruşturdu. Arkadaşlarıma dönerek: — Beni bekleyin, dedi. Ben şimdi ge. birim?,. Kadının yanına giderek seslendi: — Haydi gidelim!.. Kadın yokuşun alt tarafına doğru yi. rümeğe başlayınca küçük çocuk durup bağırdı: — Teyze yanlış gidiyorsun, bizim ev orada değil! Kadın yürümekte devam ederek ce. vab verdi: — Sen gel oğlum. zarar yok, ben ev. veli şuradaki bakkaldan bir şey alaca. ğın. Yanyana yürümeğe başladılar. Yoku. gön alt başına geldikleri vakit kadın bir. denbire durup bir elini çocuğun omuzu. na koydu. Çarşafının pelerini #ltından gazete kâğıdına sarılmış bir paket çıka. rıp çocuğa uzattı: — Oğlum. ben rahatsızlanıyorum ga. ba. Size gidemiyeceğim. Sen çu paketi al, şuradaki yangın yerine at. İçinde süprün'ü filân var. Amma, sikın açayım deme!.. Sonra ellerine bulaşır da hasta olursun. Dediğimi anladın mı yavrum? Sakın unutma! Hemen şimdi götürüp a. taver, &l sana beş te kuruş vereyim, ye. MİŞ alırsın!, Çocuk, kadının avucundan evvelâ beş kuruşu aldı. Sonra paketi de siciminden “tutarak parmağına geçirdi: — Epey de ağırmış be teyze'. dedi. Kadın: — Yok canım, sana öyle deliyor!. kadar olduğu yerde durdu. Avucunun İ.| çinde sıkı sıkı tuttuğu $: i panti nunun cebine sokup yürüdü. fırlatıp attı, Paketin içindeki kesik baş Çocuğun paketi attığı yerin az ötesin- de, yaşlı bir kadın çalı çırpı topluyordu. Gürültü üzerine başını kaldırıp evvelâ çocuğa, sonra az ötesine düşen pskete baktı, Merak ve tecessüsie sordu: — Nedir o, attığın çocuk”, Çocuk omuzlarını silkerek kayıdsız. lıkla sırtını dönüp yürürken: — Hiç, dedi. Ne olacak çöp iştel... Ve sonra ellerini pantalonunun ceble. rine sokarak, cebindeki beş kuruşun ver- diği sıcaklıkla ıslık çala, çala gözden kayboldu. İhtiyar kadın tekrar çalı çırpı”topla: mağa başladı. Fakat birdenbire doğru. lup paketin bulunduğu yere gelerek keti yerden aldı. Elleri arasında evi çevirdikten sonra üzerindeki sicimi ko parıp attı. Gazete kâğıdım yırttı. Kâğ- dın altından eski bır helvacı peştemalı meydana çıktı. Onu da açtı. Bu defa bir kadın gömleği göründü. Gömlek kıpkır- mızı kana bulanmıştı. İhtiyar kadının kana boyanan elleri titremeye başladı. Fakat içindeki merak| ve tecessüs, paketi tekrar yere atma. sına mâni oluyordu. Ne olursa olsun, mu. hakkak görmek, anlamak istiyordu. Gömleği ihtiyatla açtı. Şimdi ellerinin 4-| rasında kanlı bir yüz, gövdesinden ayrıl. mış kesik bir kafa, bir erkek başı bulu. nuyordu. Dehşeile açılan gözleri, bu ke. İsik başın üzerinde #mcak bir saniye du. rabildi, Boğuk bir sesle haykırarak elin. deki insan kafasını otların arasına fır. İlattı. Sorira garib sesler çıkararak yan. gın yerinden fırladı ve cadde üzerinden koşmaya başladı. Karakola girer girmez önüne ilk çıkan bir polisin ayakları dibine yığıldı. lelerle &nlattıklan sonra tekrar arka üs. tü yığılıp kald. Zabıta faaliyete geçiyor Komiser, biri, otların arasında evvelâ kanlı bezle. ri, sonra da kesik başı gördü ve arkadaş. larına seslendi: — İşte.. büradal... Hep birden kesik kafanın etrafına toplaşırak hayrete bakıştılar. Bu, otuz yaşlarında kadar tahmin edilen sarı be. nizli, siwri çeneli, dişleri noksan, avurd. ları çökük, mavi gözlü ve kır saçlı bir erkek başı idi, Kulaklarının tam arka. sından meharet ve itina ile kesilmişti. Polisler, kesik başı ve sargıları olduk. ları yerde bıraktılar. Yalnız içlerinden biri orada kaldı. Diğeleri karakola git. tiler. Adliye ve zabita makineleri derhal faaliyete geçtiler. İhtiyar kadinın tarif eltiği çocuk o gün akşam üzeri zabıta ta. rafıridân bulunarak isticvab edildi ise de, cinayette mühim bir rol oynadığı aşi. kâr olan kadının elde edilebilmesi için bir ipucu temin olunamağı. Zabıta ayni gün son zamanlarda kaybolanların hüvi. yetleri üzerinde tetkikata başladı. Mor. ga kaldırılan kesik baş, akraba ve taal, Jükatı, ahbabı tagayyüb etmiş birçok kimseler tsrafından görüldü. Lâkin kesik baş tanınamadı. Yalnız Sirkecide Erzurum otelinin kâtibliğini yapan bir delikanlı zabıtaya müracaat ederek kesik başın sahibini tanıdığını söyledi. Ona gö- re, baş, Erzincanlı olup seyyar: satıcılık yapan İzzet adında bir adama aiddi. İz. zet, vak'adan birkaç gün evvel otele gel miş, nüfus 'tezkeresini ve bavulunu bıra, kıp bir daha otele dönmemişti. Otel kâ. tibinin ibraz ettiği, İzzete aid nüfus tez, keresindeki resim ile kesik baş arasında büyük bir müşabehet görülüyordu. Uk ipucu Zabıta bu vaziyet Üzerine, cinayeti bu cepheden tahkike başladı ve Erzurum polis müdürlüğüne telgraf çekilerek İz. Polis, iMiyar kadını költük altların. dan tutarak kaldırdı: — Ne oldun, dedi. Hasta mısın, nen var?. Kadın, gördüklerini, kesik kesik cüm. yi zet efendinin mevcudiyetine dair malü. mat istendi, O günlerde çıkan gazetelerde kesik basın Erzurumlu seyyar satıcı İzzet efen.|danlığından üç beş aşı kalemi tedarik |kökünden halletmek, ve iyi neticeleri (Devamı 14 üncü sayfada) idü. Fakat ertesi birkaç polisle birlikte. kadı. Hürriyetİnm tarif ettiği yangın yerine geldikleri ve İtilâf fırkasının arka cihetindeki yan.) vakit hemen etrafa dağılarak kesik başı! gın yerine gelince paketi otların arasınalaramağa başladılar. Nihayet polislerden Dİ LZİRAAT 1 . Okuyucuların suallerine cevablar Mahiyeti bilinmiyen bağ hastalıklarını nasıl öğrenmeli? - Erik üzerine aşılanan kayısı fidan- larını kusursuz yetiştirmek için ne yapmalı ? Yazan: Tarımman Gemlik hağlarındaki hastalık: Bu hafta gelen mektublar arasında en çok dikkatimi çelen, Gemlikli bir 0- kuyucununki idi. Zarfa sadece hasta - hıklı bir amma yaprağı konulmuş ve bu yaprağın sarıldığı küğda da küçücük bir not halinde şu satır yazılmıştı: «Gemlik bağlarına Arız olan ve mahi - yeti anlaşılamıyan bir hastalık içiniz Belli ki bu gönderilen yaprakla has- talığı teşhis ettirmek ve sonra da bu- na bir çare öğrenmek istiyorlard». Ku- rumüş yaprağı evirip çevirdim; aklı - ma ilk gelen ihtimali dilime geçirme - den, zömimde bir takım istifhamlar belirdi: Acaba bu yaprak neredeki bir bağdan koparıldı? Yeri sıvat mıdır, kıraç mıdır? Yamacda mıdır, ovada mı- dır? Kendi cinsi ve altındaki Amerika çeşidi nedir? Hastalik he zaman baş - lamıştır? Önceleri ne gibi alâmetler göstermiştir? Görülen ârâz sadece bu kurumuş yaprak üzerindeki sari leke- lerden mi ibarettir? Derd, münferid omcalarda mı, yoksa bütün bir bağlık- ta mı? Bu sualler zihnimden geçerken elim| den birakmadığım yaprağa bakarak bir başka ihtimalle yeni bir teşhis da- ha koydum. Fakat arkasından gene bir İtakım sorgular sıralanmaya başladı: İ Acaba toprağın tabiatı nasıldır? Bu yıl ki kükürdleme, göztaşılama kusursuz yapılmış rmdır? Vakitsiz yağmur ve sisler olmuş müdur? Hasta yaprakla - rın taze halindeki manzarası bu kuru- muş yapraktaki gibi miydi? Yoksa ta- sinde daha başka kabarevk gibi gö - r de var mıydı? Filizlerde, sal- nlarda, köklerde, kütüklerde başka ler yok mudur? Kurumuş yaprağı ufalamaktan kor- karak bir daha gözden geçirdim. Zih - nen bir üçüncü ihtimale girişirken dü- şündüm ki, bu tarzdaki teşhisin; dok - İtora paslı dilini göstererek başka bir- şey söylemiyen hastanın halinden far- İki yoktur: Doktor, nasıl paslı dili gö - rerek hastahğı teşhis edemez, marazın neden ileri geldiğini anlamak için bir geyler sorup öğdenmek, hattâ öteyi beriyi muayene etmek zorunda kalır - sa, bir ziraatçi de bağı görmeden ve bir ğa ad koyamaz. Bu vaziyette tarımmanın söyliyebi - Teceği ancak şu olabilir; — Kazadaki alâkadar memura baş- vurunuz. Bağlarınızı yakından göre - rek derdi anlamaya çalışsın. Eğer an- hyamazsa bü gibi hallerde hastalığı na sıl teşhis etmek veya ettirmek lâzm- geldiğini bilir. Siz bu arada yalnız şu- na itimad ediniz ki, Türkiyede bugün mevcud ilim müesseseleri (bağlarda mahiyeti anlaşılamıyan hastalık) bı - takacak kadar boş değildir. Derdiniz İmutlaka bilinir ve çaresi de birlikte ö- İ ğüdlenir. Ben 'bu satırları yazdıktan sonra bir defa da Bursadaki salâhiyettar zat ile görüştüm. Bana dedi ki: «— Hastalığın mahiyeti söylendiği gibi meçhul olamaz. Bağlarındaki has- talyktan şikâyetçi olanlar. oradaki me- murumuza müracaatle derdlerini aç - mış olsalardı, kendilerine şüphesiz hem mahiyeti söylenir, hem de çaresi gös - teriMirdi.» Sırası gelmişken eklemek isterim ki, birçok yeyleşimizde mahalli teşkilâta karşı bir çekingenlik, bir nevi itimad- sızlık vardır. Halbuki derde en yakm- dan ve binaenaleyh en isabetle cevab verecek olanlar bu kimselerdir. İkinci, üçüncü mercileri, birincisinin durma - sından sonra aramak gerektir. Eriğe aşılanan kayısı fidanları: Devrekte Yenicami imamı Fahred - din Aytaç soruyor: «Memleketimizde bulunmadığı için birkaç yıl evvel ka - yısı yetiştirmeğe özenerek hükümet fi ettim ve bahçemdeki eriklere aşıla - sıra sorguları cevablandırmadan hasta! İm dım. Fakat yetişen fidanlardan bir tüp Ki istifade edemiyorum. Çiçeklerin bil kısmı açılıyor, bir kısmı açılmadan dö külüyor, buna karşı ne yapmalı?» Gerçi #danların çiçekle muhtelif sebeblerden sebebler, ancak ağaç dan tef kik edilmekle mey: bilirse de bu hâdisenin ilk sebebi fidanların; ha vaya, toprağa ve muhite uygun bir şe kilde timar görmemeleridir. Umumi «4 yetle erikler sulak yerleri seven ve az- gın büyüyen bir tabiatte olduklarından üzerlerine anmış olan kayısılarınM bu azgın büyüme ile anlaşabilmesini temin etmek gerektir. Bunun için a 5 İğaçların sik lmemesi, toprağın st nası ve herhâlde iyi güneş gör mesi lâzımdır. Diğer taraftan fazla rü- tubet; köklerde çürüklüğe, gövdede zamk hastalığına meydan verdiğinden, bu hale düçar olan fidanlar ekseriyet « le çiçeklerini silkerler. Daha sonra e « rik anaçlarının orada burada kendi kendine çıkmış piçler olması da bu ha- le meydan verir. Böyle piç fidanlar da çok piç verdiklerinden ağacın verimis ne mâni olurlar. Bunlar: aşılamadan iyerinden söküp ayrı bir yerde bir se «| ne hasıllamak lâzımdır. Hülâsa #klim (bilhassa soğuklar ve yağışlar) kayısı yetişmesine müsa'd ol duktan sonra ağacın bakımına ve tı marına İtina ederek gerek tabit ahval - den, gerek muhteli? haşere ve hasta « lıklardan ileri gelen aksaklıkları hep önlemek kabildir. ' Bana kalırsa evvelâ bahçenizi, fen < ni bakımların ifasına elverişli bir hale getirmek için irili ufaklı ve çeşid çe « şid ağaçlardan 'kurtarınız. Koca bir cs vizin yanında erik yetiştirmeye ğe mak, yabud ulu bir kara ağacın gölge « sinde kayısı büyütmeğe uğraşmak fay- dasızdır. Herhalde ayni çeşidden ağaç» ları bir sıraya ve dörder metre aralık» la dikerek temiz bir bahçe vücude gen tirirseniz daha kârlı (o çıkarsınız. Bişi defa ağaçlar iyi hava, iyi güneş gö « rüp de serpilmeğe meydan buldular mı, aksaklıkların çoğu kendiliğinden İkaybolur gider. Ondan sonra budama! ya, çapaya, İlâçlamaya velhasıl (ica$ edecek hizmetlere itina ederek hem keyfiyet hem kemiyetçe sizi hoşnud w decek mahsul almanız kolaylaşır. Bundan on sene kadar evvel, Dev « reke yakın olan Çaycumada iken; bir « çok erik ağaçları bulunduğu halde teğ meyva alamadığından derd yanan bi * risi beni bahçesine götürmüş ve ağaç diye âdeta birbirine karışmış, sökül . mez bir koruyu göster: Ağaçlar bt vaziyette oldukça bir ağıcı de fil, anesk bir orman Okuyucularım daima hatırda tutmalı dırlar Ki, üstünkörü bimmetlerle derd kmesi ileri gelir ve bu varmak güçtür. Tarımman