gm” “Son Posta, nın Hikâyesi KOCASININ KAFASİLE Dul Mm. Tilliör, matemine gösterdiği #odakat bir misal olarak dillerde dola « şıyordu. Kocası öldükten sonra dinmi « yen ıztırabları; komşuları tarafından mü. balâğa edilen sonsuz ah ve figanlarile or. taya dökülüyor tün servetini kendisine bıraktığını bil - Çeviren : — Değil mi amma? — Vallahi öyle! Gülüyor, dinliyor, gö. rüyor! — 'Trpkı dediğin gibi! — Oh! Ne fena! İstemiyorum bunu lu. Kadın, kocasının bü-| ben! — Aziz dostum, ölüler hürmet ve fti - diren vesiyetnamesine göz yaşları için -| barın her türlüsüne hak kazanmışlardır. de vâkıf oldu. Gerçi ölüm sıralarında ba. 7 karışık menfaat meselelerini ustalıkla halletti, lâkin bunları da gene ağlıya -| rak ve inliyerek yapıyordu. Mösyö Til. Her'nin va: i ne getirmek üzere açtığı davayı kâzan - ması bile kederlerini azaltamadı. Ahbablas — Zavallı dıncağız! diyorlar; me - Zer ne kadar seviyormuş kocasını! Bv, inanılmıyacak kadar doğru bir hakikat tir. Madam Tillter, bizim cinsin şerefidir! | Kazandığı şöhret kadının hoşuna git -| miyordu, bu onu ve ruhunu değiştiriyor. du. Anadan zaman geçti. Madam Tilller kocasının balmumundan bir büstünü yap tırdı. Heykel eve geldiği gün herkes şa #ırdı. Mumdan büst pembe ve sıhhatli yüzü, itinalı bıyıkları, iyi traş edilmiş yüzü, dikkatle bakan gözleri ve ikiye ayrılmış saçlarile tıpkı herkesin tanıdığı Mösyö Tillier idi. Bütün ahbab kadınlar onu takdirle seyrettiler ve dul madamı tebrik eylediler. Genç kadın da mem . nundu, salonun bir köşesine yerleştir . diği büstten ayrılamıyordu, neredeyse konuşmıya, hattâ muaşakaya baş. tu. Madam Tillier, nihayet bir gün evlen. di. Yeni kocası Mösyö Armand Rainier genç bir adamdı, kadının güzelliği ve ser. veti onu cezbetmişti, Nikâhları olup ta Madam Tillier'nin evine geldikleri za - man damad, Mösyö Tillier ile burun bu. runa geldi ve şaşaladı ve, karısına! — Zannederim bu hatırayı saklamıya, caksınız artık? — Niçin saklamıyayım? — Mermer bir büste aklım erer, ölü. ye ihtiramen yaptırılır ve evin bir köşe. sinde muhafaza edilir. Lâkin bu balmu. mu? Hem de hemen konuşacakmış gibi Koca bira kadehini bir yudumda iç- mişti. — Biliyor musun küçük Emine pek güzelleşmişsin sen.. Bir şâattir yanın * dayım, seni hâlâ öpmedim ona da ca - nun sıkılıyor. Onun elin! tutmak istedi. Geng kız elini çekti: — Bırak elimi. — Ne oldun böyle. den kaçırıyorsun. — Gizli kapaklı şeylerden hoşlan - mam da ondan. Sonra ilâve etti: — Eğer canın beni öpmek istiyorsa herkesin yanında öp... — Allah.. Allah. — Niye Allah.: Allah olsun... Çocuk gene elini elim- Iyun eğmişti. — Yalnız basübadelmevte değil! Fakat Madam Ki r ısrar etli, bal - kiyetinin bir sem - rdu. Yeni koca, doğrusu sele. unuyordu. Her şeyi es - kisine medyundular ve Rainier buna bo. Büstü göz önünde bulun - durarak bu hakikati ona daima fhtar et. mek lâzımdı. Rainier ise, yalnız kalınca heykele — Görürsün sen! diyordu, bir gün &. kibetini görürsün sen! Büst onun dimağına musallat olmuş. tu, rüyaları hep onunla doluyor, sayısız balmumu kafalarla uğraşıyordu. Gizlice heykeli yerinden kaldırıp Temmuz gü. neşinin kaynadığı bir yere koydu. Böy - lelikle Mösyö Tillier'nin yanaklarındaki pembelik uçtu, çehre yumuşadı. Lâkin yüzü solmuş, mum kafa sinirli sinirli, halefine, inadla bakıyordu. Karısı ile hey kelin bu haline acıyarak ona azam! itina. sını sarfediyor, dözelttiriyotdu. Mösyö Rainier bu sefer başka tâbiye kurdu. Kalbinde Tillöre karşı derin bir antipati sakladığı halde, hiç durmadan onun meziyetlerini, faziletlerini methe - diyor, sayısız kıymetlerini sayıp dökü - yordu. Müteveffanın hatıralarını o ka . dar kuvvetli ve müessir bir Jisanla yâde.! diyordu &i karısı gaşyolarak: — Onu ne kadar iyi anlamışsınız, di - yordu, bakım, kendisi de ne kadar mem. nun? finin evinde bu Ve kocasına selefinin mum heykelini | gösteriyordu. Yavaş yavaş Rainier'nin, eski kocasını medihte pek ileri gittiğinin ve hep ayni sözleri tekrarladığının farkına vardı. He. le bazı meziyetlerine dair sözleri pek mü. balâğalıydı. Nihayet günün birinde, es. kisini pek himaye eden —Ben seni hâlâ sevmekteyim. — Rica ederim a - ramızda abuk sabuk geniş kanadlı, pespembe, mükemme edip ötekine cephe almağa meobur ol. du. O vukit Rainier, karısına bir seyahat teklifinde bulundu ve sabık meslekdaşı. nın heykelini göstererek gülümsedi: — Onu da beraber almak ister misi. niz? Feridun Osman umsuz bir mâ. üyor musu. — Onun bizim için nin teşkil cd nüz? — Şüphesiz. Fakat arzunuzu yerine siz isterseniz di; tirmek için söyle Hayır, hay: ada kalsın ve evi mu. Imâkla daha mes'ud SİEEL, a — Muvafık. Size bir daha itiraz et - miyeceğim. Evden, hareket etmek üzere otomo » bile bindizleri sırada Mösyö Rainier bir şey bahane ederek içeri girdi ve doğru salona daldı. Tamamen yalnızdı. Hemen müteveffa selefini yakalayıp duvara çe. virdi ve ensesine şiddetli bir tekme ya - pıştırdı. Mum heykel taşlara çarpıldı ve bıyığını bir tarafı koptu. Rainlernin bü. tün kini boşalmak üzereydi, lâkin bir rülü duyarak bir katil gibi, kemendı. şarıya koşmağa mecbur oldu. Karı kocanın seyahatı uzayordu. Mös. yö Tillier metruk ve bakımsız; eriyor, zayıflıyordu. Hizmetçiler onu evvelâ, bul dukları gibi biraklılar. Bir gün yerin - den kaldırarak yüzünü çevirdiler. Adam. cağızın suratı hizmetçilere hürmetsizlik telkin edecek kadar berbaddı. Bir kenara| koyarak . nezle olmaması için . başına bir kasket geçirdiler; çünkü sonbahar İilerliyordu. Sonra ağzına bir pipo, gözü.| İne monokli taktılar. Bunlarla Tüliernin İ çehresi duha ciddi oluyordu. Daha sonra saçlarını seyreltip. yalnız bir tarafı kalan İ bıyığını da kopardılar. Kış gelmişti artık. Mösyö Tillierin de başında birkaç tel saçı kalmış, Bir gün, parkeleri temizliyen hizmet, çi, döşemeyi parlatmak için kullanacağı İstanbul Üniversitesi A. E. P. Komisyonundan: : Yapılacak iş Gureba H. Kulak, Böğaz, Burun klini. ğinde yapılacak tahta mobilya, Gureba EH. 2 ci Şirürji kliniğinde yap- tırılacak tahta mobilya, Üniversite merasim salonunun betoha çevrilmesi. Soba kurulması tamiri boru ve tefer. rüatının alınması. isteklileri Ticaret Odası vesikaları Te gid şartname, keşit ve lı liste muhftevi re 28/8/1939 Pa rtesi günü saat 15 ten yon reisliğine vermeleri lâzımdır. kelerini mükemmel parlattı. ladı. Hizmetçi bu sefer sağ kulağı yerinden oynattı ve salonu sildi. Öbür sefer sol kulağı, nihayet alnı, kafa tasını, yanak. ları ve dudakları koparıp işini gördü. Mösyö Tüliernin büstü merhametsiz bir mukadderata kurbun gitmişti. O kadar zaman hürmet ve itibar mevkiinde otur. duktan sonra nihayet selefinin salonunu temizlemekte mi kullanılacaktı? Mösyö ve Madam Rainler dönünce Keşti —oD Te İhale günü Saati 1605 Li J2l1i 21/7/889 10 3168 28 » .. 105 1583.47. 119 » Zig 1683.00 O 197 > "g 15,5 1 — Yukarıda yapılacak işler Rektörlükte açık eksiltmeye konulmuştur. 3 — İsteklilerin tahta mobilyalar için Üniversite mimarlığından ihaleden beş gün evvel vesika almaları, döşemenin betona tahvili işi için de 1000 liralık bu gi. bi işler yaptığına dair İstanbul Vilâyetinden ihaleden # gün evvel vesika alma. ları, soba işi içiode bu gibi işler yaptıklarına dair vesika göstermeleri ve bütün göstermeleri lâzımdır. diğer evraklar Pazartesi, Zee, gün. atı otojen ve elektrik kaynak telleri ayrı ayrı ihale editmek üze. itibaren sira Üc ve kapalı zarf usulü ile Ankarada idâre binasında satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin ber listenin hizasında yazılı muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikalari ve tekliflerini ayni gün saat 14 de kadar komis. Şartnameler 128 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerind? satılmaktadır. (5065) Liste Malzemenin ismi Mıkdarı Muhammen No, bedeli teminatı Lu K. Jar ik ı Otojen kaynak için tel ve çubuk 8o kalem 65.300,00 4.515,00 2 Elektrik şarare kay- nak tel ve çubukları (o 22 » 25,247,00 1.898,53 vimli bir burundu ve o gün salonun par-jistintaka çekilirlerse söyliyeceklerdi, Genç kadın kocasile beraber, neş'e va Birkaç gün sonra işkence yeniden baş.'sihhat içinde, evine girdi. Salonları ve odaları dolaştı, her tarafı gözden geçir - di. Ne bir kayıb, ne bir eksik göze çarp. mıyordu. Sonra yatak odasına çıktı ve tu. valet dairesine geçti. Bir kenarda sarı ve yuvarlak bir cisim gördü ve sabun zan. nederek aldı, ellerini yıkamağa başladı. Fakat, bütün gayretine rağmen sabun köpürmüyordu. Dikkat edince anladı ki, bu sabun değil, balmumudur. Zili çaldı ve gelen hizmetçiye: Nedir bu? diye bağırdı, ne işi var balmumunu bulamadı. Kısa bir düşün -İhizmetçiler arasında bir panik koptu, | burada bunun? meden sonra, derin hürmetler içinde, es.) Mösyö Tilliernin burnunu kopardı. Bu, «SON POSTA, NX 'TPPRİKASI: Büstün ölüsünden kalan son parçaları da| itina ile sakladılar ve hâdise için bir de esi uydurdular. Ancak bunu, eyim mi? Ben mi- Tasa konsam, sen se- mem. nu söylüyorsun? fir olsan da ben ge - ne seninle evlen - Hizmetçi kız şaşırdı, sarardı ve sal . landı. Madam Rainler, birinci kocasının kafasile ellerini yıkai gile kat daima seni seviyorum. — Hiç bir şey anlamıyorum. — Halbuki söylediğim pek açık bir şey... Seninle börsber büyüdüm. Yani senin yua büyüdüm... Seni dalma ik hülyam. Bir şey düşüne- cek yaşa geldiğim zaman senidedü - şünmeğe başladım. Bir gün evlenece - ğimi ve seninle evleneceğimi, senden başka bir kocam olmıyacağını, olamı - yacağını zannederdim. — Ya şimdi? — Şimdi iş tamamile aksi, şi günün birinde bir kocam oli eğer bunun — Niçin bana bu-İsen olmıyacağına eminim, — Ya evlenmemiz mümkün olsaydı. konuşmıyalım. -— Beni sevdiğimi sen de görüyorsun. — Nereden görü « uk arkadaşı... İki kardeş değil miyiz. Yoksa burada elimi gizli. gizli tutmak. — Saçma söylüyorsun Emine. — Doğrü Wir şey) — Ne yanayım. işte mümkün değil olduğu için. Kendildi. Niçin mümkün olmadığını bana pek kendime fazla kıy -İgüzel izah ettin. Servetim olmadığını met veren insan de-İçocukluğumdanberi bilirdim. Kızların ğilim amma. baş -İevlenmek için esasen bizim meme « etmiş gibi: — Hayat ne kötü şey. dedi. Hayatta hiç bir zaman istediğimiz şeye nall o - lamıyoruz. — Hiç de değil... Hayat gayet güzel bir şey.. ve her isteyen insan her İste - diği şeye nail olabilir. — Bu doğru olsaydı, bugün seninle ben hiç olmazsa... Emine sözünü kesti: ... ... — Saçma istemiyorum! ... Dedi. — Bunun neresi saçma... miyor muyuz? Emine lü: Hayır dedi, sevişmiyoruz. Belki bir zamanlar sevişmiştik. — Bu belki hoşuma gidiyor. — Âlâ. hoşuna gitsin! — Emine hain olma.. yalan da söy - leme... Biz seviş - senin, ne de benim anlıyor musun? Hal buki bütün hayatımca hariciye mem - hur bir General. Avrupada He ismini — Hayır... Açık « ça söylüyorum. Ev - lenebileceğimizi zan netmiyorum. * Fakat bir zamanlar zannetmiştim. — Çünkü o zaman hayatı anlamıyan — Gayet ciddi ko- nuşuyorum, Senin - İe benim aramda ev- lenmek mevzuubahs param olmak lâzım... Ben kimseden gelolamaz. Bu lâkırdının tekrar konuşul. ri kalmak istemem... Hariciye memu - (masın: istemiyorum. runun çok zengin olması lâzımdır. O| — Aşktan da konuşamıyacak mıyız? kanaatteyim. Ya çek zengin, ya bekâr.! Genç kızın ikinci defa olarak elini, İnsan her zaman Avrupada kalmıyor |burmak, #ki elini birden tutmak iste - da.. Ankarada benim aldığım maaş ileldi. O kuru bir hareketle ellerini tekrar nasi yaşanır... Halbuki insan evlen - İçekti. dikten sonra karısını güzel yaşatmalı.. | — Aşktan da konuşmıyacağızi Biz evlenemeyiz. — Eminet... — Zaten evlenmemiz Mükerremin sesinde keder vardı. değil ki... — Bü kadar elddt muhakemeli ve ka — Sabretmek, ümid etmek lâzım. o|tı yürekli olan sen misin? Bu kadar — Kitab gibi konuşuyorsun. — Alay etme... Çok mükedderim. — Doğru mu söylüyorsun?.. — Bizim paramız yok Emine... Ne ru olmak üzere yetiştim. Babam :neş - meovzuubahs tanamıyan yok... O isme lâyık bir ba - yorum? kalarının hiç kıymet İtimizde paraya pek ihtiyaçları yo''un — Emine bizim vermemesine taham | Senin baban paşa idi. Daima... Babası e v lenebileceğimizi mül edemem. paşa o zengindir, benimle — evlenir m. zannediyor musun? — Söylediğin eid» |derdim. Açıkça söyle. di değil, değil mi? Mükerrem gülüyor: — Paşa zengin olur mu? Kendin bi - liyorsun, tekağd . edildi. Aylığı ancak kendine yetişiyor. Bana gelince ben ha riciye memuruyum. Ve iyi hissediyo * Tum ki.. mesleğimde ilerlemek için ser- vete ihtiyacım var. — Hariciye memurlarının içinde ço ğu evli diye düşünüyordum. — Fakat iki yakalarını bir araya ge tirmek için neler çektiklerini ben yâr kından biliyorum. — Bana da o kadar iyi izah ettin ki ben de öğrendim ve seninle evlenmek ten vazgeçtim. Gayet ciddi söylüyo» rum. Artık bu şeyleri düşünmüyorum bile vazgeçtim. Ben mi yalan söylüyorum. Ben mi |yat geçirmek mecburiyetindeyim. Bi -| — Sen sefir oluncaya kadar mı sab - |çok sevdiğim seni. — Hiç üzülgedin mi? hainim? Ne demek istiyorsun. zim mütevazi haridiye memurlarımız |retmek lâzım.. yoksa müsteşarlık kâfi | — Ben de seni çok severim. — Üzüldüm tabii fakat teessüf duy. — Aramızda olan bir şeyi niçin in -İvar... Ben onlar gibi olmak İstemem. |mi? Hem ümid ettiğimiz şey de nedir?) — Hayır... Sen beni artık sevmiyor İmüyorum. kâr ediyorsun? İstesen de İstemesen de | Haysiyetimi küçültmek istemem... Ra- | Miras mı?.. Ben 'kimseden miras yiye- | sun! — Bana dargın mısın? biz... ve mes'ud olmamız için benim ço İcek değilim... Hem sana bir sev aörli sl — Seni eski şekilde sevmiyorum, Fa- (Arkası var) His mi izi Se YE la ”