17 SE A A AM KE ELER” “Son Posta, nın Hikâyesi NI KA BUROKRATLA BİR KONUŞMA LL TK Mn. Çeecedzeere O bir bürokratı, Hem de sapına ka. dar bürokrat, Onun masası, ümid, teh. did, rica, korku, h suzluk dolu ziyâ- retçi dalgasının çarpıp kırıldığı bir dal gakırandı. Ben de yavaş yavaş ileriye doğru kı. mıldayan sıraya katılarak, ziyaretçi ka. filesinden bir mahia ile ayrılan bu bü. rokrat cnasasina yaklaşmağa (başladım. İşte, nihayet, masa ile aramızda bir tek ziyaretçi kadın kalmıştı. Ben gayri ihti. yari kadının 45ylediklerine kulak v *fen falan numaralı istidama bir e bakar mısınız? ; bakamam. — Fakat ben de si bir memu. #mi bırakıp buraya gel meme imkân yok! Bürokrat azametle: dedi. Memur oL et varakam. Hem ek «ne malüm;? duğuma dair i ben. — Hem bunuu hüviyet varakası oldu. ğu bence malüm değil. Bundan sonraki Bürokrat bu son sonra kurşun gibi baktı ve gürledi: Siz de ne İsti Efendim, ben bur söyledikten gözlerle bana özleri ?. Evvelâ bunu anlıyalım, — Ben mi efen Benim bu son 5 donuk gözleri acaib bir ışıkla, hat- da ti bir zekâ ışığile t Başını uzatarak: yle rt sormak istiyo. radan değil; nizi, çerek, kendimi ma. bürokratın yanı ba. Saltıkov - Şçedrin'i (*) de tanıyorsunuz. dur? Yanılmıyorsam o da yazı falan ya. zıyor. Ben yavaşça muhatabımın sözünü di. zelterek: — Evet bir zamanldr yazıyordu, de. dim. — Ya?. Demek ki şimdi yazmıyor? Malümu âliniz olduğu üzere efen. dim, Saltıkov . Şçedrin takriben bundan elli sene evvel ölmüştü. Aslına bakarsâ. niz şimdi yazı yazmayışının sebebi de budur. bir Böyle bir âdetim #'ul bir mevkide bu. e temin edi dim. — Fakat rica ederim, ölü bir adam be. nim hakkımda nasıl yazı yazabilir?. — Ne zaman yazdı efendim? - Geçen hafta. Birisi ne benim hakkımda şik arada da? «Biz - Şçedrin şöyle .» diyor. vilâyet ga yor ilâh. şefen.|t Ha, şu mesele... Fakat efendim, - | Saltıkov - Şçedri nında 1870 senelerinde falan yazmış bun. $ yıl önce benim bu nasıl Obahse ki bunu ni zam gürkü halimden Haydi kabul ede: miş olsun. Fak 1 şeyler kin?. ola. | H. Alaz alir kkımda.. plân şubesindeki Klevakin, Geçenlerde bizim duvar gazetesinde Kle- vakin hakkında bir yazı vardı. Yazıda! «Bu mesele hakkında büyük muharrir Saltıkov - Şçedrin şöyle diyor.. de bir şeyler vardı. — Herhalde bunu da istihraç etmiş 0. lacak, dedi Bürokrat, müstehzi bir eda ile güle. rek — Demek Zavotnitska hakkındaki ya- 1 da yetmiş sene önce yazmış, öyle hakkında ne yazmış?. nın şuna buna ifti . bakın bu nasıl ol. kadının birisi aley. idayı tetkik ettiler. Geçenlerde bu de verdiği İftira olduğu miz memu nlaşıldı. Bu mesele, daire. numi toplantısında bahis mevzuu ol duğu zaman, e bler. den biri «Şçadrin bu söylüyor ilâh...» Şçedrin'iniz ce bunları nasıl göre. mesele hakk diye bir alay lar zaman Niçin nanında da şuna buna i ek Uzun bir fasıla; 4 — Ya, demek böyle ha, dedi, arkada şınızı ele vermek istemi; unuz?. Bu aha ne gibi söylemek istemiyorsu- Bunu bir tarafa not ede. saçmalar y ikta olduğunu z, öyle mi lim. Şimdi He siz benden ne istiyorsunuz? a kadar gir e Akba kitabevi e er di.dan kitab, gazele, mecmua salar. SON POSTA'nın Ankara ba- ir, En iyi kırtasiye mülzime meycuddur, « .» şeklin. olmasın? | ; r ! İsi içinde iki suretle düşünmek lâzımdır: i i : İ manlar ufacık kuvvetlerle muazzam Rus - İdonanmas (Başlarafı 8 inci sayfada) etlerini, Baltıktan ayırıp Akdenize! yamaZ. üyor ki Rusyanın mevcudiyet Rusyanın deniz kuvvetleri miktarı AL manya için ne kadar mühim hir bağ teş. kil ediyor. Değil ki bugün Rus donanma. sı başında, Büyük Harbdeki gibi, ihtiyar değil, tamamen genç atılgan ve denizi anlamış komutanlar vardır. Kuvvetler nisbetine, Büyük Harbde olmıyan bir de hava kuvvetleri ilâve e. dilmiştir. Bu kuvvetleri Baltık çerçeve. 1 — Haber alma hizmetleri. 2 — Nakliyeleri imha hizmetleri. Büyük Harbde töyyare yoktu. Ruslai her gördükleri Alman gemisi arkasında, üyük Gloların bulunduğunu zanneder. lerdi. Bu çekingen hareket dolayısile AL anlarına hapsetmişlerdi. devlet böyle bir hile. yö uldanacak Heğildir. | Eleni "Minili ün denizlerde, sabah akşam yapıla. cak olan, hâva aramaları ile hasım kuv. rinin mevkii öğrenilecektir. İstikbal harblerinde hemen hemen az kuvvetle| böyle büyük işler görmek imkânları kal | mıyacaktır. İkinci meseleye gelince, tayyarelerin harb gemili e karşı müessir bir silâh oktan kabul etmmekle beraber, dün. eri, nakliyelerin havadan m etmekte. areleri, Baltık. | Alman ticaret gemileri için korkunç) birer hasım olecaktır. Bil434$3 şehre ge. len hava mecmualarından Rus tayyare| ilerlediğini Danyal medeniyet harbinde de bü. yük varlıklar gösterdiğini »kuyoruz. Bu surefle mevcudiyetini harbde- bile gös. termiş olan Rus hava kuvvetleri karşı. smda Alma in bu denizlerde da. tehlikeye düşeceğine şüphe etmemek lâzımdır. Coğrafi durumdaki değişiklikler Baltığın coğrafi durumunda yapılan esaslı er, 1918 den sonra Letonya, Estonya namlarile Baltık devletinin meydana gel Bü Baltık devletleri kısmen Alman ve kısmen de Rws toprukları Üzerinde etmişlerdir. Ben bu değişikliğin daha ziyade Rus aleyhine tecelli Bi iddia etmekteyim. Dayandığım »okta değişikli vanya, an lan ü ne. tees şudur: Evvdiki günkü ve dünkü kısmın hülâsası: i bir adamdır. Ba dedirler. I bir dedikodu yuvasıdır. Kenarda âtemadiyen bir - birlerini çekiştiriye Kadriye Ertekin odasına çıkmak üzere ka- Şakir önünü kesti ve ğa riye Ertekin i2e köşe bir Adamı göstererek: Bu adam varkeri şarkı söyliyemem!e dedi, (Roman devam ediyor) İşaret ettiği köşede, çok silik ve çok sade, hattâ eski elbiseler giymiş i rdu. Ve birbirlerini inde o tek ba- gına kalıyordu. Küçük Sa — Ondan size ne? Sordu. Sonra gülerek ilâve etti: — İster burada olsun, ister olmasın; sizi rahatsız edebi » ona nasıl ehemmiyet veri — Müthiş me dokunuyor. Kurnaz, müstehzi bir hali var. Osman Tezcan! — O Emine hanımın sevgilisidir. ne -ona da lerdi- On dokuz kat altı Çok yakınları mine der- şında bir kızdı. Fa- yaşlarında ünüyordu. ee idi. Kestane 1 gümüşiye kaçan ışıklı mavi gözleri vardı. Hele daima çok gü- İlen büyücek bir ağzı süsliyen pırıltılı dişleri he müntazam ne güzeldi. Gü - müşi sade elbisesi içinde pek zarif gö- rüyor. oturduğu bir koltuk içinde bir “SON POSTA, NTV TEFRİKASI: İrum arzeder. Bi ii ğe > ır, kaPiğen, o hüzusta tama mW inin şimal kısmı, kış ayla. rında donan ve harb ve ticaret gemile. rinin geçmesine imkân vermiyen bir du. k Harbde de, tabi o. larak, bu denizler donmuş, Rus kuvvet. leri ve ancak Libau, Riga gibi limanlara dayanarak iş ebilmişlerdir. Halbuki bu limanlar halen Baltık devletleri elinde bulunmaktadır. Bu devletler bitaraf kaldıkça veya Alman. lar lehine harbe girdikçe Rusların, kış aylarında, Baltık âenizinde harekât yap. masına imkân yoktur. Esasen Büyük Harbde Almanların uzun müddet ablu. kaya dayanmasının bir sebebi de bura. dadır. Bu yüzden Ruslar, Baltık devlet. lerini garanti etmek ve kendilerile bera. ber götürmek isterler, mın iktsad ve sanayi durumu da bir hayli inkişaf etmiştir. Büyük Harb içinde iptidai madde ve harb levazımın- dan mahram olduğu için dayanamıyan zayıf Rusya yerine bugün her şeyini ken- di yapan bir devlet görüyoruz. Bu dev. let dahilde birçok yollar yapmakla da münakalâtını kolaylaştırmış ve sefer. müddetini azaltmıştır. Bundan do. layı Rusların ileriki deniz o harblerinde bilhassa mütehassıs oldukları, geniş he. sablı hareketlerile Baltık denizinde mi. him*bir harb sevk idaresi takib edecek. leri ümid edilir. Herhalde onlar müstak. bel hasımları kadar seri, müstakbel ha. sımları kadar çok ve müstakbel hasım. kadar kavi gemi ve malzeme yapa. bilecek ve harbin devamı müddetince i. dame edebilece' Ir, Rus deniz kuvvetleri Rusların umumi müvazenedeki mey. kini bu suretle tebarüz ettirdikten sonra bir de deniz kuvvetlerini gözden geçir. mek çok faydalı oaleaktır. Denizlerde halen Ruslsrin şu kuvvetlerini görüyo. ruz; | 5 | Balıkta Hattı harb gemisi Kruvazör Mührib Denizaltı 7 Bu ku vine hafif kıymetini unla mak içine 2 ek Ra da'yazılı AL üncü cp iri ile karşılağı N N Ee m) ame sırı| pil gi» beraber kul” iğ eni sabah gözden du. Bu gözlerini aldırdı ve onl — Evet, ded gilimi gazetesini geçiriyor « söz üzerine gazeteden a. Be. nim sev, Aysel: Vallahi adetâ bundan iftihar du yuyor. Diye hayretini i fade etti. Emine (o kon makta devam e yordu. — Sevgilim ne genç, ne güzel, ne şık, ne de fiyakalı... Kadriye dayı: desinin sözünü keserek babasına ses - lendi: — Baba!. Baba.. sen hep bizi azarlar- sın işte Emine de «fiyakalırs sözünü kullandı. Fikri Ertekin müthiş surette suratını astı ve: — Bu külhanbey ağızlarmı bizim zamanımızda erkekler kullanmıya u - tanırdı; diye homurdandı. Halbuki 4iz zamane kızları biraz sıkılmadan hep böyle konuşuyorsunuz. Hanginiz böyle konuşursanız konuşunuz sinirime do- kunuyor. — Affet enişteciğim biliyorum. Ka « bahat işledim. Emine düzel ellerini birleştirmiş yalvarır bir tavır takınmıştı, — Ağzımdan kaçtı. Fakat size bir daha böyle kelimeler kullanmıyacağım tövbe de diyemiyorum. Çünkü bu töv- beyi tutamıyacağımı biliyorum. Hem de«fiyaka» yahud da efiyakalız demek ayıb bir şey mi?. Rica ederim. konuştuğunuz keede efiyakaynın yahud «fiyakalının» yerini tutacak bir kelime var mı? Bay Fikri Ertekin: — Saçma söyleme dedi. Bir adama beceremiyorum da ne idi o... fiyakalı veya fiyakasız demek ayıb değil mi? — Enlişteciğim eğer sevgilim yakında olsaydı. Vallahi böyla konuşmazdım. — Ben senin söylediğin sözlü tuttu - sizin)zeki, ne hat bir ğuna eminim, Hepi - niz bağıra bağı. Pa (o konuşuyorsu - nuz. Tam onlar sözleri söylerler - ken ihtiyar adam Emineye doğru göz lüklerinin Üstün - den baktı. Emine - nin yüzü kıpkırmızı oldu: — Aman rezil ol- dum diye fısıldadı. Çok üzüldüm val - lahi.. Eğer onun du- yacağını bilseydim - Onun hakkında ko. nuşurken dâha ter - biyeli o olurdum. Kendisi her zaman bana karşı öyle nazik, öyle sevimli ki. Fazlı Şakir: — Bilâkis; dedi. Siz ona karşı fazla naziksiniz, bütün vaktinizi ona hasre- diyorsunuz. O sizi adetâ abluka etmiş. — Benim çok hoşuma gidiyor... ne zel konuşuyor... Hem ben 6 kadar aranılan bir kız olmadığım için bütün vaktimi kendisine hasretmekle beni kimsenin elinden almış olmuyor. Kimseye fenalık etmiyor. Osman Tezcan: — Öyle mi zannediyorsunuz Emine hanım? Dedi. Aysel: — Aman; dedi. Bu tatlı ses sizin dan ve didi Ki ayatın pek arz ğını anlıyo “ ömür sürmek şmaktan 3övk du yasi zin ona baktı, İnce çiz — Nölr ge” ğ Ayse dei si ey bey Osm Salih; — Ne kaba he “f, dedi. Hayri bey: — Kaba, belki dedi. Fakat bana ah: lâkı samimi ve dürüst görünüyor. — Duymadınız mı küçük Emineye damdan düşer gibi hir kompliman yap- tı. Avrupada bir erkek, bu kadar açık- ça bir kıza kompliman yaparsa ons «Seninle oevlenmek o isterims iih - sas etmek emelinde bulunuyor; demek- tir. Halbuki bizde bunun kim farkın - dadır. Hele Osman Tezcan bey. . Bu- nu nereden bilsin, ne zaman Emineyi görse komplimanla bombardıman edi- yor. Hayri bey güldü — Sizin bahsettiğiniz Avrupa, dedi harb evveli Avrupasıdır. Şimdi gidib de orada sösyete hayatını görünüz. Hem bir genç kıza herkesin karşısında bir kompliman yapmakla kıyamet kop- maz... Bu sadece bir nezaket sayılabi- lir 6 kadar. Yoksa buna herkesin kar- $ısında bir ilânı aşk manası vermek mem ne dereceye kadar doğru olur. — Aman görmediniz mi: «Benim bü- tün vaktimi almak seye fenalık sa- yılmazie deyince gözlerini bayıltıp «Öyle mi zannediyorsunuz? Dese söy- lediği söz... Bir kompliman değil, bir ilânı aşk değil düpedüz «harfendaz - likstir. Aysel şeytanı da bunu hemen adamın yüzüne vurdu yal (Arkası var) ei Sempatile baktı,