8 Sayfa SON POSTA | SİYASET ÂLEMİNİN MESELELERİ İ İngiltere Avrupuaa ağır basmıya başladı Fransa, Türkiye, Lehistan gihi devletlerden mürekkeb muazzam hir kuvvetin haşındatdır İngiltereye hâs bir tabir vardır: Splen. did öolment.. yani muhteşem infi Son yıllara kadar hakikaten (İngiltere tam manasile bir splendid işolment için. de idi. İngilterenin bu hali 1939 senesinde hi. tama ermiştir. Bu hâdise dünya tarihinin bir dönüm noktasını teşkil eder. Avrupa kıtasından ayrı'adaları içine büzülmüş bulunan İngiltere şimdiye ka. dar diğer devletler tarafından toprağına ayak basmak için yapılmış olan bütün hareketleri akamete uğratmıştır. Bunun sebebini denizde aramak lâzımdır. Çün. kü İngiltereyi deniz koruyordu. İngite. reyi koruyan o deniz onun mekülâtını da temin ediyordu. Gemici bir millet olan İngilizler daima kuvvetli bir donanmaya sahib bulunmuş. lardır. Bu donanma herhangi bir devle. tin hattâ iki Avrupa de masına birden fak bulunuyordu. inin donan.|i YAZAN Fransız Generallerinden' G. de Cuynac Prusyanın kuvvetlenmesine, müsaade etti. Fakat nihayet Vilhelme karşı hârekete geçerek 1918 senesinde mağlüb etti, Yukarıda arzeylediğ sipine aldanarak, Hi ni ra, Fransanın lüuzumundan ikinci onu asi pren. iden son. fazla kuv. (rağmen İngiliz başvekili Alman büyümesi. | > devlet reisinin sözlerini büyük bir tevekkii ile dinlemiştir. Merkezi Avrupanın anahtarla; manyaya terkeden meşhur Mün, ması akabinde İngiltere başvekili / lar ile bir ademi tecavüz muahedesi im. n Alman di mıştı. Bu büyük bi berlayn Hitleri de) vekilini aldatmıştı. İngiliz devlet Winston Churci Bitler İngiliz baş- damları içinde ancak il ve Duff Cooper bu ha. vet iktisab eylemesinden ürkmüştü. Bu | kikati anladılar. yüzden sulh muahedenamesinin Berlin. İngi iz izzetinefsi böylece çok ağır bir de imza edilmesine mâni oldu, Almanya. | surette rencide edilmiş oldu. nın kalkınmasına yardımda bulundu. Versay muahedenamesi hilâfına rak Almanyanın silâhlann olduğu hakkında kendisine yapılan mamış göründü; inanmış ide de aldırmadı. nakta Denizlerin himayesine, dönanmasının kuvvetine istinad etmiş olan İngillei şimdiye kadar adasmda hodbinane bir tarzda yaşamaktan zevk alıyordu. Av. rupada cereyan eden hâdiselerle an din alâkadar olmuyordu. | İngiltere münzevi oyaşayışından hiç sıkılmıyor, bilâkis iftihar duyuyordu. Yüz elli sene içinde iki defa adasını terketmiş, Avrupa kıt'asına âskerlerini göndermişti. İngilterenin an'anevi bir siyaseti var, dı: Hiçbir devletin çok kuvvetli olması. na ve dolayısile Avrupaya hâkim bulun. masına müssâde eylemcmek... 1815 senesinde büyük Napolyonu mağ. Mib eyledi, 1896 ve 1870 senelerinde Ahmed Ercan memnuniyetinden ne diyeceğini bilemiyordu. Sordu: — Seher ne dedi? — Ne mi dedi? Sevincinden ağlayaz- dı. Onun da sende gönlü varmış ellâ - Jem! — Demek.. oldu bu iş, öylemi? — Allahtan hayırlısı. Her ikinize de mübarek o — Teşekk Sağ ol! — Sen de sağ ol, oğlum. Gayri hiçbir |: & Ahirete gü bizim ev uşağı d r gecesi geldi etinin açık ol tasam Kalr Kızım, oğlum, sana emanet. Seher, K idi zaten dünyaya. duğunu, iy! bir adar yordum. Anası kızına çeyiz düzerken helâl süt emmiş bir damad di du- ruyordu. Tanrı oncağızın gönlüne gö verdi. Ahmed Ercan, zihni başka yerde, dal-|, gın dalgın dinliyordu. Nalbur birden - bire şu suali sordu: — Sen hep bu mektebde mi oturaca- ğın, sonra da? — Evet, Mehmed efendi. Neye sor- dun? — Hafızın evinin orada, bir dönüm toprağım var. Biraz da para arttırdı İ- dim. Size iki gözlü bir evceğiz kurayım | ; derim... — Ne lüzumu var? O para Osmana kalsın. Büyüdüğünde sermaye yapar. Yahud ki Ankaraya göndeririz de, o - kur. Nalbur, endişeli bir nazarla Ahme - din yüzüne baktı: İdamları dar görüşlü olmuşlardı. Mehmed efendi. | N | zarlarını Harb sonu senelerinde, emek icab eder ise İngiliz siyasi 2. İngilizler Fransızlara karşı bu husus. ta bir itirazda bulunabilir Müteve?. fa Briandı eylemiş olduğu kabi. İngilterenin dar görüşlülüğünün bu kadar uzun sürmesi tarihte taaccübü mucib olaca ve İngilterenin bu hal tarihin en büyük muammalarından biri. ni teşkil edecektir. 30 Eylül 1938 tarihine kadar İngiltere Alman vâdlerine tama. mile inanmıştır. Avusturyanın ilhakına, başvekil Şuş. nigin hapsedilmesine, Südetlerin işgaline Eni i Ercan Sı - nıfa girdi. Gecik - bu min ist ve saygı dolu O, bü irili ufaklı inaan yavrularının zerinde şefkatli na- gezdirdi. Şimdiye kadar on - arı mesleğine düş - kün bir muallim gibi sevmişti. Şu da - kikadan itibaren . bu çocuklarla kendi arasında daha büyük bir yakınlık du - yuyordu. Artik (o yabancılıktan çıkmış, o da bu köyün evlâdı, bu çocukların ağabeysi, eniştesi, amcası olmuştu. O küçük zihinleri işlemeğe alıştır - — Sapanlıda kalmağa mu, yoksa? Ahmed, ufuklara dikfi (o bakışların orada takib ettiği hayalden ayırmıya - rak cevab verdi: — Hayır. Nereye gönderseler, nere - ye gitsem, dönüp dolaşıp (o geleceğim, yerleşeceğim yer burasıdır. Mehmed efendi kalktı. — Eh, örle ise; ben eve döneyim gây- gönlün yok mak için bâzan şöyle sualler sorardı: — Sapanlıyı niçin seversiniz? Sapan- lida ne gibi mahsuller yetişir? Sapanlı nereye bağlıdır? ilh... Bugün de ayn! tarzda birkaç sual sor- du. Fakat (Sapanlı) demedi.. — Bizim köy. Diyor ve bundan hazzediyordu. Se - here bağlanırken, köyü de benimse- miti. p doğrusunu | kuvvete taptığı, 15 Mart 1939 da Alman askerleri Be. ola. | hemyayı işgal eyleyince İngiltere uyandı. 30 Eylül 1938 tarihinde yapılan güzel ihbarlara | vâdleri beş ay sonra Hitler tanımamıştı olduğu | bile... Almanyanın yalnız kuvvete inandığı, yalnız kuvvet lisanından anladığı mey 2 çıkmıştı. Hak Alman. ya e kuvvetten başka bir şey değildi... O vakit bütün İngilizler anladılar ki Almanları böyle başıbaş (o biraktıklari takdirde bütün Avrupayı avuçlarının L çine alâcâklardır. Tehlike artık el ile tu. tulacak bir raddeyi bulmuş, hareket za. manı gelip çatmıştı. İngiliz hükümeti şayanı dikkat bir çe. viklik ile'derhal harekete geçti. 31 Mart 1999 tarihinde başvekil Lord. lar Kamarasında mühim bir. beyanatta lâlinin tehlike. i gün İngi terenin ena yardım edeceğin ni bildirdi. (Devamı 13 üncü sayfada) My, Yeni Edebi Romanımız: 46 en DAĞA GÜNEŞ VURDU Talu Ercümend Ekrem O esnada Ahmed Ercan başını ellerinin içine almış düşünüyordu. Aklma, çocukça şeyler (geliyordu. Meselâ, Seherle izdivacını bu sınıfı dol- duran talebeye hiç olmazsa ima etmek, onların üzerinde bu (haberin ne tesir yapacağını bilmek arzusuna düşüyor « du. Ve buna ancak meslek vikarı ma - ni oluyordu. Mâamafih her zamankinden ziyade neş'esi vardı ve belli oluyordu. En arka sıralarda ufak tefek yaramazlık eden - leri mutadı hilâfına cezaya çarplırma - ; tekdir bile etmedi. O geceyi sabaha kadar defaat ile u - yanarak geçiren Ahmed Ercan, ertesi gün derade artık yerinde duramaz ol - muştu. Erkek olsun, kadın olsun, orta yaşa Haziran 28 “SON POSTA,, nın Tarih Müsabakası Kâtib No. 33 Çelebi On yedinci asır fikir ve ilim hayatının en büyük siması; bugünün ilmi çalışma sistemini kuranlar- dan biri olan büyük bir Türk alimi Avrupalıların Hacı Kalfa adı ile tanı. dıkları Kâtib Çelebi, on yedinci asırda yaşamış büyük bir Türk âlimidir. İlmi çalışmalarda, evvelâ zengin bir bibliyog. rafyanın bilinmesi zarüretini anlatan va| on yedinci asırda, muazzam bir islâm| tefekkürü bibliyografyası vücude (geti.| ren Kâtib Çelebi, «Keştüzzünün; adını taşıyan bu eseri ile, modern ilmin kuru cularından biri olmuştur. Bugün, beyne milel tefekkür tarihinde, Türklüğü şan| ve şeref ile temsil eden bir simadır. lebinin asıl adı Mustafa idi. Abdullah isminde bir sipahinin oğlu idi 1608 yılına doğru doğmuştu. Dö: Murad saltanatının ilk zamanlarında başlıyan şark muharebelerine bübesile beraber pek küçük bir yaşta, 9 yaşların. da iken iştirak etmişti. Babasının harbler içinde ölümü üzerine, koca bir ordunun içinde tek başına kalmış, «Meh. med Halife» isminde bir baba dostunun himayesine sığınmıştı. Henüz 9.10 yaş. larında bulunan küçük Mustafa, bu ba. gelen insan bu gibi ahvalde gençlerden daha tehalüklü, da - ha sabırsız olur. Mu rada ermek dakikanın onlar için pek büyük değeri zaman mefhumu'2 dama, hayat yolcu Tuğu yarıyı aşıktı sonra gelir. Ahmed Ercan ak şamı güç etti. Tale be dağıldıktan son ra kendi odâsına çe- kildi. Hayal içinde, Adeta vecid halinde bir iki saat geçirdi. Müstakbel zevcesi - niri evine gittiği za - man temkinli görünmek istiyordu. Saat altı sularında kapısı tıkırdadı. Bu, küçük Osmandı. — Muallim bey! dedi. Babam selâm söyledi. Bekliyorlar sizi. O esnada Ahmed Ercan dirseklerini yazı masasının Üzerine dayamış, başını da ellerinin içine almış düşünüyordu. Yaptığı işin iyi mi yoksa fena mı oldu- ğunda henüz tereddüdü vardı. Nevberi büsbütün hayalinden silememişti. Ne - rimanı ise şükranla yâdediyordu. İnan- cını iade ettiği için.. | tafa, bujy sözleri kulağında çınlıyor vardır. Zira |” ba domu Mehmed Halifenin hergün bir deftere bir takım şeyler yazdığını gör. müş, sorduğu zaman «Tarihtir!» cevabi ile karşılaşmış ve ilk tarih zev de hâ, misinin yazdıklarını okuyarak almıştı, İlk çılgın okuma aşkına on yaşında tutulan Mustafa, birbiri arkasından Ol dukça mühim iki servete sahib olduktan sonra bütün ömrünü okumağa vermişti, O zamanlar Türkiyede matbaa yoktu. Bütün kitablar el yazması idi. Çok pa. halı idi. Arkadaşları arasında Kâtib Çe. lebi ud Hacı Halife diy varını yoğunu kitaba w Yazdığı de egecele, sabah ol htasar bir tercümei halin. okumağa öyle dalardım ki, kında olmazdım; diyen yâvaş yavaş, okumak ihtelit ilmi mev eler üzerinde salarını yazmasını rica ettiler, (Devamı 14 üncü sayfada) kimsesizlik onda bir takım itiyadlar hu sule getirmiş, huylar peydalamıştı. Bir kadın bunlara tahammül edecek miy « di? Vazgeçilmesi hayli mi bu itiyadlara uyacak m Seherle kendi aras farkı da Ahmedi di gün neyse ne idi. büyük yaş şündürüyordu. Bus Fakat yarın? ı dağ daha da kari lanacak, di- ei O vakit ne yapacağım? Tam ol « gunluk çağına gelecek olân Seher bu insan v esl önünde husrana, yeise düşmiyecek mi? O anda, gene Nerimanın teselli edici — Erkeğin y Kendi aklı se oktur. imi buna şılık veri. karşı ki amma, ne vakte kadar?. hitabile uyand Hemen t — Dur da beraber gidelim. Çocuğun, temiz bi feti, sevimi bir y rdı. Hâdiseden galiba ha « berdar edilmemişti ki, hâlâ kendisine «muallim beys diye hitab ediyordu. Birlikte çıktılar. Osmanın huzuru Ali med Ercanın heyecanımı. “tadil ediyor, yahud ki ona öyle geliyordu. Yolda hiç konuşmadılar. Ahmed ge- ne dalgındı. Çocuk da, (almış olduğu terbiye icabı; büyüğü söz söylemeden; ağzını açmıyordu. Dükkânın önüne geldiklerinde Meh » med efendi farafından (o karşılandılan İhtiyar Nalbur, Ahmed Ercana: — Seni daha erken bekliyorduk. de» di. Ve gülümseyerek, cümlesini şu söze lerle tamamladı: — Ben bir şey değil; yavuklun sabır. sızlanıyor da... Ahmed Ercan tepeden tırnağa kadar Lâkin asıl düşüncesi bu değildi. Şu Ana kadar bir yabani gibi (yaşamıştı. Kocalığın, aile reisliğinin mahiyeti hak kında hiç bir fikri yoktu. Bekârlık ve kızarmıştı. Doğrudan (doğruya cevab vermedi. Sadece nalburu selâmladı. (Arkası var)