9 Haziran Nefis Bir Hikâye: —————- AY UK aha tanımadan önce bile (Maks Kelada) dan hoşlanmamaya ha Erlanıyordum, Harb henüz bitmiş ve Yanusta işliyen gemilerin yolcu nakli Yeti pek artmıştı, Vasıta bulmak pek güç- işti. Vapur acentalarının size teklif #ikleri vapurları kabul etmek #66bu- Biyetinde kahıyordunuz. Tek kişilik bir hdi a bulmak ümidi olmadığından, iki tü kli bir kamaraya düşünce Allahıma ettim, ah arkadaşımın isimlerini söyle- » yaman kederlendim. Herifin ismi, Mick, pozların kapalı kalacağını ve Minar, bavasızlıktan bunlacağımı an- a M gün herhengi bir yolcu de m San Fransiskodan Yokohamaya Bi um) eğer bu yol arkadaşımın 1s. İZ eee Veya Brown olsaydı. bunu daha Yap ederek karşılıyacaktım. Yalar girince, Mister Keladanın ba- Mdüğunu Şoktan kamaraya (indirilmiş Meğiy, Ni anladım, Manzaralârıni beğen- Üiceş > wulların üstünde pek fazla & ima, Edi ve dolablı valiz de pek koca- met bir şeydi. Yol arkadaşım, Grand, açmıştı. Çıkardığı tuvalet yö kız muhterem arkadaşımın. Mös- duğunu in mükemmel bir müşterisi ol i a ra musluğun Üstün- riya losyonunu, saç suyunu ve Üzerinde, gördüm. Fildişi fırçalarının hart Keladânin isminin altından Kelagag, unuyordu. Velhasıl Mister vi. boşlanmadım, * “muna geçtim. Bir deste İs | getirterek pasyans açmaya Daha henüz başlamıştım ki, l Yanıma yaklaştı ve ismimin fa- olduğunu zannetmekte yarılıp Iğnı sordu ve pırıl pırıl pırilda. Me ii, “TA dişini gösteren bir gülümse. — 2 yn Ni Keladayım! dedi, oturdu. Ori koyal Bp vet. Ayni kamarada bulunu- SN e da talih derim, Bu gibi inle bir arada bulunacağım- ö STR Sizin İngiliz olduğu- drmek 5... © Ziyadesile sevindim. Ne bühun duğu iğimi anlarsanız, dışarılarda lerin 3, DUZ zaman biz bütün İngiliz. #rada olmamıza taraftarım, li karptam, damdan düşercesine sordum: Biliz misiniz?. derim. Beni bir Amerikalıya ak berhalde.. köküne kadar Belki ge > Siz in — Zünn z rasim bunu isbat etmek £ için ile nen çıkardı ve mağrur ) enuma doğru salladı Yard, > birçok garib o tebaaları Vetli yan, ee Kelada kısa boylu, kuv- Muştu pl bir adamdı. Temiz traş ol n Si a bir teni; etli, gahi bir bur. Biç tep Uzun siyah saçları kıvırciktı iy, Eliz olmadığını gösteren bir ta: “kete aYlkla konuşuyordu. Tavır ve a mübalâğacı idi hceleyg liz pasaportunu daha etraflı deki Ni Mister Keladanın. İngiltere. ei olân Di iri bir gök altında doğ. ile kap, ortaya koyacağına tama- Wei sd min Ne içersiniz Kiri ile yüzüne baktım. Men'i müs. Mi nunu tatbik edilmekte idi, ve ge i ün alâmetlerile, tamamile «ku. ks gösteriyordu. -Susamadı. liği; çe: iekilerden hangisini “sev. Kola, PEK kestiremem.: fakat Mister Biray. SANA bir şarklı tebessümü fırla. içersiniz. soda, viski veyahud Ne Dray PO. tı iy Mi?.. ismini söyleyiniz, kâ. iğ e bir arka cebinden bir şişe çıka- Barsan, me dizdi. Martiniyi seçtim ve bardağ la, bir kâse buzla birkaç > Çok güzel pi — k bir kokteyl! dedi de Yerinden daha fazla ça Onl, “ide ba lara kendisi şka arkadaşlarınız varsa, inde dünyadaki bütün içki. âşlık etmek fena olmamakla bera-| ik, parlak ve yumuşak göz-| 9 Ni lunuruz? diye düşündüm de... lerin bulunduğu bir dostunuz olduğunu İ söylersiniz. Mister Kelada konuşkan bir adamdı. İNevyorku, San Fransiskoyu anlattı. Si- İ yasetten, sinemalarda, #iyatrodan dem vurdu. Mister Kelada ayni zamanda lâü- bali bir adamdı. Azamet satmayı sevmem Fakat yol arkadaşım ismimin önüne br j Mister koyup ta bana hitab ettiği zaman, İ başkasına söylüyormuş gibi oluyordum. BHülâsa adamdan hoşlanmamışlım. Gelip İte masama oturduğu zaman iskambilleri bırakmıştım, fakat bilâhare konuşmamı: zin epeyce uzadığını düşünerek tekrar ans açmaya başladım. ister Kelada mırıld. > — Dördün üzerindeki üç!.. Pasyansı açarken, daha kendiniz bul- madan başke birisinin karışıp ta kâğıdla. rı nereye koyacağınızı söylediğini duy- mak kadar insanı küplere bindiren bir şey yoktur ve hatırlamıyorum. Tekrar bağırdı: İ — Çıkıyor. çıkıyar.. bacağın üzerinde- ki onlu. İçimden köpüre köpüre ve lânet ede e- de fah bitirdim. Mister Kelada derhal is- kambilleri kaptı: — Kâğıd oyunlarını ye sordu. — Hayır. sevmem! dedim, — Size bir tane yapayım. Ve üç tane oyun gösterdi. «Aşağıya gideyim de, sofrada kendime bir yer ayırayım, diyecek oldum. Mister Kelada, hemen “atıldı: — Zahmet etmeyiniz. Ben size bir yer ayırdım bile.. madem ki ayni kamarada oruz, yemekte de ayni masada bu- misiniz? di- Mister Keladadan hoşlanmıyordum. * Onunla yalnız ayni kamarada yatmak- la. ayni masada yemek yemekle kalma- dım. güvertede bile onsuz dolaşmaktan kendimi kurtaramadım. Herifi atlatma nm imkânı yoktu, İstenilmediğini, kendisinden © hoşlanıl madığını bir türlü anlamak istemiyordu. Onun sizi görmekle sevindiği kadar, sizin de onunla karşılaştığınız zaman memnun olduğunuza kat'iyen inanıyordu. Eviniz- de olsanız, onu merdivenlerden tekme ile yuvarlıyarak, kapıyı yüzüne kapar- dinız'da, o gene kendisinin isteniimiyen bir misafir olduğundan âslâ (şüphelen- mezdi. Müthiş surette girgin bir adamdı bu Mister Kelada, Öyle ki'üç gün içinde bü- tün vapur halkını tanıdı. Her şeye bur- nunu sokmuştu. At yarışlarını o idare et. ti, müzayedelre' o baktı. spor oyunların- | da hediye verime için 6 para topladı, golt | maçlarını, konserleri 6 tertib etil, kos- tümlü baloyu da © başardı. Her yerde her zaman hazır ve nazır idi ve hiç Şüp- bulunur biz.| hesiz ki geminin en fazla nefret edilen | adamı da o idi. Ona, «Bay Ukala adini takmış, ve bunu yüzüne karşı bile söylü- biselerini kendisine yakıştırmasını yorduk. Herif bunu da kompilman sayi- yordu. En çekilmez anları yemek zamanlarıy- dı. Zira tem bir saat, mübarekin pençe- sinde azabla kıvranıyorduk, neş'eli neş'e- Ki konuşur, şakalar eder, münakaşalara girişirdi. Her şeyi, herkesten daha iyi bi. lirdi. Bir fikirde onunla bağdaşamadığı- nız takdirde, küstahlık ve haysiyetine ha karet etmiş olurdunuz. Sizi de kendisi gibi düşünmeye, fikir yürütmeğe mecbur edinciye kadar, ne derece ehemmiyetsiz olursa olsun, bir mevzuu didiklerdi. Ya- nılabilmek ihtimalinin bulunduğuna âs- la inenmazdı. O her şeyi bilirdi. * Biz doktorun omasasında yiyorduk. Ramsay isminde bir sofra arkadaşıma daha vardı. O da, Mister Kelada kada Nuh deyip te peygamber demiyen cins tendi. O kadar dogmatik bir insandı. Şarklının, bilgiçliğine, her şeyden yüzde yüz emin oluşuna dayanamıyor şiddetle mukabele ediyordu, Münakaşaları, bir türlü bitip tükenmiyor, pek acı bir şekil alıyordu. Ramsay Amerika hariciyesinin konsolosluk işlerinde çalışıyordu. Kobeye tayin olunmuştu. Orta şarklan gelme, iri kıyım bir adamdı. Sımsıkı bir derinin &l- tından taşan vücudü ile, hazır elbisesinin içinden fırlamak üzere imiş gibi bir hali vardı, Ramsay, bir senedir ayrı yaşadığı karısını almak üzere tayysre gittiği Nevyorktan, eşile birlikte vazifesinin ba» ına dönüyordu. *# Madam Ramsay, ufaktefek ve şirin bir mahlâktu, Hoş tavırları vardı. Konsolos- luk işlerinde az para veriyorlardı, onun için de gayet sade giyiniyordu. Fakat el- pek iyi biliyordu. Tabii olmaka beraber, bu- günkü kadınlarımızda artık göremediği. miz bir meziyeti olmasaydı, madam Ram.| say ile pek fazlasile alâkadar görünmi- yecektim. varlığından coşan tevazuuna kapılmadan kendisine baksmazdınız. Bu tevazu, madam Ramsayda bir tuvaleti üzerine iliştirilmiş bir çiçek gibi göz alı- yordu. Akşam yemeğinde, bir aralık inciler- den konuşmaya başladık. Gazetelerin, kurnaz Juponların yaptıkları sun'i inci- leri methede ede bitiremedikleri şöylen- di. Doktor: — Şu halde bu sun'i, sahte inciler ha- kikilerin kıymetini düşürür. Zira bunlar da pek güzel. ileride aslından farkedil- miyecek kadar mükemmel bir şekilde yapabilirler.. dedi. Mister Kelada, huyundan O vazgeçer mi?.. Âdeti veçhile, hemen mevzuu eline aldı ve ihölye dair ne malümatı varsa, hepsini saydı döktü. Ramsayın inciden anladığını sanmıyo- rum, fakat, herife hücum etmek fırsatını bulunca dayanamadı. arası beş dakika geçmeden de müthiş ve heyecanlı bir münakaşanın seline kapılmış olduk, Miş- ter Kaladayı çok konuşkan ve hırslı gör- alam YAZAN müşlüğüm yardı amma, bu seferki <ada- rna Taslamamıştım. Nihayet, Ramsayın bir sözü, onu kudurtmuş olmalı ki, masa- ya bir yumruk indirerek bağırdı: — Ne konuştuğumu pekâlâ bilirim sa- nırım. Japonyaya sırf Japon incileri İşini tetkik etmek için gidiyorum. Ben bu za- naattenim.. inci işine dair söyledikierimin de aslı astarı olmadığını iddia edecek bir esnafın bulunacağını tasavvur oetmiyo- rum. Dünyanın en iyi incilerini bilirim, tanırım ve inciye dair bilmediklerim var-| sa, bu da öğrenmeye değmediği içindir... dedi, | Hele çok şükür, yeni bir şey öğren- miştik, Zira, Mister Kelada bütün geve- zeliğine rağmen, hiç birimize ne işte ol- duğunu söylememişti. Sadece, Japonyaya ticaret maksadile gittiğini - o da - pek müphem olarak biliyorduk. | Mister Kelada, muzaffer bir tavırla et.| rafına bakındı: — Benim gibi bir mütehassısın yari ba- kışta anlıyamıyacağı kadar mükemmel bir sun'i inciyi asla “yapamazlar diye söylendi ve madam Ramsayın böynun- daki inci gerdanlığı göstererek ilâve etti: — Gerdanlığınız her zaman ayni kıy- metini muhafaza edecek, değeri tek bir kuruş bile azalmıyacaktır madam Ram- say... Madam Ramsay, © mütevazi halile biraz kızardı ve gerdanlığı, elbisesinin i- çine kaydırdı. Ramsay öne doğru eğildi Hepi: ayrı ayrı baktı, ve gözlerinde, bir mseme yandı, tutuştu. Sordu: — Madamın gerdanlığı güzel değil mi? Mister Kelada cevab verdi: — Derhal farkettim. Kendi de, me güzel inciler?.. dedim. — Ben kendim satın almadım. Yalnız fiatını öğrenmek istedim. Acaba ne eder, dersiniz Mister Kelada? — İnci emafından alırsanız on beş bin dolar. fakat, beşinci svenüdeki kuyum. culardan 30 bin dolara kadar satın alın - dığını duyarsam şaşmam. Ramsay hınzır, hınzır güldü: — Madam Ramsayın bu inel dizisini, | Nevyorktan hareket etmeden bir gün evvel bir mağazadari 18 dolara aldığını! söylersem ne buyurulur?.. Mister Kelada köpürdü: — Boş lâf. yalnız sahici değil bu ger- danlık.. i zamanda şimdiye kadar gör- düklerimin içinde büyüklüğüne göre en iyilerindendir. — Bahse girer misiniz?. Ben, bunlar sahtedir, diyorum.. yüz dolara var mısı- nız? — Kabul!. Madam Ramsay söze karıştı: — Canım göz göre göre de insan bahse girişir vi kocacığım?.. Dudaklarında zarif bir tebessüm çev- relenmişti, esi de az çok hırçındı. Ramsay cevab verdi: — Neden girmiyeyim?. Böyle kolay kendime Somerset Maugham para kazanmak fırsatı ele geçince istifa, de etmesem, abdallıktır.. Karısı devam eti — Peki, nasıl isbat edeceksiniz? Mister Keladanın iddiasına mukabil be öy liyecek yegâne şeyim; bunlar sahte diye tldım, demekten ibaret olacak. Mister Kelada lâfa karıştı — Müsaadenizle diziye bakayım te ise hemen söylerim. Yüz doları kiye betmeğe hazırım.. Ramsay: — Gerdanlığını çıkar da, Mister da canları istedikleri kadar bask muayene etsinler.. dedi. Madam Ramsay bir | etti, Sonra ellerile gerds raşır gibi yaptı, Arkasından: — Açamıyorum: Mister Kelada İnanabilirler.. dedi. Fena bir hâdisi karşıla, dim. Fakat ne olabileceğini dim, Ramsay'ayağa fırladı: — Ben açarım.. dedi ve inci Mister Keladaya uzattı. Herif bir pertevsiz çıkardı ve gerdanlığı inee- den inceye muayene etti. Kara ve düz- gün yüzüne bir zafer güli yıldı. Gerdanl açıp bir şey liyeceği sırada, dam Ramsayın yüzüne ilişti obladam Ramsay, kireç gibi bembeyaz kesilmişti Nerede ise adetâ bayılacak gibi idi. Ona büyümüş ve korkak gözlerle bakıyordu, Bu gözlerde öyle bir yalvarıcı ifade v dı ve bu ümidsiz bakış o kadar belli idi ki kocasının nasıl olup ta farketmediğine şaştım. Mister Kelada ağzı açık kalakaldı. İs- takoz gibi kıpkırmızı oldu, Kendisini toplamak için sarfettiği gayreti adetâ gö rüyordum: — Yanılmışım. dedi, Mükemmel su rette taklid etmişler. Pertevsizle bakım- ca şıppadak hakiki inci olmadıklarını an- ladım, Edeceği de aşağı yukarı 18 dolar. dır. Sonra cebinden para çanlasını çıkara» rak içinden bir yüz dolarlık aldı ve hiç bir kelime söylemeden Ramsaya vzattı. Ramsay parayı alırken yüksekten öt tü: — Bir daha pek öyle kendine fazlaca emin olmaman için bu sana bir ders olur dostum. dedi. Mister Keladanın ellerinin titrediğine dikkat ettim, Hikâye. her zaman olduğu gibi gemide pek çabuk yayıldı. Zavallı adam da edi- len alaylara tahammül etmek mecbürü yetinde kaldı, Bay ukalanın bir kere ok sun kündeden atılmış olmasına, mandep- siye basmasına herkes seviniyordu. İşin tuhaf tarafı, madam Ramsayın a“ ni gelen bir başağrısile kamarasına çe. kilmesidir. Sahe buna dizisini ceb * Ertesi sabah kalkarak traş olmaya baş- ladım. Mister Kelada yatağına uzanmış, sigarasını içiyordu. Birden hıştltıyı andı ran bir ses oldu ve kapının altından bir mektubun itildiğini gördüm. Kapıyı aç- tım. Dışarıya baktım, Kimseler yoktu. Mektubu aldım. Mister Maks Keladaya yazılmıştı. Kendisine verdim. — Kimden?.. diyerek elimden aldı açtı ve: — Hat... diye söylendi. Zarfın içinden kâğıd değil, bir yüz dolarlık çıktı. Bang baktı ve tekrar yüzü kıpkırmızı oldu, Sonra zarfı parça parça yırtarak, avucus ma döldurdu: — Şunları lütfen pencereden dışarıya âlar mısınız? ricasında bulundu. Dediği gibi yaptım ve gülümsiyerek su. ratına baktım. — Hiç»kimse abdal mevkiine könmak istemez!.. dedi, Sordum: — İnciler hakiki xsydi?. — Eğer güzel bir karım olursa, ben Köbede iken; onu bir sene oNevyorkta tek başına bırakamam doğrusu. Para çantasını çıkardı ve yüz dolarlr. ğı. ihtimamla içine yerleştir Artık Mister Keladadan pek mamazlık etmiyorum doğrusu... Çeviren: İhrahim Hoyi hoşlar.