Bu ne biçim ilkbahar Sobayı atamadık, Bu ne biçim ilkbahar?.. Paltoyu satamadık, Bu ne biçim ilkbahar?,. ğlay kim attı? yok, ben iner alırım, Anlaşıldı — Bayan burada kapıcı siz misiniz? | — Benim bay, bir soracağınız mı Vi — Evet, üçüncü su katta (o oturanları Gi soracaktım. | — Ba şu karga! burunlu kallınla, züppe erkek mi? ür ederim bayan, öğrencee — 2 Zarar —. m müesseseden Ve.| £ Polis filmlerinde Sinemada perde ârası konuştular: — Polis filmle rinden hazzediyot musun? — Aslar — Neye? — Filmdeki po- lis hafiyesi bana Üoğru bakınca birdenbire içime bir kor. ku geliyor da.. * Boyanmaz Bir adamı gösterdiler: — Karısı, dünyada bir eşi bulunmıyan| kadın Merak ettili Ve fevkalâdeliği var? — Boyanmaz, Borçluların, alacaklıları protesto için Yeptıkları mitingde alınmış bir resim. — Çıkar paralar... — Ar şu elindeki pis şeyi. Bununla Çalışılır mı? Bende 1939 modeli ta- Bitmez fırtına, yağmur, Sokaklar hâlâ çamur; Artık kâfi dedik dur, Bu ne biçim ilkbahar!.. Sevgilimle bir kere, Gidemedik bir yere.. Görmedim bire bire, Bu ne biçim ilkbahar?.. Kadınlar kapalı hep, Soğukmuş buna sebeb, Artık yeter kerem et; Bu ne biçim ilkbahar. — Karıcığım, başıma bir felâket ge- Tirse hiç korkma, sigorta oldum, eline tam on bin lira geçecek, — Ya başına bir felâket gelmezse o zaman ne yaparım, | Haydi mutfağa Erkek eve girdi. Karısı karşıladı, erke- ğin yüzü gülüyordu: — «Aile hayatında erkeğin ve kadınır. vazifeleri> adlı eserim çok beğenildi, de. di, kapış kapış kapışılıyor. Kadın suratını astı: — Buna bahane edip bulaşıkları yıka- ,Jmıyacaksan, nafile çeneni yoruyorsun. Haydi hemen mutfağa! * İşime gelmemişti Memur, müdürden izin istedi; — Bir hafta evvel istıyorum, evlenece- Bim de. — Senelik izninizi almadınız mı? — Bir ay evvel almıştım. — Neye © zaman evlenmediniz? — Senelik izin günlerimde, rahatımı İ bozmak işime gelmemişti, * İşini bilen Çocuk anlattı: — Annemden beş kuruş istediğim za- man ânnem beş kuruş vereceği yerde beni döver amma, ben gene her zaman isterim, Sordular: — Dayak yiyeceğini bildiğin hale ge- ne istiyorsun! Çocuk güldü: — Annem dövünce ben ağlamaya baş. yorum. Büyük annemde susturmak için on kuruş veriyor, * Ben yiyorum da Evki erkekler konuştular: — Aşçım gitti, birkaç gündür yemeği karım pişiriyor; çok üzülüyorum. — Karım yemek pişiriyor, diye mi ü- züMiyorsun? yir canım, o yemeği ben yiyorum * Memnudur Sigara içmiyenlere mahsus vagondaki yolcu, kondüktöre sordu: — Bürada sigara içebilir miyim? — Hayır bay meronudur, İçemezsiniz. — Peki amma yerde birçok sigara uc- Yarı var, bancalar var, Taksitle de veririm, Al bir tane de işine yarasın! — Onlar, müsaade almadan sigura b in attıklarıdır. Tayyareci, çocuğuna yürümek öğre- tiyor, ş Ar YALA, RA İİİ Mahvedecek Mağazaya giren yaşlı kadın, etrafına bakındı, o kumral » bir satıcı kız gör. çi dü. Yanma gitti: — Oğlum bütün servetimizi senin 3 uğruna mahvede- A cek, Artık yeter. | — Ben sizin oğlunuzu tanımam ki bâ- yan? — O gizi tanıyor ya.. her gün bu mağa-| zaya girip sizden bir kadın çorabı alıyor, | bana getiriyor. * Rüyadaki gibi — Dün gece seni rüyamda gördüm. Ol. duğundan birkaç 5 | kat daha güzeldin? — Keşki yüzü. me ne kremi sür düğümü, nasl pud relandığım, kir. erimi bangi yağığımı, dudaklarıma ne mar- ka ruj sürdüğümü sorsaydın. gündüz de ayni #erecede güzel olurdum. Bir tek ağzınızı Dişçi, dişi ağrıyan ağzı büyük kadına: — Ağzınızı açar mısınız, dedi. Dişi ağ- rıyan ağzım çok fazla açtı, dişçi şaşırdı: — Şey, dedi, bir tek ağzınızı açın kâfi, Konjeranslara karşı gösterilen bü- yük rağbetin sebebleri hakkında bir konferans verilmişti. — Könm senede ancak on beş gür yarında kalır — Size ne kadar acıyorum. — Ehemmiyeti yol, on beş gün çor buk geçiyor. Unuttuğumuz ve kaybettiğimiz san'atkâr - Denizkızı Eftalya son günlerini nasıl geçirdi? İki buçuk senedir hasta idi ve iki buçuk senedir bir tek arzu için yanıb tutuştu: Son bir defa konser verebilmek! Röportajı yapan: Nusret Safa Coşkun Denizkızı Eftalyanın bir rubu asrı 2- şim uzun bir zamanda elde ettiği şöhreti iki buçuk yılın süngeri yok etmeğe kiti | çeldi, | > O kadar ki ölümü bir gazetenin ilân| sütunlarında satın alınmış üç beş satır- yerde yalnız şöylece kaydedildi. | Ne kadar unutkanız! Eftalya, yıllarca saz sahnesine hâkim olmuş, halkı teshir etmiş, uzun seneler şanlı, şöhretli bir muganniye olarak mad. di ve manevi kazanmış musiki âleminin İlik bir kâr payesile vaftiz edilmiş bir kadındı. İki buçuk yıldır kalb haste- lığından iztaribdi. Nihayet bu basta” hıktan Çarşamba günü saat 11 i beş geçe i Taksimdeki Ayatiriyada kili- kaldırıldı. San'atkârlardan ve sevenlerden müteşekkil bir ka- bulunu takib ettiler. Merasimden sonra onun içinde gözle-! rini yumduğu Şükrüpaşa apsrtımanının yolunu tuttum. Bana kapıyı kız kardeşi- nün kızı Bayan Stella ile kocası Hidayet Darhan açtılar ve beni öldüğü odaya al Jar. Bir İsa tasviri önünde son dukika- larını yaşı de kendisinin büyük bir portresi asılı idi. Mum ile cesim arasında dolaşan gözlerim, | kafamda şu hükmü doğurdu: İnsan da| bitiyor. Nitekim can verdi. Fakat “azelendi. İ Bayan Stella Darhan çok müteessir.| Denizkizinım ölümünü şöyle anlattı: ba günü saat on biri Deş| göçe vefat etti. Biz dışarc meşguldük.| lecek bir fevkalâdeliği yoktu. Bir ses işittik. Bir de baktık, kendisi yataklan kalkmış, koridora çıkmış. 'Telâş ettik: — Aman buralarda dolaşma, odaya gir! dedim. — Siz benim gezdiğimi hiç istemiyor- sunuz! Diye alındı, müteessir bir tavırla salo- na geçti. Bir müddet pencereden dışarı- sını seyretti Karşımıza yeni bir apartı- man yapılmıştı. İsmini sordu, cevab ver- dim: — Hayeti Gözleri dalarak, mırıldandı: — Güzel şey, güzel şey! — Bilmiyorum, Eftalya apartımanı mı, yoksa hayatı mı güzel buluyordu. Biraz dolaştı, Etajerin üzerindeki oAtatörkün büstüne uzun uzun baktı. Saçlarını okşa- dı, Yorulmuştu. Karyolasma uzandı. Be- rüm küçük çocuğumu sevmek istedi. Ku- cağına çekti. — Aman sana ağırlık vermesin, göğsü- nü tazyik etmesini Dedim, — Ziyam yoki Dedi, Çocuğu sevdi, şaknlaştı? Sen ne şeker şeysin! diye öptü, öp- tü. Çocuk karyolağan indikten biraz son- Ma arkamızda bir hırıltı duyduk. Bir de ne bakalım. Zavallı son nefesini veriyor. du. Sözün bundan sonrasını Hidayet Dar- han'ın validesinin ağzından dinliyelim; yalnız şöhret asansörile çıkılan irtifala-|- İr Kendisi çok iyi idi. Üzerinde merak edi-| İ Denizkın Bjtalyanın vektile zevci Bay Sadi ile birlikte çıkarttığı resim “Bftalyanın ölümünden dört gün evvel . yatakta çekilen resmi — Doktor, doktor! Diye dövünüyorduk. Nihayet doktor geldi. Umidsiz başını salladı: — Çenesimi bağlayın valide hanım! Dedi. Ben ömrümde ölü görmedim.. Ölüden ödüm kopardı. Fakat o o kadar güzel bir ölüydü ki, öldükten sonra bir kat daha sevim'ileşmişti. Ağlıyarak çenesini bağladık. — Rahatsızlığı ne idi? Yeğeni cevab verdi: — Kalb! — Ne zaman ve nasıl başladı bu has salık! — Tam iki sene sekiz ay oluyor! hafır- hıyo z bilmem, Şirketihayriye 0 yaz mehtab eği ri yapiyordu. Bu te- nezzühlerden birine iştirak etti. Orada üşütmüş... Ertesi günde bir musiki ın jübülesi vardı. Oraya gitti, ık buradan başladı O zaman. asıla devam etti, Kendisini ısı Profesör y Lütfi tedavi ediyordu, Doktoru- na 9 derece bağlıydı ki resmin! başucuna astırmıştı. Onun telkinlerile kendisin! iyi hissediyordu. — İyi olduğu zamanlar şarkı miydi? — Evet. sesini kat'iyen kaybetmedi Bazan kendi kendine şarkı söylerdi. — En çok hangi şarkıları severdi? — En çok sevdiği şarkı: Gösterip ağyare lütfün bizlere bigâ nesin! söyler İdi, Atatürkün çok sevdiği (Şahane gözler) şarkısını da çok söyler, Sultani yeyğâ beste (Yârı misali mi) yi çok bej d — Hastahğı sıralarında dışardaki faali- yetini arar mıydı?.. — Çok.. yegâne arzusu sök bir konser verebilmekti, «Ah, bir şarkı söyliyebil- sem» derdi. Hattâ Armavudköyünde bir gazino vardır. Bunun sahibini çok sever, <iyi olayım sana bir konser vereceğim, derdi, — Kaç yaşında idi — 44-45.. iyi bir alleye mensubdu. Pe. deri Jandarma zabitidir. — Veni o muganniyeleri muydu? — Evet.. bilhassa Hamiyet ile Müzey- yeni pek takdir ederdi. (Devamı 10 uncu sayfada) beğeniyor