Paşa Gece karanlığında polis düdükleri Nasıl olsa, bu paralar günün birinde başkasının eline ge” çecek. Belki de Aleko geberdikten son- Fa, senin o kakodi madamın, bu para » lan dostlarile yiyecek... İyisi mi, bu paracıklar başkasına kısmet olacağına bize olsur. Bir kaç defa tekrar ettiğim bu nu - tuklar, Despinanın üzerinde kâfi dere- vede ti gece kapıyı açarak bizi içeri almıya muvafakat etti. Proodomuz, sevincinden durup otu- Tamıyordu: — Aşkolsun Sarafim.. sen dünyaya, bu iş için gelmişsin. Diye, söyleniyordu. Ah.. ben dünyaya, ba İş için gelme * miştim. Fakat ne çare ki, ahval ve ha- disatın sürüklediği o korkunç cereyan De dessaskığın, düzenbazlığm böylece en süfit derecelerine inmiştim. * Geceyi, kararlaştırdık. Sokaklar ta - mamile tenhalaştıktan sonra, Des nın aralik bıraktığı kapıdan, usul içeri daldık. Plânımız, iyi tasarlanmıştı. Proodo » muz, alt katta kalacaktı. Ancak, y ma ihtiyac olan bir zamanda benim ya” nıma koşacaktı. Ben, üstkata çıkacaktım. Aleko ile karısının yatak odalarının bulunduğu sofnda, büyük kanapenin arkasına boy- Yu boyumca uzanacaktım. Aleko, idrar zorluğu çekiyordu. O - Bun için de, geceleri bir kaç defa helâ- ya çıkıyordu... O, gene böyle dışarı çık- tuğı zaman, derhal sessizce yatak oda - sına girecektim. Daima karyolanın al- tına koydtğu çantayı kaparak sür'atle Merdivenden inecektim... Karı uykusu ağırdı. Buna binaen benim 4 - daya girdiğimi duymıyacaktı. Sıra, bu plânın tatbikine gelm plânm ilk kısmı da, muvaffaki tatbik edilmişti. Sofadaki kanapenin arkasına, boylu. boyumca uzanmıştım. Nefes bile alma- dan, Alekonun dışarı çıkmasını bekle- miye başlamıştım. Bu bekleme, uzun sürmedi. Yatak 0 'dasından evvelâ bir karyola gıcırt sönra da bir takım ymarıltılar işitildi. İşte, dışarı çıkmak için Aleko kalkı- yordu. Fakat şeytanın aksiliğine bakın ki, karısı ile konuşuyordu. Şu halde, kadm uyumuyordu. Birdenbire kapı açıldı. Karanlıkta acele acele önümden geçen Aleko, kar. gıdaki aptesane kapısından içeri dal - dı. Bu fırsatı kaçırmak istemedim. Hat- tâ, şayed kadın gürültü ederse, onu da bir yumrukta susturmaya karar ver - dim. Hemen yerimden sıçradrm. Bir yılan | terdi san Elbi sessiz yatak odasına kaydım. Hayal meyal görünen karyolanın altına soku- larak ellerimle çantayı aramıya başla. dım. Kadın. yattığı yekde bir taraftan ö - bür tarafa dönerek, uyku sersemliğini gösteren bir bomurtu ile seslendi: — Ne yapıyorsun, Aleko?. Sesimi çıkarmadım. Çantayı bulabil- mek için biraz daha #leri uzandım, Kadın, tekrar etti; — Karyolanın altında ne yapıyorsun, Aleko? Çantanm kulpundan yakalamıştım. Bir anda, yay gibi yerden sıçradım. Ve bir ok gibi kapıdan fırladım. Acı ve korkunç bir ses yü dın, korkunun dehşetini gösteren bir Diye, feryad etti, Taşlıkta karşıma çıkan Proodomuza: — Kaçalım. Diye, hamurdandım. Ve sokağa çı- kar çıkmaz, Yıldız caddesine doğru, bütün kuvvetimle koşmıya haşladım. Fasılasız bir düdük sesi işitiliyordu. Ve: ir husule getirdi. Nihayet, bir| Sesleri, gecenin süküneti içinde uza. Yıp gidiyordu. Arkamızdan, başka sesler de peyda olmıya başlamıştı. Memurlar ve bekçi- ler, bütün kuvvetlerile koşarak bizi takib ediyorlardı, Caddeyi takib ettiğimiz takdirde ya- Bütür kuvvetimizi tabanlarımıza ve rerek (Ihlamur) a kadar geldik. Ora - da, birer cın gövdesini siper alarak etrafı dinledik, Proolomuz, geniş bir nefes aldı: — Tekibten kurtulduk. Diye mırıldandı. i üşenleri, oaldat- ya muvaffak olmuşt Ve, takib - ten kurtulmuştuk, Fakat, polis düdük- ordu. Ve bü - kuvvetleri hare - Proodomuz: »*İdım... Fakat o anda: — Ne yapacağız”. Dedi. — Ne yapacağız”. rafına doğru kaçaca ( Baştarafı 12 inci sayfada ) racaktı. Halbuk: ne kadar yanılınıştı, E- Sesen şimdi yarında bulunan bü varlı - ğın hakiki mahiyetini hiç bir zaman anlı- yamamış olduğunu hissediyordu, Genç kadının yan i çocuğa b - karak onun çocuğu olduğuna hüküm ver- mişti. — Küçüğün ismı ne? Ne şeker yavru!.. diye sordu. — Jale, — Size benzemiyor? — Ağabeyimin çocuğu. Genç adam hayretle Nerm'nin ellerine baktı, Gözleri bu parmaklard. inde bir halka görememek korkusu ile dolaşıyor du, Fakat hiç bir şey bulamadı. Nermin #usmuştu, dalğın gözlerle uzaklara bakı- İ yordu. Bir şey hatırlamış gibi Rasihe dö- nerek sordu. — Zevceniz yanınızda deği! mi? — Hayır yalnızım. Genç kızım bakışlarındı derin bir 8: miyet okunuyordu. Neş'elıyd:. Bir m det konuştular, Rasih tahta sıranın ucu- , Başını kal- dırıp arada sırada Nermine cevab verir- | ken onun eskisi gibi o ince genç kız en: hılığı ile konuştuğunu farkediyordu. Ni - hayet kalktı, Orada oturmak istediği hal. de fazla kalmaması lâzım geldiğini his - setmişti. — Allaha ısmarladık: Nermin. Sizi gör- düğüme memnun oldüm. — Güle güle Rasih. Bir kelime daha söylemeğe çekinmiş « Genç adam ağır adımlarle uzaklaşırken arkasına dönüp baktı. Nerminin ve ço » cuğun silueti gözterinde kımıldıyordu. — Dokuz sene evvel diye müurıldandı., Evet dokuz sene evvel gene bu çamla - rın gölgesinde oturmuşlardı. Yanlarında Hiç... Maslak ta -| Çamların gölgesinde gene küçük bir kız çocuğu vardı. Nermin Nafıa Vekâletinden Eksiltmeye konulan Iş: 1 — Susurluk çayı ıslah işleri keşif bedeli (1.114.931) lira (12) kuruştur. 3 — Eksiltme 15/3/9309 tarihine rastlıyan Çarşamba günü saat 15 te Nafıa Ve- kâleti Sular Umum Müdürlüğü su zarf usulile yapılacaktır. 3 — İstekliler eksiltme şartnamesi mukavele projesi bayındırlık işleri genel fenni şartname ve projeleri (50) Ira mukabilinde Sular Umum dünden alabilirler. ye girebilmek için isteklilerin (47,197) Vira (93) kuruşluk mruvak- kat teminat vermesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en az sekiz gün ev. vel ellerinde bulunan vesikalarla Müracaat ederek bu işe mahsus olmak üzere vesika almaları ve bu vesi- kayı ibraz etmeleri şarttır. Bu müddet içinde vesika talebinde bulunma. yanlar eksiltmeye iştirak edemezler. 5 — İsteklilerin teklif mektublarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat ev- SON POSTA Yazan; ZIYA ŞAKIR — Gel, bir şey yapalım. — Ne yapalım?.. — Çarçabuk paraları taksim edelim., ayrılalım... Yalnız başımıza kalırsak, kendimizi daha iyi saklayabiliriz. — Fena bir fikir değil Çantayı açtım. Elimi içine daldır. — Hay Allah müstahakını versin. bunlar ne? rdım. Ve çantayı iki tara- İtindan tularak ters çevirip, içindeki - İleri yere boşalttım. içinden, cins cins eb altın, gümüş ve bozuk)” elmas mahfazaları çık - önümüzde bir alay ler kümelenmişti. Bunlar da, kırık gümüş şamdan, yamrı yumru olmuş su kupası, sapı eğrilmiş el ay -| nası, vesa're gibi kıymetleri pek az 0. lan şeylerden ibaretti. Ben, âdeta bir teş gibi donup Kal *| mıştım, Proodomuz, ağız dolulafı kü - fürler ediyor, (Arkası var) dirirdi. O gün d tınası ile coşmu; y 101 sonlarıydı. Ve üçü de ince pardesü - me sarılmışlar susuy dı. Nermin le dü -| mizliği | gözlerinde pr ona bakıyordu. Çehresinde sarsılmaz bır ciddivet ve sa- karışmıştı, Belki bu titrek bakışl fece Rasihin çehre: bu kadar uzun dolaşmışlardı. Rasih: Belki hoşuma gidiyordu, işte o kadar diye düşünerek hızlı hızlı ilerliyordu Ve| sonra kend! kendin! temin etmek ister gi-| bi yüksek sesle söylendi: | — Fakat şimdi eminim ki ne hüşumâ gidiyor, ne de onu seviyorum, Esasen o| dâ beni sevmemiş olacak veyahud her) geyi unutmuş. Bugün o kadar i ki... Aradan seneler gecti, kim bilir ha- yatına kaç erkek karışmıştır... Küçük Jale halasının elbisesinin etek- Terile oynuyoe, ona bır şeyler anlatıp du- ruyordu. Nermin gözlerindeki yaşları kurulafı. Yüzünü artık koyu bir renge hürünmüş olan denize çevirmış düşünüyordu. — Zavallı Sormih!, Ne sukutu ha; riyacak... Onunla nişsmlanmağı miştim, Ve ben de artık mes'ud olacağımı umuyondum. İçimdeki belirsiz haykırışı senelerin susturduğunu ( zannelmiştim. Fakat bu tesadüt... Tekrar onu görmek, tekrar onun sesini duymak... Rasih ba- na karşı çok zalim ve biraz kaba davran- miş bile olsa kabahat: yok. Beni sevme- miş olması bir cürüm sayılamaz. Fakat bütün bunlar #çimdekileri silemiyor. Üs- tünden seneler bile geçmiş olsa şu ça! İsrın gölgesinde şı sıranın üstünde ya rımda oturmuş olan hayali öldüremiyo - rum. Evet işte şurada, şu camların göl - gesinde... zeltirken on sek le uğ- öz vers eksiltme komisyonu odasında okapalı birlikte bir dilekçe ile Nafta Vekâletine Son Posta'nın tefrikası: 37 Baron de Tott'un hâtıraları Meyhaneler ve sarhoşliar Kanun tarafından şarap istimali menedilmiş bulunmasına rağmen İstanbul meyhaneleri bizim şehirlerimizde olduğu kadar aleni ve çoktur Tercüme eden: Hüseyin Cahid Yalçın Mağlüb olursa, arkadaşlarının tehdidle | Tİ çök geçmeden maktulün akrabasını uzlaşmağa sevkeder, Kati: de bu vak'a - nın temin ettiği şöhret ve ehemmiyetten müstefid olur (1). Binaenaleyh, irtikâb etmiş olacakları katillerden dolayı alenen ceza gören bazı değersiz Türklere, hıristiyanları, Yahu- dilere inhisar eder. Bu takdirde, Babıâli- ye sevkedilen mücrim orada hüküm gi - iyaset meydanını giden hiç bir ter- göze çarpmaz. Bazılarını gördüm ki sokaklarda mutad surette bulunan ka- labalığın arasından kendilerin! idam ede» cek adamla konuşa konuşa geçip gidi - yorlardı. Bünların yalmz elleri bağlanmıştı. Cellâd onları kuşaklarından tutuyordu Maktulür akrabasile müzakere zamanı o zamandır. Bahsettiğim uzlaşma için o vakit himmet göste: Bazılarının bö na temin ettiklerine göre, bu kabil pa - zarlıklar müerimin hasis yüzündan neticesiz kalmış 1e. Bu hiç fhtimal ve- rüemiyecek bir vak'a gibi görünür. Fa - kat doğru ise hiç şüphesiz istibdad altın- da servetin her şeye kadir olmasından ve ehemmiyeti kalmamasından ileri aktır. ları hakir görmek ve Türk- tutmak âdet bir n ke silmiş başının kolunu kıvırarak oraya konması ve kâfirin başının da arkasma konması usulün ne se beb olmuştur. Türkle: şahsi barbarlıklarnı itmam için cinayetin cezasını keniisine mensub masumlara teşmil etmek yolun- daki bizim âdetimizi bir taklid etmeleri eksikti. Halbuki, mezar taşına mütevef- fanm ismi ve ne türlü bir cezaya çarpıl- dığı hâkkolunuyor. Bie Avrupal: bilirim ki bu münasebetle pek muteber bir Rum kadınından çok ters bir muamele gördü Bu kadının kocası bir sarey zulmü ile asılmıştı. Avrupalı kadını merhamet e- seri gösterdi. Bilhassa idam tarzı üze - rinde ısrar ediyordu, Kadın fena halde hiddetlenerek: — Ya nı mesini isterdiniz? dedi. Efendi şunu bilinız ki benim ailemde hiç kimse bir bakkal (2) gibi ölmemiştir. Hayret içinde kalan Avrupalı bütün aileye hayırlı akibet temenni ederek çe- kildi, Bizimkindden pek farklı olan bu be tal itikad da gene İstibdad ile izah edile-| bilir. Devlet cürmünden dolayı deza gör- mek devletin içine bizzat dahil olmuş ol mâk demektir. Bir tabiiyet altına girilir! amma bu sırası gelince başkalarmı ta - bilyet altına almak içindir. Esaretin membal budur. Ölülerdek; mahvetin gıdası budur. İstibdad al - tında bundan başka bir şeref ve haysi » e yet hissi mevcud olamaz. Sarhoşluğun Türkleri cinayete sevket- i mesine, onlara cinayet irtikâh küvvetini vermesine, kanun tarafından şarah İsti. mali menedilmiş bulunmasına rağmen, İstanbul meyhaneler! bizim şehirleri mizde olduğu kadar aleni ve çoktur. Hü- kümet bu meyhanelerden para alır ve onları himaye eder, Meyhanelere giden Türkler orsda daima sarhoş olurlar. Ha- zine için bir varidat haline gelmiş olan şarab istihlâki şarao emin (3) denilen bir adama iMizsmen verilmiştir. Bu me - mur Hhalât rüsumunu tahsil ed Fakat meyhanelerin zabıtası ve bütünalınan rü. (1) Puunda hiç mübaliğa yok. Falarım fnâ- m öldürdüğ” yalnız medih makamında söy- lenir. On kisi öldüren adam mtahellesinin kahramanıdır. O hiç bir şenlikte eksik olmas, Onun dostluğu bir emniyet vesikasdır. (2) Bakkallar umumiyetle kendi yatak - larında terkibayat ederler, Muteber bir va - ziyet İle aşağı bir vaziyet mukayese edilmek istenildiği zaman bu tabiri kullanmak idet- tir, veline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabilinde vermeleri lâ- zmdır, #VeL ELE aminn Bain? allilmez daki) (3) Şarap eminliği bökümetin biç bir za - man bir Türke tevcih ölenediği bir mansab- (dır. Şarap emini oktruranın o bu kısmının İrülür ki rTamazanı tayın eden devri gurur vel ım bulundukları mahallelerin valilerine ve başhâkime sıddir. Resmi şenliklerde halkın mutad sefm hatinin menhus neticelerine meydan vers memek için meyhanelerir kapatıldıklarını söylemiştim. Zabıta her meyhanenin ka- pısını mühürler. Fakaz aşağıda tertib & dilmiş küçük deliği zabıta görme « mezliğe gelir. Buradan dalma serbestçe içeriye girmek kabi olur. Halk bundan istifade eder, Kanundar. kurtulmak ve ra- hat rahat sarhoş olmak için yalnız biras eğilmek zahmetini ihtiyar o mecburiyeti vardır. Maamafih, bayramda üç gün hükümet sarhoşluğun tevlid edebileceği intizam Sızlığın önüne geçmeğe bilhassa ehem « miyet verir, Bu bayrama takaddüm eden ramazan oruç ayıdır. Zamanı senede od gün taahhür eder. Muhammedin hıristi « yanların orucundan kopya ettiği bu pere hiz ve içlinab ayı Türklerde, ilk hıriştie yan kilisesinde olduğu gibi, güneş ut « kun üzerinde 9 etçe hiç bir gu da almamayı tazammun eder. Kolayca gös e mindeki tesavii leyi ve ne. evsimin « e nazaran yaz mew aklar peğ meri kış mev hara doğru gi deki tesavti leyl ve neh daha ez ağır bir yüktür. siminde gü fazladır n sınif yüklenir. Gündüzün harareti teskin için bir bardağ sudan mahrum olan ağzını bile çalkalı yamıyan bu sınıf halk güneş batınca ha. fif bir yemek yiyor. Namazın ve gün doğmadan evvel yemek yemek mecbu « riyetinin verdiği rehavet te buna inzimam eder. Ramazan relah içindeki (o kimselerde bunden pek farklı bir manzara srzeder. Bu, riyakârlığın kollarında uykuya da « lan bir rehav: Uyanması ancak nefse iyafet çekmek, musiki zevkine ve perhiz ve riyazetin can sıkıntısını izale edebile. cek sair zevklere dalmak olur, Kânunen muayyen bir zamanın hulükü. ne tâbi olan ve hulülünü gelmeyi bir an evvel görmek istiyen bir Türk ramazan esnasında saatleri ve dakikaları sayar, Bütün cep ve duva” saatlerini etrafına *oplar. Sanayii hesabile Türklere vergi tahmil eden Cenevre bu devirden en gok kâr eder. Fakat bazı tertibat ile akreb ve yelko vanın hareketlerini ilerletmeğe, ve gene bu tertibatın aksi bir hareket, ile onu şemsin gurupuna nisbetle geriletmeğe imkân bulunursa bu kârlı ticaret çok da. ha ziyade artabilirdi. (Arkası var) Son Posta Yevmi, Biyasi, Havadis ve Halk gazetesi Yerebatan, Çatalçeşme sokak, 25 İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve gazetemize alddir, ABONE FİATLARI Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur. Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk Telgraf : Son Posta Pul ilâvesi lâzımdır. İ Telefon : 20203 L Posta kutusu : 741 İstanbul mültezimidir. Rüsumu ya bililümam namına mel