pi 500 FRANK Mr Mamma, Çed ez/al& Bercmer atınmmsınin Bir müzik-hol sahnesi. ortada bir Fira- £ vun ve etrafında 500 muharibin bulun - duğu zengin bir dekor. öyle bir dekor ki, Nil nehri, hurma ağaçları, sfenks, hü- vüzii sahne bu dekora bir de revü ilâve etmişti. Revüde Lulu ile Ninet uri rolüne çıkmış, plâstik danslar yapi- rlardı, Sırtlarındak, ince tül elbiseler hafifi, Yukarıdan gelen rüzgirm irlle Luluyu bir öksürük tuttu; o za- ian arkadaşına: — Hay Allah müstahakını versin, dedi, daha dün akşam arkama şişe çektirdim, © gene üşüteceğim galiba. — Bizi seyreden şu abdaliarın terden f bunaldığını gördükçe içerliyorum. — Ya ben!. Ya ben!. Bır tü frank sahibi olup ta beş yüz kendıme bir tilki VW alamadım. Sahnede üşü, sokakta titre, ne i olacak halimiz bilmem? Bu sırada kopan alkış sesleri revünün © bittiğini haber veriyordu. Bütün kızlar Sahneden çekilerek tuvalet salonuna dol- dular, Herkes tuvaletin; tazelemeğe uğ- Taşırken ortadan bir ses yükseldi: — Pudramla sllığıma kâdar el uzatır. lar, sesimi çıkarmam. Fakat bu seferki İazla.. fırçamı alınışlar. Alanı bir yaka ( il İulu boynunu bükerez suçunu ititaf etti: — Dün akşam başıma geçirdiğim külâh tozlu olduğu için ceza yedim de bu şk - şam senin fırçanla fırçaladım. Ertesi günü, prova için toplanan fig. ran kızların hepsi tamamdı. Lulunun beş yüz frank dolayısile bır tilki kürküne lan ihtiyacı ve bitmez, tükenmez, © yeti gene başlamıştı — Ne ekonomisi yapacağım canım; redan aldığım ancak karnımı doyuru gimdi sezon mort, Tessa: Lulu hem bunları önüne eğilmiş triko işliyordu. Bu yüzden kızların birbirlerine yap - tıkları işareti görmedi. İçlerinden en u- “zun boylusü olan Mod: — Senin de aklm hiç bir şeye ermiyor, “ dedi. Git te Febüsten para iste! Onun kremini kullanmıyor musun? « — Ne münasebet? Ben Febüs kremini “ kullanmıyorum, pahali. biyar kremi “alıyorum. — Canım kullan, kullanma! Febüs ti -| * çarethanesi, öldükten sonra omezarmm üstünde kremlerine reklâm yaptıracak — artiste 500 frank veriyorlar. Sahi, sen pek akılsız bir şeymişsin! Dur da anlatayım. Febüs tcarethanesine, vasiyetname Son Postanın edebi romanı: 4? © Nihayet, bu gece burada bulunan genç lerden hemen dans etmediği kimse kal » o madı. Kocası ise masada gittikçe sinir - leniyor, bazan kalkıp bahçe (kapısı ile © kendi masası arasında bir aşağı beş yu- “karı dolaşıyordu. Sonunda ne oldu, ne - den büsbütün çileden çikti © bilemem, hani kısa boylu, iğreti giydiği frak to - puklarını döven delikani: yok mu, işte “karısı son defa onunla bahçede biraz u- Zunca konuşup gülerken, birdenbire ma- — sasından fırladı, yanlırma gitti. Gördün “ya, dev gibi de iri, şişman bir alam. ö- ” teki cüce onu yanlarında > inmiş gibi baktık ki ortadan 5 “di. Adam da karısını böyle söy ür görmez bir hokkabazın tılsımlı değneği ile si oluver- ne söy- lene aldı götürdü. “zü hep bana dönüktü. Bunu anlatırken Daver ağabeyimin yü Birdenbire an - em kolumu dürttü: — Ayol!,. Adam geri dönüyor. Karı - Bi da yanında yok. Sakın o gençle kav- © gaya gelmesin! Derhal başımızı çevirip O tarafa bak- © tık Hakikaten şişman adam, yüzü kıp - kırmızı, uflaya puflayı - bahçenin bina “tarafında ortasına kadar yaklaştı. Neclâ: — Aman, dedi, bari burada dövüş ol- çi Jbir yazı ile müracaat edip öldükten son- Febüs kreminden başkasını kullanma - dım, diye bir reklâm yapmağı taahhüd edersen eline tıkır tıkır 900 frank sayar-| lar. Mütemadiyen yününü dinliyen Lulu eevah verdi: — Ayol ben pısırığım, çekingenim; böy le işlere girişemem. işleyip Modu | İyım. Benim orada, reklâm dalresinde bir tanadığım var; kâğd yazayım da ona git, ben telefonla da ayrıca söylerim, Diğer kızlar, katılacak derecede gül - mek ihtiyacındaydılar. Fakat kasıklarım | bastırarak dişlerini sıkıyorlardı. Bu sıra- da vazii sahnenin sesi duyuldu: — Hadi bakalım, suhneye'.. * Ertesi gün tam saat dörtte, Lulu, Şan - zelizede Modun verdiği adresi arıyordu. Nihayet buldu. Burası ne de muhte; bir yerdi. Bütün müstahdemler ünifor « malı idi. Hele plâtin küpeli büro kâtibe-| sine diyecek yoktu. Bir ziyaret kabul! kartının üstüne ismini yazdılar; Lul: arkadaşının verdiği kâğıdı da oraya il tirmeği unutmadı. Misafir bekleme zu bu kadar muhteşem olursa, Mösyö Monkurun odası kim bilir ne kadar lüks! o'malıydı!, Bir saat sonra Lulu orta yaş Ik. sefir kılıklı, yakasında çiçek bulunar bir adamın karşısındaydı. Soluk manto - su, soluk şapkası ve söluk yüzüne rağ - men Luluyu büyük bir hanımefend! gib | hürmetle karşılayıp karşısına oturttu ve; — Geleceğinizden haberdardım mat mazel! diyerek ona şefkatle bakmağa başladı ve sonra bir demez banknot w tarak Hâve etti: — İşte mukavele mücibince size vere- ceğim para, buyurun! — Ah,bunları bana mı veriyorsunuz? Lulunun heyecanla teş: etmesi ve yerinden kalkması bır oldü. Kapıdan çı karken aklına bir — Peki amma madım. — Ya, sahi unutuyordum. Gelin de şu kâğıdın üstüne yazın! Febis ticaretha - Resi işlerinde o karlar müşkülpesend de- gildir; ne isterseniz onu yazın! Lulu oradan çıkınca, nedense içinde öy. le büyük bir sevinç duymuyordu. Şarab içmiş gibi başı dönüyor ve içi kazınıyor. du. Ertesi günü arkadaşlarına hiç bir şey söylemedi. Yalnız r, onun muradına ui, lo. R taahhüdnameyi imzala » Yazan: Halid Fahri Ozansoy masa!.. Böyle kibar, etiketli yerde... Daver ağabeyira bu sefer de benden İevvel fısıldadı; | — Merak etme.. herhalde kavga için gelmiyor. Belki acele ve hırsından gar- sona içtiklerinin parasını vermeği unut- muştur. Hakikaten de dediği çıktı. Adamca- ğız unutulan bir şey için dönmüştü. Fakat vermek için değil, almak için. karısının telâşla masada bıraktığı çan- tasını... Artık bu hâdise aramızda epeyce neş'e uyandırmıştı. Etraftaki masalar- dan da işin farkında olanlar birbirle - rine eğilerek gizli gizli konuşuyorlar ve ara sira, gözler kaldırıp, bu defa e İlinde sarı bir kadın çantası ile dönüp giden adama bakarak gülüşüyorlardı. Aradan daha yarım saat geçti, geç - (medi, Neclâ, Daver ağabeyimle son bir İdans daha etmişti ki, annem, birden - bire: — Ey. çocuklar! Artık gitsek! diye yerinden kalkmağa hazırlandı. Babanız evde merak etmesin! Hem ablanızı da yalnız bıraktık. Akşamdan başı ağrı » yordu. Bakalım nasıl şimdi? Fakat Neclâ, canı sıkıldığı saman - Ta mezarının üstüne «Bütün hayatımca| | — Pekâlâ, bu dostluğu da sana yapa «| . | dikkat! Şimdi otomobilin altında kala- ,İheler gelmedi. Şu eller “İLütfen bana taahhüdnamemi geri veri gelmiş gib: durduz| | hatı SON POSTA Mw» « “Son Posta, nın Hikâyesi UM erip bir tilkiye sahip olduğunu görmüş- lerdi, Lulu gene eskisi gibi revüye çıkıyor ve İdaha çok yün örüyordu. Vak'adan üç gün sonra koridordan geçerken bir ar - | tstin eli Ibisesine basti ve yırtılmasına 66- İbub oldu. Bu hâdise zavallıcık Lulunun tiyatrodan kovulmasile neticelendi. Tiyatrodan çıkınca arkadaşları onu | Pönten sokağındaki tavukçuda bile gö - remez oldular. Fakat bir sene sonra Febüs müessesesi reklâm şefi Mösyö Monkura Süzan Gujo etirdiler. ö Monkur hiç bu isim Jsahibini bir saat beklettik! aldı, Çıka çıka karşısına, yü dan eser olmıyan mütevaz yafetile Lulu çıktı. Dosdoğru masaya için 500 metre mikâb adi taş miri, rım tamiri ılı kanunda yazılı vesika ve tamirat bulunmalıdırlar, o (656) Cerrahpaşa ve Zührevi hastanelerine: Cerrâhpaşa ve Haseki hastanelerine: İrüyerek çantasını açtı ve çıkardığı bank-| notları Mösyö Monkura uzattı: | — Size borcumu getirdim. Bu parayı sizden aldığım gündenberı bana rahat bir| neles bile kısmet olmadı. Mütemadiyen! ölümü ve öldükten sonra mezarıma taş| Eminönü Kaymakamlığı dahilinde yolların Küçükayasofyada Kaleci sokağının adi kaldırım ükpazarda İdiç sokağı adi kaldırım temiri, Üsküdarda eski Katırcılar, yeni Ferah sokağı kaldi « Yukarıda keşif bedelleri yazılı işler ayrı ayrı açık eksi Keşif evrakile şartnzmeleri Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 490 ları fen ehliyet vesikasile hızalarında gösterilen mektubile beraber 13/2/939 Pazartesi günü saat 14 buçukta Daimi Encümendt Muhammen bedeli İlk teminat Dram mr lee er 2 tamiri 1000.00 ta- 1308.32 656,58 75.00 96,12 024 702,47 eye 52.09 konulmuştur. için Fen işleri Müdürlüğünden alacak” ilk teminat mekbuz veyâ — Tahmin bedeli | İtk teminsf adet >» 80) Hasta abası 80 850) Etajer 30 90) Portatif karyola 20 1100) Çelik Iamadan ) Pelerin 64,00 10237 somyalı karyola 35 25.00) a e ağbi Cerrahpaşa, Haseki ve Zeynebkâmil hastanelerine. Dairesi, adı, cinsi, mikdarı ve tahmin Battaniye w 6,50) 10.50 Battaniye 50 11,00) bedeli yukarıda yazılı bulunan işler ay” ine sizin reklâmınız konacağını düşü-| yı ayrı açık eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 13/2/930 Pazartesi günü saat 1480“ da Daimi Encümende yapılacaktır. Şartnamele Levazım Müdürlüğünde görüle nüyordum. Huzurum ka Yolda, hep. caksın! diye kendime emirler veriyor - dum. Hele gribe yakalandığım zamsn | kurtulemıyacağım korkusu büsbütün be-| m etti, Yaşadığım hayat değil, borcumu biriktirmek | gün | Bir aya hizmetçi m: girmedim, başıma tırnakları » ır yandan böyle ça - ıbup ni cehennem çin çektiğim sı a7 wt da caba.. lokan imin, mın haline bakın! E iyor. bir yandan öleceğim, diyo - yı toplıyab Idim rip götürmeliyim, yo rum. Hele şükür! P: Bir elinde para ayağı kalkan Mösyö| Monkur, diğer elile Lulunun tuttu: avucunu — Taahhüdnameyi bön, siz kapıdan çı- kar çıkmaz attım. Kâğıdınız filân yok Bu para da siz'n.. Buyurun! Onu en size kendi cebimden vermiştim. — A, buda ne demek? — Bu şu demek: Arkadaşlarınız size bir oyun yaptılar. Hiç bir zaman Febüs müessesesi öldükten sonra mezarını rek- lâmına tahsis edecek hiç bir artiste pa - ra vermiş değildir. Böyle bir usulümüz! bende, Lulu şaşırdı. Elindeki paralar yere dö- küldü: — Demek herkes benimle alay etti; ve siz de bana sadak » siz!. Halbu: lardaki âdetile hemen dudaklarını sar- | kıst! nım, anne. sen de hep böyle - sindir! Hemen gidip yatalım. istersin! diye itirsz etti. Biraz da evdekileri dü-| şünmesen olmaz mu? Babam, malüm;| radyosundan daha fazla hoşlanıyor, ra- yok. | teminat makbuz veya mektubile beraber Encümende bulunmalıdınlar. o (658). HALK OPERETİ Bu gece ” Modern Kızlar ki bir senedir biriktirmek için neler çek- tim! Yaklaşmayın bana, elinizi sürmeyin! lik sever Mösyö Monkur bu müna »- sebetle yanağına bir da güzel bir tokat İyedi. Fakat o sıraza Modun hayatından çekilmesi y nı kadınsız kalan Mon- Annem çok doğru söylemişti. Çün - kü Naciye ile Süheylânm bizi değil bir sarhoşlukla sallanıyorlardı. Bense gittikçe içimden bir fırtına - nm estiğini hissediyordum ve gidip şu da sevdiğinden : koltuğunu bir türlü bırakamıyor, Ablamsa, dün ak - şam eniştem gene gelmedi diye sinirli... Baska nesi var? Kız biraz haklı idi de... bir buçuğa vaklaşnı: ağabeyimin de iltimasile gönlünü et -| tik, annemi biraz daha oturmağa kan-| dırabildik, Bu esnada denizden bir motör gürül» tüsü işittim Dönüp baktım: gelen mo- tör Klübün iskelesine yaklaşıyor. Bir lâhze sonra da yanaştı ve içindeki ka- dınlı, erkekli kalabalık yolcularını is- keleye çıkardı. Şimdi onlar, gürültülü kahkahalarla iskelenin merdiveninden Klübün bahçesine çıkarlarken, herhal“ de bol behşişli bir kafile geldiğini kes- tiren garsonlardan biri de, elindeki tep- siyi boş bir masaya bırakarak, hemen karşılamağa koşmuştu. Nihayet, ilk çehreler bahçede görün- dü ve... adetâ gözlerime inanamıya - caktım... bunların arasında da Sühey- e anası... Neclâ, kendini tutamıyarak: — A! A! Naciye hanımla Süheylâ geldiler!, Diye haykırdı. Annem de; — Bu ne kepazelik!.. Doğrusu bu ana Fakat saat da kızı şu kafilenin içinden çekmeği ve saçlarından çeke çeke sürüklemeği, İdövmeğ *, ayaklarımın altında ezmeği İdüşünüyordum, Bu hırsimı ancak, ma - isadan kolumu çarparak düşürdüğüm 1. Nihayet, Daver |bir bardağ: kırmakla yenebildim. Annem — Ne oluyorsun? dedi, Dünyayı de - viriyorsur! Evet.. bir lâhze daha kalsa idim, dün- yayı devirecektim! Bu defa kendim ye- rTimden fırladım: -— Haydi, dedim, gidelim. Burada du akşam başka seyredecek bir şey kal - madı. Yanımızdan geçen garsonu dur - durup içtiğimiz gazozların hesabını gö” rürken kendi kerdime söyleniyordum ve garson şaşkın şaşkm yüzüme bakı - yordu. Nihayet son darbeyi de, bahçede iki adım Alınca yedim. Önünden geçtiği - miz bir masadakiler, ellerile, tâ kar - şi i bir masaya yerleşen ve hâlâ kahkahalarının ardı arası kesilmiyen motörlü yolcuları göstererek gülüşü - yorlar, içlerinden bir kadın: — Galiba Marmaranın havası bu ak- şam bunlara çok sert gelmiş! Diyordu. Bir erkek de: — Bakın, bakın, içlerine bir sarı ka- narya da düşmüş! Ökseye yeni yakala nani bilir, İstekliler 2490 sayılı kanunda yazılı vesika ve hizalarında gösterilen ilk yukarıda yazılı günde sâat 1430 da RADYOLIN ie SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız. TİYATROSU 4-339 Cumartesi okyamıs” dan itibaren o Şahamdaber #nda TURAN tiyatresn” Aensillerine başlıyor AKTERKİN kur bu solgun yüztü güzelden ayrılmaği Tazı olamadı, Ne yapıp yapıp LuluyU kolları arasına aldı ve gözlerinden ak” yaşı sildi. Bu da pek sürmedi birdenbir? kollarından kurtulan Lulu hızla İve kapıyı çarparak oğudan çıktı, gitti — - —— —— —— Diye kahkahayı basıyordu. Bu sarı kanarya herhalde Süheylâ © iacaktı, Şimdi, yanından geçerken dönüp o adamın yüzüne yalnız dik dik baktı mı hatırlıyorum ve nasıl oldu da yumrukta çenesini dağıtmadım, ayl buna kendim de şaşıyorum. Fakst bilmem, iy! düşünürsem bun hakkım da var mı idi? Belki en doğrü” su, ne o adama, ne de gösterdiği s9” kanaryaya kizmalı idim. Asıl gün kızını böyle gece yarısı bu motöre, bi sarhoşlar içine sokup da gezdiren anâ sında idi. Elimden geliyorsa onu tep” Jemeli idim! nu Stendhal'in, zehir gibi acı bir tir var: k « İnsana kalbinin sevincini duym için uzlet lâzımdır, fakat bu uzlet bütül dünyaya yayılmış olmalı Şimdi. anıyorum, meğer bu görü? derinliğini kavramakta ne kadar ge Kalmışım' Halbuki Süheylâ ile bulu” tuğumuz çamlığın .— m yası tığı ilk hevec 7 bile gözleyen Y8” bancı na, bi tam uzletin Kİ bil olamıyacağını si etmemiş mi p azeteci dostumun bana bir mürşid © inden bunu anlama tam uzlet kabi) olabi se idi ve Süheylâ ile ikimiz o uzlet” içine, tıpk: ilk insanlar gibi gömüle P se idik... O zaman, kimbilir hangı uzak yarda vin bir ağaç gölgesi ve bir kü kulübe yelerdi bize, Yalnız mej larla beslenir, billür kaynaklardan rin sular içerdik. ge (Arkası e0f) yi ERTUĞRUL SADİ TEK