A UA LA AU " i & KA ZCf a !!F K, 4 Güğdüütük SÖON POSTA Sayfa 7 Nasıl Şehremini oldum v Emanetten nasıl çekildim? . aulhııne parkının önündeki çınar ağacının ve bu ağacın gövdesinde, 1,5 re irtifada sıkışıp kalmış olan kaldırım taşının hikâyesini bilir misiniz? | yee, VA Üperatör Cemil Topuzlu: Ş .— Bundan 25 sene evvel ilk defa Şehre- Olduğumu söylemiştim. Fakat bu .—:m bangi saikle geldiğimi antatma- ti iz, söz arasında, onu da hi- Ve edivereyim, Çünkü, hâdise, pek tu- r, dedi, > Gazi Ahmed Muhtar Paşa merhum .."'lıuı olmuştu. Paşayı, ötedenberi ta- .”'Üm: Hastamdı. Bir gün gene beni th mı haber verdiler. Rahatsızlan- 1 zannettim. Çantamın içine aletle- e koydum, paşanım Fener yolundaki gittim. W Ölrülleyh, beni, pek beşuş olr sima Lt eti 'Tahminim hilâfına. hasta Beldr Şöyle dursun, sıhhati pek mükem- Birdenbire: * Sana bir teklifim var, amma gık de- Reden kabul edeceksin, sözünü söyledi! _.*'- Badrazamın bü nagehanf teklifin- Hiğırarak: Çm"! münasebet efendim. cevabmi Yeyim mi? Lâfima, Ahmed Muhtar Paşa'da güldü: ç Münasebeti filân bir tarafa pırak te olur musun, sen onu söyle, T büsbütün apışıp kaldım! Şehre- İ Aklımdan bir kerecik olsun bile ! Ezile büzüle itizar attim. Te < yok... Beyhude kendini yor- ” Ben, İstanbulu imar edecek bir - Ariyorum, Bu işi başarmak İçin de münasibi yok, mukabelesinde bu- P[!İ t verdim: akatimin fevkinde olan itimad hünüze çok minnettarım, çok irim. Fakat bu mazharıyetimin İ de ayrıca merak etmekten Mi alamıyorum. Ahmed Muhtar Paşa: Bak, onu söylemeği unuttum (di... &y önce Göztepe, Fener yolu ta- İR geziyordum. Senin — Çüteha- 'daki köskünü o zamana kadar gör- İmM, Binamın mimarf tarzı, bahçe- Fahzim şekli o kadar dikkatimi cel- bu Avrupakâri köşk kimin diye lândım. Senin olduğunu söylediler. l,':â—ı düşündüm ki evinin içinde ve t Şah, küçücük bir Avrupa yaratan ada- Temin! yaparsam, İstanbulu İmar Va L İş / Ç K İşte ea sadrazam olur olmaz da, seni a. kâma getirmeği düşündüm. Yd bakı —ı*'lıq alrm, nazı birak, bir ayak ev- # ila, GT“MW Muhtar Paşadan, düşün- SN 24 saat mühlet istedim. Razı ol« ls'ne ttimadım ve Şehremaneti M bulunan bir dostumla temas " Neticede şu kanaata vâsıl nldum: ş:'n!nımşna' muvaffakiyeti — temin !m müstakil çalışmak Tâzım. iı,” günü, sadrazama gidip bu şar- türdüm. Paşa: PP Nai ,Gt esbakın esbakı Harej mahsu- N:_lkmlırll! İstanbula geçip Şehre- y.m:ıynıunu tuttum. H' Löylece Şehreminliğine baş- Bulunuyordum. Dün de söylediğim Vali vekâleti de uhteme tevdi &- ediğim istiklâl güya verilmişti. bc , Belgelelim evkafa, meded Aflah.. İze müdahale ediyor, hergün ya h ::E'" Yüzünden işler duruyor, yahud #yi boyluyorduk! e:“î:ıdı' evliya sandukasından öküz lağmn, Çikması gibi hoş vak'alarla da a.“l 1yor değildik! S_n Ayasofyadan Gülhane parkırım b. & inen caddeyi genişletmek İçin, )lhı Diğin duvarımı yıktırır, kemik Hn,h_”"'-rı geriye naklettirir iken ma- 5;. İ v';rnzı:dı bulunan softalar bir & iküar l & N e'lyc;mşlu ”a ben çarpılacak imişim! Sabah Karaköy köprüsünden ik defa tramvay geçirilmesi münasebetile Bundan yirmi beş sene evvel bastırılan kartpostal Cemlil Topuzlunun eski bir rermi olunca, bir de ne görelim, bütün civar a- balisi yola dökülmüş, parmaklarile beni göslerip gösterip: —A.. A... Bir şey de olmamış, diyor- lar! Lâf, döne dolaşa benim kulağıma ka- dar geldi. — İşte Börüyorsunuz ya sapasağlamıım, cevabını. verdim. Cemil Topuzlu biraz dinlendi. Sonra, nutlarına bakarak: — Sirası gelmiş iken, gene bu yola wd hoş brr vak'a anlatayım, dedi. Şimdi sokağın ortasında gördüğünüz dört, beş asırlik büyük çınar ağacı da ev- velce, yıktırdığım mezarlık duvarına bi- tişik Idi. Fakat cadde açılınca, onu kos- tirmeğe koyamadım. Ağacı, eski dar yol Ke sanra açılan cadde arasımndaki farkı gösteren canlı bir şahid gibi - bıraktım. Yerden iki buçuk metre kadar yüksekte, bu ağacın gövdesine sıkışıp kalmış bit taş vardır. Bilmem gördünüz mü? — Evet. Hattâ onun, ağatın orta ye- rine ne suretle çıktığmı da merak edi- yordum. — Söyliyeyim. Bu taş, eski mezarlık duvarının bakiyesidir: Ağaç, dal Çük ve kaidesi duvara bitişik iken, kökünün ik; çatalı arasına girmiş, çınarın derağu. şundan kendini kurtaramamış! Ağaç bü- jyüdükçe, o da yukarıya kalkmış! Cemil Topuzluya: — Ağaç, himmetinizin canlı şahidi ol- duğuna göre, bu taş ta kitabe yerine ge- çiyor, dedim! Eski Şehremini: — Fakat, ne fayda... cevabını verdi, Caddeyi ancak Salkımsöğüde kadar ge tirebildim, Önüme, 'bu sefer de köşe ba- şında bulunan türbe ve dergâh çıktı. O- nu da kaldırmak lâzımda. Fakat dergâhın şeyhi İzzi efendi, soluğu evkafta aldı. Kı. yametleri kopardılar, Ortaya (abidatı is- lâmiyeye tecavüz) lâfını attılar, Aradan çok geçmeden ben de Şehreminliğinden çekildim. Eğer, o zaman evkafın müma- naatile karşılaşmayıp ta bu dergâhı yık- tırmış olsaydım, 20 metrelik cadde E- minöne kadar gelecek; şimdiki gibi dar ve çirkin halile kalmıyacaktı! Lâkin, şehrin imarı bakımından örta- ya konan enigeller bir, iki tane olsaydı, gene iyi 1dl! Evkafın, Eminönü meydanının açıl- mamasına sebebiyet verdiğini de söyler- sem, inanır Mısınız? Eski Şehreminine hayretle sordum" — Nasıl? — Anlatayım da şaşın! Eğer, meyda- nin açılması için işe başladığım zaman, araya evkaf girmeseydi, bundan tam yir- Çi mi beş sene evvel bu güzel teşebbüs kuv- veden fiile çıkmış bulunacaktı. Ben, Ye- nicamii meydana çıkarmak düşünresi evvelâ bir iki küçük dükkânı istimlâk ettim. Camlin önünde ve sol . tarafta, verasker Rıza Paşaya a$d olan cesim bi- nayı da - ki halen yıkılmaktadır - satın almak için pazarlığa giriştim. Paşa mer- | humla 9000 liraya anlaştık. Muamele bit. | mek üzere idi. Bu sırada teşebbüsümü duymuşlar. Buna müâni olmak fikrile, R>. za Paşa merhuma, binayı, 1000 lira faz- lasile, yani 10,000 Hiraya evkafa satr-a- sını teklif etmişler, Rıza Paşa merhum da tabift evkafın teklifiin tercih etti. Bu süretle vakfın tasarrufu altına geçen bi- nayı da biz ıstimlâk edemedik. Meydanın genişletilmesi, Yenicami önünün açılma- sı projesi de bu yüzden suya düştü. | Hattâ bir gün, Çemberlitaşın tâ dibin- dekı evkafa ald arsaya büyük bir hon yaptırmaya kalktılar. İnşaata hemen başlanması emri verilmiş. Zemini kazıp potrelleri koymuşlar bile! Bin müşkülât ile inşaatı durdurttum. Ne ise, 20 sşeno- den fazla o halde kalan bu arsa, şimdi küçük bir bahçe haline kondu da o çir- kinlik gözönünden kalktı. İlk Şehreminliğime ald sözlerime ni- hayet vermeden önce, size tatlı bir hatı- ramtı daha anlatayım: Şehrin birçok yerlerinde müteaddid 100 numaralar yaptırmıştım. Bu gsırada cami avlulanındaki vakfa sid abdesha- nelerin pek çirkin ve pek pis bir halde olmalarından dolayı, evkaf nezaretine bir tezkere yazdırarak bunların temiz!let- #rilmelerini rica ettim. Nasıl bir cevab geldi, biliyor musunuz? <Bu husus umu- ru belediyeden madud olmasına binanen. camj avlularındaki bevilhanelerin dahi | yardımlarından Halbuki bu müşkül işe girişen muharri-' CLCEDE deçen yıllarda yeni edebiyatımız Üze- rine birkaç cild mühim eseri intişar et- miş olan Ergenun ve Buhurdan şairi Meh- med Behçet Yazar bu defa da yeni bir eser orlaya atlı: edebiyaftçılarımız ve 'Türk edebiyatı. Bu eserde elkye yakın dünkü ve bu- günkü şalr ve ediblerin hal tercümeleri ile, yeni san'at hakkındaki düşünceceri, mektubları ve eserlerinden seçilmiş bazı parçalar var. Yalnız dikkate çarpan en esaslı nokta şudur: henüz kâfi derecede şahsiyeti tebellür etmemiş olan pek genç bazı edebiyatçıların arasında, isim:erini ve şöhretlerini yirmi beş şu kadar yıldır eserlerile kökleştirmiş olan üstadlardan bir kısmı unutulmuş. Neden acaba? İşte bu neden, bazı muharrir arkadaş- larımın kaleminde bir fıflmadır. uyan- dırdı. Hattâ lçlerlndş bütün eseri kıy- metsizlikle itham edenler bile görüldü. Yalnız Sadri Ertem kısa bir yarısında, «Fdebiyatçılarımız ve Türk edebıyatı» istmli kitabın, bu hali ile dahi çok faydalı bir eser olduğunu göstermeğe çalıştı. Ben de Sadri Ertemin fikrine iştirak e- denlerdenim. Çünkü, aylarca biyografi, resim, san'at düşünceleri toplamak için Mehmed Behçet Yazarın ne kadar uğraş- tığını pek yakından biliyorum. Onun mektubla, hem de bir kısmına müteaddid mektublarla müracaat etmediği edebı- yatçı hemen hemen kalmamıştı. Unut- tuklarını da, eserinin ikinci bir cildinde tamamlıyacaktı. Fakat ilk müracaatına karşı (Anadolunun en uzak köşelerinde bulunanların da adreslerini aramak ve onlara da mektublar yollamak gibi hüs- nüniyetine rağmen), her taraftan ayni kolaylığı göremedi. Bir kamım tanınmış kiymetli edib ve şairlerimiz, kimi bu te- şebbüsü umursamayışlarından, kimi ce- vab vermeğe vakitleri müsald - olmayı- şından, Mehmed Behçet Yazarı kıymeth mahrum — biraktilar. rit, kitabında gerek hal tercümeleri, ge- rek san'atkârların san'at ve edebiyat hakkındaki düşünceleri ve ayni zaman- da her san'atkârın ilk eserinden sanun- cusuna kadar bütün kitablarının (simle. ini rastgele sıralamasına iİmkân yoktu. ünkü, en tanınmış bir muharririn bile çok eski bir zamanda neşredilmiş ve o müak pekâlâ mümkündü. Nasıl ki, kıy- metli romancımız Reşad Nurinin, ilk de- fa efelsefe» namile Burgada bir küçük kitab çıkarmış olduğunu aziz dostumun kendi ağzından işitmiştim. Öyle sanırım Reşad Nurinin Bursada muallim ol- duğu çok eski bir tarihte intişar eden bu Edirnekapı 1 güb yolu yeçilmez Bır hale gelmiş yazıyor: eder, halini almıştır. Şehremanetince tathiri lâzım geldiği mü- taleasile ilâh...» Yazan: Sabih Alaçam * Yolsuz bir mahalle kadar meşhur olmamış bir eseri de bulun | Okuyucularımızdan M., Sabri Yürük İstanbulda bu mevsimde bizim, yani Edirnekapılılar kadar çilekeş ve hall harab hiç bir semt ahalisi yoktur. Bu- günlerde sabah erken veyahud akşam dört buçuktan sonra gelip te buruda- ki yölcuları bir kere görmek kçifayet Eyübün on, an beş mahallesi ile on, on beş fabrikasının bütün yolcuları - nin geçmek mecburiyetinde kaldığı E- dirnekapı - Eyüb yöluü artık tamamile yolluktan çıkmış. bir çamur deryazı Akşamüstü mektebler ve bilhaseş dört buçuktan sonra fabrikaların pay- doş saatinden sonra Edirnekapıdan A- karçeşmeye kadar burasını gören her kes şaşırıp kalacaktır ve dönüşte ayni yoldan âönemiyerek Eyübe inip vapur veya otobüsle yoluna devam edecektir, Okuyucularımızdan Şehremini Nev- İMYATTI e | Tenkid, şahsi infiallerimizin eseri olmamalıdır! Yazan: Halid Fahri Ozansoy yoktur. İşte Mehmet Behçet Yazar, bil- hassa bu nevi eksikliklere meydan ver- memeğe çalıştı. Yazık ki gene hüsnünl. yeti hakkile takdir olunamadı. Eseri baştan sonuna kadar ben de tet. kik ettim. Hakikaten bugün bir kısım ye- ni ve eski edebiyatçılarımızı milli san'at ve edebiyat hakkında bazan birbirinden farklı ve bazan birleşen hükümlerini öğ- renmek, yarın edebiyat tarihi yazacaklar için çok kıymetli bir memba olabilir. Ni- çin işi bu cepheden düşünmeyip te, sa- dece hissimizle hareket edelim? Ve ne- den, Mehmed Behçet Yazarın bu kıtabı- nın ikinci cildini de tamamlamasına, eser yazanlarımız, ayrı ayrı bir yardımda bu- lanmıyalım? Ayni zamanda koskoca bir cildi hazırlamak için ne kadar emek şar. fedildi ise bunun başılmasına lâzım ge- len sermayeyi temin etmek te ayrıca maddi bir emek olduğunu neden itıraf etmiyelim? Bu işte eseri vücude getiren ile basanın müşterek gayretleri muhak- kak ki, eksik te olsa, faydalı bir kitab ortaya çıkarmıştır. Bunun haricinde hü- eumlar, nihayet, büyük ve faydalı eser tabına girişebilen tabileri de bu nevi te- şebbüslerden meyus kılıp usandırabilir. Bu ise, her şeyden evvel, Türk kültür kü. tüphanesine zarar verecek bir insafsız- lıktır. Zaten tenkidin başlıca vazifesi, yapılan bir işin, ortaya konulan bir ese- rin sadece yanlışlarını, eksiklerin! değil, iyi ve faydalı cihetlerini de göstermek. tir. Aksi takdirde tenkid,şahaf infiallerin, yahud yanlış telâkkilerin esiri olabil'r. Bunun ikisi de yıkıcılıktır, yapıcılık de- Bildir. Halid Fahri Ozansoy Amerikada yeni bir Erkehk modası Amerikada yeni bir moda türemiş « ur, Erkekler tek tozluk giş nek ile şık> lık iddiasında — bulunmaktadırlar, Bu suretle, daha zarif göründükleri söy « lenmektedir. Bu hususta hakik! hük « mü verecek bayanlardır. Bakalım on « bahar mahallesi halkı namına Fenatb çeşme sokağında H. Turan yazıyor: Şehrmini Nevbahar — mahallesinde büyük yangından sonra plâna uygun olarak bir hayli inşaat yapıldığı halde yolların açılmaması yüzünden yol olma sı jcab cden arsalar ev sahibleri tarafın dan bahçe haline getirilmiş ve evlerin cadde ile muvasalası kalmamıştır. Bu hususta Fatih kaymakamlığına 30-5. 237 de 878 numara ile verilen istida ü- zerine 8195-670 numara ile 34337 de belediyece tetkikat yaptırılmış ise de “bundan da bir netice çıkmamıştır. Bir yangın zuhurunda Nevbahar ma. hallesinin Şair Mehmed Akif, Kızıl - elma, Fenalçeşme Tevfik Fikret 36 « kaklarına itfajye teşkilâtının girmesi ne imkân olmadığı gibi bu maballer « deki evlere her hangi bir vasıtal nak. liyenin de gelebilmesine imkân yok tur ve almakta olduğumuz odun, kö mür veğaireyi hamallarla taşıtmak za ruretinde kalıyoruz. Ayni zamanda bu mahallede hiç ten kos tesisatı da yoktur. Alâkadaranın dikkat nazarını çekmenizi rica ederim