“Son Posta,, nın Hikâyesi — BON POSTA USTURANIN MARİFETİ Çeviren : kim olduğumu anlamış değilsin! Buranın efendisi Benim! Bana göre burada her- kes müsavidir. Benim için elimin altına gelen la, seyyar satıcımnın farkı yok- tur, Hani şu 74 numaradaki telâşlı avu- yok mu? Onu, istersem sandalyada * Müösyö Arsen, saç dolu örtüyü silke- “Yek müşteriye sordu: — Friksiyon için ne emir buyurulu-| yor? Kolanya mı, lasyon mu? — Friksiyon istemez! Müsyö Arsen oralı olmıyarak devam Faik Bercmen — 4gi dudağınızın ortası çok çukur; ancak ora- da birkaç tel bıraktım. Berberin sert tavrı karşısında delikan- h ezilip büzüldü ve borcunu Öödemeğe | hazırlandı. Şöyle böyle amma Mösyö Arsen iyi M' rin 24 İstanbul' Emniyet Sandığı Direktörlüğünden : 937 » 499 . Emniyet Sandığına borçlu Bay Faik kızı ölü bayan Hatice Salme mirasçıtar rımna ilân yolile son tebliğ: $ Murisinizin mutasarrıfı olduğu Bakırköyünde Yenimahallede birinci halen Öçalan sokağında eski 94 yeni 30 No. lu müşterek kuyu ve yangın duvarını havi ahşab bir evin tamamını birinci derecede ipotek göstererek 16990 hesab N. sile 21/8/933 tarihinde Sandığımızdan aldığı 500 lira borcu 29/1/938 tarihine kadar ödemediğinden faiz ve komisyon ve masarifi ile beraber borç 392 lira 19 kuruşa varmıştır. Bu sebeble ve 937/499 numara ile yapılan takib ve birinci arttırma neticesinde mezkür ev 1200 lira bedelle talibine muvakkaten ihale edilmiştir. İşbu ilân tarihinden itibaren bir ay içinde Sandığımıza müracaatla borcu öde- | mediğiniz takdirde kat'i ihale kararı verilmek üzere takib dosyasının icra hâ- | kimliğine tevdi edileceği malümunuz olmak ve son ihbarname tebliği makamına kaim olmak üzere ilân olunur. (7790) İ etti saat alıkorum. Herkesin aleyhinde| kalblidir. Müşterisinin bu muti hali kar- — — Menekşe mi, koti mi efendim? söyliyen şu hasis Mösyö Bodana gelince, | şısında hemen alttan almağa başlıyarak ! — Friksiyon istemiyorum, dedim ya..| sandalyada oturduğu müddetçe hiç kim-| modadan filân bahsetti. Bu traşın yüzde — A, nasil olur efendim, #friksiyon | senin aleyhinde bir tek söz söylemeye| yüz modaya uygun olduğunu anlattı. mecburi.. bugün cumartesi, levhaya | cesaret bile edemez. görüyorsun ya be-| Bununla beraber karısına dönüp bak- baksanıza!. nim yanımda herkes âciz ve küçüktür.| tığı zaman madamın onu takdir eder bir E Böyle diyerek aynanın bir kenarına ç İlişik'olan levhayı gösterdı. Bu levhada Herkes bana boyun eğer amma ben kim- | tavır ve hareket takınmamış bulunduğu- söye itant etmem. Ne gülüyorsun be? | nu gördü. Bu çıkanın arkasından girecek şu yazılıydı: *Berberler cemiyetinin kararı; hayat pahalılığı dolayısile: Traş ön beş kuruş, BâAç oluz, saç briyantinli otuz beş, Pazarlarla cumartesi günleri - kesilen Baç friksiyona tâbidir.» Müşteri bu satırları okurken Mösyö Arsen madam Arsene şöyle bir göz ku- parak hazırlanmasını ihtar etti. Müşteri biraz cimriye benziyordu amma ne olur- Ba ol karı koca onun hakkından gel- meliydiler. Levhayı okumasını bitiren müşteri: — Âlâ, dedi, demek size bir de friksi yon, borcum var; öyle olsun. Başıma dö- keceğiniz kokmyayı bir kadehe koyun da bana verin! Oldu mu, teşekkür ede- ” Tim M lanya dolu kadehi yere bo- şalttı; alar yerde birikintiler ya- parak küçümencik göller haline geldi. Bu vaziyet karşısında gözleri hayretle — açılan berberin ağzından bir şaşkınlık — hidası çıktı. — Ne kızıyorsunuz efendim, maksad | | — kolonyayı kullanmak değil mi? Ne is- tersem onu yaparım. Hem şunu da söy- liyeyim, sizin kolonyan:z yerde daha gü- zel kokuyor. Berber Mösyö Arsen şaşkınlamış şa- prmuştı. Hele uzaktan karısının — alaylı Aşımizazlarını görünce büsbütün bozulu- verdi. Bunun üzerine öcünü karısından almak maksadile ona çıkıştı: — Neye sırıtıyorsun be? Traş bitme - den bu haller olsaydı ben size gösterir- dim. Usturamın. altında kalsaydı. ağzını | bile açamazdı, hâlâ benim kıymetimi ve gerçekten maymun! yle gözükööor amma, başındaki kasketi ilen, ağ - zındaki pipoyu ne e idersin? Hakat hanım lâfa karıştı: — Yok, — yok! Maymun filân de- ğil, bizim efen - dinin ta kendisi! Onu zorla, büyü kuvveti ile o şek- le sokmuşlar. — Olamaz, canım! hepsi de boş lâkırdı. — Aman, demee! Alimaflah; erbabı üyü yapıyor ki, adamı kıskıv- Büyü, — müyü, di bu masalla- 1 anlamağa ba - Derken, direğin üzerindeki mahlük, —âyni hayret verici çeviklikle kendini a- Şağıya kaydırdı; gözden kayboldu. Tam © esnada da, kamaranın sıcağına da - yanamıyarak, yeniden güverteye çık- mağa karar veren Gurabi efendi uzak- tan göründü. — Amanın, geliyor! Allah rızası için yanımdan uzaklaşmayın!. Feryadile, İfakat hanım tekrardan, Hissiz, hareketsiz yere düştü. h Takvor onunla meşgul - oladursun, — Torik babalığını karşıladı. Beybaba! dedi; Allahını seversen, © demindenberi nerede idin? * — — Ben mi? Neye sordun? ü Hiç! Aydınlatmak istediğimiz bir Mmesele var da.. -— Ne gibi? — Sonra sana da anlatırız. Sen, ip- — tida, nerede idin, onu söyle. — Ben aşağıda, kamarada idim ya! Lâkin bizim hatuna ne oldu, öyle? ' İfakat hanım, gözleri kapalı, yer - de upuzuün yatmış, inliyordu. Torik ce- — vab verdi: L bi lme! Bazan ensemdeki saçları bir a kısalt, bıyıklarımı düzelt dedi zaman bunu canım istediği için y rim; yoksa onların keyfine hizmet mek için değil , Sanki düzeltmesem kim |farkına varacak! Hâlâ gülüyor be! Bak |ilk gelen müşteriye ne yapacağım? | Berber Mösyö Arsen son kelimi söyleyince elindeki makası hızla me: re vurdu. Karısına gösterecekti. Onunla alay etmek kolay mıydı? Görecekti o şimdi! Fakat karısını da sevmiyor değil- di hani! Evlendikleri gündenber iyen ve gittikçe güzelleşen iyah, parlak gözlerine bitiyordu. Ya ları.. müşterinin yüzüne bakmadan a alışı.. az gülümse, 2 bunlar hoşuna gi du. Karısı hiçbir vakit kahkahayla gülmemi Bugün intikamınt almanın & ilk kurban, ke a. d az kon |Hik gelen müşteri tıpkı Mösyö Arsenin idi. Koltuğa yorleşir yeli talimata başlıyan mi - Şakaklarımdan fazla alma: B n! de- klarıma da do - Peki efendim ba; mayın! Biraz gonra delikanlının dudağı üs de üç beş telden başka biyik namına bit | şey kalmamıştı. Bunu gören müşteri haykırdı: İ — Ne yaptınız yahu? Size dokunmayın dememiş miydim" ıklarıma | Berber sert bir şesle cevab verdi: V — Başka türlü yapamazdım efendim | — Baygınlık ge - duğuma Kaptan k Ççıkmadin mı, hiç? Gurabi efendi, a- fa|l afal, evlâdlığının yüzüne bBaktı., susu- yordu. Torik suali - ni tekrarladı: — Kaptan köp - rüsünde . deminden gezinmedin mi? — Ne münase « 'bet? Öyle yerlerde ne işim var? — Yok, sanki, in- tan hali.. direğe de tırmanmadın? — Allah akıllar versin! Ben direğe ne diye çıkarım?. Ne söylüyorsun, oğ- lum? — BSeni oralarda görür gibi da.. — Beni?! Rüya mı görüyorsunuz? — Yarım saat kadar evelisi sen bu- rada, şu iskemlenin üzerinde oturmu - yor mu idin? — Oturdum.. evet.. — Ha! Güzel! Anne hanım da şu yer- de uyuyordu, değil mi? olduk ikinci müşteri herhalde daha bedbaht acaktı.. İşte zavallı bir adam içeri girdi. O an- | - |da talihin ken sine oynıyacağı oy bihaber bir halde madam Arşseni b selâmlayıp şapkasını portmantoya |ve berbere doğru ilerledi. Bu müşteri, uzun boylu, geniş omuzlu, İmadama çok iltifat etmesinden kadın meraklısı olduğu belli bir | nafile. madam Arsenin Müşterilerden aldığı para ile okuduğu ki- abların üstünde idi. Yeni gelen dükk daimi müştori astı ke: | yö Arsor terisini traş ederken bir yandan da hayat pahalılığından derr | du. Tam bu sırada bir haykırma senin usturası kazara kaymış güzelim siyah biyıkların bir tarafır &lıp götürmüştü, veren delikanlı bağırıp çağırdı. Mösyö Arsen Bıyığına fevkalâde ehemmiyet evvelâ bir af diledi; ve — sonra ' bı- yığın işe yaramayan diğer tarafını te- eraklan- mizledi. Bu sırada karısına yan gözle ba- | Mösyö Arsen muzafferane gülümserken, kip muzafferane gi Olan olmuştu. Del di. arlı bir defa daha kendini aynada seyrettiklten sonra omu- zunu silkti; bıyıklı hali ile pek küstah bir | ifade almış olan yüzünü şimdi munis, yu- muşak bir mana bürümüştü. Traş parası- nı vermek üzere madama yaklaştı. Merakla başını kaldıran madam Arsen müşteriye baktı. Fakat bu bakış mutad- SON EDEFİ ROMANI | — Gözlerini aralıyan İfakat — hanım, kocasını karşısında görür görmez, bir çığlık daha kopardı. Gurabi efendi ona doğru yürüdü: — Nen var, hanım? Ne oluyorsun? Kocakarı, iki elini siper edinerek: — Gelmeece! diye bağırdı. — Niçin gelmeyim? Ne yaptım sana? — Maymun.. maymunsun sen! — Estağfurullah! — Estağfurullahı yok bunun.. gel - me üzerime, bağırırım., kendimi kal - OSTANIN Nevralji, kırıklık ve bütün EZEASİ dan pek fazla uzun oldu. Delikanlının biyıkların altında kaybolmuş — bulunan muntazam hatlı, kıpkırmızı ve biraz şeh- vetli ağzı madamın pek hoşuna gitmişti. Kapıdan çıkan müşterinin arkasından madam Arsen camın ardından geldiğin- den bambaşka türlü genç adama uzun u- zun bakıyordu... O günden sonra dükkâna gelen müş- teriler madam Arseni yerinde bulamadı- lar, Herkes merakla bunun sebebini bir- birine sorarken aradan birkaç gün ge- çince parkın geniş gölgeli yollarında, dükkânın daimi müşterilerinden biri tıpkısına — benziyen bir. maymun var.| Yahud ki sen bize bir muziblik edi - yorsun. Şuracıkta, her üçümüzün de rüya görmüş olma- mızın| imkânı, ihti- mali yoktur. An - nem ayrı, ben ay - rı, bü bizim Tak - vor ahpar ayrı, se - ni evvelâ bu yerde, sonra kaptan köp - rüsünde, en niha - yet de şu baştaki Bütün Ağrıları Geçirir. Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, ağrılarınızı derhal keser. GN İcabında günde 3 kaşe alnabilir. HE madamla burun buruna gelmişti. Amma he madam AÂrsen!. Muhabbetle, hararetle yanındaki delikanlının koluna — girmiş, neş'eli neş'eli dolaşan bir madam Arseni Asıl hayret edilecek taraf ta çu idi: Delikanlı © güzelim bıyıklarını bir daha uzatmamıştı. Yazan: Andrd Birabeau YARINKİ NÜSHAMIZDA: Hain eller Yazan: Muazzez Tahsin Berkand aldı. Şaşacak şeydir, kardaş! Şunu gi- delim de arıyalım. Hiç değilse kapta- na, gemicilere sival eder de örgğeniriz.. Haydi, Madam Gurabi, siz de altık zevciniz ilen barış olunuz. Kendisinin maymon cinsi ilen münasebeti olma- diğı anlaşılmıştır. Buyur, Gurabi e - fendizadem, bayanın elini öp. İfakat Hanıma lâf anlatmak güçtü. O, hâlâ ilk korkunun tesiri altında idi, — İstemeem! diye çırpınmağa başla- dı. Anlaşılıyordu ki, asıl hâdisenin kah- ramanı olan maymunu bulup, meyda- na çıkarmadıkça, kocakarıyı inandır« mak mümkün olmiıyacaktı. Onu orada bırakıp, Gurabi Ffendiyi de beraberlerine alarak, maymunu a- ramağa gilttiler, Maskara hayvan, sanki sebeb oldu- Bu gülünç suitefehhüme vâkıf imiş gi- bi kendini iyice gizlemekte idi. Bütün gemiyi arayıp taradıkları halde, üç ar- kadaş onu bir türlü ele geçiremiyor « lardı. Nihayet, kaptan Lögalek, kumanda mevkiinden bunları görüp seslendi: direğin — tepesinde gördük. Başında kapalân, — ağzında da pipon vardı. Di- yekten aşağı kay - manla şimdi buraya gelmen bir oldu.. — Şapkamla, pipom mu? — Evet. — Ben de onları almağa geldim. U- nutmuşum burada. Torik, Takvorun yüzüne baktı. Son- ra Gurabi efendiye sordu: — Şapkanla pipon yanında değil mi idi? — Hayır. Şuracığa bırakıvermiştim, — Bak bakalım, duruyor mu? — Evet. dırır denize atarım. Araştırdılar, Tabiatile de bulamadı- — Sön onun üzerine sıçramışsın, — Peki, uzak durayım. Lâkin, me -| lar. Takvor: — Ben! sele nedir? Bana onu anlatın. — Acatb! dedi; öyleyse o gördüğü - — BSen! Sıçradın mu, sıçramadın mı?| — Torik izahata başladı: müz gerçekten de maymondu. Lâkin — Töbe.. töbe,, sana bir şeyler ol -| — Babacığım! Bak dinle. — Burada,|nereden çıktı? Kimindir? Ve ne za - müş. Aklından zorun var, galiba. ya sana — benziyon, —darılma— tıpkı | man da buran geldi, efendinin — Ne arıyorsunuz? Takvor arkadaşlarının hesabına ce- vab verdi: — Müsü kaptan! Başımıza tuhaf bir iş gelmiştir. Dostumuz müsü Gurabt - nin bir nev haşsasına şahid olmuşuz. — Nasıl? ü : — Amerikan sinema filmlerindeki gibi, arkadaşımız deduble — olmuştur. Bazen kendi hiyetiylen, bazı defa da maymon sıfatı ilen görünoor, Kaptan bir kahkaha attı: — Bahi mi? — He! Öyledir. Onu için, müsü To - riğ ilen ben merak olmuşuzdur. — Sakın hakik! bir maymun görmüş olmayınız? — Biz de ilkiptadan öyle düşünmü- şüzdür ama, gemide maymon olduğu- nu