1 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

1 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

- ke - İhdi K ACABA KIMDİ? ürkek ve telâşlı geçti. Yana saptı, kara lıkta ses etmeden yürümeyi pek iy liyordu. Çayırın öbür başında durup bir | dakika etrafı dinledi. Sonra karşı tarafa yürüdü, Görünürde yalnız bir ev vardı. | Bu evin pencerelerine dikkatli dikkatli baktı, sırıttı. Çünkü: Alt kat pencerele- Öbürü hemen yazıhaneye koşmuş, çekmeceden bir rövelver çıkarmış, ağ - (3i penceredkine çevirmiştı: — Gir içeri diyorum. Şimdi polise tele- fon edeceğim. Penceredeki kaldı: — Aman efendim, ben ettim sen et « içeri atlamıya mecbur rinden biri açıktı: Bu pencerenin altına | me, gitti. Baktı, baktı. | Bonra usulca eski yerine döndü. Yer 1 olduğu için ayaklarının sesi duyul- rdu. Cebinden bir elektrik feneri çı yakıp söndürdü. Evin önündeki yolda bir başka elektrik feneri yanıp sön- ret cevab verdi. Adam onu gö- yeniden yavaş yavaş eve sokuldu Durdu, bir kaç dakika etrafa kulak ver- Açık pencerenin perdeleri de tıpkı | öbür pencerelerinki gibi sımsıkı kapa - lıydı. Meçhul adam onları araladı. Başı-| ma uzattı. İçerisi karanlıktı. Şöminede yanan o -| dunların alevinden başka şey görülmü - Yordu. Fakat birdenbire elektrik açıldı. Yazıhanenin üstündeki abajorlu lâmba - dan ortalığa yayılan aydınlık içinde iri yarı, genç bir erkek göründü. Baloya gi- der gibi giyinmişti. Saçları kızıl, gözleri | Çelik mavisi renginde idi, — Ne dürüyorsun girsene, deminden - beri geldiğini farketmedim mi sanıyor - sun? Ponceredeki kısa boylu, çelimsiz a -| dam, içeridekinin bu sözlerini duyunca | şaşaladı. Fena zamanda yakalanmıştı. Fakat kendini çabuk toparladı. İçeri gire- ceğine, olduğu yerden emretti: | — Eller yukarı, yoksa yakarım. Bir elini paltosunun cebine sokmuştu. Bu cep sanki içinde katı bir şey varmış Bibi kabarıktı. Simokinli erkek gülümsedi; , — Hımmm... Görünüşüne bakılırsa hiç te o kadar budalaya benzemiyorsun. E- linde, dolu silâhla yakalanan hırsızın a - garceza giyeceğini benden iyi bilirsin.. O blofları başkasına yap sen. (Ses bütün bütün sertleşti.) Gir içeri! Penceredeki, yılışık yılışık sırıtti, o - müuzlarını silkti Amma | | | gözsün be! penç pasaportunu hıp deyi ne reden buldu?Milletler kumpanyasında ne işi vardır? İs- tokholum ılan te- | fefon ne deyi & - door? Bütün bun- lar benim yüre - ğimi bıngıldado or. — Belki de bi- tim onu gözet tediğimizi çaktı. kapıcıya para ye- dirdi de, mahsus öyle söyletti. — Doğrusun. Olabilir.. Bu çeşit in sanlar her şeye kadirdir. O halde, he| edelim dersin? — Sen kapıcıyı bir yana bırak ta, 4 işlmizi gene kendimiz görelim. — Bir netice alırız dersin? Umudun vardır? — Gözümüzü dört açmak şartı ile, elbette kl umudum var. — E, hayde bakalım. Göroorsun ki Uyumooruz, Hakikaten de uyumuyorlardı. Gündüzleri Torik ile Takvor nöbetle- $e odada oturuyorlar, bini bu suretle i- — çeride tarassudda bulunurken, öteki de aşağılarda, kapının önünde, — sokakta gözcülük ediyordu. İfakat hanım ile Gurabi efendi adetâ — kendi odalarının içinde hapis gibi idi- — der, Dırlanıyorlar, lâkin para etmiyor- du. Meselenin ne olduğunu da doğru dürüst öğrenememişsler, ayrıca me- raktan da çatlıyacaklardı. Hele koca -|ceksin. Hele karı.. Arada bir isyan istidadı gösteriyordu: | — Ayol ben sebeb oldüm da buraya | . Etrafı gezmek, dünya görmek| istiyorum, Odada kapanacak olduktan | sonra ne dive yolumuza gitmiyelim?| Ben de pekâlâ buyün başımı alır, soka- Ba çıkarım. Burnumun dikine yü — gezerim! z Olmaz! Gezeceğiz de, — Sen ettin, ben etmiyeyim ha!.. Se - nin gibilerin kodesten başka yeri mi o- lur? Kapı açıldı. İçeriye genç, güzel süzlenmişti. Genç adam silâhını bırak - madan göz ucile ona baktı. Kadın şaş - kıni dona kalmış gibi durdu. Bağır- mami in küçük, beyaz elini ağzına bastırdı. Sonra yavaş yavaş bir kaç a « dım attı. İri, siyalı gözleri fal taşı gibi açılmıştı. — Harry bu da kim? — Ne bileyim, kendine sor daha iyi? iylesene kimsin, neyin nesisin? Adm ne? — Adım Joe... — Ey peki sonra... Söylemezsin değil mi? Polis seni söyletmenin yolunu bilir. Baksana ne de pişkin... — Yok be ağabeyciğim pişkinlik bizde İne gezer. On iki aydır kodesi gördüğü - müz yok. Dinim hakkı için doğru söylü- yorum. Öyle şeyler bizden geçti artık.. Kadımın kaşları çatılmıştı. Hâlâ şaş - kınlık içinde sordu: — Ne söylüyorsun, bir şeycik anladı - ğim yok. Uzun boylu erkek sinirlendi: — BSöyletmesene şu heriti! Fakat hörif yalvarmakta ısrar Bayyor- dü: — Ne yuparsın kardeşim. Geçim dün- yası bu., bizim zanaat belâlı şey. Bir e - nayi bulup sızdıracaksın. Yoksa açlıktan imanın gevrer. Koyuver gideyim be kar- deşim... Sende yürek dediğin hiç mi yok? Kadın biraz kendine gelmişti. Gülüm- | sedi. — Ne yapsın zavallı, hakkı var, bir ke- re düşmüş. Ön iki aydır hırsızlık ta et - da.. Jâkin her bir şe- yin sırası var, Sen Şu aralık meydan « larda — görünmiye - çık.. alimallah külâhları değişiriz. Öteden Gurabi e- fendi, yalvarır gi - bi: — Evlâdim.. Nec- miciğim!. — diyordu. Beni burada hafa - kanlar boğuyor. A - zıcık.. şöyle köşe başına kadar bir pa- ket sigara almağa gideyim, Torik onu da ters- Tlyordu: — Hayır! Sigara- nı da kibritini de ben getiririm! Üskü- darda kendi evinde tanrının günü pi - nekler, minder çürütürdün de, burada mı canın sokak istiyor? — A nuraynim!. — Sus! İşimi tamamlamadıkça hiçbir şey dinlemem. — AhHah rızası için kerem et Şu işin mahiyetini bize de azıcık olsun çıtlat da agâh olalım. Belki o zaman bile bile her şeye katlanırız. — Yağma yok! Söyliyeyim de raco- numu bozun, değil mi? Bir parça sabırlı olun. Sonunda hepimize faydası doku- İnacak. Hemen Torik üst perdeden çıkışıyor-| ” | birisinin Avni Zormanla burun buruna. tozacağız | Böylece kesip atıyor, iki ihtiyardan gelip de, herifin yakayı ele vermeden biz | kadın girdi. O da baloya gidecekmiş gibi | SON POSTA | Neyyir — AMmammikiz öyle... (Gözü köşedeki büyük kasaya gelirdi bana... Bu eller neler becerdi, ne- İler... Amma şimdi tövbeliyiz. — Töybelisin de burada işin ne? Serseri ağlar gibi yalvarmıya başladı: — Meteliğe kurşun atıyordum. Evde... Genç erkeğin sabrı tükenmişti. — Unzin etme. Şimdi polis çağırırım. Kadın araya girdi — Kuzum birak ta söyleşin. Merak ot- tim. Evde kimi varmış? — İki yumurcak, bir karı, bir de koca- karı... Dün biri kulağıma çıtlattı. Yarın bu köşkün sahibinin oğlu nişanlısına bir inci gerdanlık takacakmış. İnc. gerdan - hk bu... «Kaç söne deliğe tıkılsak de- ğer» dedik, dodik amma bizde talih de- diğin nah! O kız mutlak sensin, bu da ni- şanlın olacak, yarın da gerdanlığı Kadın serseriye yaklaştı: — Sahiden de senin şansın yokmuş. Bi de malımız kısmetten çıkmamış. O duyduğun kız benim. Bu da nişanlım, Gerdanlığı bana yarın takacak amma bu geceden göstermek istedi. Şimdi anne « min evinde benim şerefime balo veri - liyor. Harry beni buraya gerdanlığı gös- termiye gelirdi. Az daha beklesen balo- ya dönmüş olacaktın. Sen de rahat rahat işini becerecektin. Sonra nişanlısının kolunu tutup yal - vardı: — Harryeiğim, hatırım için koyuver şu zavullıyı... Baksana zaten ona olan ol- müş. Kuzüm ne olur başım için affet. Fakat erkek sinirliydi. «— Demindenberi yeter bu masalı din- ledik. Defolacaksa olsun da kurtulalım.» Kadın çantasından bir onluk banknot çıkardı, serseriye uzattı. — Al şunu da bir daha hırsızlık et - miyeceğine söz ver, Dua et ki ben bu « rada idim, Yoksa halin harabdı. Bu sana bir ders olsun. Bir daha kimsenin evine girmemiye tövbe et. Gelecek sene bura - ya açıktan açığa gel. O zamana kadar biz de evlenmiş oluruz. Sana daha büyük İbir yardımda bulunurum. Joe utanmış gibi başını eğdi. Banknotu (evirip çevirdi. Hay Allah razı ol - —- ıoovlot Demiryolları va limanları işletmasi Umum idares. |i ları I Muhammen bedelleri ile mikdar ve vasıfları aşağıda yazılı iki grup malzeme her grup ayrı ayrı ihale edilmek şartile 13.10.1938 Perşembe günü saat 1030 da Haydarpaşada Gar binasındaki satınalma komisyonu tarafından açık aksiltme ilişmişti). Vaktile şunları açıvermek vız | uşulü ile satın alınacaktır. rında yazılı muvakkat teminatlarile komisyona müracaatları lâzımdır. Bu işe aid şartnameles Haydarpaşada parasız olarak dağıtılmaktadır. m/m, 3800 kilo lama demiri 8 x 50 m/m teminatı 129 lira 75 kuruştur. taşı, sifon gibi) muhammen bedeli 3128 ruştur. — (6908) ile SABAH, ÖĞ her yemekten sonra muntazaman Bu işe girmek istiyenlerin kanunun ta yin ettiği vesaik ve her gruba aid hizala- birlikte eksiltme günü saatine kadar gar binasındaki komisyon tarafından 1 — 300 kilo köşebend demiri 60 x 60 x 6 m/m, 11800 kilo U demiri 12055 x<7 muhammen bedeli 1730 lira muvakkat 2 — 11 kalemden ibaret abdesihane ve hamam malzemesi (termosifon, musluk lira muvakkat teminatı 234 lira 60 ku - | RADYOLİN LE ve AKŞAM dişlerinizi — fırçalayınız İzmir Ticaret ve Zahire Borsasından: Borsamızın zahire ve hububat analiz işleri için aylık en az 90 Doksan lira fcrotle bir kimyager alınacaktır. İsteklilerin vesikalarile Borsa idaresine müra- caatları. — <6991> sun Mis... İnşallah (hâlâ hiddetli hiddetli kendine bakan erkeğe döndü) bir yas - tıkta kocayın beyağabey... | Geldiği gibi, pencereden dışarı çıktı. Kadın arkasından perdeleri sıkı — siki kapadı. Acele yazıhanenin gözünü çeken erkeğin yanına koştu. Âlet edevatla dolu bir kutu çıkarılar. Erkek hiddetinden köpürüyordu: — Şu mendeburu söylettin durdun. İyi komedya oynadın amma, topu topu on beş dakikacığımız kaldı. Baksana bu mu- sibet kasa da her zamankiler gibi kolay- ca açılacağa benziyor mu hiç? O, elindeki maymuncukla kilidli ka - sayı açmıya uğraşırken kadın birdenbire hatırına bir şey gelmiş gibi durdu: — Harry, dedi, Harry, bu adamı gözüm | mırıyor. Mutlaka bir yerde görmüşüm amma, di STANIN OMANI kaçmasına sebeb olmasını önleyordu. Bu minval üzere devam edip durür- ken, otele indiklerinin dördüncü günü Torik Necmi, Zormanı merdivenlerde kıstırır gibi oldu. Kendisi yukarıya, nöbet tutmağa çı- kıyor, harif de o sırada aşağıya İniyor- du. Tam, avluya iki basamak kala dö- nemecte karşılaştılar, Herif hızla 'To - Tiğin yanırldan geçti. Torik arkasına dönüp baktı. O idi.. tâ kendisi! Takvorun tesadüfündenberi, Torik bu adamla ilk defa yüz yüze gelmişti. Ermeninin yalan söylememiş olduğuna bu suretle kanaat getirdi. Lâkin ne de usta köpoğlu idi şu Zorman! Şüphesiz © da Toriği tanıdığı halde en ufak hay- ret ve heyecan eseri göstermemişti. Bi- lâkis: Hızlı - yürü - mekle beraber, a - dımlarında, ne kaç- mak istiyen bir ada- mın telâşı, ne de hü- viyetini — gizlemek kaygusunda bulu - nan bir sabıkalının tereddüdlü — isticali hissedilmemişti. Torik - helecanla odasına girdi. Orada arkadaşının gelip de hnöbet değiştirmesi - ni bekliyen Takvo - ra hitabla: — Merdivenlerde burun buruna gel - dik.. o okduğuna şüp- hem kalmadı dedi. — Ben sana deorum İt odur deyi, — Peki, ne yapacağız şimdi? — Polise haber edelim. — Polis tetik davranmaz.. işi tahki - kata falan döker, uzatır. Herifçi oğlu- nu kaçırırız sonra, — O halde, sen bilirsin. Lâkin şunu da fikrine koy ki, o önce beni, şimdik te seni gördü ise fesfeselendi. Altık bunda oturmayıp gider., karışmam,. Ne edeceysek böğünden etmeliyiz. Vakıt kaybetmeğe gelmez. — Ne yapalım? — Düşün. Sende espri envantif çek- tur, hemi kuvyetlidir. — Bende ne çoktur, dedin? — Espri envantif.. fikri icadiye der- siniz, ne dersiniz? Daha Harry cevab vermeden dışarı - dan deminki serserinin sesi duyuldu. Bu sefer ağlamıyordu. Bilâkis alaylıydı: — Kim olacağım? Meşhur polis hafiye- si Joe Cilmour! Affedersiniz demin epey maval okuyup başınızı ağrıllım. Ne ya - payım adamlarıma vakit kazandırmıya mecburdum. Onluk kalptı amma gene çok çok mersi mis. Haydi Allaha ısmarla - dık, Karakolda görüşürüz irşallah.» Ayni dakikada polis düdükleri, ayak sesleri duyuldu. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Pembe çoraplar Yazan: A. Çehov — Fikri, İca: benim rüşdiye mektebinde arkadaşımdı. Sen onu ne- reden hatırlattın şimdi? Sırası mı bu- nun? — Yok, ağnamadın. O benim tanıdı- ğım değildir. Ben has isim dememişim. Sankim, sende bir çıkar yoal bulmak kolaylığı vardır.. zorluk çekmezsin deoorum. Torik Necmi kendini koltuğun üzeri- ne bırakıverdi. Başını avuçlarırlın içine aldı; derin derin düşünceye daldı. Başka biri olsa, iş kolayın kolayı idi. Yolunu gözetip, raslar raslamaz aya- ğina bir çelme takılır, a) aşağı edilir, sonra da çullanılıp kımıldamaz — hale getirilirdi. lâkin bu öylesi değildi.. do muzuna kuvvetli, hem de idmanlı idi, Değil çelme takmak, karmanyolaya ge- tirmek, fizke ile dahi dokunulamaz ta - kımdandı. Torik bu gibi işlerde ne ka- dar tecrübeli, ne derecelerde atik ve tetik olsa gene onunla başa çıkmasına imkân yoktu. Zorman, zora geldiği da- |kikada Toriğin pastırmasını çikarırdı İşte, Torik bunu düşünüyordu. Bu meselede zorbalığın çıkar yol ol- madığını iyice kestirdikten sonra, bit de kurnazlık tarafını ölçtü. Meselâ, be- rTaber yaşadığı kadını elde ederek, onun yasılasile herifi gece yatağında bastır- mak, elini kolunu kıpırdatmağa - vakit |bırakmadan yorganla, yastıkla kıskıv- rak bir hale getirdikten sonra paraları istirdad etmek.. Lâkin hangi surat, hangi kıyafetle karıyı avlıyacaktı? Onu bir iki defa ko- ridorda rastlamıştı. Aman, ne yosma, ne şirin, ftingirdek şeydi! Kaynamış altın köpi gibi saçlar. kıvır kıvır lüle halinde, pembe beyaz çıplak sırtına doğru iniyordu. Lâciverd gözlerinin gü- leç bakışları uzun kirpiklerinin arasın- dan süzülmemiş olsa, muhakkak ki in- sanın tâ can evine nüfuz edecek, öldi recekti. Öyle çapkın naazrların allında erimemek mümkün değildi. fArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: