Seni bırakıyorum Mari Valevska. Vekilime de emirlerimi bildiririm. Hay- &i yolun açık olsun... Git. Kadınım, eğilip, bir baba gibi onu &- Hnden öpmesi kalbini büsbütün sızlat- tı ve bu kadar kuvvetli bir heyecanla nefesine darlık geldiğinden, ağzını açıp başka bir şey diyemeden, sado elile u- zaklaşmasını işaret et Ertesi günü, Mari tayn'a hareket etti. *tti. Düro ile Finkenş- * Napolyon onu büyük bir sevinçle karşıladı. Bir aydır Mariden mahrum kalmak, duyduğu arzuyu hakikt ve ih: tiras dolu bir sevgi haline getirmişti. Hem artık ana, sade etten, sinirden ge]- me maddi bir hisle değil, ömründe hiç duymamış olduğu ve bütün Tuhunu sa- ran temiz bir aşkla da bığhnıyçrdu, Gerçi Jozefine karşı da vaktile duy- duğu zâf çok şiddetli olmuştu. İtalya sefezine çıkan milli orduların genç ku- Tandanı, açtığı yıkıcı, devirici harb günlerinde, bu stcak kanlı, _ltc: gibi kadını ve ona yaşatmış olduğu unutul- Maz dakikaları düşündükce, deliye dö- nerdi. Sonra ilk coşkunluk sarhoşluğu teçince, Jozefinin ne yaradılışta öldü- ğ'lnu gördü. Bu kadının sırf, © sıra'laıj— a elinde bir daha iyisi bulunmadığı İ- çin kendisine vardığını, kalbinde en u- lak bir sevgi bağı bile yaşatmadığını anladı. Alçakcasına kocasını aldatmış ve «Şu küçük general» diye andığı İn- sanın gösterdiği ıışhnhk_larh da, âlem içinde bile, hep alay etmişti, Daha Mısır seferine çıkmadan epey zarlah evvel, birbirlerile barışık ol - malarına rağmen, aralarında fasılaları gok uzayan yakınlaşmalardan başka osaslı bir rabıta kalmamıştı. Fransaya dönüşünde de kardeşlerinden — işittiği kepazelikleri yüzünden kadını boşa - mak istemiş, fakat üvey çocukları Hor- tans ile Öjen'in göz yaşlarına dayana - mıyarak bundan yazgeçmişse de, bir- birlerile münasebetleri, zevahiri kur - tarmak kaygusundan (leri gidememişti. Esasen yaşını epeyce almiş olan _Jo- zefin, aşk maceralarına töbe etmişti. Fakat bu defa da artık Napolyan ona hiç aldırış etmiyor ve güzel Ro.'_nnlı'lar— la, aktrislerle, bazı aile l:;ml;;wje v;l: İ iriyor, gönlünü eğlendiriyordu. hn)ıîfîîıl:yonnşıxtd, madmazel Jorj ve| Eleonor Dönüel ile olan maceraları bi- le satht bağlanışlardan ibaretti, Onu eğlendirmiş, alâkasını çelmiş ve ihtirasını gıcıklıyarak, maddi ıf'ıu_!arı- nı doyurmuşlardı. Hiç biri, gönlünde bir heyecan uyandırmamıştı. z Doğrusu aranılırsa, Mariyi tanıdığı sıralarda imparator, sade kudretin, za- ferin fşığı insandı. HŞ Süka İşte ilk defa olarak onun gönlünü tâ derinliklerinden sarsan kadın, bu menekşe güzeli Lehli güzeli oldu. y Onun mukavemeti, tevazuu, maddi menfaat duygularına tamamen ya- bancı oluşu, Napolyonun içinde ka]yîu? olan insanlık hislerini kökünden altüst etti. Mari yanında iken, ıdefA ımparatfır- | huğunu, kudretini, haşmetini unutuyor, | Onun için sadece emin bir dost oluyor ve kadının kalbini, vakit vakit sızlat - maktan geri kalmıyan bütün o arkada bırakılmış şeylerin hasretini, iç acısını unutturmağa gayret eden sevgi ve şef- Mari Valevska 'Na polyonun aşk romanı Tercüme eden: Mebrure Sami n gönlüne giren güzel *Mari Valevska filmindena Napolyon onu sevinçle karşıladı.. insarlın sohbetinden zevk alıyordu. Düro imparatora, Fransadan gelen mektubları okuyordu. Saatler böylece ağır ağır, fakat süküt içinde geçiyordu. Mari bazan eline bir kitab alıyor, ba- zan da el işi yapıyordu. Napolyon dos- yaları, kâğıdları, yere yanına atarak nazırlarından gelen raporları okuyarak notlar tutuyor, çiziyor, yazıyor, işaret- ler koyuyordu. Kocaman ocakta kütükler yanıyor, | ortalığa hoş bir koku veriyordu. | Bazan imparator, düşünceli gözlerle ayağa kalkıyor, yerdeki kâğıd yığınını ayağile itiyor, bir kaç adım atıyor, pen- cereye gidip bâlü karlarla örtülü kır- lera bakıyor ve Mariye yaklaşıp, saçla- Tından öptükten sonra ateş başına gi- dip kunduralarını yakacak kadar a - yaklarını korlara yaklaştırıyordu. Bu gördüğü nevazişler Marinin içini okşuyordu. Belki henüz onu sevmiyor- du ama, bu kadar sıkı bir yakınlık için- de onunla beraber yaşamak, bu büyük insam ona iyice tanıtmıştı. Eski son - suz hayranlığı büsbütün artmıştı. Üs- telik kendini, bu kartalın pençesine düşmüş bir av biçareliğinde de görmü- yordü artık. Bilhassa Napolyonun, çok defalar gamlı anlarında, kendisi âyarındaki in- sanların yanlızlığından ve çok nadiren tam manasile emniyet edilebilecek sa- dık bir ruha raslayabileceklerinden bahsetmesi, Maride uyanmağa başlı - yan yakınlaşma hislerini büsbütün kamçılayordu. Nitekim bunu farkeden Napolyon da, onun gözlerinde sevgi ve şefkat pı- rıltılarının artışını görmek zevki için kendisini bazı defalar, olduğundan da- ha bezgin ve bedbaht göstermeğe ça- balıyordu. Nisan ve mayıs ayları böylece geçti. Napolyon bir iki defa cebhe ilerlerine gitti. İyi neticeler veren bir kaç taar- ruzları, keyfini ve itimadını da geri ge- tirmişti, Dantzig hükümeti Lefebvre'e uzlaş - ma teklifleri yapıyordu. Asıl harb da yeniden başlamak üzere idi. 6 haziran- da, Napolyon, ordularının başına geçti. Bir kere daha düşmanının üzerine yıl- dırım gibi indi. (Arkası var) Filistinde Arablar ordu teşkil ediyorlar (Baş tarafı 1 inci sayfamızda) oradan aşağılara hücum ediyorlar, Meselâ, Cenin kasabasında emniyet ve â- sayişin muhafazası için bazı evlerin yıkıla- gağını Uân edip kasabanın harlele muva - salasını kestikten sonra yıkma ameliyatına başlıyan askeri kuvvet, burada kuvvetle söy- lendiğine göre, bu kasabayı bir yığın enkaz baline getirmiş ve bir çok insanları tevkif etmiştir. Ancak tevkif edilenlerin büyük bir kısmı da kaçmaya muvaffak — olmuşlardır. 'Tevkif edilmiyenler de tedricl surette dağ - lara çekiliyorlar. Bu hal as veya çok nlsbette her tarafta yardır. Her tarafta terrörisller gayet munta- zam teşkilâtla çalışıyorlar. — Meselâ, Kudüs nde bile cami kapılarına, sokak du- arına, geceleri halka hitaben emirname- ler yapıştırıyorlar ve bu emirnameler de wıl tarafından dinleniyor. Filistin halkı, meşru | hükümet olmak üzere isyan hükümetini ka- bul etmiş gibidir. Yalnız onun — emirlerini dinliyor ve kendisini ona uyduruyor. Zater biztat terrörist teşkilâtı da kendisini Pillst Hin yegâne milli ve meşru hükümeti olmak #üzere ilân ediyor. Bu hükümet, son günlerde köylerde, kü - çük veya büyük şehirlerde ve hattâ Kudüs- kat dolu bir hal alıyordu. Finkenştayn,daki viran şındı Ş şadıkları günler o kadar birbirinin eşi bir sadelik içinde geçiyordu ki, bunca hâdiselerle sarsılan Mari, burada ya- vaş yavaş kendine geliyordu. Nupol - yon sabahları onun yanından ayrılıyor, öğleye kadar Bertiye Mare ve Savary ile çalışmağa gidiyordu. P Yemeklerini başbaşa, küçücük bir masada yiyorlar, sadece Naj nun uşağı Konstan anlara hizmet ediyor- du. Yemekten sonra Düro - geliyi Önceleri çekingen ve ürkek düran Ma- ri, bu bazan nadan denilebilecek kadar doğru sözlü olmağı seven sadık ruhlu İtazam ordu ve taşki 'OTĞU. | giyorlar. | ]m de neşrettiği emirnamelerle dört sınıf kur'a efradını süâh altına çağırdı. Bunlar 19 la 20 yaş arasında bulunan genç Arablardır. Şimdiye kadar isyan teşkilâtimna — iştirak gönüllü şeklinde vukua gelirken terröristle- rin baş kumandanlığı tarafından neşredilen bü emirmameden sonra iİş mecburi — hizmet mahiyetini almıştır. Nasyonalist Arab mu - n kuvvetli ifadesine göre milli müca - e teşkilâtının şimdi kuvvetli bir ordu vü- cude getirecek derecede mükemmel vasıta « ları, slâhı, mühimmatı ve malsemesi var - dız. <Artık iş çetecilik devrinden çıkıp mun- t devrine girmiştir, Arablar üzerinde yaptığı - tazyikler maküz neticeler veriyor. Meselâ, şimdiye ka- dar burada neşredilebilmiş olan — «Siratül - müstakim> ismindeki son Arab gazetesi de göçen gün kapatıldıktan sonra artık Ku - düsde Arabca gazete neşredilmez oldu. Pa - kat, bunların yerlerine, şapirograf veya ma- kBine ile teksir edilmiş terrörist sayfaları el- den ele dolaşıyor. we bu suretle halka İngi- lüzler tarafından yapılan mezalim hakkın da bir takım hikâyeler naklediliyor. Yazı lan şeylerde büyük mübalâga olduğu aşikâr bulunmakla beraber halkın büyük bir kısmı banlara inanışor ve İngilizlere karşı içinde büyük bir hırs ve kin uyandığını görüyor. Bu kin onların tetröristlere lthaklarını mu- cib olmaktadır. Filistin Arabları terröristlerin her gün yaptırları hücum ve taarruzlardan pek mem nun ve ümidli görünüyorlar, Neticenin iyi olacağına kanidirler. Son zamanlarda Arab — memleketlerinin bütün büyükleri birbirlerine Landrada ran- devu verdiler: İbnissuudun veliahdi, Irakin hariciye nazırı, Büriyenin Başvekili bugün - lerde Londrada toplanmış ve Filiştin hak - kında İngiliz hükümetine müşterek ve mün- ferid müracaatlar yaptnış - bulunacaklardır. Filistin bu müracaantların iyi bir tesir yapa- tağına kalldir. Bu cümleden ölmâak ürzere, buraya gelen Burtye ve Miısır gazetalerinde 'Türkiyenin de Filistin Arabları lehinde İngillere nezdinde müracaat ve tayassutta bulunacağına — dair bazı haberler görüldü. Bu — haberlere göre, yakımda Cenevreye gidecek olan Doktor Aras bu mesele İle ebemmiyetli surette meşgul o- lacakmış. Bu haberleri okuyan — Nasyonalist Arablar çok Ümidlere düştüler. Onlara göre İngiltere nezdinde yapılacak — teşebbüslerin eu tesirlisi Türkiyenin teşebbüsü olabilir. E- Rer Türkiye Filistin lehindo bir tavassutta bulunursa İngiltere onun hatırını kırmaz - mış! Vaziyet hakikaten çok ciddi safhaya * Kodüsde dahi hayat fevkalâde büyük bir| girmiştir. Bimmat İngilizler de Bunu müdrik üzayaka içindedir. İtgiliz — memurlarıdın| lııluııwhı; meztamarten g VN Günş Böyoğluspoila dün 0 -0 berabere kaldı karşısında iyi bir Türkiye milli küme şampiyonu olan Güne ş, federasyon dışı klüplerin en kuvvetlisi olan Beyoğlusporlular oyun gösteremedi Dünkü spor hareketlerinden (ki görünüş: Yüzmeler ve futbol 'Türkiye milli küme çampiyonu Güneş dün federasyon dışı klültlerin en kuvvet- Tisi olan Beyoğlusporla karşılaştı. Beyoğ- lusporlular dün Güneşe nazaran gok üs- tün bir oyun çıkardılar, Güneşliler her halde mevsim başı olması dolayısile fe- na oynadılar, Yalnız nazarı dikkati cel- beden şey Türkiye şampiyonunun birkaç hafta evvele nisbetle daha nefesli oluşu- dur. Güneşin en iyi oyuncuszu şübhesiz gene kaleci Cihaddı. Faruk bir hayli fa- vullü idi İbrahim de Mısırlıların karşısın- da gösterdiği oyundan birazını olsun Bgösteremedi. Her hareketi Talsolu idi. Muhacimler de bocaladılar, İzmirli Hakkı yok gibi idi. Muhacimlerden Rebil eski kuvvette, Niyazi bozuk, Salâhaddin ağır idi. Vehab bazı güzel hareketler yapmak- la beraber iyi sayılmaz. Murada birinci devrede pek iş düşmedi. İkinci devrede de Niyazi ile dalma yerlerini çaşırarak bir- birlerine girdiler. Buna karşı olarak Beyoğlusporu daha canlı, daha güzel oyun çıkarırken gör- dük, Tarafdarlarına birçok zevkli anlar yaşatan Beyoğlusporun çok eski kalecisi Çafatinos rakib takımım kalecisi Cihad- dan pek aşağı kalmıyordu. Sol müdafi Hıristo şayanı hayret derecede iyi ve te- miz oynadı. Beyoğlusporun merkez müu- avini Etlen nedense çok konuşarak oy- nuyor ve her şeye itiraz ediyor. Beyoğluspor muhacimleri iyi çalıştılar. Fakat Cihadın yerinde — müdahalelerile bir şey yapamadılar. Maç, bazan pek zevkli va bazan da pek sönük geçti. Neticede 0-0 beraberlikle bit- u. Güneş: Cihad - Farak, İbrahim » Yu- suf, Hakkı, Ömer - Salâhaddin, Niyazi, Vehab, Rebii, Murad. Beyoğluspor: Çafatinos - Hıristo, Fedon « 'l;ulo. Etien, Çiçoviç - Filipo, Culafi, Me- sineji, Bambino, Todori. Hakem: Şazi Tezcan (Güneş). Galatasaray - Galatasporu 4 - 2 yendi Daha henüz resmt maçlar başlamadı- ğından mevsime giren klüblerimiz her hafta bir maç yapmak — mecburiyetinde kalmışlardır. Galatasaraylılar da dün sa- bah ikinci kümenin en kuvvetli takımı Galatasporla karşılaştılar. Birinci devre- yi sarı kırmızılılar 2-1 mağlüb bitirdiler. Hemen hemen pek genç oyunculardan mürekkeb olan Galatasaray takımı ikinci devrede üç gol çıkararak maçı 4-2 kazan- dılar, Şerefspor - Galatagençlerbirliğini 3 - 2 yendi Yeni teşekklül öden Şerefspor klübü 8 üncü ve 4 üncü takımları muhteliti dün Güneş » Beyoğluspor imçı;ıdçıı heyecanlı bir sajha t Beykoz çayırında Galata Gençlerbirliği ile karşılaşmış, çok güzel bir oyundan sonra 3 - 2 galib gelmiştir. Yeşillaaki yüzmeler çok güzel oldu Yeşilköypalâs'ın önünde hususl suret- te yapılan havuzda Yeşilköy Halk Partisi spor komitesi tarafından Yeşilköylülere mahsus olmak üzere bir deniz bayramı yapılmıştır. Bu yüzmelere haricden yal- nız Galatasaraylılar davet edilmişlerdir. Neticeler şunlardır: 60 metre bayanlar — 1 Minerva - II Ta. nla, 100 metre — I Mahmud (Galatasaray), H Dimitri, TT Aris, 100 metre sırtüstü — I Şamil (Galata- saray), II - De la Granj, II - Oğuz. tasaray), II - Piyer, III - Georgi. 8600 metre — I - Halil (Galatasaray), TI - Aris, TIT - Ekonomidi. Orhan. 400 metre serbest — I Sadullah (Gala- — 100 metre kurbağalama — I Ferld, I1 - — 4X100 — 1 - Halil, Sadullah, Beslâm, — Dimitro. II « Mahmud, Şamil, Alber, Cor- — ©. Tek çifte sandallar — I - Başaran sanda — lile İlhami, IT - Arşak, İki çifte sandallar — I » Bedros, Ke- vork, Miığır, Botlarda — I - Dorfani, Ii - De la Granj, — Kik Batlar — madı. II - Koç. Padılbot — I - Etien Ferri, T! - Şükrü, Yağlı direk — I - Nejad, Iİ - Recai. Şarpi — I - Feyyaz (Samatya), Ercü- mend (Bakırköy). Ördek kapma — I - Mahınud (Galata- saray), II - Halil (Galatasaray). Dingiler 4 metrelik — I - Mariniç, JI « Kaptan Cak. Dingiler 5 metrelik — I - Rauf Ferri, JI - Diaman Dopulo, Kotralar — I - Taranto Birinci gelen anlaşıl-