3 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

3 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

.. Hergün Hatay Türklerinin Büyük vazifeleri Yazan: Muhittin Birgen ün Hatayın doğum günü ol mak münasebhetile yazdığımız yazıda Hatay Türklerinin wazileleri Ü- zerinde durmuş ve ilk mühim vazlle e- mak üzere Hatay Türklerinin kendi aralarında sıkı bir birlik ve seviş- me havası yaralmaları noktasında ırr' etmiştim. Hatay Türklerine, bu büyük tarihf günlerde, vazifelerini ha rlatmak gün de onların ikinci dere vazifelerinden bahsedeceğiz. | Hatay bir devlettir; bu devletin içinde birçok Hatay vatandaşı vardır. Bu vatan- daşlar arasında tam bir sevgi, tam bir ahenk teessüs etmek lâzumdır ve bunun tesisi vazifesini de, Hatayın muatlak ok- seriyetini haiz <kütlesi olan, deruhte etmiş bulrmuyorlar. ŞŞu halde Hatay Türkleri bu mühim vazifeyi ifa için, Gevlet hâkimiyetini elde tutan un- gür sıfatile, son derecede dikkatli bir si- Jyaset takib etmeğe mecburdurlar, Eğer Hataylılar, kuvvetle ümid otti- ğimiz gibi, bu mecburiyeti tam manasile anlıyorlarsa o zaman aşağıdaki sözleri pagandaşı tesiri altındn kalarak Türki- yeye ve Türklere karşı tahrik edilmişler- dir. Bunların aralarında bazıları Türk- lerin kendilerine düşman oldukları fik- vine bile zahibdirler. Hatay Türkleri, Hatay devletinin idaresini ellerine ah dıkları tarihten itibaren, öyle bir siyaset takibine mecburdurlar ki bu sayede, Türkleri kendilerine düşman — farzeden €en mütcassıb ve en çok ecnebi propagan- dasma kapılmış unsurlar bile, nihayet bu fikirlerin yanlış olduğunu anlasınlar ve 'Türklerin ne kadar medeni, ne kadar te- samüh sahibi insanlar olduklarını takdir etsinler, en büyük milliyet duygusu ve milliyet sevgisi, medeni insanlarda baş- kalarının milliyet duygularına ve milli- yet haklarına riayette kusur etmemekle tezahür eder. Bunun için bir Türk Ha- taylı Hataylı bir Araba ve Hataylı bir Ermeniye vatan kardeşi gözile bakmıya mecbur olduğu kadar onun her nevi milli duygularına ve milli haklarına - da-hür- met ile mükelleftir. Hatay devletine hâ- kim olan Hatay Türkü Araba, Ermeniye, Kürde, Çerkese, hülâsa Hatayın bütün vatandaşlarına, bunlar bu vatandaşlığa hürmet ve riayet ettikleri müddetçe, yalnız kardeş gözile bakmıya mecbur- dur. Bunun aksine hareket, Hatay Türk- lerinin bir devlet idare etmeğe - kadir,| medeni bir külle teşkil edemiyeceği tar- zındaki düşman ve cenebi iddialarına hak verdirmek demek olur ki bu, bir nevi cinayet olur. * Hatayın en büyük bir meselesi de Türk- lerle Aleviler arasındaki münasebetler- dir. Hatay Türkleri bu meseleyi de en kı- sa zamanda halletmeğe mecburdurlar. Yani Hatayda Türklerle Aleviler arasın« da hiçbir mesele, ihtilâf mevzuu olabile- cek hiçbir dava kalmamalıdır. Resimli Makale: Her iInsanın hayatında bir gâayesi vardır. Yıllarca sırf ona varmak için uğraşır. Bazan mavaffak olur mes'uddur, Türkler bazan da yarı yalda düşerek kalır bedbahttır. Po BTA , — Düşüp kalkahnlar.. — İnsan karakterinin zâfı veya metinliği yürüdüğü yolda bir defa düştükten sonra kalkıp talkamaması ile anlaşılır, Kendisini yeive kaptıran adam daima bedbaht, kapurmıyan daima mes'uddur. Saatte 15 lira Kazanan berber Makas, tarak ve su ile daimi perme- pant yapan ve ilkönce bunu kendi ba- |? şırda tatbik eden Amerikalı berber Mis-|j ter Kristi, hünerini İngiliz halkına gös- |j termek üzere Londraya gelmiştir. Bir I zamanlar papaz olacak iken, talihin ga- î Tib bir cilvesile berber olan Kristi, bu j keşif sayosinde şimdi saatte 15 Hra para 'Ş kazanmaktadır. ——— —— ve büyük şahı, Şif mezhebi ile büyümüş olan oğluna ve veliahdine, Sünnt bir| memleketin Sünni hanedanının kızını ak dı. Bununla, Sünnilik ve Şillik davasının | artık tarihe karışması icab eden mesele- lerden biri olduğunu gösterdi. Şitliğin BSünnilik karşısındaki mevkii büyle olun- ca Aleviliğin vaziyeti büsbütün ehem- miyetsiz bir mahiyet alır. Hatayda da A-| levilik ve Sünntilik davası ortadan kalk- malıdır. Hatay Türkleri şu işe çok ehemmiyet vermolidirler: Aleviler, belki Siümnnflere doğru gelmekte tereddü edebilirler; çün-İ kü onlar, pek çok zamanlardanberi mı di aralarında kapalı bir hayat yaşamaya | alışmışlandır. Zarar yok; varsın, onlar u—z voddiüd etsinler. Onların karşısında Sün- | ni Türklerin vazifeleri mütemadiyen bu kardeşlere doğru gitmeğe çalışmak, sa- i ğ İ Hatay Alevilerinin büyük bir kısmı, ecdadlarile birlikte en halis Türklerdir. İçlerinde türkçeyi unutup arabca konu- şanları da varsa da bunların da asılları her an onlara el uzatmaktır. * A7 TÖM Zibette makümları HergUn bir fikra — | Herkes dövebilir Hükümdarın verdiği ZT hediye Sudana ticaret yapmıya giden ecnebi, rahat rahat ticaret yopabil- mek için hükümdarın teveccühünü kazanmak icab ettiğini hüissetmişti, Hükümdarın yanına gitti ve cebin- ? den saatini çıkarıp verdi: il — Bunu size hediye olarak getir- İ| dim! Hİ Dedi. Hükümdar altın dolu kesesi- İ ni tüccera uzattı: — Çak memnun oldum! Ben de si- ze bunu hediye ediyorum. Tüccar vak'ayı bir arkadaşına an- lattı. Tüccarın arkadaşı haris bir a- :| damdı: E — Kötü bir saate bir kese altın ve- rTer hükümdar, birçok kıymetli eçya götürsem kim bilir baema ne kadar al- $ tın verir, AM e M Bu resim Tibetteki bir katili göster- til bundan böyle ümrünü işkence ve 1z- |tırabla geçirecektir. Ayaklarına zincirler G mektedir. Ölüm derecesinde dövülen ka- | (€ 35 ten aşağı düşmez.. Diye düşündü, bu hetesle eline ge- ? çen keymetli eşyayı bir sandığa dol- : durdu. Hükümdare- götürdü. Hüküm- ; dar çok sevinmişti. Nanl muhabele | edeceğini şaşırdı. Sonra birden ken- j disine verilen ve zincirle boynuna as- maş olduğu saati hatırladı: — Hediyelerinize çok teşekkür e- derim, ben de bilmukabele size ev- velce bana bir ecnebinin hediye at tiği dünyada eşi görülmemiş bir şey hediye edeceğim. Saati boynumdan söktü.. tüccarım arkadaşma üzcttı. N e SA S FED At Bar kralı boksör $ Şu gözlükli zatı tamıdınız m?7.. İşte, Hatay Türklerine hatırlanılması | zamanlar Bir vurulmuş ve suç alâmeti olmak üzere de boynuna tahtadan bir tasma geçirilmiş- tir. Böyle tasmalı bir adamı görenlerin yüzüne tükürmeleri, dilerlerse dövmeleri Tibetlere verilmiş kanuni haklardandır. Girdiği evde uyuya kalan hırsız Landrada, hırsızın biri bir eve girmiş, yükte hafif pahada ağır ne bulduysa geblerine indirirken, ev sahibi çıkagel- miş, bunu gören hırsız hemen karyola- nin altında sinmiştir. Maksaadi, ev ahibinin uyumasımnı bek- Tiyerk bir fırsatmı bulup kaçmaktır, Hal- buki, kendisi gafil avlanarak olduğu yer- de uyuyakalmış, üstelik te horlamaya başlayınca, ev sahibi meseleyi anlamış, hemen polise haber vermiş, ve amatör hırsız soluğu karakolda almıştır. Çarmula gerileri 55ikül: Amerikada sabıkalılardan birini, vak- tile Kaliforniya hapishanesinde — yatar- ken tanımış olduğu iki arkadaşı dağa kaldırmışlar, zorla açık hevadaki kereste ambarlarmdan birinden iki kereste çal- dırmışlar, ve eline keserle çivi vererek, bu keresteleri bir put şeklinde çevilci- Tmişler. Sonra, kendisini çırıl çıplak soya- Sözün Kısası | Gölgede 371 E Talu ününün dörtte üçünü, tekaüdlü- ğünd ü geçirmekte —olduğ bu daracık mahalle kahvesinde, bütün müdavimlere: «Elümanl» dedirtmiştir. Saltanat devrinde tüfekçi ustası imiş.. Ealiba, daha © vakitten bu derece geye- imiş ki, çenesinden kurtulmak için onu dalma uzak yerlerde: Fizan'da, Yemen'de, Hicaz'da bulündurmuşlar. Oral>on fevkalâdo ağır iklim şartları ni ldürmemiş, Bilâkiz, mumyalaşmış vücudüne bugün herkesim hayretini ve hayranlığını celbeden bis hayatiyet, bir çeviklik ve bit dayanık « lik vermiş. Her sabah, kırk senedir değişmiyen kıyafetile, kahvrye glir, köşe pencuresi « nin dibine kurulur. Şıra rengindeki ça - yını, içetisine dört parça şeker atıp tü şuruplandırdıktan sonra, görenleri sinir- lendiren bir yavaşlıkla, dakikalârca ka « rıştırır. Sanki o çayı içmekten değil de,: karıştırmaktan zevk alıyordur. Ayının on hikâyesi varmış; dokuzu aha lat üzerine. demezler mi? Bizim tüfekçi ystasının onda dekuz hikâyesi de, Fizan,' Yemen vae Hicaz üzerinedir. — Bu sıcaklar da bir şey mi? Siz sıca- ğı Fizan'da görmelisinzi, Yumurtayı ku- ma görn.. hemencecik çek, çıkar.. hazırz lop olmuştur. Hemei salatasını yâp, yel.. Son günlerde, onun diline vird ettiği mevzu hep bu idi. Sıcakta, insan kısmının tahammülü a« zalıyor, Beyninin hafif hafif erir gibi ol« duğunu hissederken, şunun bunun saçma sapan sözlerine, palavralarına kulak aa« mak, hele kulak astıktan sonra da onla« rın üzerinde zihin yormak güçtür. Onun için, 6, boyuna söylüyordu: — Tehame'de, hararet derecesi gölge « bu İstanbulun meağı da sıcak mı, sanki? — Cidde'de, Allah sizi inandırsın: Rüz- gür, adamın yüzüne yalaz gibi hohlar!.. — Künfedde de, hiç unutmam, gömlü- ğimizi ıslatır da öyle giyerdik.. ! — Bir gün, rahmetli Recep Paşanın maiyetinde, Urfala'ya gidiyorduk.. yolda, ağırlık taşıyan develerden birinin teşem« müse uğradığını gözümle gürdüm. Nere. de oranın sıcağı, nerede buranınki?! Bir, üç, beş.. yokuşu çıkıp ta, terden bunalmış bir halde, bir bardak soğuk su ile beraber bir kahve içmeğe gelenler, bütün gün çektikleri işkenceyi hice sa- yan bu lâflardan kaçıyor, başka yore sa- vuşuyorlardı.. Derken, evvelisi gün, tüfekçi uslası, sıre tında reagi atmış pike hırkası, başında beyaz ketenden, gülünç bir çocuk şapka- sile geldi.. yerine geçti oturdu.. Mutad hüâfına bitkin görünüyordu. Çayını, her zamanki kadar uzun karıştır« madı. Tuhafı sesi de çıkmıyordu. Kah « veci sordu: — Bay baba! Nasıl sıcaklar? Sizin ora larda böylesi var mı idi İlk defa olarak, ihtiyarın ağzından çu sözleri işittik: — Yoktu, evlâd! Yoktu!. Böylesine hiç rastlamadım.. Gölgede 37, onu bile mat elmiş, sene- lerdir traşına tahammül edenlerin öcünü almıştı. 'İm;":ı;:ı" i“:"”::; yak putun Üstüne uzatmışlar ve «İsa> gibi gezet larında boy boy) çarımıha germişlerdir. görünen bu kara gözlüklü - : E. Talua TAKViM arandığı zaman 'Türk oldukları görülür. ' taydalı olan vazilelerden bir kısmmı da|bah: ttiği, Şu halde Alevilerle Türkler arasında| bunlardir. Fakat, hepsi bundan Tbaret o- reıl:kr! Sünnülik ve Alevilik gibi bir mezheb far-|Jamaz. Giriştikleri davada muvaffak ol- dam harbde tayyarecilik, sonraları kaba- kından başka içbir mesele yoktur. — İmalır için dikkat edecekleri daha bir İze artistliği yapan, şimdi de Birçok kok- Ölü masal söyler mi? Bün girerleri oltü aa artık. bir| çok vazifeler vardır. Sırasile onlardan da |teyl barlarının sahibi olan meşhur bok-| İngilterede Bövninjanda aktörün biri, deri, kendi aralarında hi:-l*ıhıî:ıy îl“" n ; sör Karpantiyedir. Deauville'd — güneş, (Ölü masal söylemez) piyesini oynarken yaşıdıkları için, tamam anlamış olma: aa İkalb sektesinden ölmüştür. İSTER İNAN, salar bile Hatay Türklerinin pekâlâ bil- meleri lâzımdır. Kafkasya hatıralarımı yazdığım sırada etrafile izah etmiş oldu- Dün İstanbulun mühimce fabrikalarından birinde bütün nistleri ârızanın elektrik cereyanında olduğunu anlıyorlar İSTER İNANMA! kerek araşlırdılar, fakat Arızanın mahiyeti gene anlaşılı- madı. Bunun üzerine şehrin sayılı üç beş pratik mühendi- sinden birine haber yollandı, adam geldi, makinistlere sordu, anlattılar, o verilen izahatı dinledikten sonra — hiç bir şeye el sürmeden sadece: — Sağdaki sigortayı değiştiriniz, dedi ve sigorta değiş - İSTER İNANMA! #um gibi, Kafkasyada bugün Şiflik ve Sünnilik davası kalmamıştır. Şif, Şi! ca- miine, Sünni de Sünni camiine giderler, fakat, Türk olarak karşı karşıya geldik- leri zaman Sünniliği de, Şilliği de unu- turlar. İzaha hacet yoktur ki Şiflik Ale- viliğin en keskin şeklidir. Diğer taraftan şunu da — hatırlatalım: Şitliğin en yüksek mümeesili olan İran bile bu davadan vazgeçti. İranın akıllı dı, fakat yerini bulmak bir türlü mümkün olmuyordu, civarın elektrikçi mağazalarına haber gönderildi, üstüste dört mütehassıs çağırıldı, onlar da günün sıcağında ter dö- İSTER İNAN,

Bu sayıdan diğer sayfalar: