lerdeki Polinl vska'nın yanına a r Iltifat eseri olarak kız yanağını okşıyarak neş'eli ne var, ne yok bakalım, süs ? diyor ve kadınlara karşı ne- tavırlar almağa pek alışık de - kontesin önünde eğiliyor, güzel or ve bu eli bir an için, avu- cunda, sıkı sikti tutuyor. Onu yerine oturttuktan sonra, ken- disi de, görümcelik zıddiyeti ile, Joze- fini üzecek her fırsattan istifadeyi bi- len Karolin'in bir saniye evvel Mari Vale nın yanı başında boş bırak- uğa oluruyor. Genç kadının kulağına eğilerek: — Çok şükür, nihayet seni bulabil- , tatlı bir tanem, diyor. mehanun fakat Ürkek bir gü- lümseyişle, sanki şarkı söyler gibi â- henkli bir sesle, bazı kelimelerin talâf- fuzunda, bir İtalyan türküsünün içli- efin için üzecek? alarını, ona Çok deî:ı.ır, geçici kendi ağzile anlatmadı mı? Vaktile yaptığı boppalıklar ve oynak- lıkla; mukabil, şimdi o da kocasının izliğine hiç ses Çıkarmadan, meden, göz yummağa mecbur iş günlerin h: nı affetti ama, ..ı.ıller olüyor ki, her şeye rağmen, ri geldiğ hıncını nasıl çıkaraca- ğinı bilem Sana srandı? Bir ne- zaketsizlik 7 yoksa? diye so- Tuyor. Mari, karmadı. Kardeşinin bir işaret! üzerine, larında kalmış olan pre bir kaç kelime ile Jozefinin, Mariyi na- sıl karşılamış ol nu anlattı. 0 di, fırlına yakın, açılıp kapanıyor. den koyulaştı. luna değdi ve yan - İşte burun de! Çelik mavisi Mari, imparatorun & rek ona yalvardı: — Haşmetmeap, varırım size, şu- radaki mevi i nün, bir patlak verip beni büsbütün güç bir vaziyete düşürmeyin Doğrusunu ararsanız im- paratoriçenin hakkı var. Kim bilir onun gözünde ne kadar suçluyum. İstediniz diye geldim ama, biliyorsunuz, burası benim yerim değil! Kadının elini tuttu, kendi avucuna aldı. Napolyonun elleri Bourbons sü- lâlesinden gelme kralların hiç birinde görülmedik derecede asil biçimli, beyaz e küçüktü. Peki çocuğum, sen merak etme, Ne lâzımsa ben yaparım. Şimdilik berabe- riz ya... Bunun zevki yetör bize... dedi. Sırmalı, nefti bir örnek kıyafetleri- le, saray uşakları ellerinde tepsiler, şer- bet dağıtıyorlar. Napolyon bunlardan birini durdurdu ve genç kadının bir şey içmesini diledi. Etrafın dikkatini çelmemek için Ma- ri, hemen bu teklifi kabul etti. Napol- yon, üzerlerine dikilen hayret dolu ba- kışlara aldırış etmeden, kristal bardağı tepsiden alıp, kendi elile kadına uzattı ve altın kaşığın sapındaki «B> marka- Sını göstererek: Bak Mari, birinci konsüllük zamanı- mın takımından bunlar... dedi ve dal- gin, gamlı bir sesle: — O zamanlar, daha gençtim.. diye ilâve etti. Mari, usulca: — Olabilir... Ama benim gözümde siz daima ve her zaman genç kalacak- sınız, dedi. 1769 da doğduğuna göre daha kırk yaşında bile değil ama, omuzlarında öyle harikulâde, göz kamaştırıcı bir ik- bal yükü taşıyor ki, âdeta herkese da- ha yaşlı görünüyor. Halbuki henüz, fazla şişmanlamış bir halde de değil Saçları, alnının iki yanlarından, o efsanevi perçeminin al- tından biraz açılmağa başlamış. Ama rengi iyi, yüzünde hiç kırışık yok, göz- leri derin ve berrak, dişleri harikulâde muntazam. Hiçbir generali, onun kadar cevval ve çevik değil, Kudretli dımağı, impa- ratorluğunun muazzam idaresini, tut- tuğu simasının dolaşık de; harblerinin plânlarını, hiç yorulmak bilmeden başarıyor. 20 sene gibi kısa bir zaman içinde, tarihin en umulmadık hâdiselerini gör- müş olan bütün bir dünyanın şaşkın- kıpkırmızı kesildi, sesini çı -|lik ve hayranlığı hep onda toplanıyor. Bunu ve kendi kıymetini, kudretini o |da biliyor; fakat Marinin yanında bü- < Borgez ise,|tün bu çapraşık şeyleri unutuyor, sa- dece bir erkek, seven ve bütün mana- sile de sevilen bir erkek oluyor. Öte yanda da, etrafını alan kadınla- rin ortasında oturmuş, ara sıra sabır- sızlıkla dudaklarını ısıran Jozefin Na- polyana bakmaktan kendini alamıyor. Mari ile konuştuklarını duymak için çıldırıyor. Fakat bu kalabalığın içinde, © kadar mesafeden, mümkün mü bu? Sadece görüyor. Ve gördüğü de onu te- selli etmeğe yetiyor. Kendi tâbirile «mevkii» eski Vikon- tes dö Boarne'nin asıl ehemmiyet ver- diği şey de, zaten bu. Napolyona karşı beslediği histe korku, saygı, ve bir ne- vi de minnet duyguları garib bir şekil- de karışmış bulunuyor. Martinik adasının bu kartlaşmış gü- zelinde, çoktandır etten sinirden gelme ihtiras hisleri sönmüş bir halde, Koca- | sına karşı gösterdiği cilve ve şuhluklar, fazla oynanmış bir piyes gibi kulakta, yavan, boş ve kof akisler yapıyor. Yalnız ona hâkim olan kudretli bir tek his var: Kota Avrupanın en başta gelen kadını sayılmak. Gelmiş ve ge- BON POSTA «Haşmetmeab, yal varırım size.... lecek içinde de yeryüzünün en kuvvet- H, dâhi askerlerinden biri diye anıla- cak olan büyük insanın eşi, his ortağı, hülâsa tek bir kelime içinde «imparato- riçesi» olmak! Halbuki Napolyonun ruhunda böyle sürekli bir sevgi kasırgası kopması ve kim bilir, belki de bu aşkın ileride bir mahsul verebilmesi ihtimali, o zamana kadar büyük cihangirin dımağına yâ- lan, kurnazlık ve oyunla hâkim olma- sını bilmiş kısır ve yaşlanmış kadının son zâlim hükme uğraması demek ol- mıyacak mı? Hortans bunu düşünüyor ve anmesi- ni gülümsetmek için yaptığı bülün gayretlere rağmen Jozefin de bunu dü- şünüyor, Sarayın içini dolduran bunca insan da hep bunu düşünüyor. Marinin yanında, Napolyon, hayat ve şöhret kavgasına atıldığı ilk günler- deki kayıdsızlık ve neş'esini bulmuş gi- . Gülüyor, konuşuyor, kendini beğen- dirmek istiyor ve beğenildiğini hisset- mekle büsbütün göz kamaştırıyor. Düro'ya işaret ediyor ve Lehistanda geçen ilk aşk günlerinin sır ortağı olan bu sadık müşür, gelip Polin'in oturduğu koltuğun yanında ayakta duruyor. (Arkası var) Eski Türk detektilleri (Baştarafı 9 ncu sayfada) — Biz oraya gidelim de eşyalarınızı alıp ıehıvlım. d:dım. — Müsaade ederseniz, biz de beraber geliriz, cevabını verdiler. — Buyurun öyle isel Hep beraber kamyon bozması bir oto- |büse atladık. Şoförle birlikte tam bir dü- zine olduğumuz için, daha ufak bir nakil vasıtasile gitmemize imkân yoktu. Neyse, vardık oraya. Yüksek bir tepe- nin sırtında taşlık, molozluk bir yer... Küçük hırsız, geceleyin buraya geldiği için yolun kenarına işaret koymuş. Onu buldu. Bir kaç adım ileri gitti. sağa dön- dü, gene yürüdü. Nihayet bir çalılığın di- bindeki taşları çıkarmağa başladı. Bun - rın altından da flk evvel Hüsameddin Beyin 200 lirası çıktı. Arkadan saatler... Daha arkadan tabancalar... 'Tekrar otobüse atladık Trabzona gel- dik. Zabıt tutturdum. Malları sahiblebine teslim ettim, tabil küçük hırsızı da sulh hâkimine! Sabih Alaçam ' muhafaza edebilmeleri için en müraacat etmelidirler. Adrosı Iıılırhıçı îolı!oı 60474 Geceli - Gündüzlü USKUDAR AMERİKAN KIZ LiSESi Mekteb Eylöl'ün 20 NCI SALI günü açılacaktır. Kaynü için becgün mektabe mütasast. öüllebiliz. “Taki mlsbeler. yi (Baş tarafı 7 inci seyfada) vücudünden pürüzsüz olduğu için kom - binezon giyip ortaya çıkabiliyorum. Mantolu hiddetleniyor: — Şuna da bakın neler söylüyor. Kombinezonlu altta kalır mı, bağırıyor: — Bus sende, seni çıplakken görme - dim değil mi? Sırtının ortasında koca - man bir çatlak var. Hele amuz başların, parça parça dökülmüş. Roplu manken mantoluya bakıyor: — — Sus hemşire, böyle terbiyesizlerle konuşulmaz ki. — Sen de mantoludan aşağı kalmazsın, ne diye hep kollu roplar giydiğini biliyo- Mizah: Mankenler konuşusra rum. Sol kolun kopmuştu da sonradan — Biz onu affetmişsiniz, ben de sizin| yapıştırmışlardı. Yapıştırılan yer kap - gibi giyinirim amma, vücudüm hepinizin | kara; gören olsa iğrenecek. Tuvaletli manken mağrur bir eda ile gülümsüyor. — Hepiniz kusurlarınızı meydana vu- racağınıza burada kardeş kardeş geçinse- niz olmaz mı? Bu tuvaletli manken de yaman şey, gi- yimli erkek mankeni gibi, nerede ise ben de ona âşık oluvereceğim. Haydi haydi, bir an evvel buradan uzaklaşalım. Mağazanın kapısından çıkıyoruz. Ku- lağınıza bir ses geldi mi? Benim geldi. Mankenler hakkımızda konuşuyorlar, Pek iyi an! am- ma, zannedersem bizimle elay ettiler.. İsmet Hulüsi Mahkümlar adasında üç gün (Baş tarafı 9 uncu sayfada) bağlı olan tertemiz yolun iki tarafında parklar yapilmış, yol boyunca atölyeler, yatakhaneler, ambarlar, vesair binalar var. Mahkümlar iki renkli elbiselerile yo- lun iki tarafına dizilmişlerdi. İskelede Bursa valisi Şefik, Bursa müddeilumumi- si, adadaki memurlar — bulunuyordu. Mahkümların alkışları ve (yaşa) sesleri arasında vapurdan indik. Bay Saracoğlu: — Nasılsınız arkadaşlar! Diye sordu. Tunç yüzlü sabık mücrim vatandaşlar hep birden cevab verdiler: * Pudra hususunda yeni ve cazip bir fikir, en son bir usul ile yapılan bu pudra şimdiye kadar tanı- dağımız pudralardan daha ince ve deha hafiftir. O kadar ince ki #silâde mevcudiyeti bile farkedil- mez, şayanı hayret bir ten temin eder. Gündüz, rüzgâr ve yağmu- run bozamıyacağı bir tazelik ve- Tir, gece de en sıcak bir dans sa- Tonunda bile kat'iyen terden mü- teessir olmaz. İmtiyazlı bir usul dairesinde krema köpüğü ile ka- rıştırılmış olduğundan bu yeni 'Tokalon pudrası saatlerce sabit kalır ve cildin tabil yağlı ifraza- tını masetmesine mâni olur, ku- rumaktan muhafaza ederek bu- ruşuklukların teşekkülünü mene- der. Terkibinde Krema köpüğü bukunan bu meşhur Tokalon Pud- rasını tecrübe ediniz, « 10.000 NÜMUNELİK. — Sağ ol!.. İlerliyoruz. Hepimizin gözlerinin içine bakıyorlar. Şehirden gelmiş insan görme- nin üzerlerinde hâsıl ettiği fevkalâde te- siri yüzlerinde okumak mümkün. Dikkat ettim. Bazıları ağlıyorlardı. Evvelâ şehrimizdeki Halkevlerinde bi- rimizi içtik. Şimdi adayı dolaşmağa başlı- yacağız. Vekilin müssaadesi var. Onlarla İntıbalarımı nakle devam edeceğim. Nüsret Safa Caşkun YENİi “ Havalandırılmış , PUDRA Birkaç gün zarfında teninizde husule getireceği şayanı hayret da dokuzu tenlerine uygun olma- yan fena renkte bir pudra kulla. nir ve yüzleri makyajlı ve ağır bir manzara kesbeder, Teninize uygun renkteki pudrayı -bulma- tun yeğgâine çaresi, yüzünüzün bir tarafına bir renk ve diğer tarafı- na başka renk pudra tecrübe et- mektir. Bu suretle en muvafik Pudrayı intihab etmiş olursunuz. Şayet rengin intihabında tered- düd ediyorsanız müessesemize müracaat ediniz. Tecrübe için muhtelif renklerde ve parasız ©- Tarak sümünelikler takdim ede- ceğiz. çe Mecmuacılıkta İlaşına bir nevruurtur. yazıları meemunsın l şaheser bir tekâmül Modern TÜRKİYE Mecmuasının 28 nci sayısı bugün çıktı. Hakikaten TÜRKİYE'DE çıkan mecmualar arasında mümtaz bir mevki alan M. TÜRKİYE Mecmuasının bu sayısını hasseten tavsiye odobilir. Bekş Bermaleean Di delel v 'SELİM SIRRI TARCAN ve PEYAMİ SAFA'YA CEVAP) maler var, Tramvaycılara bir kura ı—ı smalı, Kabakçı ıd;.ı. Bisiklate —h.lha—-h'—’ııwvııh Pr. Pikar ile mülüket ; Denizin 10,000 metre MUSTAFA'mın Kı Hrlanatos en mecaklı d—ı—-——' Kadın ve