Mısırın ihtiyar ve meşhür milyoneri ile nişanlanan Türk kadını (Baştarajı 1 inci sayjada) Dün Gallini Fahmi Paşanın Venedik- ten gönderdiği mektub bize bu işin haki- katini izah etmiş oldu. Aşağıda tercüme- sini neşrettiğimiz fransızca mektub, Ve- nediğin meşhur Lidosundan ve oradaki moşhur Excelelor ötelinden — yazılmıştır Ve işle tercümesi: «Bay Direktör; Mütenddld gazetelerle birlikte «Son Pos - ta> yı da ulmuaştım. Gazetede beni çok ga - gırtan uzun bir makale vardı. Bu makale gü- zel Belkisin şerefile alâkadardır. “Tezyifkâr bir Hsanla, «kimdir bu Belkis?» diye soruyor- dunuz. Bu Belkis, benim çok zamandanberi dos - tum olan sabık harbiye nazırı Ekselars Sü- leyman Şefik paşanın xızı ve avukat — Sadi Rıza Dağ'ın ceki karısıdır. Bu kış alleşile birlikte Kahirede talâk işi- nin netlbelenmesini beklerken kendisile ta - zuşmak şerefine nall almuştum. Bizden saklamıyacağım: Ben ilk defa bü- yük bir süvarede gördüğüm zaman, — ender bir güzellikle müterafik yüksek bir — zekâya malik olan bu güzel yıldıza birdenbire de - Heesine üşik olmuştum. Evlenme muamelesi için Pnristeki Türki- ye ve Mısır sefaretlerine müracaat ettikse de maatteessüf kanunun ortaya koyduğu talâk- tan sonra on ay bekicmek mecburtyeti do - layışlle nikâhrmız ancak kânunuevvel ayın- da Kahiryede yapılacaktır. Nişanlım, hiç bir zaman Türkiye güzellik kraliçesi olduğunu iddia elmiş değüdir. EğeT Avrupa gazeteleri Avrupada ve Mizarda ona Türkiye güzellik kraliçesi ismini — verdilerse bunda kendisinin bir hatası alamâz. Nihayet gazeteler onu güzellik kraliçesi addetmekle Goğru bir hüküm vermişlerdir. Türk ölma - niz dolayisile bu sizin de hoşunuza gider. — | Şahşıma gelince; eğer beni tanımıryorsu- | Bız, Kahiredeki Türkiye sefaretine mürackü- | gandet tınızı rica edeceğim. Ben yeni! Atatürk reji - minin hayranıyım. Bütün gazeteler hi #ir meseleyle niçin meşgul alurlar bilmiyo - rum, Misir ve Avrupa gazetelerile gevab ver- mek mecburiyetinde kalmıştım. Bunları bir- ün içinde mı!tkmcuırımın kabulünü rica ederim-» Gahllini Paşa Demek oluyor ki İstanbulun güzel yıl- dızı, şimdi Lidonun meşhur plâjlarında, benöz nikâhları akdedilemiyen sadık ve #şık nişanlısı İle, mukadder n yaklaşmasını temin edecok - günler bazılarını geçirmekle meşguldür. Yalnız, Gallini Paşanın m&mhugıdd_d bir fıkraya işaret etmek isteriz: «Kimdir bu Belkis hanım?» diye yazdığımız satir- lar, huhnı#hkwıyuhdmlhıvl& ildi. Biz Mısır ş:alnıı Belhis olarak ıüı:âğümlı ye ara- «güzellik kraliçesi> € dl;ıı:üul ettiğimiz için kim ddı:ığunu ı._vl anlıyamamış ve bu suali tezyif 'ıı.ıişlı değil, kendi kendimize merak duygusile sormuştuk. Şimdi iş anlaşıldı ve bu me- rak ta gerek bisden, gerek okuyucular- n zail oldu. d.Aşk hangi kalbe girerse orada kendisi için en münasib yeri bulmuş olur. Aşkın ne yaşı ve ne de başı vardır. Gallini Pa- şa gibi, ismi dünyanın her köşesine so- kulmuş ve bilhassa yüksok kadın cemi- yetlerinde kırmızı dudaklardan hiç ek- sik olmamış bir zatın güzelleri sevmek hakkı herkesten biraz daha fazla olsa ge- rektir, Bunun için işde hayret edilecek bir taraf ta görmüyoruz. Birbirlerini sev- mek için küli derecede karşılıklı sebeb bulan her erkek ve kadın birbirlerini se- vebilirler ve evlenebilirler. Bizim vazi- femiz de herkese olduğu gibi onlara da dilemektir. Biz ayrıca şunun için de memnunuz: Gallini Paşanın kalbini fethetmek, Mısırın bir parçasını fethet- mek değil midir? Macaristan sesini yükseltiyor (Baştarafı 1 inci sayfada) İhnriciye nağırının yanına gilmiş ve u- donanma başkumandanı amiral Von Re-'züm müddet kalmıştır. Bundan istim - ü v D (Baştarafı L inci sayfada) Niğde, Kayseri ve |Elimiz ei ği Elimizde her felâketinin tafsilâtı —| veka utünün öccür kaçının . üntünde Ankara, 22 (Husust) — Niğde, Kayst-| zartesi çarşamba 12 den 2 ye, cuma gün- ri, Bör ve Bünyandan sel felâketi hıb leri ondan, on ikiye kadar.> kında Dahiliyeye gelen tafsilâla göre Cumartesi günü sağnak halinde yağan | h... Demir kapı yarı aralık... Kapıyı iti- yağmurlardan Niğde istasyonundaki de-| yorum, açılan kapı bir çıngırağa çarpı- re taşmış ve 200 metre genişliğinde bir | yor, kapıyı açıyor. Ufak bir antreye giri- ırmak halini almış, önüne gelen bağ ve| yorum. Yeşil boyalı bir camekânla bö- damad ve gelin var,, bağ evlerini, köprüleri götürmüştür. Halk ağaçlara çıkarak canlarını kurtar- mış, üç kadın boğulmuştur. Bor kazasında da ayni çay bağ ve bah- çeleri tahrib ve Kemerhisar köprüsünü yıkmıştır. Kayserinin Bünyan kazası köylerine de şiddetli yağmur ve — dolu yağmış, Elbaşı nehiyesinin Karadayı, |Zerezek ve Kızılviran köylerini su basa- rak 20 den fazla evi vo iki kişiyi su gü- türmüştür. Gene bu yağmurdan Zamanti suyu taş- mış, Akmezar köyünden 10 inek, 20 da- na, 9 merkeb, 165 koyun ve keçi, 100 ku- zu, 4 tay, 50 kilim, 9 yatak, 70 çuval buğ- day, 11 araba, 80 düven ve 350 arpa ve buğday harmanını sular götürmüştür. ihracatcılar neler istiyorlar ? (Baştarafı 1 inci sayfada) palamut, tütün, mevzuları hakkında ser- dettikleri mütaleaları, dilekleri tesbit et- miş, hükümetin bu noktalar üzerindeki düşüneelerini anlatmıştır. İncir tüccarları incir ımbılıjlınmn pahalıya malolduğunu, rakiblerimizin ambalaj kâğıdlarından gümrük alınmadı- ı için onların hariçte bize rekabet ede- bileceklerini söylemişlerdir. İş kanununda incir işelliği kayıdlarının genişletilmesini ve incir işcilerinin vı.rg!î kayıdlarının hafifletilmesini de !zmenm. etmişlerdir. Şakir Kesebir ambalaj kâğıdları için İnhisar Vekili ile görüşerek buna bir şe- kil bulunacağını vâdetmiştir. 'Tütün ihracatçıları, bilhassa Amerika- Tünmüş daracık bir yer. Karşısında yeşil kapağı örtülmüş bir gişe, Gişenin öteki yanı camekânla bölünmüş, fakat camla- rın içi kırmızı kâğıdla örtülmüş olduğu için içerisi görünmüyor. Gişenin üstünde siyah harflerle yazılı bir levha: «Oturunuz!. Bu erare itaat etmek için etrafıma ba- kınıyorum, Kenarda park kanapeleri gi- bi tahtadan bir kanape var. Tam ona o- turacağım sırada nereden geldiğini an- lamadığım bir ses: — Oturmayınız! diyor. Ürküp sıçzıyorum. Şimdi merdivenler- de bir takunya sesi var... Gişe açılıyor. Karşımda elli yaşlarında tahmin edilebilecek sevimli bir zat var, Kolalı çok dik yakasının bir ucu düğ- mesinden kurtulmuş nefti kravatının üs- tüne çıkmış. Üstünde yelek var, fakat ceket yok, Beni görünce selâm duruyor ve: — Durunuz kızım, diyor ,kâğıd, kalem getireyim! Arkasını dönüyor. Şimdi açık gişe pet- ceresinden gördüğüm dar merdivene doğru gidiyor ve giderken ihtar ediyor: — Sakın oturmayınız, eteğiniz siyah, kanape tozludur. Başımı kaldırıyor, şöyle bakıyor ve an- hyorum ki © beni demin yarım camekâ- nın üstünden görüp oturmamaklığımı ih- tar etmiş... 'Tekrar aşağıya iniyor. Ne istediğimi sormuyor. Ne de olsa bir kadını: «Evlen-, mek istiyorum» demeğe mecbur etmenin hiç te ince bir hareket olmadığını, bir kadın ne kadar da evlenmek istese bunu itiraftan dalma eza ve azab duyatağını gayetle iyi takdir eden bu ince adam, be- ni konuşmağa mecbur etmemek için he- men kendi konuşuyor: der, General Keitel ve birçok ordu, do-İzaç edildiğine göre, dün Macaristanla nanma ve hava yüksek erkânı bulun-/olan pakiların normal bir hale getiril- makta idi. mesi meselesi görüşülmüştür. Diğer ta Takdim merasiminden sonra, Macar |yaftan sanıldığına göre, Macar ekalli - kral naibi ve Hitler, selâm resmini Ha|vyetlerinin vaziyeti dolayısile Macaris - eden bahriye kıt'asını teftiş etmişler Ve | tanın Çekoslovakya — hakkında ihtiraz istasyon civarını ve yolları kaplıyan ke- İ kayıdları ileri süren talebleri, Çekos - labalık bir halk kütlesinin alkışları ara- | , yakya tarafından kabul edilmez ma- sında, binlerce Macar ve Alman bayrak- |hi vette telâkki olunmuş ve Romanya larile süslü sokaklardan geçerek limana | 14 bu bahiste Çekoslovakyaya müzahir gitmişlerdir. Orada, maiyetleri erkânı| ( A C N nzası düşünü- ile yata binmişler ve Alman deniz kuv- , | paktların tehir edilmesi pek muh- vetlerini tettiş eylemişlerdir. |ternel bir bal almıştır. Yugoslavyanın h alıcılar tütün kanununun temizleme ve| —— İzminizi, adresinizi söyleyiniz, iste- denklere aid kayıdlarının tamamen tat-|diğiniz evsafı da Hâve ediniz... Size iste- bikini dilemişlerdir. diğiniz evsafta br talib çıktığı zaman ha- Vekil bu kayıdların tamamen tatbik e-|ber veririz. Fakat siz talible görüşemez- dileceğini, tütün piyasası açılış gününün | siniz. Talib ancak akrabanızdan bir er- tesbit edileceğini, temiz tütün yetiştiren- | kekler görüşür, o kadar. Eğer düğün ya- lere alıcı firmaların flat farkı vermele- | pacak iktidarınız olmazsa lâzım olan pa- Bilâhare amiral Horty, Hitler ve mai- yeti erkâm) huzurunda, on bin tonilâto-| luk yeni bir kruvazör denize indirilmiş- tir. Merasime Bayan Horty riyaset eyle- miş ve yeni geminin adını «Prens Öjen> olarak koymuştur. Avusturya genel va- lisi Says İnkuart, bu münasebetle bir nu- tuk söylemiştir. Bu merasimi müteakip, Hitler Griy a- vizosuna ve amiral Horty de, yanında 8- miral Von Reder olduğu halde Nike ya- tına binmişler ve Alman bahriyesi ülü- ler için dikilen âbidenin bulunduğu ma- halle gelmişlerdir. Amiral Horty, bura- da, bu âbideye bir çelerk kaymuştur. Öğleden sonra Kiel Himarında Alman donanmasının hemen hemen bütün cüz'ü- tamları, Hitler ile amiral Horty önünde bir geçid resmi yapmışlardır. Geçid res- mine iştirak eden gemilerin adedi 110 idi. Küçük Antant konferansında Bled (A.A.) — Küçük itilâf konfe- ransının nihal tebliğinin neşri, Küçük itilâf daimi meclisinin tekliflerine Buda- peşte tarafından verilecek olan cevaba intizaren yarına kadar tehir edilmiştir. Bu cevaba göre ya Macaristan ile yek-| diğerine muadil iki taraflı üç misak ims tilâfin Bul- za edilecek veyahud Küçük İ Balkan itil&fi arasındaki Se- garistan ile Jânik itilâfına, zihniyeti itibarile, muva- fık müşterek bir beyanname neşroluma- caktır. Bu gece Stoyadinoviç, bir ziyafet ve- recek ve bu ziyafette mühim hitabeler trad edilecektir. Bled 22 (A.A.) — Küçük — Antant konseyi, dün akşam saat 18 de ikinci içtimamnı yapmıştır. Görüşmeler hak - kında bu âna kadar hiç bir şey sızma - mıştır. : Macaristanın Belgrad elçisi dün üç gayretleri, küçük antantın hattı hare - ket birliğini muhafaza eden bir uzlaş- ma zemini bulunmasını istihdaf eyle - mektedir. Diğer taraftan İtalyan diplomasisi - nmmh.u,gumndîkkıneel- betmektedir. Filhakika, İtalyanın Bek rad elçiliği erkânı, dün Macaristanın â.ıg:ç:ıçııi ile uzun görüşmeler yap- mıştır. d GöreeeessememeeeLeLEE Nöbetci eczaneler Aksarayda: (Pertev), Alemdarda: (Bş- ref Neş'et), Beyazılta: (Haydar), Ba - matyada: ( Erofilas ), Eminönünde * KMehmed Kâzım), Eyüdde: (Hikmet At- famaz), Fenerde: (Hüsameddin), Şeh - kadebaşında: (Hamdi), Karagümrükte: AFuad), Küçükpazarda: (Hulüsi), Ba - karköyünde; (HLâD). Beyoklu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Dellasuda), Ga- Yatada: ( Hüseyin Hüsnü ), Takalmde: (Limonciyan), Pangaltıda: (Nargileci - iyan), Beşiktaşta: (AH Rıza), | Boğaziçi, Kadıköy vame yesakmrnekanAnA. Doktor İbrahim Zati Öget Belediye — karşısında, — Piyerlotl eaddesinde 21 numarada hergün wmmmm gönreescenEN rinin doğru olduğunu beyan etmiştir. Toplantıyı müteakip 'Çeşme plüjlarına hareket etmiştir. Sabah İzmire avdet edecek ve akşam üstü de İs- tanbula doğru yola çıkacaktır. Başvekil dün izmirden döndü ve Atatü tarafından kabul edildi (Baştarafı 1 inci sayfada) mında Başvekil, Riy*seticumhur U - mum Kâtibi Hasan Rıza, Riyaseticum- hur Seryaveri Celâl, Saylav Salih Boz- ok, İstanbu! Vali ve Belediye Reisi Mu hiddin Üstündağ, İstanbul Komutanı Örgeneral Halis, Polis Müdürü Salih Kılıç, Üniversite Rektörü Cemil Bilsel tarafından karşılanmıştır. Başvekil Celâl Bayar, kendisile gö- rüşen bir muharririmize seyahat intı- balarını şâyle hülâsa etmiştir: «— Sualinize îzmîr]dm ıly?lhfken iklerimi tekrarlamakla — cevab =uiiş olurum. Bir çok defalar İzmir- İ|den memnuniyet havası içerisinde ve İneş'e ile ayrıldım. Bu defa halkı daha büyük bir buzur ve faaliyet içerisinde |gördüm. Herkesten emniyet,, hal ve â- Wt!_w,e itimad gösteren cevablar - aldım. |Mevcud hava, insanda bundan evvelki seyahatlerimde gördüklerimle ölçüle - miyecek kadar büyük bir sevinç yarat- maktadır, Sevincim, bana verilen ma - lümatın ve realilelerin müsbet netice - sidir.> İstanbul 22 (A.A.) — Bugün, «Sa - varona» yatile Bandırmadan İstanbula avdet eden Başvekil Celâl Bayar, Hari- ciye Vekili Doktor Tevfik Rüşdü Aras- la beraber yattan çıkarak Dolmabahçe Sarayında Reisicumhur Atatürk tara - fından kabul buyurulmuş ve seyahati hakkında maruzatta bulunmuştur. B bf el ĞĞ e C S rayı da ikraz ederim. — Peki buna mukabil ben ne ücret ve- receğim? — Hiçbir ücretiniz yok. — Allah... Allah. Bu işle siz neden uğ- raşıyorsunuz. — Allah rızası için... Genç kızlara acı- dığımdan, onlara koca bulmak, — onlara babalık vazifesint görmek için... İnanmamış gibi duruşum yazıhane sa- hibi Bay Salih Karahanı biraz asabileş- tiriyor: — Evet... Allah rızası için bu işi yapı- yorum. İçtima! ve vatanf bir vazife ola- rak bu işle uğraşıyorum. Benim tâ genç- Hğimden, çocukluğumdanberi bir şey na- zarı dikkatimi celbeder, O da kız völile- rinin kızlarını evlendirmekte duydukları müşkülât. Erkek velileri için bu böyle değildir, fakat kız velileri gidip te: <Be- nim evlendirecek kızım var alr mısı- niz?> diye sağa sola teklif edemezler. Genç kızlar da gidip bir erkeğe talib n- lâmazlar. Erkeklerin bir çoğu da nerede evlenecek kız var, bilmedikleri için ras- geldikleri, yollarının üstüne ilk çıkan kız- Ih evlenirler. Uyuşamazlar, ekseriya aile saadeti yıkılır. — Sizin ywtığmız izdivaçlar hep mes'ud mu oluyor? «Bu ne biçim müracaatçı!» der gibi yü- züme bakıyor. — Çok şükür diyor, yaptığım izdivaçla- rın hepsi mes'ud olmuştur. — Aman, nasıl olur?.., Böyle söylerse- niz hiç inanmam, Çünkü insan kond! gö- rüp, sevip evlense bile gene bazan anla- şamıyor, ayrılıyor. — Benim evlendirdiklerimin içinde yalnız bir çift ayrilmağa kalkmışlardır. Onun da sebebi başka... Diğerleri hep mes'ud olmuş- lardır, İsminizi yazalım kızım. Gülüyorum: — Bay Salih Karahan diyorum. Ben ev- lenmiye talib değilim. Bir gazeteciyim. — siz- den malümat'almak için buraya geldim. — Ziyamı yok diyor. İşte size oldukça Iyi malümat verdim, galiba, — Fakat daha soracaklarım var. — Buyurunuz. —O — Bize müracaat eden Insanlar hangi ta- Daha altında demir kapının üstünde |bakaya mensubdurlar? — Dağrusunu isterseniz bu şey benim tah- mintmin ve ümidimin kat, kat fevkinde gık- maşlır. Zenginlerde evlendirilecek kızlar pek | goktur. Asıl onlar müracaat edörler. Meseli Bugün pazartesi saat bir buçuk olma-(elmde bir zengin kız var ki babası namuslu İyi ve kendine göre evzafını teabit ettiği bir damad arıyor. Bu damadı. tahsil etilrece; hatlâ Avrupaya yollayacak ve o tahsllimi İk- mül ödinceye kudur kendisine bakacak, sot- ra gene ev sahibi bir bayan var, bu da kena disinden yaşlı ve dalgünca maaşlı bir me - mur istiyor. Gene üç yüz llra maaşlı bir mü- fettiş var.. O da bir genç kıs arıyor. Tal | onun da evsafı bizce malüm, Yani elimize » hem orta halli, hem de İyi ve sengin kız - larımız, damadlarımız pek çok. — Bay Salih Karahan affedersiniz ar » demin müracnatci sıfatile söz arasında soi- yirminci asırda bir insanın bu kadar diğer- gâm olabileceğini zannetmiyorum. Sizin şah- san bir menfsatiniz olmadan niçin bu iş-- lerle meşgul oluyorsunuz? — Bevabı için... Biz hiç tasadduk — etmez misİniz? — Sadaka veren bir insan bir dakika eli- D! cetine sokar para verir, Halbuki siz ge - kiz senedir bu işle meşgul oluyormuşsunuz!. işe tahsis ediyorum. Hepsi o kadar. İ — Böyle canla başla evlendirmeğe çalış - tırdığınız insanlar size bir hediye de ver « mezler mi? — Ne hediyesi kızım; onlara yardım olşun — diye verdiğim paraları bir gerl elabilsem, bu bile kârdır. Onları bile bazan alamam. Ben enlara yardım olsun diye daha neler yap - miyorum. Kredi ile maliyet fiatına eşya ve- ren mağazamız vardır. Cemiyet olacakaa © « radan vereşiye cihaz alsbiliyorlar, Kendile » , | rine falzsis para ikraz ediyorum, Şimdi gu - nu yapacağım; on genç bir araya gelip ba- na müracaat edecek olursa <kendilerine bir besab ve bir de İngilizce, Fransızca veya Al- | mancadan istedikleri lisanı altı ayda öğre « tirim. Bunu garant) ediyorum. Ben eşki li- san ve hesab muallimiyim. Buna mukabil kendilerinden ticret istemiyorum. Yalnız ba- na ücretle işe girdikleri sene evleneceklerine dalr sened versinler kâfi! Bir de müsaade aldım; Sahibleri evli ticarethanelere bir alâ- moti farika dağıtacağım. Ve herkese evli in- sanların mağazausından alış veriş — etmeleri için propaganda yapacağım. Evliye — veriler paramız, harcolur, israf olmaz, bekârların kazandığı para sefahate ve hbayhuya gider. — Bizi çok rahatsız — ettim, affedersiniz Fakat bir sunl daha sorayım: Size ön fazla kaç yaşındaki kadınlar müracaat eder? rulabllir. Kadınları, genç kızları — sefaletten, erkekleri sefahatten ve cemiyetl — rezaletten! kurtarmanın yegâne — çaresi mes'ud kurmaktır... Bu idealist çöpçatana verdiği malümattan dolayı teşökkür ederek yanından ayrıldum. ——— — (Baştarafı 8 inci ıgıyyadı) — Evet, şimdi yeni kamik bir film var, «Gece yarısı» dır. Kamik film ler çevirmek cidden çok eğlenceli olu- yor, Amma, bana sorarsanız — içtima! facia filmlerini tercih ederim. — Avrupa filmleri ile Amerika film- leri arasında ne farklar buldunuz? Bu son sualime Claudette Colbert biraz düşünerek şu cevabı verdi: — Avrupada, bilhassa Fransada ya« pılan filmler daha ziyade ciddi, hayatf meseleleri temsil ediyor. — Amerikada yapılanların ekserisi — ise ciddiyetten SELÂNİK BANKASI Tesis tarihi : 1888 e İ İdare Merkezi : İSTANBUL (GALATA) — Tıîılı'yg_dıki Şubeleri: İ İSTANBUL (Galata ve Yeniczmi) —— MERSİN, ADANA Bürosu Yunanistandaki Şubeleri: SELÂNİK - ATİNA Her nevji banka müuameleleri Kiralık kasalar servisi X E KKDT Dr.. BAFIZ GEMAL " — (Lokman Hekim)