T h Fosforlu yeşil saatin yelkovanı müte- ikâyesi e Gecenin hayli İlerlemiş bir saati idi.! Bostancıya doğru uzanan geniş cadde- Hin iki tarafındaki şık köşkler çoktan derin bir karanlığa gömülmüşlerd.. Yal- Nız, hafif bir ışıkla aydınlanmış bazı 0- daların pencereleri, uykusu kaçmış göz- ler gibi karanlığfa bakıyorlardı. Ilık bit ilkbahar gecesiydi. Bu zarif köşklerin birinde hafif ışıklı bir odada, yaşlı bir karı koca uyuyordu. Karyolanın ayak ucuna atılmış ipok ça« Maşırlardan, tuvalet masasının üzerin- deki lâyantalardan, boyalardan belli idi ki uyuyan kadın gençlik ile hesabını bir en insanlardandı. ce 0 da hemen hemen ka- yaşında idi, Fakat matrup ve kan. si, karısından daha sıhhatli ve €aalı görünüyordu. İki kollarını yorga- Buinın üstüne çıkarmış olan erkek uyu- Mmüuyordu. Arada sirada gözlerini açı onun derin bir uykuda oldu- ndi. Yorganın altından yavaşça çıkıı tekrar eğildi. Kadın, hafif bir şekilde horlıyarak u- yuyordu. Ayaklarınm ucuna basarak kapıya doğru yürüdü. Yatağın içinde pi- gamaları, şişman baldırlarının tepesine kadar sıvanmıştı, Kapının önünde durdu, Paçalarını indirdi. Sonra, tecrübeli bir hersız ustalığile kapıyı açarak dişarıya süzüldü. madiyen ilerliyordu. Bir aralık odadaki hafif horultu kesildi, Kadın sağdan sola döndü, öksürdü ve sürmeleri akmış | gözlerini uğuşturarak yatağın içinde o-| turdu. Kendi kendine: «Aman ne kınşııı # bir rüya..» diye söylenerek kocasının ta- | rafına baktı. Matruş ve şişman zevç ye- yinde değildi. Ancak kadınlara mahsus bir zekâ ile, elini kocasının yattığı yer- lere uzattı. Örtülerin üstünde en ulak i bir hararet eseri bile kalmamıştı. Demek yataktan çıkalı epeyce olmuş-! tu Bir an içinde uyku mahmurluğu za'l © oldu. Sessizce yataktan çıktı. Sabahuğını | gıkasına geçirdi. Her şeyi anlamıştı. Ko-: cası muhakkak, yeni tuttukları hizmetçi | Handanın odasında idi. O da ayaklarının meuna basarak kapıdan çıkarken, gözleri Bynaya ilişti ve, odanın loşluğu — içinde | kendisini bit an, pek genç ve güze! gör- dü. Bu müşahede onu daha ziyade hid- #detlendirdi, ayni zamanda müteessir etii. Söylenerek —odasından — çıktL — Ses- $ sizce — yürübeğe — başladı. — Aşağıya inmoeğe hazırlanıyordu ki, çok yakınında bir hıçkırık sesi işitti. Tüyleri ürpererek durakladı. Alnından soğuk terler fışkır- | dı. Boğulur gibi: — Kim var orada? Bu ağlıyan kim? - diye mırıldandı. - Merdivenin aşağıya | doğru koyulaşan karanlığı içinde, bir gölge peyda oldu. Yalvaran bir ses: — Korkmayınız! Sizin gıhı aldatılmış SON POSTA BEKLENMEDİK MİSAFİR Ayaklarının ucuna basarak bir biçareyim, diye fısildadı. Ben hiz- metçiniz Handanın sevgilisi. Bu gece gelmem için bana kapının anahtarını wermişti. Onu seviyorum, anahtarı al- dım ve geldim, fakat kalbsiz kız, banâ söz verdiği halde kocanızı odasına al- mış, anahtar deliğinden gözetledim, se- iştiklerini gördüm. Dayanamadım, ağ- lâmağa başladım. Beni affediniz, gidiyo- rum, Artık hiçbir ümidim kalmadı. Bu dünyadan kurtulmak yegâne çarem... Karanlıkların arasından gelen bu ges © kadar ümidsiz ve tatlı bir şekilde fısıl- dıyordu ki, Bayan Muazzez şişman ve matruş kocasının ihanetini unutarak, Handanın sevgilisine yaklaşmak — istedi ve! — Seni göremiyorum. Azıcık yakını. ma gel bakayım, bedbaht çocuk!. dedi. Ellerile merdivenleri yoklıyarak, sesin geldiği basamağa indi. Kaibi şiddetle çarpıyordu. Ellerini uzattı, adamın ko- lunu tuttu: — Hayır, - diye fısıldadı - kim olursa: nız olunuz. Sizi ölmeğe bırakmıyacağım. Azıcık metin olunuz, bakın ben de alda- tılmış bir zavallıyım. Sizin gibi ümidsiz- liğe kapılıyor muyum? Gelin benim oda- ma, azıcık kolonya vereyim. Biraz su içireyim. Adamın elinden tuttu. Salonu geçirdi, hafif ışıkları dışarı sızan kapıyı itti. İçe- ri girdiler, Bayan Muazzezin koyu ka- rgnlıktan kurtulan gözleri, elinden tut- tuğu adamın yüzüne bakıncça adetâ göz- leri kamaştı, İçinde' garib bir ürperme İssetti. Kıyafetçe düşük olan, Handanın âşığı, sinema jon prömiyelerini gölgede biraka- cak kadar yakışıklı idi. Lâciverd jerse gömleği, geniş göğsü üzetinde adetâ ge- rilmiş gibi duruyordu. Fakat, bu yakı- şıklı erkek, son derece mecalsiz bir halde id. Üzerinde, Bay Arifin elbiseleri du- ran şezlongun bir kenarına çöker gibi o- turarak, iki ellerile başını tuttu: 'Soı Posta ,, nın ıdıh( romanı: 53 Bir Genç Böyle olmıyacak şeylerle başımı ve #İnirierimi yoracak yerde vaziyeti cep- heden görmeğe çalışmalı ve her ne pa- | hasına olursa olsun Selma ile görüş- Meliyin. En çetin meseleleri, içinden çıkılmaz Şo davuaları halletmekten yılmıyan — ve £ korkmıyan Fuad, kendine ajd bu kalb “ davasmı yenmeğe kat'iyen azmettik- y ten sonra ancak rahat nefes alarak ya- p lağına girdi. 4 ÜÇÜNCÜ KISIM ) t Selma lâciverd pliseli etekliğini | düzelitikten sonra arkadaşlarına bak- pt K— Hazır mısınız? — Hazırız. — Hı[mı Üç sayacak ve in bisikletler ayni zamanda | yola düzülecek ve üç durakta İsti inye- $ ye gideceğiz. — Anlaşıldı.. anlaşıldı. tekrarlama- a bacet yok; hepimiz işareli bekliyo-| rum. Tuz.. Kızın Romanı Muazzez Tahsin Berkand — Bir., iki., üç... Marş! Pedallar işledi, tekerlekler düz yol üzerinde kaydı ve on kişilik bir bisik- letli kafilesi uçar gibi yeşil ağaçların arasına daldı. dti aydır bu spora merak sarmış olan grup bugün ilk defa büyük bir yol yapacaklardı. Bir aydanberi bu gezin- tiye hazırlanmışlardı.. Bir aydanberi genç kızlar büyük itinalarla elbisele- rini diktirmişler ve bugünü beklemiş- terdi. — Senin sveterin ne renk olacak Perihan? — Baştan aşağı her şeyim yeşil... — Fahriye hangi renge karar verdi? — O gezintiden vazgeçti. Onun yeri- ne Fatma gelecek.. — Hangi Fatma? Esmer mi sarışın »| Mi? — Sarışi Esvabinı da kırmızı ya- pıyormuş, Ya seninki nasıl olacak? — Ben lâciverd yünden geniş bir e- tekle örgü bir lâciverd sveter yapıyo- in l - Au Gözlerinin rengine de pek kıt Yazan: L. K. kapıya doğru yürüdü — Beni ne diye bu odaya getirdiniz? dedi. Bırakın beni gideyim.. Bayan Muazzez saçlarını düzelterek gencin yanına oturdu. Ateş gibi elierile alnını tüttu ve işve ile gülerek: — Hayır, dedi" Sizi teselli etmeden bı- rakmam, Hem bana da acıyınız.. ben de çok yalnız ve biçareyim. Bedbaht delikanlı yaşlı gözlerini kal- dırarak Bayan Muazzezin yüzüne baktı: Evet, dedi. Ben de yainız kendim- İden bahsediyorum, Halbuki siz de bu gü- İzel çehrenize rağmen aldatılmış bir ka- dınsınız, Bayan Muazzezin” kalbi, on beş yaşın« da imiş gibi şiddetle atıyordu: - Sizinle biraz konuşabilsem, açılaca- ğim galiba.. diye mırıldandı. Genç adam birden elini çekerek: — Olmaz, olmaz, diye fısıldadı. Sizinle bu odada kalamam. Ya kocanız; o alçak kızın odasından hemen dönerse, Sizi fena vaziyette bırakmış olmaz miyım?.. Kadın içinden: «Ne ince ruhlu erkekler varmış meğer» diye düşündü ve: — Hayır, dedi, Sizinle biraz konuş- maktan beni kimse menedemez. Beni biraz bekleyin. Bir genç kız gibi yürüyerek dışarı çız- tı. Ellerile etrafı kollıyarak yavaş, ya- vaş salonu geçti. Büfeye gitti. Bir tepsi aldı, üstüne iki bardak, bir şişe likör, bir tabak yemiş koydu, döndü. Salona girdi ve yavaşça kapıyı kilidledi. Elindeki tep- siyi düşürmemeğe çalışıyor ve — saade- tinden titriyordu, fakat içeri — gir- mesile hayretle irkilmesi bir oldu. Meç- hul delikanlı ortada yoktu. Balkon kapısı arkasına kadar açılmıştı. Tül perdeler içeri giren rüzgârla uçuşu- yordu./ Bayan Muazzez elindeki tepsiyi bırakarak: — Eyvah!. Biçare genç intihar etti, di- ye inledi. Fena halde meraklanmıştı. Elektriği çtı. Yüz mumluk lâmba :ırlıyı par!ak bir uyacak, Artık Muu(fer Şenin yanından bir saniye ayrılmaz. Selma kuvvetli hareketlerle bisikle tini koştururken Perihanın bu sözünü hatırlıyarak güldü. Hakikaten sabah- tanberi Müzaffer bir saniye onun ya- nından âyrılmak istemiyordu. — Esvabın ne güzel olmuş Selma.. tam bisiklet kıyafeti. — Seninki de öyle Muzaffer, Kur- / » şüni golf pantalon ve ayni tenkte pu- lover hiç fena değil. — Sahiden beğeniyor musun Selma? Genç adamın gözlerindeki telâşa ba- karak gülümsedi: — Gâayet ciddi- konuşüyorüm. İnan mıyor Mmusün? — Ne bileyim ben Selma, senin ciddi konuştuğun dakikalarla alay ettiğin dakikaları birbirinden ayırd etmek o kadar güç ki... Bakarsın ağır, durgun bir kızken bir saniye sonra dünyanın en şakarı, en neş'eli, en yaramaz çocuğu oluyorsun. Genç kız arkadaşına bakarak gi ve sert bir pedal vuruşile uzaklaşarak önde giden GStekilerine yetişti. — Size arkadan bakıyordum çocuk- wle seyimli bir grup halinde gidi- yorsunuz ki hemen durup resminizi çekwek istiyorum. Ne dersiniz? - Çok münasip bir fikir Selma; fa- sen de makineni âyar ettiklen gon- İsviçre ile ye anlaşması ni bir tic yapılacak Müzakere için İsviçreden gelen beş kişilik bir IAÖ!J dün akşam Ankaraya gitti İsviçre Üe aramızda mevcud ticaret ve kli- ring anlaşmasının müddeti önümüzdeki ay btitmektodir. Bunun için, dün, İsviçreden, gşehrimlee, boş kişilik bir hey'et — gelmiştir. Bu hey'ete, doktör Albi riyaşel etmektedir. Hey'et, yeni anlaşmanın esasları kararlaş - tırılmak üzere müzakerelere girişmek için, dün akşam Ankaraya hareket etmiştir. | Hey'et relisi doklor Albi, kendisini karşı - layan gazetecilere şunları söylemiştir: «— Türkiye NHe ticaretimizin — inkişafını derpiş eden federal könseyi, önümüzdeki cy müddeti hiten ticaret anlaşması yerine yeni bir anlaşmanın esasları hazırlanmak üzere, bizi, Ankara hükümetile müxakereye me - mur etti. Mütekabil Ulcari ihtiyaclarımıza dahâ uygun, eksikliği ve aksal olmıyan yeni bir anlaşmanın esaalarını hazırlamağa çoılışacağız. FPransa ve Çeküslovakya ile Tür- kiye arasmda akdedilen murbedelere ben - zer bir anlaşma şekli hazırlamağa ve böy - delikle kargılıklı ticaretlerimizin — Inkişafını temin etmeğe muvaffak olacağız kanaatin- r.:n Ücaret hey'elile Ankarada yapı - lacak müzakerelere çok yakında başlana - caktır, Esnaf cemiyetleri toplandı Esnaf Cemiyetleri hey'et! umumiyeleri bu günden itibaren toplanmağa başlayacaklar- dır. Bu toplantılarda, idare hey'etleri, hey - eti umumiyelere, yıllık mesâl programı ve| eski fanliyetler ve hesablar hakkında izahat | veroceklerdir. —» Bugün, bakkallar, şekerciler, kahvecliler, ye dokumacılar cemiyetlerinin — Eminönü, terziler cemiyetinin de Beyoğlu Halkevinde toplanmaları kararlaştırılmıştır. Hey'eti ümümiyeleri pek fazla Kkalabatık | olan bakkallar, kahveciler ve şekereller be- | miyetleri toplantılarında ekseriyetin — temin edilebileceği şüpheli görülmektedir. Sanayi Birliği heyeti umumiyesi Milli Sanayi Birliği Hey'eti Umumiyesi - nin dün dördüncü Vakıf hanında birlik sa- ymnunda toplanması mukarrerdi. Fakat, Bir- ııge dahil ııum ınuk whv kişi geldiği aydımlığa hogdu Yamrdah masanın Üze- rinde duran kolonya şişesine uzandı, fa- kat eli donmuş gibi şişenin Üzerinde kal- dı, beyaz mermerin üstünde duran yü- zükleri, bilezikleri yok olmuştu. Çılgın gibi yerinden fırladı. Balkona koştu, di- şarıya baktı. Çamlı yolun nihayetinde bir hayal ko- şa, koşa gidiyordu. Bir an içinde, hayal- den hakikate gelen kadın, birdenbire: — Hirsız var! Tutun! diye haykırdı. Fakat, balkondan bahçeye akseden fer- yad cevabsız kalmıştı. Geriye döndü. Salona çıktı. Kilidli kapıyı açtı. Bu es- nada, aşçı ile ahretlik te uyanmışlar, yu- karı koşuyorlardı. Bayan Muazzez: — Ahlâksız herif, hırsızlar evimizi s0- yuyorlar da, o hâlâ kızın odasından çık. muiyor... İ Diye haykırarak, Handanın odasına loglu Kupı)ı vurmağ:ı bzşl.ıdı îçııdın ve ekseriyet temin edilemediği İA yapılamamıştır. Hey'eti umumiye toplantısı, d sonra, yani Şubatın on beşinde Ziraat kongresi Ziraat kongresi martta Ankaral Caktır. İktisad Vekâleti, bütün bulunan tlcaret odaları, zahire Türkofis şubelerinin bu köngreye fısadi birer ra göndermelerini tir. Bu arada, İstatbul Ticaret OĞMMĞE hire Borsası ve Türkofis Müdürli Ni iktısadiyata müteallik birer lyarak kongreye göndereceklerdi!. Polunya takas enstitüsi Polonyada bulunan takas ti yerine takas enstitüsli kalm olmi Fing Tnüsmelâtile, şirket — yerine, sonra, bü enstitü meşgul olacaktif. Arpa ve buğday Fiyasasi Dün Anadoludan 19 vagan buğdül gön da arpa gelmiştir. Mdıy d 3 - 5 para kadar yükselmiştir. AT rında da 1 - 2 para kadar GW İSTANBUL Ticaret ve _Zıhin Buğday yumuşak Buğday sert Arpa Anadol Kuşyemi Keten tohumu Nohud Natürel İç fındık Bakğaamaf hiçbir ses çıkmıyordu. Kadın M . vetli aşçıya: — Ahmed ağa, kapıyı kır! Emrini verdi. Bolulu aşçı bütüf kapıya yüklendi, bir iki sarsınti ra, geniş kanad, çatırdayarak dayandı, kapı açılınca, meydand e | manzara karşısında, üç göğüsten, Pö kunç hayret nidası birden çünkü, karyolanın ayak ucuna, F bağlanmış, ağzı da bir havlu İl miş olan Bay Arif boğulmak Gözleri fırlamış, rengi morarmif bir halde kıvranıyordu. Hizmetçi Handan da sırra muştı. ra buım yanımıza 4elecdısm değil /sına tahammül edemem ırtık. mi? — Tabit... Yalnız dikkat edin.. bu kadar dağınık durmayın. Fatma başını sağa çevir! Nuri omualarını dik tut! biraz meşgul olmanı, bana dü görüşlerini anlatmanı, bana yf manı istiyorum. Halbuki sen D çin hergün başka bir bilmece Perihan maskaralık yepma, dilini i-| Cluyorsun. Bir ay evveline çeri çek! Muzaffer, Ferhadın arkasına gizlenme! İşte şimdi tamam.. çok iyi bir poz oldu. Arkadaki yeşillik de man- raya bir kat daha güzellik veriyar. Kıpırdamayın sonra karışmam, lerini mühimsemeden, hattâ layla dinlerken, son günlerde Bana bakarken gözlerinde M yanıyor; sözlerin eskiden o uzak ve haval değil; hattâ bef kaç defa yalmzca gezmeği Tekrar yola düzüldükleri zaman Selma gruptan-bir metre ilerde veya geride gitmemeğe dikkat ediyor, Mu- zafferle yalnız kalmamak için bütün dikkatini sarfediyordu. Bir kaç gün- denberi aralarındaki vaziyet çok ciddi bir şekle girmiş ve Muzaffer Selmadan son ve kat'i cevahını istemişti. — Bir &eneden fazladır seni bir göl- ge gibi takip ediyorum. İlk zamanları mektebten falan bahsederek beni ba- şından savuyordun; halbuki şimdi ar- tik hayata atıldım, çalışıyorum.. Ya - seni yaşatmak için lüzim olan kazanacağım; fakat sen <evet» dersen çalışmak kuvvetim artacak ve bir an evyel muvaffak olacağım. Artık sözlerimi dikkatle dinlemeni ve beni anlamanı istiyorum Selma... Her za- man için aramızdaki vaziyetin bir ar- kadaşlık, bir dostluktan ibaret kalma- tül miyersun. Artık bu karışık VE, düdlü vaziyet beni çok üzüydr Bir gün çok mes'ud hülyalarâ ken ertesi günü bunları ettin. Böyle iken gene beni 5 her halinle anlatıyorsun; sandk laşmak istiyen bir sözüm, bİf tim, bir bakışım seni - zalim günlerce bana karşı soğuk dü fakat beni kovmuyorsun, banâ Git, seni istemiyorum!'» :mlsu. kum şeyler olduğunu görmekle Öli lanıyor, yoruluyorum, Buna velim olmaz nu? Seni bir kaç di haline bırakarâk yanına yacağım; seni sözlerimin tesi zuk tultmağa çalışacağım; fakat bugünlerde teklifimi iyi düşüf na son sözünü şöyle olur MÜY rkasi *