tam Letafet kadın içe Tiye bariz bir peri- Şanlık — içinde girdi. Aşağı inerken Gük terin cesedini gör- Müş olacaktı. Ridvan Sadullah — Emredersiniz &lendim, - Bu evde gizli oda mevcud ol: haberdar bir gizli ©- da &a. İ camlı dolab- girilen küçül bir oda n küçük — Ha, orası mı, biliyorum efendim. — Ne zamandanberi biliyorsunuz? — Rahmetli beyefendi yaptırmıştı ©* iın kendisini çabuk toplamıştı. ir soğukkanlılık, hattâ lâkay- B an Sadullahin suallerine ;'J"'"' sertlik ve kat'iyetle cevab veriyor- u 't — Ya elektrik tesisatı ne zaman yap- tırıldı? Onu da Abdülmuttalib bey yap- tırmadı ya... orum, Ce Pekâlâ, bunu bilmiyorsunuz, ya U Odada yatıp kalkan adamı? — Ne demek istediğinizi anlamiyo> Fum efendim. h ni Fetafet kalfa, söylediklerini ku- dların işitiyor mu? Ha <4 — Farkındayım efendim. Böyle bir Şevden haberim yok. Orada biris! mi Yatıp kalkıyormuş?. ü hanım! Bütün jlen, mavi göze n bir &* himaye li “ Oyun sonuna geldi, ayetleri işliyen kat Ü adamın bu evle çok yakı var, Burada birisi 01 sına, », gecelerce ![:r_-, m'k—ır'ı :ıu»; eA:ıLıx%»r ı-nıı.r.ur.'_'. F:ık:'ı! Kediğim gibi bu komedi artık nihayet- TNmek üzere! ir efendim. K miz memnun İnsan senelerdenberi ailenin böyle sönüp gitmes: mabilir mi? ,, Ritivan Sadullah bir dakika için sinİr *enmişti, Fakat derhal kendine Be'CE ray , Hetafet kalta, bu gizli odayı ü 'N hanım da bilir mi? lir, Serkomiser Osman bağırdı: P Şu halde Rıdvan Sadüullah beyin “Paz evvel bahsettiği hâmi ya sensin, Yahud da Nazan hanımdır. — Nazan hanımdır. — İsbat et. — Ben olduğumu siz isbat x Serkomiser sual sorma Sıras YE bırakmıyordu. dr—; Yani sen katil 'ek yorsun. D — Olamaz, — Niçin olmasın efend Yedi; Söz yay braı edin. ını KİM- de İhsan beydir - İhsan bey burada bu işler olup bi $ Nazan hanımla beraber Rıdvan Sadullah beyin evinde bulunuyor. e ı misiniz? ,, Ridvan Sadullah mükâlemeyi dfk).m-:- le takib ediyordu. Bu «Emin misiniz”" teva unca gülümsedi. Vaziyeti basmıştı. ALİDE S ı SON POSTA «San Posta> nın zabıta ramanı ULTANIN 2DANLIĞIE wrkomaser Osman yerinden fırlıyarak bağırdı: — Ne diyorsunuz hocam, sahi mi? /daki apartımana geleceklerinden|bu akşam karanlık bastıktan sonra Mat haberdardı. Şu halde... 'Ben kat't bir büküm vermiye çal Ken serkomiser Osman telefona koş- sanra gelerek Rıdvan S dullaha: — Dadınız misafirlerin gelmediğini söylüyor! dedi. d gİ Letafet kalfayı odasına gönderdik. —8— TARİHİ GERDANLIĞIN PEŞİNDE Rıdvan Sadullah: — Şimdi vaziyeti di. Yeni bir cinayet karşısındayız, Ma: gözlüklü adam bir müddettir sürüp ge- | tili derhal tanıdı. len taharriyatına devam etmek üzere tekrar buraya geldi, Evdekilerin yatıp uyumalarını beklemek üzere gizli oda- ya girdi. Saat on bire kadar orada kal- dı. Saat on biri vurunca ihtimal bir şey Varamak üzere elektriği yakl. Sonra söndürerek odadan çıktı. Mavi gözlü- ğünü ilk defa olarak takmıya lüzum görmemişti. Hiçbir tehlike tasavvur et- miyordu. Onun için olduğu gibi çık- makta beis görmedi. Diğer taraftan bi- zim geleceğimizi bilen Gülter merak içinde idi. Uyuyamamış, odasından çı- karak bir hayalet gibi ayaklarının ucu- na basa basa ikinci kata inmişti. Mavi hülâsa edelim, de- | gözlüklü adamla genç halayık orada vi |burun buruna karşılaştılar, Gülter ka- (Arkan var) n Si devem etmek he D G GLVATİME 3 DAHA PARLAK, V DAİMA >DAHA BEYAZ kullanınız ! Sabah, öğ Ciğerler için hava ne ise dişler için de RADYOLİN odur. Hasta ciğerler kadar sağlam ciğerlere de hava lâzım olduğu gibi, ba- kımsız dişler kadar temiz ve beyaz dişlere de RADYOLİN lâzımdır. Hava kanı, RADYO. LİN ağzı temizler. Havasız kalan sağlam vücud nasıl zehirle- nirse, RADYOLİN ile fırçalan- mıyan temiz ve beyaz dişler de öylece sararmağa ve çürümeğe mahkümdurlar, le ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa dişlerinizi fırçalayınız N— eee e eee aa e a —— -— .— EOKA DİŞ AĞRILA LMINA NEVRALJİ BAŞ ve RI - ARTRİTİZM Hülyalı - Hiçbir şey ların çoğal « Birbirini takip eden ha d ştirıyor. ması insanları na — şaşkı Dün , yirmi yıl ki çılgınlık çağım - daki sözlerime benzer lâflar duydum; ve birden kaybolmuş simaları, Charlotte ve Marthe'nin hayallerini gözümün önüne getirdim. Bu iki kadın vaktile kalbime hâkim olmuştular. Charlotte'u halası kontes Bere&'nin ©- vinde tanıdımdı. Neş'eli, zeki ve iyi bir kızdı. Tavırlarındaki neş'e, ve tenindeki bakışlar Çeviren: Faik Bercmen düşünmüyorum... elemini gizliyordu. Şüpl ıda, Char- tatlılığır #f. Belki © nün iztira: 'ninkilerle mü- ve güzellik derhal bana tesir etmişti. De -| l nilebilirdi ki ona yaklaşanlar, on ki nuşanların içi âdeta saadetle hi Tardı. O vakitler ben pek öyle toy bir deli- kanlı da değildim. Yaşım otuz ikiy o 1se on dokuzundaydı. Şuuruma, hisle hâkim bir çağda sayılırdım. Bununlabe- raber Charlotte'le evlenmek, evlenebil - mek düşüncesi beni mestediyor ve ken- | dimden geçiriyordu. Çağlıyan sular, yemyeşil koru! ler, kucaklayıcı gölgeler, ağaçların &ra- sında kaybolmuş köşk bütün bunlar saa- detimizi tamamlıyordu. Charlotte'nin de beni sevmeğe başla- dığını derhal anlamıştım. Bakirelik hicabile yuğrulmuş kaça - maklı ve bazan uzun, sevimli ve derin bakışları da sâf bir aşkı itiraf eden ma - nalar yüzünde ışıklanıyor — ve hislerini büyük bir safiyet ve temizlikle ve ayni zamanda hararetle anlatıyordu. Ben, bu saadeti damla damla içiyor, ve içime sin- diriyordum. Fakat, bu vaziyeti ne vakte kadar de- vam ettirecek ve g ecektik? Talihimi, hayatımı korkmadan teslim edebilece - ğim bu sâf, sevimli kızın hülyalı bakıştı siyah gözlü, esmer tenli ve bir İspanyolu andıran bir arkadaşı vardı, ki bu kız az konuşur, az güler ve daima melânkolik ve sakin dururdu. Fakat yüzünde, kar- gısındakinin bütün düşüncelerini sezen anlıyan bir ifade göze çarpardı. Charlotte'nin tatlı gevezelikler için yaratılmış ağzının yanında, Marthe'nin dudakları, yalnız derin, şairane ve irişih- mesi güç mânalı sözler söylemek istida- dındaydılar. Fakat bu hülyavi ağız daima bir sfenks sükütile kapalı dururdu. Bu süküti güzel kızın yanında kalamıyordum. Kendi kendime her vakit onu rahatsız edip etmediğimi sorardım. Onun o derin sükütu acaba bir teli miydi? diye müthiş bir azapla kıvra: dım, Önu siyah ve karanlık bir zemin or- tasında parlak bir yıldız gibi muhay: Jemde canlandırıyor, ve buü süküneti, içinde büyük sırlar tapıyan insanlara mahsus bir hal olarak kabul ediyordum. Asabi veya muztarip gördüğüm zaman lar ona sebebini sorar ve daima şu cevabı alırdım: sakin Muhammen bedi lak demir, 8000 k 2600 kile tubl T p mir levha, 4-XI Hindeki komisyon tarafınc rel demiri, 2 37 Perşembe günü kapalı zar tstiyenlerin kanunun tayin ettiği vasaik - , 3645 No, lu nüshalarında inti ehliyet vesikası ile 360 lira 38 kuruşluk mnuniyet doğura nişanlıma anlattığır zamanki lâkayit sükütile sında da böyle, sessiz rhalde, berrak bir sı kırıştırmak — istem ı ans ordu. kalmıştı. E dıran hislerin! Yapayalnır kaldığımız zamanlarda M k seviyor musun düşünüyorsun? Ğ Hiç bir cevap verirdi Bu cevabına gülümserdim.. onun ru- hunu, hislerini, sık bir ormanın dal budak salmış manzarası gibi tahayyül eder ve: — Hiç. fakat koca bir âlem. derdim. Böyleyken Charlotte, hiyanetime karşı duyduğu ıztıraptan hasta düşen ve bütün hislerini gizleyen Charlotte'yi cenuba gittiği vakitki o halini unutamıyorum. Sonradan onun elime geçen bir mektubu elemlerini, ve benim için olan hislerini ne barikulâde, ne derin bir surette an- latıyordu, şey düşün * Hayat akışını takip etti. ve evlendik. Uzun bir kuraklıktan sonra bir yağmu. toprak gibi diye kadar yalnız yüzünün aşan bir bekliyordum ve hülyalı gö — Marthe ya yalnız saatlerimizde, sun? Kadi neler düşünüyor. gibi olan göz kapaklarını kal- kışlarında şaşırmış bir ifade bit ağzı yorgunluk ve sabırsız ak y düşünmüyorum; hem ne- ma bana bu süali soruyorsun? Diye cevap verdi. Söylediği doğru idi. Evet, zavallı kız, ,| hakikaten biç bir şey düşünmemişti, Yarınki rüshamız I: Şapka ve pardesü Yazan: Peride Celâl —a sıetma Ümum « vâ LAFI I kilo muhtelif eb'atta yur takriben 15920 kilo muhtelif eb'att. 15 di ida Gar bin usu Haydarpa, ve re şur etmiş tal mi zarflarını eksiltme günü saat 14 de kadar Bu işe aid şartr meler komisyondan pâr